Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lanna ayarlanmaaı, gellr bölüşumü politlkalannda ve refahın yaygınlaştırılmasında başhca bir araç niteliği tasıması, sosyal banşin sağlanmasuıda önemli bir rol oynaması ve başkalan, toplu iş sözleşmeciliğini çağdaş sosyal politikanm önde gelen bir kurumu olma durumuna ulaştırmıştır. Böyle olduğu içindir ki, Türkiye'nia de onaylamış olduğu ve uluslararası bir yükümlülük üstlendiği Orgütlenme ve Toplu Pazarhk Hakkı İlkelerinin Uygulanmasuıa ilişkin 98 sayıh Çalışma Sözleşmesinde, ötekiler arasında, devlete, toplu iş sözleşmeciliğini geliştirmek için gerokli önlemlerin almması görevi verilmiştir, Devlet, bu görevi yerine getirebilmek için herşey^den önce serbest ve özgür bir ortam hazırlamahdır. Böyle olunca. sendikacılık gibi toplu lş sözleşmeciliği de ancak demokratik toplumlann bir kurumu olmakta, demokrasinin özgürlük iklimi içinde doğup gelişebilmektedir. Yasal bir engel olmadığı halde Türkiye'de 1961 Anayasasma kadar toplu iş sözleşmeciliğinin doğmamış oıması, ozgürlükçü bir ortamın yeşermemış bu. lunması ile doğrudan bağlantılıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün de vurguladığı gibi, «toplu pazarhk için sendika özgürlüğü vazgeçilmez bir koşuldur. Bu özgürlüğün bulunmadığı yerlerde toplu pazarhklar da olanaksızdır ve özgürlüğün en ufak bir smırlanmasj bu pazarlıklan da kısıtlamış olur.. Şu halde, toplu >ş sözleşmeciliğini de siyasal rejimlerin riteliklerinden ayn düşüpmek olasılı dcğildir. 12 NÎSAN 1983 zu n kararsızhk ve tartışmalardan sonra 1936 yüında birinci İş Yasasının TBMM'inde kabul olunması üzarine, o zaman Cumhuriyet Halk Parösinin Genel Sekreteri ola n rahmetli Recep Peker, «İş Kanunu bir rejim kanunu olacaktır Bu kanunJa Türkiye'de iş hayatı yeni ro'jimimizin tetedigi ahenk ve çahşma yohına girecekür...» demişti. Böyle bir niteleme doğru idi. Çünkü, iş yasalan genellikle ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal reiimleri ile bağlantıhdırlar. Bu rejimlerin dayandjkiarı düşünce ve felsefelerin ürünüdürler. Bu tür yasala r içinde sendika, toplu iş sözleşmesi ve şrrev haklan ile ilg.tj olanlar ise. sözcüğün tam anlamı ile ?iyasal rejimlerin niteliklenni yansıtırlar. Bu nedenle, rejim yasasıdırlar. Bu yak'nlarda, son içerik ve biçımini aiacak olan Sendikalar Yasası ile Toplu Iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasalan bu açıdan avn bir önem taşıyor, ve tüm toplumu d?rinden ilgilendiriyorlar. Böyle olunca, şu günlerde sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları üzerinde kısa genel açıklamalar yapmakta yarar göru>oruz. Önce, U'uslararası Çalışma Örgutünün sendika konusunda bir temel görüşüne kısaca ver verelim. Bu görüşte deniliyor ki, «işçi ve işverenlerin... sendikalar biçiminde örgütmeleri çağdaş smaj toplumlarin temel olaylanndan birini temsil etmektedir. Sendikalar bugün doğrudan ve çoğu KC7 sosyal mevzuattan daha derin olarak halkların yaşam düzeyi ve biçimini belirleme üzerinde ana bir etklde bulunmaktadırlar. Bir çok ülkenin sosyal ve ekonomik yaşanuna damgalanm vurmakta ve bunlardan bazıları ekonomik, siyasal ve sosyal rejiml derinden etkilemekte ve bunun da ötesinde, bunlan doğrudan biçimlendirmektedirler». U Sendika, Toplu Is Sözleşmesi, Grev SOSYAL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER DEMOKRASİ İKLİMİN. DE Î?OĞUP GELİŞİRLER. BUNDAN ÖTÜRÜ, SENDİKA, TOPLU PAZARLIK VE GREV HAKLAR INI DÜZENLEYEN YASALAR DA REJİM YASALARIDIR. Ege'nîn İki YaKasî Büyükelçi Semih Günver'in «Anılar ve Porireler» adlı yazı dizisl Cumhuriyet'te sürüyor. Sayın Günver, 10 Nisan pazar günü Hallkarnas Balıkçısv Cevat Şakir'in 1972 temmuzund* kendisine yolladığı bir mektubu yayınladı. Halikarnas Balıkçısı (ya da kısaca Balıkçı) bütün yaşamında savunduğu bir düşünceyl bu mektubunda da vurgulamış; Ege uygarhğında «Atlnahlan, Spartakhlan ve Anadolu İyonyası»nı birbirinden keslnlikle ayırmış: « Bunları» dlyor «bir çuvala sokmamn anlamı yoktur?» Neden? Halikarnas Balıkçısı'na göre Anadolu lyon< yası'nda «însanhk taTihinde siftah olarak, her türlü mitolojik etkiden tamamen arınmış modern fennin» temellerl atılmıştır. «Thales, Anaximen, Anaximander, Leuciprus, Heracllt, Anaxagore ve Demoerite» bu temellerl etmışlardır. Balıkçı diyor ki: « Bugün Ay'a gidilebiliyorsa Ay'a gitmek bir fennl olaydır bu adamlar sayesindedlr. Çünkü Socrat, Plato ve Aristotel'le Ay'a gldiltnez, Lunatique (Ay'ın evrelerine göre huy değiştlren, ya da dengeslz) ohınur.» Çoğumuz, Halikarnas Bahkçısı'nın saydığı adları yeterlnce değerlendiremeyiz; Thales'i veya Heraklitos'u okul kitaplanndan şöyle böyle tanırız; ama öğretim düzenimizde Batı'nın klâsik değer yargılan ağır bastığından, Sokrates'in, Arlstoteles'ln, Eflatun'un (Platon} büyüklüğüne inanırız. Cevat Şakir bunlan Atina uygarlığmı simgeleyen kişiler olarak vurguluyor; Anadolu'yu ayınyor. îlk bakışta koskoca Arlsto'yu azımsamak lnsana aykın geliyor. Ne var ki bu «bilge»yi azımsayan yalnız Balıkçı mı? Bertrand Ru&sel «Bilimden Beklediklerimiz» adlı kltabında Arlsto'ya (ya da Aristoteles'e) ilişkin olarak şunları söylüyor: « Modern «amanlann ötekl yenilikçilerl glbl Darwin de Arlstoteles'in otorltesl ile savaşuna girmek zorunda kalmıştır. Aristoteles'in insanhğa musallat püsküllü belalardan biri olduğunu söylemek gcrek. Bugün üniversitelerin çoğunda mantık öğretimi taezeyanla (saçnıalıkla) doludur; bundan sorumlu olan da Aristcteles'tir.» Gerçekten Atina uygarhğında gelişen «biçimsel mantık» çoğu küt kafahnın 20'nci VÜZyılda bile beynlnl kalıplı fese çevirir; dinamik mantığm kurallarmı öğrenmek içln bu kalıbı kırmakla güçlük çekilir. Ege'nln lkl yakasmda lkl düşünce nasü oIuşmuş? Bir yanda bilgelik, bir yanda bilimsellik nasıl ağır basmış? Kuşkusuz bilgeliği azımsamak da yanılgıdır. Bilimselliğin kurallarım yadsımadan sağduyu ve sezgilerle gerçeklere yaklaşma yöntemi tarih boyunca büyük değerler yaratmıstır. Ortaçag bağnasjığının yıkılışı ve Uyanış Çağı'nın başlaması, Bâtı'da her tür özgürlüğe kapıların açılması demekti. Bu kapılar açılırken Montaigne, Rabelais gibi büge yazarlar yetişti. Ne rastlantıdır ki (belki rastlantı değil) bu yazarlan Türkçe'ye aktaran Sabahattin Eyüboğlu da bilimselliğl benimsemekle birlikte, bilge sezgileriyle «doğru» ları yakalat, gerçeklere yaklaşırdı. Ege uygarlıklarma dönük bakışında Eyüboğlu'nun Halikarnas Balıkçısı gibi düşündüğünü biliyoruz. Cevat Şakir'in, EyUboğlu'nun ve arkadaşlarmın Anadolu toprağında boy atmış uygarhkları Ege'nin karşı yakasmdan ayırmalan ve özelliklerini aramalan bir başlangıçtır Herşeyin kökenini eski Yunan'a Dağlayan klasik Batı düşüncesinin önyargılarma karşı Türkiyede bîlimsel bir kars> tutuma gereksinme var. Bu karşı tutum ise salt bilgelikle yürümez; yeni kuşaklar bilimsel yöntemlerle işin doğrusunu eğrisini ortaya koyacak çalışma ve çabalara girişmelidlrler. Böylft araştırmalar gerçekte tlniversitelerde yapılır; ama üniversitelerimiz birer yüksek okula dönüştüğünden umudumuz zayıftır. Anadolulu Herakliı yerine, Atinalı Aristo'yu başımızın üstüne koyarken nelert yitirdiğimizi ölçüp biçe* cek billnçtfc midir Saym Doğramacı? Prof. Dr. Cahit TALAS kede, daha da savaşımcı nitelikli olanları görülen uyuşmazhklara bakıp da yanlış yargılara gidilmemelidir. Bunun için de sendikayı. sendikanin işlevlerini yakından tanımak gerekir. Önce şunu söyleyelim: Sendikanm doğasında isteme vard.r Sürekli olarak isteyen bir örgüttür. Başka seçeneği de yoktur. Çünkü, işverenin doğasında da ücretlori, ötekj çalışma koşullannı ve işçi haklarını kendiliğinden iyileştırme istoği çok azdır. Bilinen odur ki, çok hakh sendika istekleri bile çoğu işverenler tarafından kolaybkla kabul edilmez. Özgürlüklerine uım olarak sahip bulunan sendikacılık genellikle iki işlov üstlenir. Bunlardan biri klasik olanıdır. Işçilerin ekonomik çıkarlannı korumak ve çalışma koşullannı iyileştirmek çerçevesi içinde oluşur. Bu, sendikanin ve vsendikacüığın hemen hemen değişmeyen e toplu iş sözleşmeciüğinin smırları içinde kalan bir işlevdir. Tutucu i'ejimler ve işverenler, sendikalann bu sımrlar içinde kalmaJarını isterler. Fakat, çağdaş sendikacılık hareketleri bu işlevin ve sınırlann ötesindo görevler üstlenmiş bulun iiaktadırlar. Bunlar, ülkenin bütün sorunlan, her nitelikte olanları ile ilgilenmeyi gerektirir. Siyasal rejimleri demokratik olan ülkelerde benimsenmiş olan bu geniş görev anlayışı. sendikalann, ister istemez siyaset ile de yakından ilgilenmelerine yol açar. Türkiye1 nin de üyesi bulunduğu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün yukanda değüıdiğimiz açıklaması da sendikacıhğın yeni görevlerini, bu görevlerin, toplu îş sözleşmeciliğinin çok ötelerine varmış olduğunu özellikle vurgulamaktadır. Aslında, sendikacıhğın klasik lşlevlerinin ötesinde, ülkenin tüm sorunlan ve bunlar arasında siyasal relimin nitelikleri ile de yakmdan ilgilenmesi, özgürlük içinde yaşamını sürdürebilme hakkının doğal bir sonucudur. Çünkü. sendika sanayi devrimi ile doğmuştur denilebilir ama, gelişmesi, büyümesi ve toplumda önem vt saygınlık kazanması demokrasi ile olmuştur. Demokrasi ile birlikte yasayabilmektedir. Demokrasinin gölgelendiği yerlerde sendikacılık hareketine de gölge duşmektedir. Türk sendikacılık hareketi 19471960 döneminde siyaset ile ilgilenme ve kimi siyasal faaliyetlerde bulunma yasagının bütün acılannı en geniş boyutlan ile yaşamıştır. Öte yandan bu konuya ilişkin yasaklamalar, yasalar önünde eşitlik lruralım bozma ve işverenler Iehine bir durum yaratma anlamına da gelir. Çünkü, iş adamlan, çeşitlj örgütleri ile siyasetm tam içindedirler. Kaldı ki, siyasal ile sosyalı, siyasal ile ekonomsalı kesin çizgileri ile biribirinden ayırmak her zaman kolay olmadığmdan, denilebilir ki, siyaset yasağı sendikacıhk hareketinin başı üzerinde doIaşan korkulu bir düştür. Siyaseti çok sınırlı çevrelerin tekeline bırakmak son derece haksız, olumsuz sonuçlar da yaratır. Çünkü, sendikalann desteği olmaksızın. sosyal düşüncelere açık bir partinin iktidara gelmesi olanaksızdır. Bunun enlamı ise, iktidann, sürekli olarak muhafazakâr çevrelerin elinde kalacağıdır. Toplu tş Sözleşmesi Işçiler adına toplu iş sözleşmesi yapmak, yukanda değindiğimiz gibi sendikalann klasik ve başta gelen görevidir Toplu pazarhk ve onun sonunda işçi sendikalan ile işveren sendikalan ya da işverenler arasında yapılan toplu iş sözıeşmesi, işçilerin gözünde yasal düzenlemelerin de ötesinde bir değer taşır. Çünkü, yassJ düzenlemeler genellikle ücretlerin ve çalışma koşullannın enaz ölçütlerini belirlerler. Toplu iş sözleşmeleri ise, daha üst düzeydeki haİclara ve çıkarlara ulaşmayı amaçlarlar ve buna ulaşmanın başlıra, aracı durumundadırlar, Bu nedenledir ki. toplu iş sözleşmelerine işçüer Iehine olmak üzere yasalara aykırı hükümler konulabilir. Buna karşıhk toplu iş sözleşmelerine işçiler aleyhine hükümler konulamaz. Konulursa yok sayılır. Bu durumlar toplu iş sözleşmeciliğinin başlıca ve önemli niteliklerinden birini oluştururlar. İster isçiler, isterse işverenler sözkonusu olsun. kendi özgür istençleri ile oluşturduklan içln toplu iş sözleşmelerinl her zaman yasalara tercih ederler. Bunun yanında toplu 19 sözleşmesi yolu ile ücretlerin fiyat artış Grev Toplu düzeydeki işçi ve işveren ilişkilerinin kurumlaşmış araçları arasında üçüncü ayağı grev hakkı ve özgürlüğü oluşturur. Yukarda, sendikanin doğasında sürekli bir isteme olgusunun varlığına değinmiştik. Bu istemlerin boşlukta kalmaması ve somut sonuçlara ulaşması için İŞverenlerle yapılan oazarlıklarda sendika gerektiğinde işi durdurma kararı alır Böylece, ışverene karşı bir ekonomsal yaptırım oluşturur. Işverenı uyuşmaya zorlar. Amaç işverenle ilişkileri kesmek değiî. tutarlı ve halkça bir anlajmaya ulaşmaktır. Grev hakkının temelınde de sosyal adalete daha çok yaklaşmak düşüncesi vardır. Bireysel iş bağıtı rejimlerinin egemen olduğu liberal dönemlerde işçiler hep sömürülmüş ve horlanmışlardır. Demokratik siyasal rejimlerle birlikte ve sendika, toplu pazarhk ve grev haklarınm elde olunması ile sömürü geniş ölçüde son bulma yoluna girmiş, işçilerle işverenler arasmdaki iş ilişkilerinde bir güç dengesi sağlanmışür. Sözünü ettiğimiz güç dengesi sendika tdÇlu pazarhk ve grev haklarmdan birinin özüne dokunulduğu zaman bozulur. Sendika ve Işlevleri Sendika ve sendika özgürlüğü işçilerin gözünde, çıkarlarını korumanın ortak büincine varışın ve kişiliklerinin, olgunluk yoluna girmiş bulunmasımn bir sim> gesi olarak belirmektedir. Bu nedenle sendika hakkma ve özgürlüğüne ilişkin dü j zenlemeler her ülkede emekçilerin en duyarh olduğu konulardır. Sendika, işçi ve lşveren ilişküerinde bir barış ögesidir. Onu bu niteliği içinda görmek ve değerlendirmek daha yararlıdır. Bundan 35 40 yıl öncesine kadar ülkemizde sendika adından bile kuşku duyulurken, şimdi toplumun benimsediği, gelişmelerinl, mutluluk ve sıkmtılannı, savaşımlarım yakından izlediği bir büyük kurum durumuna gelmiştir. Demokrasi ile birlikte o da halkımızın bilinci içinde yerini almıştır. Geçmişin işçi * işveren ilişkilerinde slyasal rejimj demokratik olan bir Çok ül c/cıplo/mo HBurhan I ARFfcD İmar Yönetmeliği Doîayısıyla Şu günlerde basında sıkça sözü edilen konulardan biri de: lma r affı. Bakanlar, yetklli fcişiler, belediyeciler, mimarlar hep bundan söz açıyor. Yürürlüğe girmiş olan îmar Affının yorumunu, açıklamasım yapıyorlar. Yapılan açıklamalara bakılırsa, İmar Affı Yasasının öngördüğü koşullarda epeyce karmaşa, uygulamada değişik yorumlara yol açabilecek lastikli deyimler ve görüşler vaı. îmar Kanunu'na aykırı yapılan yapılarm, yay gın deyimle 'kaçak yapılar'm yasallastırılması için önce sağlamhk denetlmi gerekiyor. Sözgellşl on katlı kaçak yapıyı yasallaştırmak için, varsa projesi, yoksa hazırlatılacak proje, statik açıdan değerlendirilecek. Bitmiş bir yapıya sonradan hazırlatılacak projeyle sağlamlık denetiml yapılabilirse! Yetkili çevreler bu çetin işin aylar süreceğini söylüyorlar. Yeni yasanm neleri getireceğinl, neleri götüreceğinl şlmdiden kestirmek olası değil amma, yasalan çiğnemiş yurttaşla, yasalara saygı göstermiş arasında bir ayrım yapılmadığı, hatta birinci bölümdekilerin bağışlandığı söylenebilir. Şu da eklenebilir: Yasanm öngördüğü para cezasını ödeme koşuluylk. îmar lşleri oldum olası düzensiz yürütülmüş îstanbul'dan geçmişle ilgili kimi örnekler verilebilir. îstanbul Belediyesl lmar Yönetmellğinln genel hükümler bölümünde şöyle yazar: «6785 sayıh kanun hükümlerine dayanılarak hazırlanmış bulunan bu yönetmelik Îstanbul Belediyesl sınırları içinde ve bu belediyenin mücavir sahalarında uygulanır.» Ne var kl, 1979 yılında yürürlüğe girmlg olan yönetmelik titizlikle uygulanmadığı için şu son beş yılda Îstanbul daha da yozlaşmış, insan başma yeşil örtü yedi metreden bir metrekareye düşmüştür. Oysa, kültür tilkelerinde bu yasa zorunluğu 1525 metrekaredir. Altyapısı olmayan dağbaşlarında, Belediye Başkanlarının, Turizm Bakanlarmm gözü önünde 810 katlı apartmanlar yükseltilmiştir. Sözgelişi, Kilyos'ta. Bakanlık tesislerine özellikle yazları sıkca uğrayan saym Turizm Bakanlarmm gözü önünde. Bu konuda çıkan uyarı yazılarını okumuş olan bakanlar, 'ilgiden ötürü teşekkür' mektupları bile yazmışlardır! Hepsi bu kadar. 1979'da yürürlüğe girmiş olan îstanbul Belediyesi îmar Yönetnıeliği'nin pek uygulanmayan maddelert arasında şu ilginç satırlar da var: «Altı katı geçen ve alanı yttz metrekareden faz la olan işyerleriyle yüksekliği on Uattan fazla bulunan konutlarda, basaroak genişliği en az yetmiş santim olan yangın merdiveni yapılması zorunludur.» Zorunludur amma, bu kesin koşul hiç uygulanmaz. Yazıyı uzatmadan örnek vereylm: îstanbul şehrine yapılaşma açısından bir çekidüzen vermesi gereken «Büyük Îstanbul Nâzım Büro»nun calıştığı Tepebaşı'nda Odakule, sanırım on beş kattır ve yangın merdiveni yoktur. Şehrin pek çok yerinde yükselmiş olan 1015 katlı apartmanlarda 'Yangm Merdiveni' yoktur. lmar Yönetmeliği'nin Öngördüğü garaj zorunluğu da uygulanmamaktadır. Yapı sahiblnden genel çevre garajı için yüklü varalar almış olan îstanbul Belediyesi, milyarı bulduğu söylenen garaj fonuyla daha başka gereksinmelerini karşılamış ve lmar Yasası zorunluğunu rerine getirmemiştir. îma,r Yasalan ve yönetmelikleri, yasalar ve yönetmelikler eksiksiz uygulandığı sürece yararlıdır, saygınlığım v orur. Mmdıkoğlu r« Solakoğlu adlannın yan yaoa gelmesi okurlan şaşırtabilir. Herkes billr. Biri kanunsuz ameliyatlar yapmakla suçlanan ve yargılanması sürmekte olan bir bp pro fesörü. Diğeri ise Basketbol Fe derasyonu Baskanı. O da Türk basketbolunun prolesyonel olduğunu açıklamaraakla, geng basketbolcular konusunda yönetmelikleri uygulamamakla, hakemlerin başarısız, belki de taraflı yönetimine göz yummakla, yabancı basketbolcuların piyasayı kızıştırmasına lzin vermekle suçlanıyor. Mmdıkoğlu ve Solakoglu"nun başka bir ortak yönleri, her ikisinin de TRT programlannda suçlannuş olmalan. Ben, Mmdıkoğlu ve Solakoglu'nun suçlanma şeklinln yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu görüşüm, suçlananlaım gerçekte suç lu olup olmamalan ile ilgili de ğil. Kişilerin, tarafsız olması gereken bir kamu yayın organında, kendilerine savunma olanağı tanımamaksızm suçlu gösterilmelerinin mutlaka önlen mesi gerektiği görüşündeyim. Konuya açıklık getirmek için önce Mmdıkoğlu, sonra solakoğlu olaylarını ele alalım. Mmdıkoğlu olayı, basın ve TRT den izleyebildiğlm kadanyla şöyle: Bazı ihbarlar Uzerine TRT proğramcısı Uğur Dündar Profesör Mindıkoğlu'nu stüdyoya davet ediyor. Kendisine bazı bilimsel sorular yöneltileceğini söylüyor. Mmdıkoğlu ile görüşülürken söz birden Mmdikoğlu'nun yaptığı bazı ameliyatlara getiriliyor. Önceden Mmdıkoğlu'na bildirilmeyen bazı «tanıklar» ve «kurbanlary or taya çıkanhyor ve kameralar Mmdıkoğlu'nun Uzerine çevriliyor. Mmdıkoğlu, hemen oracık ta, milyonlarca TV izleyicinlnin gözleri önünde yargılanıveriyor. Çeşitli toplum sorunlanna dikkat çeken programlann çok yararlı olduğu kanısmdayım. Ama insan haklarına saygı gös terilerek yapılursa. örneğin Uğur Dündar, Mmdıkoğlu'nun kapısma dayanıp, kendisirü stüdyoya davet etse, ama Mmdıkoğlu'na yönelteceği sorulan önceden bildirip, nazırlanma, kendisini savunma olanağını ta nısa ve Mmdıkoğlu programa gelsin gelmesin hem Mmdıkoğ lu gibi düşünen, hem de ona karşıt yönde düşünen tıp otoritelerini, hukukçulan biraraya getirip tartışma açsa ve en önemlisi, kendisi tarafsız kalsa, ben de programı ayakta alkışlardım. Ama uygulanan şekline yalnızca, toplumumuz adına derin bir tizüntü duyuyorum. Görüşüm, Mmdıkoğlu halen süren yargılanması sonunda suçlu bulunsa da, aklansa da degişmez. TRT bir yargı kurumu değil, bir ha ber kurumudur. Gelelim Solakoğlu olayına, Bir spor programı söz konusu olduğundan belki de daha az kişi tarafından izlenmiştir. Olay tümüyle farklı bir konuda olmakla beraber, ilkede aynıdır. TRT programcısı Ertan Yüoe Basketbol Federasyonu Başkanım bir sohbete davet edip, onu çeşitli suçlamalarla karşı karşıya bırakmıştır. Solakoğlu'. na sorular önceden verilip, ken disini savunma olanağı verilmiş micür? Solakoğlu gibi ve ondan farklı düşünen otoriteler programa çağrıhp, görüşleri a lınmış mıdır? Bir takım hakkmda ithamlar varsa, kulüp temsilcileri çağnlıp söz hnkkı verilmiş midir? îtham edilen hakemlerin temsilcilerine söz verilmiş. midir? Hayır, bunlann Dreyfus9 Mmdıkoğlu ve Solakoğlu TRT bir yargı kurumu değil, bir haberİciu: rumudur. Ama Mmdıkoğlu olayında olduğu gibi Basketbol Federasyonu Başkanı So. lakoğlu ile yapılan röportajda da TRT bir yargı kurumu gibi davranmıştır. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Doçenti hiç blri yapılmamıştır! Uğur glm yok, fakat basketbol konu Dündar bey gibi Ertan Yüce sunda biraz bilgim var. Uğur bey de TRT adına kendisini Dündar'm usulü yanlıştır. Ama tek otorite, savcı ve yar Ertan Yüce bey hem usulde, gıç rolüne sokarak, Solakoğ hem esasta haksızdır. lu'nu, Efes Pilsen ve hakemleri Birincisi, Türk basketbolu izleyiciler önünde mahkum et gerçekte profesyoneldir, ama miştir. Solakoğlu bunu televizyonda Cinsiyet değistirme ameliyat söyleyemez. Söylerse, bir da lan ve hukuku hakkmda bü ha Avrupa ve DUnya sam Dr. Deniz GÖKÇE 4F bıktı/ DUYURU D.B. DENÎZ NAKLÎYATI T.A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜÖÜ ÜSKtÎDAR PAŞA LİMANI DEPO BÎNASI ASANSÖR TAMİR VE TADlL ÎŞt YAPTIRILACAKTIR. 1. Bu işle ilgili ihala dosyası Genel MüdürlUk Veznasi'ne yatınlacafc 5.000. TL. bedel karşüığı ve makbuzun ibrazı suretiyle 11.3.1983 pazartest gününden itibaren Y.T.L M.üdürlüğU'nden temin edilebUıı 2. 27.4.1983 garşamba günü saat 17.00'den sonra vertlecek teklifler kabul edilmeyecektft 3. Posta'daki gecikmeler kabul edilmes. 4. tbale dosyası satın almmadan Y.T.t. MUdürlUğU'nden gerekli bilgiler alınabilir. 5. D 3 . Deniz Nakliyatı T.A.Ş. Genel MUdürlüğü 2490 sayıh İhale Kanununa tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapma. maltta veya dilediğine verip vermoı.ıekte serbesttir. MUracaatlar D.B. Deniz Nakliyatı T.A.Ş. Genel Müdürlüğü, Meclisi Mebusan Caddesi No. 91 Koçaslan îş Hanı 3. Kat, Yatırım ve Teknik îşler MUdürlüğü'ne yapılacaktır. D.B. DENÎZ NAKLÎYATI T.A.Ş. GENEL MUDÜRLÜĞÜ (Basın: 1«174) piyonalanna katılamayız. öte yandan dünyada basketbolun amatör olduğu tek bir ülke yoktur. Amerikalılar anoatör ol duklanm iddia edebilirler, ama kolej öğrencisi amatör sayılabilirse. Doğu blokuncia ise amatörlük, bol maaslı bir memuriyettir. îkincisi, Solakoğlu Amerikalılann 3o 40 bin dolar aldıklannı bilir, >sma bunlar kağıt üzerinde üç kuruşa oynarlar. Aynen Efe, Erman, Mehmet, Behçet ve geçmişte Ertan'm oynadığı gibi. Üçüncüsü, gençler konusunda, yönetmelik konusunda diyelim haklısınız. Bu bir hukuk sorvuıu. Bırakın bir hukukçu söylesin gerçekleri. Veya bu işten zarar gören bir kulüp tem silcisi. Siz sadece onlara fırsat verin. Gelelim, gösterdiğiniz yavaş çekimler ve ithamlannıza. Türk basketbol hakemlığinin bir kriz içinde olduğu kesin. Ama hakemlik basketbolümüzün diğer unsurlanndan daha kötü bir durumda mıdır? Buz gibi soğuk salonlardan, yıkılan tribünlerden, akmayan duşlardan, iki yıldır bir Amerikalı oyuncunun adını «Yarbrought» diye bir t harfi ekleyerek yanlış söyleyen TRT spikeri Ertan Yüce'den daha mı kötüdür hakemlerin performansı? Bugüne kadar hakemlerin egitimi konusuna eğilinmiş midir? Üstelik, yavaş çekimde göste rilen maç. bu yılın en iyi yö netilen maçıdır. Bu yalnızca benim değil, salondaki yüzlerce basın mensubunun da kamsıdır. Olaym bütününe bakaoağmıza, son dakikp.daki faul konusunu ele alarals, kolay yola gidiyorsunuz. Üstelik haksızsmız, çüıikü maçı izlediğiniz TV kamerası açısmda rakip oyuncunun göğsüne dayanmış olabilecek eli göremezsiniz. Hakem siz olsaydınız da, o an yanılabilirdiniz. Emin olmadığuuz, olamayacağınız konularda iddia etmeyiniz. Son olarak, programda taraf tutmanız, hep bir takımın maçlanndan örnekler vererek sanki bu takım şampiyonluğu bedavadan kazumruş izlenimini uyandırmaya çalışmamz büjrtik bir haksızlıktır. Söz konusu takım bence bileğinin gücüyle şampiyon oldu. TRT final grubu maçlarımn tümünü naklen yaymlamadığı içm seyirci bunu göremedi. TRT bir yandan maçlan göstermez, diğer yandan sizin asılsız ithamlannıza yer verirse, kamuoyunu yanıltmış olur. Konular tartışılmalı, fakat TRT mensuplan tartışmaya taraf olarak katılmamahdır. TRT yetkilileri bu tür programlan önlemeli, personelini eğitmelidir. Okurlar bu yazmm baslığında Dreyfus'dan neden söz edildiğini sorabilirler. TRT programcılarına bir hatırlatmada bulunmak için. Hiç kimse yargı organmca suçlu bulunana kadar suçlu değildir. Hatta yargı organlannca suçlu bulunanlarm bile sonradan tümüyle aklandığı görülmüştür. Tarihte bu tür yanılmalarm en iyi örneği, Fransa'daki Dreyfus o• Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. Nadir TAPAN % Babaeski Vergi Dairesind?n aldığımiz 30.3.1982 tarih 28.297 GA, 214385 No.lu makbuzumuzu kaybettik. Hükümsüzdür. Muzaffer Çevik va ortaklan V U R T O G I U İLAÇLARI A.$. SAYIN HİSSEDARLARA Şirkattmizin 1982 yı/ı foo/iyefi "OIAĞAN GENEt KURUL TOPLANTISr' 29 Nıson 1983 cumo gıinu saat 10.30 da Şirket Merkezmde yapılacaktır. • Top/onfıyc katılacak "Hamıline" yazılı pay sahiplerinın, foplon^r/on bir hafro önce hısse senef/erını veya bunlaro mahk olduktartııı gösteren belgelen, şırkete teslitn ederek veya göndererek, karşılığında gfrıj be/gesı o/ma/onnı rıca ecer/z • Hamilıne yazılt Hısse Senedi sahtnfannın, adreslenni öğrenmek hakkımtz ve ımkântmız olmodığından, toplantı davetı sadece gazete tianlanvlo yapılmaktadır, GÜNDEM. 1 Ba$kanltk divanı seçimı ve Genel Kurul tutanağının Bo^karv lık Otvantnco ımzaianması ıcm yetkı verılmesı, 2 Idore Meclısı ve murdup roporunun okunmosı ve tasvıbi. 3; Bilanço, Kâr ve Zorar hosaplarının okunması ve tasvıbi, 4 Idare Meclisi ve Murokıbın ıbrosı ve yenı tayın edılecdk iki Muraktbtn tasvibı, 5 tdare Meclisi Azalarının ve Mürakıpkrtn ücretlermın tayıni, ft*T.T.K. 311 334 ve 335 maddftlen uyarıaca Idare Meclisine musaade ve yetkı ven!mosı, 7 Dılskler Doç. Dr. Edip U. KürkSü GÖĞÜS. . KALP ve DAMAR CERRAHİSİ UZMANI MUAYENEHANE < Büyükdere Caddesi No: 75/2 ' Kral Ap. Mecidiyeköy IST.Muayenehane Telf : 6736 89 . 66 48 96