15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI 2 KASIM 1984 UGUR MUMCU GOZLEM ANKARA'dan YALÇIM DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) kredi almasın. Dünyada krad! ıhtiyacında olan, açlıkla karşı karştya bulunan çok sayıda ülke var. IMF'nin verebileceği kreılı miktan eskisi gibi çok yu'ksek değil. Eldeki kıt kredi imkânlanndan, öıellikle açlık tehdidi altmda bulunan ülkeler yararlanmau. Türkiye için, böyle bir tehlike var olmadığına göre, IMF'nin kredi listesinden Türkiye'nin çıkartılması gerekir. Dolayısıyla Türkiye ile anlaşmalara son verilmelidir.'' Buna karşı Türkiye'nin tezi şöyle özetlenebılır: "Biz belli bir programı uyguladık ve bunda da başarı kazandık. Ancak eğer IMF ile ilişkiler sona ererse, şimdi IMF'nin yaptığı gibi, ekonomik denetimleri Türkiye kendi kendine yapabilir mi? Ekonomik programın uygulanmasında yeniden güçlükler doğabilir mi?" Türkiye bu kaygıyı taşıyor. Başbakan Özal, bu nedenle "IMF ile ilişkilerin kesilmesini btemiyor. " IMF'nin isteği gerçekleşirse, bunun şöyle somut bir sonucu olacak: Önce, ocak 1985 tarihinden itıbaren Türkiye ile IMF arasındaki anlaşma sona erecek. Bunun doğal uzantısı olarak, IMF artık Türk ekonomisini denetlemekten vazgeçecek. Ne niyet mektupları, ne karşılıklı ziyaretler ve ne de uç ayda bir "olağan hale gelen" IMF'nin denetimleri... Bunlar son bulacak. Bize göre, burada asıl vurgulanması gereken nokta, anlaşmanın sürüp sürmeyeceği ve bundan doğacak sonuçlar değil, IMF'nin neden böyle bir öneriyle ortaya çıkmış olduğudur. "Açlık tehlikesiyk karşı karşıya bulunan ülkeler" dun de vardı, bugun de var. Kaldı ki IMF, ne Uluslararası Kızılhaç Örgütü, ne Dünya Gıda Tarım Örgutü, ne de Birleşmiş Milletler'e bağlı herhangi bir yardımlaşma örgütüdür. Azgelişmiş ülkelere kısa dönemli istikrar programlan önerir, o programlara uyulursa, kredi verir, uyulmazsa anlaşmayı kesip atar. Türkiye'nin IMF'de çok özel bir konumu var. Türkiye son yıllarda tüm dünyaya "örnek " olarak göstehlen bir ulke. Ne var ki, uygulanan "istikrar programı" beşmci yılını bitirmek üzere iken, Türkiye hâlâ sorunlann üstesinden gelemedi. Istenilen ekonomik gelişme gerçekleşmedi IMF ise, ısrarla, "Türkiye örnek bir ülkedir" tezini her yerde savundu. Bir yığın olumsuz gelişmelere göz yumdu ve bunu bılerek, anlaşmaları "onaylamak zorunda" kaldı. 1984 ekonomik açıdan kötü bir yıl oldu. Eylül tarihli son IMF raporunda, "1984 yıhnın suçlusu olarak hâlâ 1983yılı" gösterilıyor. 1984 bitiyor, hâlâ "1983'te şu, şu olumsuzluklar 1984'ü etkiledi" deniyor. 1984'ün tüm guçlükleri, olumsuzlukları görmezden ge/iniyor. Üstelik bunlara gerekçe aranıyor. Nedeni de ortada: Bir kez Türkiye 'nin adı' 'örnek ülkeye'' çıktı. Bundan sonra "örnek ülkede" işler daha da kötu gıderse, 1985 sonuna gelindiğinde, hâlâ 1983'ün suçlu bulunması artık biraz güçleşecek. "Örnek ülke" ile ilişkileri aniden koparmak, düşünülemez. O zaman, "açlıkla karşı karşıya kalan ülkeler" diye garip bir mantık ileri sürülecek ve Türkiye ile IMF'nin ilişkisi kesilecek. Aradan üç beş ay geçecek, Türkiye bütçe açığından kıvranan, fiyat artışlarını dizginleyemeyen konumunu sürdürecek. IMF deo zaman, "Bakınbıraktık, ama işler kötüledi, yeniden bir program geliştirmek zorunlu" diyecek. Hadi bakalım, sil baştan... Gerçeğin, IMF gölgesindeki gerçeğin, anlaştlması için. IMF ile anlaşmayı sona erdirmemek gerek. Aslında, geniş halk yığmları gerçeği yaşadıkları gunlük hayattan çoktan anlamış durumdalar. Her gün gerçekle karşı karşıyalar. Uç ay sonra 24 Ocak kararlanmn, yani IMF ile yapılan anlaşmamn beşinciyılı doluyor. Cümle âlemin gerçeği anlaması için, "örnek ülkenin" beşinci yıl sonundakı durumunun iyice netleşmesi gerek. Garip, ama doğru: IMF ile anlaşma sürmelı. Hem de, sürebileceği kadar sürmeli... (Baştarafı 1. Sayfada) ğişikliği olursa Asya'daki bu önemli demokrasi kalesi düşecek demektir. Bu bakımdan Hindistan'ın geleceği, bölge dengesi için de yaşamsal önemde bır konudur. Hindistan'dan Türkiye'ye uzanan toprak parçasında yer alan ülkelerdeki siyasal rejimlere şöyle bir göz atın: Pakistan; İslam kurallarına göre yönetilen Amerikan destekli bir askeri diktatörlük... Afganistan; Sovyetler'in askeri ışgalindeki Sovyet yanlısı Babrak Karmal rejimi... İran; Mollalar yönetiminde antiAmerikan ve İslamcı btrdin devleti... Irak; Saddam Hüseyin diktatörlüğündeki Baas rejimi... Suriye: Sovyet yanlısı "terör ihracatçısı" Hafız Esat dikiatoryası... Ve İranlrakTürkiye üçgeni içinde aynmcı güçlerin Ortadoğu haritasında yer bulma çabaları... Ve bölgedeki petrol kaynakları... Bu petrol kaynakları üzerındeki çokuluslu çıkarlar... Bütün bu tablo içindeki SovyetAmerikan çekişmesi... Ortadoğu'da son çeyrek yüzyıldır değişen ve değiştirilen dengeler... Mısır ve İsrail'in karşılıklı konumları, Filistin sorunu, Kahire rejimi üzerındeki Sovyet etkisinin Enver Sedat eliyle kaldırılıp, yerine Amerikan etkisinin yerleştirilmesi, VVashington'un Ortadoğu'daki kalesi Şah rejiminin Mollalar eliyle yıkılması, sonra birdenbire patlak veren İran ve Irak savaşı ve "Çevik Kuvvet" tasarımları... Ortadoğu'da Suudi ArabistarvAmerikan işbirliğı Arap dünyası içinde Suudi Arabıstan'ın etkili rollere soyunması ve Türkiye'yi saran "Suudileşme" eğilimleri... Hindistan'dan Türkiye'ye uzanan coğrafya parçası üzerındeki siyasal rejimler, yakın geçmişte olanların ve yakın gelecekte de olacakların işaretlerini vermiyor mu? Hangi siyasal eğilimde olursak olalım, şu gerçeği hesaba katmak zorundayız: Dünya, iki büyük devin paylaşım alanı olmuştur. VVashington ve Moskova. Hindistan'dan Türkiye'nin Edirne sınırına kadar uzanan bölgeyı kendileri için bir "güvenlik kuşağı" olarak görürter. Türkiye, Pentagon için öncelikle bir güvenlik karakoludur. ABD, Sovyet sınır bölgesınde bulunan her ülke ile en azindan "güvenlik" gerekçesi ile ilgilidır. Aynı güvenlik gerekçesi Sovyetler için de geçerlidir. Ortadoğu'daki en küçük kıpırtı, her iki başkentçe de günü gününe izlenir. VVashington'un ilgilendiği her konu ile Sovyetler, Sovyetler'in ilgilendiği her konu ile VVashington ilgilidır. CİA ve KGB'nin "fazla mesai" yaptıkları bölge, hiç kuşkunuz olmasın, içinde bulunduğumuz bu coğrafya parçasıdır. Hindistan'ın, Pakistan'ın, Afganistan'm, Iran'ın, Irak'ın, Suriye'nin siyasal rejimleri, ABD ve Sovyetler'in eşit olarak ilgi alanları içindedir. İki dünya jandarması, bölgede kendi lehlerine ya da aleyhlerindeki gelişmeleri birer "zabıta vakası" olarak görürler. Bu siyasal coğrafya içinde Türktye'nin konumunu çok iyi saptamak zorundayız. 12 Eytül öncesi körüklenen terörün amacı neydi? Türkiye'de çoğulcu demokrasinin yıkılmasını kimler istedi? Kimler, terörü iç savaş boyutlarına kadar tırmandırdı? Olayların, TRT'nin bir zamanlar sık sık kullandığı sözcüklerle "karşıtgörüşlü öğrenci çauşması" olmadığı bugün çok acı örnekler ile anlaşılmıştır. Türkiyemizde yaşanan terörün 17 yaşındaki Ferhat Tüysüz'lerin çocuk oyuncağı olmadığı da belli olmuştur. Terörün dış kaynağının iç kaynaklarından daha önemli olduğu da belirlenmiştir. Türkiye'deki terör, Ortadoğu olayları ile bağıntılıdır. Hindistan'ın Kalküta sınırından Türkiye'nin Edirne sınırına kadar uzanan coğrafya parçası üzerinde Batı türü demokrasi ile yönetilen ülke sayısı yalnızca iki tanedir: Hındistan ve Türkiye... Arada kalan ülkelerdeki rejimlere "demokrasi" etiketı yapıştırmak olanaksızdır. Öyleyse? Öyleyse, Türkiye'de çoğulcu demokrasinin yerleşmesi, ulusal bırliğin pekişmesi, siyasal görüşler ve eğilimler arasında olabildiğince hoşgörü yaratılması ve elbirliği ile teröre karşı savaşılması zorunludur. Türkiye'nin bir başka seçeneği de yoktur. Ülkemızde demokrasi denklemi; terörü yok etmek ve demokrasinin sınınnı genişletmek olmalıdır. Yoksa, terörü yok etmek için demokrasinin sınıriannı daraltmak değil... Geçmiş dönemlerde, terörü, demokrasi içinde yenemedık. Hiç olmazsa bundan sonra, terör ile demokrasi içinde savaşmayı öğrenelim; bunun yolunu yordamını bulalım. Bunca acı deneyden sonra bunu da başaramazsak vay halimıze!.. Fahrettin Aslan tahliye (Baştarafı 1. Sayfada) boyunca her ay duzenli olarak 1 milyon lira verdikleri ve ayrıca Amerika'da Ermenilerden korunmak için kendisine zırhlı araba almak uzere 10 milyon lira verdikleri ileri sürülen Fahrettin Aslan, Hüseyin Cevahiroğlu ve Dündar Kıhç ile ilgili "rüşveJ davasf'nda tanıklar dinlendi. Tanık oiarak dinlenen Maçka Kadınlar Kulübü eski Baskanı Zeynep Arat, Ankara'da Şükru Balcı'ya ruşvet verildiği yönündeki ifadesini psikolojik baskı altında verdiğini belirterek, "Bu kulübü rahmetli kocam Galip İnal kurmuştu. Ben başkanhğını yaptığım süre içinde Fahrettin Aslan, sürekli gelirdi. Hüseyin Cevahiroğlu da ara sıra gelirdi. Ben rüşvet verildiğini duymadım, görmedim. Olsaydı duyardım" dedi. Tanık Zeynep Arat, "Güneş" rumuzu ile neyin kastedildiği konusunda ise şunları söyledi: "Güneş rumuzunun Şükrii Balcı ile bir ilişkisi voktur. Fahrettin Aslan, dernek üyelerini kendi gazinolanna getirip, yedirip içiriyordu. Bunlann paralannı kendini deşifre etmemek için Güneş rumuzu ile bizim kulüpten tahsil ederdi. Güneş'in TAHLİYE KARARI SONRASl İstanbul Eski Emniyet Müdürü Şükrü Balcı 'ya rüşvet verdiği iddiası ile yargılanan ve 7 aydır tutuklu bulunan gazinocu Fahrettin Asian'ın tahliye kararınm açıklanmasmdan sonra oğlu Sacit Aslan babasının elini öpüp kucakladı. Daha sonra da avukatları ve diğer yakınlan ile arkadaşlan da Fahrettin Aslan'ı sırayla kucaklayıp öperek geçmiş olsun dileğinden bulundular. (Fotoğraf: ŞENOL KOSVKÇU) anlamıntn bu olması gerek." Daha önceki oturumlarda tahliyesine karar verilen ve duruşmalardan vareste tutulduğu için dünku duruşmaya gelmeyen Hüseyin Cevahiroğlu'nu vekaleten Av. Yusuf Tercümanoğlu hazır bulundu. Tahliye ıstemlerini bir sure inceleyen Yargıç Sait Çelik, Fahrettin Asian'ın tahliyesine, Dündar Kılıç'ın ise 1 milyon lira kefaletle tahliyesine ve yurt dışına çıkışının yasaklanmasına karar verdi. Bu davadan tahliye olan Dündar Kıhç, halen Ankara'da başka suçlardan tutuklu bulunuyor. Mahkeme, ayrıca Dündar Kılıç'ın Şükrü Balcı ve bazı kamu görevlileri ile ilgili mülkiye müfettişlerince alınan ifadesinin sakınca gorülmemesi halinde tümunün, devletçe sakınca görulmesi halinde yalnız dosya ile ilgili ifade orneğinin istenmesi için yazı yazılmasına ve Şükrü Balcı hakkında yurütülen soruşturmanın ne durumda olduğunun sorulmasına karar vererek, duruşmayı 25 Şubat 1985 tarihine erteledi. Fahrettin Aslan dün 18 sulannda Bayrampaşa Cezaevi'nden salıverildi. (Baştarafı 1. Sayfada) bilecek. Yeni Delhi'de önceki gece geç saatlerde durulmaya yüz tutan olayların dün sabah yine başladığı ve polisin kızgın Hindu topluluklarını dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandığı da gelen haberler arasında. Olayların kontroldan çıkmasından korkan yeni Başbakan Rajiv Gandi, halktan sakin olmasını istedi. Rajiv, "Duygusal hareket edemeyiz, bu tur olaylar adalet mekanizmasının işlemesini de engeller, İndira Gandi'nin ruhunu şiddet olayları kadar hiçbir sey üzmez" dedi. Radyodan halka hitap eden Rajiv Gandi, "Sükunetimizi korumalıyız, İndira Gandi öldü ama nıhu yaşıyor, Gandi'nin nıhu ve Hindistan asla ölmez" diye konuştu. a.a.'nın haberine göre sopa, demir ve bambu çubukları ile silahlanan Hindular Sihleri gördukleri yerde, ya da otomobillerden indirerek olduresiye dövüyorlar. Sadece Yeni Delhi'de Sihlere ait 42 dükkân yağmalanıp yakıldı, 500 araç da ateşe verildi. Sovyet basını suikastten, "Hindistan'ın dışarıdaki düşmanlanm" sorumlu tutarak, ABD istihbarat örgütü ClA'nın bu işte parmağı olabileceği yorumunu yaptı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sovyet basmında çıkan iddialardan dolayı Sovyetler Birliği'ne bir protesto notası verildiğini açıkiadı. ABD ARABULUCULUGU ABD Senatosu Dışişleri Komitesi Başkanı Chaıies Percy, Hindıstan'ı ziyaret ederek Sih sorununa arabuluculuk yapmayı duşünduğunü açıkiadı. fllinois evaletinden yeniden senatör seçilmek için seçim kampanyası yüruten Cumhuriyetçi Percy, bir süre once Washington'daki Sihlerle göruştüğünu ve 12 ay içinde arabuluculuk yapmayı vaat ettiğini belirttı. ERDEM VETÜREL GİDİYOR Hindistan Başbakanı indira Gandi'nin cenaZe törenıne Türkiye'yi temsilen Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem ile Devlet Bakanı Sudi Türel katılacak. Hiııcüstaırda MU^ERREF HEKEVtOGLU ANKARA...ANKA.,. Devler ve Cüceler Başkent söyleşilerinin başlıca konusu Ankan olayı. Kaç gündür kimi zaman akıl almaz boyutlara varıyor bu söylentiler. Ankan gibi on kişi olsa demokrasi kurtulur, diyorlar. Egemen güçlerden söz etmek için yürek ister, bravo Arıkan'a diyorlar. Kamu sektöründeki örgütlenmenin tehlikesini belirterek iyi bır uyanda bulundu. Gelişmeleri beklemek gerekir diye umutlanıyorlar. Tam tersi sözler de ediliyor. Arıkan'ın gorevi bitti artık. Olayı zamanında patlattı, deniyor. Arıkan'ın avukatlığı döneminde savunduğu davalardan söz ediliyor. Sonra siyasal yorumlar başlıyor. Ankan AP'lidir, ANAP'taki MSPMHP ağırlığına karşı çıkıyor, bu olay yeni bir partinin doğmasına yol açabilir. Ankara'da bir büro açması da bunun belirtisi diyorlar. Arıkan'ın zenginliği kaçakçılık davalarından kaynaklanıyor. Bu nedenle Kapıkule olayına sert tepki gösterdi diyorlar... Başkent geceleri biraz daha soğuyor bu tür söyieşilerle. Kişiter ve olaylar arasındaki ilişkileri dinlerken iliklerine kadar ürperiyor insan. İnanası gelmiyor hiç.. Vaktiyle bir dostum resim yapar gibi politikanın tutarsızlığını anlattı bana. Politika ile uğraşanların yontu yapmak zorunluğunu vurguladı. Politikaya yeni bir boyut getirmenın gereğini belirtti. Enine boyuna, derınliğine bır politika uygulanmadığı zaman toplumdaki beklentilere ters düşmekten söz etti. Bence bir politikacının portresini çizerken de gecerli bu söz. O politikacının kişiliğine enine, boyuna, derinliğine bir yaklaşım gerekiyor. Yoksa inandırıcı bir portre oluşmuyor Çok boyutlu bir yaklaşımla Ankan otayının çizgilen de daha gerçekçi olabilir belki. Vural Ankan uzun yıllar özel sektörde çalışıyor. Büyük gelir sağlıyor. Sonra politika ile uğraşmaya karar veriyor bir gün. Kimle, Turgut Özal ile. Özal'ı tanıması, ANAP'ı oluşturan eğilimleri bilmesi gerekir elbet. Falcılık istemez, ANAP'ın yapısı, yöntemi belli. O yapıyla nereye varılacağı da belli. ANAP'ı parçalı bohçaya benzetenler var. Parçalan da teyel denen bol dikişle tutturulmuş, makinesı bile geçmemiş bir bohçaya. O teyelin ne zaman, hangi olayla söküleceği hiç belii olmaz değil mi? Sayın Ankan bu bol diklşten bir iplik kopardı ancak. Bu kopukjuğun hiçbir sonuç vermeyeceğıni düşünmemiş olabilir mi? Öyleyse niçin bu davranış, başka bir görevin gereği mi acaba? Yüzeysel bir portre yerine, bir yontu oluştursaydık bu sorulara daha sağlıklı yanıtlar bulurduk bence. Kimi zaman özlemlerimiz doğrultusunda yorumlar yaparız değil mi? Biraz nalıncı keseri türü. Sevdiğimiz bir kışiyi duygularımızın düzeyinde görmek ister, tüm davranışlarına o düzeyde yorumlar ararız. Galiba toplumdaki beklentiler de böyle. Fosilleşen bir düzeni umutsuz seyrederken, dirı bir söz, renkli bir kişi neredeyse bir özlemi dindiriyor. O kişi bir kuyrukluyıldız niteliği kazanıyor birden. Önce gözleri kamaştırıyor, sonra karanlığa bulanıyor yeniden. Galiba yargılarda acele etmemeli, çünkü bir politikacının portresini en iyi zaman çıziyor. Kuşkusuz Sayın Vural Ankan'ın gerçek çizgıleri de zaman içinde derinleşecek. Geçmişten geleceğe oluşan çizgılerle, o çizgileri ben çok abartmıyorum. O portreyi saygıyla mı seyredeceğiz, şaşkmlıkla mı kestiremiyorum. Acı, ama gerçek. Hele benim gibi Ankara'da uzun yıllar yaşamış bir gazeteci için, birçok kişi üstüste çekilmiş fotoğraflara benziyor siyasal sahnede. O üstüste çekilmiş fotoğraflan saygıyla seyredemiyor insan. Piyanoda keman konçertosu dinleyebilir misinız? Piyano başka çalgı, keman başka, ama politikada her telden çalanlar var. Durmadan rol ve giysi değiştiriyorlar. Dün işverenlerin avukatı, bugün işçi haklarının savunucusu, dün özgürlükleri kısıtlamış baştan sona. Bugün özgürlükleri kimseye bırakmıyor. Dün özel sektörün sözcüsü, bugün devletçilikten yana. Ya da tam tprsi, dün ortanın solunda, bugün holdinglerin göbeğinde. Böyle bir politikacı karşısında nasıl karar verir insan? Bu üstüste fotoğraflara bir yenisinin daha eklenmesi olası değil mi her an? Siyasal sahneyi seyrederken çok kişiyi görmezlikten gelmemiz bundan değil mi? Saydam kişiliklerinden ötürü, nerede, ne zaman, nasıl karşımıza çıkacaklarını kestiremiyoruz. Oysa siyasal yaşamda portre, fotoğraf değil, yontu seyretmek özlemi bastırıyor giderek. Sorunların çözümü için çok sağlıklı bir özlem bu. Politika ile uğraşanları enine boyuna derinliğine tanımak özlemi... Yazımın sonuna gelirken, telefon çaldı. İndira Gandi'nin öldüğünü öğrendim. Arıkan'ın yüzeysel çizgılerinden İndira Gandi'nin evrensel yontusuna yöneldim birden. Hindistan'ın kadın liderinin portresini düşündüm. Onurlu bir savaşın, inanmış bir yöneticinın öyküsünü yaşadım bir anda.. Uzakdoğu ülkelerinde seçimler ertelenirken Hindistan'da demokrasiyi gerçekleştirmeye karartı bir kadına yönelen kurşunlan yüreğimde hissettim. Sonra garip bir çağrışımla İngiliz Başbakanı Margret Thatcher'i düşündüm. Avrupa'da bır kadın başbakan ile Asya'da bir kadın başbakan birbirine ne kadar ters düşebiliyor, biri özgürlükleri kısıtlıyor atabildiğine, ölüm cezasını yasalaştırıyor. Öteki Asya'nın karanlığını demokratik yoldan delmek, Hindistan'ın yüzünü, Hintlinin yazgısını değiştirmek için savaşıyor diye düşündüm. 1980'li yıllarda biri Avrupa'da, ötekı Asya'da devleti yönetme görevi yüklenen iki kadın için gelecek kuşaklar ne yargıya varacak kim bilir. Biri Asya'da tek başına bir savaşın öncülüğünü yapıyor, karanhğı yırtıyor. halkını ileriye götürmeyi amaçlıyor ve ölüyor. Öteki de belli bir savaş veriyor, ama niteliği de, nicetiği de çok değişik savaşlar bunlar.. indira Gandi'nin ölümünü insanlık adına utanç duyulacak bir cinayet diye yorumluyorum ben. Yaşamını da insanlık tarihinın onurlu bır dönemi diye. Asya'da İndira Gandi gibi bir kadın yaşadığını düşünmek bana mutluluk verir her zaman. Dünyanın birçok ulkesinde çağdışı olaylar yaşanırken, Hindistan'da bir kadının çağdaş bir savaş vermesı güzel bir olay. İndira Gandi ölse de olay bitmedi elbet, demokratik savaşlarda öncüler ölür, ama savaşları sürer. O öncülerin portreleri de giderek dev boyutlara ulaşır belleklerde. Ağca, Papa'yı (Baştarafı 1. Sayfada) "Papa'nın otomobili Sainl Pierre'de toplanan halkın önünden ikinci kez geçtiği sırada aleş etmeyi tasarlamıştık. Nitekim o>le oldu. Ben halkın arasında fotoğraf çeker gibi yapıyordum. Herşeyin planladığımız gibi yürüyüp yürümediğini anlamak için Oral Çelik'le gizlice el kol işaretleriyle haberleşiyorduk. Otomobil halkın onunden ikinci kez geçtiği anda, Çelik'ten hiçbir engel bulunmadığı anlamına gelen işareti aldım ve fotoğraf makinemi yere atarak pantolonumun sol cebindeki tabancaya sarıldım. Papa'va iki veya üç el ateş e(tim, ancak çevremdekilerin silahı tulan sağ elimi itmeleri yüzünde ateşe devam edemedim. Eğer Papa'yı oldurmeyi başaramazsam Oral Çelik kendi silahını ateşleyecekti." Martella, kanşıklık nedeniyle kimsenin Oral Çelik'i farketmediğini, ancak yirmi kadar tanığın üçuncu el ateş edildiğini duyduklarını ve balistik uzmanlarının da bunu doğruladığını belirtti.Raporda, Roma'daki Bulgar Havayolları Müdurü Antonov ve Bulgaristan Buyükelçiliği kasiyeri Ayvazov'un, iki teröristin kaçmasını kolaylaştırmak için kalabalığın ortasına patlayıcı madde atmalarını planladığı da yer alıyor. Ağca ise bu patlayıcıların neden atılmadığını hâlâ anlayamadığını söyliıyor. Rapora göre Ağca, "Fransız gizli servislerinin Papa'va suikastten haberi olduğunu" da iddia etti. Ağca, "Bulgariar'ın kendisine Papa suikastini çabuklaşlırmak gerektiğini, çünkü Fransız gizli servislerinin bir şeylerin kokusunu aldığını so>lediklerini" öne sürdü. Martella'nın raporunda aynca, Papa 2. Jean Paul'ü öldürme kararuıın 1980 temmuz ayımn ilk günlerinde Sofya'da alındığı ve Bekir Çelenk tarafından Mehmet Ali Ağca'ya onerildıği iddiasına da yer verihyor. SATRANÇ r NEVZAT SÜER (Baştarafı 4. Sayfada) hemen >ok gibi. Hele bu denli yöksek düzeyde iki oyuncu arasında. Ama Karpov 52 hamle daha siirdürdü. Böylece hem bize bem de kasparov'a, ojunsonu'nun güçlukleri hakkında iyi bir örnek verdi). 42 Ac5 Fb6 43 Aa6 Fa5 44 Ab8 Fc3 45 Ac6+ Şd7 46 Şd3 Feı 47 Ae5 + Şe7 48 Şe2 Fc3 49 Af3 Fa5 50 Fb3 Fb6 51 Ae5 Fc5 52 Şd3 Fb6 53 Fd5 Fc5 54 Şc3 Şe8 55 Şb3 Şe7 56 Şa4 Fb6 57 Şb4 Şe8 58 Ac6 Şd7 59 Şc3 Şe8 60 Şd3 Fc5 61 Şe2 Şf8 62 Şf3 Fa3 63 Fb3 Fc5 (Kasparov'un Er'lere dokanmamasının iki nedeni var: Birincisi, yeni bir sorun yaratmamak. ikincisi de, aletlerle 50 hamle doldurup Berabere'yi yakalamak). 64 Ae5 Şe7 65 Ad3 Fb6 66 Ab4 Fc5 67 Ad5 + Şf8 68 Fc2 Fa7 69 h4 Şg7 70 h5 Fc5 71 Şe2 Ac4 72 Ff5 Ab6 73 Ac3 Fb4 74 Ab5 Şf6 75 Fc2 Ac4 76 Ad4 Fc5 77 Af5 Ad6 78 Ag3 Şe5 79 Afı Fb4 80 Ah2 Şf6 81 Fb3 Fc5 82 Af3 Fb6 83 Şd3 Fc5 84 Fc2 Şe6 85 Agı Şe5 86 Ae2 Fb6 87 Fb3 Fc5 88 Ac3 Şf6 89 Ad5 + Şe6 90 f4 g 5xf4 91 g5 f4xe3 92 g5xh6 e2 93 Af4+ Şe? 94 Berabere. VezirHintli; KASPAROV KARPOV (Oyun 16): 1 d4 Af6 2 c4 e6 3 Af3 b6 4 g3 Fa6 5 b3 Fb4 + 6 Fd2 Fe7 7 Fg2 c6 8 Fc3 d5 9 Abd2 Fb7 10 Ae5 oo 11 e4 Aa6 12 oo c5 13 e4xd5 e6xd5 14 Keı c5xd4 15 Fxd4 Ac5 16 Ag4 d5xc4 17 Axc4 Fxg2 18 Şxg2 Axg4 19 Vxg4 Ff6 20. Kadl Fxd4 21. Kxd4 Vc7 22. Ad6 Ae6 23. Kxe6 h5 24. Ve4 fxe6 25. Vxe6+ Şh7 26. Kd5 g6 27. Ae4 Kad8 28. Ag5 + Şg7 29. Ve4 Kfe8 30. Vd4 + Şg8 31. Kxd8 Kxd8 32. Vf6 Kd6 33. Vf4 Vc6+ 34. Şh3 Vd7 + 35. Şg2 Vc6+ 36. Şh3 Vd7 + 37. Şg2 Vezirgambiti (Tartacover Savunması); KARPOV KASPAROV (Oyun 17): 1 Af3 d5 2 d4 Af6 3 c4 e6 4 Ac3 Fe7 5 Fg5 h6 6 Fh4 oo 7 e3 b6 8 fe2 Fb7 9 oo Abd7 10 Kcı c5 11 Fg3 a6 12 c4xd5 Axd5 13 Axd5 Fxd5 14 d4xc5 Axc5 15 b4 Ae4 16 Fc7 Ve8 17 a3 a5 18 Fd3 a5xb4 19 a3xb4 Fxb4 20 Fxe4 Fxe4 21 Vd4 Fxf3 22 Vxb4 Fe2 23 Berabere. VezirHinl; KASPAROV KARPOV (Oyun 18): 1 d4 Af6 2 c4 e6 3 Af3 b6 4 g3 Fa6 5 b3 Fb4 6 Fd2 Fe7 7 Fg2 c6 8 Fc3 d5 9 Abd2 Abd7 10 oo oo 11 Keı c5 12 e4 d5xe4 13 Axe4 Fb7 Afg5 c5xd4 15 Fxd4 Vc7 16 Axf6+ Fxf6 17 Fxb7 Vxb7 18 Ae4 Fxd4 19 Vxd4 Kad8 20 Kadı Va8 21 Vc3 Ab8 22 Af6 + , Berabere (Eğer 22... g7xf6 23 Vxf6 ve sürekli Kaç! tehditi). Vezirgambiti; KARPOV KASPAROV (Oyun 19): 1 Af3 d5 2 d4 Af6 3 c4 e6 4 Ac3 Fe7 5 Fg5 h6 6 Fxf6 Fxf6 7 Vd2 Ac6 8 e3 oo 9 Kcı a6 10 Fe2 dxc4 11 Fxc4 e5 12 d5 Aa7 13 Vc2 Ab5 14 Axb5 a6xb5 15 Fb3 e4 16 Ad4 Fxd4 17 e3xd4 c6 18 d5xc6 Vxd4 19 oo b7xc6 20 Vxc6 Fd7 21 Vd5 Vxd5 22 Fxd5 Ka6 23 Kfdı Fe6 24 a3 Fxd5 25 Kxd5 Kb8 26 Kd4 Ka4 27 Kcdı Kc8 28 Şfı Kc2 29 K4d2 Kxd2 30 Kxd2 Kc4 31 Şe2 b4 32 Şdı b4xa3 33 b2xa3 Ka4 34 Ka2 f5 35 Şc2 f5 36 Şb3 Kd4 37 Kaı Şf7 38 a4 e3 39 Şc3 Kd8 40 f2xe3 f4xe3 41 Keı Ka8 42 Şb3 Kb8 + 43 Şc2 Ka8 44 Kfı + , (A) Berabere. Ağca davası ABDSovyet silahsızlan ma görüşmelerini etkileyebilir NEW YORK, (Cumhuriyel; Reagan yönetimi, Ağca'nın Papa'ya suıkast girişimi davasının So\ryetAmerikan ilişkilerini olumsuz yonde etkileyebileceğini ve seçimlerden sonra başlaması beklenen Washıngton ile Moskova arasındaki nükleer silahlan kısıtlama görüşmelerini tehlike.ye duşurebileceğinı açıkiadı. "New York Times" gazetesine gore Amerikan Dışışleri Bakanlığı yetkilileri Roma'daki Ağca davasında Buigarların suçlu bulunması halinde Vv'ashington'un Moskova ile ilişkileri düzeltme yolunda adım atmasının çok güç olacağını belirtiyor. (Baştarafı 1. Sayfada) Fransa'da Mulhouse Lion'da yoğunlaşan sağcı Türkler'in Marsilya'da uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan Ermenilerle, işbirlifi yaptıkları saptandı. Konu ile ilgili dosya Fransa Içişleri Bakanlığı tarafından Jsviçre Konfederasyon Savcılığı'na gönderildi. Ağca'ya Faruk Özgün adına düzenlenmiş sahte pasaport sağlamak veaynca Ankara'da 1978 yıhnda 7 TİP'li gencin öldürülmesi olayına karışmak suçundan aranan Abdullah Çatlı ile İpekçi cinayetinı planlamak suçundan aranan Mehmet Şener 22 Şubat 1982 günü Zürih'te Isviçre polisince yakalanmışlardı. Hakkındaki tutuklama muzekkeresi İsviçre makamlarına ulaşmadığından Çath serbest bırakılmış, Şener'in Türkiye'ye geri verilmesi ise, federal mahkeme kararıyla reddedilmişti. Mehmet Şener'in kardeşi Hasan Hüseyin Şener, Ağca'yı Kartal Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırdıktan sonra özel otosuyla Ankara'ya göıurdüğu savıyla İstanbul Sıkıyonetim Mahkemesi'nde yargılanıyor. Konfederasyon Savcıhğı geçen aylarda İsviçre'nin Basel kentinde ortaya çıkarılan ve aralannda çok sayıda Türk'ün de bulunduğu uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylanyla Fransa'da uyuşturucu madde kaçakçılığı olayları arasında bir ilgi olup olmadığını araştınyor. Geçen hafta bir Interpol yetkilisinin Bern'de İsviçre yetkilileriyle görüşmeler yaptığı belirtiliyor. Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in Fransa'da birlikte olduklan \e uyuşturucu madde kaçakçılığı suçuna karıştıklan kuşkusuyla Interpol aracılığıyla arandıklan bildirilivor. Isviçre Ozal1. Sayfada) (Baştarafı Soyguncular böyle (Baştarafı 1. Sayfada) 2'si tabancalannı doğrultarak vitrindeki altınları alrnak istedi. Bu sırada işyeri sahibinin babası Süle>man Türk'ün direnmesi ile yakalanma korkusuna kapılan saldırganlardan biri kaçarlarken ateş açtı. Süleyman Türk'ün hafif şekilde yaralandığı sırada bindikleri mavi renkli Mercedes marka bir otomobil ile kaçmaya calışan 4 saldırgan, Şehremini Tathpınar Caddesi'nde.kordon altına abndı. Saldırganlardan 2'si bir binanın alt katında bulunan kömürlukte gizlenirken ele geçirildi. Diğer 2'si ise aynı cadde üzerindeki 18/4 nolu apartmanda girişiien çatışma sonucu yakalandı. Sanıklardan birinin Remzi Kıhç (20) olduğu öğrenildi. kun degildir. Memlekelin madenini bir başka >cre de götüremeyiz. Bu kömürlerde kükiırt var. Yanınca \uzde 1.7'si kükürtdioksit olarak havaya gidiyor. Yağışlı verlerde de bu aside döntiyor. Eger 250300 metrelik baca yaparsanız, dağılma alanı >aygınlaşıyor. konsantrisyon da duşü)or. Bu konu kanımca biraz abartılmıştır." BAKANIN SÖZLERİ Ote yandan Enerji \e Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Biiyükbaş'ın Gökova'daki incelemeleri sırasında, "Devlet giiçliidiir. Santralı burava yapacağım. Var mı bir diyeceği olan" seklindeki sözleri tepkiyle karşıiandı. Milas muhabirimizin haberine göre, Turkevleri koyu muhtarı Abdullah Aylamur, bakanın Gökova'yı ziyareti sırasında kendilerini ikna edemediğini belirterek, "Bakan, bizi cahillikle SDÇIadı. O>sa elimizde raporlar var" dedi. (Baştarafı 1. Sayfada) Hindle tarafından hazırlanan özel Türkiye bölümünde, Atatürk'ün gösterdiği dogrultuda Avrupalı olmayı amaçlayan Türkiye'nin aslında Avrupalı olmadığı, fakat Batı için büyük stratejik önem taşıdığı ve Batının da bu gerçeği kavraması gerektiği belirtiliyor. Turk Iiderleri için en büyuk sorunun, kendine ozgü nitelikleri bulunan Türk toplumuna uygun ekonomik ve politik düzeni keşfetmek olduğunu kaydeden Tim Hindle, "Türkiye'nin çoğulcu bir demokrasiyle barış içinde yaşayıp yaşayamayacağı henüz yanıtlanmamış bir sorudur" diyor. 1980 yıhnda IMF'nin dayatmasıyla alınan ekonomik onlemlerin genellikle ÖzaPa mal edildiğini kaydeden The Economist, benzer önlemlerin daha sonra IMF tarafından bazı Latin Amerika ülkelerine önerildiğini hatırlatıyor. Özal'ın tüm çabalanna rağmen enflasyonu kontrol altına alma hedefine erişemediğini ve ekonomiyi dışa acma çabalannın içeride nisbi fiyatlan altüst ettiğini belirten The Economist, yatırımlar ve büyüme cephesinde de umulan sonuçların henuz alınmadığını vurguluyor. Derginin ozel Turkiye bölümunde. yatınmları caydıran yüksek faizlerin finans kesiminde ve ianayide ciddi sıkıntılara yol açtığı belirtilerek, "Sözüne güvenilir baa Türkler, şirketler kesiminde büyük çöküşlerin yakın bir gelecekte gündeme gelebileceğini söylüy orlar"deniyor. TheEconomisl, Mehmet Yazar'ın ortaya attığı 13 maddelik "alternatif ekonomik programı"nın Özal'dan memnun olmayan işadamlarının görüşilnü yansıttığını belirtıyor. Türkiye KELEBEK YAYINEVI Çağdaş yayıncıhk anlayışıyla yeni kitaplarmı sunar GEORGE 0RWELL GEORGE 0RWELL MAKSİM GORKİ GÜNCEMDEN YAPRAKLAR MAKSift! G09K: BİRMANYA GÜNLERİ SEMPE/ GOSCINNY YARAMAZ KÜÇÜK NlCOLAö GÜNCEMDEN YAPRAKLAR Yaramaz Küçük Nicolas GORKl'nın hiçbir yerde yayınlanmamış anıları çev: engin ilksavaş GEORGE ORVVELL'in '1984 den sonra en beğenılen ve en çok satan şaheserı çev: puren alpaslan GEORGE ORWELL 1984" ile yayınevimizde 4 BASKISINA ulaştı. çev: annağan ÜJdn SEMPE/GOSCINNY Ikılısının yarattığı bu şaheserı küçüklerinize mutlaka okutun. Çev: ümit ülker
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle