27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TMMUZ 1983 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/U Hedefleri siyasi bîrlik <zak Tersanesi'nde inşa edi" gemi 28 temmuz cuma gü'izenlenen bir törenle deniiirilecek. Aynca inşa edileItı geminin de omurgası kıkonulacak. Törenlere t üyeleri Oramiral Tümer rgeneral Celasun da katıla İzlenimler (Baştarafi 1. Sayfada) uis stili döşenmiş odalarıyla bir tarih anıtı gibi üç katlı bir bina. Lozan anlaşmasına giden yol, 1922 kasımı ile 1923 temmuzu arasında orada aşılmış. Le Chateau d'Ouchy'i kiiçük bir meydanltk Hotel d'Angleterre'den ayınyor. Bu otelde ünlü Ingiliz şairi Lord Byron, "Chillon Mahpusu" adlı kitabım yazmış. Şimdi burada Papaz Karnusyan ve ekibi kahyor. Hotel d'Angleterre'in az ötesinde görkemli bir tarihi bina, altı katlı Le Beau Rivage yükseliyor. Geniş bahçeler içinde çiçek tarhları ile çevrelenmis: Burası Ismet Inönü'nün Lozan ikametgâhı. Görüşmelerin bir kısmı da burada cereyan etmişti. Şimdi sabah Türkiyesaatiyle ll'den 14'e, öğleden sonra 16'dan 19'a Ermeni delegeler Lozan anlaşmasıyla hesaplaşma çalısmalanm burada yapıyorlar. Le Beau Rivage koridorlarmda ve üç otel çevresindeki sokaklar ve küçük meydanlıklarda yaşlı Ermeni delegelerle karştlaştığımızda ayak üstii ve Türkçe söyleşiler yapabiliyoruz. Kimisi Ortaköy'ün bugünkü durumunu soruyor. Boğaz Köprüsü'nün ayaklannın oradan yükseldiğini öğrenince şaşırıyor. Bir başkası hatırladığı Van'ı anlahyor. Genç delegeler öyle değil. Onlar kravat ve takım elbise de giymiyorlar. Üzerinde tişörtler, şortlar, eşofman altları, Adidas ayakkabıları, pazularını açıkta bırakan kısa kollu gömlekleriyle yaşlı Ermeni delegelerle giyimde çeliştikleri gibi tavırda dafarklılar. Bizi sert ve acımasız gözlerle stizüyorlar. Karşıhklı kuşkulu nazarlarla Leman gölü kıyısının gevşek ortammda gerilimi karşıhklı ayakta tutuyoruz Dikerdem: Neden (Baştarafi 1. Sayfada) suçtan tutuklu bir sanık ile tutuksuz 27 sanık katıldı. Genel Başkan Dikerdem'in geçen oturumda 43. sayfada kaldığı savunmasını okumaya başladığı sırada salona avukatlar Ergin Cinmen, Bahri Bayram Belen ve tnd Örnek girdiler. Ancak mahkeme 3 avukatın salona girmesinden sonra "Duruşma başladıktan sonra gelerek, dunışmanm nezahatını bozduklan" gerekçesiyle salondan çıkanlmalanna karar verdi. Dikerdem savunmasının son bölümünde emparyalizme, faşizme, militarizme ve şovenizme karşı olduğunu belirtti ve "Emperyalizme neden karşı çıküklannı yargı önttnde acıklamak zonında bırakıldığı için eza duydugunu" bildirerek şunları söyledi: "Çünkü Türk Kurtuluş Hareketi'nin emperyalizme karşı madum uluslann 20. yüzyılda ilk başkaldırma eylemlerinin simgesi olduğu btttün dünyaca biHnmektedir. Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti'nin. 60. yıldönUmttnde antiemperyalist olmakla suçlanmak ve antiemperyalizmi, komünizm propagandası sayanlara rastlamak cidden hazindir." Dikerdem, tam bağımsızlık ve bağlantısızhk akımlarının emperyalizmin antitezi sayıldığını, tam bağımsızhğın, siyasal bağımsızlığın ekonomik ve kültürel bağımsızhkla tamamlanması demek olduğunu belirterek savunmasım şöyle sürdürdü: "Ulusal ekonomileri başka devletkre bagJı olan ülkelerin siyasal bağımsızlığı biçimsel kalmaya mahkumdur, zira sosyal yaşamı beluieyecek, halkın kalkınma ve ilerlemesini sağlayacak karar mekanizmalan yabancı devietlerin denetiminde oldukça, o Ulkeler iç ve dış politikalannı kendi özgtir iradeleriyle tayin edemezler." Banş Derneği'mn emperyalizme karşı ulusal bağımsızlığı, faşizme karşı da demokrasiyi savunduğunu öne sürenDikerdem, "Ancak dernegin hiçbir faaUyetinde ve benim hiçbir konuşmamda komünizm savumılması, hatta komünizm ile kapitalizm kıyaslanması yapılmamıştır" dedi. Dikerdem dernegin, kendilerinin karşı çıktığı militarizrrrin, toplumun ve toplumsal yaşamın askerleştirildiğı ortaro olduğunu belirterek, militarizm ve şovenizm konusunda şunları söyledi: "Bizim karşı çıktıgunız militarizm, savaşlann kaçuulmaz olduğu, uluslararası eşitlik olma(Jlfeı, sürekli olarak birbirinin digerine üstünlük saglama mücadelesinin haklılıgı, bu mücadelenin eninde sonunda savaşla çözüleceği yolundaki anlayış, bir başka deyişle, saldırganlıgın doğal ve meşnı bir olguya indirgenmesidir. Biz şovenizme de karşıyız. Çünkü şovenizm, ulusal topluluklann birbirierine göre genel konumlannı eşitlik gözeterek ele almaz ve uluslar arasında bir hiyerarşi kurarak kendi ulusunu sıralamamn donığuna koyar." Dikerdem. Askeri Savcı'nın esas hakkındaki görüşünde derneği, hem MarksistLeninist anlamda barışı savunmakla, hem de mületi parçalayıp bölmek amacında olmakla suçladığına değinerek, bu iki iddia arasında çelişki olduğunu ileri sürdü. Dikerdem, Barış Derneği'nin dünya banşını, "Dogu ve Baü bloklannın birbirine üstünlük saglamak ya da aralannda dehşet dengesi kurmak girişimlerinin insanhgı feiakete sürükleyecegine" inanarak, savunduklannı belirtti. Barış Derneği'nin "paravan örgüt" olmakla suçlandığını hatırlatan Dikerdem, barışın, tıpkı özgurlük, halklar arasında kardeşlik gibi yüce bir ülkü olduğunu anlatmaya çahştıklarını, ideolojik ayrıhklann barış cephesinde birleşmeye engel olmayacağını, savaşın ırk, din, ulus, sımf farkı gözetmeksizin tüm insanları etkilediğini vurguladıklanru söyledi. Dikerdem, Nazım Hikmet'in 76. yüdönümü nedeniyle bir gece düzenlediklerini ve bu nedenle suçlandıklarına da değinerek şöyle dedi: "Çagunızın en büyük ozanlanndan biri olduğu bütün dünyaca kabul edilen, aynı zamanda yılmaz bir banş gönüllüsü olan Nazım Hikmet i anmanın ülkemizdeki barışseverlerin ve Türkiye Banş Derneği'nin görevi olduğiına ve onun siyasi bir suçtan mahkum edilmiş olmasının, banş mücadelesindeki yerini unutmanın, adım anmaktan çekinmenin mazereti olmayacagına inanıyorum. Aksini düşünmek kendimizi inkâr etmek ve faraza siyasi bir nedenle mahkumiyete uğradığımız takdirde gelecek kuşaklann banş davasına eğer varsa hizmetimizi anmaktan korkmalannı haklı görmek demek olurdu." Kıbrıs konusuna da değinen Dikerdem, Dernegin eşit haklara sahip iki toplumdan oluşan egemen, bağımsız, bağlantısız bir Kıbrıs Devleti formülünü en geçerli yol olarak kabul ettiğini ve bu formülün ulusal çıkarlanrmza uygun olduğuna inandıklarını söyledi. Dikerdem, bölücülük suçlamasını da reddederek, banş hareketinin bölücü değil, birleştirici olduğunu belirtti ve "Banş Derneği yeni tüzüğünde ulusal banş hareketini, Türk halkının Kurtuluş Savaşı'nı zafere götüren Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin kararlanna dayandırmak suretiyle Milli Misak'a bağIdığını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde kanıtlamıştır" dedi. Dikerdem, yazılı savunmasının sonuç bölümünde 37 yıl devlet hizmetinde bulunduktan sonra köşesine çekihneye hak kazanmış bir kişi olarak barış hareketine bütün benhğiyle sanldığını ve Türk aydınının dünyada adil ve sürekli bir barışın gerçekleşmesi yolunda verilen uğraşlara neden katılmasının gerekli olduğunu anlatmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi: "Mahkemenizden şahsun için aynca bir isteğim yoktur. Ancak, iddia makamuun Banş Derneği'nin kapatılması yolundaki istemini reddetmenizi ve böylece ülkemizin adil ve kalıcı bir dünya banşına bağlılığının resmi demeçlerde yer alan basit bir klişeden ibaret olmayıp kamu vicdanına malolmuş yüce bir ülkü olduğunu tarih önünde tescil ve dünyaya ilan etmenizi talep ediyonım." Bu arada Dikerdem'in öğle yemeği için savunmasına ara verileceği sırada sözalan sanıklardan Reha İsvan, savunması sırasında, boğazı rahatsız olduğu için su yerine termos içinde getirdiği ıhlamuru içmek istediğini belirtti. tsvan bu konuda görevlilerin kendisine, mahkemeden izin ahnmadığı takdirde buna izin verilmeyecegini söylediklerini bildirerek, mahkemenin savunma sırasında ıhlamur içebilmesi için bir karar vermesini istedi. Mahkeme Reha tsvan'ın bu istemini kabul ederek, savunma sırasında kendi getirdiği ıhlamuru içebilmesine karar verdi. ö t e yandan, bir süre önce Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesince tahliye edilen sanık Nurettin Yıfmaz, öğle tatili sırasında diğer sanıklann dışarıya çıktıklarını, ancak kendisine izin verilmediğini söyledi. Duruşma yargıcı ise, Nurettin Yılmaz'ın bu sözleri üzerine kendisinin duruşma sonunda mevcutlu olarak Diyarbakır'a gönderileceğini, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nün kendisini aradığını belirtti. Bu arada BBC'den gelen ve Banş Derneği davasını filme çekmek isteyen üç yabancı basın mensubuna da izin verilmedi. Dernek Genel Başkam Mahmut Şerafettin Dikerdem'in savunması bittikten sonra Istanbul eski Milli Eğitim Müdür Yardımcılarmdan Reba Isvan'ın savunmasına geçildi. tsvan, 52 sayfalık savunmasını okumaya başlarken duruşmarun başından beri bu davanın neden açıldığını ve nasıl açılabildiğini anlayamadığını belirtti. Deliller okunurken kendi fiiliyle ilgili bir suç kanıtı çıkmadığını bildiren İsvan "Bizim olmadığımız şeylere benzetildiğimiz ve yapmadığımız şeyleri yaptığımız varsayılarak, benzetme usulü ile yargılandığımız kaygısı uyandıran belgeler okundu, sorular soruldu ama somut hiçbir tlelil ortaya konmadı" dedi. tsvan 1980 yılının nisan ayında devletin Banş Derneği'nden şikayeti olmadığına, aynı yıl Eylül ayında faaliyetinin beğenilmediği konusunda bir uyarıda bulunulmadığına değinerek özetle şunları söyledi: "Istanbul'da, devleti temsil eden vali aynı vali. Asker, sivil güvenlik yetkililerinde önemli bir değişiklik yok. Ama bakıyonız birden dernegin Ulegal olduğuna karar veriliyor. Yani 1979'da devletin yasalar gereği ve sıkıyönetim uygulaması sırasında ak dediğine aynı devlet 1980 yılında kara diyor. 1980 Nisan ayında devlet izniyle sıkıyönetim gözetiminde yapılan dernek kongresinde aklanan ben, 1981 şubatına kadar dernegin sürdürdüğü legal ya da illegal hangi işlemleri, eylemlerinden ötürü olduğu belirtilmeksizin tutuklanıyorum. thtilal çıkartma hazırlığı içinde bir Ulegal dernek yöneticisi olduğum izlenimi var ama bu izlenimler bugüne kadar rivayetten öte bir nitelik kazanamadı." tsvan'ın yazılı savunmasını 15. sayfaya kadar okumasından sonra sözalan Avukat Turgut Kazan, duruşmaya katılan sanıkların uzak yerlerden geldiklerini, bu nedenle de duruşmanın haftada bir gün, ya da iki gün üst üste yapılmasmı istedi. Kazan'ın bu isteğini reddeden mahkeme, dernek genel başkam Mahmut Şerafettin Dikerdem'in savunması sırasında savcıya hakaret ve tehditte bulunduğu bazı yabancı şahısların mahkemeye telkin, tavsiye ve ültimaton mahiyetindeki mektubunu duruşmada naklettiği gerekçeleriyle hakkında suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. Mahkeme, Dikerdem hakkında yasal işlemin yapılması için 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanhğına suç ihbarının bildirilmesine karar verdi. Mahkeme aynca, sanıklardan Nurettin Yılmaz'ın duruşma sonunda iade edilmesinin tstanbul Emniyet Müdürlüğünce istendiğini, bu yüzden kendisini getiren emniyet görevlisine teslim edilmesini de kararlaştırdı. Duruşma, Reha lsvan'ın yazılı savunmasını 16. sayfadan itibaren okumak üzere 25 temmuz pazartesi günü saat 10'a ertelendi. lize indirilecek ıri hemşerilik iye 'de görev süresi biten FeF Almanya Cumhurtyetl ts•jl Başkonsolosu Dr. Felhc Gaerte'ye htanbul Valili• fahri hemşehrilik ünvanı 1i. 'gân ve Küçükyalı 'da serink için denize giren Mehmet r ile Muhittin Aygün yüzme ediklerinden boğularak ölr . Bayv'ın cesedi buhmama dşi boğuldu merika i Piyango biletinin numaraieğistirerek, Gatatasaray Liönünde seyyar milli piyanayittği yapan tsmail Peşen '• 10 bin üra ahnak isteyen Zeya Kaya, yakalanarak gözalalındı. landırıcıhk tarafi 1. Sayfada) erinin de kullanılacağı tatbiar izleyecek. Honduras kuveriyle işbirliği içinde gerçekirilen bu tatbikatlar sırasmgeçtiğimiz yıl olduğu gibi, D helikopterlerinin Hondubirliklerini Nikaragua sınmtaşıması bekleniyor. avunma Bakanhğı kaynaklan bunalınun daha da büyüîi halinde Nikaragua'nın deien abluka altına alınmasının vasının vaDilacağı manevralan sözetmesine karşıhk " a b " fıkri tartışmah. Tüm siyagözlemciler, bu türden bir abanın öncelikle batıdan değil, \a kıyılanndan gerçekleştiri;ğinc dikkat çekiyor. Nikaraı'nın başlıca takviye yolunun ba üzerinden ülkenin doğu kıı olduğu belirtiliyor. [nternational Herald Tribune Eetesinin bildirdiğine göre, JD Savunma Bakanı Caspar einberger, Nikaragua'ya kar5İr ablukamn çok büytik çapaskeri kuvvet gerektireceğini lirterek abluka fikrine itıraz niş durumda. Savunma Banlığı içinde geniş bir kesim, şarıh bir ablukamn dünyamn şka bölgelerindeki ABD kuvtlerinin Orta Amerika'ya bağımasını gerektirdiğini savunak karşı çıkıyor. Gazetenin bildirdiğine göre, :agan yönetimi, Nikaragua'ıki karşı devrimcilere yardım rdürülürken bir yandan da Junalım anında kullanılmak :ere" Honduras'a ABD asketeçhizat yığınağı yapılmasına u"ar verdi. Nikaragua Devlet Başkam aniel Ortega'nın, El Salvador'ı savaşan taraflara silah yardıının kesilmesi, bölge ülkelerin ve ABD'nin katılacağı gö»şmelerin düzenlenmesi, bölgein içişlerine müdahale edilmelesi ve "ekonomik saldırganlı»" son verilmesi maddelerinden luşan barış önerileri ABD yöetimi tarafından "ihtiyatlı bir Imserlikle" karşılandı. Başkan Agan'm önceki akşamki kojinasında önerilerın olumlu lduğunu söylemesine karşıhk, leyazSaray'ınbir açıklamasında nerilerin "yetersiz kaldığı" beırtildi. faşnak: Orly Vaştarafi 1. Sayfada) 'tarüşmasız ve ciddi bir şekilde" iddetle kınadı. Papazyan'a göre böylesi eyemlerin Fransa topraklanna taşnası anlamhdır. Böylece ASA.A'nın Fransız hükümetiyle bir 'Modus Vıvendı"ye(karşıhkh 'saldırmazlık paktı") ulaşmak çin yaptığı görüşmelerin başarıızlığa uğradığı anlaşılmaktadır. iu son gelişme ASALA'nm yeli ve genel bir siyasi istikrarsızık politikasını şekillendirmeye öneldiğini de ortaya koymaktalır. Papazyan'ın deyişiyle "Bu;ün başlıca potansiyeli Suriye'le bulunan ASALA'nın açıkça iovyetler Birliği'nin koilanna lüştüğü görülmektedir." Papazyan aynca "elinde buunan malumata göre" ASA.A'nın beyni ya da yöneticisi Vgop Agopyan'm samldığı gibi ,eçen temmuzda Beyrut'ta ölnediğini, Mihran Mihranyan dı ile yaşadığını açıkladı. Papazyan bu arada, Taşnak lareketinin "Ermeni soykınmı Idalet Komandosu" gibi yeralı örgütleriyle de hiçbir ilişkisilin bulunmadığını söylemesine ağmen "özellikle Tiirk devletllin temsildlerine yönelik şiddet ylemlerinin arkasında belli bir tıantık ve tutarlıhk olduğunu" la sözlerine eklemeyi unutmadı. Bu arada, "Ermeni Meselesiıi Savunma Komitesi"nin (Cotıite de Defense de la Cause Arenıenne) temsilcisi Ara Knkorj n ise Ermeni sonınuna çözünun "uzun dönemde bağımsızığa" dönüşmesinin Türkiye'nin zınlıklara tanıyacağı özerkliken geçtiğini açıkladı. Bu arada, Irıkoryan, "Ermeni sonınuna ransız ve uluslararası basm stiunlannı açmalıdır. Böylece lünya kamuoyu bu meseleyi salece şiddet eylemleri yolu ile öğenmiş olmaz" dedi. (Baştarafi I. Sayfada) "Yahudi soykınmı" arasında paralellik kurarak, "ABD ve Avrupa'da pek çok kişinin henüz bu soykınmdan (Ermeni soykınmından) haberi yok" dedi. Richardot, sürdürülen terör eylemlerinin dünya kamuoyunu olumsuz etkilediğini belirterek, bu tip eylemlerin Batıda " i ü d " karşılandığmı söyledi. Konuşması tartışmalara yolaçan Ermeni yazar, "patlıyan her bomba Ermeni davasına atılmış birçeltmedir. Terör eylemleri Ennenileri, dünya kamuoyuna terörist gençlere sahip çıkan sonımsuz bir topluluk olarak tanıtacakbr." dedi. Papaz Karnusyan ise, "Ermenilerin bir Anavatana kavuşmak için tek vücut halinde (bağımsızlık savaşmı kastederek) tek bir mücadele vermelerini" istedi. Karnusyan konuşmasının sonunda, toplantıya katılan delegelerin ayağa kalkarak "Genç Ermeni tutuklulan için" bîr dakikalık saygı duruşunda bulunmalanm istedi. Bu arada dün gece TSI 22 sıralannda kongrenin yapıldığı ve Türk gazetecilerin de kaldığı Le Beau Rivage otelinin alt salonunda sahipsiz bir valiz bulunması üzerine sabotaj ihtimali üzerinde duran lsviçre polisi oteli bir süre bosalttı. Le Beau Rivage Oteli'nin önü Rolls Royce, Bentley, son model spor Mercedes'lerle dolu. Değişik yabancı plakalar taşıyan bu otomobiller, toplantıya katılanlann hayli zengin Ermeni işadamları olduğunu belgeliyor. Aslında toplantı Papaz Karnusyan'ın umduğu sayıdan daha az bir delege topluluğuyla toplanıyor: Karnusyan 30 ülkeden 200 delegenin katılacağını bildirmişti. Oysa Dünya Ermeni Kongresi olarak ilân edilen toplantıya katılan brmeniler'in sayısı 50'yi geçmiyor. Gelenler, yol ve otel ücretlerini kendileri karşıhyorlar. Kongre'de Taşnak, Hınçak ve Ramgavar gibi temsil niteliği bulunan geleneksel Ermeni siyasal partilerinin hiçbiri temsil edilmediği gibi, ASALA da yok. Toplantıya katılanlarASALA'nın kongrenin ulusıararası basında yarattığı Ermeni propagandasından da faydalanarak kendilerine rakip bir kuruluşun ortaya çıkmasını felce uğratmak amacıyla bugünlerde bir eyleme girişmesinden endişe ediyorlar. Eylemin Lozan'da yapılabilecefiine pek ihtimal verilmemekle oirükte, aday olarak Londra'nın ismi kulislerde fısıldanıyor. Kongre bugünkli lsviçre baanında (Le Matin Iribune gazetesi) manşette "Lozan'da Ermeni Kongresi" üst başhğı altmda "hgisizlik ve lerorizm Arasında" başlığıyla çıktı. Başlığın altında Karnusyan'm bir fotoğrafı da yer ahyordu. "tlgisizlik"ten kasıt, Ermeni siyasi partilerinin katılmaması. "Terorizm"den kasıt ise kongrenin ASALA dışında ve geleneksel Ermeni siyasi partilerine alternatif olarak üçüncü bir yol önerisiyle uluslararası arenaya çıkma iddiası. Papaz Karnusyan, bir yandan Lozan Anlaşması'nm geçerliliğine o anlaşmanın hazırlandığı salonlarda düzenlediği kongre ile meydan okumaya kalkarken, bir yandan da Türkiye|ye, diyaloga girişilecek Ermeni liderinin kendisi olduğu izlenimini vermeye çalışıyor. Bunu, şiddeti kınayarak ve soruna siyasi ve diplomatik araçlarla diyalog yoluyla çözüm bulmaya çabştığını söyleyerek yapmak istiyor. Ancak Türkiye"ye tehdit savurmaktan da geri kalmıyor. Basma verdiği demeçte, "Eğer bu yol da tıkanırsa ortada Ermeni davasını sttriiklemek için ASALA'nın eylemlerinden başka bir yol kalmayacağını" bildirdi. ASALA'dan ürkmesine karşıhk kapılan ona da kapatmıyor, geleneksel Ermeni siyasi partileri için kullandığı ağır suçlamaları ASALA'ya asla yöneltmiyor, eğer katılmak isterlerse Kongre'nin ASALA militanlarına da açık olduğunu belirtiyor. Zaten kendisi tıpkı baş müttefiki Ara Tbranyan gibi uzun bir süre ASALA'nın lsviçre"deki "avukathğını" Ustlenmiş olmakla tanınıyor. Lozan'daki Dünya Ermeni Kongresi Ermeniler arası iç siyasi çekişmeleri olanca çıplaklığıyla sergilediği gibi, bir yandan da Türkiye'ye karşı bir uluslararası seferberlîk haline dönüştürülmeye çahşılıyor. Kongre'nin gündeminde yann serbest tartışma var. Serbest tartışmaya lsviçre"deki PKK ("Apocular"), Kawa gibi ayrüıkcı Kürt örgütîerinin temsilcıleriyle bir zamanlar Barzaninin Avrupa temsilcisi olan tsviçre uyruklu Lozanh ünlü avukat Ismet Şerif Vanlı'nm katılması bekleniyor. Aynca Kıbrıs Rum yönetiminin Cenevre'deki BM eski temsilcisi de sözkonusu oturumda okunmak Üzere bir mesaj gönderdi. Toplantıyı düzenleyenler Eritre Kurtuluş Cephesi temsilcileriyle Filistinlilerin de serbest tartışma oturumuna getirilmesine çalışıyorlar. Böylece Müslüman kökenli kurtuluş hareketlerinin dahi Ermeni davası yanında ve Türkiye'ye karşı olduğu izlenimini vermeyi düşünüyorlar. Toplantı pazar günü Ermeni Diyasporasmı temsil edecek bir örgüt yapısımn kararlaştınlması, deklarasyon, kararlar ve sürekli organların seçiminden son ra Protestan Papazı James Karnusyan'm kapanış konuşmasıyla sona erecek. Lozan'da toplanan kongre, "tkinci Dünya Ermeni Kongresi" adım taşıyor. Yine Karnusyan tarafından 1979 yılında Paris'de düzenlenen "Birinci Kongre"yc 400 delege katılmıştı. UĞUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) GOZLEM Orly'deki (Baştarafi 1. Sayfada) sıra olaya adı kanşan ve Ohannes Semerci'nin eşi Eliza Karataş Semerci, Fransız uyruklu olduklannı sandığunız Antuan Askoyan ile Rubk Avenisyan Saldozi de tutuldandılar. Bunlann yanısıra Semerci ailesinden Ayda Semerci ile Mari Claud Pluteau Aşkoyan, Bedros Halepliyan, Ohannes Katanasyan ve Avenis Katanasyan isimU Ermeniler hakkmda da adli Ukibat açüması kararlaştınldı. Bunlardan Ayda Semerci de ne yazık TC. uyrukludur. Tutuklular arasında, Semerci ailesinden TC. uyruklu Hambarsun Semerci ile Murat Semerci de bulunmaktadır. Hambarsun Semerci 48 yasındadır ve Paris'te 24 Rne Chapon'da kunduracı dükkânı vardır. Murat Semerci, Hambarsun Semerci'nin oğludur ve o da babası gibi knnduracılık yapmaktadır. Murat Semerci, Fransa'da siyasi multeci olarak vasamaktadır." 22'St TC. UYRUKLU Paris Büyükelçisi Adnan Bulak TSİ 17.30'da Fransa Içişleri Bakanhğı Müsteşan ile bir görüşme yaptı. Yaklaşık bir saat süren görüşmeden sonra Adnan Bulak kendisini telefonla arayan Cumhuriyet muhabirine şu bilgileri verdi: "Fransa tçişleri Müsteşan De uzun uzun konuştum. Bize olayın nasıl geliştigi hakkında bilgileri tekrarUdılar. Bu bilgiler şimdiye kadar edindiğimiz bilgilere çok yaklaşık. Asıl merakımız, olaya adı kanşan TC. uyruklu olanlann kimlikleriydi. Toplam 22 Türk vatandaşı Ermeni'nin adlannın olaya kanştıgını öfrendik. Ancak bunlann isimlerini henttz bize vermedüer. Ancak en kısa sürede bu isimlerin verileceği konusunda söz verdiler." Bulak, bir soru üzerine TC. uyruklu Ermenilerin iadesi için henüz bir talepte bulunulmadığını, ancak isimlerin belli olmasından sonra bu talepte bulunulmasının beklendiğini kaydetti. Bulak, Ankara ile sürekli temas halinde olduğunu ve aldığı tüm bilgileri en kısa zamanda Ankara'ya ilettiğini sözlerine ekledi. Olayda ağır yaralanan ve önceki gece tedavi edilmekte olduğu hastanede yaşamını yitiren Fransız kadın Jacqueline Kirchner'in patlamada yaşamını yitiren Beraard Kirchner'in annesi olduğu belirtildi. Dışişleri Bakanhğı, Fransa hükümetinden Orly Havaalanı katliamı samkları arasında adları açıklanan Türk pasaportu taşıyan Ermeni asıllı 11 Türk'ün iadesini istedi. ASALA'NIN TEHDÎDİ Tahran'daki Fransız Haber Ajansı AFP'nin bürosuna telefon eden bir kişi ASALA adına konuştuğunu belirterek şunları söyledi: "Fransız hükümeüni uyanyonız. Bu uyannın yayınlanmasmdan sonra şartsız olarak örgütttmiizün biitttn sempatizanlan serbest bırakılmazsa btttün Fransa ve Dünya'mn dört yanında kan dökeceğiz." Bu ASALA'nm Fransa'ya yönelik ikinci tehdidi oldu. Dışişleri Bakanhğı sözcü vekili Kaya Toperi dün düzenlediği haftalık basın toplantısında, bir soru Üzerine, adları Orly olayına karışan Ermenilerden sınırdışı edilmek üzere serbest bırakılanların "Türkiye'ye iadelerinin gerektigini" söyledi. Toperi, Orly saldınsına karşıhk olarak Türklerin 5 Ermeniyi öldürdükleri iddiasıyla ilgili bir soruya karşıhk vevirken bu iddiaların tümüyle "gerçekdışı" olduğunu söyledi ve "bunu aklı selim sahibi herkesin anlaması gerektiği"ni belirtti. FKATNSIZ GAZETELERİ Fransa'da yayınlanan günlük gazeteler dünkü yayınlarında Orly katliamı ile ilgili olarak hükümeti suçladüar. Sol eğilimli "Liberation" gazetesinin dünkü başmakalesinde "Aylardır teroristlerin izinde olundugu halde neden böyle bir eylemden önce yakalanmadılar?" denildi. Tutucu "Le Cautidien de Paris" gazetesinde yayınlanan bir yazıda da, Garbisyan'ın ve tüm arkadaşlarının faaliyetlerinin aylardan beri Fransız otoritelerince bilindiği kaydedilerek, neden önlem ahnmadığı soruldu. Fransız basınında Orly katliamı ile ilgili gelişmeler sürekli yer ahyor. Orly katliamından yaralı olarak kurtulan Türk vatandaşlarından Cafer Albayrak ile Adil Erdogan'ın saglıklannın ciddiyetini koruduğu, diğerlerinin ise sağlık durumlarının sürekli iyiye doğru gittiği bildirildi. Dışişleri Bakanhğı tarafından dün yapılan bir açıklamada, katliamda yaşamını yitiren üç Türk vatandaşınm cenazelerinin otopsi yapıldıktan sonra Türkiye'ye getirileceği belirtildi. Emanuela'ya karşıhk Musa Serdar Çelebrnin de serbest bırakılması istendi ROMA (AP) Mehmet Ali Ağca'ya karşıhk olarak kaçınldığı söylenen 15 yaşındaki Emanuela Orlandi için tanınan sürenin önceki gün sona ermesinden sonra, olaya Musa Serdar Çelebi'nin de adı karıştı. ttalyan haber ajansı ANSA'nın bildirdiğine göre, Almanya'dan gönderilen bir tehdit mektubunda, kaçmlan Emanuela Orlandi'nin hayatı karşıhğmda Ağcadan başka suç ortağı Musa Serdar Çetebi'nin ve diğerlerinin de serbest bırakılması istendi. Ajans, gönderilen Almanca mektupta "Ağca, Çetebi ve diger dostlarımız derhal serbest bırakılmazsa, benzer başka cezalandıncı eylemlere başvuracağız" dendi. Emanuela Orlandi için tanınan sürenin önceki gün sona ermesine karşın, küçük kızın sağlık durumu hakkında bir haber alınamadı. Tabii, bütün buntarı Çelenk Türkiye'ye getirildikten sonra öğreneceğiz. Şimdi kendisine bir gazete dışında ulaşmak çok güç. Ne yapalım bekleyeceğiz. Türkiye'ye dönmesi gerekli olan ikinci önemli adam, artık adım yazmaktan bıktığımız Mıgırdıç Şellefyan'dır. Şellefyan yıllardır İsviçre'dedir ve yıllardır Türk pasaportu taşımaktadır. Kaçakçılık dünyasındaki kot adı "ibrahim bey' 'dir. 1980 yılındaki bir yayınımız nedeniyle diplomattk pasaport alması engellenen Şellefyan'ın Türkiye'de etkili dostları bulunmaktadır. Bunlann kimler olduğunu bilen bilmektedir. Aynca ad vermeye ne gerek var? Şellefyan uzun yıllar Türkiye'deki etkili dostları aracılığıyla ticari ilişkilerine devam etmiş ve İsviçre'de rahat bir yaşam sürdürmüştür. Ancak, bu rahatlık son bulmak üzeredir. Türkiye'de kaçakçılık suçlanndan "gıyabi tutuklu" bulunan Şellefyan'ın yurttaşhktan çıkanlması ya da Türkiye'ye getirilmesi için sürdürülen çalışmalar ve yapılan işlemler son bulmak üzeredir. Ermeni "Taşnak Part/s/"yle ilişkileri saptanan Şellefyan'ın Türkiye'de sorgulanması birçok kaçakçılık suçu dışında Ermeni terörüne de geniş ölçüde ışık tutacaktır. Şellefyan, Bulgaristan yoluyla yapılan kaçakçılığın da önemli kilit adamlarından biridir. Şellefyan, Bulgarıstan'ın İstanbul'daki eski ticaret temsilcisi Geno Gsnov ile birlikte, Türkiye'de, kaçakçılık yapmak suçundan aranmaktadır. Şellefyan ve Genov'un oluşturduklan "kaçakçılık şirketi" ile ilgili dava Ankara Sıkıyönetim 4 No'lu Mahkemesinden İstanbul Mahkemelerine aktarılmıştır. istanbul Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1980/107 esas sayılı dosyasında, Bulgaristan'ın "Rudmetal" şirketinden alınan ve Panama bandıralı gemilerle Türkiye'ye gönderilen kaçak saclarla ilgili tutanaklar ve belgeler bulunmaktadır. İstanbul Eminönü ilçesi, Mimar Hayrettin Mahallesi, 103 cilt, 140 sayfa ve 8 sayiyla nüfus kütüğüne kayıtlı Şellefyan, gündüzleri İsviçre'nin Cenevre kentinde "18 rue De Mavche, Kase Postale 66, 1211" adresindeki "Filecom" şirketinde bulunmaktave Lozan'da "Cahateau Fec 18" adresindeki lüks villada oturmaktadır. Açık kimliğini ve adreslerini bildirdiğimiz Şellefyan eğer bu dönemde Türkiye'ye getirilip sıkı bir sorgudan geçirilmezse bu ünlü dolandıncının bir daha Türkiye'ye getirilmesi pek kolay olmayacak... Türkiye'de kendilerine "milliyetçi" etiketi yapıştıran birçok kişi ile ticari ve mali ilişkileri bulunan Şellefyan'ın Türkiye'de sorgudan geçirilmesi, Bulgaristan yoluyla yapılan kaçakçılığa, "Panama bandıralı kaçakçı ggmileri"ne, İsviçre bankalarındaki kirli oyunlara, Türkiye'deki kaçakçı şirketlerine ve Ermeni "Taşnak Partisi"ne ışık tutacaktır. Şellefyan adı bu bakımdan olağanüstü önem kazanmaktadır. Şellefyan'ın sorgusu yapılmadan son yirmi yılın kaçakçılık ve soygun olaylannı anlamaya olanak yoktur. Türkiye'de görmek istediğimiz üçüncü adamın, herhangi bir suç ile bir ilgisi yoktur. Bu üçüncü adamı Türkiye'de görmek isteyişimizin tek nedeni yalnızca siyasal meraka dayanmaktadır. Federal Almanya'da "Oberer Llndvveg 33.5300, Bonn 1" adresinde oturan Murat Bayrak adlı eski milletvekili, gazete sahibi ve işadamı 12 Eylül tarihinden bu yana yurt dışındadır. 12 Eylül öncesinde Ege kıyılannda Ayvalık'ta devletten aldığı krediyle yaptırdığı turistik tesislerinde, sağcı gençlerin eğitimden geçirildikleri "gençlik kamplan" kuran Bayrak "dava arkadaşlarının" şaşkın bakışları arasında 12 Eylül'den sonra önce Amerika'ya gitmiş, daha sonra da Federal Almanya'nın Bonn kentine yerleşmiştir. 12 Eylül öncesi terörün en azgın olduğu günlerde Türkiye'de yaşamayı yeğleyen Murat Bayrak'ın terör olaylarının önü alındıktan sonra yurt dışında yaşamaya başlaması, doğrusu bizleri biraz düşündürmektedir. Bayrak'ın 12 Eylül'den önce bir gazetesı vardı, üstelik bir de yurt dışından milyonlarca liraya ofset tesisleri getirmişti. İleriye dönük bazı hazırlıkları vardı. N'oldu bu çalışmalara? Murat Bayrak bugünlerde, Türkiye'ye dönmeli ve siyasal parti çalışmalarına katılmalıdır. Vatan kendisinden şimdi böyle bir hizmet beklemektedir. Dizinin dibinde büyüyen, kamplarında yetişen gençler bile parti kurarlarken, Murat Bayrak'ın bu işlerden uzak kalması üzücü ve düşündürücüdür. Yoksa Murat bey muradına çoktan ermiş midir? mıb İKİ Alman Bakan işçilerden (Baştarafi 1. Sayfada) tünün yerleşmesine yardımcı oluyor. Zimmermann'm tçişleri Bakanı Şelahattin Çetiner'le görüşmesinin "çok olumlu" geçtiği, iki bakaıun "her konuda mutabık kaldıklan" görüşmeden sonra tçişleri Bakanlığı'nca açıklandı. Alman tçişleri Bakanhğı'nın en üst düzeydeki bazı yetkilileri, özel görüşmelerimizde, bu konuda ilginç sözler sarfettiler. Bir yetkili, "terorizme karşı mücadeleye yaklaşımda aramızda bu derece büyük bir uyum bulunabileceğini tahmin etmiyorduk" dedi. "Bu konuda gerçekten büyük bir uyum olduğunu görSUÇLULARIN GERİ VERİLMESt Söz konusu " u y u m " u n somutlaştığı ana konu, Ankara'nın iadesini istediği, iltica için Federal Alman makamlarına başvuran bazı suçluların sınırdışı edilmesi ya da geri verilmesi Alman tçişleri Bakanhğı'nın en üst düzeydeki bir yetkilisi, "Ankara'nın bu kişilerin yeniden Türkiye'ye girmesini isteyebileceğini düşttnmüyorduk" dedi. Aynı yetkili, sınırdışı etme ve geri verme işlemlerinde "sınınn genişletilecegini", kullanılan ölçütlerin "biraz gevşetileceğini", dolayısıyla, örneğin şu anda geri verilebilecek durumda 200 kişi varsa, bu rakamın 3 bine çıkması gibi bir sonucun doğabileceğini söyledi. Bunlar gerçek rakamlar değil, bir ölçüde oranı gösteriyor. Gerçek rakamlar konusunda Zimmermann da bilgi vermedi. "tçişleri Bakanınız bana sayı verdi, ama bunlan burada açıklamak gerekiyorsa o açıklar, bana düşmez" diye konuştu. Alman tçişleri Bakanhğı yetkilileri, geri verilmesi söz lconusu olan kişilerin hukukî durumlarının birkaç değişik aşanada incelendiğini belirttiler. "tşJeme başlamadan aynntılı incelemeler yapıyoruz" dediler. Asıl üzerinde durduklan nokta, Türkiye'de idam cezasının yürürlükte olması ve geri verilmesi söz konusu olan kişilerden bir bölümünün, bu cezanın verilmesini gerektirecek nitelikte ağır suçlardan aranmaları. Federal Alman tçişleri Bakanı, idam cezasına çarptınlması söz konusu olabilecek kişilerin geri verilmesinde Türk hükümetinden "güvence" istediklerini bildirdi. Fakat bir suçlunun işlediği suç Türk Ceza Yasası'na göre gerçekten idam cezasını gerektiriyorsa ne olacağı sorusunu Zimmermann, "Türk hükümeti böyle bir güvenceyi verebiliyor" diye yanıtladı. "Tnrkiye'de idam cezasının infazı Cumhurbaşkanı'nın onayına bağb". Sonuç olarak, bu konularda Ankara'nın Zimmermann'dan olumlu bir yanıt aldığı açık. önemli olan, Zimmermann'm bunu işçilerle ilgili olumsuz tutumunu başka bir alanda giderecek bir koz olarak kullanmış olması. 12 Eylül'den bu yana Türk ve Alman hükümetlen arasında benzer konularda temaslar ve işbirliği sürüyor. Zimmermann'm işçilerle ilgili tasanlanysa ancak bundan sonrası için geçerli olacak. Aynca, asıl olarak hukukî düzeyde bir sorun olan suçluların geri verilmesi gibi bir konunun, bütünüyle sosyalkültürel boyutlan ağır basan, ekonomik yanı da hiç geri kalmayan, Türk işçileriyle ilgili tasarılarla ne bağlantısı olabilir? Alman Bakan, hem Ankara'ya karşı hiçbir isteği kabul etmeme konumunda kalmamak için hem de kendi iç politik amaçlan bakımından gerekli gördüğünden, güvenlikle ilgili konularda pek cömert davranabiliyor. Dolayısıyla, Ankara ile "pazariık" yapmış, işçiler konusunda dayattığı olumsuz gelecek planlanna karşıhk güvenlikle ilgili konularda kendisinden istenen bazı şeyleri vermeyi kabul etmiş gibi görünebiliyor. Zimmermann'm, temaslannın bütünü hakkında bilgi vermek için düzenlediği basın toplantısında, Avrupa ya yerleştirilecek ABD füzeleri, Almanya'nın Türkiye'ye vereceği iki fırkateyn gibi konuları sıralayıp " . . . ve işçilerle ilgili durum" dediği, işçi sorunlarını "birçok konudan yalnızca biri" gibi sunduğu hatırlarda. • tstanbul Trafik şubesinden aldıgım 532104 numaralı ehliyetimi ve Nüfus cüzdanımı kaybettim, Hükümsüzdür. SELA tki kardeş balkondan düşerek öhlii tstanbul Haber Servisi Şişhane'de iki kardeş dün saat 14.30 civarında oyun oynadıkları balkondan düşerek yaşamlarını yitirdiler. Şişhane Kıblazade Sokak 10 numarah apartmanın S. katında oturan Çınar ailesinin 13 yaşındaki oğulları Erkan ile 10 yaşındaki kızları Gttltekin Çınar, evlerinin balkonunda oynarlarken, balkon demirlerinin yerinden çıkması sonucu 5. kattan aşağı düştüler. Ağır şekilde yaralanan iki kardeş Beyoğlu llkyardım Hastanesine kaldırıhrken yolda öldü. Neyir îzisel İstanburda öldü tstanbul Haber Servisi Cumhuriyet döneminin ilk polis müdürlerinden Sami Izisel'in oğlu Neyir tzisel (68) dün Istanbul'da öldü. Türkiye*de triko giyim sanayiini kuran kişiolarakbilinen Neyir Îzisel, tesislerini bir süre önce satmıştı. Ancak Neyir adıyla firmalarmın faaliyeti sürüyor. Îzisel, pazar günü Neva Şalom Musavi Sinagogundaki dini ayinden sonra toprağa verilecek. Îzisel, evli ve 2 çocukluydu. Türkmen (Baştarafi 1. Sayfada) nelkurmay Başkam Orgeneral Nurettin Ersin ile Başbakan ve BakanlfU* ayrı ayrı şehit ataşenin babası Ömer Lütfi Aksoy'un yanına giderek başsağlığı dileğinde bulundular. Şehit Ataşe Dursun Aksoy'un tabutu, törenden sonra Maltepe Camii'ne götürülerek, öğle namazı kılındı. Daha sonra cenaze, toprağa verihnek üzere Isparta'nın lslamköy'üne gönderildi. HATTtNERDt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle