16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER başkanlığını da ekleyince, herşey ona bağlanır. Hükümet politikasıyla parti politikası da böylece birleşir. Böyle olunca, kimi bakanlar, başında bulundukları bakanlığın yetkili başı olmaktan çok, başbakanın bakanltktaki özel kalem müdürü durumundadırlar. Yani, eskiden çoğunlukla böyleydr. Yeni dönemde. kurulacak yeni hükümette nasıl olacağını ise zamanla göreceğiz. Bizim demokrasimizde, bir de parti meclis grubu sorunu vardır. Özellikle, iktidar partisi meclis gruplarının, kendi hükümetlerinin programlarım reddettikleri ya da değişiklik yaptıkları pek görülmemiştir. Bunun taktiği de "Aman muhalel'ele koz vermeyelim" korkusunu yayarak pekiştirilir. Hükümet Başkanı, elindeki olanaklarla, lideri bulunduğu partisinin örgütüne de egemendir. Bir politikacı bir milletvekili, lidere ters düştü mü, örgüt hemen onun aleyhine harekete geçirilir. Adamcağu bazen seçim bölgesine bile gidemez olur. Niceleri gidememiştir de. O kimse Ortaçağ'da papanın afarozuna uğramış gibi olur. "İadei itibar etmesi, yeniden af dileyerek lidere yanaşmasına bağlıdır. Bunu yapmazsa. politika sahnesinden silinip gider. Bu durumun ayrıcaları yok mu? Var, var ama, vok denecek kadar az. Yazının başındaki konuya dönersek, yani kimlerin bakan olabildiği konusuna, şunları da eklememiz gerekiyor. Geçnıisie yaşanılan siyasi hayatımı/ın büyük derdi, devlet adamı dediğimi/ kimselerin çoğunun, bu noktaya meydan politikacılığından gelmiş olmalarıdır. Miting meydanlarında iyi nutuk aıanlar, kongrelerde ustalık gösterip il örgütünde ya da genel merkezde görev alabilenler, öncelikle milletvekili scçilnıe şansına sahiptirler. Bir de /cngin olup kcsenin ağzını açanlar! Çoğunluk politikaya atılmadan önce, günun birinde devlet adamı olacağım diye kcndini yeliştirmemiştir. Zaten, amac, hep politikadır, politika yapmaktır. Kendi mesleğinde bilinmez olan kimse, politikaya atılınca, hele bir de mevki kapınca. birden "bilinir" oluveriyor. Çünkü mesleğinde bile, basarının önünde değil, başarısızlığın ortasındadır. Mesleğinde, daha ileriye gitmek, bu yoldan yaygın bir hizmet ve başarı şansı kalmayınca, gelsin politika! ASIL MESLEK1 KRİNİ L'NL'TMAMALILAR Geçmişte. ülke sorunlarını da, dünya sorunlarını da, ne denli dar bir açıdan değerlendiren nice devlet adamları görmedik mi? Bu ortam içinde, geçmişte çoğu bakanlann basarıya ulaşamamasmın çok önemli bir nedeni daha var: Bakan olanların çoğu, kendilerini, yani yazgılarını politikaya bağlamışlardır. Oysa, kişilikli ve nitelikli kimsenin asıl yazgısı kendi mesleğindedir. Oraya dönüş yolunu daima açık tutmalıdır." Çağdaş anlamda demokrasi, bir değerler ve yetenekler bütünüdıir. Çuğdaş demokraside. hiç kimse, poütikada nc denli başanlı olursa olsun, daha önce bir uzmanlığın başarı turnikesinden geçmemiş kimse de\let adamı koltuğuna oturtulamaz. Adama, arkadaş sen bugüne kadar neler yaptın? diye sorarlar. Hangi kitapları ya/.dın, hangi alanda hangi başanya ulaştın? Hangi girişimde, hangi üretimde bulundun? Devleı adamlığı, bilineni değerlendirmenin nıihenk taşıdır, yoksa bilinmezleri üne kavuşturma aracı değil! Çünkü, partizanlık başka, devlet adamlığı başkadır. Bu ikisi kesin çizgüerle birbirinden aynlmadığı sürece, demokrasi daima tökezler. Bu yargı geçmişin deneyimlerinin itisiyle oluşmuştur. Bu gerçek iyi bilinmelidir. Bakalım yeni dönemde, yeni oluşumlar, geçmişin deneyimlerinden yarartanılarak boy gösterecek, yoksa geçmiş, yeni kişilerde tekrarlanacak mı? İyi niyetle ve iyi dileklerle beklevelim. Politikaeı ve Devlet Adamı Çağdaş anlamda dcmokrasi, bir değerler ve yetenekler biitünüdür. Devlet adamı olmanın belli koşullan vardır. Partizanlık başka, devlet adamlığı başkadır. Bu ikisi kesin çizgüerle aynlmadığı sürece demokrasi tökezler. PENCERE 7 ARALIK 1983 Özgürlüğün kaynağı? ANAP Genel Başkanı Sayın Turgut Özal, hükümetir.i kurmaya çalışıyor. Böyle ara dönemlerde çalışmaların sonucunu beklemek gerekir. Ne var ki, yeni iktidarın programı hazırlanırken belki yararı olur diye önemli bir konuya ilişmek istiyorum. ANAP yayınlarından "Devlet Yönetimi" adlı broşür seçimlerden önce basına dağıtıldı. Bu broşürün 9'uncu sayfasında Turgut Özal'a soruluyor: " Basın ve düşünce hürriyeti sizce nedir?" Yanıt: Savunduğumuz serbest rekabet düzeni, serbest piyasa ekonomisi basın ve düşünce hürriyetinin yerleştiği en iyi ortamdır. Serbest rekabet sistemınin, serbest pazar ekonomisinin uygulandtğı tüm ülkelere bakalım. Bir de serbest rekabet sisteminin uygulanmadığı Doğu Bloku ülkelehne bakalım. Hangisinde acaba fikir hürriyeti, basın hürriyeti, düşünce hürriyeti gelişmiştir. Serbest rekabet sisteminin olduğu her ülkede, basın ve düşünce hürriyetiyle fikir hürriyeti en üst sınıra kadar çıkmıştır. O ülkelerde istediğinizi yazabilirsiniz, istediğinizi çizebilirsiniz. inancımız odur ki, serbesf rekabet sıstemı içinde bu hürriyetlerTürkiye'de daha da gelişecektir. Insanlanmızdaki karşıt fikirlere olan hoşgörü daha da olgunlaşacaktır. Serbest rekabet düzeninden, serbest pazar ekonomisinden vazgeçildiği ölçüde Türkiye hiçbir zaman arzu ettiği seviyede basın ve düşünce hürriyetine, fikir hürriyetine kavuşamayacaktır. (...) Hangi ülkede kontrollu hangi ülkede aşın devletçi bir ekonomi varsa, o ülkede gerçek fikir ve düşünce hürriyeti yoktur. Basın hürriyeti ise hiç yoktur. Bu bakımdan serbest rekabet düzenini bilhassa destekliyoruz." • RECEP BİLGİNER Politika ve politikacı hakkında çok şey söylenmiştir. Bunların kimi, politika ve politikacının lehinedir ama, çoğu da aleyhinedir. Aristo bu konuda karamsardır. Halkın içgüdüyle oy verdiğini belirtirken "Beceri nerde hakaret görüyorsa, demokrasi ordadır" der. Ama, bir başkası, "Demokrasi politikacılara muhtaçtır" yargısına varır. Buna "Halk sectiği kimselerin kendi duygularını ve ihtiraslannı aynen duymasını ister" yargısını da ekleyebiliriz. Ancak "Hükümet etmek bir sanattır ve bilim ister" sözüne gelince üzerinde biraz durmak gerekir. Peki hangi bilim? Genel anlamda mı, yoksa hükümette görev alan kişinin, başında bulunduğu bakanlığın gerektirdiği uzmanlık dalında mı? Ve bu bizde böyle mi olmuştur? Diyelim, çok partili demokrasiye geçiş olan 1950'den, bu dönemin siirdüğü 12 Eylül'e kadar. BAKAN VE NtTELİKLERİ Yıllar önce, bir araştırma kuruluşu tarafından, bakanlann neden başarılı olmadığına dair ' bir önemli rapor yayınlanmıştı. Bizim demokrasimiz, henüz parti ile hükümeti, politikacı ile devlet adamını kesin çizgüerle ayırmadığı için, bakan olacak kişilerde belli nitelikler arama alışkanhğı yerleşmemiştir. Çeşitli kesimlerde, kendi işi ve mesleğinde başanya ulaşanlar bunu çoğunlukla özel yeteneğe bağlarlar ve "Bu işin okulu yoktur" deyip çıkarlar. Bizde de bakan olmanın, elbette okulu yoktur. Ama, kendimize göre, yoluyordamı vardır. Bu yolyordam, o kişinin, ülkenin genelinde tanınmış ve başanlı olnıasını gerektirmez. Bu yolyordam tamamen politiktir. Bir de, iktidar partisi içinde, denge oluşturmaya dayanır. (Olay eskiden cereyan ettiği için dayanmıştır demek daha doğrudur.) Nedir bu denge? Parti içindeki güçler arasındaki, bir de bölgeler arasındaki dengedir. Yani, Ege bölgesinde bir ya da birkaç kişi bakan mı oldu, dengeyi sağlamak için Doğu bölgesinden. Orta Anadolu'dan ve Güney'den de bakan alınır kabineye. Geçmişte politikacıların yeteneklerine ya da sahip oldukları uzmancılıklara gore bakan oldukları çok azgörülmüştür. Bakan olmak, ilk planda, o kimsenin parti içindeki gücüne ya da meclisteki tutumuna bağlıdır. Ya susiurulmak için ya da başbakanın her sözüne, her önerisine. her tutumuna evet diyeceği için, çok kimseler bakan olmuşfardır. Bunlar, çoğunlukla, kahve dövücünün "Hınk deyicisine" benzerler. 1950'den 1980'e, bakan olan nicelerinin, memleketin siyasal yaşamından silinip gittiklerini, bir daha kimsenin aklına bile gelmediklerini görmedik mi? Eski ve yeni anayasamıza göre, hükümetler, kolektif sorumluluk esasına göre işleyen bir kuruluştur. Oysa, işleyişte, bütün yetkililer, başbakanda toplanmıştır. Başbakan birçok örnekte olduğu gibi kendi partisinde genel başkan olarak, tek söz sahibi olduğu gibi, buna hükümet EVET/HAYIR OKTAY AKBAL "1 OGRENCI/OGRETMEN TUNCER Bu "Geçiş Aşaması"nda... "Herşey yasaklaria yürutülmek istenmemelidir. Yasak daima tepki yaratır" diyor dostum Dr. K^knel... Bir ay önceki bir yazımdan anımsayanlar belki çıkar,' Kanada'nın Montreal kentinde yaşayan Dr. Edip Köknel'i... Çeyrek yüzyıldır orada hekim olarak çalışıyor. Yurdundan ayrılmamak, burada yararlı olmak isterdi, ama koşullar elvermedi, o da gurbet ellere attı kendini... Arada bir İstanbul'a gelirdi, şimdi ondan da vazgeçti. Yaş ileriedikçe kişi üzüntülere, acılara daha az dayanıklı oluyor. Hele Batı uygarlığınm tadını duyan bir aydın kişi için... Mektuplarında hep Türkiye sorunlandır ele aldığı. Uzaktan gazetemizi izler, gerçeklerimizi tartışır. gidişi, durumu... Çağdaş dünyada elli milyonluk bir ulusuz. bir agırlığımız var, öyleyse etkimiz, gücümüz, yaratacağımız değer şimdikinden çok daha üstün olmalı. Ama niye Atatürk dönemınin saygı uyandıran Türkiye'si olamıyoruz bir türlü; bu yeni bir şey değil, ta 1938'den beri böyle!.. Doların 1 TL. olduğu günlerle doların 270 lira olduğu günün Türkiye'si arasındaki uçurumu görmemek olası mıdır? Türkiye, demek Atatürk döneminden 270 kez daha gerilemiş, daha önemsizleşmiş anlamına gelmez mi bu gerçek? "Yasak daima karşı tepki yaratır. Polonyada din hoş görülmediği için Poionyalıtann yüzde 95'i dindar kesildi. Ouebec ve Fransafda eski dinci önderlerin baskısı yüzünden halk yıliarca önce kiliseden kopmaya başlamış. Ouebec'te birçok kilise bu yüzden kapatıldı. Kiliseye gidenterin sayısı yüzde 2530'a düştü. ilerici önderler bu gerçeği bilmedikçe yanlış yollara sapmış olurlar." Dr. Köknel gibi, başka arkadaşlar da var, yurt dışında yıllardır yaşayan. Hepsinın de derdi, üzüntüsü Türkiye!.. Ne olacak bu Türkiye? Nereye gidecek? Günden güne nüfusu artan, Ortadoğu'nun en büyük devleti sayılan Türkiye niye bu denli etkisiz, niye bu denli yabancı yardımına muhtaç? Niye bir türlü demokrasiyi rayına oturtamıyor, ikide bir ara rejimler' uygulamak zorunda kalıyor? İsveç'te, Almanya'da, Amerika'da, Kanada'da, İsviçre'de, Avustralya'da, Libya'da, dünyanın dört bir köşesinde bilinçli yurttaşlarımız hep bu tür sorular soruyor, kendilerince çözümler öneriyorlar... Yine bir yeni dönemin eşiğindeyiz. Yeniden 'demokrasi'ye döndük, ya da dönüş aşamasına geldik. Bir seçim yapıldı, üç parti bu seçimde birbıriyle yarıştı, öteki partiler şimdilik seyirci kaldı. Sonunda şimdiki Meclis oluşturuldu. Şöyle ya da böyle, eleştirilecek yanlan var ya da yok, bir seçimden geçildi, bir Meclis ortaya çıktı. Bunu kendi ölçümüzde bir aşama saymak zorundayız. lyice bir başlangıç hiç değilse!.. Gerçi böyle başlangıçları çok yaptık, çok yaşadık, ta 1945'ten bu yana 'demokrasiye geçiş' evresini kaç kez denedik, sonra geri döndük, daha sonra yeniden işe giriştik. Benim kuşağım yorgun düştü bu tür deneyimlerden... Hiç değilse bu kez, şu 'demokrasiye geçiş' aşaması, gerçek bir aşama' olabilse!.. Yeni Anayasa, 61 Anayasası'ndan çok daha değişik... Yasalar, öncekilerden daha çok önleyıci bağlarla dolu... Dernekler, sendikalar, partiler, dolayısıyle kişi hakları geçmiş yıllardakine oranla daha hoşgörüsüz, daha katı koşullarla karşı karşıya... TBMM böyle bir ortamda toplanıyor. Yeni hükümet böyle bir ortamda kuruluyor, çalışmaya başlıyor ya da başlamak üzere... Basın Yasası ile dört yandan eli kolu bağlanmış biz yazarlar, gazeteciler, düşünce adamları da umutla, özlemle bu 'demokrasiye geçiş' evresinde elden geldiğince yardımcı olmak çabasındayız. Üst öğrenim hakkı verilecek mi? • Mart 1981'de Buca Eğitim Enstitüsünü bitirdim. Bizim gibi üç yıllık eğitim enstitüleri dışındaki 2 ve 3 yıllık yüksek okul mezunlarına çeşitli kolaylıklar sağlandı. Örneğin 1980yılından sorrra iki yıllık meslek yüksek okulunu iyi derece ile bitirenlere ilgili fakültenin üçüncü sınıfına, yine 3 yıllık yabancı diller yüksek okulunu bitirenlere eğitim fakültelerinin (eski üç yıllık eğitim enstitüleri) 4. sınıfına devam etme hakkı verildi. Bu haktan yoksun kalan yalnızca biz olduk. Geçenlerde basında " 3 yıl başanlı öğretmenlik yapmış olan üç yıllık eğitim enstitüsü mezunlanna bir yıl okuma hakkı verilerek fakülteleri bitirme hakkı verilecejii"ne ilişkin bir haber yer aldı. YÖK'ün bu konudaki çalışmaları ne durumda? Bu hak yalnızca öğretmenlik yapmış olanlara tanmırsa, haksızhğın giderilmesi için nedere başvurabiliriz? CANER CASLl BUCA/ZM/R * Yüksek Öğretira Kurumunda buna benzer konularda genel bir çalışma olduğu belirtiliyor. Ancak sonucun ne zaman alınacağı ve ne olacağını kestirmek olanaksız. Yasa sizin durumunuzdakileri kapsam dışı bırakırsa. kişisel olarak hiçbir yere başvuramazsınız. Bu nedenle, yasa tasarısı hazırlamrken sizin durumunuzdakilerin de gözöniine alınmasını dileyelim. Ozetle * İzınir'den A. Atak'a: Askerliğiniz süresince öğrencilik haklanntzı dondurmanız olasıdır. Bu konuda okulunuz yelkilileriyle görüşün. * Kayseri'den Z. Tezer'e: Naklinizi yaptıracağımz lisede okuduğunuz yabancı dil yoksa, lise birinci sıntf için ortaokulu bitirirken aldığımz not sımfgeçme notu olarak kabul edilecektir. •k tstanbul'dan Y. Öztürk'e: "Sınıf Geçme ve İmtihan Yönetmeliğine göre, tamamlama, bütünleme, sorumluluk, engel ya da tek ders sınavlarında alınan not ile yıl sonu notunun aritmetik ortalaması yıl sonu başarı notunu oluşturur. * Gaziantep Eğitim Enstitüsü'nden Isparta Eğitim Enstitusü'ne naklen gelen öğrenciler (öğretmen adaylan), Milli Eğitim Bakanlığı'mn 14 eylül 1983 günü basına yaptığı açıklama ile verdiği sözde durarak kendilerini gereksinme duyulan okullara bir an önce atmasuu diliyorlar. * Erzurum'dan M.K.'ya: Anlattıklanmz, okul müdürünüzün size öznel ölçütlerle ceza verdiğini gösteriyor. Milli Eğitim Bakanlığı'na yapacağınız "iıiraz'dan sonuç aldı ktan sonra gerekirse Bölge tdare Mahkemesi'ne başvurabilirsiniz. * Erzurum'dan T. Açar'a Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 50. maddesine göre ' 'valiliklerce itter kendi içlerinde gelişmişliklerine, ulaşım olanaklarına ve özel koşullarına göre dört hizmet alanına ayrılır." Hizmet alanlanm saptamak üzere her ilde bir komisyon oluşturulur. Bu komisyon çalışmalanm sürdürürken öbür daire ve kurumlardan alacağı bilgi ve belgelerden de yararlanır. Saptanan hizmet alanlanndaki değişmelerin bes yılda bir gözden geçirilmesi zorunludur. * Adana'dan H. Yurteri'ye: 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu 'nun 16. maddesine göre, izinli öğretmenlerin yerlerine "en az ortaokulu bitirenler" vekil öğretmen olarak atanabilirler. Ancak vekil öğretmenlik için basvuranlar arasında lise çıktslılar varsa, atamaya yetkili makam onları yeğleyebilir. Tüm öğretmen lerin yüksek öğrenim sorunu TUTENGIL'E SAYGI Halkının mutluluğu ve özgün düşünce yolunda yaşımını yitiren PROF. DR. CAVİT ORHAN TÜTENGİEi ölümünün dördüncü yıldönümünde O'nun inançlarını bilincimizde, acısını yüreğimizde taşıyarak anıyoruz. DOSTLARI • 1978 yılında ilköğretimin sekiz yıla çıkanlması öngörülürken temel eğitim kurumlarında görev yapacak öğretmenlerin de özdeş öğretim düzeyine getirilmeleri kararlaştırıldı. 19791980 öğretim yılından başlamak üzere, 5. derecenin 1. kademesinde ve daha yukarı derecelerde bulunan öğretmenlerden birçoğu bu haktan yararlanarak yüksek öğrenim gördüler. Daha genç öğretmenlere bugüne değin böyle bir hak tanınmadı. Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu konu üzerinde duruluyor mu? A. ÇEKÜÇ ORDU * Temel eğitimde görev alan tüm öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri, sağlıklı uygulama için amaçlanan noktalardan biridir. Ne var ki, biz bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı'mn yeterli etkinlik göstermediği kanısındayız. Yetkililerin soruna önem vermeleri gerekiyor. "Serbest rekabet sistemi" adı verilen ekonomik düzenin altın çağı 19'uncu yüzyıldır. Avrupa'da sanayi kapitalizmi oluşurken basın ve fikir özgürlüklerı geçerli miydi? Siyasal tarih, burjuva devriminin anavatanı Fransa'da bile genel oy hakkının ancak geçen yüzyılın yarısında sağianabildiğini yazıyor Ekonomıde serbest rekabet dönemi aşılıp da tekelleşme sürecine girildikten sonra siyasal yönetime ağırlıklarmı koyabilen emekçi kitlelerinin zoruyla basın ve fikir özgürlükleri gerçekleşmedi mi? ANAP'ın fikir özgürlüğü konusundaki yaklaşımı, tarihsel gerçekleri tersine çevirebilirsek geçerli olabilir. Batı'da sanayi devrimi dışa dönük yüzünde emperyalist, içe dönük yüzünde baskıct yönetimlerle gerçekleşmiştir. Basın ve fikir özgürlükleri baskıcı yönetimlere karşı emekçi halkın uzun süreli savaşımlari" kopara kopara aldıkları haklardır. Batılı zengin sanayi ülkeleri (ya da metropoller) güçlü endüstri kapitalizmine genis pazarlar sağlamak için serbest rekabet politikasını az gelişmiş ülkelere karşı kullanmışlardır. Türkiye 1838 İngiliz Ticaret Anlaşmasf ndan beri bu tarihsel dramın içinde yaşamaktadır ve ne yazık ki, bu kuyudan çıkamamıştır. Sanayileşmiş zengin ülkelerde demokrasiyi, basın ve fikir özgürlüklerini emekçi halkın değil 'serbest özel teşebbüs"ür\ gerçekleştirdiğini ileri sürmek bir tarih saptırması olur. * Ne var ki, bu yaklaşım yalnız tarih saptırması olmakla kalmaz, güncel gerçeklere de ters düşer. Bugün yeryüzünde sözde 'Iiberalizm" ya da "serbesf rekabet sistemlerr'nm basın ve fikir özgürlüklerini içerdiğini söylemek olası mı? Türkiye'de "serbest rekabetçi" işadamlarımızın bayıldıklan Kore ve Brezilya modelleri meydandadır. Sanayıleşmış bir avuç zengin Batı ülkesinin dışında Güney Amerika'dan Afrika'ya ve Güney Asya'ya değin açık pazar ekonomilerinde dikta yönetimlerini görmezlikten mi geleceğiz? Türkiye'de "büyük sermaye"nin ve "özel teşebbüs'ün 30 yıldan beri fikir özgürluklerinın yanında değil karşısında olması bir rastlantı mıdır? Ekonomide, "serbest rekabetçi" ve "liberal" sayın Turgut Özal'ın da ünlü programını "olağanüstü" bir rejimde uygulama olanağı bulması rastlantı değildir. Tarihte ve günümüzde bütün yer yüzünde izlendiği gibi, Türkiye'de de demokrasinin kaynağını, şirketlerin, holdinglerin, yabancı sermayenin Türkiye pazarındaki etkinlikleri değil, emekçi halk yığınlarının yönetime katılma istenci sağlayacaktır. Ne var ki, en iyi niyetle bir kapıyı açık tutuyor, ekonomik liberalizmi benimsediğini vurgulayan ANAP'ın hükümet programında siyasal Iiberalizm, basın ve fikir özgürlükleri konusundaki yaklaşımını merakla bekliyorum M.E.B.'nin açıktaması "Rotasyon uygulamasının durumu" ANMA 7 Aralık 1979 günü yitirdiğimiz eşim, babamız Prof. Dr. CAVİT ORHAN TÜTENGİL aramızdan ayrılışının 4. yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz. • Elekıronik ve mekanik yazı hesap makineleri satış • Elekıronik ve mekanik yazı hesap makineleri tamiri • Yazar kasalar saıış ve tamiri Dostlar Büro Malzemeleri Sanayü ve Ticaret Limited Şirketi ADRES: Kemankeş Cad. No: 71 KARAKÖY (DenizciHk Bankası Genel Müdürluğü Meydar: Cirizen mağazasıı Tel.: 144 "9 82 145 51 08 DUYURU Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Bölge Temsilciliği Genel Kurulu aşağıdaki yer, saat ve gündemde 1718 aralık 1983 günleri, çoğunluk sağlanmadığı takdirde 2423 aralık 1983 günleri yapılacaktır. Üyelerimıze duyurulur. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Bölge Temsilciliği Yönetim Kurulu adına Başkan Ibrahim Erdem Yer: İnşaat Müh. Odası Salonu Inanoğlu Cad. Ebru Apt. No: 1/1 Diyarbakır Saat: 10.00'da GÜNDEM 1. Açıhş 2. Başkanlık Divanı seçimı 3. Yönetim Kurulu çalışma raporunun okunması 4. Yeni Yönetim Kurulu ve Oda Genel Kurul delegelerinin seçimi 5. Dilek ve öneriler 6. Kapanış Okurlarımız Adnan Yangın, Erdoğan Demir ve Hasan Hıdıroğlu'nun durumu incelendi. 1983 atama döneminde; 15 ekim 197830 aralık 1978 tarihleri arasında göreve başlamış ve bulundukları hizmet bölgesinde 3 yıllık hizmet sürelerini tamamlamış olan orta dereceli okul öğretmenleri ile 15 ekim 197830 aralık 1979 tarihleri arasında göreve başlamış ve bulundukları hizmet bölgesinde 3 yıllık zorunlu hizmet süresini tamamlamış olan ilkokul öğretmenlerinden yönetmelikte belirtilen mazeretİeri bulunmayanlar rotasyona tabi tutulmuşlardır. Bu tarihlerden sonra göreve başlayanların yer değiştirme işlemlerinin ise yüriirlükteki mevzuata uygun olarak 1984 yılında yapılması uygun görülmüştür. Milli Eğitim Bakanhğı Genel Sekreterliği TEŞEKKUR 26 Kasım 1983 günü geçirdiğim beyin kanaması sırasında bana ilk tedaviyi yapan ve derhal hastaneye kaldırılmamı sağlayan Sayın Doktor GÜNGÖR SAKMAN'a; ağır hastalığımın ilk günlerinde benden sıcak ilgilerini esirgemeyen SSK Okmeydanı Hastanesi Başhekimi Sayın Dr. EMİN İSTANBULLU ve hastane çalışanlarına; haslalandığımı duyar du>Tnaz yardımıma koşan ve bir an önce iyüesmemi sağlayan degerli hekimlerim, Prof. Dr. Coşkun Özdemir'e, Prof. Dr. Gencay Gürsoy'a, Prof. Dr. Edip Aktın'a, Dr. Sara Bahar'a, Dr. Reha Tolun'a, Dr. Reha Bilgin'e, Hasıalığımın tanılamasında bilgisayarlı modern araçlarıyla benden \ardımlarını esirgemeyen BİLTES kurucuları ve çalışanlarına, Gece gündüz bir an olsun sevecen ilgilerini benden esirgemeyen, gerçekten güzel ınsanlar, benim iyilik meleklerim, Hemşire AYŞE ER'e. RABİA YAMAÇ'a, NECMİYE DÜZENLİ'ye, MÜNEVVER PEHLİVAN'a, AYŞE ŞARIYILDIZ'a. SEVİNÇ GÜL'e, NERMİN ARPAZ'a. GÖNÜL VARHAN'a. Rl'KİYE ŞEN'e, Dahiliye servisinin değerli Başhemşiresi Sayın ÜLKÜ hanıma. Nöroloji servisinin değerli Başhemşiresi Sayın SÜHEYLA GÖZLÜKLİ) hanıma, ÇAPA Hastanesi'nin hepsi birbirinden güzet ve iyiliksever bütün hemşirelerine, bütun çalışanlarına yurekten leşekkürü bir borç bilirim. AZİZ NESİN 77İTRIUMPHADLER Yazışmalarınızda büyük kolaylık, sür'at ve zerafet • Elektronik Vakıf SAPANCA TURİSTİK OTEL PerşembePazar CumaPazar 15.900 11.900 •Türkiye Mümessilliği: Emak Makine Ltd. Şti. İstanbul: Halaskargazi Cad. 34/4 Harbıye Tel: 1478711 1475644 Ankara İzmir Cad 33/27 Yenisehır Tel: 174349174350 TÜRKİYE ÇİMENTO FABRİKASI T.A.Ş. Hedef: 5 milyoıı satan gazeteler! Hedef: 1 ıııilyon satan kitaplar! Hedef: Işıl ışıl bir Türkiye! Llkeınızdeki büıun {lazetelenn, pinlük sanîlannı toplasak. sa«lecp 2,5 nıilyon Pclıyor... Bir kitap oruüaına 5 bin saüyor... Oysa Turkıyemız 50 ınilyon nüfuslu buyük bir ulke! abantoteii PerşembePazar 21.900 CumaPazar 17300 BOLU ^ turban DtŞ TABİBİ ORHAN TÜZÜN Japonya'da katıidığı bilimsel kongreden dönmuş, hastalarını kabule başlamıştır. Tel: 164 57 25 SIVAS ÇİMENTO FABRİKASI MÜDÜRLUĞÜNDEN DUYURULUR 1 Fabrikamız hinterlandına dahil Sıvas veTokat ili ve ilçelerine şartnamesi gereği 1984 yılı içinde şantiye ve mağaza teslimi çimento nakliyesi yaptırılacaktır. 2 Bu işe ait geçici teminat 1.500.000.TL. dır. 3 İhale 24.12.1983 Cumartesi günü saat 11.00'de fabrikamızda mudüriyel binasında yapılacaktır. İhale saatinden sonra verilecek teklıfler dikkate alınmaz. 4 Bu işe ait şartname fabrikamız Ticaret Şefliğinden ücretsiz olarak temin edilebilır. 5 Fabrikamız 2490 sayılı kanuna tabi olmayıp ihaleyi ve akti yapıp yapmamakta veya ihaleyi dilediğine dilediği nisbette yapmaya yetkilidir. Basın 29408 KORU OTELİ PerşembePazar CumaPazar CumartesiPazar 0w 17.900 13.900 6.900 ^ TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU'NA ELEMAN ALINACAKTIR TÜBİTAK Yayın tşleri Müdürluğü'nde çalıştırılmak üzere bir MATBAA RESSAM1 alınacaktır. Adaylarda aranılan nitelikler; En az lise veya dengi okul mezunu olması, Erkek adayların askerliğini yapmış olması, Teknik Resim bilgisinin olması, Miza.paj, Montaj, Kompozisyon yeteneğinin olması, Ilgilenenlerin ••Atatürk Bulvarı. 221 KavaklıdereANKARA" adresindeki "TÜBİTAK Personel Müdurlüğü"nden sağlayacakları müracaat formlarını doldurarak, engeç 16 Aralık 1983 Cuma günü mesai bilimine kadar müracaatları gerekmekıedir. Basın 29352 Hedef: 5 milyon satan gazeleler. 1 milyon satan kitaplar. Işıl ısıl bir Türkiye. Özel otobüs, tüm yemekler, ORTUR ikramlan, servis ve vergi fiyatlarımıza dahildir. Barbaros Bulvarı, 35/5 Beşiktaş Tel: 161 10 74 337 61 07 161 82 26 161 22 81 tmiynrmim t? *> 670.000 Ki*r I « t f > r u ' > *o/ıta. Kuap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle