19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 24 AĞUSTOS 1983 Mavi Ege"de ğezinti Hikmet ÇETİNKAYA Rehber eşliğinde büyük magazalara giden turistlere küçük esnaf nasıl kazıklanacaklarını anlatıyor. MUSTAFA EKMEKÇt ANKARA NOTLARI Geri Vitessiz Araba... Kuşadası'nda turist, rehber, acente, esnaf kavgası Kuşadası'nı görenleriniz bilir. Kasabaya giden dar yoldan bir tepeyi aşarken tüm güzellikleri ile Kuşadası karşımıza çıkıverir. Göze ilk çarpan Güvercin Ada ve önündeki iskelede bağlı yabancı turist gemileridir. Kuşadası'na yaklaştıkça Yat Limanı'nın görkemini.sayıları azalmış beyaz badanalı evler ve doğanın tüm güzelliklerini taşıyan çiçeklerini görebilirsiniz. mak istedikleri varsa, kendilerinde ucuz ve kalite olarak bulunduğunu söylüyorlar. Bu arada profesyonel rehber, turistlere otobüse binmesini söylüyor. da otel ve motellerinden gelen gelirle ayakta durabilmiş. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nca turistik seyahat acentelerine verilen tur taban fiyatları yarım gün için 5.5, tam gün için 7.5 dolar. EfesMeryem Ana ve yemek dahil günlük tur 23, Bergama 25, lzmir yarım gün 10, Prienne, Milet, Didim 30, Pamukkale 40 dolar olarak saptanmış. Rehberlere şehir dışı günlük tur için 2625, yatılı turlar için 3200, yarım gün için 1650 lira acenteler tarafından ödeniyor. İşin resmi görüntüsü bu. Ancak Yunan Adalan'ndan gelen transit turistlere sunulan turlarda, seyahat acentelerinin para almadığı, bu turlann karşılıklarını, alışverişin Kuşadası'nda ya da tstanbul'da yapılmasının ayarlanması durumunda, gemi sahibi acentelere ödendiği belirtiliyor. Öyle ki Istanbul'daki turlann 12 dolara yapıldığına işaret ediliyor. Acentelerin bu tutumu alışverişin kendi mağazalarında yaptınlmasına bağlanıyor. Bir grup turistin bir büyük mağazadan alışveriş yapması günde 510 milyon lira ciro demek oluyor. Turist grubundan yararlanmayan diğer küçük esnafın ise siftah etmediği zamanlar, zaman zaman bir hafta 10 günü buluyor. Bu nedenle de kavga, çekişme hiç eksik olmuyor. Halı, kilim, lüle taşı, onix satan bir küçük mağaza sahibi durumu şöyle özetliyor: "Büyük paralar yatırıp, büyük mağazalar açan acenteler (büyük balığın küçük balığı yutması gibi) küçük mağazalann bir bir kapanmasına yol açıyorlar. Rehberleri onlara turist taşıyor. Bizdeki fiyatın iki hatta üç katı fazlasıyla mal satıyorlar. Denetimsizlik huzursuzluğa yol acıyor. 10 milyon lira cirosn olan bir mağaza rehbere 2 milyon lira dağıtınca blzim rekabet şansımız hiç yok demek oluyor. Çünkü turist gnıbu koyun süriisii gibi hlçblrl kaçınlmadan gemiden tura, turdan mağazaya, magazadan gemiye gidiyorlar. Bize ucuz tatil için buralara gelmişler düşüyor. Onlar da çok iyi niyetli olmasına karştn alışveriş yapamıyorlar." Adının açıklanmasım istemeyen bir profesyonel rehber ise suçlamaları şöyle yanıtlıyor: "Bir düzen kurulmuş gidiyor. DUnyanın her yerinde de bu böyledir. Rehber turist götürdüğü yerden pay alır. Bu anlaşmaya bağlıdır. Son iki yıldır ise çalışacağımız acenteler iş vermek için koşul koyuyorlar. Turist alışvcriş yapmak için benim mağazama gelecek diye. Yoksa piyasada kolayca iş bulamıyorsunuz. Biz diğer esnafın durumuna Uzülüyoraz. Ama gerçeği söylemek gerekirse günde birkaç yüzbin lira kazanmak varken ne diye 510 bin liraya yonılalım?" Efes turundan dönen bir grup, başlannda bir rehbcrle büyük bir mağazanın yolunu tutmuş gidiyor. Aralarına birkaç esnaf karışıyor. Bildikleri yabancı dille turistlere nasıl kazıklanacaklarını anlatıyorlar. Bu sırada büyük magazadan iri iki kişi cıkıyor ve turistlerin arasına kanşrruş parazitleri temizliyorlar. Magazadan çıkan iki "tezgâhtar" ise "onlara kanmayın, size bozuk ve kalitesiz mal satacaklar, onun için yalan söylüyorlar" diyerek durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Turistler.., Rehberin son sözleri havayı birden gerginleîtiriyor: Yine kendl ma&azana götüreceksin değil mİ? Siz bize ekmek yedinniyMMHMU. Biz de sizi fazla yaşatmayız Iraralarda. Acentelerin açtığı mağazalar yüzünden küçük esnaflar kepenklerini bir bir kapatıyorlar. Turist grubuy rehber nereye götürürse oradan alışveriş yapıyor. Rehber de"yuğh müşterileri" bağlı olduğıı acentenin mağazasına ,götürüyor. Büyük mağazalar günde yaklaşık 10 milyon ciro yaparken küçük esnafın bir hafta "si/fa/ı" bile yapmadığı oluyor. Kasabanın içine yöneldikçe konutların bittiğini, sıra sıra mağazaların başladığını görürsünüz. Hele hele iskele ve çevresinde tüm Türkiye'nin yöresel özelliklerini taşıyan hah, kilim, antika, kuyumcu mağazalarından başkasını göremez olursunuz. Mağazalann önünde de tavla oynayan, gazetelerin ilanlarının son satırına dek okuyan esnafı izlersiniz. Onlar da turist kafilelerini izlerlerken meraklı gözlerle. Turist grupları otobüslere doluyor, Efes'i, Meryem Ana'yı gezecekler. Bazılan 3839 derece sıcağı düşünerek pek gitmek istemiyor. Kalanlann yanına bir kaç kişi yanaşıyor. Turistlere almak istedikleri herhangi bir şey olup olmadığını soruyorlar. Al Sana ne kardeşim. Adam tura gitmek istemiyor. Alışveriş yapacak ne kanşıyorsun? Patronun neden saMın dİye azarlar diye mi korkuyorsun? Kuşadası'nda günde birkaç kez yaşanan olaylardan biri bu. Bu tartışmalar zaman zaman kavgaya dönüşüp rehberin dövülmesine dek varıyor. Sorun yılların çözümlenemeyen sorunu: turistrehberacenteesnaf kavgası... Ege Bölgesi'nin turistik yörelerine Yunan Adalan'ndan günü birlik getirilen turistlerin alışverişi her zaman kavgaya neden olmuş. Yıllar öncesi turist getiren rehbere pay vCrme ile başlayan kavga giderek değişik boyutlara ulaşmış. önce pay alan reh berler bu işin kaymağını yemek için kendileri birleşerek her türlü hediyelik eşya satılan bir büyük mağaza açmışlar. Ve "köşeyi dönme"ye başlamışlar. Bunun üzerine çalıştıkları seyahat acenteleri daha fazla kazanabilmek amacıyla turistik yörelere lüks, büyük mağazalar açmaya ve rehberlerine kendileri ile çalışmaları için "ördeği kendi mağazasına getirmeyi" koşul olarak getirmiş belli bir pay karşılığı. Bu uygulama birkaç mağazayı birden rakipsiz duruma getirmiş. Tur fiyatları... Bundan da en çok etkilenen hiçbir seyahat acentesi veya rehberle ilişkisi olmayan mağazalar olmuş. Geçtiğimiz yıllarda büyük yatırım isteyen halı, deri, kuyumcu mağazaları birer birer iflas etmişler. Yerli esnafın açtığı dükkânlar ise tarlalarından ya YARIN: Bodrum'da mavi aydınlık kararıyor Erdek'in Narlıköyü'nde turizm île birlikte "gelir patlaması" Bundan üçdört yıl öncesine değin, sıradan bir köymüş Narlıköyü. Sonra öyle bir "turizm patlaması" olmuş ki, yıllardır ahırlarda yaşamaya alışmış büyükbaş hayvanlar bile kendilerini bir anda sokakta bulmuş... ALt ACAR Erdek'te "Narhköy" diye bir yer... Pek çoğumuzun adını bile duymadığı bu küçücük köy, Erdek'e gelip de konaklayacak yer bulamayan tatilcılerin, başİarını sokacak yer ararken, raslantı sonucu keşfettikleri bir dinlence yeri. Bundan üç dört yıl öncesine değin sıradan bir köymüş Narlı köyü. Sonra öyle bir turizm patlaması olmuş ki, yıllardır ahırlannda yaşamaya alışmış büyükbaş hayvanlar bile kendilerini bir anda sokakta bulmuş. Tatilcilerin, akın akın geldiğini gören yerli halk, onca zaman geçim kaynağmı oluş turan uğraşını bir kenara bırakıp, daha kârlı bir iş olan pansiyonculuğa yönelmiş. Turizm patlaması sonucu "gelir patiaması"nın tadını alan köylü, yalnız oturduğu yeri değil, ahırları bile allayıp, pullayıp tatilcilere kiraya vermeye başlamış. Köyde hiçbir şey lüks değil. Sahile inen daracık ve engebeli yolların iki yanındaki balkonlara teğet geçiyfcrsunuz. Ya da yolun ortasına uzanıp yatmış bir ineğin, size yol vtrmesini bekliyorsunuz. Köyün lokantaları da. pansiyonları gibi düzenli değil. Masaları, iskemleleri, örtüleri, hiç düzenli değil. Pansiyon kaldığınız evdeki tuvaleti, birkaç aile ortaklaşa kullamyorsunuz. Hatta; bazı tuvaletler, evin içinde bile değil, bahçenin ta öbür ucunda. Üstelik, Narlıköyü'nün rüzgân öylesine "deli deli" esiyor ki, 1520 kilometre ötede Erdek'te yaprak kıpırdamazken, Narlı'nın rüzgân insanı serseme çeviriyor. Köyden, tstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere telefon edebilmek için "yıldınm" üçbeş saat bekliyorsunuz. Ve buna benzer alışık olmadığımız bir dizi örnek... Peki, tüm bu olumsuzluklara karşın, nasıl oluyor da olağanüstü bir turizm patlamasını gercekleştiriyor bu adı, sanı duyulmamış küçücük köy. Üstelik, öylesine bir turizm patlaması ki tatilcilerin ahırlardan dönüşen pansiyonlarda seveseve konaklamaya razı oldukları bir turizm patlaması... Narlıköyü halkı için bu sorunun yanıtını vermek, üç bilinmeyenli bir denklemi çözmek değil. Köylü, tatilciye hizmet verirken, onun neyi beklediğini çok iyi sezmiş ve bunu da kolaylıkla uyguluyor: "Temizlik ve ucuzluk" Sonuçta, tatilciyi memnun ederken, cebini de dolduruyor. "Temizlik ve ucuzluk"tan sözettik. Daha önce hayvanların, şimdi ise insanların konakladığı yerler gerçekten pırıl pırıl. Pansiyon sahipleri, yatak takımlarını üçdört günde bir değiştiriyor, bahçenin ta öbür ucundaki tuvaleti üşenmeden sık sık temizliyor. Lokanta sahibi hizmet verirken son derece titiz, çünkü köyde büyük yetkilere sahip köy muhtarının sürekli denetimi altında. Fiyatlara gelince... Narlıköyü'nde yaygın bir espri var: "köye gelip de, balık ve et yemeye ni döverler". Gerçekten de et ve balık çok ucuz. îstanbul'da kilosunu 800 liraya aldıgınız kıymayı, Narlıköyü'nde 500 liraya alıyorsunuz. Bir tepsi balık (1.52 kilo geliyor ve içinde istavritinden barbunyasına kadar her türlü küçük balık var) 300400 lira arasında. Yine aynı büyüklükte kap içinde iri ve canlı karides 300350 liraya alıcı bekliyor. Ancak, kötü havalarda az sayıda balıkçı denize açıldığmdan, birkaç açıkgöz fiyatları yükseltiyor. Eğer, yemeginizi evde yapmak istemiyor da, dışarıda karnınızı / doyurmak istiyorsanız, bu sorununuzu da çok az bir parayla çözümleyebiliyorsunuz. Her lokantanın girişinde, uzaktan bile kolaylıkla okuyabileceğiniz büyüklükte yazılmış fıyat listeleri var. "Acaba kaça cıkanm?" endişesini yaşamıyorsunuz. lşte, size fiyatlardan birkaç örnek: Çorba 5060 lira, köfte 125 lira, şişkebabı 150 lira, lahmacun 35 lira (ikilahmacHR, bir ayrana 90 lira ödeyip.karnını doyuran çok kişi var.) Köyün en renkli kişilerinden biri de köyün bekçisi Halil Zorlu. Köyde hemen hemen herşey "Halil efendF'den soruluyor. Hovarda erkeklerden, onun deyimiyle "kartlardan" hiç hoşlanmıyor köyün bekçisi. Genç kızlara yan gözle bakanların hemen yanında bitiyor ve uyanyor. Tekrannda ise alıp götürüyor. Köyde elektrik mi kesildi, su mu akmıyor? "Bekçi Halil efendi" anında çözümünü buluyor. Yazdıklarımızın tümünü özetleyecek olursak, Narhköy deniziyle, kumuyla, güneşiyle, temizliği ve ucuz fiyatlarıyla orta gelirlilerin tatil yapabileceği en uygun yerlerden biri. Gazeteciliği futbola benzetirim zaman zaman, Mehmet AN Kışlalı sorar: Doğru söyle Ekmekçi hiç maça gittin mi? Gittim, Beşiktaş Galatasaray maçına gittim! Gazeteciliğin, futbola nesini benzettiğimi söyleyeyim: Bir^ kez, ikisi de takım oyunudur. Paslaşma, anlaşma ister; kişi sel yani şahsi oynamak ikisinde de yanlıştır, eleştirilir. ikisinde de vurkır hoşgörülmez. M. Ali Kışlalı'yla yıllarca birlikte çalıştık; Milliyet'te Abdi ipekçi'nin dergahında, Türk Haberler Ajansı'nda Kadri Kayabal'ın yönetiminde, sonra Kışlalı'nın yıllarını verdiği "Yankı"öa. Kısa süren çalışmalardı bunlar ama tümünde çok şey öğrendim... M. Ali Kışlalı şimdi Hürriyet'te. Bir gün şöyle demiş: Ekmekçi, iyi, hoş ama istemediği haberi yazmaz! Gazeteci istemediği, hoşlanmadığt haberi yazmaz, kovalamaz olur mu? "Böyleyse, bu benim kusurum" diye düşündüm. Günlerce, yazmak için hoşlanmadığım haber aradım durdum! Basın Yasa Tasarısını niye eleştirir dururuz? Basın yasası bizim alanımız da ondan. Onun sınırlan içinde top koşturacağız, paslaşacağız. Geniş bir basın özgürlüğü, çimenli alanıdır basının; engelsiz, çamursuz... Politika da futbol maçına benzer, bizde maç, 6 kasımda. Yarından başlayarak, radyoların, TV'lerin programları bir ölçüde değişiyor; bunlar, siyasal partilerle ilgili haberleri vermeye başlayacaklar; tabii, seçime katılacak partilerle ilgili haberleri, ayrıca hükümet, kamu görevlileri için seçim yasakları başlayacak... Seçimlere katılmamalarına karşın, otuzu doldurmamiş partiler kurulur kurulmaz tüzel kişilik kazandıklarından, belli ki çalışmalarını sürdürecekler. Otuz üyeyi doldurmadan, parti programı dağıtmaları, açılış yapmaları, toplantılar düzenlemeleri olanağı yok. Sezdiğim, bu seçimlere katılamazlarsa, yerel seçimlere hazırlanmayı tasarlıyorlar... Seçimlere girecek partiler için aşamalar var daha; adayların geçici olarak Yüksek Seçim Kurulu'nca açıklanmasından sonra veto edilebilmeleri sözkonusu. Otuz dört ilde örgütlenmek, buralardan aday göstermek var... Seçimlere girdikten sonra da, yurt çapında yüzde 10 barajı, seçim çevresinde de, seçim çevresi barajını aşmak var... 196O'lı yıllardan birindeydi; Cemal Reşit Eyüboğlu'yla cezaevine, tutuklu bir öğretmeni görmeye gidiyorduk. Araba, bir yerde sıkıştı kaldı. Eyüboğlu arabayı geriye alamıyordu. Şcyle dedi: Ekmekçi, benim arabanın geri vitesi yok! Geri vitesi olmayan araba mı olur yahu? Evet yok, hep ileri gitmek zorundayım... Konuşmalarımızda, zaman zaman o günleri anar, gülüşürüz. Bu söz dikkatimi çekmişti. Düşündüm, demokrasimizin de geri vitesi yok muydu ne? Geri gitme olanağı yoktu, hep ileri gitme zorundaydık. O yüzden 6 kasıma giderken, hep bu "geri vitessiz araba"y\ düşünürüm. Halk^e güzel söyler: Yol yürüye yürüye biter! der. Bir de şunu der: Göç yolda düzelir... 1973 yılındaydı, Cumhurbaşkanı bir türlü seçilemiyordu, sonunda iki partinin anlaştığını duydum, Abdi İpekçi de Ankara'ya gelmişti, olayları kovalıyordu. O Milliyet'te, ben Yeni Ortam'daydım. Abdi İpekçi, yeni Cumhurbaşkanı adayını öğrenmiştir diye ödüm kopuyordu. Gazetecilikte atlamak, atlatmak var ya, o nedenle. İki parti AP ile CriP, Korutürk üzerinde anlaşmışlardı ama, bir türlü öğrenemıyorduk. Ertesi sabah, hemen Abdi İpekçi'nin "Durum" yazısırn okudum. En sonu şöyle bitiyordu: " :••!• ">t":' i • A Yeni Cumhurbaşkanı neden bir eski denizci olmasın?. Abdi İpekçi, Korutürk'ü çıtlatıyordu, ancak açıkça yazmıyordu. Sonra, kendisine sordum: Korutürk'ün Cumhurbaşkanı olduğunu öğrenmişsiniz, neden açıkça yazmadınız? • O kadarını da yazmayalım artık! Abdi İpekçi, kuşkusuz yazmayacağına söz vermişti; ama, söz vermemiş de olsa, açıklamazdı. Çünkü, bana anlattığına göre, Cumhurbaşkanı adayının adını yazsa, bir gün içinde, bir gecede oluşacak kulislerin onu da, yani Korutürk'ü de, kına gibi un edip harcayacaklarını düşünürdü. Yazı yazmak mı önemliydi, bir Cumhurbaşkanının seçiminin gerçekleşmesi mi? Abdi İpekçi, bu sorumluiuğu taşıyan kişiydi. Bizim basınımızın ben, bu olgunluğa vardığına inanırım, önemli olan demokrasi... Bir eski politikacı o zaman şöyle demişti: Bir maç yapacağız; bunun için düzgün bir alan gerekir. Cumhurbaşkanını seçmekle, bunu sağlamış oluyoruz... Belediye Başkanları anlatfyor ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Çalıştırma yaşı ve çocukları çalıştırma yasağı": İş Yasasının "Çocukları Çalıştırma Yasagı"na ilişkin 67. maddesi çocukların hangi yaşta çalıştırılabilecekleri konusunda bir kısıtlama getirmemişti. Yasanın bu maddesi her yaştaki çocuğun çalıştınlmasına olanak tanımıştı. Ancak "16 yaşını doldurmamış çocukların, hangi işle olursa olsun gunde 8 saatten fa/la" çahştırılmalan yasaklanmıştı. 2868 sayıh yasa çocukların çalıştırılabilmesi için bir yaij sınırı getirmiştir. "15 yaşından aşagı çocukların çahştırılmalan yasaktır. Ancak, çocukların sağlık ve gelişmelerine, okul veya mesleki eğitim ve mesleğe yöneltme programlarına devamlarına yahut öğrenimden faydalanma kabiliyetlerine zarar vermeyecek nitelik(eki hafif işlerde 13 yaşını doldurmuş çocukların çahştırılmalan münvkündür. Okula gidenlerin iş saatleri, okul saatlerine engel olmayacak sekilde duzenlenir ve ders saalleri 7.5 saallik sürenin içinde sayılır." Yasa boylece her yaşa açık olan yaş sınırını 13 yaşını doldurmuş çocukların ealışabileeeği, onun altındaki çocukların çalıştırılamayacağı biçiminde çizmiştir. Bu maddenin ongöıduğu yasaklara uymayan "işveren veya vekili hakkında kırkbeşbin liradan iki yiiz yinni beş bin liraya kadar ağır para cezası" verilecektir. Bu yasaklara uymayan "işveren veya vekili hakkında" eski uygulama "1.500 liradan az olmamak üzere ağır para ce/ası" olarak saptanmıştı. Onder: Amacımız esnafı pazar ağasından kurtarmak ANKARA, (Cumhuriyet Biirosu) Ankara Belediye Başkanı Süleyman Önder, semt pazarlarının kademeli olarak kaldırılması ve bunlardan doğan sakıncalara ilişkin sorulan yanıtlarken, iki konunun birbirine karıştırıldığını ve o nedenle de getirmek istedikleri yararlı uygulamaların gözardı edildiğini bildirdi. Süleyman önder, Ankara'da pazar yerlerinin düzenlenmesine ilişkin bir yönetmelik hazırladıklarını ve pazar esnafına gerçek sayılannı bildirebilmeleri için 26 eylüle kadar bir aylık süre verdiklerini kaydettikten sonra şöyle devam etti: "60 bin kişi filan diye kıyameti kopanyoriar ama, («receksiniz bu süre içinde gereek sayılannı bildiremiyecekler. Kzim tahminimiz Uç bin civarmda. Pazar esnafının sayısı belirlendikten sonra bir kurul önünde, kayıtlı esnaf için ad çekimi yapılacak ve bu çekimde herkes şansına göre, bcMiyenin kuracağı pazarlarda yer sahibi olacak." Belediye Başkanı'nın verdiği bilgiye göre, ikinci konu pazar esnafının yakınmalan. Yurttaşın manavlarla karşı karşıya bırakılacağı yolundaki iddiaların yanlış olduğunu, tam aksine, Ankaralıları belediyenin kuracağı pazarlarda çeşitli kolaylıklara kavuşturacaklarını bildiren Süleyman Önder "Kimsenin ekmeğine mani olmuyoruz, amacımız pazar esnafını pazar ağalarının elinden kurtarmaktır" dedi. Ankara'daki 36 pazar yerinden dördünde yeni uygulamayı başlattıklannı bildiren önder, kuracakları yerleşik pazar yerlerinde yurttaşların eti, balığı, tavuğu, sütü, yumurtayı, sebze ve meyveyi hemen hemen günlük tazeliğinde ve pazar fiyatına bulacaklarını kaydettikten sonra şunlan söyledi: "Ayrancı dışındaki pazar yerlerinde iki katlı oto parklar olacak ve arabasıyla gelenler bu otoparktan aldıkları fişi, (eğer pazar esnafını razı edebilirsek) esnafa verdiklerinde fiş para yerine geçecek. Biz bu uygulamada kararlıyız ve mutlaka yapacağız." Pazarlara gelen sebze ve meyvenin, hale girmesi zorunluluğunun getirilmesinden sonra fiyatların yükseldiği konusundaki soruyu da yanıtlayan Belediye Başkanı, bu konuda 80 sayıh Haller Yasası'nı uygulamaktan başka bir şey yapmadığını, bunu yapmadığı takdirde suçlu duruma düşeceğini bildirdi. "Haller Yasası, belediye sınırlan içine giren sebze ve meyvenin mutlaka hale girmesini ve fiyatın orada teşekkül etmesini emreder" diyen Süleyman önder, yasanın kâr oranmı komisyoncu, kooperatif ve üretici arasında pay ettiğini bildirdi. Başkanın verdiği bilgiye göre komisyoncu, satış üzerinden %7 kâr; belediye ise %3 rüsum alıyor. Ankara Belediye Başkanı Süleyman önder sözlerini şöyle tamamladı: "Ankara Hali'ne gelen sebze ve meyvenin her gecen gün azaldığını biliyor musunuz? Bunun sebebi şudur: Pazar agaları malı doğrudan doğruya üreticiden alıp, pazara getiriyor ve orada esnafa dağıtıyor. Böylece komisyoncu, rüsum ve perakendeci payı ağanın cebine girmiş oluyor. Yılda 100 milyon lira kaybım var benim bu yüzden. Bu kaybı elbette çıkarmalıyım." Çetiner E5'i güzefleştîrenlere teşekkür ediyor ANKARA, (UBA) Içişleri Bakanı Selahattin Çetiner, E5 karayolunun güzelleştirilmesi çalışmalarında uzun mesafeler alındığını söyledi. E5 karayolunun AnkaraIstanbul arası bölümünün güzelleştirilmesi için yapılan çalışmaları yerinde görmek üzere, ilgili bakanhk temsilcileri ile yaptığı denetimleri tamamlayan Içişleri Bakanı Selahattin Çetiner, Ankara'ya döndü. Çetiner, denetleme gezisi ile ilgili olarak bugün yaptığı açıklamada güzelleştirme faaliyetlerinde olumlu yardımları olan ilgili bakanlıklara, bu kampanyayı destekleyen vatandaşlara, vali ve kaymakamlara teşekkür ettiğini bildirdi. Içişleri Bakanı Selahattin Çetiner denetleme gezisi ile ilgili olarak şunları söyledi: "26 Şubat 1983 tarihinde E5 karayolunun EdirneAnkara bölümünün çevresinin düzenlenmesi ve güzelleştirilmesi faaliyetine girişilmiştir. Mart ve mayıs aylarında kısa vadede yapılan işler ilgili bakanlıkların temsilcileri ile beraber denetlenmiştir. Bugün de 6 aylık dönemi kapsayan orta vadede yapılan işler, tçişleri, Bayındırlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıklannın üst düzey yöneticileri başkanlığtnca tertip edilen heyetler tarafından bu güzelleştirme faaliyetlerinin son durumu denetlenmiş ve uzak mesafelerin katedildiği memnuniyetle müşahade edilmiştir. Bu arada, memnuniyet verici gelişmeler yanında yapüması gereken yeni faaliyetlerin de olduğu tesbit edilmiştir. Bu denetimlerden amaç, giizel Türkiyemize yaraşır yol güzergahlarını temin ile vatandaşlanmıza en iyi, en temiz ve gttzel görUnümlü benzin istasyonlarından benzin almalannı sağlamaktır." MARH HOTEL47 500 •oonuM T.WT OTEL yarımpansıyon FITMİVE 36500 VEFATLAR İÇİN Yurtiçi, Yurtdışı, cenaze nakledilir. Cenaze ilaçlama, malzeme, tabut, bütün işlemler hassasiyet ve süratle yapılır. fcfıır "Güzelliğe Giivencedir" FETHİYE'DE BİR HAFTA SeKEniB OTEL 23500 "Hızlı" bir Sekreter arıyoruz. 146 78 75 veya 141 43 63 numarah leîefonlardan randevu alınmasını rica ederiz. DATÇA . AKTUR VILLALARI 55000 4 Kı$ı Tel.: 147 20 06 140 68 86 tşletmede ayrıca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ilanlarından hizmet bedeli alınmaz, acı günlerinizi paylaşır, günün her saatinde emrinizdeyiz. İSLÂM CENAZE İŞLERİ Mutlu Motel 12.600 YP MeriMotel 24.150 YP CannAotel 12.600 YP SunKamp 8.750 YP Berlin Motel 9.450 YP Seketur Motel 18.200 YP Oda Kah. Tam Pans. ve Tur fiyatları İçin görUjme adresi İ2mlr Cd. Moda Işhanı. A Bl. Kat: 1 No: 105 Kızılay/Ank. 1 / 95 25 • 18 46 41 8 T ATİ L ÇEK1 ve T AKS1TLE ODEME 10 Gun 9 Gtct Her Cunu Kuın Harekcl Fıydildrımıu ozel otobtıs « • Ikramlar i Rehberınız t Servıs v« Vergıter dahıldır IIA* "arbaroi Bulvarı U l Be^ktaş tsı 1*110741618226 İ612281 Kadıkoy Aber.tuj 3 37 t>l 0? A ORHAN TÜZÜN Levent, Güvercin Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok. D. 7 Saat: 913 Tel:164 57 25 Randevu alınması rica olunur. DİŞ TABİBİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle