18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EKİM 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 Ozetle Zeki Alasya Metin Akpınar Halen Yenikapı Gar Gazinosu'nda, Güldürü Üretim Merkezi'nm hazırladığı "Beyoğlu Beyoğlu" adh oyunu oynayan Zeki A lasyaMetin Akpınar Tiyatrosu, 12 kasmtdan başlayarak birhafta süreyte aynı oyunu Kartal BelediyeSineması'nda sergüeyecek. Ttyatro Müdürü Ali Yalaz'ın verdiği bilgiye göre, topluluk 7 araItktan başlayarak Harbiye Konak Sineması'nda Kandemir Konduk'un "Yasaklar" adh müzikalini sahneleyecek. Oyunda Timur Selçuk'un hazırladığı müzikleri Salim Ağırbaş Orkestrası seslendirecek "Yasaklar" da Zeki Alasya ve Metin Akpınar'm yam sıra Ali Yalaz, Selım Nasit özcan, Cihat Tamer, Nezih Tuncay, Selma Sonat, Ayşe Selen rol ahyor. (UBA) Amirov'un 1OO1 Gece"si sahnelerimize geliyor Kültür Servisi Istanbul Devlet Opera ve Balesi ocak ayında Azerbaycan ve Sovyetler Birliği Devlet Sanatçısı Fikret Amirovun altın ödüllü ünlü balesi "1001 Gece"yi sahneleyecek. "1001 Gece"nin koregrafısini, Sovyetler Birliği'nin ödüllü Azerbaycan Devlet Sanatçısı Nailya Nazirova yapacak. Orkestrayı ise, Amirov'un tüm eserlerini yöneten Azerbaycan Devlet Sanatlümünü işleyen "1001 Gece" Balesi'nin konusu şöyle: Kansı Nurida'nın kendisini aldatması üzerine Şah Riyar bütün kadınlara duşman kesilir. Başta kansı Nurida olmak üzere bütün kadınları öldürmeye başlar. Bu arada Şehrazat'la tanışır ve ona aşık olur. Ama onu da öldürmeyi düşünmektedir. Çok güzel, çok akıllı ve yüreği sevgi dolu olan Şehrazat durumu anlayınca, Şah Riyar'a bütün kadınlann kötü olmadıklanm, hepsinin kocaiannı aldatmadığını, sevginin, iyinin, güzelin ve doğrunun her şeyin üstesinden geleceğini üç masal anlatarak kanıtlamaya çabşır. Şehrazat'ın anlattığı masallardan, Şehrazat'ın o büyük sevgisinden etkilenen Şah Riyar da kötülük saçan duygularından, kadınlara karşı duyduğu nefretten sıyrılır ve Şehrazat'la evlenir. Şah Riyar rolünde Özkan Aslan'ın dansedeceği "1001 Gece" de henüz kesin olmamakla birlikte Nurida'yı Alev Kutnay, Şehrazat'ı da Deniz Olgay oynayacak. Ekim ayı ortalarından beri lstanbul'da bulunan ve koregrafi çalışmalanna başlayan Azerbaycanlı sanatçı Nailya Nazirova, kadının önemini ön plana çıkaran bir yorum yaptığını söylüyor. "Ben" diyor "Kadınlann aklını. güzelliğini, sevgi dolu yüreklerini anlatıyonım. Yani kadının giıcünıi... Bir başka deyişle güzelligin çirkinliği; iyiliğin kötülüğü yenmesini ki bunu da bir kadın başanyor bu balede: Şehrazat". "1001 Gece", Fikret Amirov, Nailya Nazirova, Togrul Nariman Bekov ve şef Nazım RızaSSCB'DEN GELİYOR Türkiye'de ilk kez sahnelenecek olan "1001 eVin ortak çalışmasıyla 1980'de Gece"nin dekor ve kostümleri So\yetler Birliği'nden getecek. Orkest de Sovyetler Birliği'nde sahnelenmiş ve Altın Ödül kazanmıştı. rayı ise Nazan Rızaev yönetecek. (Fotoğraf: MEHMET AKtF) çısı Nazım Rızaev yönetecek. Türkiye'de ilk kez sahnelenecek "1001 Gece"nin Sovyetler Birliği'nden getirilecek olan dekorları yine Azerbaycan Devlet Sanatçısı Togrul Nariman Bekov'a, kostümleri de Tair Tairov'a ait. "1001 Gece Masallarf'nın "Kaptan Sinbad", "Alaaddin'in Sihirli Lambası" ve "Ali Baba ile Kırk Haramiler" gibi üç ünlü bo W GORDUK Bir kentin kültürünü, geleneğini, görgüsünü o kentin insanları yürütür. O insanlar azalır, hatta yok olursa, onun yerine başka insanlar gelirse o kent kalmaz.. Sadece tarihi yapılar kalır.. Efes harabeleri gibi olur.. Vedat N. Türkkan "Gıda biçimi bile değisti" diyor ve ekliyor: "tstanbul'un kendine özgü yemekleri vardu Lahmacun yoktu..." (Fotoğraf: MEHMET AKtF) Konumuz eski .İstanbıü, konuğumuz esld bir İstanbullu Vedat N. Türkkan 28 ekimde "gençlik konseri" Yann dergisi ve SanatKoop 'un başlattığı'' Gençlik Konserleri' 'nin ilki 28 ekim pazar giinü saat . 14.00 ve 18.00'de tzmir Amerikan Kız Lisesi'nde yapılacak. Grup Çağn'nuı vereceği bu iki konsetden sonra, Grup lmece de 4 kasım pazar günü aynı saatlerde müzikseverlerin karşısma çıkacak. (THA) istanbuVun canına okuduk Vedat N. Türkkan, uzun yıllar gazetecilik, yazarlık, sanat eleştirmenliği, radyo programcılığı yapmış çok yönlü bir kişi... Fakat asıl özelliği gerçek bir tstanbullu oluşu. Istanbul'un "tstanbul olduğu" günlen "kıyısından köşesinden yaşamış" ve " o günlerin tadı damağında kalmış" bir insan. Bu hafta Türkkan'la eski Istanbul'u konuştuk. Sayın Vedat Türkkan, siz özel sohbetlerinizde hep eski Istanbul ve tstanbul efendiligini anlatırsınız. Bir kere de okuyuculanmız için anlatsanız... Neydi tstanbul? Ne>di tstanbul efendiliği ve ne oldu şimdi? Berbat oldu.. Efendim, Istanbul'un kent olarak diğerlerinden bir üstün yanı yok tabii.. Ama biz istesek de istemesek de Istanbul Bizanstan bu yana ve özellikle Osmanlı Türkünün gelmesinden bu yana Anadolu topraklannm ve Türkiye'nin bir kültür merkezi olmuştur. Yani Istanbul'un güzelliğinden çok kültürü önem kazanmıştır. Tabii iş kültür olunca en başta dili... "İstanbullu dili" diye bir şey çılicmış.. Birçok kültürden geçtiği için suzule süzule en temizi, en musikilisi, en güzel olanı ortaya çıkmış... Yoksa Anadolu'nun diğer kentlerinde dil kötüdür demiyorum. Ama tstanbul en rafine, en ince, en güzel dili konuşan kentti. Bu dili biraz tanımlar mısınız. Nasıl konuşulurdu? Önce bir konuşma özeni vardı. özen şuydu: İyi konuşmak, güzel konuşmak, zarif olmak, ince olmak.. Buna sadece Istanbul efendisi olan belli bir sınıf değü, esnafı da uyardı. Bahkçı reisi, yoğurtçusu, turşucusu, muhallebicisi, faytoncusu... Yani dikkat buyurun arabaası son derece güzel Istanbulluca konuşurdu.. Hatta beyefendi, külhanbeyi de öyle konuşurdu. Argosu bile kendine göre idi... Davranışlan nasıldı, tstanbul efendisi denilen kişilerin? tstanbul efendisi kimseyi incitmeyen, kimseyi kırmayan, hangi sınıftan, hangi yaştan olursa olsun, onu hoş tutan, güzel sözler söyleyen, eleştirisi büe gönül alıa, yönlendirici idi^ Merhabası bile.. Şim Folklor ve Halk Edebiyatı Uluslararası Türk Folklor ve Halk Edebiyatı Kongresi 2628 ekim tarihleri arasında Konya Mevlana Tetkikler Enstitüsü salonunda yapılacak. Kongreye seksen dokuz Türk, on altı yabancı bilim adamı katüacak. Kongreye sunulan ve tartışılan bildiriler daha sonra Konya Turizm Demeği'nce bir kitapta toplanacak. (THA) "Basınımızda Çizgilerle Atatürk" Garanti Bankası Ankara Yenişehir Sanat Galerisi, 27 ekim cnmartesi günü "Basıntmızda Çizgilerle Atatürk" sergisiyle açilacak. Garanti Bankası Sanat GaitrisVnde açılacak ve 24 kasıma kadar sürecek serginin derlemesini Orhan Topçuoğlu gerçekleştirdi. Topçuoğlu, 1981 yılında "Basında Bir Bankanm Doğusu" ve 1983 yılında da "Basın Fotoğraflarında Cumhurbaşkanımızla Bir Yıl" adh sergüerin derlemesini yapmtstu (ANKA) azalır, hatta yok olursa, onun yerine başka insanlar gelirse o kent kalmaz. Sadece tarihi yapılar kalır.. Efes harabeleri gibi olur... Yani gelmeyin mi diyeceğiz? Bunu diyorlar Batıda... Bakın Batı demokrasilerindeözgürlük vardır, ama disiplin de vardır. Saruyorum bir Fransız için Paris'e yerleşmek pek öyle kolay bir iş değil, hatta imkânsız gibidir. Bir Marsilyalı vatandaş gelirse, Paris'te yeriçer, gezer, evine döner, iş tutup yerleşemez. Paris'in kırk yıldır nüfusu çok az değişmiştir. Batıda fikir özgürlüğü vardır, ama yaşam özgürlüğü yoktur. Nedir yaşam özgürlüp? Dediğim gibi Paris'e gidip yerleşemez. Londra'da bir sokak vardır. Bir kilometre, beş kilometre neyse.. O sokakta bir ev biçimi vardır. Bunun biçimini değiştiremez. Oraya hiçbir inşaatçı gidip betebe, metebe gibi bayağı taşlarla istediği binayı yapamaz. O sokakta hep aynı bina yapılır. Londra'da otobüse binersiniz, yazar, "Yirmi beş kişi oturacak. üç kişi ayakta duracak." Yirmi altı kişi oturamaz, dört kişi de ayakta duramaz. Karda, kışta binerseniz aşağı indirirler. "Ee ne olmuş yani eve yetişeceğiz." Böyle bir özgürlük yok. Evin önüneçamaşır asılamaz, arkasına da asılamaz. Göremezsiniz.. Yasaktır. Hiç kimse de, "Ne olmuş asarsam" diyemez. Bu yüzden Paris kalmıştır, Viyana kalmıştır, Roma kalmıştır, İstanbul kalmamıştır. Niye kalmadı? Çünkü İstanbul kültürünün efendisi kalmadı. Sıvaslı, Karsh, Erzurumlu niye Istanbul'un kültürünü korusun. Hiçbir mecburiyeti yok ki... DEVLETİN İŞİ Peki tstanbullular niye sahip çıkmadı? Efendim bu gibi işlere kentli sahip çıkamaz.. Bu işe yasalar, devletler, hükümetler sahip çıkar.. Ben kalkıp bir vatandaşa, "Niye geldin tstanbul'a" demek hakkına sahip miyim? Size şunu anlatayım; eskiden lstanbul'da "Küllükçü Vakfı" diye bir kuruluş varmış.. Osmanlı döneminde.. Bir adam sokağa tükürdü mü, küllükçüler bir kepçe kül atarmış üstüne. Öyle temiz bir kentmiş.. Bizim kuşak da böyle temiz buldu Istanbul'u. İnsanlar Kadıköy'de, Topkapı'da tutulur, "Niye geldin, ne iş yapacaksın, işin gücün var mı?" diye sorulurmuş. Varsa temizlenir, giydirilir, biraz âdap, erkan öğretilir, öyle bırakılırmış. Şimdi Çayırağası otobüsüne binen geliyor. Soran var mı? Peki Vedat Bey, eski tstanbul'un hiç şikâyet edilecek tarafı yok muydu? Valla.. İnsanlar saygılı, kent temiz, Boğaziçi pırıl pırıl, Kâğıthane, Göksu ve Haliç'te eğlenceler düzenleniyor.. Nesinden şikâyet edeyim bu Istanbul'un ben kardeşim.. Ekonomi çözülmüş.. EKONOMİK DURUM Onu soracakbm.. Nasıl çözülmüş ekonomi? En varlıkh kişiler, devlet memurlanydı. Ticaret gayrimüslimin elindeydi. ama devlet memuru.. Bir vali, bir kaymakam, hatta rastgele bir memur kazancını yese yese bitiremezdi. Devlet memuruna öyle para verirdi... lstanbul'da, hatta diğer yörelerde yine zenginler vardı, ama ikinci varlıkh kademe memurdu.. Sonra esnaf ve tüccar gelirdi... Eglence hayatı nasıldı? En önemlisi bir eğlence hayatı vardı. Bugün operet yok lstanbul'da. Üç tane operet vardı. Giyinme kaldı mı? Terzi kaldı mı? Konfeksiyon götürdü. Gıda maddesi kaldı mı? Soruyorum size çavuş üzümünün tadını bilir misiniz? Bilmezsiniz. Yok çünkü. Erenköy'de çıkardı. Koskocaman, göz kadar, tek çekirdekli... Şimdikiler ne? Müşküle... Uyduruk.. Kavak inciri yiyemezsin... Arnavutköy çileği geberdi gitti. Langa'ın marulu nerede... Beykoz'un kalkanı, balığı bile değişmiştir bana sorarsan. Her şeyin canına okuduk. NERDEEEE... Nerdeyse, "Nerede o eski enginarlar" diyeceksiniz... Bu sözde bir anlamda gerçek payı var yani... Nereye ekeceksin? Ne bağ, ne bahçe kaldı. Gıda biçimi değişti.. Damak tadları değişti. Acılı bir lahmacun çıkmıştır. Ne demek lahmacun.. Adı da Arapça. Onbeş sene ewel ilk kez duydum. îstanbul'un kendine özgü yemekleri vardı, lokantaları vardı, "Bacanağın Yeri", "Eniştenin Yeri" yoktu. Parkotel'de adamın yanına bir garson gelirdi. Bembeyaz saçlı, Ingiliz Başbakanı Çamberlayn gelmiş sanırdınız. İnsan elinden çatal, bıçak almaya utanırdı. O keten peçeteler bir metre.. Böyle bir şey kaldı mı? Ayaküstü "Acılı veeer", "Yanm ekmek içine köfte yap." Bu ne biçim gıdalanma. Yemek yeme kalmadı. Yemlenmeye döndü. Bunu isteyen müşteri de yok. Başka bir yolunu bilmiyor ki, istesin... Şimdiden sonra ne yapılabilir Vedat Bey? Ne önerirsiniz? Madem ki, insanlann buraya gelmesine engel olanuyoruz, gelenler hiç olmazsa benim kurallanma uysun. Ben Anadolu'ya gittim mi o yörenin kurallarına uyuyorum. Mesela ben evde ayakkabı çıkarmam, ama Anadolu'da bir eve gittim mi ayakkabımı çıkanyorum. Sen niye gelip benim kentimde töreme saygı göstermiyorsun.? Niye bana Taksim'in orta yerinde "Selamınaleyküm" diyorsun. Arap mısın kardeşim? Ben niye sana, "Ve aleykiımselam" diyeyim. Arap değilim ki... Günaydının, tünaydının, merhabanın suyu mu çıkmış? Johny Logan: Ulkemde 1 numara olunca yine geleceğini StNA KOLOĞLU Johny Logan ile konuşmamız devam ederken kız arkadaşı da onu hayran hayran seyrediyordu. Gözlerinin içine bakıyor, koltuğunun altına girmeye çalışıyor, belki de "ne kadar güzel konuştuğuna" düşünüyordu. Binlerce hayranı olan Johny Logan'a bu kadar yakın olmak onu kimbilir ne kadar mutlu, ediyordu. Arada lafa da kanşıp onu ne kadar yakından tarudığını anlatmaya çalışıyor, "Bu soruya ceLogan, savunmasını bu şekilde yaptıktan sonra söz veriyor, "İngiltere'de plağım, inanıyorum ki bir numara olacak. O zaman yine Tiirkiye'ye geleceğim." Logan daha sonra, "Bir numara çok zor, ama ilk ona girerim," şeklinde düzeltiyor. yon şampiyonu", cici kız arkadaşıyla samimi bir hava içinde videoda Robert de Niro'nun bir fiimini izliyordu. Ayağa kalktı, tanıştık, "Gazetenizi inceledim," dedi. Hal hatır sorduktan sonra konuşmaya başladı. Klasik sorular "Hep bunlan sorarlar, niye Türkiye'ye geldiniz?" Logan, "klasik" diye nitelendirdiği soruya, "Lüksemburg'da bir Türk guetecisi bana. neden Türkiye'ye gelmiyorsun. diye sordu. Ben de çağıran olmadığını soyledim. Kendisi beni Mustafa Oguz'la tanıştırdı ve Türkiye'ye geldim" cevabını verdi. Diğer "Eurovizyon şampiyonlannın" gelişleri konusunda bir şey bilmediğini söyleyen Logan, "Kendisi için konuştuğunu" belirtti. Johny Logan Türkiye'ye gelişini "zevk için oknnan kitap" örneğine benzetti: "Hep uzmanlık alanınızla ilgili kitaplar okumazsımz. Bazen dinlendirici kitaplan da tercih edersiniz. Buraya kariyerime bir şey katmak için gelmedim. " Sizde, seyirci eglenceyi seviyor Johny Logan, Türk seyircilerinin eğlenmek istediğini ve eğlenceye katıldığını söylüyor. AvEUROV1S1ON BİRİNCtSl Geçtiğimiz yıhn Eurovision birincisi, bir süreden beri ülkemizde, Nilüfer ve Mazhar, Fuat, özkan Üçlusü'yle konserler veriyor. Logan özeülkle Türk sanatçüannı beğendiğini belirtiyor. Zürih'te Kadriye E. Ağaoğlu Sergisi Seramik ve heykel sanatçısı Kadriye Ezel Ağaoğlu, son çahsmalannı Zürih "te sergiUdi. 19 ekimde Zürih kentindeki Produzentengalerie'de açılan sergide büyük boy duvarpanolan ve büstUr yer ahyor. Ağaoğlu 'nun sergisi, 17 kasıma kadar sürecek. 1980 yıu sonlanndan bu yana çahşmalannı Isviçre 'de sürdürmekte olan sanatçı, geçtiğimiz ağustos ayında gene Isviçre'de Stampa'da yapıtlannı sergilemisti. Eski Istanbul'un kabadayısı bile efendiydi... Mahallenin polisi gibiydL Döverek söverek değil, "Hadi evladım bela arama, çek git" gibilerden yapardı işini... "Türkiye'yi Nasıl Tahayyül Ediyorsun uz ?" Türk Tanıtma Vakfı TÜTAV, dünya gençlerinin Türkiye 'yi nasıl tanıdıklarını belirlemek ve Türkiye 'yi gençlere tantiabümek amacıyla, "Türkiye'yi Nasıl Tahayyül Ediyorsunuz?" konulu bir grafik yansması düzenledi. Yanşmaya bütün ülkelerin güzel sanatlar ve plastik sanatlar yüksekokullanndan öğrenciler katıkıbilecek. Yanşmaya katılacaklar, yapıtlannı 1 Mayıs 1985 gününe kadar TÜTA V'a iletecekler. Büyük seçici kurul 30 mayıs günü sonuçlan saptayacak. Birinciye 1250 dolar, ikinciye 1000 dolar, üçüncüye 750 dolar, mansiyon alan on kisiye de SOO'er dolar ödül verilecek. tlk üç dereceyi alan sanatçılar onar gün, mansiyon alanlar da yedişer gün Türkiye'de konuk edilecekler. (THA) Once ziyaret. jonra ticaret Türkiye'ye gelenlerin "önce ziyaret maksadıyla gelip daha sonra ticaret unsurunun ön plana çıktıgı" yolunda basında yazılann yer aldığını söyledik. Güldü, "Yaşamak için şarkı söylüyonım. Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de, her yerde söylüyorum. Ve bunun bir karşılığı var. Onu alıyorum. TUrki>e'de söylemenin bunlardan farkı nedir? Ben buraya hem gezmek, hem de şarkı söylemek için geldim." di "Ulan neredeydin" diyor, "Görecegim geldi ulan" derken İstanbullu, "Aman beyefendi nerelerdeydiniz, müştaki cemaliniz oldum" yani "Güzel yüzünüzü görecegim geldi.." Gerçi ben eski dilden yana değilim, ama bugün de "Efendim görecegim geldi, ne kadar iyi gördüm" denebilir. Sonra Vedat Bey, giyimkuşamda da çok farklı imişler. Çok temiz giyinilirmiş galiba? Yalnızbir yerç giderken değil.. Beyoğlu Caddesi'ne kravatsız inilmezdi. Ayıptı.. Adam giyinir, tıraş olur, kravatelbise giyip.. Rue de Pera'ya paldır küldür girilmezdi. Öyle bir şey yoktu. Girse ne olurdu? Olmazdı.. Diyelim ki Parizyen pastanesine girmek istiyor. Camdan bakardı. Kendisine uymuyorsa kendi kahvesine giderdi. Yani parayı veren her yere giremezdi.. Yine paralı insanlar vardı. Anadolu kökenli vatandaşlarımız vardı, ama oraya gidip oturmazdı. O zaman belli bir sınıfın insanlan oluyor bunlar... Belli bir sınıf, ama esnafı da böyleydi.. Bir yoğurtçu, bir şerbetçi... Bembeyaz, pırıl pırıl üstü başı. Mesela faytoncu deyip geçmeyin.. Arabacı Rıza efendi.. Efendiydi gerçekten.. Esnafına kadar yansımış bir incelik.. Külhanbeyi bile efendiydi... . Aman Vedat Bey.. Külhanbeyi adı üstünde nasıl efendi olur? Efendiydi inanın.. Külhanbeyi küçültücü biraz, ama kabadayı diyelim. Mahallenin polisi gibiydi. Kadına, kıza bakmaz, mahallenin konıyucusu.. Mahallede kabadayı varsa, oraya kimse dadanamaz. Kimse kimseyi rahatsız edemez. Yani bizim bildigimiz gibi itkopuk değil... Asla.... Yiğit bir adam tersine.. Döverek söverek değil, "Hadi evladım bela arama, çek git" gibilerden yapardı işini.. HARABE OLUR Vedat Bey, bunlar çok guzel şeyler. Peki neden degiştik? Neden degişti İstanbul ve İstanbullular? Şu oldu.. Tabii dünya değişiyor, kalabalıklaşıyor. Bir kentin kültürünü, geleneğini, görgüsünü, o kentin insanlan yürütür. O insanlar vap vermez", "Böyle sonı sorulur mu? O çok ünlü bir şarkıcı" diyordu. Johny Logan, birinci sınıf mı, ikinci sınıf mı? "Hollanda'da iki büyük TV şovuna çıktım. İngiltere'de sürekli TV şovlarına çıkıyorum. Sonra yeni bir plağım piyasaya süriilmek üzere. Bunun için yapılan harcama genel masrafların dışında 150 bin sterlin. Bu çok büyük bir masraf. Parayı veren CBS de dünyanın en ünlü plak şirketlerinden biri. Sanınm bu da hangi sınıf bir sanatçı olduğumu gösterme açısından yeterli." rupa seyircisinin "bakalım neler yapacak" esprisiyle sahne olayını izlediğini belirtirken, "Türkiye'de halk eglenmeye geliyor," diyor. Türk seyircisi kadar Türk sanatçısının da yetenekli olduğu kanısında Logan. "Gerçekten çok yetenekliler. Avrupa'da iş yapariar, ama herhalde çalışmalan için engel var. Avrupa'da iyi bir şarkı iş >apar, bu da sizde var." Johny Logan, Türkiye'ye gelen "Eurovizyonculann" üçüncüsü. "Türkije'deki menajerim" dediği Mustafa Oguz'un evinde konuştuk. İçeri girdiğimizde "Euroviz Ekonomik zorluklara rağmen mutluluk şarkıları İngiltere'de işsizliğin üst boyutlara tırmandığı son yıllarda, buna paralel olarak müziğin de etkilendiği ve "punk" akımının doğduğu biliniyor. Johny Logan, İngiltere'de yaşayan bir sanatçı olarak daha farklı bir yorum getiriyor. Ona göre, "Bunlar her zaman azınlıkta kalmış" akımlar. Halkın büyük bir çoğunluğunu etkiiememiş. "Bazı gnıplar ekonominin kötü gidişini müziklerine yansıttılar. Ama ekonominin çok kötü oldugu zamanlarda biz mutluluk şarkıları söyledik ve dinledik. Ekonomi kötü gidiyorsa iç karartıcı şarkılar söylemek mi gerekir? Bu müziği etkilememeli bence. Reklam gibi bir şey. Reklamlar bir şeyin sunumu için yapılır. Kanımca bu akım ekonominin kötü gidişini reklam aracı olarak kullanmaya çalıştı." Johny Logan'ın şu sırada Şan Tiyatrosu'nda Nilüfer \e Mazhar Fuat Özkan üçlusüyle birlikte "show"u sürüyor. "Gittiği kadar devam" edecek. Menajer Mustafa Oğuz, "Bir süre daha sürecek," diyor. Logan'ın "Ne kadar tanınmış bir sanatçı olduğu" konusunda, bizı kapıdan uğurlarken, bir saptama yapıyor: "Gözümlegördüm. Londrada diskotekte etrafını sardılar, imzalı resimlerini istediler. Ba>ağı tanınıyor." TARİHTE BUGUN M€MTAZ ARIKAS BÛYÖK KÂŞİF COOK CJUĞU OLAN CCOK.,KJSA BİR ÖĞ8ETİMDEN $OHRA,GBMil£RDE MİÇOLUĞfl SAÇUyMgAK, 16 YAŞINDA PEMıZCİÜK MESLB6İUE ATILACAKTIR. İ7S2'DE KAPTANUĞA YuHSELTİLECEK, PEi/LET APlNA BA2I SAVAŞLAZA 6İISEREIC BAŞARJ 6ÖSTEMECEZTİR. COOK,A£tL ÜA/ÜMÛ, PASİF/K'TE BİUKİSBL Bİg GEZİN/N yÖNETİMİMi AL&tOAH SOU/ZA YAR4CAKTIR. ÜÇ AYRl SBFER.OE, YENl ZELANPA'Y/, OOSU AVUSTRALYAyt,TONGA ADALARINI, Y£Mİ KALEPONYA'YI, SANPU/İCH ADAIA/Z/MI VE HAIA/AI/'Yİ KEŞFBDECBKTİR. ANCAK, gU £ON KSŞİF. ONUN YAÇAMlMA MALOLACAKr/g! 27 Ekim İNGıcreeE'pe POĞDU. YOKSUL BI* AİLENIN ÇO 1728'DB BU6ÜN,ÜHLÜ tÂÇıF JAM6S COOK ÇKU/C),\ VtDEO KULÜPLERİNDE NE V4R NE YOK? Paris Texas/Yönetmen: Wim IVenders/Oyuncular: Nastassia Kinski, Harry Dean Stanton, Dean Stockwell, Auroro Clement, Hunter Carson, Bernhard Wicki/1983 yapımı/130 dakika. Louis Malle / Oyuncular: Jeanne Moreau, Brigıtte Bardot, George Hamilton, Paulette Dubost, Lopez Moctezuma, Gregor von Rezzori / 118 dakika / 1965 yapımı. Vira ;tfaria / Yönetmerv (süper prodükstyon) parodisi de sunuyor sinemaseverlere. Çevrildiği yıllaıda ülkemizde de gösterilen bu film, yeniden keyifle izlenebilir. (VİDEOTHEOUEBebek) Bu yıl Cannes Şenliği'nde büyuk odülü alan "ParisTexas" da sonunda video kulüplerinin programına girdi. Wenders'in bu ilginç yapıtı konusunda izleyicilerin yorumlan kuşkusuz birbirinden farklı olacak. Çünkü "ParisTexas" kolay bir fılm değil. Her tür izleyiciye hitap etmeyi amaçlayan bir film değil. Belleğini yitiren ve dort yıllık bir aradan sonra kimliğini öğrenmek için çaba harcayıp oğluyla karısını bir araya getirmeye çalışan bir adamın öyküsünü anlatıyor. Özellikle görüntüler yönünden çok başarılı olduğunu vurgulamakta yarar var. (VİDEOTHEOUEBebek) Düşsel bir Orta Amerika ülkesinde devrimi konu alan bu güldürü, çağında epey gürültü koparmıştı. Bardot ve Moreau gibi Fransız sinemasının iki ünlu yıldızını bir araya getirmesi, genç Alman sinemasının günümüzdeki en büyük adlanndan Volker Schlöndorff un yönetmen yardımcıhğını, Henri Decae'nin görüntü yönetmenliğini yapması filmi ilginç kılıyor. Bardot'ın sinemadaki belki en başarılı oyununu verdiği bu filmde, yönetmen Louis Malle de kalabahk sahnelerde gösterdiği ustalıkla hayranlık topluyor. Bir dev yapımın kurallarına sonuna dek uyan Malle, "Viva Maria"da aynı zamanda bir büyük yapım The Verdict/Yönetmen: Sidney Lumet/Oyuncular: Paul Newman, Charlotte Ramplign, Jack Warden, James Mason, Milo O'Sea, Edward Binus, Julie Bovasso/1982 yapımı/130 dakika. Barry Reed'in romanından uyarlanan filmde Paul Newmann alkolik bir avukatı canlandınyor. Meslek yasamına neredeyse havlu atan Nevvman, bir dava dolayısıyla büyük bir firmaya karşı çıkıyor ve fınnanın avukatıyla çatışıyor. Film özellikle Ne*vman'ın en son rollerinden birine çıkan Mason'un başarısıyla a>akta duruyor. (ALTUG VideoNişantaşı, Suadiye) 5 0 YIL ÖNCE Cunıhıırivet 27 Ekim 1934 istirahat ettikten sonra Vezirkopru yakmında M. Titülesko Nişantaşına giderek Vali Kızılırmak nehrine karışan konağında Muhittin Beye şehrimizde Gökırmak bu memleketin Önumuzdeki salı günü Ankara'da toplanacak olan Balkan Hariciye Nazırları içtimaına istirak, edecek olan murahhaslardan muhterem misafirimiz Romanya Hariciye Nazm M. Titülesko dün sabah saat ll'de hususi bir trenle Sirkecı ıstasyonuna muvasalat etmiştir. M. Titülesko otomobille doğru Pera Palas oteline gitmiş ve orada bir muddet iadei ziyaratte bulunmuş ve oğle yemeğini Romanya konsoloshanesinde yemişlerdir. 1914/984 pırınçlerı son zamanlarda Türkiye'nin her tarafından müşteri bulmuş olduğundan Boyabat pirinçleri rakipsiz olarak satılmaktadır. Bu sene elde edilen pirinç miktarı son tahminlere göre 4 mılyon kiloyu bulmuş ve şimdiden mühim miktarda ihracat yapılmaya başlanmıştır. Her sene şayani ehemmiyet bir surette istihsalâtı artmakta olan Boyabat pirinçleri için mahallinde bir çeltik fabrikasmın kurulması çok lüzumlu görıilmektedir. Boyubatta pirinç istihsali artıyor Sınop (Hususi) Sinop Vilâyetine bağlı olan Boyabat kazası bu havalide zahıre amban olarak tanınmıştır. Kazanın garbinden şarkına doğru lam ortasından mavı bir şerit gibi uzanıp geçen ve hayat damandır. Son zamanlarda buğday mahsulunün fıat düşüklüğu karşısında bu mmtakada pirinç zerıyatı çoğaltılnuş ve bu sene havaların musaiı gitmesi hasebile pirinç zerıyatı geçen senelere nazaran çok berekeıli olarak idrak edilmıstır. Fazla miktarda su çekmesi ve kendisine has lezzetile şöhret bulmuş olan Boyabat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle