18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Başka deyişle, bilim, varlık yokluk sorunuyla değil, oluşum (değişim) süreciyle ilgilenir. Olup bitenler, varlık (1) ile yokluk (0) sınırlarında değil, bu sınırlar arasında gerçekleşir. Yaşadığımız, duyularımızla algılayıp kavradığımız, üzerinde tartıştığımız nesnel gerçeklik, var ile yok (bir ile bilimsel bileiye ulaştıklanna ina sıfır) arasında, sıfırdan büyük, nırlar, ama çoğu zaman da yabirden küçük bir olasılıktır. Öynılırlar. Kalıcı değil, geçicidir deleyse "vardır yoktur", "doğdikleri. Geçerliği bugün varsa rudur yanlıştır", "iyidir köyann yoktur. "Ya vardır, ya tüdür", "güzeldir çirkindir" yoktur"cuiar, çoğunlukla yanıtüründen dildüşünce ikilemlelırlar çünkü, dayandıklan biçimriyle uğraşmak yerine, nesnel bosel mantık bir varlık yokluk yut ve somut ölçütlerle, özgül soçokluklar mantığı değil bir nirular sormalıyız: (1) Ne(ler) var telik özellik yüklemler manya da yoktur? (2) Nice var ya da dığıdır. tmek fiilinin türevi olayoktur? (3) Neredene zaman rak, bir şey ya "öyle'dir" ya da var ya da yoktur? (4) Nasılne "değil'dir"! Elmanın rengi ya biçimde var ya da yoktur? (5) al'dır, ya al degildir! Ayırdına Kim(ler) için ya da ne maksatla varamadıklan mantık yanılgısı var ya da yoktur? gibi. şudur: Elma renginin al olup olmamasıyla, elmanın (bir meyve Varlık yokluk tartışmasına, türü olarak) var (1) olup var olmantık (lojik) kurallan yerine maması (0), yeşil elmanın bugünden yanna kızarıp allaşmalojistik bilimınin ilkeleriyle yaksı, aynı türden önermeler değillaşıldığında, sosyalbilimci Makdir, aynı kahba sığmazlar. yavelli'nin makyavelci olmadığı, doğabilimci Darwin'in DarwinBilimsel düsünce, varlık yokci, devrimci Atatürk'ün de Keluk ikiliğiyle uğraşmaz, ama varmalist kalmadıgı görülebilir. lık (1) ile yokluk (0) arasmda var olduğu gözlemlenen milyonlarÇünkü olması gerekeni değil, ca üçüncü durumun oluşumu ya olanı; değişmezi değil değişim i; da değişim süreci ile uğraşır. varı yoğu değil, oluşumu görSözgelişi, temiz hava nasıl kirlemüş, savunmuşlardır. Güncel nir, ham elma nasıl olgunlaşır, konulardaki nesnelerden bazılan kirli su nasıl temizlenir? vb, vb. var, bazılan yoktur. Varlardan çoğu yok, yoklardan çoğu vardır. Bazı yer zamanlarda var olanlar öteki yer zamanlarda yok olabilir. Yaşadığımız değişmeler de, bu yüzden kimine göre iyi, kimine göre iyi degildir, vb. vb. Enflasyonun varlığından yakınanlara çarşı pazardaki bolluğu gösterip, "Daha ne istersin? Bak işte, her şey var, yok yok" denebilir. "Her şey var da para yok" diyenlere ise varsa çek kullanmalan önerilebilir. Bol paramız olup da çarşı pazarda satın alacak mal olmasaydı daha mJ iyi olurdu sanki. Çarşı pazarda her bir şey varsa, her şeyi alabilenler de vardır. Alışveriş parayla ya da krediyle yapıldığına göre, demek ki para da vardır. Yok'un yok olduğu bir ülkede, varhk yokluk simgesi olan para yok değil ancak var olabilir. Öyleyse yokluklardan yakınanlar, ya çalışmayan bedavacılar, ya vatanını sevmeyen mutsuz kişiler, ya da çağdışı kalmış umarsız bozgunculardır. Böylece nasıl varlığın kaynağında yokluk bulunuyorsa, yokluklann kökeninde de varhklann bulunduğu, yavas yavaş da olsa, anlaşılmaktadır. Bilgelerimizle ozanlarımızın "varlıkta gördükleri yokluk" ile "yoksullukta bulduklan varlık", sakıncalı bir varlık düşrnanlığından çok, yanıltıcı görünüşlerin ötesindeki kültürel ve ulusal gerçekleri görmüş ve yaşamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Varsıl'ın var olanı verememesi, yoksulun ise var olmayanı komşusu ile paylaşması, salt bundan, yani yokluktandır. Ortadireğin vergi ödeyecek gücü yokken, vaklıklıların (devletten) vergi alacaklısı olması da bundandır sanırım. Bütün bu görünür çelişkilerin derin ve karmaşık mantığını kendine mal etmiş bulunan o güzel Türkçe'mizde 'Ne var ne yok?' kadar yaygın olan ikinci bir soru, " N e var ne çok?"tur. Aynı anlama gelen bu iki soruda dikkati çeken bir yok = çok özdeşliği vardır. Çokluk (kemiyet), bir varlık ölçütü olarak yokluk ile özdeş ise, onun karşıtı olarak, azlık da varlık ile özdeş değil miiir? Tek tek bilincine varmış olmasak da, ulusal bilinçaltımızda, kavramsal varlıklarla nesnel yokluklann bir özdeşliği vardır. Atalarımız, bu konuda, "Zenginle fakirin harcı (bütçesi/masrafı) birdir" derlermiş. Var yok'un tarihi bir sorun ve konum olduğu anlaşılıyor. Ne var ne yok? Bilemiyorum doğrusu! Ancak varlığını içten içe duyumsadığım bir sezgiye göre, öyle gelişmemiş, az gelişmiş ya da gelişmekte olan bir toplum filan değiliz. Var Ne Yak?» Üzerîne Söyleşi Prof. Dr. BOZKURT GÜVENÇ Biliyorsamz sadece anımsatmış olayım, duymadıysanız kısaca anlatayım: "Bugün artık bilgisayar adını verdiğimiz ilk elektronik beyinler ortaya çıktığında, makineyi meraklı Ademoğlu'na gösterip: Sor, sor ne istersen sor, bak her şeyi nasıl biliyor, deraişler. Meraklı vatandaş, düşünmüş taşınmış, ayıp olmasın diye, önce bir hal hatır sormuş: Eee, ne var ne yok bakalım? Zavallı makine, öylesine sıkıhp utanmış ki, hazır bir yanıt veremediği için, alev alev yanmaya başlamış. Şalteri çekip, gösteriyi izleyenleri zar zor kurtarmışlar." Var'larla yok'ları sayıp dökmenin güçlüğünü dile getiren bu kıssa, masallanmızın girişindeki "Bir varmış bir yokmuş"u anımsatmıyor mu? "Deve tellal iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken" tekerlemesini ciddiye alıp bilgisayar gibi düşünmeye başlasak, kimbilir başımıza ne işler açılır, kimler yanar, kimler kalırdı? ''Bjr varmış, bir yokmuş" deyimi, günlük dilde daha sıkça kullandığımız " y a vardır, ya yoktur"; bazen "hem vardır, hem yoktur"; çoğu zaman da "ne vardır, ne de yoktur" türünden, ne görkemli bir belirsizlik! Biçimsel mantığın geleneksel dildüşünce kalıplan içinde yetısmiş kimi akılalar için, bu türden belirsizliklerde elektronik beyni yakıp tutuşturan, kaygı verici sakıncalar vardır. Belirsizlik, epik destanlar, mitoslar çağının, artık geçerli olmayan bir ilkellik duygusu, varlık korkusudur. Bilimsel, mantıklı ve çağdaş düşünceye göre, her şey kesin belli ve belirlenmiştir: "Ya vardır, ya yoktur; bu ikisi dışında, üçfincfi bir durum yoktur!" Alın hayat pahalıhğım, sorun insan haklanm, soruşturun demokrasiye geçişi, düşünün özgürlükleri; çoğu bulgular, "vardır ya da yoktur" kutuplannda yığıhr. "Üçüncü bir durum olamaz" ilkesine sığınanlar, kesin PENCERE Harcama!.. 27 EKİM 1984 Kimi para harcamasını çok sever; kimi de insan harcamasını... Bu ikisi birbirinden ayrı şeyierdir. Bir düğün yaparsın 300 milyon harcarsın; bir yalıya 1 milyar harcayıp Boğaz'a kurulursun; özel uçak tutup Marmarıs'e ıstakoz yemeye gider ya da Miami'ye, Haiti'ye uçarsın. Gazetelerimizin sosyete sayfaları görgüsüzlüğün mostrasıdır Haydan gelen huya gider! Altından mı, gümüşten mi, pembe mermerden mi istiyorsun banyo küvetini ve dışkını dışlayacağın klozeti? Verdin mi papelleri, iş tamamdır. Her yanda dolar zenginlerı, kaçakçılık ağaları, aldım sattım milyonerteri, üretimsiz işlerden banknot türeten parababalan fink atryor. Para harcamak tatlıdır. İnsan harcamaksa o kadar tatlı olmayabilir. Kimisi iki kadehle tırlattıktan sonra dumanlı kafasıyla bıçağını çekip dostunun üzerine yürüyüverir: Harcarım ulan seni!.. Harcamanın çeşitli biçimleri, yöntemleri, yolları, yordamları var. Hazine ve Dış Ticaret Müsleşarı Profesör Ekrem Pakdemirli ne demiş: Ortadirek bol para harcıyor!" Ortadirek mi bol para harcıyor, yoksa Sayın Pakdemirli bu sözüyle kendisini mi harcadı? Turgut Özal ortadireği şöyle tanımlıyor ' Ortadirek tabirinden toplurnumuzun çiftçi, işçi, memur, esnaf ve bunların emeklilerini anladığımızı ifade etmek isterim. Nasıriı ellerden, göz nurv ve alın t&rlerinden tanıdığımız ortadirek almacak tedbinerle toplumumuzun güçlendirilmeye en çok layık kesimidir." Eh, birisi hem böyle söyler, hem emekçinin nafakasından kesip memurun belini büker, hem kendisine yakın hoJdinglengöze tip milyarlık fonları ayrıcalıklı şirketlere aktarırsa biraz şaşırtıcı olur değil mi? Özal'ın önemli bir niteliği de şaşırtıcı olmasıdır. Çünkü toplumdaki siyaset rüzgân anafora dönüşünce özal, hiç zahmet çekmeden seçim kazanıp Başbakanlık koltuğuna oturuverdi. Daha öncesinde siyasal sorumluluk üstlenmemişti, siyasal partilerde çalışmamıştı; ya büyük işadamlarının ya da Başbakanlarm emrınde hizmet vermişti. Davul başkasının omuzundaydı, tokmak onun elinde... 12 Eylül'den sonra Ulusu kabinesinde ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olmuş, ilk kez bir siyasal sorumluluk yüklenmişti Özal; ama "Banker skandalı"y\a teker meker yuvarlanıp gitmişti. "Olağanüstü koşullar"\r\ gözetiminde ANAP'ı kurup, partinin genel kongresini bile yapmadan Başbakanlık koltuğuna oturunca herkes Özal'ı alkışlamıştı Allah bir kimseye "yüru ya kulum" demesin; her şey birdenbire oluverir Birdenbire oluverir, ama sürer mi? Çünkü bizim toplum öyle bir sürece girdi ki herkes birbirini harcamak üstüne iş tutuyor. Bankalar bankaları.holdingler hol dingleri, bakanlar bakanları, kapitalistler kapitalistleri harcamaya başladılar. Kimi Londra'da, Paris'te, New York'ta para harcıyor, kimi de parlamentoda bakan harcıyor. Sakın Sayın Özal da arada harcanmasın? Gerçekte Özal'ı harçaması gereken ortadirektir; çünkü işçi, esnaf, memur, köylü Özal'ı bir seçimde daha eline geçirirse harcayacaktır. Ne var ki seçime değin sabredemeyenler var; ekonomide fiyasko siyasaya yansıdığından politikacılar birbirlerini harcamak için yarışa çıktılar. • Sorumluluk kimin? Kimin olacak? Parti kurup da grubunu, hükümet kurup da Bakanlar Kurulu'nu doğru dürüst yönetemeyen Özal'ın. Başbakan iki bakanını harcadı, ama sakın sonunda asıl harcanan kendisi olmasın? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Her milletvekiline bir oda, telefon, özet sekreter. En yüksek devlet görevlisinin aldığından daha çok aylık. Şimdi de yasama dönemi süresince oturacağı dayalı döşeli ev... Bu evin bütün giderleri de devlet bütçesinden ödenecek! . Ohh, ne âlâ! HemerT milletvekili olmaya bakın sayın baylar! Önümüzdeki ilk seçimde aday sayısı geçmiştekileri kat kat aşarsa hiç şaşmayalım. Böyle hem onurlu, hem gelirli başka bir görev bulunur mu? Gazetelerde okuyoruz: Milletvekillerine evler yaptırılacakmış. Bu evler 14 ayda anahtar teslimi tamamlanacakmış. 31 Aralık 1985' te içine girilecekmiş. 140 metrekare, ederi 17 milyon. Tabii bugünün parasıyla!.. Alt katta taşlık, oturma odası, mutfak, yemek odası, kahve köşesi; orta katta sofa, konuk odası ve konuk yatak odası; üst katta iki yatak odası, banyo, gömme dolap ve yüklük. Bahçe, bahçe içinde bir garaj... Beğendiniz mi? Öyleyse genel seçimleri bekleyin, şimdiden aday adayı olarak partinizin kuyruğunda yer tutun! . öteden beri yazarım: Milletvekilliği kimseye ayrıcalık tanımamalı, kimseye özel çıkar sağlamamalı. Milletin vekili olmak için kendiliklerinden ortaya atılan; bu işi bir özveri, bir ulusal görev olarak' yükleneceklerini söyleyerek ulustan oy isteyen insanlar Meclise ayak bastıktan sonra nasıl böylesine değişirler, kendilerinde birtakım haklar, üstünlükler arar ve bulurlar? Her dönemde ilk iş olarak milletvekili aylıkları, ödenekleri ayarlanır. Özel yarar oldu mu ne muhalif kalır ne iktidar yanlısı!.. Hepsi bir araya geliverir. 1950 öncesinde Fuat Köprülü 'Karşı oy verir, aylıkları alırız' dememiş miydi! Daha buna benzer neler anımsıyoruz bu konuda... Her şey oldu da bu düşünülmedi idi. Her milletvekiline özel ev... Önceki dönemlerin milletvekilleri boşa harcanmışlar! Onlarda ne Meclis içinde özel oda, özel telefon, özel sekreter! Hele özel ev, nerde! Yalnız bir şey yaparlardı onlar: Hemen bir kooperatif kurar, mülkiyetleri kendilerine ait evler yaptırırlardı. Mebusevleri mahallesi unutulmamalı... Böyle adı başka nice mebusevleri mahallesi vardır Ankara'da... Denecek ki, o zaman da böyle işler varmış! Hem de mülkiyeti de kendilerine aitmiş! Şimdikiler için ancak milletvekilliği süresince oturacakları bırer lojman veriliyor. Ama yine de milletvekilleri birtakım kooperatiflere üye olmuyorlar mı, birtakım kolaylıklar sağlanmıyor mu bu tür kooperatiflere... Haydi milletvekillerine evler yaptırdık. Hepsini otel odalarında sürünmekten ya da yüksek fiyatlı evler kiralamaktan kurtardık. Peki, onlardan belirli oranda kira almamak neden? Bu evlerin yakıt vb. giderlerini devlete yüklemek neden? Milletvekilleri en yüksek devlet memurundan da çok aylık almıyorlar mı? Niye ödemesinler özel giderlerini, bu evlerin kiralarını? Devletimiz bu denli zengin mi? Zenginse, tüm devlet görevlilerine de böyle haklar tanınsın. Müdüıiere, genel müdürlere, memurlara, öğretmenlere devlete hizmet eden her insana 'lojman' adı altında evler yaptırsın... O zaman tutarlı bir hareket sayılır bu. Kimsenin de bir diyeceği olmaz... Milletvekilliği herhangi bir ayrıcalık tanımaz kimseye. Bu, ulus adına yapılan, süresi belli bir görevdir. Dokunulmazlık tanınmıştır bu kişilere; nedeni de, yurt ve ulus yararına yapacağı konuşmalarda özgürlüğünü sürdürmesi içindir. İşbaşındakiler kızıp da başına gereksiz işler açamasın diye!... Ama bu bir ayrıcalık değil, görevin gerektirdiği bir durumdur. Milletvekili kendiliğinden bu işe talip olur. Ben size hizmet etmek için seçilmek istiyorum, der. Onceden ben seçilir seçilmez daha fazla para, odalar, telefonlar, bedava evler isteyeceğim demez!.. Böyle dese, ulustan nasıl karşılık alacağını bilir! Öyleyse nasıl oluyor da Meclisteki üç parti ve bunların temsilcileri böyie ayrıcalıkları ses çıkarmadan benimsiyorlar? Ulusun gözünden böyle şeylerin kaçmadığını, kaçmayacağını nasıl bilmiyorlar? OKURLARDAN Serin hava ve memur giysileri 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu 'na tabi olan memurlara rahat çalışmaları ve işlerinde verimlüik sağlamak amaayla 23 yıldır haziran 15'inden eylül başlanna kadar yaz tarifesi uygulanmakta, yani kravatsız çalışmak, kısa kollu gömlekle işe gelmek gibi kolaylıklar sağlanmakta (.'). Ancak htanbul'da 23 yıldır yaz sıcaklan normal olarak seyretmekte, haziran Temmuz ayları serin ve rüzgârh geçmekte hatta bu serin hava ağustos ortalarına kadar sürmekte, asıl sıcakhk ağustosun ikinci yansı, eylül ve ekim başlanna kadar kendini hissettirmektedir. Bu nedenle memurlar serin havada kravatsız, boğucu sıcak havada ise kravatla çalıştınlmaktadır. Bu da hem memuru hem de vaptıiı eörevi etkilemektir. Yaz aylarına mahsus olan kıyafetteki bu değisiklik yapılacaksa, hava koşullan göz önünde bulundurularak emir çıkarusın ve uygulamaya geçilsin. AHMET ERKANLl ÜSKÜDAR/İSTANBUL sokulmasını amaçlayan çalışma, ileriye dönük birtakım ilkeleri de saptayarak yapılırsa umanm kalıa olacaktır. Anadolu yakasımn en hareketli ve en alıcı yöresi olan Kadıköy, modern ve güleç bir havaya sokulmalıdır. Gerek büyük kent, gerekse yöre belediyesi, belirtmeye çalışacağım girdiler üzerine eğilip, sağlıklı yöntemlerle bir düzen getirirse, sanırım büyük yarar sağlanacaktır. Otobüs, minibüs ve dolmuş duraklannın hemen hemen tümünün yeni iskele çevresine konulması, burasım gerek nitelik, gerekse nicelik bakımından berbat ve keşmekeş bir duruma getirmiştir. Eski iskele karşısmdaki duraklar, sadece belediyeye tahsis edildiğinden hemen hemen bostur. Özellikle MühürdarKumluk bölümüne bakan kısmında hiçbir sirkülasyon yoktur. Durakların bir bölümü buraya transfer edilemez mi? Rıhtım boyunun hemen yani başmda, tbrahim Ağa'daki boş alanlardan faydalanmak mümkün değil midir? Aynca Migros çevresinde bulunan birçok kereste mağazasında yapılan yüklemebosaltma işlemleri de trafik açısından tümüyle bir düzensizlik ve keşmekeslik vermektedir. Kereste mağazaiannın artık şehir dısına nakli zamanı gelmis ve geçmektedir. Hele Kültür Binasının (daha doğrusu Belediye Konservatuarı) bulunduğu mahal, tümüyle içler acısıdır. Ucuzluk adı altında kurulan satış barakalarını tarife gerek var mı? Bunlar aklımıza hemen gelen ve güzelUkleri bozan ufak girdiler. Önem verilip ve de yansız bir şekilde hareket edilirse hemen düzeltilebilinecek girdiler. Bir Kadıköylü vatandaş olarak, büyük kent ve yöre belediyesi ilgililerinden bu sorunlara çözüm getirilmesini diliyorum. BÜLENTIŞIKMAN KADIKÖ Y/İSTANBUL Milletvekili Ayrıcalıklı Kişi midir? Kadıköy'deki düzensizlik KadıköyBostancı kıyı şeridinin doldurularak özellikle trafiiin olumlu yöne 198485 KIŞ TARİFESİNDE 19 Avrupa şehıine Tiurk Hava Yolları ile uçabilirsiniz. AMSTERDAM ATİNA BELGRAD BERLİN BRÜKSEL CENEVRE FRANKFURT HAMBURG KOPENHAG ^ | | W^ ^ | | i (W^ •A 1 rrn~ TEŞEKKUR Aile büyüğümüz ve babamız » Vefatı üzerine cenazesine katılan, telefon, telgraf ve bizzat ziyaretle acıraızı paylaşan türa dost ve akrabalanrnıza, habamızın vefalı arkadaşlarına, hastalığı sırasında kendisini yalnız bırakmayan Prof. Dr. Hilmi Akın'a, Diyanet tşleri Baskanlığı Merkez örgütü ile Müftülük din görevlilerine, Giresun, Trabzon illeri ve ilçeleri din görevlilerine minnet duygulan içinde teşekkür ederiz. MEHMET COŞTUROĞLU'nun • H | 1 lv, J | 1 ^ pHd| COŞTUROĞLL AİLESt i KÖLN LONDRA MADRİD MİLANO MÜNİH • Ortur Luks turizm sunar Cutnhuriyet Bayramı (26 • 29 EKİM, 4 GÜN/3 GECE) ( o y) Boncuk Otel V V 19.750.URGÜPGÖREME *IHLARA 25.OOO, GELIBOLU Eski Beyoğlu Simdi Catı'da Yaşıyor Yemeği, içkisi, müziğiyle. Geniş salonu,çiçekler içinde güzelim terası ile.Çatı sizindir. Herakşam melodiler Crup Çağ'dan napoliten çigan TEŞEKKUR Oğlum Erdener Öner'in hastalığı sırasında yakın âlâkalannı esirgemeyen Cerrahpaşa Hastanesi İç Hastalıklan Hematoloji Bölüm Başkanı Sayın J ^ YurdaerOteli ABANTGEZİSİDAHİL 2 1 . 0 0 0 . PARİS ROMA SOFYA VİYANA ZÜRİH f F BOLU (Kartalkaya) Kartal Oteli 27.500, 25 • 29 EKİM, 5 GÜN/4 GCCE (27 29 EKİM, 3 GÜN/2 GECEI Prof. Dr. aynca hastane personeline, Mustafa Nevzat İlaç Sanayii mesai arkadaşlarına, tüm akraba ve dostlarımıza, gerek hastahğmda gerekse vefatında gösterdikleri yakın âlâkalarına candan teşekkür ederiz. ÖNER AİLESİ ASUMAN MÜFTÜOĞLU h ANKARA • r j .4 İSTANBUL IZMIR martı houl FEnMYE seketurmoul ALANVK MAHMARİS „ „ 32.700 . 22.700../ I alaadckn otel 22 700 Tam Pansıvon konaklanu özel otobîis BarbarosBuluın. 3S Be**uş Tel 16". 10 74 16182 26 Sevimii işhanı Akıyol Kadlkö1 336 16 60 Kadıköy Gençlik Kitabevi Sohbetimza gününde •J ÇATI RESTAUHANT CAFE BAR İstiklal Cad. Piremeci Sok. Baro Han No 20 Kaı 7 Tel: 145 16 56 Tünel İSTANBUL NOT: Yukandaki seferlerimize ANKARA. IZMİR. ADANA ve ANTALYA'dan iç hatlarımızla bağlantılar mevcuttur. Rezervasyon. Satış Bürolanmız ve IATA Acenıelerimizk temas edilmesini Sayın Yolculanmıza duyururuz. EVLENDİK Mutluyuz Mücellâ (AYHAN) Ergin SAYMAZ 26 Ekim 1984 ÜSKÜDAR İstanbtıl Rezervasyon Tel: 573 35 25 ıl5 hatı Izmir Rezer\asyon Tel: 25 82 80 Ankara Rezervasyon Tel: 12 62 00 Antalya Rezervasyon Tel: 12 830; 23 4J2 Adana Rezervasvon Tel: 43 143'37 247 MEHMET BAŞARAN . AFŞAR TIMLÇIN BEHÇET üLKU AYVAZ 27 ekim cumartesi günu saat 15.0019.00 arası kitaplannı imzalıyor. Muvakkilhane Cad. No. 35 KADIKÖY • Öğrenci karnemi kaybeıtim. Hükümsüzdür. DFSİ7 TOl GA AYTÖRl • Nüfus cuzdanımı ka>üi.;;:ın. Hükümsüzdür. ATA DENGl: TEZER MAKAL ile AKŞİN SOMEL evlendiler. 26 Ekim 1984 ANKARA SATILIK KARAVAN Sahibinden 4 kişilik lam konforlu satılık yeni karavan Tel.: 145 76 63 149 91 57 (10 19 arası) 140 48 57 (20 23 arası) ETHEM ÜNLÜÇERÇÎ TÜRK HAVA YOLLARI TURKISH AIRLINES
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle