Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ARALIK 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 Baluk Gerger, Nükleer Tehlike, Bilitn ve Sanat Yayınları, Ankara, Kasım 1983, 152 s. Süper devletler (ABD ve SSCB) nükleer silahlanma yarışını, sözde bunu önlemeyi amaçlayan tüm sınırlandırma ve denetim altına alma çabalanna rağmen, sürdurüyorlar. Büyük devletler ve hatta iflasın eşiğinde olan ya da henüz halklarını doyurmayı başaramamış bazı diğer devletler (orneğin Arjantin, Pakistan) bile nükleer silahlara sahip olmayı vazgeçilmez görüyor. Son olarak ABD'nin Avrupa'ya nükleer başhkh Pershing II ve Cruise füzelerinı yerleştirmeye başlamasıyla, bir topyekün nükleer savaş tehlikesi dünyamızın kapısına gelip dayannuş durumda. tnsanlığı yeryuzünden defalarca silmeye yetecek nükleer silah depolanmış bulunuyor. Demokratik ülkelerde barış isteyen tüm güçler, nükleer tehlikemektedir. Tek başına bu örnekler bile, siyasal kadrolar dahil, toplumumuzun nükleer tehlike konusunda ne denli aydınlatılmaya muhtaç olduğunu gostermeye yeter. Nükleer silahlann yayılışı, nükleer silahlann kullanımı ile ilgili askeri stratejilerdeki gelişmeler, bir nükleer savaşın insanlık için ne demek olacağı konulannda yazdığı yazılarla kamuoyumuzu uyarmaya çalışan değerli bir aydınımız var: Uluslararası ilişkiler uzmanı ve yazar Dr. Haluk Gerger. Soğuk Savas'tan Yumuşaraaya (1980) ve Mayınlı Tarlada Dtş Polilika (1983) adlı kitaplarını izleyen son çalışması Nükleer Tehlke'de Gerger, nükleer silahlann ortaya çıkışı, yayılışı, sınırlandırılma çabaları ve nükleer savaşın olası sonuçları Kitap Fuarı bir YÖNETEN ŞAHİN ALPAY kültür olayı oldu Yakın nükleer tehlike YAYEV DUNYASINDA İNCELEME ARAŞTTRMA karşılık, barış yandaşları da, herhangi bir ideolojik çıkar a>nlığı gözetmeksizin, jaşam hakkına sahip çıkmaktadır. Dolayısıyla. elinizdeki kitap. nükleer silahlara karşı tum dun>ada verilen savaşıma, Türkiye'de, küçük de olsa, bir katkıda bulunabilmek amacıyla yazılmıştır " (s. 1011) 6 kasım seçimleri Türk halkının, ülkeyi yönetecekleri seçmesini ve gerektiğinde değiştirmesini sağlayan, parlamenter demokrasinin temeli oy hakkına bağlılığını bir kez daha gösterdi. Ama Birleşmiş Milletler Bildirgesi'nde yer alan tüm insan haklarına dayalı çoğulcu bir demokrasinin kurulabilmesi için siyasal alanda başarmamız gereken daha birçok görevler olduğuna kuşku yok. Ülkçrnizde demokrasinin yerleşmesini içtenlikle isteyenler, sağlıklı işleyen çoğulcu bir demokrasinin çoğulcu bir ekonomik düzenle, yani devlet tekellerinin ya da özel tekellerin egemenlik kurmalarının önlendıği; devlet, kooperatif, belediye ve ozel sektörün daha verimli ve daha iyi mal ve hizmet üretmek için birbirleriyle rekabet ettikleri bir piyasa ekonomisi ile çok yakmdan ilişkili olduğunu, ancak yeni yeni görebiliyorlar. Çoğulcu demokrasinin çoğulcu bir ekonomi temeli üzerinde olduğu kadar çoğulcu bir kültür hayatı ile sağlamlaşabileceği de belki yeni yeni anlaşılıyor. Her gün değişen ve ilerleyen bilgilerimiz ve gerek kendi toplumumuzun, gerekse tüm dünya topIumlannın deneyimleri ışığında. amaçlanmızla bağdaşmadığı gorulen politikalan terk edip, bunlara hizmet eden politikalan benimsememizi mumkün kılan demokratik rejimin ancak felsefede, bilimde, sanatta, edebiyatta vb.. farklı çözumler uretebilen açık bir toplumda yaşayabileceğinin bilincine varıyoruz. Toplumumuzun külturel yapısında çok çeşitli alanlarda var olan çeşitliliğin bir zaaf unsuru olmadığını; bu çeşitliliği toplumumuz için büyük bir güç kaynağı yapabileceğimizi giderek anhyoruz. örneğin ülkemizin Doğu ve Batı uygarlıklannın buluşma alanı olması; toplumumuzda hem Müslüman Doğu hem de laik Batı kulturünun etkilerini duyurması; toplum ve insan olarak gelişmemiz için bugüne kadar değerlendirmekte fazla başanlı olamadığımız bir hazınedır. Duyduk Gördük I İnsanlığa karşı bir imha hareketi demek olan nükleer savaş, gerçek ve yakın bir tehlikedir. Hiçbir siyasal amaç, ideolojik yarar ya da ulusal çıkar nükleer silahlann kullanılmasını haklı gösteremez. ye karşı yoğun bir mücadele yürütmekte. ÜRKÜTÜCÜ CEHALET Ne yazık ki, dunya kamuoyunun çok büyük bir bolumü gibi Türk halkı da, nükleer savaş tehlikesinin ulaştığı boyutlar hakkında pek az şey biliyor. Bu koda içinde bulunduğumuz bilJzlik, gerçekten ürkutücudür. Öyle ki, bugün ana muhalefet partisi durumunda olan bir partinin lideri, belki de üzerinde fazla duşünmeye gerek dahi görmeden, bir süper devletin başka bir super devlete yönelen füzelerinin Türkiye'ye de yerleştirilmesinde yarar olduğunu söyleyebilmektedir. 6 kasım seçimlerine katılamayan "büyük" partilerimizden birinin lideri de nükleer silahlann Türkiye'ye yerleştirilmesi konusunda karar yetkısinin esas olarak sivilleri değil askerleri ilgilendirdiğini öne sürebilkonularında temel bilgileri. konuların karmaşıkhğma rağmen, kolaylıkla okunabilir bir şekilde veriyor. İNSANLIĞA KARŞI İMHA HAREKETİ Gerger, kitabını sunarken şöyle diyor: "Hiçbir siyasal amaç, ideolojik yarar, va da ulusal çıkar. nükleer silahlann kullanılmasını haklı gösteremez. Insanlığa karşı bir imha hareketi demek olacak olan nükleer savaşın gerçek ve yakın bir tehlike olduğu günümüzde, nükleer savaşlara karşı çıkmanın başlangıç noktasının, bu konuda temel bilgilerle donanmak olduğu kanısındayım. Bu, bugun daha da önem kazanmıştır. Çünkü dün>anın her yerinde, nükleer savaş yandaşlan yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir ve kamuoyunu yanıltmak için etkin araçlar kullanıimaktadır. Buna Sorun, Gerger'in çok yalın olarak belirttiği gibi, insanlık için bir ölüm kalım sorunudur. Bir ideoloji, siyasal amaç ya da ulusal çıkar sorunu değildir. Sovyetler Birliği'nde ve totaliter ve otoriter rejimlerin egemen olduğu diğer ülkelerde, halk kitlelerinin nükleer savaş tehlikesi konusunda tamamen karanhkta bırakıldığı, nükleer silahlara karşı çıkılmasına olanak verilmediğı savından hareketle, demokratik ülkelerde nükleer silahlanmaya karşı yürutulen mücadeleyi Sovyet yayılmacılığının bir desteği olarak göstermeye çalışan Batılı savaş kışkırtıcılannın güçleri mücadeleyi bastırmaya yetmeyecektir. NÜKLEER StLAHLAR YERYÜZÜNDEN SİLİNMELİ Nükleer sılahlanmaya karşı hareketi Batı'nın savunmasını zayıf düşurebileceği gerekçesiyle tereddütle karşılayanlar yanılıyorlar. Çünkü artık bir nükleer savaşın sınırlı kalması olasılığı bulunmadığı gibi, böyle bir savaşın gaJibi de olamaz. Gerger'in kitabında gösterdiği kanıtlar bu gerçekleri açıklıkla ortaya koyuyor. Dünyanın her yerinde, demokrasi, özgürlük ve barış isteyenlerin başlıca görevlerinden biri, nükleer silahlara karşı çıkmak; onlann yeryuzünden silinmesini sağlamak için mücadele etmektir. Demokratik ülkelerde yürütülecek etkin bir mücadeleyle ancak Batılı savaş kışkırtıcılan gemlenebilir; totaliter ve otoriter rejimler altında yaşayan halklar uyanlarak mücadeleye sokulabilir. Bu mücadele, kazanılabilecek bir mücadeledir. Herkesi Haluk Gerger'in kitabını okumaya çağırıyorum. Bu kitapla ilgili söylenmesi gereken şeyin bu olduğuna yurekten inanarak. toplam tutarı, en muhafazakâr bir tahminle, 100 milyon lirayı aştı. "Türkiye'de kitap sattlmıyor" diyen kimi yayıncılarımız, kusurun bir payının da kendilerinde olduğunu herhalde kabul etmeliler. "KiUplar o kadar pahalı ki, ne basılabiliyor ne de satılabiliyor" diyen kimi gözlemciler de gözlerini gerçeklere açmalı. Son on yılın kitaplarla ilgili istatistiklerine bir ilk bakışın bile gösterdiği gibi, 1970'lerin sonlarında yayın hayatının gerilemesinde, ekonomik koşullar kadar (ve belki ondan da fazla) siyasal koşullann etkisi olmuştur. Bu koşullanr. düzelmesine bağlı olarak yayın hayatımızın hem çeşitleneceği hem de zenginleşeceğine mutlak gözüyle bakılabilir. Ülkemizde kitap giderek daha çok basılacak ve daha çok okunacaktır. Bu eğilimi güçlendirme alamnda yayınalann yapabilecekleri çok şey olduğu açıkça görülüyor. Ve KaUİmayanlar... Otuz küsur bin kişinin futbol maçı izlediği bir pazar giinü, bir başka otuz kusur bin kişiye kitaplarla haşır neşir olma olanağı veren fuarı düzenleyen TÜYAP yöneticilerini ve fuara katılan yayınevlerini kutlamak gerekiyor. Kutlanacaklar yanında kınanacaklar da var. Kitapları kapışılan Tarih Kurumu ile Diyanet lşleri Başkanlığı ve Dil Kurumu yayınlarını ne kadar kutlamak gerekiyorsa, Kultur Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı yayınları acaba neredeydiler diye sorulabilir. Onları, "mevzuat hazretieri" engellemış olsa gerek. Peki, ya üniversitelerimiz (İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Ankara Ü., ODTÜ ve diğerleri) neden fuarda görünmediler? Onlar da, her zamanki gibi, yayınlarını halka göstermemeyi yeğlemiş olmalılar. Biz bu yayınların (hiç değilse büyük çoğunluğunun) şu veya bu ölçüde değer taşıdığma, üniversite dışında da "müşteris i " olduğuna inanıyoruz. Gizlenmekten vazgeçebilirler. Tarihi eserlerin korunması tartışmalan üst makamlarda sürerken, Lüleci Hendek Caddesi'ndeki tarihi mahaile çeşmesi de ntotorlu araçlann çarpmasmdan böyle korunuyor. (Fotoğraf: NAZIM TtMUROĞLU) ' TRT, Aziz Nesin adında birini tanımıyvr 26 kasım cumartesi günü bir beyin kanaması geçiren Aziz Nesin hâlâ hastanede tedavi göruyor. Eserleri hemen hemen 6ütün dillere çevrilen büyük yazann hastalanması, yalnız Türkiye'deki gaıetelerde değil, yabancı gazetelerde de ertesi gün önemli haberdi. Denilenlere göre, yabancı radyo ve tetevizyonlar da haberi hemen ertesi gunü ilk bültenlerinde dunyaya duyurmuşlardu Ama ne var ki, bizim TRT, üntii yazann rahatsızlığından tek sözcükle olsun söz etmedi. Doğrusu, Aziz Nesin "in yakın dostlan bu durumu başlangıçta TRT'nin kötu niyetinedeğil, beceriksizliğine yordular, Olay öylesine umulmadık bir zamanda ve anidert olmuştu ki, zaten ağır yürüyen TRT Haber Merkezi'nm bu haberi yakalaması elbette olanaksızdı ve atlaması doğal karşdamyordu. tste bu düşünceyle, Aziz Nesin'in 1 Aralık 1983 Persembe günü hastane odasında yapacağı basın toplantısmı gazetelere duyuran Demirtaş Ceyhun, "TRT, hastalandığı haberini veremedi, bari iyileştiği haberini verıp hatasmı giderme olanağı bulsun" diyerek TRT İstanbul 1 Televizyonu Haber Müdürlüğü ne de telefon etti. Ünal Bey adında bir yetkiliyi buldu. Beyefendi, dedi, Aziz Nesin yann hastalanmasından bu yana ilk kez gazetecilerle konuşacak. Doktoru Prof. Coşkun Özdemır de hastaüğı ile ilgili bilgi verecek. Belki bir kamera gönderirsiniz diye size de haber vereyim dedim. Biz TRT Televizyonu olarak kimsenin hastahk haberini vermeyiz, dedi o yetkili kişi biraz da terslenerek. Bakanlann bile hastahk haberlerini vermiyoruz, diye ekledi sonra da, Demirtaş Ceyhun gerçekten şaşırmıştu Yanlış anladmız galiba, dedi, Aziz Nesin demistim size... Evet efendim, evet. Dedim ya, biz TRT'de çalışanlann bile hastahk haberlerini vermiyomz. Anlatamadım galiba... Aziz Nesin... Tamam efendim, tamam. Ankara'ya, Uerkeze bildireceğim söyUdiklerinizi... Affedersiniz, dedi Demirtaş Ceyhun, şaskın, öfkeli, karamsar. Lütfen, sözümü geri aldım. Kimseye bir şey duyurmayın. Hırsla kapattı telefonu. Gerçekten de, Aziz Nesin'in basın toplantısma TRT'den kimse gelmedi. HAYVANLAR Jstanbul'da 26 Kasım 4 Aralık tarihleri arasında duzenlenen Kitap Fuarı bana her şeyden önce, kültürde çoğulculuğun buyuk zenginlığini ve erdemini anlama yolunda olduğumuzun bir belirtisi ve bu yolda değerli bir deneyim olarak göründu. Din, felsefe, tarihten iktisata; doğa bilimleri, bilimteknikten ozel merak konulanna kadar çok çeşitli dallarda yayın yapan 80 dolayında yayınevinin ürünlerini sergilediğı fuar ile İstanbul büyük bir kültür olayı yaşadı. Çeşitli alanlarda uzmanlıkları olan, farklı siyasal ve felsefi görüşlerden onlarca yazar ve düşunür, biletli biletsiz iki yüz binden fazla kişinin gezdiği Kitap Fuan'nda yan yana oturdular ve kitaplannı okurlan için imzaladılar. Ziyaretçiler, bugün için kültürün temel taşıyıcısı olan kitaplarda yansıdığı şekliyle, kultürel çeşitliliğimizi (tümüyle değil, ama geniş bir yelpazesiyle) görmek ve tanımak olanağını buldular. Bundan buyük bir keyif duydular ve pek çok yarar sağladılar. İsmail Gülgeç tCBV.y. 'PiST,, N 1930'lar TürkiyvsVne farklı bir bakış \ahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin Iktisadi Tarihi (19231950), Yurt Yayıncılık, Ankara 1982, 498 s. LEVENT BAŞARAN Yahya S.Tezel'in Bizans, Selçuklu ve Osmanlı sosyoekonomik yapılannm betimlenmesiyle başlayıp, 19231950 Türkiye'si üzerine aynntıh ampirik bilgiler veren yapıtı, son yıllann siyasi ve ideolojik önyargılardan annmaya çalışan iktisat tarihi çalışmalarından biri. kullanım biçimine ve bölüşumune karar verecek guçte olduğunun gözardı edilmesinin bir sonucu. Yazann "belirlenmemişlik hali "nin çözümlemesini yapmaya yönelmektense, kendi perspektifi içinde daha tutarlı görünen, Osmanlı'nın niye kapitalistleşmediği sorusuna, sermaye birikimi, ureticiler, üretim araçlan ilişkisi ve tanmsal verim artışı gibi açılardan eğilmesi, bu giriş bölümunü daha anlamlı bir hale getirebilirdi. mine başvurdular. Bu yaklaşımda "doktriner görüşler ex antehiçbir rol oynamadı." Yazar, dönemin hâkim blok içindeki askerbürokrat, burjuvazi, arazi sahipleri çelişkisinin zannedildiği kadar şematik ve mekanik olmadığını; iki kanat arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını da vurguluyor. Ona göre araştınlan donemde, hâkim blok içindeki askerbürokrat kokenli kadro ile yerli burjuvazitoprak ağalan ittifakını temelinden sarsan 2. Dünya Savaşı'nın getirdiği koşullar oldu (1942 Varlık Vergisi, bir çeşit aşar olan 1943 Toprak Mahsulleri Vergisi ve 1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu.) Devletçilik politikası bu sarsıntıda birincil rol oynamadı. KİM KÎME DUM DUMA Behiç Ak / (Alelık ( ayakkabılarımı "Belirlenmemişlik'* tezi Yazarın Cumhuriyet öncesi Anadolu toplumsal yapılanyla ilgili gözlemi iki tema etrafında toplanıyor: Selçuklu ve Osmanh'mn gerikalmışlık nöbetini Bizans'tan devTaldığını vurgulayan Braudel'ci yaklaşıma eklemleşen ana tez, Anadolu toplumsal yapılannın 1118. yüzyıllar arasındaki "belirlenmemişlik hali" ve arkasından Osmanlı'nın dış etkenler nedeniyle azgelişmiş bir yansömurge statüsüne oturması. Yapının "belirlenmemişliği" tezi prekapitalist yerleşik tanm toplumu ile "göçebe otlatıcı" topluluklar arasında 11. yüzyılın 2. yarısından 15. yüzyüın ilk çeyreğine kadar süren ve Anadolu toplumunda derin izler bırakan (yapısal) çatışma dönemi için geçerli olabilir. Ancak yazann 1518. yuzyıllar Osmanlı toplumsal yapısının feodal olmadığını vurgulamak yerine "belirlenmemişlik hali" ile nitelemesi, bizce, Fatih zamanmda başlayan merkezkeç güçlerin iktisadi ve siyasi varlıklannın kınlması sürecinin (ırsi mülklerin miri toprak rejimi içine alınması; ilk Osmanlı kanunnamesi) Kanuni zamanında merkezin kesin yengisiyle sonuçlanması ve dolayısıyla merkezi iktidann toprak rantının 1930'larla Ugili saptamalar Kitabın geri kalan 12 bolumünde yazar, bir yandan sanayi, tanm, dış ticaret ve finansman ile ilgili göstergelerle dönemin ekonomik gelişrne düzeyini incelerken; diğer yandan iktisadi politikalar ve yabancı sermaye ile ilgili çozumlemeleri ile bağımsızlık hareketini yürüten kadronun toplumun smıfsal yapısı içindeki yeri ve rolünu açıklığa kavuşturmaya yöneliyor. Tezel'in sunduğu tarihiampurik kanıtlar, araştırdığı dönem ve özellikle 1930'lar ile ilgili baa hatalı yorumların duzeltilmesine katkıda bulunacak nitelikte. 19301946 döneminde vönetici askerbürokrat asıllı kadronun bir kendi kendine yetme (otarşi) politikası uyguladığı, dış kaynaklara yaslanmadığı ve dolayısıyla devletin onculuğünde ulusal bağımsız bir kapitalistleşme stratejisi izlediği sık öne sürülen bir görüştür. Yazara göre, bu dönemin kadroları kapitalist metropollerden hızlı sanayileşme için gerekli desteği bulamayınca, pragmatik bir yaklaşımla devlet kapitaliz Eseri gölgeleyen kusurlar Kitabın teorik ve yöntemsel varsayımları ile ilgili eleştirilerimi burada ele almam olanaksız. Ancak, şekille ilgili de olsa, önemlı saydığım iki eleştiri uzerinde duracağım: 1) Düzenlemenin kanşıklıgı: Sık sık ilen, geri atıflar; alıntılara dek (202, 301) sık sık tekrar; önemliönemsiz ayınmı pek gözetilmeden yığılan rakam ve istatistikler vb. kusurlar eserin okunuşunu güçleştirdiği gibi, değerine de gölge düşürüyor. 2) Yer >er polemiğe kaçan üslup: "Asya Üretim Tarzcılığına bulaşanlar", "Üçüncü Dünya'cı arkadaşlar", "iyi araştırma yapmayanlar/yapamayanlar"... Tezel'in bunları tasvip etmediğı açık. Açık olmayan, neden tasvip etmediği ve niçin eleştiriye tabi tutmadığı • Dr. Levent Başaran, ıktisat dahnda doktorastm Fransa'nm Grenoble Üniversitesi'nde yaptt. Kitap Satılmıyor mn? Fuar'dan yarar sağlayanlar kuşkusuz yalnızca ziyaretçiler olmadı. Kimi daha az kimi daha çok, fakat fuara katılan yayınevlerinin tümü geniş bir okur ve alıcı kitlesi ile ilişkı kurma olanağını buldular. Dokuz gün açık kalan fuarda kitap satışlannın •nsontar, dua görduğum monfann 6MR0İM M Kısa... Kısa. Eduardo Galeano / LATİN AMERİKA'MN KESİK DAMARLARI Çev. A. Tokatlı R. Hakmen. Alan Yayıncılık, İslanbul 1983, Uruguaylı gazeteci E.H. Galeano'nun (1940) Latin Amerika'nm siyasaJ, sosyal ve ekonomik tarihıni genel çizgileriyle anlatan kitabı Turkçeye çevrildi. Şakir Altay / HUKUK VE ŞOŞYAL BtLtMLER SÖZLÜGÜ Bilgi Yayanıevi, Ankara 1983, 502 s. Bilgi Yayınevi'nin sözlukler dizisindeki son kitapı, Şakir Altay'ın daha önce (1969) Veli Keskin ile birlikte yaymladığı Hukuki ve Sosyal Terimler Sozlüğü'nun gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısı. BASIN VE BASININ KARŞILAŞTlGl HUKUKt SORUNLAR Hürri>et Vakfı Eğitim Yayınlan, İstanbul 1983, 108 s. Hürriyet Vakfı'nın 1719 Şubat 1983'te duzenlediği seminere sunulan bildirileri bir araya getiren kitap, Türk basının bugün içinde bulunduğu çeşitli sorunlara genel bir bakış olanağı veriyor. Vücel Ertekin / HALKLA İLtŞKtLER TODAİE Yayını, Ankara 1983, 140 s. Yönetımhalk ilişkilennın kuramsal çerçevesini ve ulemizden alınan iki örneğin (Başbakanlık ve Içişleri Bakanlığı halkla ilişkiler birimleri) bu çerçevede incelenmesini konu alan bir çalışma. TARİHTE BUGÜN Mümtaz Ankan FALKLAND SAVAŞIL 19t4'TE 8USÛN, İNGİU'Z V£AIMAN DCNİZ /OjWEr. LERrNE SASJJ SAVAŞ 6£MİLERİ FAUOAND AÛA. İÇİUOE, SÛÇUİ AIMAN POMANAMSININ AÇIK DeN/ZLEROE VE BU A&Of I>A SUNE* AMEfiıKA kJYOAfUHM ETK/U OCMALAei, &ü KmDAN ET VE MtS/g AtAN/N6/CrE£E'rİ EMOtŞ£LENDlRirOll CHJ. ONLA&MU71AMA £A/6EU£/UEL/VD/l£g. SÜ. rüK OKyANusm,çiu tcfyfoo&rtMKf iut ÇAR. PfŞMALAGl ACMANLA&KAZ4HACAKTI..ANCAK, ÜMİr BU&NUNU PÖNÛP, IN&/U2L££lN İKMAL ytoPTtKlARI GAlKLAND ADAIARIN/ ALMAK AS7FYİUCE, ALMAN AMİ/ZALlfiWAIWV SflEE, YANUŞUK YAPTI. OBAYr gOŞ SANIBK&t,AHİDEti İN~ 6İÜ2 6EMİLE&Yt£ KAKÇlLAŞrt VE YBNlLOl f. S Aralık FAUOAMD'A SİT**£A Û2EBE MtZJfUANAN ALMAN &AVAÇ 6EMİLEKJ, ŞlLl'NİN VAUVMlS/O LlM Ğe KİRALIK İŞHANI Okuınazsak öleceğiz! btıkıık Iv.ıiına^ııı' Sirkeci'nin mutena yerinde 6 kath, kaloriferli asansörlü, klimah her işe müsait han komple kiralıktır. Tel.: 527 61 27527 55 80 338 33 26 50 YIL ONCE Cumhuriyet Yeni adliye binası için Şimdiki halde hep kendimiz söylüyor, kendimiz dinliyor gîbiyiz. Bu şerait içinde adliye binası yangımmn bol bol vah vahlarla geçip gitmesinden korkulur. Halbuki bu felâkeü esnasında tamir etmek lâzım ve bu mümkündür. Almacak makul tedbirierle yalnız İstanbul halkı millete birkaç tane öyle adliye binası ihda etmek iktidarındadır. Türkün bu kudreti bilinerektir ki felâkeller karşısında apışılıp kahnmaz. Ve bizce son yangının manevı tahribatından kurtulmak için behemahal yeni ve mukemmel bir adliye binası vucuda geıirmek mecburiyetindeyiz. Elektrik tarifesi üzerinde temın edeceğimiz faydayı muvafık bulmuyorsamz mehakım harçlan üzerinde almacak tertıbaıla yeni adliye sarayını eski::nden daha muhteşem olarak kurabileceğimizı açık söyleriz. Harçların alabildiğıne tenkisı * Aralık zaten mahkemelerı işgal eden müzevvir davaları içinden çtkılmayacak kadar çoğalttı. Avrupa'da olduğu veçhile esasen davaların ikamesi o kadar kolay olmamak lâzımdır. Ancak kat'i surette haklı olan, dava ikame edebilmelidir. Buna nazaran mahkeme harçlannın biraz arttırılmasında esasen hiçbir adaletsizlik yoktur. Bu fazlalık iki senede İstanbul'a eskisinden mukemmel bir adliye binası verebilir. Bu takdirde fukaranm ikame 19331983 etmek mecburiyetmde kalacaklan davalar muşkilâta uğratılmaz mı endişesine de mahal yoktur. Yüksek tahfeden fukarayı istisna etmek daima mümkitndür. S.S.MtLLİ EĞİTİM Hedef 5 miivon satan Razetelcr. 1 mihon satan kiiaplar Işıl ışıi bir Turki\e İLGİLtLERİ YAPI KOOPERATİFİ DUYURU Memurlarm sicüleri ÇORLU'da SATILIK EV Çorlu, Sılahur Mah. Fehmı Bey Sokak No: 19'da. 225 m ; bahçe içinde müstakil 2 katlı ev satılıktır. Tel.: Çorlu 3649 Istanbul (Saat 18'den sonra) 165 23 98 • 775 yasa uyarınca haksahibi oldukları belırtilen 4 (Dört) üyemize ait liste Çembevlitaş Darüşşafaka Sitesi 4. katta Istanbul ll tmar Müdürluğu'nde 8.12.1983 tarihi ile 24.12.1983 tanhleri arasında ilan edılecektir. YÖNETİM KURULU Dahiliye Vekâletinin talebi üzerine İstanbul Vilâyeti vtlayet dahilindeki butün memurlarm muntazam sicillerini gösterir bırer defter vucuda getirmişıır. Bunun bir sureti Ankara'ya gönderıiecek, bir nüshası burada kalacaktır.