15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çumhuriyel Arafat'ın Kahire ziyareti muhalifleriyle ipleri koparmağa karar verdiğini, açıkça Batı ve esas olarak ABD diplomasisi yoluyla siyasi mücadeleyi benimsediğini ortaya koydu. İşgal altmdaki bölgelerde yaşayan Filistinliler Arafat'ın çevresinde kenetlendi. Trablusşam'da kendisine kurşun sıkan muhalifleri Filistin arenasında "Suriye'nin kuklası" gibi görülüyor. CENGİZ ÇANDAR BEYRUT Lübnan, hiç kuşkusuz, tarihinin en tatsız Noel'ini yaşadı. Başkent Beyrut'un çoğunlukla Müslüman batı kesirni bir yana Hıristiyan doğu kesiminde bile Noel o kadar sönüktü ki, ne evlerde Noel ağaçları, nc neşe, Noel'i Noel yapan hiçbir şey görülmüyordu. Geçtiğimiz yü, devletin yeniden kurulacağına doğan inançtan, başta Çokuluslu Kuvvet'in (MNF) sağlayacağına inanılan himayenin yarattığı güvenden ve FKO'nün Beyrut'u terk etmesinin verdiği rahathktan ötürü, Noel, Hıristiyanlar arasında, nisbeten Noel'e benzer biçimde kutlanmıştı. Oysa, aradan geçen 1 yıl ve son 3 ay, ülkenin ve toplumsal yaşamın yarını üzerine karabulutlann çökmesine yetti ve arttı. Herkes yanndan kuşkulu. Hiç kimse, son günlerin yapay sessizliğinden rahatlamış değil. PATLAMALAR SALGINI 17 aralık cuma günü Şam'da sağlanan yeni ateşkesten sonra Beyrut dolaylannda top ve roket sesleri duyulmuyor, ama bunun yerini patlamalar salgını aldı. Her gün, kentin herhangi bir köşesinde onlarca kişinin ölümüne yol açan ve tam bir kan banyosu yaratan sabotajlann endişesi yaşanıyor. Ama Beyrut'un kanlı patlamalarından daha şiddetli 2 patlaraa birbiri ardına geldi. llki Yaser Arafat'ın Kahire'de Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'le yaptığı "tarihi" görüşme, ikincisi ftalya'nın 87 yaşındaki Sosyalist Cumhurbaşkanı, eski antifaşist militan Sandro Pertini'nin Çokuluslu Kuvvet'e ilişkin acıklaması. PERTİNİ'NtN SÖZLERİ Sandro Pertini, Noel münasebetiyle Roma'da İtalyan gazetecilerle görüşürken, Çokuluslu Kuvvet'teki İtalyan birliğinin geri çekiliceğini bildirdi. Beyrut'taki Çokuluslu Kuvvet'te Italyanlar 2100 askerle en büyük kesimi oluşturuyorlar. Ancak, Pertini'nin açıklamasının bundan da önemli bölümü ABD ile ilgili sarfettiği sözlerdi. Saygın kişiliği üzerinde tüm uluslararası siyasi çevrelerin ittifak ettiği Pertini, "ABD Lübnan'da banş için değil, Israil'e yadımcı olmak için bulunuyor. Lubnan'ın üzerine tonlarca bomba yagdınyor" dedi ve böylece Çokuluslu Kuvvet'in Beyrut'taki varlığının meşruiyetine de, ABD'nin izlediği politikanın meşruiyetine de soru işaretlerini çaktı. ltalya Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamasının Türkiye dahil, ABD'ye Lübnan'daki "banşçı" politikası için sınırlı da olsa lojistik ve çeşitli türlerde destek sağlayan tüm ülkelerin politikalarını gözden geçirmeye mecbur kılması kaçınılmaz gözükıiyor. Sandro Pertini, bu açıklamasıyla, aynı zamanda, Lübnan'daki Emin Cemayel rejiminin de Salııhı C umhuri>el Matb.uulık \e Cîd/edvılık Tıırk \iionmi Şirkclı adına Nadır Vadi, • Cîcncl Yawn Mııdııru: Hasan C'emal, MUCSSCNC Mudurıı: Kminr l ^aklıgil. > a/ı l>len Mııduru. ()l»a> donen^in. • > a/ı blerı Vtudur . > jrdııncısı: Ahmel koruKan. Haher Merkc/ı Mııduru: ^ alvm Ba>er, Sa>fa Dıı/cııı Yoncımenı Ali Acar. TAKVİM 26 Arahk 1983 İmsak: 6.38 Güneş: 8.22 reınvhıler: ANKARV Yalçın Dogan. 1/MIR Hikmel (,elinka>a, \I)AN\ Mehmel Mercan, • Sen/s Şeflerı. Kıanbul Habcrlcn Selahallin (iuler, l)ıHaberlcr Krgun Balcı, Ekonornı: (Kman l'lagsı>, Kullur \>dın Kmev, M»ıga/ın: ^ alçın Pekşen. Spor Danı^manı. Abdulkadir Yuıelman. Du/clınKRefik l>urba>. AraşlıriTia: Şahin \lpa>. Ikindi: 15.34 Akşam: 17.46 Yatsı: 19.25 Burolar: • Ankara: KomırSokak No: 24/4 Yenışehır, Tcl: 175825175866", Idare 183335, • İzmir: Halıl Ziya Bulvarı No 65/3, Tel: 2547O913I23Ü • Adana: Aıaturk Caddesı. T.H.K. Işhanı Kat 2 1 3 , Tel 1455019731 • Basan ve Yavan: Cumlıuriycl Maıbaacılık ve Gazelecılik T.A.Ş Turk OcağıCad 3 9 4 1 , Cağaloğlu, Isl. PK 246Ist. Tel 5209703 Telev: 22246 Öğle: 13.14 Arafat Mübarek görüşmesi Beyrut'ta bomba gibi patladı zımmen lsrail'in hizmetinde bulunduğu çözümlemesini getiriyor. Pertini'nin bu çıkışından sonra, ltaJyan kuvvetleri Çokuluslu Kuvvet'ten çekilerek ülkelerine dönerlerse, başta Lübnan, genel olarak Ortadoğu'nun hangi çalkantılar içine gireceği Be>Tut'ta tartışılmaya başlandı. İKİNCt BOMBA ltalya Cumhurbaşkanı'nın patlattığj siyasi bombadan 1 gün önce Filistin Kurtuluş Örgütu lideri Yaser Arafat'ın Kahire'de patlattığı bombanın sarsıntısı da sürüyor. Arafat'ın Arap Birliği'nden ihraç edilmiş olan Mısır'a Camp David'i ilga etmemesine rağmen yaptığı ziyaretin gerek Arap Birliği, gerekse Filistin Ulusal Konseyi'nin (FKÖ'nün parlamentosu) şubat 1983'te Cezayir toplantısında aldığı karariarı ihlal edici nitelikte olduğu apaçık. ArafatMübarek görüşmesi yeterince gürültu kopardı. Muhaliflerinden başka Trablusşam bunalımı bo>xınca kendisini desteklemiş olan Filistin Halk Cephesi Lideri George Habbaş ve Demokratik Cephe Lideri Nayif Havatme de şimdi FKÖ liderine ateş püskürüyor. FKÖ liderliğinden indirilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak, Arafat'ın bütün sonuçları goze alarak söz konusu adımı attığı anlaşıhyor. FKÖ lideri, kendisini Kuzey Yemen'e taşıyan gemide yaptığı açıklamalarda, "FKÖ'yü tümüyle yeniden düzenleyeceğini, siirgiinde bir Filistin hukiimeti kurulması önerisini artık kabul edeceğini" bildirdi. DAHA DERİN BÖLÜNMELER Arafat'ın attığı adımın Filistin hareketi içinde daha da derin bölünmeler getireceğini tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor. Ama asıl kaybeden Suriye ile Arafat arasında ortada kalan Habbaş ve Havatme gibi liderler olacak. Arafat'ın kendisine ve Filistin halkına Trablusşam'da kurşun sıkan muhaliflerine gelince, Filistin arenasında onlan "Suriye1nin kuklalan" olarak gorme eğilimi yaygın. Trablus, hareket için önemli bir sınav sayılıyor. İşgal altındaki Batı Yakası ve Gazze halkı Arafat'ın çevresinde kenetlendi. Bu durumda, Arafat, bir yandan Mısır'a, MısırÜrdunIrak mihverine, bir yandan da işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistin halkına dayanmayı hesaplıyor. tPLERİ KOPARIYOR Abu Ammar, Kahire ziyareti ile tam anlamıyla bir diplomatik darbe yaptı. Kendi muhalifleri ile ipleri koparmaya karar verdiğini ortaya koydu. Açıkça, atı ve esas olarak Amerikan diplamasisi yoluyla siyasi mücadeIe cephesine kaydığını belgeledi. Attığı adımın bir dramatik sonucu da, Mısır'ın 1977'den bu yana 6 yıllık bir ayrılıktan sonra Arap saflarına ve onderlikmevkiine geri dönmesini sağlamasıdır. Arap dünyasında bir yanda Suriye, Libya ve Güney Yemen'in diğer yenda da Mısır'ın ve Yaser Arafat'ın başı çekeceği, Kral Hüseyin'in önemli rol üstleneceği şiddetli bir aynlık görülebiliyor. Korfez ülkeleri bir yandan Mısır önderliğinin cazibesinin baskısı, diğer yandan da Mısır'a yaklaşmamaları için Suriye'den kendilerine yönelecek tehditlerin baskısı arasında sıkışacaklar. Kuveyt'te bir süre önce meydana gelen patlamalar tüm Körfez ülkeleri için uyarıcı ve ürkütücu. Körfez kadar kanlı gelişmelere gebe bir başka ülke de, Kahi \aser Arafat'ın attığı adım, Filistin hareketindeki bölünmeleri arttıracak re buluşmasının dolaylı etkilerini en çarpıcı biçimde hissedecek olan Lübnan. Suriye, ArafatMübarek buluşmasıyla rahatlayan Amerikan diplomasisine karşı, "pazarlık kozları'nı güçlü tutmak için, Amerikalılarla mücadele alanı olarak Lübnan'ı seçebilirler. Lübnan'a ilişkin Suriye politikası katılaşabilir. Bunun anlamı, Lübnan'da kan banyosunun devamı, ulusal uzlaşma ihtimalinin uzaklaşması demektir. ArafatMübarek buluşmasımn ve ardından ArafatKral Hüseyin diyaloğunun tsrail'i de yeni diplomatik baskılar altına sokacağı anlaşıhyor. ABD ile ilişkilerini sarsacak, Mısır ile aradaki soğukluğu pekiştirecek bu gelişmeler üzerine İsraiPin de, bölgede ortaya çıkan yeni denklemi torpillemeye çalışacağı ihtimali üzerinde duruluyor. İKt GÖRÜŞ Beyrut'taki siyasi gözlemciler, Arafat'ın patlattığı bombanın sonuçları konusunda 2 değişik göruş öne surüyorlar. Bir grup, Mısır'la yakınlaşmanın Arafat'ın son kurşunu olduğunu ve buna rağmen bir netice sağlayamayacağını düşünüyor. Bir diğer grup ise, Abu Ammar'ın bütün siyasi haritayı altust edici, dahiyane bir adım attığı kanısında. Bunlann dışında bir başka görüş de, Trablusşam trajedisi ve içine girilen çalkantıh dönemin yeni Filistinli mücadele biçimlerini ortaya çıkaracağı, umutsuz Filistinli yeni kuşakların bölge çapında bir yeraltı terör dalgası estirecekleri ihtimalinden söz ediyor. Bölgenin yeni bir dramatik döneme adım attığı tartışılmıyor bile. Ve Beyrut, içinde patlayan kanlı bombalar kadar başka başkentlerde patlatılan siyasi bombaları da en güçlü biçimde hissediyor. ALMAN\A NOTLARI ERGUN BALCI BÜYÜK KENTTE, İLGİNÇ GÖRÜNÜM Batı Berlin'in en büyük super marketlerinin birinin önünde midillisi ile duran ufak Alman kızı, modern kentle sevimli bir çelişki>i sergiliyordu. Türkiye9 seçimlerle demokrasi yolunda önemli bir adım attı 1 Hamburg'da mihmandarımız Thomas Korth'a Alman>a'nın nüfusunu sorduk. "59.5 milyon" dedi. "Nasıl olur, 62 milyon değil mi idi?" "Oyleydi, ama nüfusumuz azalıyor... Doğunt oranı çok düşük." Ya Türkler? "Onlar hızla çoğalıyor." Dayanamayıp, "Merakelmeyin, 50 yıl sonra Almanya'daki Alman azınlığa iyi muamek edeceğiz. Onlara tum haklarını \ereceğiz" dedik. Bay Thomas bir an yuzumuze baktıktan sonra kahkahayı bastı: "Haklısınız galiba Mr. Balcı, bu gidişle ö\le olacağa benzi>or." Federal Almanya, Türkiye'nin Avrupa'da en özel ilişkileri olduğu Ulke. Bu memlekette 1.5 milyon vatandaşımız yaşıyor. Almanya'daki ekonomik ve siyasal gelismelere, Türkiye, diğer Avrupa ülkelerine olduğundan çok daha duyarlı. Ülkede kaldığımız on gün içinde Almanlarm çeşitli konularda ne düşundüklerini anlamaya, görüşlerini öğrenmeyeçalıştık. Gerek iktidar, gerekse muhalefet yetkilileri ile konuştuk ve dinledik. Almanlann istediğimiz temaslan yapabilmemiz için her türlu kolaylığı gösterdiklerini burada belinmek isteriz. Rejimi sert biçimde eleştiren Yeşillerle görüştürdüler bizi. 120 bin vatandaşımızın yaşadığı Batı Berlin'de sorunlan kaynağında inceleyebilmemiz için Türklerden randevu aldılar. Temaslanmız sırasında öncelikle Kibrıs, Türkiye'de demokratik rejime geçiş ve yabancı düşmanlığı gibi bizi yakından ilgilendiren konular üzerinde durduk. Sadece Federal Almanya'yı değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiren fuzeler sorunu ağırlık verdiümiz diğer bir konu idi. . Dr. Thomas Mirow ise, "Seçimlerin sonucu başlangıçtan daha inandırıcı oldu" dedi. Bu sozü ile ne demek istediğini sorduğumuzda, "Seçimlerden once, bir dizi aday veto edildi. Bazı partiler secimlere katılamadı. Ama Turk halkı seçimlerde iradesini bağımsız biçimde kullandı. Özal'ın Başbakan olması, Calp'in partisinin de ikinci buyük parti olarak seçimlerden çıkması Almanya'da olumlu etki yaptı" dedi. Dr. Mirow Türkiye'deki siyasi davaların Almanya'da kaygı ile izlendiğini de sözlerine ekledi. Sosyal Demokrat milletvekili Günter Schullz da aynı biçimde Özal'ın seçilmesinin Almanya'da olumlu etki yaptığını belırtükten sonra siyasi davalar ve insan hakları konusunda bazı kaygılan olduğunu söyleyerek, "Yeni hiikümetin siyasi davalar konusunda ne yapacağını bekliyonız" dedi. Özetle, gerek hukümet yetkilileri, gerekse muhalefet, Türkiye'deki secimleri Avrupa olçülerine uymamakla birlikte, "demokrasi yolunda olumlu bir adım" olarak niteliyorlar. Bu arada Sosyal Demokratlar ulkemizdeki siyasal davalar hakkında duydukları kaygıyı vurguluyorlar. Ancak hem muhalefet, hem de hukumet, secimlere katılma oranının yüksek olmasını ve Turk ordusunun seçim sonuçlarına saygı gostermesini çok olumlu bir gelişme olarak gorüyor. Alman yetkililer, "Seçimler da idi. Ama buna karşın, hük> met yetkilileri kaygılarını sakL mıyorlar. Hepsi de Turkiye'de tam seçimlerin yapıldı ğı sıra daKıbrıs'ta bağımsızlık ilan edılmesinin, Avrupa ile olan ilişkilerimizi yeniden kanştırdığı konusunda göruş birliği içinde. Hamburg'da Dr. Udo Steinbach "Kıbrıs olayı AET ve Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye için büyük dezavantaj oluşlurdu. Yunanlılar çok çalışıyor" dedi. Udo Steinbach, Brüksel'den yeni dönmüş. AET'de havanın Türkiye aleyhinde gerginleştiğini ve birkaç aya kadar "bir patlama olabilecegini" söyledi. Steinbach'a göre, AET'nin dondurmuş olduğu 600 milyon dolarhk kredinin de şimdilik açılması söz konusu değil. "Kıbns olayı AET içinde Türkiye aleyhtaıianna fırsat verdi" diyor Dr. Steinbach. Bonn'da görüştüğümüz yetkililer de bu gorüşü paylaşıyor. "Akdeniz Ülkeleri ve Ortadoğu Dairesi" Başkanı Dr. Jochen Gentz, "Kıbns'taki gelişmeler nedeni ile AET içinde Türkiye'yi savunmak çok güç oldu" diyor. Dr. Gentz, Kıbrıs'ta bağımsızlık ilanından hemen sonra Federe Meclisin anayasa değişikliği ile Kurucu Meclise dönüştürulmesine ve bu meclise dıştan 30 üye eklenmesine de dikkati çekiyordu. LONDRA'DAN M. SAKIR YURDAKUL "Ortadireğe" sahip çıkma yarışında kimse ötekinden bir parmak geri kalmak istemiyor Türkiye'de. İngiltere'deki durum da daha değişik değil hani.. Bakkal kızı Margaret Thatcher Başbakan olalı beri hükümetin karariarı eninde sonunda zenginin kesesini şişirse de bir ortadırek dalkavukluğudur gidiyor ki sormayın. Yeni Genel Başkanı Neil Kinnock'm yönetiminde İşçi Partisi de, o ne idüğü belirsız proletarya edebıyatını bir yana koydu. "Seçimi kazanacaksak ortadireği yanımıza almalıyız" diyor Neil Kinnock. Eh Sosyal Demokrat Parti de proletaryadan elini eteğini çekip ortadireğin avukatlığını yüklenmek için kurulmadı mı? Etti size üç parti. Peki ya liberaller? Onlar öteden beri "ortadireğin" öz sahibi... Sözün kısası, dört siyasal parti "ortadireğin" kolunu bacağını çekiştiriyor, gövdeyi yakalayabilmek için. Neden bu "ortadırek meddahlığı" diyeceksıniz? Kuyutaşdeli hikâyesi... Delinin btri demiş ki: "İngiltere'de artıkproletarya kalmadı" N'oldu proletaryaya? Proletarya orta sınifa, ortadireğe dönüştü. Şimdi kırk akıllı düşmüş bu sözün ardına, ortadırek dalkavukluğu ediyor. Acaba proletarya gerçekten tarihin çöplüğüne mi süpürüldü dersiniz? Yaygın inanç şu: Yirminci yüzyılda, özellikle bu yüzyılın ikınci yarısından bu yana, sanayinin yapısı önemli ölçüde değişti. IS'uncu yüzyıl ekonomisi daha çok madenciliğe, ilkel üretim araçlanyia çalışan sanayie dayalı bir ekonomiydi. Üretim artışı, ancak hammadde ve emek miktarında, uygun bir artışla sağlanabilirdi. 20' nci yüzyıl ekonomisiyse, her gün daha yetkinleşen, daha gelişkin, daha örgün bir sanayi üzerinde yükselıyor. Daha gelişkin makine ve donanım kullanımı, daha hızlı teknolojik ilerlemenin derhal sanayie yansıması, deyim yerindeyse entansif bir sanayi düzeni yarattı. İmalat sanayii, egemen sanayi haline geldi. İmalat sanayiinin en dinamik dalları metal işteme sanayii ile kimya sanayii oldu. Bu değişiklikler sonucu işgücünün yapısı değişti. 19'uncu yüzyıla özgü işçi ustalaşmamış, ham kol işçisiydi. 20'nci yızyılda, sanayideki değişiklik, bu tür işçiyi müzeye kaldırdı. Örneğin, şimdi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD içinde yer alan ülkelerde 1910 yılında, toplam işgücünün yüzde 4O'ı tanmda çalışıyordu. Bu oran 1950 yılında yaklaşık yüzde 30'a düştü. Bugünse yüzde 12... Aynı şey hammadde sanayünde çalışan işçiler için de geçerli. 1913'te İngiltere'de maden sanayünde bir mılyon 250 bin işçi çalışıyordu. Bu miktar 1961'de 750 bine, 1973'Je 364 bine düştü. Bugün 350 binin altında. 1911'de İngiltere'de hizmetçi sayısı yaklaşık bir buçuk milyondu. 1950'lerde bu rakam o kadar azaldı ki, istatistiklerde artık ayrı bir kalem olarak gösterilmez oldu. İşgücünün yapısındaki değişim durulmuş değil. Örneğin sanayileşmiş tüm Batı ülkelerinde imalat sanayünde çalışan işçi sayısımn, 1950'lerde büyük ölçüde arttırılması gerekti. Türkiye dahil birçok ülkeden, Almanya'ya, Fransa'ya, İngiltere'ye işçi göçü başladı. Ama dünyanın tüketim gücüyle uyuşumlu olarak imalat sanayiindeki işgücü, bir tepe noktasına dayanıp durdu. Ondan sonra, İtalya'yla Japonya'yı dışlarsak. imalat sanayünde işgücü daralmağa başladı. Buna karşılık hizmet kesimindeki işgücü artmağa koyuldu. Sözün kısası, ekonominin vesanayiin yapısındaki bu değişim sonucu, Batıda artık o eski, donsuz proletarya kalmadı. Proletarya orta sınıfa dönüştü. İşte böyle diyor proletaryanın ortadan kalktığını savlayanlar. Ne var ki bu sav, birçok doğruyu içermesinin yanı sıra, birçok doğruyu da dışlıyor.Her şey bir yana, işçinin yaşam düzeyinde eskiye bakışla tanık olunan düzelme, keskin sınıfsal bölünmeyi gözardı etmenin bahanesi sayılıyor Her ne kadar ekonomik ve sınai yapıdaki değişiklik, işçi sınıfının yaşam düzeyinde göreceli bir düzelme sağladıysa da, Batıdaki sınıfsal yapı farklılığı aslında çok fazla değişmiş değil. Kaldı ki, 1911 yılında İngiltere'de kol işçilerinin toplam işgücü içindeki payı yüzde 80'di. Ekonomik yapıdaki değişim, üç çeyrek yüzyılda bu oranı ancak yüzde 58'e çekebildi. Yani işgücünün büyük bir kesimi henüz kol işçisi olmağa devam ediyor. Değişiklik sanıldığı kadar hızlı değil. Örneğin meslek sahiplennin toplam işgücü içindeki oranı 1911'de yüzde 4'tü; bugün yüzde 12'ye yakın. Büro personelinin, sevilen deyimle "beyaz yakalı" işçilerin oranı 1911'de yüzde 5'e yakındı, bugün yüzde 14. Görüldüğü gibi epey yanıltıcı ortadirek sevdası. Unutmayın, siz geceyarısı, balkonunun altında ortadireğe aşk şarkıları söylerken, içerden işçi babası kulak kabartıyor oiabılir. İngiltere'nin ortadireği Yeni adımlar bekliyorlar Anladığımıza göre, Almanla Kıbrıs'ta bağımsızlık ilanının. ALMANLARA GORE Almanlar artık Türkiye konusunda daha gerçekçi ve ciddi düşünüyorlar. Seçimler ve Özal'ın Başbakan olması demokrasi yolunda olumlu bir adımdır. H.ıbrıs'taki bağımsızlık ilanının amaanın görüşme* leri yeniden başlatmak ve hedefin iki toplumlu fe~ derasyon olduğu konusunu dünya kamuoyuna inan* dırmak için daha somut adımlar atılmalı. Tu'rkiye'nin AET'ye girmesi yanlış olur. Bu işçiterin serbest dolaşımı gibi bir dizi sorunlarm çıkmasına yol açar. den sonra ilk bir iki gün bazı göruşmeleri yeniden başlatmak kuşkular doğmuştu. Ama Tıirk için gerçekleştirildiği ve hedefin Silahlı Kuvvetleri verdiği sözü iki toplumlu federasyon olduğu lutarak sonuçlara saygı gösler konusunda somut yeni atılımlar di" diyorlar. bekliyorlar. Bu arada AET'de Sanırız, Özal'ın Başbakan ol Kıbrıs dosyasının yeniden açılamasına, Almanya'da gerek ikti cağı da belli oluyor. dar, gerekse muhalefetin olumOzal hükümetinin Kıbns kolu tepki gostermesinin asıl nede nusunu dünyaya anlatabilmek ni de bu. için herhalde ciddi çaba harcaPeki, Almanların Özal'ı des ması gerekecek. teklemelerı ile, Özal'ın uyguladığı piyasa ekonomisi arasında bir bağlantı var mı idi? Kimi Al Ya AET? man iş çevreleri, Türkiye ıthalatı Türkıye'nin AET'ye uyeliği liberalleştiriyor diye ellerini oğuşturuyorolabilir... Ancak bi konusunda ise Almanlar istekzim görüştüğümüz yetkililerde şizliklerini açıkça belli ediyorlar. böyle bir eğilim görmedik. Ak İktidar da, muhalefet de söz birsine iktidardan da, muhaiefetten liği etmiş gibi, "Bugünkü ortamde, piyasa ekonomisi konusun da, Türkiye'nin uyeliği bir dizi da uyarıda bulunanlar oldu. sorun yaratır" diyor. AET'nin Portekiz'le İspanya'dan sonra, "AET'nin Akdeniz ülkeleri ile Turkiye'yi de üye olarak kabul ilişkileri" Dairesi Başkan Yar etmeye pek niyeti olmadığı andımcısı Dr. Verner Bühler "Pi laşıhyor. Bu isteksizlikte, AET yasa ekonomisi modeli son de içinde uygulanmakta olan serrece dikkatli uygulanmalı, Şili' best dolaşım ilkesinden Turk işnin başına gelenler unutulmama çilerinin de yararlanması olasılı" derken, Sosyal Demokrat lığı herhalde önemli bir rol oymilletvekili Micrîael Schoeren, nuyor. "Dünyamuın bujgünkü ekonoNitekim Hamburg'da Dr. Î mik durumunda Özal'ın işi guç. Thomas Mirow, "Türkiye'» 7 Çok dikkatli olmalı" diyordu. AET'ye girmesi yanlış olur. işçilerin serbest dolaşımı gibi bir Kıbrıs dizi sorunların çıkmasına yol Kıbrıs konusunda ise izlenim açar" derken bu kaygıyı açıkça lerin olumlu olduğu soylenemez. dile getiriyordu. Federal Almanya, Kuzey Kıbrıs Turk Cumhuriyeti'nin ilan edil Y a r ı n : B e r l i n ' d e mesi karşısında en ölçulu tepki gosteren Avrupa ülkeleri arasın K ı ı r a n Kiırsu LZA\ İSTASYONU ABD dışında 3 ulkenin ve birçok yapımcı firmamn da katılmak istedigi uzay istasyonunun, NASA uzmanlannca çizilmiş deseni... ABD, uzayda silah tiretecek 2000 yılında yapılması planlanan ay üssünde, 35 milyon kişiye iş sahası açılacak. Dış Haberler Servisi "Uzayı Amerika Yararına Kullanma Derneği", ABD'deki binlerce dernekten biri. Bu derneğin yöneticilerinden James Nfuncy, özellikle Başkan Reagan döneminde, uzay çalışmalanna çok daha fazla eğilinmesine, çok değişik araştırmalar yapılmasına karşın, bazı endişeleri olduğunu açıklamaktan kaçınmıyor. Muncy'nin başlıca endişesi, uzayın "araştırılmış olmak için araştınlması". Bu da, derneğin, •'büyük nzay emelleri" ile uyuşmayan bir durum. Büyük uzay emelleri, uzay araştırmalarını amaç değil, araç olarak görüyor. Yani, sonsuz bilgiler elde edilmesini sağlayacak bir araç, bir anahtar. Acaba, konuya çok büyük önem veren Reagan için de bu böyle mi? 1 "Newsweek" dergisi, "ABD de bir başkan adayı, seçmenlerini, geleceğe ilişkin vaatlerle pençesine almak isterse, bunun için en etkili araç, uzay aracıdır" diyor ve Reagan'ın, önumüzdeki yıl yapılacak başkanlık seçimlerini göz önune alarak, uzay programına büyük önem verdiğine değiniyor. Başkan son olarak, Ulusal Uzay Dairesi'nin (NASA) hazırladığı, 100 milyon dolar (30 milyar lira) gibi "ehven" bir maliyete dayanan ve son derece kullanışlı bir projeyi onayladı. Reagan, bu ucuz projeyi onaylamakla, uzay mekiği çalışmalannın muhaliflerinden Demokrat Partilı rakibi VValter Mondale karşısında daha bir güç kazanacağına inanıyor. Bunda haksız da değil. Kongre'de Uzay Çahşmalan Komisyonu'nun Başkanı Cumhuriyetçi Partili Newt Gingrich, 1985 yılında yapılması öngörülen bu projeye katkısından ötürü Reagan'ı överek bunun, "ABD'nin 21. yüzyıia büyük bir heyecanla girmesinin biricik nedeni" olduğunu dile getirdi. NASA, 1991 yıhnda mekiğe monte edilecek bir uzay istasyonu projesi üzerinde çalışıyor. F. Almanya, Kanada ve ltalya, 9 milyar dolara (2 trilyon 700 milyar lira) mal olacağı tahmin edilen bu projeye parasal katkıda bulunmak istiyor. Bunun yanı sıra, yeryüzünde koşulların elvermemesi nedeniyle, bazı maddelerin yalnızca uzayda imal edilebilir olması, birtakım firmaların da büyuk Ugisini çekmekte. Bunlardan "Du Pont", uzayda katalitik maddeler üretmek isterken, "John De«re" grafıt alaşımlan, "Celanese" ise, yeni plastik türleri geliştirmek istiyor. Bazı hastalıklann tedavisi için gerekli maddelerin imalinin de uzayda mümkün olduğu, son araştırmalarda ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri de, şeker hastalarında pankreas hücrelerinin ölmesini önleyici madde. SİLAHLAR, RADARLAR Bazı silahlann uzayda imal (Arkası 11. Sayfada) Türkiye'deki seçimler Önce Türkiye'deki secimlerden başlayalım. Türkiye'de seçimlerin yapılması Turguı Özal'ın Başbakanlığa seçilmesinin Almanya'da olumlu etki yaptığı açık. Almanlar. Türkiye'deki seçimlerin Batı'daki olçülere göre değişik olduğunu belirti; or, ama yine de "demokrasi ynlunda önemli bir adım" olarak ni'diyorlar." Münih'ie "Sudeutsche Zeitung" gazetesinin halkla ilişkiler bölümu başkanı Horst Schneider: "Türkiye'de seçimlerin yapılması ve Özal'ın seçilmesi Almanya'da çok olumlu etki yaptı" dedı. Kendisine Özal'ın seçilmesinin neden olumlu etki yaptığını sorduğumuzda, "Bir sivil ve leknokrat" diye yanıt verdi. Ancak Almanlar, Türkiye'deki secimleri, katılan partilerin sınırlı kalısından öturu Bai'daki anlanıda tam demokrasi olarak görmediklerini, demokrasi yolunda olumlu bir adım olarak kabul ettiklerini de vurguluyorlar. Kâğıt ohnadığı için kitap basımı durdu Kültür Servisi Olumlu bir adım Hamburg'da Alman Doğu Enstitüsü Başkanı Dr. Udo Steinbach. "Türkiye'deki seçimler, Batı'daki anlamda seçim sayılamaz. Ama ülkenizde koşullar değişik. Almanlar, artık Türkiye konusunda daha gerçekçi \e ciddi düşünüyoıiar. Seçimler demokrasi yolunda olumlu bir adımdır" diyordu. Dr. Steinbach'a göre, Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin seçimlerden ikinci buyük parti olarak çıkması, Turk halkının demokrasi geleneğini gostermesi bakımından ilginç bir gelişme idi. Hamburg Senatosu Basın Bölümü Başkanı Sosyal Pemokrat t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle