25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Dostum Şükran Kurdakul, yeni şiir kitabı "Ökselerin Yöresinde"yi bastırdı. Son iki yıl içinde yazdığı şiirlerin toplamı. Yanılmıyorsam ozanımızm yedinci şiir kitabıdır bu. Onun, şiir dışinda ilginç bir hikâyeci ve dikkatli bir incelemeci olduğunu biliyoruz. "Sosyalist açıdan Türktş yargüanıyor". "Çağdaş Türk EdebiyatıMeşrutiyet Dönemi" ve "Şairler ve Yazarlar Sözlriğ ü " işte bu incelemelerdir. Çalışkan Şükran Kurdakul bu ürünler dışında yıllarca dergicilik de yaptı. Doğru belledikleri uğrunda ve kültürümüzün geliştirilmesi yönünde dur dinlen bilmeden çalıştı. Onun hayranhk uyandırıcı çalışmalarını her zaman dikkatle izlemişimdir. Yeni şiir kitabını da sevinçle aldım ve severek okudum. Bu kitaptaki şiirlerden ancak birini yazıma aktarabileceğim için üzgünüm. KENDtLERİ Resimlerde kendileriydiler Bizler gibi dalgın, kederli, gulümser. Zamanı doldııran görüntülerin ardında Başkalan çoğalıyor zamanlarında Birileri perdelere yansıtıyor durmadan Anılann gözbebeğine vuranO eski sahneleri, eski şölenleri, Işıklar, giysiler içinde görünenleri. Ulaşılmaz köşelerinde belleğimizin Biri şamdan tutuyor oyunumuzda bizim. Biri nasıl bütünleşiyor ölekilerle, Susarak, konuşarak yarattığı etkilerte. Gözkr var... uzaklardan algıladığımız, Ofelya'nın gittiğini birlikte gördüğümüz. Resimlerde kendileriydiler Bizler gibi dalgın, kederli, gulümser. Gazetemizin 5 kasım tarihli kitap ekinde "Ydın en beğeniien 10 kitabı" başhkh küçük bir araştırma vardı. YıLn en beğenilen 10 kitabı arasında Refik Durbaş'ın "Bir L'muttan Bir Sevinçten" adlı şiir kitabının da bulunduğunu görmek beni çok sevindirdi. Durbaş'ın ilginç şiir serüvenini hep dikkatle izlemişimdir; değişir, ama gene de kendisi olarak kalmayı bilir. Onun bir şiir kitabını şöyle bir yerinden açın, yeni bir biçimle, daha doğrusu değişik güzellikleri yaratan bir biçim kaygısı ile karşılanacaksınızdır. Refık Durbaş böylece kafesi hazırladığı için kuş da nasıl olsa gelip konar içine. GÜNDEM Ölüme adanmışsa kalbim dağ mıdır konuşan sesinde ağlasın suların annesi ecelin sesi erisin deme ölüme adanmışsa kalbin sana vaadedildi işkence. Eşi yaratılmamış zulmette kıyımlarda tüten bu kâbus bu zehri bozulmuş kasırga inkânn gündemidir deme eşi yaratılmamış zulmette sana vaadedildi işkence. Şafağı ören cesedinle kanarken acının pınarı zıılmün cevheridir bu deme uyansın çeliginden sesin şafagı ören cesedinle sana vaadedildi işkence. MELIH CEVDET ANDAY TÜYAP Kitap Fuarı, yazındüşün yaşamımıza canlılık kazandırdı. Gazetemizin fuar günleri arka arkaya verdiği kitap ekleri bunun ilginç göstergesidir. Merakla okudum; bilmediğim ne çok yayınevi varmış, şaştım. Yeni çıkan kitaplan izlediğimi sanırdım, yanılmışım, görmediğiın, duymadığun nice iyi kitapla karşılaştım. Fuara 10 kasım cumartesi günü kitaplarımı imzalama'< için gıttim, gördüm o uzun kuyrukları, içerdeki kalabahğı, inanılır gibi değildi. Tanıdığım yayıncılar, satışlardan çok memnun olduklannı söylüyorlardı. Elbet o büyük ilgi yalnızca kitap seyretmeye yönelik olamazdı. Bu arada Yahya KemaPin 100. doğum günü dolayısiyle yazın dergilerimiz ve gazetelerin kültür sayfası yöneticileri konuyu değerlendirmek için paçaları sıvadılar. Ben de, istek üzerine, Şiirler Arasıncla Gösteri dergisine bir yazı gönderdim Yahya Kemal üstüne. Bir de Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden bir kız öğrenci telefon etti evime, birkaç soru sordu ünlü ozanımız için, fakülte dergisinde yayımlanacakmış aldıkları yanıtlar; telefonda ne kadar yanıtlanabilirse o kadar yanıtladım. Bu tür çabalar Yahya Kemal'i daha iyi tanımamız için yararlı olabilir. Yahya Kemal yalnız şüriyle yetinilemeyecek ozanlardandır, çeşitli kültürel konular üzerindeki tutarlı görüşleriyle ilginç bir kişilik kazanmış olmasından gelir bu. Ama "şüriyle yetinilemeyecek" sözüne uyarak bu şiiri savsaklamaya kadar vardırmamalıdır işi. Boyle davranıhrsa, yanlış bir Yahya Kemal çıkar ortaya: Tutucu çevrelerin beğendiği bir Osmanlıcı, ya da ilerici çevrelerin küçümsediği bir gerici. Oysa onun şiiri değerlendirilmedikçe bu tür yorumlar havada kalır. Bu şiir nerden kaynaklanırsa kaynaklansın, karşımıza tutarlı bir estetik olarak çıkar. İmdi bu estetıği toplumbilimsel bir dile çevirmeye kalkmak, her şeyden önce şiire haksızlık olur. Biz şi'ri böyle söyledik ağyâr söylesün Hem dost söylesün bunu hem yir söylesün diye başlayan Çamhca Gazeli'nin üçüncü beyti şöyledir: Mızrâbı tab'ımız sozü kalbetti besteye Hem beste söylesün bunu hem kâr söylesün Burada sözün önce müziğe dönüştüğünü, sonra o müziğin yeniden söze geldiğini anhyoruz. Beste ve kâr yan yana düşüyor, birbirlerine değişiyorlar. Yahya Kemal estetiğinin özü buradadır ve başka anlatıma dönüştürülemez. Anlaşmazlıkların kaynağı buradadır. PENCERE 16 KASIM 1984 Truva Atı Olabilir miyiz? İslam devletleri örgütünün özelliği nedir? Uluslararası devlet örgütleri, çağımızda üç temele dayanıyor: Siyasal, askeri, ekonomik. Avrupa Konseyi, AET, Varşova Paktı, COMECON, Birleşmiş Milletier Örgütü, NATO, Orta Amerika Devletleri Örgütü ve benzerleri, kimi zaman dünya boyutunda, kimi zaman bolgesel; ama çıkış noktası hep siyasal, askeri ya da ekonomik gerekçelerden oluşan örgütlenmelerdir. Bildiğim kadarıyla çağımızda yalnız "islam Konferansı Örgütü" dinsel kökenden kaynaklanan bir örgütlenme niteliği taşıyor. Anayasal hukuk açısmdan bakıldığında Türkiye'nin bu örgütte yer alması olanaksız görünüyor. Çünkü Anayasamızın ikinci maddesinde Atatürk Cumhuriyeti'nin laik olduğu ilkesi yer alır. Laik bir devlet, dinsel nitelikli bir örgüte giremez; girerse, anayasasına ters düşen bir iş yapmış olur. Türkiye İslam Konferansı Örgütü'ne girerken bu konu tartışıldı ve açıklandı. Ne var ki değişen koşullar Türkiye'yi zorluyordu. Bu koşulları "iç" ve "dış" olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Dış koşullar değişmiştı. Atatürk Cumhuriyeti kurulduğunda İslam dünyası Batı'nın sömürge yönetimleri altındaydı. Aradan geçen yarım yüzyıllık sürede bağımsızlıklarını kazanan Müslüman ülkeler arasında işbirlıği gelışmiş, petrol kaynaklannı millileştirenlerin ekonomik gücü artmış, Türkiye'yi de etkileyen İslam dünyasının soluğu, uluslararası politika arenasında duyulur olmuştu. İkinci Dünya Savaşından sonra ülkemizde benimsenen çok partili rejim döneminde, laikliğe karşı akımlar toplumumuzda yaygınlaşmış ve güçlenmişti. Dışa bağımlı büyük sermaye, sandıktan çıkmak için islamı kullanıyordu. Daha başka deyişle, dinsel inançlar Türkiye'de siyasal yatırım yolunda uyuşturucu gibi kullanılıyor; bu strateji Amerika'nın da pek işine geliyordu. 1970'lerde dış ve iç koşullar öylesine bir zorunluluk yarattı ki Türkiye, İslam Konferansı Örgütü'ne güngeçtikçedaha çok bağlandı. * Ne var ki dünya durmuyor; dönüyor; İslam dünyası da kendi içinde değişiyordu. Ortadoğu'da emperyalizme ve Siyonizme karşı Müslümanlar arasında oluşan tepki Türkiye'ye de bir ölçüde yansıdı; uyuşturucu, uyarıcı olmaya dönüştü. iran ve übya gibi petrol kaynaklannı elindetutan ülkelerdekı İslamcı yönetimler, ekonomik güçlerini bu yolda kullanmaolanaklannı kazandılar. İslam, ikiye çatladı. ABD'nin yandaşı olanlar Siyonizme evet diyemiyorlardı; ama gerici yönetimlerini korumak için yine de Amerika^ ya dayanmak zorundaydılar. Türkiye ise hem İslam Konferansı Örgütü'nde etkinleşmek hem de dış ekonomik ilişkilerini Müslüman devletlere kaydırmak yolunda 1980'lerde büyük yol aldı. Bugün İslam ülkeleriyle dışalım satım ve müteahhitlik ilışkilerimiz, Batı ile olan ilişkilerîmize eşit düzeydedir. * ABD'nin Ortadoğu'ya dönük siyasetinde Siyonizmle özdeş olduğu biliniyor:Washington'un amacıjslam dünyasında Türkiye'yi Amerikancı mihvere oturtmak ve Ankara'yı Truva atı gibi kullanmaktır. Ancak Türkiye'de Basra Körfezi'ne doğru Truva atı gibi kullanılacak bir yönetim. hem İslam dünyasında tepkiler yaratır; hem de dinsellikle sarmaş dolaş olmuş iç politikada boşluğa düşer. Öyle görünüyor ki ülkemiz, zorlana zorlana yolunu yordamını bulacak, tarihsel koşulların mengenesinde Ulusal Bağımsızlık Savaşımızın yörungesine yeniden oturacak.. Kimsenin bundan kuşkusu olmaya!.. ARADA BİR Prof. BAHRİ SAVCI OKURLARDAN Basımevleri güç durumda Ekim ayırun son haftalannda Eminönü Belediye Başkanlığı 'nca, ilçe sımrlan içindeki matbaalara bir yazı gönderildi. Yazının özünde, meskun saha olarak belirlenen Sultanahmet ve Süleymaniye 'de matbaalann da dahil olduğu bazı meslek gruplannm; ilçenin tarihi ve turistik bütünlüğünü bozduğu gerekçesiyle bir ay içinde şehir dışında bir yere tahliye edilmeleri isteniyordu. Bu olay sektörümüzü huzursuz etmektedir. Çünkü çevreye ve sosyal yaşantıya olumsuz etkileri daha fazla olan kuruluşlar nakledildikten sonra sıranın en son olarak matbaalara gelmesi gerektiği kanısındayız. Ayrıca Istanbul"da ağırlığı Eminönü ilçesinde bulunan, değişik kapasitelerde yaklaşık 4300 matbaa vardır. Gönderilen yazıda Matbaacılar ve Ciltçiler Demeği'ne gösterilen 40 dükkâna bu matbaalann tümünü sığdırabilmek olanaksızdır. Zaten bu 40 dükkân da meskun bölge içinde bulunmaktadır, yani bu dükkânlara yerleştirilen küçük matbaalar gelecekte de aynı gerekçeyle tahliyeye zorlanabilir. tkincisi ise düşünmeksizin verilen bir aylık süredir. Türkiye'de makinelerin montajı ve nakliyesi üzerine çalışan uzman montör ve nakliyeciler sınırlı sayıdadır. Bazı baskı makinelerinin uzmanlannca demontemonte edilmesi 2.5 ay almaktadır. Bu konuda çalışan uzman montörlerin de sınırlı olduğunu göz önüne aürsak, var olan makine sayısına oranla bir ay çok yetersiz bir süredir. Bu makinelerin bazılan da Türkiye'deki montörlerce sökülememektedir. Sonuçta matbaalar özellikleri açısmdan ne çevreye, ne tarihi bütünlüğe, ne turizme, ne de sosyal yaşantıya zarar verebüecek nitelikte değildir. Kammızca istenüen nakil olayının olabüirliği araştırılmaksızın, derinlemesine bir etüt yapılmaksızın ve tek boyuttan bakılarak hazırlanmıs, rasyonel bir ayrım yapma yoluna gidilmemiştir. İBRAHİM AKSÜT tSTANBUL Yapmacık Liberalizm überalizm sözcüğü, daha ilk gorüşte, kendi anlamını haykıra haykıra belirten bir felsefesel ve siyasal kurumdur: insancıl vetoplumcul düşünlerin, eylemlerin, eleştirilerin tümünde sonsuz bir hoşgörüden güç alan serbestlik... İnsan kafasına, insan ruhuna gelen (sanih olan) ya da bu kafa ve ruhça, yaşamın inbiğinden süzülerek yaratılan düşün; biçimlendihlen eylem; bir bilimsel denek taşından geçirilerek vanlan bir eleştiri ve değerlendirme serbestliğl... Böyle bir kurumdur, böyle bir kuramdır, liberallik.. Ve böytecedir ki, überalizm, insancıl ve toplumcul tüm düşünlerin, eylem alanlannın bir bütünlük içindeki serbestliğini deyimleyen bir anlam kazanır. Şimdilerde, bir iktidar, bunun yapmacığını uyguluyor Türkiye1 de. Neden yapmacık? Türk yaşamının inbiğinden süzülmediği için.. Yerelliğin ve az gelişmişliğin emperatiflerini (salt buyurularını) belirten bir denek taşından geçirilmediği için.. İnsancıl ve toplumcul tüm düşün ve eylemlerin bütününde serbestliğinden, yüzde yüz yoksun olduğu için.. Üstelik, kendi ile de tutarsız olduğu için: "Üretimdağıtımtüketim serbesttir" diyor ve söz konusu ettiği bu serbestliği, kendi özündeki eşitlik ilkesine ters olarak, tüm piyasa serbestliğine ulaştırmıyor, ancak bir kaç ayrtcalıklı holding içinde gozüken finans kapital kanadını pompalamaya indirgiyor. Böylece, kendinden sapmış, kendine yabancılaşmış bir yapmacık çıkıyor ortaya.. Ve bu yapmacık liberalizm, şu anlamı kazanıyor: Sermaye birikiminin yükünü, toplumun alt kesitlerinin üzerine yıkmak; birikmiş bu sermayenin girişimciye dağıtımını da, kendi tercih ettiği holdinglere doğru, bir koruma, kurtarma, geliştiıme pclitikalan adı altında, çok sübjektif değerlendirmelerle, toptan kaydırmak; kân da, bu ayncalıklı gruplann tekeline bırakmak... Oysa liberalizmin özünde; hertürden düşünlerin, eylemlerin, eleştirilerin serbestliği yanında, ulusal birikimin, ulusal ekonomik gücün; ayncalıklılann tekeline düşmesini reddeden, tersine, tüm gerçek girişimcitere yaygınlaşmasına yönelen bir amaç vardır. Bizim liberalızmimiz ise, sosyal, siyasal, kültürel boyutlan, kanatlan, yüzleri (cepheleri), hiç ele alınmayan bir türü oluşturuyor. Bunda, iktidar, yalnız etorvomi ile uğraşırtık döngüsüne girmiştir; insancıl ve toplumcul yaşamımızın öbür yönlerini, kendinden ötelere teslim etmiştir; siyasal, sosyal, kültürel liberalizmleri önleyen engellere, yasaklara boş verir olmuştur. O zaman da ne oluyor? Siyasal yaşam, demokrasileşemiyor; sosyal yaşam, adaletleşemiyor; ekonomik yaşam da hiç olmazsa, bir türiü üretkenleşemiyor, topyekün yaşam çağdaşlaşamıyor. Biz, bu yapmacık liberalizme, başta, tekelci ekonomik politikalar tutkusu yüzünden gelmişizdir. Daha derin anlamı ile ise, liberalizmin öğelerine "Aydınlık Çağı"nda doğmuş olan ve sonradan tamamlanmış olan "temel siyasa felsefesi ve değerleri"ndeki eksiklikterimiz yüzünden gelmişizdir. Aydınlık çağının belirttiğimiz bu değerlerini benimseyip, oradan yola çıkmaz isek; bütün yönlerde seçenekler arama geliştirme ayrımlı düşünlere ve potitikalara hoşgörü gösterip itibar etme, özünde bu değerlere sadık yeni boyutlar arama ve bulma ögeleri ile dolu olan liberalizme bir yaklaşım gösteremeyiz. O zaman, karşımıza, seçeneksiz olduğu ileri sürülen totaliter bir ekonomik potitika; ondan ötesine de boş veren ve arvti demokrasıciliğe varan bir teslimiyetçilik çıkar. Buna da liberalizm denmesine, demokrasinin doğal sürecini, özünü ve içeriğini bilmiyenler inanır ancak... ACI BİR VEFAT Merhum Tebdil eskilerinden Mehmet ve Haznedar Dilnüvaz Hanırnın kızı, merhum harp malulü Hacı Ahmet'in eşi, Prof. Dr. Fikret Karaca ve Ceyda Karaca'nın teyzeleri, emekli kurmay albay Fuat Bayülken'in, Hasan Vasfı Erler'in, Selçuk Kıral'ın yengeleri, Atillâ ve Leman Dorsay'ın büyük teyzeleri, Semiha ve Ümit Cengâver'in anneleri, Oya Cengâver'in babaannesi Salihatı Nisvan'dan hayatından memnun Rüştü Bey, evindeki renkli televizyondan kurtulmak için çok uğraştı... çok! Hikâyeyi biliyorsunuz: Renklisini satamadı, kaynanasına hediye etti. Ama değdi doğrusu. Şimdi Rüştü Bey'in evinde VESTEL FERGUSON TX var. TX şasisiyle... Luma Chroma Processor sistemiyle... enfraruj uzaktan kumandasıyla... tam otomatik, tam elektronik. en ileri renkli televizyon. (Eskisiyle kıyastıyor da Rüştü Bey, derinden bir ohh çekiyor: "Ohhh... televizyon varmış!"diyor.) VESTEL FERGUSON TX alalı Rüştü Bey hayatından çok memnun. (Tek şikâyeti, konu komşunun aşırı ilgisi. Üstelik çoğunun da evinde renkli televizyonu var.) Ya siz? Siz renkli televizyonunuzdan memnun musunuz? (Memnunsanız bile, bakalım VESTEL FERGUSON TX'i gördükten sonra memnuniyetiniz sürecek mi?) Siz siz olun, VESTEL FERGUSON TX'i görmeden, 12 üstünlüğünü dikkatle incelemeden sakın renkli televizyon almayın. RuştuBey hanımefendi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi Ortaköy Sıbyan Mezarlığı'na defnedilmiştir. AİLESt HATİCE HAYRİYE CENGÂVER VEFAT Antakya'nm tanınmış ailelerinden merhume Sıdıka Çelenk ve merhum Mustafa Çelenk'in oğullan, Antakya eski Belediye Başkanı Selim Çelenk, Avukat Halit Çelenk, Hatice Ertürk, Maksude Asma'nın kardeşleri, Sıdıka Çelenk'in babası, Günay Çelenk, Aysel Ekenel, Tomris Çelenk, Yıldız Canka, Serpil Güvenç, Ferda Özyurda, Ahmet Ertürk, Kenan Ertürk, Rafet Ertürk ve Ihsan Ertürk'ün amcaları İZZETTİN ÇELENK vefat etmiştir. Müteveffanın cenazesi cuma günü öğle namazından sonra tstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Tanrı rahmetini esirgemesin. AtLESİ TEŞEKKUR 4 Kasım 1984 günü kaybettiğimiz kı>Tnetli varlığırruz HALİSE ÇENAR'ın ölümü dolayısıyla bizleri yalnız bırakmayan, cenazesine katılan, telefon ve telgraf ile taziyette bulunan evimize kadar gelerek acımızı paylaşan bütün akraba, yakın dost ve sevenlerimize en samimi duygularımızla içten teşekkür ederiz. Nur içinde yatsın. AİLESİ HÜLYAİLHAN TÜRKAY FERGUSON oğullan ALPin doğumunu akraba ve dostlarına duyurur. 15.11.1984 GÜZELBAHÇE IMZA GUNU ALİ H. NEYZİ Nfhayet.. İleri teknotojl: VESTEL Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. VESTEL Elektronik Sanayi ve Ticaret AŞ.. 1983 yılında dunyamn en ılerı elektronik teknolopsını ülkemıze getırmek uzere kuruldu 8 mılyar TL'nın üstünde bir yatırımla. 35 000 m2'sı kapalı. toplam 100000 m 2 lik bir alanda kurulu VESTEL Üretım Tesıslen nde, dünyaca ünlü Ingıliz Thorn EMI Ferguson lısansıyla. VESTEL FERGUSON marka renkli televizyon ve VHS vıdeo cıhazları uretilmektedir Tesıslerın bugunkü uretım kapasıtesı yılda 160 000 renkli televizyon ve 48.000 VHS vıdeo cihazıdır. VESTEL Üretım Tesıslen. laboratuvartarı, araştırma ve geliştirme birimleri, bılgısayar kontrollü tam otomatik uretirnı, bılgisayarlarca yürütülen kalıte kontrolü ile Avrupa'nın 3 buyük elektronik tesısleridir İleri teknolojt ülkelerınin ustun kalıte standartlarına harfıyen uygun uretim yapıldıgı için, VESTEL urünlerı, pek çok Avrupa ve Ortadoğu ülkesine ihraç edilmekledir Yarın Akadenıi Kilabevi'nde saat 1519 arasında kitaplannı imzalaya>:ak. BURCU'YA Dünyaya hoş geldin der, annesi BAHAR ve babası SABAHATTİN BARLAS'ı kutlanz. HÜSEYİN AVUÇ IstanbulSatışKoofdınatörlugü Tel 16307 71 165 74 4S(santral)« AnkaraveOrta AnadoluBölgeMüdürlüğü Te) 291525• Izmırve EgeBolgeMüdüfluğu Tel 218943
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle