25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER üyelerin sayısı kabanktı. Ve tüm Arap parlamenterler Şerif Hüseyin gibi düşünmüyorlardı. 1915 yılında Padişah Meclisi Umumi'yi (Osmanh parlamentosunu) açış nutkunda Şerif Hüseyin'in hareketini "Arap hıyaneti" olarak nitelemiştir. İmam Yahya'yı ise övmüştür. Ayan bu nutka vereceği yanıtın (Arizai Cevabiye) metninde "...Bu hareket Sülâlei Ulya'ya (Osmanh hanedanına) hakaret ve Makamı Hilâfeti Uzma'ya ihanet demek olup..." cümlesi vardı. Ahmet Rıza Bey ve bir iki arkadaşı "ihanet" sözcüğünü ağır buldular. Çıkarılmasını istediler. Uzun bir tartışma başladı. Bu sırada, Şerif Hüseyin'in ağabeyi Şerif Nasır (Ayan âzasıydı) yerinden kalktı. Şu sözleri söyledi: "...O cihette biraderim hakkmda ne söylerseniz söyleyiniz, buna tamamiyle müstahaktu'". Ve ağlayarak salondan çıktı. Bu jesti övgüyle karşılandı. Ama yine de ihanet sözcüğü çıkanldı, hakaret'le yetinildi. Bu sıralarda Ayan ve Mebusan'a gelen çok sayıda bağiılık telgrafları alkışlarla karşılanmaktadır. Ne var ki, Arap ihtilâlcileri de Osmanh parlamenterleri gibi düşünmüyorlardı. özerklik ve bağımsızlık eylemleri için en azından on bir dernek kurulmuştu. Kurucular içinde Ayan ve Mebusan üyeleri de vardı. Ve bir kısmı 1916 yıhnda darağacına gönderilmişti. En son idam edilen Refik Bey Sellum gün ağarırken sehpaya ilerlemiş ve "darağaçlardan beyaz hayaletleri" hürriyet kavramları olarak selâmlamıştı. O günün ağartısı herkesi ürpertmişti. TARİH tŞE YARAR MI? Bu sahneler oynamrken sayın Hasaneyn Heykel henüz doğmamıştı. Fakat O, bu oluşları dinleye dinleye, bütün bir tarih koridorundan geçerek bugünkü ilginç sentezlerine varmış olmalıdır. Her insan yakın tarih içinde yaşar. Değişen dünyası içinde, değişmezler arar. Ve bir süreklilik çizgisine tutuna tutuna kendisini ve çevresini keşfeder. Islâm dünyasının düşünürleri herkesten çok bu çizginin baskısı altındadırlar. Biz niçin TürkArap diyaloğunun acı sahnelerini sergiledik? Dostluğa engel olan "şeyler"i saptamak için. Bu sahneler varolduğu için dostluk yok olmuştur. Eğer tarih işe yanyorsa, hatalar yenilenmez. önce bir sorun üzerinde durmak gerek: Yanlış yaratılan bir imaj var, o da İslâm dünyasındaki türdeşlik ve birlik. Genellikle doğru kabul edilen bu gözlemden çıkarılan sonuçlar aldatıcı oluyor. Durum tamamen tersinedir. İslâm dünyası bunabmlar, çekişmeler ve düşmanlıklar içindedir. İslâm dünyası çeşitli türleriyle az geüsmişliğin pencesi altındadu". Çünkü gelişmişlik, yalruzca birey başına düsen millî gelir payı ile ölçülmemelidir. Yabancı ve sömürgeci kafa bu ayrılıklan yerlilerden çok daha iyi bildiği, hatta bunu yerlilere de incelettiği için, neden ve nasıl yararlanacağım, iç sorunların nasıl dejenere edilebileceğini bilir. Ve bu alandaki yöntemleri ceşitlidir. "Haçlı kafası" tribünlerden İranIrak maçım sıntarak ve altın dişlerini göstererek seyretmektedir. Üstehk bu a>m dinden olanların dünyasında cereyan ediyor. Taraflardan birinin "zaferi" kendisine ve dünyasına gerilemekten, çöküntüden, daha fazla az gelişmişlikten ve BatTya tutsakljktan başka ne getirebilir? Bu ve benzeri amansız hastalıklann ilâa Nâar modeli bir Mısır olabüir miydi? Bugiin de olabilir mi? Biz bu kanıda olamayacağız. İslâm dünyasınm Nâsır'ın ölümünden sonra üçe bölündüğünü de tarihsel açıdan benimsemek hayli zor. İslâm dünyası kendini yırtan nedenlere, her zaman sahip olmuştur. 15 EYLÜL 1983 HeykePin Düşündürdükleri "Türkiye Sevr sistemini yıkmış bir ülkedir. En büyük umut, bugiin Arap uyanışının 1918'dekine benzemediğidir. Arap ülkeleri üzerinde vesayet rejimi kurmak bugiin olanaksızdır... Araplar tam bağımsızlıkla az gelişmişlikten kurtuluş bilincine sahip olma yolundadırlar bugiin." PENCERE Yabancı Sermayenin Kuşkuları!.. 14 eylül 1983 günlü Cumhuriyel'te bizim "Ekonomi Servisi" nin haberini ilgiyle okudum: "İnsütutional Investor dergisiyle Türkiye Odalar Birliği ve Bankalar Birliği tarafmdan ortakfaşa düzenlenen Türkiye Forumu* nda, hükümet yetkilileri ve işadamlanmız bu toplantı nedeniyle Türkiye'ye gelen 200 kadar yabancı bankacı ve işadamına Türkiye'de izlenen ekonomik politikanın seçimlerden sonra da değişmeyeceği konusunda güvence vermeye ve onlan Türkiye'de yatınm yapmaya. ülkemize borç vermeye ikna etmeye çalıştılar. Dünkü toplantının ilk konuşmacısı Devlet Bakanı Sermet Refik Pasin, yabancıları Türkiye'de yatınm yapmaya çağırdı. Ikiay sonra yapılacak seçimlerin yabancılar için ilk bakışta belirsizlik öğesi oluşturacağını vurgulayan Pasin, "Ne var ki seçilme şansı olan partiler, serbest piyasa ekonomisini sürdüreceklerini ve bu yotdan bir sapma olmayacağını ısrarla vurguluyoriar. Onların bu tutumu, boş bir vaad ya da kampanya için söyfenmiş sözler olamaz. Çünkü bugün Türkiye'de hiç kimse 1980 öncesine dönmek istemiyor. Yani partiler ekonomik politikayı değiştirirlerse, kendilerinin başarılı olamayacaklannın bilincindeler" dedi." * Sayın Sermet Refik Pasin'in '•yabancılara Türkiye'nin sunduğu avantajlar" dört bölümde özetleniyor: "1) Anlayışlı hükümetler, 2) Düzeltilmiş yasalar, 3) Serbest b&geler, 4) Geniş insan gücü." * Bitmem ki bu çabalar sonunda "yabancı işadamlan ikna edildiler mi?" Gerçi herbiri konuşurken ağzımıza bir parmak bal çalmasını çok iyi bilir. Kimi "Türkiye köşeyi döndü" der; kimi "Kesenin ağzını açacağız" müjdesini verir; kimi "Şu sıralarda dünyanın pek çok sanayileşmiş ülkesinden daha başanlısınız" diye sırtımızı sıvazlar; ama Türkiye'ye yine de yabancı sermaye gelmez; gelen de getirdiğinden çoğunu götürür. 1954'te Yabancı Sermaye Kanunu'nu Amerikalı Mister Randall, Petrol Kanunu'nu yine Amerikalı Mister Max Bail hazırlamıştır; Sermet Refik Pasin'in bugün yaptığı edebiyatı nice politikacı sınamıştır da; ülkemize gelen yabancı sermaye devede kulak kalmıştır. Körolası yabancı sermaye Lübnan'a gitmiştir, İran'a kaymıştır, 30 yıldan beri Türkiye'ye gelmemiştir. Gelse ne olurdu? Sanayileşmemiş ülkelere yabancı sermaye gelince ne oluyorsa Türkiye'de de o olurdu. • İnanın Sayın Pasin'in vurguladığı "Anlayışlı hükümetler du zeltilmiş yasalar, serbest bölgeler, geniş insan gücü" sağlansa da yabancılar Türkiye'ye yatırım yapmak için isteksizdirler. Çünkü bizi tanıyorlar, Gazi Mustafa Kemal Ataturk'ün Türkiye'deki bütün yabancı sermaye kuruluşlannı millileştirdiğini unuturlar mı? Onların kuşkutarı tarihseldir. • Bizim kuşkumuz da tarihsel ve güncel bilîncimizden doğuyor. Osmanh döneminde yabancı sermaye ve dış borçlanma politikasının uygulandığını ve devletin battığını biliyoruz; Lübnan1 da serbest bölgelerle "yabancı senvaye cenneti" kurulmuşken ülkenin parçalandığını biliyoruz; Meksika'da, Arjantin'de, Brezilya'da "borç ekonomisi"nin toplumları hangi siyasal ve ekonomik koşullara sürüklediğini biliyoruz; İran Şahı'nın kapılarını sonuna değin yabancı sermayeye, ama sonuçta bir patlamaya yol açtığını biliyoruz. 3'üncü Dünya ülkelerinin "ödenemez borçlan" nedeniyle uluslararası kredi mekanizmalarının tıkanma sürecini yaşadığını biliyoruz. Gelin şu denenmiş, yıpranmış, başarısızlığı vurgulanmıs yolları bir yana bırakalım; kendi gücümüze güvenelim; Atatürkçü değil miyiz? Ne demiş Atatürk: " Tün\ öğün, çalış, güven!.." Yabancılara güven vermeye çalışacağımıza, kendimize güvensek daha Atatürkçü olmaz mıyız? Prof. TARIK ZAFER TUNAYA Muhammed Hasaneyn Heykel, tüm Arap dünyasında ün salmış Mısırb bir gazeteci ve devlet adarrudır. 33 yıl sonra, ikinci kez Jstanbul'a gelen sayın Heykel'in, bu gazetenin yazarlanndan ve ciddî incelemeleriyle Ortadoğu uzmanlığına hak kazanan sayın Cengiz Çandar ile yaptığı konuşma (Cumhuriyet, 5 Eylül 1983) ilginç bir diyalog oluşturmuştur. Sayın Ilhan Selçuk'un da "Pencere"sinde konu üzerinde durması, açıklanan gözlemlere yeni boyutlar kazandırmıştır (Cumhuriyet, 8 Eylül 1983). ARI KOVAN1 Baülı yazarlann çogu Ortadoğu (ve Arap dünyası) için, anlann üşüştüğü bir kovan tablosu yaratmışlardır. Ama çoğu, bu anların eraperyalist olduklannı açıkça belirtmezler. Osmanh tmparatorluğu dağılrnaya mahkum edilince, Ortadoğu'ya bugünkü siyasal yapısı verilmiştir. 1918 sonrasına oranla bugünkü sahnede degjşik aktörler de oynuyor: Israil, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği gibi. Arap dünyasının yüreği Ortadoğu'da çarpar. Bu kınntılaştırıcı bölgede herşey vardır: Hıristiyan faşistler, Müslüman sosyalistler, siyonistler, mezhepler, tarikatler, Tanrılar, Tanrılaştığını ilân eden hükürndar kulları, masa başmda çizilmiş devletler, milliyetler... Tümü de, tarihsel'le güncel arasında, bombardıman gürultüleri içinde yanyana, fakat düşmanca yaşamak 'orunda Boylesine her yapıyı parçalayıcı bir ortamda, Kissinger modeli örümcek politikasırahatçalışabiliyor. öriimceğin ajlan, Heykel'in görüşüyle "Filistin ihtilâlini kendi toprakları üzerinde hareket edemez" hale getirebiliyor. Işte, dünyarun bu köşesi yine Heykel'e göre bir kez daha, önüne geçilemeyecek derecede ağır bir parçalanma süreciyle karşı karşıya. Ortadoğu'da yaşamsal tehlike çanları yine çalıyor. Bu durum bizi ister istemez, yakın tarihle buluşturuyor. LAWRENCE VE ÖTESİ Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti Ingiltere'nin karşısında yer alınca, Ingilizler artık Türkleri ıslah etmeyi ve Araplan Türk zulmünden kurtarmayı kararlaştırdılar. Yeni bir Arap dünyasını özgürlük ve bağımsızlık içinde kuracaklarını vaat ettiler. İngiliz IntelUgence Service'i yeni yapınuı n imarlarından olacaktı. Bu örgütün renkli elemanı, özellikle fantezi ve sorumsuz fikirleriyle ünlü "Arabistanlı Lawrence", çoğu zaman Britanya tmparatorluğu'nun resmî sözcüsü pozunda olarak konuşur ve uzun sözlerinin kısası şu planı çizer: Türkleri devre dışı bırakabilecek, onlardan nicelikte ve nitelikte üstün, yaratıcı bir güç bulmak gerek. Türkler çüriimüştür, onlan ancak neşter paklar. Bu güç Avrupa'dan gelemez. Tarih, bu işte Avrupalıların başarılı oiamadığını kanıtüyor. Sorunun çözümü yerel pianda olmalıdır. O zaman tehlikeler de İngiltere'den uzak, bölgesel kalır. Lawrence'a göre bu iş, Araplar için biçümiş kaftan. Beş yüzyıl Osmarilı egemenliğine bağımh olduktan sonra, Türkleri adam edecek yeteneğe sahip Araplar sonunda kurtulacaklardı. Bu tez bölgesel sayılabilirdi ve karmaşıktı. Avrupalı ortaklar bu tezi daha da basitleştirdüer: "Baıı uygarlığına yabancı Osmanlı tmparatorluğu'nu Avrupa dışına atmak ve tutsak uluslan kanh Türk boyunduruğundan kurtarmak". Lloyd George'un özgürlük dağıtan "kırmızı gülüşü" sonunda "Vampir devlet"i tarihin karanlıklanna gömecekti. Bu tez Başkan Wilson'a sunulan notada yer almıştır (10 Ocak 1917). Baülı tezi, Mekke Şerifı (sonra Hicaz Kıralı) Hüseyin îslamlaşürmıştır (5 Mart 1917 tarihli bildirisi). Hüseyin ordusuyla Türklere saldırıyordu, bu Şeriat'a uygundu ve bir çeşit "gazve" sayılabiiirdi. Sonu belli. Araplar'ın Türkleri ıslah işi suya düştü. Arap dünyası bağımsızlıktan yoksun, boşlukta kaldı. İngiliz ve Fransız egemenliği altına gjrdi. Türkler, fstikiâl Savaşı sonunda devletlerini kurdular. Atatürk'e göre bu savaş "Arap gazvesi" değüdi. PARLAMENTODAKİ DRAM Osmanh Mebusan Meclisi'nde (250288 tamsayı üzerinden) Arap mebuslannın sayısı 9O'ı buluyordu. Bu sayımn içinde, Şerif Hüseyin'in iki oğlu da vardı. Şerif Faysal Cidde mebusuydu (sonra, Suriye ve Irak Kıralı). Şerif Abdullah da Hicaz mebusuydu (sonra Ürdün Kıralı). Her ikisi de Lawrence'le yakın işbirliği kurarak, OsmanlıTürk ordusuna karşı savaşmışlardır. Ayan Meclisi'nde de Arap Sayın Heykel'e göre Türkiye, önündeki kişilik sorununu çözmeli, "Bau'ya mı ait, buraya mı ait" olduğunu açığa kavuşturmalıdır. Neden? Batüüaşma süreci, ruhunu yitirmek değildir ki.. Gerekirse Batı'ya karşın "Ortak uygarhk ailesi"nin üyesi olmaktır. Şu anda, Arap devletlerine bakınız. Elli yıl öncesine oranla daha mı Doğu'da, daha mı Batı'dadırlar? Klâsik medrese öğretimlerinde daha mı çağdaş ve lâyiktirler? Değil midirler? Araplar, Osmanh yunetimiTürkiye Sevr sistemini yıkmış minden yakınmakta haksız deolan bir ülkedir. ğildiler. Fakat çözüm de yalnızEn büyük umut, bugün Arap ca bu "boyunduruktan" kurtuluyanışmın 1918'dekine benzemak değildi. YaJancı rehberlerin gösterdikleri yolu izleyince, bir mediğidir. Arap ülkeleri üzerinbaskı rejiminden çok daha ağı de vesayet rejimi kurmak bugün nna düşühnüştür. Tam bağım olanaksızdır. Bu olgu köklü orsızlık yerine, İngiliz ya da Fran tak değerler yaratabilecek bir gücün simgesidir. Araplar tam basız baskılanndan birini tercih durumunda kahnmıştır. Law ğımsızlıkla az gelişmişlikten kurrence'ın Şam'da bir kurtancı gi tuluş bilincine artık sahip olma yolundadırlar. Yaşamak için bubi kendisini bile şaşırtan bir bayram sarhoşluğu içinde karşı na mecburdurlar. Bu bir büyük değişimdir ki, yalnızca petrodolanması nasıl açıklanabilir? larla gerçekleştirilemez. Sayın Heykel'in sık kullandıSevr'leri parçalayınız. ğı "Lübnanlaşma" olayı bu şenlikler içinde başlar. Tarih gösteTürkiye'nin hangi tarafta olrir ki, tam bağımsızhk ideoloji duğu o zaman, yainız o zaman siyle savaşmayanlar, gerçek bir daha iyi, daha açık olarak anlakurtuluşa varamamışlardır. şılacaktır. ARADA BÎR KEMAL USTUN Emekli Öğretmen TEK.Ş.S. PORSUK ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 3,5 TON'LUK ARAÇLARIMIZA HİDROLİKLİ MERDİVEN YAPTIRILACAKTIR 1 Müessesemiz Yüksek ve alçak gerilimli Elektrik Şebekesi ile aydınlatma armatürlerinin bakım ve onarımında kuHanılmak üzere 14 metre yüksek irtifada çalışabilecek araç üzerinden ve çalışma kabinindcn kumandalı tam hidrolikli merdiven, müessesemizin vereceği 3,5 ton'luk 2 adet Bedford, 1 adet Fiat 50 NC tipi kamyonetlere monte edilecektir. 2 Monte yaptırılacak araçlar; Araç Tonaj Muhammen Bedeli Geçici Teminat Cinsi TL. (Ton) Adedi TL. Bedford Fiaı 50 NC 3,5 3,5 2 1 Toplam 6.000.000. 3.000.000. 9.000.000. 195.000 98.000. 293.000. Milli Eğitim'de Önemli Bir Sorun İlk ve orta basamaklı okullarımızın küçük gibi görünen büyük bir sorunu var. Yılların yok sayılan önemli bir sorunudur bu! Daha doğrusu, bu bir okul sorunu olmaktan da öte, öğrenci velilerinin çilesidır; özellikle yoksul ailelerin. Öğretim yılı yakiaşırken okullarda yeni öğrenci kayıtları ve ara sınıfların kayıt yenüeme işlemleri başlar. Yönetmelikte 'kayıtyenileme' diye bir işlem söz konusu değildir. Değildir ama, bu sözünü ettiğimiz sorunun bir başka yönüdür. Kayıt ve kayıt yenileme zamanlannda okul yöneticileriyle anababalar arasında içtenlikli bir yaklaşım yerine daha baştan bir soğukluk kendini gösterir. Hele yoksulluğun yükü altında ezginliği ve bezginliği yüzlerinden okunan anababalar, okul kapısından adımlarını çekine çekine atarlar. Çünkü anlamış, öğrenmişlerdir; kayıtlar sırasında (hatta öncesinde) kayıtçılarla bir pazarlık, bir çekişme sırası kendilerine de gelecektir. Serbest piyasa ekonomisine göre, 'bağış' miktarları heryıl yükselir de yükselir: Beş bin, on bin, yirmi, otuz, elli bin... Ünlü kimi okullar için daha fazlası! Evet, gerçek böyledir. Ama yine her öğretim yılından önce gazetelerde haberier, demeçler yayımlanır "Veliierden hiçbir suretle para istenmeyecek!" diye. Milli Eğitim yetkilileri 'resmi' genelgeler gönderırler okullara "Alantar hakkmda kovuşturma yapılacak!" diye. Evet, burriar denir ve benzeri uyarılar yaptlır da durum ve davranış hiç mi hiç değişmez. Bir halk deyişiyle "İmam bildiğini okur", yıllar böyle gelip geçer. Yöneticiler "Biz para istemiyor, aJmıyoruz. Okulu Koruma Demeği, OkulAile Biriiği'miz yasal yöntemlere uygun olarak isteğe bağlı (gönüllü) bağış kabul ediyorlar. Toplanan paralar okulun gereksinmelerine harcantyor..." diye açıklamalar yapıyor ve kendilerini savunuyorlar. Böylece iş kitabına uygun (!) bir görünüm niteiiği kazanıyor. Varlıklı veliler diledikleri bağışı yapıyorlar. Yeni bir saygınlık gösterisi ya da duygusu içinde okuldan ayrılıyorlar. Ama olan, yoksullara oluyor, çocuğunun yanında pazarlıktan utanarak, ezilerekbüzülerek kimbilir kaç kez okula gelip gidiyor ve sonunda bu 'kayıt engelleyici' durumdan kurtulmanın çaresi olmadığını kabul etmek zorunda kalıyor; çocuğuna ilerde bir zarar gelmesin diye... Ve pazarlıkla indirebildiği ölçüdeki 'zorakibağış'\ borç harç buiup buluşturuyor, yatırıp makbuzunu kestiriyor. Kayıt işlemi tamamlanmıştır artık! Eğitimde eğitsel olmayan bir davrantştır bu! İlk bakışta ya da gerekli açıklamalar yapıldıkça okul yöneticileri de haklı görünmektedirler. Çünkü, Milli Eğitim'ce okulların çeşitli araç ve gereçleri, hatta odunkomürleri, küçükbüyük onanmları yeterince sağlanamıyor; bu işler çoğunlukla (Okulu Koruma Derneği)'ne bırakılıyor. Onlar da okul yöneticileri ve bu iş ile görevlendirilmiş öğretmenlerte işbirliği yapıyorlar. Durum ve gerçekler böyle olduğuna göre, soruna (özellikle yoksul ailelerin çilesine) son verebilecek kesın bir çözüm yolu bulunmalı; okul yöneticileri, öğretmenler incitici davranışlara yol açan bu tür görevlerden kurtarılmalıdır. Yıl içinde aylık ya da dönemlik para toplanması da sorunun benzer bir bölümüdür. Yıllardan beri uyguianmakta olan yöntem isteğe bağlı (gönüllü) değil, buyrukçu, zorlayıcı, gerektiğinde kayıt engelleyici ve yoksulu bunaltıcıdır; savunulacak yanı ve yönü yoktur. Okulların tüm gereksinmelerini Milli Eğitim yönetimi karşılayamadığı bilindiğinden doğru olanı bir 'Eğitim Vergisi Yasa Tasansı' hazırlanmalı ve kısa sürede çıkarılmalıdır. vergi yasası şimdilik uygun bulunmuyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı'nca, uygulanmasmda sakıncası en az otabilecek bir yonetmelik hazırlanmalı; İl Miliı Eğitim Müdürtükleri çevresindeki ilk, orta ve Itee basamaklı okullar için Okulu Koruma Derneklerince istenebilecek bağışlann en azı, en çoğu her öğretim yılının kayıt zamanından önce duyurulmalıdır. O zaman her okulun kendine göre bağış saptaması gibi anlamsızlıklara. insafsızlıklara düşülmez; yakınmalara, pazarlıklara gerek kalmaz. Okulu Koruma Dernekleri denetim dışı gibi görünmektedir. Özellikle büyük kent okullarının dernekleri, büyük yönetici odalarını lüks eşya ile donatmakta, ses düzenleri kurmakta ya da gereği olmayan harcamalara girişmekte, gösteriş özentilerine kapılmaktadır. Belki yakında bu odaJarda renkli Tv'lere bile rastlayacağız. Oysa, çoğu okullarımızda işlerliği olan bir kitaplık salonu değil, küçük bir oda bile yoktur. Kilitli bir kaç dolap koridorlardan oirinin köşesinde 'kitaplık' diye gösterilmektedir. Okulu Koruma Derneklerinin tutumu nedeniyle okulaile birlikleri de eğitsel amacını, işlevsel değerini yitirmiş görünmektedir. Sorun, zaman geçirilmeden ço'züme kavuşturulmalı; yöneticiöğretmenveli (okulaile) ilişkileri parasal değil eğitsel amaçlara uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir. MODERN YÖNTEMLERLE (Vİ0EOFİLMSLAYTLAB.) DILK® İNGİLİZCE ÖĞRETİYOR BAKIRKÖY^ KAYITLAR SÜRMEKTEOİR Istanbul Caddesi 47 572 21 44572 63 53 3 Bu işle ilgüi teklıf isterae şartnamderi: TEK PORSUK ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜĞÜ Şair Fuzuli Cad. No: 9 ESKtŞEHlR adresinden 2.500.TL. bedel karşılığında saglanabilir. 4 thale katılma belgesi başvuruları en geç 30.9.1983 günü saat 14.30'a kadar (Şair Fuzuli Caddesi No: 9) Muhâberat Servisine, şartnamesinde istenen belgeler eklenerek verilmiş olacaktır. 5 Katılma belgeleri 7.10.1983 giinünden itibaren verilecektır. 6 Teklifler en geç 20.10.1983 günü saat 14.00'e kadar (Şair Fuzuli Cad. No: 9) Muhaberal Servisi'ne verilmiş olacak ve aynı gün saat 15.00'de Ihale Komisyonu Başkanlığı'nda açılacaktır 7 Postadaki gecikmeler ve katılma belgesi ba^vurulannın ekinde şartnamede öngönilen belgelerin verilmemesi halinde başvurular ve teklifler dikkate alınmaz. 8 Kurumumuz 2490 sayılı kanuna ba|ımlı değildir. 9 Kurumumuz katılma belgesi verip vermemekte ve ihaleyi yapıp yapmamakta ya da dilediğine vermekte serbesttir. (Basın: 24401) VEFATLAR İÇİN Yurtiçi, Yurtdı$ı, cenaze nakledilir. Cenaze ilaçiama, malzeme, tabut, bütün işlemler hassasiyet ve süratle yapılır. Tel.: 147 20 06 140 68 86 İştetmede ayrıca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ilanlarından hizmet bedeli alınmaz, acı günlerinizi paylaşır, günün her saatinde emrinizdeyiz. İSLÂM CENAZE İŞLERİ • 555697 nolu ehliyetimi ve M.E.M.L. lise diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. M. ALt TAŞKIN • Doberman vavrusu 1682921 ILAN 1) Orta ve Doğu Anadolu Maden (şçileri Sendikası Sivas 4.9.1983, 2) Güneybaıı Anadolu ve Havalisi Maden tşçileri Sendikası Milas 11.9.1983, 3) Göller Bölgesi Maden lşçileri Sendikası Keçiborlu 11.9.1983, Tarihlerinde 2821 sayılı yasa gereğince yaptıkları Olaganüstü Genel Kurullarında sendikanuza şube olarak Utihak eımişlerdir. TÜRKİ>E MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI (Strazburg Caddesi No: 7 ANKARA) T.C. ÇATALCA tCRA MEMURLUĞU MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Sayı: 1983/211 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve asağıda cıns, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satısa pkanlmtstır. Birinci artırma 26.9.1983 günü saat 14.0014.30 da Büyükçekmece, Londra asfallı No: 57 de yapılacak ve o günü kıymetlerinin Vt 75'ine istekli bulunmadıfı takdirde 27.9.1983 günü aynı yer ve saatle 2. artırma yapılarak en çok fiat verene satılacağı ve satış sartnamesinin icra dosyasmdan görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarasıyla icra memurluğuna ba^vurmaları ilan olunur. 26.8.1983 Muhammen Lira 5.000. 20.000. 10.000. 3.000. 35.000. 2.000. 5.000. 20.000. 15.000. 7.000. 20.000 15.000. 3.000. kıymeti Krş 00 00 00 00 00 00 00 00 00 00 00 00 00 adedi cinsi mahiyeti ve önemli nitelikleri Bir büyük, iki küçük polyester sehpa. Mavi renkte, iki tane tek kişilik, bir tane iki kişilik, bir tane, üçtü ponatıf koltuk takımı. Braun marka ceviz kaplama sandıklı dikiş mak. Yuvarlak formika masa. Profilo marka 12,5 ayak beyaz renkte 631544 sicil nolu çahşır vaziyette buzdolabı. Zenith marka kullamlmış çahşır radyo. Presiz evsan nıarka regülatör. 3X2 m ebadında gül kurusu renkte ısparta halısı. Hoover marka elektrik süpürgesi. 3 katlı kahverengi formika celevizyon sehpası. 3 lıi vitrinli mat polyester ve çekmeceli dolap. Orta boy (cam) lajlı avize. Aygaz piknik tüpO. Basın:9805 SAHİBİNDEN SANSUİ (Japon Malı) Marka 5 parça satılık muzik seti. Tel.: 520 61 24den İLYAS ULAŞTIRMA BAKANLIGFNDAN Bakanlığımız bünyesinde yeni kurulmuş bulunan Telsiz lşleri Genel Müdürlüğü'nün ihtiyacını karşılamak üzere asağıda (1) sayılı listede gösterilen görevlere sözleşmeli olarak, (11) Sayılı listede gösterilen görevlere 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu hükümlerine göre istihdam edilmek üzere 26, 27 Eylül 1983 günlerinde sözlü mülâkat yapılmak suretiyle naklen veya 657 Sayıh Kanunun değişik 92 veya 93'üncü maddesine göre personel alınacaktır. Sözleşmeli veya kadrolu olarak alınacak personelin atanacağı kadronun gerektirdiği genel ve özel şartlan taşımalan zorunludur. Görevlerin gerektirdiği genel ve özel şartlar Telsiz lşleri Genel Müdürlüğü'nden şahsen veya yazılı olarak öğrenilebilir. lsteklilerin 23 Eylül 1983 günü mesai saati sonuna kadar özgeçmişlerini beünen bir dilekçeye nüfus cüzdanı örneği, 2 adet fotoğraf, öğrenim belgesini eklemek suretiyle şahsen Bakanlığımız Telsiz lşleri Genel Müdürlüğü'ne müracaat etmeleri gerektiği ilan olunur. İSTANBUL BELEDtYESt ŞEHİR TtYATROLARI MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN tstanbul Belediyesi Şehır Tiyatrosu sınavla sözleşmeli teknik deman alacaktır. Tepebaşı Şehir Tiyatrosu'nda 4 Ekim 1983 Sah günü saat 10.00'da yapılacak sınavla asağıda nitelikleri yazılı teknik demanlar aünacaktır. Adaylardan 657/1327 sayılı yasanın 48'inci maddesindeki ve 2670 sayılı yasanın genel koşuliarı aranır. Bilgi için Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda Sahne Direktörlüğu'ne 23 Eylül 1983 cuma günü saat 17.00'ye kadar müracaat edilmeüdir. Bütcedcki Kadro Böliımu Kadro Ünvmm Adedi Uzman Memurlar Sahne Terasi Sahne Makinisti Sahne Marangozu Aksesuarcı Realizatör Dekor Boyacısı Sahne Yayın Uzmanı EfektörKondvit Sahne Fotoğrafçısı "Gardrop" Ayakkabı Tamircisi ve Boyacı (Basın: 24027) Sezon sonu 24/9 /1983 den ıtıbaren Cumartesı'denC îesıı^ indirimı başladı Tesiste 1 haf ta Yarım Pansıyon Borfrum TWT TATİL KOVU I SAYILI LİSTE SÖZLEŞMELİ OLARAK ALINACAK PERSONEL: KADRO Ü.NVANI: Genel Müdür Yardımcısı (Teknik) Elektronık Sistemler Tesis ve Kontroî Dairesi Başkanı Frekans Planlama Dairesi Başkanı Standartiar Dairesi Başkanı Plan ve Koordinasyon Dairesi Başkam Baş Mühendis Yüksek Mühendis Uzman (Teknik) ADET: 2 1 1 1 4 14 Sözleşme Ücreti Bakanlıktan Öğrenilecektir. 23.750 Boıiftım Gup*bel SAMl MOTEl AttmoltıK CAVUSOĞLU »OTCt 22.400 22.4OO II SAYILI LİSTE KADROLU OLARAK ALINACAK PERSONEL DERECESt: 2 2 2 2 3 6 6 7 7 7 3 4 5 6 10 11 GÖSTERGESf: 200 200 200 200 100 150 150 ADEDİ: 1 1 1 1 2 8 8 2 1 1 4 S 4 2 4 5 Uçahla w mm m HerPerşembe 8Gün/7Gece KIBRIS Yarım Pansıyon Gırne DOME OTELİ 49000 Gtrne ACAPULCO TAT'L KOYU Gaz> Magusa SALAMIS BAY OTEÜ 40.000 42 500 NEREYEUÇAR GÖKYÜZÜ REFİK DURBAŞ'ın yeni şiir kitabı YAZKO YAYI.NLARI »MtHTMJI BODRUMTOUR 1416518147 36811401850 Telex. 22 723 boto U Cumhuriyet CJd 22 clfrttidıicj fsfânbuf ÜNVANI: Tesis Kontrol Dairesi Bşk. Yrd. Frekans Planlama Dairesi Bşk. Yrd. Standartlar Dairesi Bşk. Yrd. Plan ve Koordinasyon Dairesi Başkan Yrd. Mütercim Yük. Müh. veya Mühendis Yüksek Tekniker veya Tekniker Mütercim Şef (Sistemanaliz ve Programlama) Şef (Yöneylem araştırma sistem Programlama) Baş Teknisyen Baş Teknisyen Baş Teknisyen Teknisyen Teknisyen Teknisyen Basın: 24373
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle