25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET 5 SİNEMA ATİLLA DORSAY Bir Film: Tehlikeli Mücadele Duyduk Gördük BU YAZÎ*..ÎJ GULMEK VE AGLAMAK 1STEYEN1 EK OKUSUN". İki kardeş altın diş peşinde 28 yasmdaki John ve 24 yaşmdaki kızkardeşi Julia, başka bir kardeşleri tarafmdan beş yıl önce öldürülen babalarının mezarmı kazıp altın dişlerini çalmakla suçlanıyorlar. İki kardeşin, altın dişlerden birinin üzerinde tsviçre'deki bir banka hesap numarasının bulunduğu inancıyla bu işe kalkıştıklan ortaya çıktı. Polisin verdiği bilgiye göre, 28 yaşındaki John Gavis ve 24 yaşındaki Julia Gavis, ABD'nin Virginia eyaletinin Spotsylvania kentindeki aile mezarlığında kendisiyle, öldürülen karısı ve oğullarmdan biriyle yatan eski deniz subayı babalarının mezarında iki metrelik bir çukur açtılar. Ulaştıkları madeni tabutu da bir eğeyle delen iki kardeş, bir cenaze levazımatçısı tarafmdan mumyalanıp dikilmiş olan babalarının ağzını açtılar, çenesini kvrdüar, alt dişlerinden ikisini ve üst dişlerinin tümünü söküp aldılar. Ardından bir kuyumcuya giden iki kardeş, altın dişlerin üzerinde bir banka hesap numarası bulunup bulunmadığını anlamasını istediler. Bulunmadığı belirlenince, bu kez altın dişlerden kendilerine mücevher yapmasını söyiediler. Banka numarası bulamayan kuyumcu dişleriyassıltıp iki kardeşe verdi. Onlar bir zincire geçirdikleri külçe altınları boyunlanna asarken, kuyumcu durumu polise bildirdi. Sorgularmda bir takım "ruhların" kendilerini böyle davranmaya ittiğini söyleyen iki kardeşten John, babasının altın dişlerini sökerken, "iblısleri kovmak'' için bir eşofman, birkaç kat iç çamaşın, yün çoraplar ve ski pabuçlan giydiğini itiraf etti. İki kardeş, ayrıca, dış dünyada gezen kotu ruhlardan korunmak için cezaevinden hiç bırakümamak istediklerini de belirttiler. (Dance of the Dwarfs)/ Yönetmen: Gus JHkonis/ Oyuncular: Peter h'onda , Deborah Raffîn, John Amos/ Amerikan filmi (İncU Yeni Melek. vs.) Mevsimin ilk 'korku fîlmleri'nden biri... TV'den gelme Gus Trikonis, bir serüven romanları dizisinde yayımlanmış bir küçük kitaptan uyarlamış. Antropoloji dalında çahşan genç ve güzel bir kadın, son derece ilkel kalmış bir 'cüceler kabilesi' üstünde araştırma yapmak üzere Amazon ormanlannda kaybolan profesörünü aramak uzere buraya geliyor. Sarhoş bir helikopter pilotu, genç kadını ormanın ortalık yerine getiriyor. Bilinmeyen kişilerin ateşiyle düşen helikopterden çıkan kahramanlarımız, bir yandan çevreyi keşfederlerken, diğer yandan ilişki kuruyorlar. Güzel 'antropolog' bir yandan gizemli cücelerle ormanda kaçıpkovalamaca oynarken, diğer yandan genç adamı içkiden vazgeçirmeye çalışıyor, vs. "Tehlikeli Mücadele". türünün önemsiz, sıradan örneklerinden... Ne oldukları bilinmeyen, hatta görülmeyen yaratıkları ciddiye alıp gerçek bir tedirginlik duygusu tatmaya olanak yok. Film, bu alandaki çeşitli klişeleri başarısız biçimde yinelerken, bu tür filmlerin usta işi olanları bir yana, orta halli olan bazılannın düzeyine bile yaklaşamıyor. Ne var ki Deborah Raffîn denen yaratığı tanımak için görmeye değer. Şu günlerde çok daha önemli filmlerde kendini kanıtlamakta olan Raffin, hem güzel, hem de yetenekli bir kadın... Kuşkusuz geleceği parlak... Gus Trikonis'in önemsiz filmi, sondaki jenerik yazılarında Raffin'in ismini, yıllann aktörü Peter Fonda'dan önce yazarak, Hollywood filmcilerinin Raffin'e verdik. leri önemi kanıthyor... Mevsim başının birbirinden önemsiz fılmlerinden biri daha sonuç olarak.. Yine de bu filmi, Inci Sinemasının baştan başa yenilenmiş, son derece rahat koltuklannda izlemekten büyük keyif aldığımı söylemeliyim. Avrupa sinemalarını aratmayan bu koltuklarda önemli filmlerde buluşmak umuduyla.... Haydari Tarikatıntn prensiplerü?. 1) Poiıtifca, para kazanma aracıdır. En ra Tarikat ve politika... "Polıtika, para kazanma aracıdır. En rahat para kazanmanm yolu poliıik iktidara sahip olmaktan geçer." Sekreterin böylesi Bir gazeteci geçenlerde, Etibank'in Bandırma'daki boraks, asitborik, sülfürikasit ve sodyum perborat fabrikalan müdürü Taşkın A kdenız 'i telefonla aradu Etibank'ın Bandırma'daki fabrikalarımn su gereksinimlerini lcarştlamak üzere Manyas Gölünden su getiriyordu. Elektrik bağlantısı yapılacak, suyun pompalama tesisleri işletmeye açılarak tesislere su verilecektL Bu konuda bilgi almak istiyordu. Telefona Miidür Taşkın Akdeniz'in sekreteri olduğunu söyleyen bayan çıktu Gazeteci kendisini tanıltı ve Taşkın Bey'i aradığını söyledi. Sekreter, "Görıişeceğiniz konu neydi, öğrenebılir miyim?" diye sordu. Gazeteci bir an duraksadı... "Müdurunuzle konuşacağım, konu sizi Hgilendirir mi?" diye soracak oldu, vazgeçtL Sor.ra, yukanda özetlenen haber konusunu anlattı. Sekreter hanım, bu kez hayli ilginç bir yanıtta bulundu: "Beyefendi, bilıyorsunuz Devlet memurlan gazetecilere demeç veya bilgi veremezler... Kendileri yoklar." Gazetecinin cevabı kısa oldu: "Hammefendi, siz Etibank'ın Bandırma'daki fabrikalar müdürü Taşkın Bey'in nesi oluyorsunuz?" Bu satırlar, Konya'da yayınlanan bir haftalık gazetenin, "Haydari Tarikatının Prensıpleri" baslıklı yazısında yer alıyor. Yazıda kastedilenler ise, MDP'nin Konya milletvekili adaylarından Haydar Koyuncu ile onun çevresinde oldukları belirtilen bazı kisiler. Bu kişilerin arasında Faruk Sükan'ın da bulunduğu beürtiliyor, ancak aynı yazuun içerisinde, Sükan'ın istifasına bu "tarikat "ın neden olduğu vurgulanıyor. Etkin makamlara yerleştirilen bu grubun elemanlarının çeşitli yolsuzluklara neden oldukları ve çıkar sağladıkları, politikayı da bu amaçları için bir araç olarak kullandıkları belirtilen yazıda, bu grup "mason"lara da benzetiliyor ve yazının sonunda "mebus fabnkası" kurdukları belirtilerek, gruba karşı gelenlerin akıbeti şöyle anlatıuyor: "Gazabımız şıddetlidir. Sana da kızarsak, Ankara'ya heyetler göndehr, başına sıcak sular dökeriz Zehir Hafiye, sana öyle bir jurnal tutar ki, ölünceye dek paçanı kurtaramazsın. Bızler kısaca jurnaiciliğin Prof.larıyız. Gel sen de bizim dergâhımızda diz çök. TV'de Sinema ile video ilişkisi Ekim ayının açıklanan TV'de Sinema filmleri listesi, bir sinemasever için tek sözcükle heyecan vericidir. William Wyler'in önemli bir filmini "Hayatıraızın En Giizel YıHarT'nı, 'gazino programları'ndan bir kerelik kurtarılan bir cumartesi gecesile koyan ve fılmi 2 saat 40 datcikakk uzunluğunu tümüyle yayınlayarak olumlu bir iş yapan TRT, ekim ayı boyunca gerçekten önemli filmler göstermeyi sürdürecektir. Yine Wyler'in 2 fılmiyle, "Küçük Tilkiler" ve "Batıya Giden Adam"la başlayan ay, birçok seçime göre "bütün zamanlann en iyi filmi" sayılan "Yurttaş Kane", Alfred Hitchcock'un başyapıtı "Gizli Teşkilâl", sinema ustüne yapılmış en ilginç filmlerden biri olan BiDy Wilder'in (üstelik bizde oynamamış olan) "Sunset Bulvan " gibi isimleri de içeren düzeyli filmlerle sürecektir. Ekim ayı listesi, bu filmlerle sinemaseverleri ekran başına çekerken, günümüz Türkiye'sinde TV, sinema ve video'nun karmaşıklaşan ilişkileri üstüne de bazı düşünceler getirmektedir. film olarak piyasaya çıkartılan sinema klâsikleri, bizim videocularm listelerine henüz girmemiştir. Bu listelerde yer alan ilginç bazı filmler ise (Gandi, E.T. gibi) çokluk yasal yollardan gelen kopyalar değil, sinema veya video ekranlanndan kaçak olarak kaydedilmiş filmlerden, suyunun suyunun suyu hesabı alınan kopyanın kopyası olduklarından, son derece kötü teknik koşullarda küçük ekrana yansıyan filmler olmaktadırlar. türlü programının gerek başlangıç/bitiş saatlerini, gerekse uzunluklarını büyük bir dikkat ve özenle bildirmektedir. Özellikle sinema kültürünün yaygın olduğu Fransa, tngiltere, tsveç gibi ülkelerde kayıt yoluyla arşiv oluşturma, teyp bantı kaydetmek denli olağan bir iş haline gelmiş bulunuyor. Video listelerini dolduran sıradan filmlerdense, bir "Yurttaş Kane", bir "Küçük Tilkiler", bir "Kazablaaka", bir "Bisiklet Hırsızlan " vs.'yi kaydedip istendiği zaman izlemek, bir sinemasever için çok daha çekici olmak gerekmez mi? Ve boylece oluşacak küçük kişisel arşivler, kültürün yaygınlaştınlması, kitlelere ulaştırılması yönündeki çağdaş özlemlere iyi bir yanıt değil midir? BÜTÜN ÇAĞLARIN EN tVİSt Orson WeHes'in "Yurttaş Kane'i, bütün çaglann en iyi filmi sayılıyor. Filmin TV'de gösterilmesi bile başlı başıoa bir ola>. Filmin başrolünü de üstlenen VVelles, Dorothy Comingmore'la göriiliiyor.. Video: Bizde pek dügünülmeyen bir işlev Videonun günlük tüketime dönük temposuna karşın, TRT ekranından yansıyan sinema tarihinin klâsikleri ve unutulmaz filmleri, videonun Batı'da çoktan kazandığı bir işlevi bizde de başlatacak gibi gözüküyor. Bu, videoya kayıt yoluyla bu filmlerin sinemaseverin elinde birikmesi ve küçük kişisel arşivler oluşturmasıdır. Batı'da ilk video şoku geçer geçmez video aygıtlan asıl bu yönde kullanılmaya başlamıştır. Bu nedenle, Batı TV programları, başta filmler, her Olumsuz dgeler Kuşkusuz bu gidişi zorlaştıran birçok olumsuz etken de vardır. Öncelikle gerek video aygıtı, gerekse video bantları, herkesin elinin uzanamayacağı denli pahalıya malolan şeyler olma durumunu koruyor. Gerçi video edinen kesimler, hergün artıyor, ama ulkemizde kültürden yarar TV'mizin kusurları, günahları... Şurası öncelikle bir gerçektir; ne denli eleştirilirse eleştirilsin, programları ne denli düzey düşüklüğü gösterirse göstersin, TV Türk toplumu için hâlâ çok büyuk önem taşımakta ve TV'nin kiiltür hayatımızdaki yeri, bu nedenle tüm işlevini korumaktadır. Bu işlevin son yıtlarda en aşağı düzeyde seyrettiği, TV'nin yaydığı kültürün, tüm arabesk yasaklanna, tüm sıkı denetimlere, arada gözüken özenli hazırlan.nış programlara karşın düşükdüzeyde bir kültür, bir tür antikultür veya kultursüzluk olduğu doğrudur. TRT televizyonu için bu konuda söylenecek o denli çok şey var ki... Dünya üzerinde kendi yapımlarına bu derece sırt dönmüş başka bir TV var mıdır? Kendi sinemasını bu derece bilmezlikten gelen, aylar, giderek yıllar boyu bir tek filmine yer vermeyen bir ulke duşünülebilir mi? Dışa bağımlıhgını bu 1 derece tek bir ülkeye (Amerika ya) yöneltmiş, bir zamanlar (TV'nin çeşitli dönemlerinde) gösterilen diğer ulkelerden yapıtlara, sözgelimi klâsik BBC dizilerine, Fransız dizifilmlerine, Italyan, İsveç veya Japon klâsik sinema örneklerine bu denli kapılarını kapatmış bir TV olur mu? Kendi sinemasının en buyük ustalarının yaptığı filmleri, üzerinde onca konuşulmuş, bu milletten, sizden benden alınan milyonlarla yapılmış filmleri (Liitfi Akad'ın "Bir Ceza Avukatının Anılan"nı, Halit Refıg'in "Yorgun Savaşçı"sını, vs) kimselere hesap verme zorunluğu duymadan raflara kaldırmış bir TRT yönetimi normal gözükebilir mi? lanma özlem ve yetenekleriyle maddi olanakların aynı ellerde toplandığı pek görulmediğinden, diğer bir deyimle orta ve yüksek sınıflanmız kültür alışverişleriyle biraz ilgisiz durduklanndan, videonun sözü geçen biçimde kulIanılmasının pek yaygınlaştığı söylenemez. Video sahipleri, Video filmi dendi mi şimdilik Amerikan dizifilmlerini, " H a nedan" ve benzerleri, vurkırh filmleri ve de kuşkusuz her turlü yasağa meydan okuyarak serbestçe dolaşan ve parayı bastın mı bulunan " p o r n o filmleri"ni anlıyorlar. "Hayatımızın En Güzel Yıllan"nı veya "Yurttaş Kane"i arşivlemeyi değil. Ama belli olmaz, birgün o da olur... Ben kendi hesabıma videoyu bunun için kullanıyor ve çevremdeki 'videokolik' dostlarımı, video filmlerini izlemenin (üstelik yasak filmleri izlemenin) getirdiği aldatıcı ve yapay 'özgüriük duygusu'ndan kendilerini kurtanp TRT TV'sinin klâsiklerine eğilmeye çağınyorum. Ayrıca bizim TV programları da kuşkusuz 'müstakbel arşivciler'in işini kolaylaştıracak gibi değil. Filmlerin zaman zaman kesilmesi, kuşa çevrilmesi, renge en çok gerek duyanlann sanki özenle seçilerek renksiz yayınlanması gibi durumlar, insanı kayıt yapmaktan vazgeçirecek boyutlara varmıyor değil. Ama yine belli olmaz, bakarsınız bir gun bu da duzelir, TRT'miz yayınladığı filmlerin özgün niteliklerini korumada daha dikkatli olmaya başlar. Falın yalanı da olur, doğrusu da Ankaralı okurlanmızdan Mustafa Kemal Meşhur, dinlenmek için gittiği Akçay'ın Altınoluk 'unda başından geçen bir olayı bizlere yazma gereğini duymuş. Biz de okurlanmıza aynen iletiyoruz: "Kaldığımız kampın yakınında sık sık gittiğimiz bir köy kahvesi vardı. Ora yerlilerinden bir arkadaş içimizden bazüannın fala düşkün olduğunu oğrenince, yörede az da olsafala bakan birinin bulunduğunu söyleyerek bizi ona gdtürdü. Tantştırıldığımız kişi ricalanmızı kıramadı ve birkaçımızın faitna bakmayı kabul etti. Ama arkadaslanmızdan biri: Bakalım bu söyledikleriniz doğru mu? deyince başını kaldırdı, uzun uzun yüzüne baktıktan sonra şoyle dedi: Yavrum, ben Cumhuriyet gazetesi miyim? Fal bu, yalanı da olur, doğrusu da. " ABD'de siyasal filmler ağırlıkta Kültür Servisi Sonbahar mevsimi içinde ABD sinemalarında siyasal nitelikli filmler ağırlık taşıyacak. Söz konusu filmlerin ilki, başrollerde Nick Nolte ve Gene Hackman'ın oynadığı ve Nikaragua iç savaşında iki gazetecinin başından geçenleri anlatan "Ateş Altında". tkinci film, CostaGavras'ın Ortadoğu'yu konu alan ve başrolünde Gill Clayburgh'un oynadığı "Hanna K." adlı yapıtı. Başrolünde Chevy Chase'in oynadığı "Asnn Pazarlığı" ise azgelişmiş ulkelere Amerikan silahları satan bir silah tacirini anlatan bir kara komedi. Kuşkulu bir biçimde ölen bir sendikacıtıın yaşamını dile getiren "Silkwood" da Meryl Streep oynuyor. Üç ünlii kokainman bir arada Güney Amerika'da bulunan koka yaprağından elde edilen kokain, bııgun dünyanın en pahalı nesnelerinden hiri. Bir zamanlar Gııney imerika'daki And dağlarında yaşayan verlilerin bedensel guçlerini arttırmak için çiğnedikleri koka yaprağı, 19. yuzyıl ortalarında 4vrupa'ya getirilmiş ve çok geçmeden uygarlaştırılarak (!) kokain denilen uyuşturucuya donüşttırülmüş. Bugun Avrupa'mn en pahalı gece kuluplerinde ve diskoteklerinde yııksek sosyetenin mensuplan, kokainin I gramına 80 sterlin veriyor. Ama kokainseverler arasında eski unlııler de var. I898'de, Peru'nun koka yapraklarından bir içki yapan Konika asıllı Angelo Mariani, Papa XIII. l.eo tarafmdan altın madalyayla odullendirilmis. Sir Aırhur Conan Doyle'un da. meşhur hajiyesi Serlok Holmes'e dıışuncesini yı>ğıınla$ıırması için kokain enjekıe etnıesi de dikkat çekici. Sigmıınd hreud'ıın da, gençlik yıllarmda, depresyon tedavisi için kokaini \alık verdiği. kemlisindeki sinir bozııklıığıına kar$ı uzun yıllar kokain kııllundığı soyleniyor. Hoylece. kokainin tarihi. (tslıııda hirbirlerini hiç tanımayan bu ııç ünlüytı bir araya Ketiriyor. "Bareş içinde biriikte..." Peki, ya tüm bunların içinde sinemanın yeri? Sinema, kuşkusuz TV'ye de, videoya da olan ustunlüğünü koruyor ve koruyacak. Bunun 2 temel nedeni var. Sinema, herşeye karşın, gelişen gösterim sistemleriyle, geniş ekranlar, parlak renkler, rahat koltuklarla bir filmin hakkını çok daha iyi veren bir seyir duzeni oluşturmayı başarıyor. Diğer yandan bir filmi topluca, diğer insanlarla birlikte izlemenin oluşturduğu kendine ozgü bir duygu var, ilkel toplumlardan beri varolmuş bir ortakeğlence, bir toren, bir bayram yaşamak ve bunu hep birlikte yaşamak duygusu. Kuşkusuz bunlara, özellikle Batı'da, çok iyi reklam edilmiş çok gösterişli filmlerle, adeta bir moda, bir salgın yaratılarak çok buyük sayılarda seyirciyi salonlara çekme çabalarını da eklemek gerekir. Boylece çeşitli surtuşmeler, rekabet öğeleri, karşılıklı korkutmalar ve tehditler, sanayileşmiş ülkelerde belli bir 'consensus'e gelip dayanmış bulunuyor. Sinema, TV ve video, yalnız aynı tekniğin çocuklan ve Urunleri olarak değil, herbiri insan yaşamında, insanın kültürel yaşamındaki yerini kendine özgu koşulları içinde almış olarak, dostça, kavgasızgürultüsüz, "banş içinde birlikte yaşamak" suretiyle yanyana varolmayı biliyorlar. Artık hiçbirinin ötekini yıkmasından, yok etmesinden filan söz edilmiyor. "TV şokıT'nu görecelikle kolay atlatıp şimdilerde "video şoku"nu yaşayan toplumumuz da, kuşkusuz bu alanda ılımlı bir çozumu kısa zamanda bulacak. Aslında toplumda birden yaygınlaşan video merakı, toplum olarak 'görsel eglence'lere, yani sinemaya olan merakımızın bir kanıtı değil mi? Belki de bu, okuma konusundaki isteksizliğimizin, ilgisizJiğimizin bir alternatifi, bu olgunun öbur yanı, "madalyonun diger yüzii".. Sinema, kendisini bağlayan (geçici olarak bağlayan) engellerden, anlayışsız belediyelerden, devlet ilgisizliğinden, hırslı ve bilgisiz sinemacının egemenliğinden kurtulursa, 'video ve TV sever halkımıza' kuşkusuz yeniden salonlara cekebilecek yapıtlar uretmeye ve göstermeye başlayacak. HAYVANLAR İsmail Gülgeç OV1İ 6OVERCN ARTIK DilENCILİfcTEN UTA.N . UTAN .'. OLUYCK2 T. HİTCHCOCK'LN BAŞYAPITI TV'de gosterilecek iyi filmlerden biri de, AlfredHitchcock'unbaşyapıtı sa>ılan "Gizli Teşkilâl". Filmin başoyuncuları, Gary Grant ve EvaMarie Saint. TARtHTE BUGÜN Mümtaz Ankan 30 Eylül Perdeler Açılıyor Yeni mevsimde seyredeceğimiz yabancı ve yerli filmter Perdeler Açılıyor Türk tiyatro sahnelerinde eskiye rağbet! UNUTULMAYANJAMESDEAN1355'TE BUSUN,ÜNLÜAKTr5RjAMESDSAN 2SYA VNPA OLDİİ 8/?OADtU4Y'OE SAf/NEYE Ç/**&* MESLEĞE &4ÇCAY/V/ JAMES DEAN, ^CTDg'S STVDIO* OMUJUJHUN M O62EHCİLE&İNPE/I ; Dİ. YÖNETMEM ELIA KAZAN 'IN, STEIAI8ECA:'TEN SİNEMAVA uyARLAD/Sl 'CBNNEF YOUl" İLE İLK FlLMtNPE OY/VAD/. CfiK İKİ FİLM MHA Ç£Yİ/SESil£>/'/ ÜK" YE "D£YL£eİHAÇKf ".. Sü ÜÇ FİLM ONU £/A/£M4MW UNUTULMA2LA& A£A\ SINA SO&U4M YBTMİÇri\ ARKACtfÇl £GCF WÜTVE/?İCM İLE, LOS . \ AAJGELES YAKtNLARINDAKI BİR OTCMD \BİL YARIŞINA K4T/LblSl $l&H)A,AŞt&t \ HI2IN NEDEN OLPUĞU KAZADA ÛLÛÜ.. Video listeleri: Sıradan filmler, kötü kopyalar... Evet, ama tüm bunlara karşın TV bir olgudur işte.. Gelip hayatımıza yerleşmiş... Ve bir "Yurttaş Kane"in TVden yayınlanması bile tek başına büyük bir olaydır, bir kültür olayıdır kuşkusuz. TRT TV'si, tüm eksikleri, kusurlan ve günahlanna karşın, düzeyli bir yabancı sinema programıyla olumlu bir iş yapmaktadır. Bu tür filmleri, toplumumuzda hızla yayılmakta olan video kulüplennin listeleri içinde bulmak olanağı yoktur. Bu listeler, genelde yeni filmlere, çoksatışlı dergilerde reklamı bol bol yapılan yepyeni TV dizilerine rağbet etmekte, bir sürü önemsiz, yararsız, gereksiz filmi, seçme olanağı olmayan veya seçmeyi pek onemsemeyen 'videokolik'lere sunmaktadırlar. Batı'da birerikişer video 1 Ekim sayımızı önceden ayırtın 1 Ekim sayımızı önceden ayırtm 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Yııgoslavm Kralı geliyor Bükreş 29 (A.A.) Yugoslavya Kralı Aleksandr Hz.nin Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hz. ile mülâkatta bulunacağı haberi Rumen matbuatında ve siyasî mehafilinde büyük bir alâka ile takip edilmektedir. Siyasî mehafil son zamanlarda Küçük itilâfın ve bilhassa Romanya'nın şarka müteveccih olarak inkişaf eden siyasetinden son derece memnun görünmektedir. Kral Aleksandr Hz. pazartesi veya salı günu Varnaya hareket edecek, orada birkaç saat kalarak Bulgar Kralı ile görüştükten sonra ertesi gunu tstanbul'da Turkiye reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hz. ne müiâki olacaktır. Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi Bey bugün Yugoslavya sefiri ile görüşmüştür. Bu göruşmede Yugoslavya saray mareşalı ve Saray Nazırı hazır bulunmuştur. Bu sırada ıkı devlet reislerınin mulâkatına ait lertibatın konuşulduğu tahmin olunmaktadır. Elçimiz Hamdullah Suphi Bey gene 30 Eylül 1933 bugün Romanya Başvekilı M. Vayda ve Romanya Hariciye Müsteşarı M. Radulesku ile de mülâkatta bulunmuştur. 19331983 Perdeler Açılıyor Dünya sahnelerinde olup bitenler İlk ya^i: Amerika Perdeler Açılıyor Lorca sesleniyor: «Tiyatroyu Kurtaralım» •URTAL* IAKKA Merasim programı tesbit edildi Şehrimızi teşrif buyuracak olan Yugoslavya Kralı ve Kraliçeşi Hz.nin istikbal merasimi dun akşam Perapalas otelinde Hariciye Vekâleti Protokol Müdürü Şevket Fuat, Belgrat sefirimiz Haydar, Hariciye Kalemi mahsus müdürü Refik Amir Beyler Yugoslavya sefiri arasında hazırlanmıştır. HUTCHINSÖN I I SV\ATI)HRGİSİ 1 Ekim sayımızı önceden ayırtın 1 Ekim sayımızı önceden ayırtın Milllıjrt MorcBO AlgranU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle