Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER na inanılması da bundandır. Bunun dışında, fiyatı doğru olarak saptanamayan sanat yapıtının satışım, piyasadaki sistem dalgalarma bırakmak kalır ki, bu da kolleksiyoncunun bir bakıma akıl almaz diye nitelendirebilecek olan oldukça karmaşık işini ortaya çıkanr. Toplanan yapıtlar, kime, ne zaman, kaça satılacaktır? İşte burada varsıl sınıfların övünme tutkusu belirir karşımızda. Adam milyonlar döküp, konağının ya da şatosunun duvarlarını resimlerle süslemiş, yok mu ya! Ama buraya değin söylediklerimizden, sanat yapıtının yalnızca satış fiyatının değil, sanatça değerinin de bulunamayacağı gibi bir yaklaşım çıktı ortaya. Bu tılsımlı mal hangi ölçülere göre saygınlaşıyor? Sanat tarihi bize, h?.yranhğımızı sürekli ayakta tutan başyapıtların listesini verdiğine göre, demek bunların değeri, sadece piyasa isteminden çıkmış değildir, kültürel bir süreçten kaynaklanmaktadır. Şöyle bir gerilere doğru giderek bu kültürel sürecin kimi niteliklerini bulabiliriz belki. Yontma taş döneminin insanı, besin toplayıcı ve avcı idi, mağarada otururdu. Duvar resmi, mağara sanatçısının ürünüdür. Ispanya'da Altamira, Fransa'da Lascaux mağaraları duvarlarını süsleyen yabanıl av hayvanı resimlerinin altında sanatçının imzasını aramak elbette kimsenin aklından geçmez, bugün folk sanatı dediğimiz türden adsız ve ortak ürünlerdir bunlar; duvarlara yapıldığı için elden ele geçmez ve satışı da sözkonusu değildir. Hep büyücülük denir ya, ben o resimleri yapanlann dtipedüz sanatçı olarak adlandırılmalarından yanayımdır. Sanat her zaman büyü öğesini taşır. Demek burada resim, an bir gereksemedir, o kadar. Mağara insanı bizden daha yakındı resme, kuşku onu bizden daha iyi anlıyordu. Ama biz, bugünkü fiyat politikamızı mağara döneminden kaynaklandıramayacağız. Biraz daha yaklaşahm günümüze. Günümüzden aşağı yukarı on bin yıl önce başlamış ve bin yıl içinde oluşmuş tanm uygarhğının ressamı, başlangıç döneminin resmi, değişik süreçler gösterir. Totemlerin tannlara dönüşmesi ile tapınaklar çıkmıştır ortaya artık ve tarım uygarlığı döneminde, tıpkı mağara ressamı gibi, tapınağın duvarlannı resimler ve bunların altına adını yazmaz. Değer kollektiftir. Ancak, bu uygarlığın sonuna doğru çıkmıştır adı sanı belli sanatçı ve onu artık toplumu değil, bir kıral, bir prens çalıştırmaktadır ve tapınak resimlerinin yanında, bu kırallann, prenslerin resimleri de görülmeye başlar. Ama burada da resmin paraca değerinin saptanması sözkonusu değildir. Prens, ressammı gezindirmektedir, o kadar. Halk, sanatçısından uzak düşmüş olmakla birlikte, gene de karşılaşır onunla tapınakta, hayranhğmı belirtir, övünür. Demek sanat yapıtı, hâlâ kamunun değerlendirmesi ile saygınlaşmaktadır. Sanayi uygarlığının başlaması ile, (bundan aşağı yukarı üçyüz yıl öncesi), resmin bir satış malı, bir "meta" olması gibi, gerçekten çok şaşırtıcı bir olayla karşılaşıyoruz. İşte, resim piyasası ortaya çıktı, istem öğesi işlemeye başladı ve ressam bir işçinin işverene bağlı duruma gelmesi gibi, varsıl ahcının eline bakar oldu. Elbet yoksulluk, açlık da böylece sökün etti ressam için. Resimlerinin ne büyük paralara satıldığını göremeden aç acına ölmüş ressamların öyküsü bu döneme bağhdır. Dönemin sonuna değin (çağımızın içinde), sanatçı, yapıtlannın milyonlar ettiğini şaşkınlık içinde görür. Sanayici, kentsoylu, kolleksiyonu evine getirmiştir artık, çünkü bu tılsımlı malın değerinin zamanla artacağını sezmiştir. Ama bu olay, varsıllar arasında sanat beğenisinin oluştuğunu göstermez gene de, "Benim olsun!" tutkusudur burada egemen olan ve sanat, kamuca ancak uzaktan izlenebilir duruma gelmiştir. Türk kentsoylusunun, geç de olsa, türlü niyetlerle de olsa, bu gelişime ayak uydurmaya kalkmasında yadırganacak bir yan var mı? Kestirip atılamaz. Ancak bu dönemin de sonunun geldiğini gösteren belirtiler yok değil. Endüstri döneminin kapanmakta olduğunu haber veren düşünürler var, Alvin Tofler gibi. Yarının ekonomisi, aile ve kültür biçimi nasıl olacak? Bizi, söylense inanılmaz değişikliklerin beklediği yüzde yüz. İşte onun için, sanayileşmeye daha yeni girişen ülkemizin taze kentsoylusunu çok cesur bulduğu belirttim yazımın başında. Gelecekte ne biçime gireceğini bilmediğimiz evimizi şimdiden müzeleştirmeye kalkmak gözüpeklik değil midir? Halkm artık göremeyeceği bu resimler tıkılı kaldıkları yerde değer yitirmezler mi? Ama sanat yapıtının nasıl değerlendirilmesi gerektiğini bulabildik mi? Sanmıyorum. Gene uğraşırız yeni ölçüler bulmak için. 8 TEMMUZ1983 Saııatııı Değeri MELİH CEVDET ANDAY Gogol'ün "Bir Evlenme" adlı oyununun kişilerinden biri, Rus milletinin çok cesur olduğu kanısındadır. Nedenmiş? Baksanıza, yapı işçileri, iskekler kurup, inşaatlarda dördüncü, beşinci katlara kadar çıkıyorlarmış korkmadan. Resim satış piyasamızdaki yüksek fiyatların hikâyesini dinledikçe, ben de zenginlerimizin gözüpekliğini övme heveslerine kapılıyorum ama, bu alışverişlerde ne gibi alt hesaplar döndüğünü bilemediğim için pek ses çıkaramıyorum. Bizim kentsoylu, epey gecikerek de olsa, sanata merak sarıp, yüksek paralar ödeyerek resim topluyorsa, bundan ötürü alkışlanmalı değil midir? Ressamlanmız bu duruma sevinmiyorlar mı sanki? Şikâyetçi kim? Bir örnek vereyim... Her sayısım ilgi ile okuduğum Sanat Çevresi dergisinin Haziran sayısında Hamit Kınaytürk "Resimlere Değer Biçme" adlı yazısına, "Türk resim piyasası son günlerde doruk noktasma ulaştı. Yavaş yavaş onbinlerin yerini yüzbinler, yüzbinlerin yerini de milyonlar almaya başladı" diyerek girdikten sonra, resim piyasasınm resirnden anlamayan kişiler elinde günü gününe uymayan inişçıkışlar göstermesinden ve asıl önemlisi, sorumsuz kişilerin biçtikleri fiyatlarla resmi kurumlann değerlendirilmeleri arasında büyük ayrımlar bulunmasından yakınıyor. Hatta bu tür ayrımlar aynı kurumun iki ayrı temsilcisi arasında bile görülebiliyormuş. Dahası var; ressamdan, galeri sahibinden daha çok sayıda zerine bakmaktan hoşlanılırdı. bir fiyat saptama kadrosu oluş Gerçi buna resim sevgisi değil muş ortaklıkta, onlar bilir bil de, doğa sevgisi demek daha mez yükseltiyorlarmış resim fi doğru olur, ama doğa yoluyla da yatlarını... Bunun sonu nereye olsa, dolaylı bir biçimde resme vardığı için, gene de sanata gösvanrmış! Bunları söylüyor işte Hamit terilen ilgi sayılmalıdır. Portre Kınaytürk ve kaygısını belirti yaptırmak ise, özellikle kadınlar yor. Yanhş anlamadımsa, yete için, aynada kendini beğenmeye neksiz, sanattan anlamaz kişiler benzetilebilir, güzeHiğin gösterilelindeki bu oynak piyasada, de mesi. Ama bütün bunlar bir tabğersiz bir yeni resim çok pahah lonun paraca değerini saptamak ya satılabildiği gibi, bu sanata için elimize bir ölçü vermeye yetyaşammı adamış nice ustalarm mez. Bilindiği gibi, bir malın, diyeyapıtları da güme gidiyormuş... Demek konu, dönüp dolaşıp, bir lim bir metrelik bir dokuma beresmin gerçek değerinin saptan zin değerini bulmak için, işyeri ması sorununa bağlanıyor. Bu işi sahibi, ham maddeye ödediği parayı, işçiye verdiği gündeliği, kimler, nasıl yapacaklar? Yukanda örneğini verdiğirn araç gereçlerin aşınma payını hetürden yakınmalan ve özellikle sap eder ve toplamın, eğer o bİF sanat yapıtına değer biçilmesi metrelik bez bir saatte dokunkonusundaki eleştirileri başka muş ise, saat başına düşen mikarkadaşlarımdan da dinlediğim tarını fiyat olarak saptar. lşgüoluyor. Iş bununla da bitmiyor; cünün artı değeridir onu bu zahyüksek piyasa da şaşkına çeviri metlere girmeye iten. Ama bir yor kimi sanatçılarımızı. Bir res resim için böylesi bir değer biçsam arkadaştm, oldukça yüksek me, elbette söz konusu edilemebir fıyatla sattığı bir tablosu için, yecektir. Ortaya bir tablo çıkar"Adam neden verdi o parayı, mak, belli bir işçiliği ve belli bir anlayamadım" demişti bana. masrafı gerektirir gerçi, ama Neden verecek, hoşlanmış o res bunların toplanıp saat başına minden ya da senin beğenilen bir düşen miktarını ayırmakla bir ressam olduğunu duymuş da on sanat yapıtının satış fiyatını buldan. Okumuş kişi, sanattan an maya kalkışılmaz hiç de. Çünkü ladığını göstermek ister, biraz da yaratma sürecinde zaman ögesiparası varsa, arada bir kıyar pa nin yeri önemli değildir ve şöyle raya. Resimden anlamak başka ya da böyle, biçilecek herhangi bir iştir, bir resmi sevip sevme bir fıyatın, yaratma gücünü yemektir insanlar arasında yaygm niden sağlayıp sağlamayacağı biolan tutum. Bizde bu tutum, ya linemez. Bundan ötürü, sanat kın zamanlara dek, benzemek yapıtının paraca tam karşıhğım benzetmek temeline dayanırdı; bulmaktan vazgeçilmiştir. Sadiyelim bir doğa parçasının ben natçmm aç kalmayı göze aldığı PENCERE Mimar?.. Maliye Bakanı Sayın Adnan Başer Kafaoğlu ile Anavatan Partisini kuran Sayın Turgut Özal "24 Ocak Kararlan"üzer\ne tartışıyorlar. Kafaoğlu diyor ki: . * 24 Ocak karariannın mimarı Turgut Özal değildir; bu işi biz hazırladık; ama ben Turgut Özal'ı uygulayıcı diye zamanın Saş • bakanına önerdim. Özal diyor ki: Bu işin mimarı benim; Sayın Maliye Bakanı biraz istirahat etsin; anlaşılan çok yorulmuş. Günlerden beri büyük başında "algülüm ver gülüm" yöntemiyle bu konuya yer veriliyor. • Geçenlerde sözünü ettiğim bir kitap var. Adı: "24 Ocak Bir Dönemin Perde Arkası" Yazarı: Emin Çölaşan. Bu kitap her yurttaşın okuması gereken önemdedir; ve bir polis romanı gibi kolayca okunacak türdendir. Sayın Kafaoğlu' ile Sayın Özal'ın da Emin Çölaşan'ın kitabını incelemelerinde sayısız yarar var. • İşte bu kitabın (Milliyet Yâyınfarı 1983 birinci baskısı) 136'ıncı sayfasından bir alıntı yapıyorum. 24 Ocak gecesi "önlemler paket/"nin en büyük bölümünü zamanın Bakanlar Kurulu onaylamıştır. Hükümet üyeleri gece (sabaha karşı) saat 2'de dağılıyorlar. Herkes evine gidiyor. Ama Turgut Özal ne yapıyor? Bu sorunun yanıtını kitaptan aktaralım: "Bakanlar Kurulundan çıkan Özal, uykulu gözleriyle Müsteşar Yardımcısı Hasan Celâl Güzel'i çağırdı: "Gel bakalım Hasan eve gitmeden önce yapılacak bir önemli işimiz daha var." ikisi birlikte, Başbakanlıkla aynı binada olan Dışişleri Bakanlığına geçtiler. Turgut Özal, nöbetçi memurlan bularak Bakanlığın gizli şifre odasını açtırdı ve orada kısa bir yazı yazdı. Sonra teleks operatörünü çağınp: "Al, bunu geç" dedi. Özal'ın İngilizce olarak yazdığı metin hemen teleksle Vaşington'a geçildi: "Mr. Larosiere ve Mr. Woodward'ın dikkatlerine... Hükümeti^ miz bu akşam yaptığı toplantıda, ana esasları üzerinde dahi önce IMF ile mutabık kaldığımız ekonomik istikrar programını • « kabul etmistir. Bakanlar Kurulu toplantısı varın da deyam edecek ve bazı fiyat ayarlamaları daha kabul edilecektir. Bu durumda iş, almayı umduğumuz dış yardıma kalmakta ve konunun çabuklaştırılması gerekmektedir. Önümüzdeki günlerde ' ayrıntılı görüşmeler yapacağımızı umuyorum. Bilginize... Turgut özal" \ • Şimdi biliyorum çoğu kişi inanamıyacak: :, :Yok canım.. İlk akla gelen bu deyimdir. ^ Doğrusunu isterseniz ben de inanamadım. IMF dayattığı için 24 Ocak Kararları'nın alındığı bilinmeyen birşey değil kuşkusuz; ama, hükümet çalışmaları daha tamamlanmadan sabaha karşı IMF Başkanı Bay Larosiere ile Türkiye görevlisi Bay Woodwards'a gizlice "müjde"nin verilmesi de inanılır gibi değil... "24 Ocak Kararları'nın mimarı kim?" sorusunun yanıtı açıktır? Böylesine büyük bir "eser" tek kişinin olabilir mi? Uluslararası bir niteliği var "24^ Ocak Kararları"nlr\f%Af: bu işin hem 1 finansmâ'nıni yaprnış, hyıVİ pVbje mimarı vetköntfol mühendisl olarak işlevini sürdürmüştür. Ya Turgut Özal? Ha o mu? Böyle büyük işlerde elbette çeşitli memurlar, görevliler çalışacaktır; Turgut Özal da onlardan birisidir. ARADA BİR Prof. Dr. RAUF NASUHOĞLU SAĞLIK YÖNETEN ERDAL ATABEK Zorunlu Bir Yanıt Tiryakilere sigara yerine burun damlası tngitiz ve İsveçli uzmanlaraan oluşan 4 kişilik bir araştırma grubu, nikotinli bir damla geliştirdi. Damlada, tütünün içerdiği, kanser yapan maddeler bulunmuyor, ama "nikotin uyansı" sağlanabiliyor. Sigara tiryaküerinin yakın bir zamanda bir burun damlası ile bu ahşkanhklarından vazgeçecekleri açıklanmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, nikotinli bir burun damlası, sigara tiryaküerinin alışkanlıklarını, sigara içmenin yarattığı tehlikeler olmadan karşılayabilmektedir. tngiliz ve İsveçli uzmanlardan oluşan dört kişilik bir araştırma gTubu, nikotinli bir damla geliştirmişlerdir. Bu nikotinli damlada, tütünün içinde bulunan ve kanser yaptığı bilinen maddelerBütün kısır kadınların yüzde 50'sinden fazlasmda hormon dengesizliği olduğu bilinmektedir. Bunun düzeltilmesi için uygulanacak basit bir metod, böyle kadmlara üretken olma şansı vermektedir. Londra'daki Middleseks Hastanesi'ndeki bir grup doktor, kısırlığın tedavisinde yüzde 90 basarı sağlamışlardır. Uygulanan metod, kadınm koltuk altına yerleştirilen sigara büyüklüğünde bir pompadır. Bu pompa, her 90 dakikada bir, çok az miktarda gonadotropin hormonu vermektedir. Bu hormon, normal kadmlarda beyin tarafından doğal olarak salgılanmaktadır. Şimdiye kadar 30 vak'anın başan ile tedavi edildiği, sistemir yüzde 100 başan sağlayacak biçimde geliştirilebileceği açıklanmıştır. Pompa sistemi ile, bedenin doğal sistemi harekete geçirilmektedir. Kadına üretkenlik hormonu verilecek yerde, üretkenlik hormonunun salgılanmasını sağlayacak hormon verilmektedir. Uzmanlar, bu sistemi, ultrason ile yumurtlamayı kontrol etme ile birleştirmeyi amaçlamaktadırlar. KARACtCER KANSERİNE KARŞI SAVAŞTA YENİ BtR UMUT Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), yeni geliştirilen bir aşının karaciğer kanserlerinin yüzde 80'ini önleyebileceğini ve en az 200.000 kişinin yaşamının kurtarılabileceğini açıklamaktadır. Yaşamın ilk yıllarında Hepatit B virüsü ile hastalanan kişilerin diğer insanlara oranla karaciğer kanserine yakalanma şanssızlığının 200 kat daha fazla olduğu açıklanmaktadır. Dünyadaki bebeklerin Hepatit B'ye karşı aşılanması durumunda karaciğer kanserinin beşte dört oranında azalacağı tahmin edilmektedir. Hepatit B'ye karşı aşı vardır. Ancak bu aşı pahalıdır, gelişmekte olan ülkelerin enfeksiyonun yaygm olduğu yörelerinde bulunmamaktadır. Aşı maliyetini düsürecek yeni .yöntemler aşıyı yaygınlaştıracaktır. Cumhuriyet'te 18 Mart 1983'te çıkan "Üniversitede Yeni Düzen" başlıklı yazımla ilgili olarak Ankara Fen Fakültesi Dekanı Prof. Karol'un aynı yerde 8 Haziran 1983 günü bir açıklaması yayınlandı. Yazımın konusu Üniversite Yasası'nm getirdiği yönetim biçiminin özellikle kimi yöneticiler elinde üniversitelere verdiği zararı ortaya koymaktı. Ama Sayın Dekan açıklamasında bu konuyu gözardı ederek benimle ilgili öznel değerlendirmeler ileri sürüyor; beni görevimi yapmamakla suçluyor. Oysa Özerk Üniversiteler Yasaları'nda birimlerin ve kişilerin akademik etkinlikleri, yıllık raporlarına dayanılarak fakülte kurullarında her yıl değerlendirilir, oylanır ve yetersiz görülenler için gerekli işlemler yapılır. Sayın Karol bu fırsatları bir kez bile kullanmadığı halde şimdi bir takım iddialarla ortaya çıkması kendisine özgü bir çelişkidir. , Bununla birlikte kendtmden söz etmek gibi sevimsiz bir işe zorlanmış oluyorum. ökuyııcularımdan özür dileyerek istatistiksel birkaç bilgi vereceğim: Batı dergilerinde ve yurtiçinde pfıdört bilimsel çahşma ve 10'u aşkm ders kitabı yayınladım. İkisi doğrudan üçü yönettiğim projeler içinde beş doktora ve sayısız yüksek lisans tezi yönettim. Dünya Atom Enerjisi Ajansı'ndan 20 milyon TL aşkın değerde bir proje ile üç araştırma laboratuvarını, Ford Vakfı'ndan 10 milyon TL aşkın bir proje i'e tüm öğrenci laboratuvarlarını donattım. Bu hesabı burada özür dileyerek kesiyorum. Asıl tartışma konusu yeni yasa uygulaması ile fakülteden ayrılan ve çıkarılan öğretim üye ve yardımcıları ile ilgili çelişkili sayılardır. Bu öğretim yılı başından beri Fen Fakültesi'nden yaş sınırı ile emekli olanlar dışında, ayrılan öğretim üyesi ve doktoralı yardımcı sayısı 18, kendi isteği ile ya da istemeden nakledilenler sayısı 27, ataması yenilenmeyerek çıkarılanların sayısı 11 'dir. Toplamı 56 eder. Rotasyondaki öğretim üyesi geçici de olsa ana kurumu güçten düşürür. Fen Fakültesi'nde rotasyona çıkanların sayısı 22 olduğıma göre eksilenlerin sayısı 78'e ulaşıyor. Böylece Fen Fakültesi nin akademik gücü % 39 oranında düşmüştür. Bu düşüş küçünsenebilir mi? den hıçbiri bulunmamaktadır. Buna karsın. damla, sigara tiryakilerine alıştıkları "nikotin uyarı»ınr' sağlamaktadır. ÜRETKENLtCl DURDIJRUP BAŞLATMAK MÜMKÜN OLABİLECEK Ureme sistemi içinde etkin bir rolü olan hormonların ayrıntılı çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalar sırasında hormon salgısını durdurmayı denerken, aynı zamanda üretkenliği de arttırabilecek bir yöntem geliştirümiştir. Tuz ahşkanhğı yeni boyutlara ulaştı Londra'da yapılan bir konferansta, tuz alışkanlığının tehlikeli boyutlara ulaştığı açıklandı. Beslenme Profesörü Arnold Bender, Ingiltere gibi ülkelerde insanların günde ortalama 10 gram tuz yeme alışkanlığına geldiğini bildirdi. Bu ortalamamn çok tuzlu yiyen kişilerde günde 30 grama kadar çıktığını söyledi. Prof. Bender, insanların günde 34 gram tuz gereksinmesi olduğunu da açıkladı. Günde yarım gram tuz ile beden sağlığının açıkladı. sürdürülebileceğini belirten proAlınan tuzun üçte biri, doğal fesör, günde ortalama 10 gram olarak besinlerde bulunmaktatuz alınmasının aşırı olduğunu .dır. Bu miktar tuz, bedenin fizyolojik gereksinmeleri için yeterlidir. Diğer üçte bir ise, yemek yapılırken damak zevki için katılmaktadır. Son üçte bir ise, sofrada yiyeceklere katılmaktadır. Doktorlar, Batı ülkelerinde gerektiğinden çok fazla tuz alınmasından endişe etmektedirler. Tuzla bağlantılı olduğu bilinen tansiyon yüksekliğı, böbrek hastahkları, dokularm su tutmasından dolayı şişmanlık, kadınların adet öncesi ruhsal dengesizlikleri gibi çeşitli hastalıklar bilinmektedir. Bu nedenlerle daha az tuzun yaran üzerinde durulmaktadır. TEK SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK D.AĞITIM MÜESSESE MÜDÜRLÜCÜ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 11 mart 1983 günü ve 164/05634/2904 sayılı müsaadelerine dayanarak Tarabya, Kireçburnu ve Ömürtepe semtlerinin bir bölümünde 110 Volt olan şebeke gerilimi 22 temmuz 1983 tarihinde 220 Volt'a çevrileceğinden bu işlem sırasında can ve mal emniyetinin korunması ve işin aksatılmadan gerçekleştirilebilmesi için aşağıda belirtilen hususlara uyulması abonelerimizden önemlc rica olunur. 1 Gerilim değişecek abonelerimizin tümüne tebligat yapılmış ve sayaçları 220 Volt'luk sayaçlarla değiştirilmiştir. Ancak herhangi bir yanbşlığa meydan vermemek amacıyla gerilimi değiştirilecek abonelerin elektriği 1819 temmuz 1983 günleri saat 10.00'da ve 20.00'de 10'ar dakika süre ile kesilecek kontrol yapılacaktır. Bu kontrol kesintilerinde cereyanı kesildiği halde daha önce sayaçları değiştirilmemiş bulunan Tarabya sahil yolu, Sardunya, Şalcıkır, Bostan, Defnedalı sokaklan Kireçburnu Cad. Böğürtlen, Kalıpçı Hüseyin, Haziran, ömürtepe, Arabayolu Mühendis Hüseyin, Direkli, Bayır sokaklan, Rasathane, Raif Bey ve Şirket Caddeleri'ndeki abonelerimizin Çağlayan Şebeke Müdürlüğü'ne şahsen başvurmaları gerekmektedir. • Z Gerilim değişikliğinden bir gün önce 21 temmuz 1983 günü TRT kanalı ile son bir hatırlatma yapılacaktır. 22 temmuz 1983 günü saat 09.00'dan itibaren abonelerimizin gerekli hazırhkları yapmalar: cihaz ve tesisatlarını değiştirmeleri için elektriği kesilecek ve ayni gün 13.00 15.00 arası 220 Volt olarak tekrar verilecektir. Bu itibarla abonelerimizin 22 temmuz 1983 günü saat 13.00'e kadar daha önce kendilerine tebliğ edilen hazırlıklannı tamamlamış olmaları gereklidir. Aksi takdirde elektriğin 220 Volt olarak tekrar verilmesinden doğabilecek kaza ve hasarlardan Müessesemiz sorumlu olmayacaktır. 3 Yapılacak işler hakkında herhangi bir tereddüt hasıl olduğu taktirde Çağlayan Şebeke Müdürlüğü'ne başvurulmalıdır. (Basın: 20686) Gelelim atamaları yenilenmeyen 6'sı doktoralı, biri doçentlik sınavını vermiş, dördü doktorada son aşamaya gelmiş 11 genç fencininsorununa: Bunlardan iki jeolog, Doç. Güler Taner, Dr. Akın Taner, açtıkları davalardan biri olumlu spnuçlanmış ama henüz kurumca uygulanmamış, öteki ise YÖK araya girdiği için boş oturmakta olduğu üniversiteden görevine dönmüş, ama kendisine iş verilmemiştir. 11 'lerden doktorasını yazım aşamasına getirmiş olan genç jeolog Erdal Şenöz Diyarbakır'da bir köprü sondajında çalışırken nehre düşerek yaşamını yitirmiştir. Şimdi eşine ve çocuğuna bakacak kimsesi yok. Bu kör raslantı olsun Sayın Dekanın içini sızlatmaz mı? 11 'lerden iki kimyacı bu arada doçentlik sınavlarını verdi. Böylece üc doçent ve dört yardımcı doçent ve daha kimbilir niceleri iş beklerken YOK Ingiltere'lerden öğretim üyesi arıyor. Bu öğretim yılı başından beri 30 kadar memur ayrılmak için fakülteye başvurmuş; 20 kadarı ayrılmış, ötekiler izin bekliyor. Bunların bir nedeni olmak gerekmez mi? Sayılardaki yanılgıların bir örneği de fizik bölümü ile ilgili. Yazıda geçen ders yılı bu bölümde 21 öğretim üyesi ve yardımcısı vardı deniyor. Geçen yıl ben oradaydım; tam 23 kişiydik. Bu yıl ise 17 kişi var diyor. Yanlıs, nisan başında fizik bölümünde tam 12 kişi kalmıştık. % 50kayıp öğrenci kontenjanlan artarken öğretici sayısındaki düşme yüzünden geçen yıl haftada 6 saat olan öğrenci laboratuvarları bu dönemde onbeş günde 3 saate düşürülmüş. Araştırma laboratuvarlarının çoğu da bu laboratuvar için hiç uzmanlığı olmayan deneyimsiz yardımcıların elinde. Sayın Dekanın yazısında aynen "öğretim elemanı sayısı 200'ü aşan fakültemizde 11 elemanın yönetime yakın olmadığı için uzaklaştırıldığtnı söylemek gruplaşma yaratmaya yöneliktir ve devletimize faydası olmayan zararlı bir bölücülük çabasıdır" denilmektedir. Bu gruplaşma, bölücülük nitelemeleri ülkemizde özellikle içinde bulunduğumuz koşullarda çok duyarlı olduğumuz suçlamalardır. İnsanları böyle suçlamalarla yıldırmaya çalışmak kendisinin pek çok kullandığı bir bölücüğün dik âlâsıdır. Kanserin daha da erken tanısı mümkün olabilecek Yakın bir tarihte, kanserin bazı türlerinin hücreler anormalleşmeden önce tanısının mümkün olabileceği bildirilınektedir. Yeni bir teknikle, kansere yol açabilecek hücrelerin ayrılması mümkün olmaktadır. Kanser oluşturmaya yatkın hücreler, asıl genetik maddeleri olan DNA'nın asite karşı duyarhhkları ile ayrılabilmektedir. DNA asitle karşılaştığı zaman bazı aldehit grupları asiti almakta, bunlar mor renge dönüşmektedir. Bu gelişim uzun süredir bilinmekteydi, ancak yeni olan ve Londralı araştırmacılann ortaya koyduklan, kansere dönüşebilecek hücrelerin normal hücrelere oranla iki ya da üç kat daha fazla boya alabilmesidir. Başarının sırrı, bu hücrelerin ne kadar boya alabildiğini saptayacak bir yöntem geliştirilmesine bağlıdır. Işıklı bir sistem, boyanan hücrelerin cekirdeklerini taramakta, anormal ölçüde boya alan çekirdek sayısı bilgisayar kayıtlarına alınmaktadır. Bu yarı otomatik test, çok sayıda örneğin incelenmesini kolaylaştırmakta, dolayısiyle ekonomik bir halk sağlığı taramasına olanak vermekteaır. Böyle hücrelerin her zaman kanser oluşturup oluşturmadığı henüz aydınlanmış değildir. Bu sorunun yanıtını, klinik incelemeler verecektir. Ancak, yeni yöntemin kanserin "gerçek erken tanısı"nda önemli bir adım olduğunda kuşku yoktur. (Bilgiler Ingiltere Tip Bülteninden alınmıştır.) İSTANBUL 12. İCRA MEMURLUĞU'NDAN İLÂNEN TEBLİGAT 1983/1435 Alacaklı: Hasan Giriüigil vekili Avukat H. Nurhan Malkoç Sirkeci Büyük Postane karjısı Hekim Çıkmazı Ara Han Kat: 1 No: 101. Borçlu: Zühre Güregen Halâskârgazi Caddesi No: 339/6 Şişli. Borç miktarı: 235.565.OOTL. alacak mukavele gereği kira toplamı ve yakıt giderleri 1982 ekimkasımaralık ve 1983 ocak aylarına ait kiraların ödenmesi için adresinize ilâmsız ödeme emri gönderilmişse de bilâ leblığ iade edilmiş, yapılan zabıta tahkikatile de adresiniz meçhul kaldığından Tebligat Kanunu'na göre ödeme emrinin gazetede ilânen tebtigine karar verilmiştir. tşbu ödeme emrinin ilânı tarihinden itibaren 27 gün içinde borcu ve takip masraflarını ödemeniz (Teminat vermeniz) borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklının takibat icrası hakkında bir itirazımz varsa senet altındaki imza size ait değilse yine bu 27 gün içinde aynca ve açıkça bildirmeniz aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır sayılacağı imzayı reddettiğiniz takdirde merci önünde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız buna uymazsanız vaki itirazınızın muvakkaten kaldınlacağı senet veya borca itirazınızı yazılı veya sözlü olarak lçra Dairesi'ne 27 gün içinde bildirmediğiniz takdirde ayni müddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulunmanız aksi halde hapisle tazyik olunacağınız hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle cezalandınlacağmız borcu ödemez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceği takibe itiraz etuğiniz takdirde itirazla birlikte tebliğ giderlerini ödemeniz aksi takdirde itiraz etmemiş sayüacağımz ihtar ve ilân olunur. 10.5.1983 (Basın: 7714) İSTANBUL 12. İCRA MEMURLUĞU'NDAN İLÂNEN TEBLİGAT 1983/2455 Alacaklı: Hasan Giriüigil vekili Avukat H. Nurhan Malkoç Sirkeci Büyük Postane karşısı Hekim Çıkmazı Ara Han Kat: 1 No: 101 tstanbul. Borçlu: Zühre Güregen Halâskârgazi Cad. 339/6 Şişli. Borç miktarı: Masrafsız 50.000.00 TL. şubat ayı kirası 10.4.1982 tarihli kira mukavelesine göre hakkınızda 30 günlük ödemeli ihtarlı ödeme emri adresinize gönderilmişse de tebligat bilâ tebliğ iade edilmiştir. Yapılan zabıta tahkikatile de adresinizde olmadığınız tespit edildiğinden Tebligat Kanunu'na göre ödeme emrinin gazete ile ilânen tebliğine karar verilmiştir. Yukanda yazılı borcu ve masraflan işbu ödeme emrinin ilânı tarihinden itibaren 50 gün içinde ödemeniz yine borcun bir kısmını veya tamamına veya alacaklının takibine karşı bir itirazınız varsa yine bu ödeme emrinin ilânı tarihinden itibaren 27 gün içinde açıkça ve sebeplerile birlikte icra l.K.'nunun 62. maddesine göre dilekçe ile veya sözlü olarak lcra Dairesi'ne bildirmeniz kira aktini ve sözleşmedeki imzanızın kesin ve açık olarak reddettmediğiniz takdirde akdi kabul etmiş sayılacağınız yukandaki süreler içinde borcu ödemeniz veya itiraz etmezseniz alacaklının tetkik merciinden tahliyesini istiyebileceği ve kesinleşen kira alacağından dolayı haciz talep edebileceği ihtar ve ilân olunur. 5.7.1983 (Basın: 7713) ANTALYA AKSl) BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN Belediyemizce AksuAntalya arası yolcu taşınması ve şehir içi yolcu taşımacıhğında kullanılmak üzere minibüs tipinde 1 adet otobüs'ün ihalesi 27 TEMMUZ 1983 günü saat 11.00'de kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konacaktır. İşin tahmini bedeli toplam 4.450.000. TL. olup, geçici teminat 143500. TL.'dır. Katılacak şirketler kanunen zorunlu belgeleri ibraz etmek zorundadır. tstekliler teklif mektuplarını en geç ihale günü saat 10.00'a kadar Komisyon Başkanhğı'na teslim edeceklerdir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. (Basın: 21048) İLAN SAĞLIK VE SOSYAL YARÜIM BAKANLIĞININ DUYURUSU Bakanhğımıza bağlı sağlık kuruluşlarının diştabibi ihtiyacını karşılamak ve kura ile atama yapılmak üzere 657 sayılı Devlet Metnurları Kanunu'nun 36. maddesinin 3. bölümüne göre Sağlık Hizmetleri sınıfına açrktan diştabibi alınacaktır. Alınacak pcsonelden istenilen belgelcr aşağıya çıkarılmışttr İSTE.NİLEN BELGELER: 1. Tayin i^teğine dair dilskce. 2. Mezuniyet belgesi 3. 6 adet (4.5x6) ebatında fotoğrat. 4. Nufus cuzdanı sureti 5. Saghk raporu ve aşı kağıdı (Hükümet Tabibliğinden) 6. tkametgah ilmuhaberi 7. Savcılıktan mahkumiyeti olmadığına dair belge. 8. Askerlikle ilişiği olmadığına dair belge (erkekler için) NOT: Müracaatlar 15.7.1983 ile 12.8.1983 laıılıleri arasında şahsen veya posta ile yapılacaktn. Basın 21091 İLAN İZMİR TELEFON BAŞMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Başmüdürlüğümüz ihtiyacı için 1.250.000 adet Telefon Tahsilat Faturası kapalı yazılı teklif alma suretiyle bastırılacaktır. 2 Bu işe ait geçici teminat 93.750. lira olup, şartnamesi 200. lira bedelle Başmüdürlüğümüz veznesinden temin edilebilir. 3 İhalesi 19.7.1983 günü saat 15.00'de Komisyon huzurunda yapılacaktır. 4 Teşekkülümüz 2490 sayılı kanuna tabi olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. 5 Postada vaki gecikmeler dikkate a!ınma7. 6 Tamamlayıcı bilgi 25 24 72 veya '.4 J9 40,' 11 47 numarah telefondan alınabilir. (Basın: 20638 1. 2724) BALIKESİR İCRA TETKİK MERCİİ HAKİMLİĞİ'NDEN 1983/10776 Balıkesir ili Ağır Sanayi Dereboyu Cad. No: 3'de ikamet cden hurdacıhk yapan Mustafa Yıldınm tarafından teklif edilen konkordato muafık görülerek borçluya 9.5.1983 tarihinden başlamak üzere iki aylık mühlet verilmiştir. Bu hususta itirazları olan alacaklıların ilan tarihinden yedi gun içinde istida ile hakimliğimize müracat edebilecekleri l.l.K.'nün 288. maddesi uyarınca ilân olunur. 9.5.1983 (Basın: 21047) İSTANBUL PAKET MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Elde kalmış paketlerin 25.7.1983 pazartesi günü saat 10.(X)'da Tophane'deki Paket Posta Müdürlüğü binasında açık artırma suretiyle satışlannın yapılacağı ilân olunur. (Basın: 20411)