26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 1983 KÜLTÜR YAŞAM Cumhuriyet 5 Çsînema "Atatürk,, filmi: Genel bir basarı elevizyonda Izledlğimiz 50 dakikalık «Atatürk» filmi, çeşitli açılardan tistünde durulması gereken ilgi çekici bır yaprm. Ata turk'ün 100. doğum yıldönümü dolayısıyla bir Belçika firmasına hazırlatılan ve yaklaşık 36 milyon liraya malolan film, nedeni belli olmayan bir gecîk meden sonra, sonunda seyirci karşısma çıktı. Gerçi TBT, filmi nisbeten geç bir saattP (lO'u geçe) programa koymak gibi garip bir tutum gösterdi. Oysa tüm dünya TV'lerinde önem ta şıyan programlann 810 saatleri arasmda kuşakta gösterilmesi geleneği yerleşmiştir. Ancak umulur kl film, uygun başka fırsatlarda yeniden seyir cl karşısma getirilerek bu prog ramcılık yanlışı giderilir. Atilkı DORSAY Nurhan Atasoy vefeminisî hareket Anadolu Medeniyetleri Serglsi'nin gerek hazırlamş süresinln kısalığı gerekse de hazırlayanlann çoğunun kadın oluşu yabancı basın mensuplan ve Avrupa Kon seyi temsilcilerinin en çok dikkatini çeken konu oldu. «Le Monde» muhabiri «Kadınlann Zaferl» derken, Avrupa Konseyl Kültür, Eğitim ve Spor Müdürü Von Bieberstein, «Böylesine kısa sürede böylesine güzel blr sergi hazırlamak bir muclzedir. Mucizeler Allah'a mahsustur ama bu olay Allah'm lnsanlann, özellikle de kadınlann ellerine ihtiyacı olduğunu kanıtladı» dedl. Gerçekten de sergi yürüt me komitesinde, llhan Oz ve Sümer Atasoy dışmda çalışanlann hepsi kad'nt?!. Nuşin Asgari, Flliz Ça§man, Nazan Tapan, Işın Musluhaş ve Edibe Uzunoğlu dışında sergi komitesi başkanlıgını da bir kadın, Profesör Nurhan Atasoy yaptı. Nurhan Atasoy yerli ve yabancı basına sergiyi tanıtıcı bir konuşma yaptıktan sonra, Amerıkalı bır ga zetecı, «Siz Türk Kadını'nın gîicünü kamtladmız» deyince dakikalarca alkışlan dı. B'z de tam ülkemizdeki «feministler» bu övgülerı işilseler hayli kıvanç duyar lardı dıye duşünürken Atasoy, «Bu gücü Türk erkekleri Türk Kaduıı'na verdiler» dedi ve profesörümüzün «feminist» harelıete "jek yakmlık duymadığı anlaşıldı. T Değişik ögelerden sağlanan uyum «Atatürk» filmi, eski belgescllerden, fotoğraflardan, az da olsa bazen kullanılan harita ve şemalardan ve de dramatikbel gesel türündeki bölümlerden oluşuyor. Yönetmen Marc Mop ty, bu bölümler arasında belli bir uyum ve denge gözetmış. Nitekmı film, gerçekten başanlı bir dramatik bölümle başlıyor: 1897'lerin Manastır'ı ve Ma nastır idadisınde arkadaşlarına ateşıi bir sdylev çeken, «Bugün sizc hayal sçelen inkıiâplan bir gün gerçekleştireceğim» diyen gencecik bir Mustafa Kenıa).. Daha sonra Ankara'da ilk mec lisin açılması dnoesı arkadaşlaBazı olumsuz vanlar rı Ismet, KemaJettin, Rusen Eş ref bevler ve Halide Edip hanımla birarada konuşan Mus«Atatürk» filnıinin daha baştafa Kemal, 1922 Eylül'ünrle ka olumlu veya olumsuz yanEzine'deki savaşa dönüşmeyen lan da var kuşkusuz. 52 dakiTiirk/Ingiliz karşılaşması, Cum kalık bir film içine bir ulusun huriyet'ın ilanı öncesi Atatürk yarım yüzyılı aşan yakın tarive CumhuriyGt'in mecliste ilanı, hinin sığdınlması, bazılarını ve filmin Dolmabahçe'deki bir ılk kez izlediğimiz ilgınç belgekabulde Ata'yı gösteren final ler, dramatik bölümlerdpkı ge böliimü . Mavt bir tonda veri nel başarı ve sözgelimi Ezine' len tatrek, sararmış belgesel deki karşılaşma gıbı pek iyi bil bölilmlerin arasma yerleştirı mediğimi'î bir olaya getirilen len dramatik çekimler, 52 da ışık, Atatürk'ün asker olarak kikahk yapıt içinde en alt du değerinden devrimci yanma, ezeyde tutulmuş. Gıderek, en a konomik politikasından kadın zından önemli bölümünü daha haklan konusundaki duyarlığıönce izlediğimiz belgefilmlerin na getirilen kısa, ama özlü açık çokluğu karsısında, insan dralamalar önemli... Senaryoda matik bölümlerin daha çok ol «Mustafa Kemal Osmanlı tmmasım da özlemiyor değil. paratorluğunda yaşamış oldugundan son denli antiemperya listti» gibi şematik sözler, film de Churchill'in gbrüntüsüyle on Yıkılan bir tabu.. dan söz eden cümlenin üst üste dtfşürülememesi gibi yanh? Ama işte, filmin belki de baş ' lı*dâr var. Ama film, genelde lıca erdeml; bu özleml duyur oîamlu, başanlı. En önemlisi masında.. Gerçekten de, Ata de, Atatürk üstüne yapılacak, türk'ün ilk kez, evet ilk kez bir yapılması gerekli dramatık ko «oyuncu» tarafından canlandı nulu filmlere giden yolun, bu rılmış olarak «yapmtı» (fictif) ortametraj alçak gönüllü kurbölümlerde gözüktüğü sahne delâyla açılmış olması... ler, birkaç açıdan ılginç. Bir kez ve de öncelikle bir tabu yı kılnuş oluyor böylece, Atatürk'ü perdede kimsenin canlandıramıyacağı konusunda nerdeyse yazılı olmayan bir kural/yasa biçimine dönüşmüş olan inanç ve uygulama yıkılıyor. Pek de iyi oluyor. Ayrıca bu tür sahne lerin içerdiği heyecan, sinema nm gücünü de gösteriyor. Btr «uzmanlar kurnlu» tarafından hazırlandığı belirtilen senaryo olsun, Belçikalı yönetmen Mopty'nin duyarlı ve özenli sl neması olsun, bu sahnelere güç katıyor. Sinema gerçeği ay nen yaratmaz, çoğaltmaz, iyi sinema gerçsğin özünü verir bize. . Bu açıdan Atatürk'ün Idadıde, meclis öncesinde veya Cumhuriyet'in ilamnda aynen öyle konuşup konu$madığı «Ti. me» muhabiri kadının sorusunu yamtlamıyarak Dolmabahçe Sarayı'nm bir balkonu'ndan sigarasım1 yakıp ışıl ışıl denize bakışlanyla dalıp dalmadığı önem taşımıyor. Film, bize bu anların. bu büyük, tarihsel veya içedönük, öznel anların özlinU, heyecamnı yansıtabiliyor çünkü.. Bu yapmtı bölıimlere eşlik eden Henri Seroka'nm olağanüstü duyarh müziğinin de yardımıy la.. Kısacık ve dopdolu bir film içinde, sözgelimi Cumhuriyet'in ilanı gibi bir kararı açıkladıktsn sonra çevresinde yükselen alkışlann içmde düşünceli ve hüzünlü giizel başıyla yalnız bir Mustafa Kemal, bize bir dolu sozden çok anlamlar taşıyan bir başanlı bölüm .. Gönenli hırsızın incileri önen llçesinde hlç hırsızlık olmadığı, dükkânların bile önüne blr sandalye konup kapılanrun açık bırakılabildiği bu sütunlarda daha önce yazıldı. Ancak geçtiğimiz kış, Gönen'de ilk kez hırsızlık olayları görülmeye başladı. Yine de, bu olayların kahramam olan tıırsız öbür kent ya da kasabalardaki benzerlerinden farklı. Gönen'e özgü yani. Bir eve mi glrdl... Evde saklı olan parayı, mücevherl bulup ortaya çıkarıyor, ama bunların içinden bir tek bin lik alıp gerisini sahibine bıraiıyor. Bir gecede bir kaç ev dolaşıyor, glrdiğl evlerde yemek bulursa tadma bakıyor. Sonra da ev hanımlarına becerileriyle ilgili notlar bı rakıyor: G Kazoglu kime denir? Okullar tatil olur olmaz, Adalar'da oturabılme talihhliğine sahip tstanbullular yazlığm yolunu tutarlar. Tabiı, Adalar'da oturmanm beraberinde getirdlği bazı sıkıntılar da vardır. Bunlann başmda su derdi gelir. Istanbul'un oldum olası başına belâ olan S'i sonınu AdaUlar ıçin katmerli derttir. tkinci Abdüihamit döneminin rerJdl simRİanndan, Adabcyi namıyla anılan Şemsi Molla da, ytizyıl ba^larında Adalar'm su müteahhitliğini üstlenen, ama işi doğru dürtist yiiriîtemeyen Kazoğlu adlı Rııma para odememişti. Kazoglu kendisine başvurunca yağdırdı haka reti. «Kusura bakmayın ama,» dedi adam, «siz kiminie konuştuğunuzu s.anıyorsunuz? Ben hugünc bugün Kazoğluyum.» Şemsi Molla küplere bindi. «Halt etmlşsin ulan. Kaz oğlu sen değil biz'eriz ki, anlaşma yapıp akmayaa suIar için sana avuç dolusu para ödüyoruz.» KLASlK YAPIDA Klasik yapıda bir film olan «Narayama Tfirküsü»nün başrolünde Sumiko Sakamoto (yaşlı kadıu) olağanüstü bir başarı gösteriyor.. Japonlardan gelen uyarı annes Şenliği büyük ödülünü kaza nan Japon filmi «Narayama Türkü süanden bazı bölümler uzun uzun TV'de göstcrildl. Çok İyi oldu. Böylece büyük bir olasılıkla Türkiye' de izleyemiyeceğimiz blr filmden bir küçük izlenim edindik. Ayrıca filmin mekân / dekorunu da biraz kavradık: dağ başmda yltip gitmiş bir küçük köyde yoksul. geri bir hayatı sürdüren köylülerin arasında geçiyordu film.. Bugün kaybolmuş, ama yüzyıllar boyu uygulanmış bir geleneği anlatıyordu: Iyice yaş lanan (galiba 70'ine gelen) insanîar, kendi çocuklarınm sırtında dağ başına gö türülerek ölüme terkediliyorlardı. Şenlikte büyük ilgi gören diğer Japon filmi, «Furyosda, savaş sırasıncfa bir Japon esir kampmda İngiliz tutsaklara eziyet eden, onlara, başta «harakiri», çeşitli Japon ge , leneklerjnin soyluluğunu kanıtlamaya çalışan Japon subayîarmm öyküsünü ele alıyordu. Tıpkı TV'de Japonya'ya karşı büyük bir il glnin doğmasına neden o C lan «Şogun» dizisinde, çoğu hiç de iç açıcı olmayan, veya bizlere öyle gözüken kanlı ve tuhaf geleneklerin işlenmesi gibi... îşte Japonlar son yıllarda sinemadaki patlamalarını bu tür filmlerle gerçekleştiriyorlar. Bugün var olmasa da bir zamanlar varolmuş veya hâlâ süregelen geleneklerini, batılıya eg zotik gelebılecek özelliklerinl, çağdışı, vahşi, kanlı filân demeden ekranlara ge tiriyorlar. Yoksa onlar da bilmez mi, dünyanın en bu yük kenti Tokyo'dan en «çağdag» görüntüler vermeyi, «güzel, zarif, şık» insanların arasmda geçen «monden» dramlar ve «aşk hikâyelerî» anlatmayı. «Japon mucizesi'ni veya turistik Kyoto'yu gösteren cicilibicili filmler yapmayı? Ama öyle yaprmyorlar. Bilmem ki, bizim sinemamızın en soylu bazı yapıt larım «bizi kötü gösteriyor» diye tukaka eden, «Hakkâri'de Bir Mevsim» filmini bir kez görmeye bile tenez zül etmiyen kültür işlerinin baş sorumlularını, bundan daha iyi ne uyarabilir? «Buzdolabınız tamtakırü Yahıı, siz bizden de yoksKİmuşsunuz.» «Bu ne biçim yemek? Hanımefendi, mutfak işi toz ahr gibi yapılmaz! Dolmanın pirincl lâpa olmuş! Dikkat edin, bir daha görmeyeyim!» «Bu ne pislik! Amma pasaklıymışsmız. İnsan yatakların altım süpürür. Ayıp, ayıp!» Güvenlik örgütü seferber, ama Gönenli üginç hırsız ele avuca sığmıyor. El yazısını inceliyorlar, okumuş yazmış biri olduğu sonucuna varıyorlar. İfa desi düzgün, yazım kurallarını bildiğl ortada. Ama onu yakalamak için harcanan çabalar boşa gidiyor ve kibar hırsız yoluna d^vanı ediyor. MA»C5»ZLtK ED.VORSÜM MÜZÎKLE UfeEdSM^K OA B;R İ • /VS&OUST OÎ>E G E C Marjînal insanm ve temel Japon kültürünüıı anlatıcısı: Imamura admı geniş kittelerin Cannes'daki başansıyla duyduğu Japon yönetmeni Shohei İmamu ra, Batı'da sinemaseverler tarafından daha öncelerl keşfedilmışti. Oshima, Tereysma gibi daha yenı tanman yönetmenlerin kuşağından îmanura.. 1982'de Fransız sinenıateğı, sanatçımn 12 filmını ıçeren bir toplugösteri yapmış, bazı dergıler de ona özel bır bölüm ayırmışlardı. 1926 doğumlu sanatçı, 1950'lerde Ozıı, Kobayashi gibi ustalann, yanm da asıstanlıkla gırdıgi sinemada 1950'den başlayarak film yönetmiş. İlk filmleri olan «Yokolan Arzu», «Neonlar Sokağı», «Doymayan Arzu» gibi yapıtlarla Imamura, büyük kentin gece yaşamına, genel ahlâk kurallan dışında yaşıyan küçük, zavallı insanlarm dünyasına e ğ i 1m e özelliklerinl ortava koymuştu. tmamnra'nm önem taşıyan filmleri ise 60'lardan başlıyarak gerçekleşti. «tkincl Kardeşim», «Böcek • Kadın», «Öldüren îstek», «Pornografl Düşkünü», «İnsanın Bu harlaşması». «Tanrılann Gizll Arzulan», «Bir Bar Kadınının Gözüyle Japon Savaş . sonrası Tarihi», «İntikam Sırası Bende», «Niçin Olmasm» ve nihayet «Narayaırsa'nm Türküsü»... Isimlen çokluk şaşırtıcı, tuhaf olan bir düzineyi aşkm ilgi çekici yapıt... A Çevrelerinden kopmuş kişiler İmamura, konularını bazen gerçek zabıta olaylarmdan, ba zen yakın tarihten, bazen de ha yat gücünden alıyor. Anlatımı, belgesele yakın bir gerçekçilik çabasıyla gösterişli, barok bir fantezınin kanşımından oluşuyor. Zaman zaman erkek, ama çokluk kadın kahramanlan ele alıyor İmamura... Kişileri genel de çizgi dışı, «marjlnal» insanlar... Niye? Şöyle açıklıyor ydnetmen: «Aileleriyle, çevreleriyle, doğduklan yerle ilişkilerinl koparmış insanîar özellikle ilgi mi çekiyor. Kadmlar arasında özellikle bar kadınlan, ovuncuIar ve de fahişeler, bu türe giriyor. Erkeklerden de gezglnci tiyatrocular. tşte bu nedenle bu tür kişileri işUyorum.» Bu tür öyküler anlatırken, İmaınura, savaş sonrası lcuşaklarından ge len hemen tüm yönetmenler gibi. Japonya'nın bir yandan uzun bir diktatörlükten, diğer vandan ise koyu bir Amerikan kültürel egemenliğinden kaynak lanan kültürel bunalınuna ve Japon toplumunun kişiliğinl arama çabasma da ayna tutmak tan geri kalmıyor. Yönetmen, ayni zamanda öykülerine fon olarak aldığı toplumsal panoramayı işlemevi de unutmuyor. Sözgelimi ünlü filmi «Böcek • Kadın», Tarih'in gelişimi karşısmda kalan çok özel bir öyküvü anlatırken, «Blr Bar Kadını* nın Gözüyle Japon Savaş . Sonrası Tarihi», orta yaşlı eski fahişe Onboro'nun kişisel anılany la Tarih'i, araya sıkıştınlan belgesel bölümlerin de yardımıyla ustaca kaynaştıran ve Ge nel Tarih'le bireysel tarihin kesişme noktalanm ortaya çıkarmayı deneyen bir yapım.. Son 10 yıldır özellikle belgesel TV filmleri yapan îmamura'da belgesel bir özen, heo varolan bır özellik. «fmamura'tnn ilginç yanı, sa natı yoluyla, tıpkı bir bilgin gibi, sanayileşmenin henüz etkilemediği ırak larsal kesimlerde an blçimde varolan temel Japon kültürünü ortaya çıkarmasıdır». Bir sinema yazan, îmamura'nın sanatını böyle tammlıyor. Ele aldığı kadın tiplerimn «eksantrik» olduğu savına karşın ise, yönetmen şöyle diyor: «Kadın kahramanlarım, ha yata olabildiğince yakındırlar. Onlan iyi bakınca çevrede görebllirsiniz. GüçlU kadınlardır bıınlar ve ölüme karşı erkekten daha dirençlidirler». Bir ya zar da, yönetmenm kadmlara yaklaşımını, «Inceleme konusunu kendi haikmdan alan bilgili bir insanbllimcinin yaklaşımı» na benzetiyor. tmamura'nm kendisi ise, fılmlerini anlamak isteyenlere şöyle diyor: «Filmlerinü ve «enelde Japon sinemasııu anlamak isteyenler, dışardan ithal edilen Batılı akılcılığını bir yana bırakıp kişilerime öyle bakmahdırlar.» Ve İmamura, Cannes'da büyük ödülü, yine ülkesinin insanlanna, onlann geleneklerine, İnanç larına, yaşam biçimlerine «bileili bir insanbilimci» tavnyla yaklaştığı son fılmiyle kazandı. Kuşkusuz bu filmde (bize yansıyanlara bakılırsa) az görülür bir şiiri, duyarlığı da gerçekleştirerek.. Bu değişik ve önemli sinemayı, Japon sinemasıra iyi örnekleriyle ülkemizde de tanımayı umalım... KİM KİME Behiç AK 50 Çiçek Bayramı Hilaliahmer haftası munasebetiyle KaHıköy Hilaliahmer Cemiyeti tarafından Fenerbahçe Stadyomunda dün bir Çiçek Bayramı tertip edilmiştir. Senelerden berl yapılmayan bu bayram, arzu edildlği kadar parlak olmamakla beraber, bir başlangıç olması itibarile güzel oldu. Merasime îstiklâl marşı flo başlanih. Evvela gurbüz çocuk musabakası yapıldı. Hanımlar arasında yapılan 100 metre sürat koşusunda Melda Hanım bfrinci oldu. Daha sonra sırasıyla yumurta yanf^ çlçeklerle suslenmlş araba musaba l^ırifate bugün 198327 MAYIS 1933 kası, kuçrük çocuklar arası bisiklet yanşı, çuval vo çember yanşı ve son olarak da 800 metre koşusu yapıldı. Müsabakalarda deroce alanlara ayn ayn hediyeler verildi. 1360 'TA, İKTİDARDAKİ' DEM0KfW PARTi HÛKÜMET^SİLAUUtCUWer(£flİM OA/Z8SSÎYLE DBYtİİLDİ. ttAGA KUl/VETLeRt KOMUT4M OLAN OfZGENERAL CEMAL GÜG&EI BAŞ. KÛNU6INDA KURULAN MfLL? Bl'Rlfc KO.^^ UİTB&Î yOAfE7W/£LE ALOI. CUMHUÜBAŞKAN, CBLAL 8AYAR, BAŞBAKAN VE 8AKAHL MlSA SÜR££>£ GÖZALTINA AUN&tLAI?. VARSILANMALARI İCİN YAKtNM YLİKSEK AOAUET OİVAMIKURULACAKTI. BİRKAÇ GÜM fÇl'HDE MEYÛANA GErte/LECEM YENİ KABfUEPS ÛÇ AS(C£R, 14. £İ!/İL BAKAN Y£R ALAÇAK, ANAYA&ANIN P£ĞtŞTİRt'i.ME£İ İÇİN ' PB, ORDİNARYÜS PROFESÖR SlDDl* &AMİONAR BA&ANUĞfNC* ? Kİ$İÜK Bl& ÜNİVSeSlTE tCtfBuui OLUŞTIK, 27 MAYIS 27MAYIS DEİ/R/MI Amerika'da Türkçe ezan Amerlka'da bulunan vatandaşlanmız Türkçe ezanın notasını buradan aldırarak geçen cuma günu. Detroit'tekl camide okutmuşlardır. Türkçe ezan Ame rika'daki Türkler tarafından çok beğenilmis v« o gbn cami hıncahmç dolmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle