15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 1983 ¥ de hedef olarak öncelikle Islam dünyası pazarlarını seçmiştir Türkiye için. Nitekim, 5 aralık 1983 tarihli Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte, İslam ülkelerine kendi sorumluluk döneminde gerçekleşen dışsatımdaki sıçramayla şöyle övünüyor: " 1979'da hükümette görev aldığım zaman Türkiye'nin dışsatırnı 2 milyar dolardı. Yüzde 45'den fazlası Ortak Pazar ülkelerine gidiyordu. Yüzde 17'si İslam ülkelerine, yüzde 1720'si Sovyet Blokuna, geri kalanı ABD ile diğer ülkelere. 1982'ye geldiğimizde dışsatım 6 milyar dolar civanna çıktı. Yüzde 30'dan azı Ortak Pazar ülkelerine, yüzde 50'ye yakın bölümü islam dünyasına ve sadece yüzde 67'si Sovyet Blokuna yapılır hale gelmişti. Türkiye, öyle bir aşamaya varmıştı ki her bölge ile ticaretini artırabilirdi. Daha önce ise Irak, İran, Suriye, Ubya, Mısır, Suudi Arabistan, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelere cfoş ticaret konusunda herhangi bir önem verilmemişti... İslam dünyası ile Türkiye 'nin ticareti koiaylıkla arttınlabilir. İslam ülkelerini çok sık ziyaret etmiş bir kişi olarak ticaretimizin 2 veya 3 katına çıkarılabileceğini düşünüyorum..." Sayın Özal böyle düşünmekte haklıdır. Ancak, sıraladığı ülkelere bakıyoruz: Iran'la Irak, Irak'la Suriye, Irak'la Libya, Iran'la Suudi Arabistan, Libya ile Mısır... Tümü bir çelişkiler yumağı halindeki ülkeler topluluğu..'. Iran'a 1 milyar dolarlık dışsatımı öngören anlaşmayı Başbakan Yardımcısı olarak Tahran'da bağlayan Özal'ın kendisidir. Suriye'ye bugüne dek en büyük heyetle ziyareti gerçekleştıren de yine kendisi. Bunun gibi Libya, Irak ve Suudi Arabistan'la da ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için Başbakan Yardımcısı olarak bu ülkeleri hay|i sık ziyaret edip, gayret gösteren de yine Sayın Özal'dır. Birbirleriyle adeta kan davası güder durumdaki bu ülkelerle ekonomik ve ticari ilişkilerin aynı zamanda geliştinlebilmesinde, Türk dış politikasının özenle korunmaya çalışılan dengeleri ağırlıklı rol oynamıştır denilebilir rahatlıkla. Umut edelim ki Sayın Özal'ın birkaç gün içinde öğreneceği 'detaylar" bu dış polıtika doğrultusuyla çelişir bir görünüm arzetmesin... HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/U (Baştarafı I. Sayfada) Amerikan deniz piyadelerı "moralterini düzeltmek" ve "dinlenmek" için illa ki bizim Akdeniz sahillerine ve güneşine mi ihtiyaç duyuyorlar?... 35 yıldır Arap dünyası ile savaş halindeki İsrail'in asKeriüs ve limanlarının kapasitesi midir yetersiz olan ? ... Larnaka Havaalanı ile bitişiğindeki iki dev İngiliz üssü, varsaydığımız bu kapasite açığını kapatamıyor mu dersiniz. Ve bu yüzden mi İncirlik'e gerek duyulmuştur? Hiç sanmıyoruz. Ama, yine de birçok soru işareti bugünlerde çengellerini zihnimize asıyor sürekli olarak. Topraklarımız üstündeki Amerikan üslerınin kullanımının NATO amaçları ile sınırlı olduğunu bilmekteyiz. Ve 1958'den bu yana ilk kez NATO sorumluluk alanı dışına kayan bir kolaylığın VVashington'a neden tanınmış olduğunu. bu siyasal kararın altında yalan mantığı ulusal çıkarlarımız açısından pek öyle anlayabilmiş değiliz Bu durumun bilgi yetersizliğinden ileri geldiği öne sürülebilir. Ama anlaşılan sadece biz değil. yeni Başbakanımız da aynı durumda gözüküyor. Bir soru üzerine sayın Özal, ' 'Bana bu konuda sual sormayın. Çünkü detaylar hakkında hiçbir bilgim yok," karşılığını vermiştir. Bugün yarın hükümet olacak bir iktidar partisı lidennın ağzındanoövle bir yanıtın cıkabilmesi bize biraz şaşırtıcı gelmiştir. Sayın Özal'ın "detâylı bilgı" edinmesine artık biriki gün kaldı denilebilir. Fakat temenni edelim, bu "detaylar" Türk dış politikasının gelenekselleşmeye yüztutmuş dengelerini bozucu özellikler içermesin. Eğer böyle bir durum söz konusu ıse yani geleneksel diyebileceğimiz yörüngenin dışına kayılıyorsa, Sayın Ozal ne düşünecektir şimdilik kestiremiyoruz. Ancak dış politikamızda böyle bir durum, Turgut Özai'ın bugüne dek özellikle dış ekonomik ilişkiler konusundaki yaklaşımlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Sayın Özal. ekonomi politikalarının odak noktası olarak dışsatımı belirlemiştir. İhracatı arttırmadan, ekonomik sorunların üstesinden gelinemeyeceğinin haklı oiarak bilincindedir. Bunun için Akman'a göre (Baştarafı I. Sayfada) eder de, yaktınr, sonra da bunu ilan ederim?" Akman'ın anlattığına göre, "bazı devlet kuruluşlarından ekipler" gelmiş, filmin yakılacağını kendisine bildirmişlerdi. Peki neden yakılacaktı Yorgun Savaşçı? Akman, "Senaryonun tarihi gerçeklere uymadığı sebep gösterildi," diye yanıtladı bu soruyu. Filmin yakilacağını TRT Genel Müdurüne tebliğ eden ve yakma operasyonunu gerçekleştiren ekipler, filmin bir kopyasının "TRT dışında bir yerde" saklanacağını da söylemişler, bir kopyayı almışlardı. Akman, kendisini "yakılan film" olayının dışına çıkarmak istiyordu: "Ben genel müdürlüğe geldiğimde," dedi, "Filmin büyük kısmı tamamlanmıştı." Akman zatenfîlmi seynetmediğini, senaryosunu da okumadığını söyluyordu. Ama Yorgun Savaşçı'nın çekimine 1979'da başlanmıştı ve o günden bu yana Akman'dan once iki TRT Genel Mudüru daha görev yapmıştı. Herhalde en az biri senaryoyu okumuş olmalıydı. Yorgun Savaşçı ayrıca, zaten TRT'nin tüın denetim kademelerinı aşmış durumdaydı. 17 kasım perşembe akşamı cayır cayır yanmasını bu durum da engelleyemedi. Maddi maliyeri 40 milyon lira, "manevi maliyeti" 5 yıllık emeğin yok sayılması olan kibrit çakma eyleminin ardında 8 maddelik bir "gerekçeli karar" bulunduğu ve filmin yaküması konusunda en ust düzeydeki talimatın Başbakan Ulusu'dan geldiği, Nokta dergisinin geçen sayısında yer aldı. Bunun üzerine herhangi bir resmi yalanlama da duyulmadı. Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinde insan hakları (Baştarafı I. Sayfada) rak çahştığını, uluslararası alanda birçok şahsiyetle ilişkileri olduğunu biliyoruz. Kendisi aynca, bundan iki yıl önce yaptığımız pamuk ipliği anlaşmasına imzasını atmıştır. Komisyon Başkan yardımcısı Davignon ile pamuk ipliği müzakerelerini olumlu bir şekilde sonuçlandırdığını hatırhyoruz. Bu müzakerelerde sayın Özal karar verme gücünü kanıtlamıştır. Kendisi toplulukta iyi bir izlenim bırakmıştır. VVASHİNGTON BEKLİYORDU Daha önceki temaslarımız sonucu Sayın Özal'ın başansını surpriz olarak karşılamadık. Ben geçen eylül ayında Kıbns sorununun BM'de göriişüldüğü sırada New York'ıaydım. Daha sonra geçtiğim Washington'daState Depertment'ta (ABD Dışişleri Bakanlığı) Özal'ın kazanması bekleniyordu. Bunun üzerinde duruyorum. Belki Türkiye'de askeri makamlar açısından sürpriz olmuşıur, ama bizim için olmadı. Topluluğun Turgul Özal'dan beklentileri nelerdir ? DUCHATEAU Uluslararası çevreler açısından, sayın Özal şimdi karşısında Kıbns sorununu bulmuştur. Kıbns sorunu Sayın Özal'ın kapasitesini göstermesi bakırnından ilk hassas sınav olacaktır. Özellikle toprak konusunda en kısa zamanda, daha esnek davranılması mümkün olursa bu Sayın Özal hakkında olumlu bir izlenim bırakacaktır. CALP'IN YAPABtLECEKLERİ Seçimler gerçekleştirildiğine göre, topluluk Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmek için daha ne bekliyor? DUCHATEAU TürkiyeAET ilişkilerinin normalizasyonu çok hassas bir konudur. Özellikle Türkiye'de insan haklannın durumunda iyileşme sağlanması ve siyasi tutuklular için bir genel af çıkartılması önem taşımaktadır. Kanımca, bu alanda Sayın Calp'ın liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti'nin oynayabileceği bir rol vardır. Bu parti, mecliste sandalye sayısı açısından azımsanamayacak bir gruba sahip olduğuna göre, insan hakları ve af konularında herhalde etkin olabiür diye düşünüyoruz. AET, Türkiye'nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerine nasıl bakıyor? DUCHATEAU Meclis Başkanhğına seçilen Sayın Karaduman'ın Strasbourg'a gitmesi belki yararlı olabilir... AET, 6 kasımda yapılan genel seçimler sonrasında Türkiye ile ilişkilerin ne şekilde gündeme getirilmesini düşünüyor? DUCHATEAU Seçimler geride kalmıştır. Kammızca bu noktada yeni hükümetin Türkiye'nin AET ile ilişkilerinin siyasi açıdan bir değerlendirmesini yapması önem taşımaktadır. Ayrıca atanacak yeni dışişleri bakanınınAETBakanlar Konseyi ile ocak ya da şubat ayında bir temasta bulunması yararlı olabilir. Söylediklerinizden anlaşıldığına göre. AET Türkiye'de seçimlerin yapılmış olmasını ilişkilerin normalleşmesi açısından yeterli görmüyor. DUCHATEAU Seçimleri olumlu karşılıyoruz ve ilk adım olarak değerlendiriyoruz. İlişkilerin normalleşlirilmesine hazır değil misiniz? DUCHATEAU Size biraz önce ifade ettiğim, topluluğun tutumu çerçevesinde hazırız. ACELEYE GEREK YOK Topluluk Türkiye'nin tam üyeliğine nasıl bakıyor, Türkiye tam üyelik için başvuruda bulunursa, topluluğun tutumu ne olur? DUCHATEAU Tam üyelik, her şeyden önce uzun dönemli bir konudur. Biz, şu an için ilişkilerin normalleştirilmesine öncelik verilmesini tercih ederiz. Ayrıca topluluğun genişlemesı ile ilgili hazırlıklar, bu çerçevede İspanya ve Portekiz"in başvurularının yarattığı güçlükleri siz de biliyorsunuz. TÜRK EKONOMİSİ ŞİMDİ DAHA GÜÇLÜ Topluluk TürkiyeAET ilişkilerinin yeni bir çerçeveye oturtulması görüşünde mi? DUCHATEAU Bir şey söy lemek güç. Yalnız, şundan eminim ki, Türk ekonomisi geçmişe oranla bugün çok daha guçlü bir halde. Askeri müdahale öncesinde Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durum herkesin malumudur. İşte Özal'ın zaferinde, geçen dönemdeki ekonomik icraatının rolu büyük olmuştur. Türkiye bugun ekonomisiyle rol oynayabilecek bir potansiyele sahiptir. Türk ekonomisinin guçlenmiş olması, AET ile ilişkileri açısından da avantajlı bir durum yaratmaktadır. İşte bu noktada Türkiye'nin topluluk ile ilişkilerinin siyasi açıdan açık bir değerlendirmesini yapması önemlidir. Aynı şey bizim açımızdan da geçerlidir. Derin analizlere gerek var... 1980 KARARLARI ESAS İlişkilerin normalleşmesi gündeme geldiğinde muzakerelere hangi zeminde başlanacaktır? DUCHATEAU Biz, 1980 temmuzunda alınan ortaklık konseyi kararlarını en uygun zemin olarak görüyomz. Bu kararlar Türkiye ile işbirliğimiz açısından buyük imkânlar taşımaktadır. Eğer Türk tarafı esneklik göstehrse bizim de adım atmamız mumkün olur. Bu çerçevede mali protokol ve işçilerin dolaşımı gibi önemli konular ele alınabilir. Yeter ki Sayın Özal 1980 temmuz kararları çerçevesinde bu kararı alsın. Türkiye'ye birçok olanaklar açılabilir. Biz Türkiye'nin kapasitesini ve özellikle sanayi sektörünün kapasitesini yaİcından biliyoruz. Benim şahsen İstanbul'da birçok sanayici, tekstilci ile temaslarım oldu. Son derece zeki, dinamik insanlar. Türkiye aynı zamanda bizim açımızdan da önemli bir pazar. Örneğin İstanbul çok büyük, fantastik bir pazar. SODEP Genel Sekreteri Alımet (Baştarafı 1. Sayfada) ya giderken, merdivenlerde fenalık geçirdi ve otelin 306 numaralı odasına götürüldü. Partili hekimler tarafından Durakoğla'na ilk müdahale yapıldıktan sonra oda boşaltıldı ve bir süre sonra dışarı çıkan Selahattin Canbay, "Durakoğlu'nu kaybettik" dedi, Olaydan habersiz olan SODEP'liler yemek yerken Durakoğlu'nun öldüğü öğrenildi, bir süre sonra Genel Başkan Cezmi Kartay, kurucu üye lsmail Hakkı Birler, ve motelde bulunan İstanbul eski Milletvekili Metin Tuzün ağlayarak odaya geldiler. Durakoğlu'nun parti arkadaşlarının hıçkırıklarını tutamadıkları görüldü. Durakoğlu'nun olümünden sonra çok üzgün olduğunu saklayamayan Kartay, "Ankara'da da bir rahatsızlık geçirmişfi, ama teşhis konmamıştı" dedi. Genel Sekreter Ahmet Durakoğlu'nun cenazesi, Bolu Devlet Hastanesi'nin ambulansı ile Ankara'ya nakledildi. Durakoğlu'nun cenazesi, SODEP Genel Merkezi tarafından salı günü düzenlenecek törenle toprağa verilecek. DURAKOĞLU'NUN ÖZGEÇMİŞİ Ahmet Durakoğlu 1925 yılında Kars'ta doğdu. Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Sivas'ta avukatlık yaptı. Sivas Belediye Başkanı oldu. Durakoğlu, 19691973 yülan arasında Sivas'tan üçüncü dönem milletvekili olarak parlamentoda görev yaptı. Millet Meclisi Başkanveİcilliği görevinde bulundu. Başbakanhk Müsteşarlığı da yapan Ahmet Durakoğlu, daha sonra Daruştay üyeliğine seçildi. Bu görevde iken emekliye aynlan Ahmet Durakoğlu, SODEP'in kuruluşuyla, bu partinin Genel Sekreterliğine getiririldi. Ahmet Durakoğlu evli ve uç çocuk babasıydı. ERDAL İNÖNÜ'NÜN SÖZLERİ SODEP eski Genel Başkanı Erdal tnönü de yaptığı açıklamada. "Durakoğlu'nun demokrasi yolunda hayatını feda ettiği bir gerçektir" dedi. İnönü, şunlan soyledi: "Çok üstün nitelikleri olan, erdemli, vatansever, fedakâr bir insandı. Devlet hizmetinde yönetici olarak ve siyasel adamı olarak sayısız başanlar gösterdikten sonra 6 ay kadar önce Sosyal Demokrasi Partisi'nin kunıluşuna katümak için emekli olmuştu. Bu yeni kuruluşun demokrasimize saglık ve ilerleme getireceği inancı ile gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu." AVCI BAŞSAĞLIĞI DİLEDİ Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Yıldınm Avcı, SODEP Genel Sekreteri Ahmet Durakoğlu'nun vefatı dolayısıyla Parti Genel Başkanı Cezmi Kartay'a bir telgraf göndererek başsağhğı dileğinde bulundu. Dr. Avcı'nın telgrafı şöyle: "Partinizin değeıii Genel Sekreteri sayın Ahmet Durakoğlu'nun Bolu'da vefat ettiğini derin bir üzüntüyle ögrendim. Geçmiş devlet ve siyaset hizmetleri yanında bugünkü çalışmalan ve kişiliği ile her zaman hatırlanacak olan merhuma Allah'tan rahmet, ailesine, zatı alilerine ve SODEP mensuplarına taziyetlerimi sunarım. Savgılanmla."' rfalît Refiğ: İşlenen suç bir duman (Baştarafı 1. Sayfada) zat" Macit Akman) söz konusu senaryonun sorumluluğunu taşıdığını, TRT Yonetim Kurulu ile senaryoyu inceleyip filme destek sağlayan komisyonun da "işin içinde" olduğunu soyledi, '"O zaman biitiin bu iddialann hepsi, beni aşıp buralara gidiyor". dedi. Yönetmen, "Yorgun Savaşçı'nın romanı 20 yıldır piyasada satılıyor, buna karşı 20 yıldır bizim güvenlik teşkilâtımız hiç mi önlem almamış?" diye sordu, sözünü, "Filmin yakılmasıyla bir suç işlenmiştir ve bu suçu örtmek için böyle dumanlı bir perde yaratılmak istenmektedir" diye bağladı. "Filmin her karesini tek tek savnnmaya" hazır olduğunu söyleyen Halit Refiğ, "büyük bir vatansever olduğuna inandıgı" Kemal Tahir'in "böylesine suçlanması"nı, "korkunç" diye niteledi ve şöyle devam etti: "Memleket sevgisinin böyle cezalandırılması her şeyden önce benim insanlık vkdanıma sığmıyor. Ben, hayatta olduğum sürece bu işin hesabını sormak için eliraden geleni yapacağım." Yorgun Savaşçı'nın yönetmeni, büyük harcama ve emek üriinü olan filmin ortaya çıkışı ve ortadan kaldınlışı üzerine son olarak şunları soyledi: "Ben bu filmi çekmek için kimseden bir istekte bulunmadım. Beni çağırdılar, çeker misin dediler, çekerim dedirn. Devlet bana görev verdi. Beş sene süre>le, kabiliyetim, gücüm neyse, imkânlar neye elverdivse, bu filmi en iyi şekilde gerçekleştirraeye çalıştım. Devlet kendisinin istediği. değerlendirdiği bir şeyi sonra nasıl yakabilir? Bırakın beni. bu filme binlerce kişinin emegi geçti. Generalinden erine, o\uncusundan figüranına kadar herkes gönüllu olarak çalıştı. Bütün harcamalar milletin \crgilerinden alınan paralarla yapıldı. Böyle bir film, millete karşı hiçbir sorumluluk duymadan, adı bile bilinmeven üç kişilik bir komisyon tarafından nasıl yakıtrılabilir?" • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. BÜLENTSAM • 6.8.1982 tarih 048564 no.Iu 100,030 TL.'lik TAV makbuzumu kaybettim. Hükümsüzdür. AHMET ŞEKER Sümerbank (Baştarafı 1. Sayfada) "Ücret zammı sebebiyle, teşekkülumüz mamüllerine zam yapılması. yüksek yeni piyasa fiyatlanaın oluşmasına sebep olacağından, bu dunımda enflasyonun artması ve bundan da teşekkülumüz mamüllerinin hitap ettiği geniş halk kitlesinin etkilenmesinin kaçınılmaz olması hususlan dikkate akndığında, üçimcii yıl zammının ilişik listede belirtildiği şekilde ortalamasının yüzde 10 ve 1.500 lirayı geçemeyecek şekilde tespitinde yarar görulmektedir." Sümerbank'ın bu yazısına karşın, YHK'nın işçi üyelerinin ısrarı üzerine, Sümerbank tekstil işyerinde üçüncü yıl zamları kurulda ortalama yüzde 20 ile yüzde 34 arasında belirlendi. (Baştarafı 1. Sayfada) Mubarek'in bu konuşmayı, başkanı olduğu "Ulusal Demokratik Parti"nin yonetim toplantısmda yaptığını bildiren 'ElEhram" gazetesi, Mubarek'in, ABD'nin tek yanlı tutumundac yakındığını aktardı. Mübarek, Suriye'nin Lübnan'ı işgal ederek, Filistinlilerin de kendi aralarında çatışarak bölgedeki durumu kötüleştirdiklerini kaydetti. Israil askerleri, Lübnan'ın güney kesimindeki Kfar Melki köyünde gösteri yapan kalabalığın üzerine ateş açarak çok sayıda kişiyi yaraladı. Arafat Uluslararası... vdusal kumasnnız. SafYeniYün Üstünüzde bir Altınjıldız'ı zevkle taşıyorsunuz. Zarafetle. Ve aynı anda, aynı zevki sizinle, binlerce kişi paylaşıyor. Dünyanm pek çok kentinde... Yıllardır, Türk kumaşmı dünyaya tanıtan marka Altmjildız olmuştur. Saf yeni yün .Altımıldız kumaşları, kalitesiyle, kalite istikrarıyla dünw pazarlarınm güvenini, beğenisini ve düzenli talebini kazanmıştır. Altmyıldız giynıek, gardrobunuza uluslararası bir boyut kazandırmaktır. Altınyıldız giymek, uluslararası bir kaliteyi seçkinlerle paylaşmaktır. "kayıtsız, şartsız"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle