Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EKİM 1983 * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURIYET/ll çürümedik, yok olacağımız samlmıştı, yok olmadık... Varız ve ya ortaklaşa yeni siyasi bir bünyeyi oluştururuz, ya da biz ayrı siyasi bir bünye olarak Kuzey'de yaşarız ve her alanda Rum'a denk bir duruma gelebilmek için de siyasi tanınma yolunaçıkarız... Alternatifler bunlardır... Alternatiner arasında, "Ada'yı 1974'te Türkler böldü, bunu birleştirmek için 1963'te kesip attığım, çürümeğe terkettiğim Turk organları geri almak gerekmez... Onlar bir azınlık olarak benim lütfen vereceğim ile tatmin olmalıdırlar" hayali yoktur ve olamaz... O halde, şu Kipriyanu'ya Türk organlarının eksik olduğunu siz de hatırlatınız... Çünkü biz karanmızı vermiş durumdayız... Ya ortaklık gövdesinde 1977'de öngörülen yerimizi alacağız, ya da ayn bir gövde olduğumuzu elle tutulur hale getireceğiz..." İşte Spiros Kipriyanu'nun "Ada bölünmemelidir" ve "hak. adalet istiyoruz" demeçlerinin gerektirdiği cevap budur. Bölücü, taksimci, ayırımcı bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceklerini soylemektedirler. Ada'da iki ayrı halkın varlığını, ortaklığını, eşitliğini ve bunların ayrı ayn selfdeterminasyon hakları olduğunu iddia etmek, varılacak anlaşmayı bu esaslar üzerinde bina etmeğe çalışmak Rum liderliğine göre bölüculük ve ayırımcılıktır. "Kıbnslılar" olarak Ada birdir, halk birdir ve bu Kıbrıshlann arasında işgalciye(!) dayanan, ondan guç alan bir Turk azınlığı vardır... Bu etnik gruba bazı imtiyazlar, bazı haklar vermeğe hazırdırlar fakat ortaklık, eşitlik, iki kesimli bir federasyon asla!.. Dunyayı gezerek yaydıklan "dava" budur... Dunyayı kandırarak aldıklan "Karariar" Kıbrıs'ı, yukanda yapılan tarif çerçevesinde, "Kıbrıshlann" yani Megali Idea literaturünde Buyuk Ada (Megali Nisi) diye bilinen bu adayı Kıbrıs Elenlerinin adası yapmak içindir... • Reel ortalama sıgortalı işçi ücretleri 1978'den beri sürekli azaldı. Ücretlerdeki gerileme, 197882 yılları arasında yüzde 44.6 oldu. (Baştarafı 1. Sayfada) • Vergi gelirlerindeki artış hıgelişme içinde milli eğitim alazında yavaşlama oldu. nmda büyük bir boşluğa • Konsolide bütçe harcamaladüşülmüştür. Yaşanan bunalımların gerçek rının içinde yatırım harcamalarınm payı giderek azaldı. kaynağı budur. • Para politikası bazı istisnaBilim adamları, eğitimciler ve aydınlarla yönetimler arasında larla, geçen birkaç yıldaki sınırki ilişkilerde bütünluk sağlana layıcı niteliğini sürdürdü. Likimadan Cumhuriyet devletinde dite darlığı 1983'ün ilk yansmmilli eğitimin rayına oturması da da sürdü. • 1980'den bu yana azaltılan olanaksızdır. bütçe açığının GSMH'ye oranı •k * • yeniden artmaya başladı. 1981'de yüzde l'in altına düşen bu oranm 1983'te yüzde 2.2'ye yükselmesi bekleniyor. (Baştarafı 12. Sayfada) • Fon talebinin; çok önemli bağlantısı artık kaçmılmazdır. ölçüde ticari bankalar üzerinde Bu olgu, Süper Etendard'lar neyoğunlaştığı ülkemizde, parasal deniyle Iran'ın gazabını çeken daralmanın üretim kısıcı etkisi Fransa için özellikle geçerlidir. giderek önem kazanıyor. YükFransa da, artık Ortadoğu'nun sek faizli kısa vadeli işletme kreöldürücü bataklığındadır. dileri, bir yandan maliyet kaySonuç olarak, ABD'yi ve tem naklı enflasyonu beslerken, disil ettiği Batı dünyasını iki sonuç ğer yandan selektif kredilerin yebekliyor: tersizliği üretimi kısıtlamaya başlamış bulunuyor. 1. "Yeni bir Vietnam". Bu, dünya savaşı ihtimallerini taşı• İlk 78 aybk enflasyon gelişyan tehlikeleri de banndınyor. meleri bu yıl için belirlenen yüz2. ABD'nin Lübnan'dan bir de 20'lik hedefin aşılacağını gösvade sonunda çekilmesi. Ortateriyor. Mevcut enflasyon, gidedoğu'da hiçbirşey halleımeden, rek artan bir oranda maliyetleböyle bir çekilme ABD'ye karşı rin ittiği ve azalan bir oranda tamüttefiklerinin büyük güvensizlebin yarattığı bir enflasyon şekliğine neden olacak, müttefikleline dönüşmüş bulunuyor. rini de zayıflatacaktır. Bu du• Sanayici ağır faiz yükünün rumda, ABD'nin, bütün kartlafaturasını omuzlarında taşımaya nnı ABD politikasına ve diplodevam ediyor. masisine oynayan bölgesel müt• 1983'ün ekonomik durumu tefiklerinin Beyrut eyleminden nu simgeleyen diğer önemli geönemli dersler çıkarması gerelişmesi ihracat artış hızmda gökiyor. rülen belirgin yavaşlamadır. ıh GERÇEK ARDEVDAKI OLAYLARIN Büyük sanayici kaygılı ^ ^ Ba tarafl Birleşik Kıbrıs (Baştarafı 12. Sayfada) Sandallar'da, Taşkent'te ve AyvasıFda yaptıkları gibi toplu mezarlara gömebilmiş olsalardı Kıbrıs bolunmüş olmayacaktı... Kendimizi ve devletin kuruluşunda var olan haklarımızı, canımızı ve namusumuzu 1%3'ten 1974'e kadar çok zor şartlar altında Ada sathında yaygın olan Türk bölgelerinde koruduk... Bizi bu bölgelere sıkıştınp en zor şartlar altında yaşatan Rumlar yine bu yıllarda Ada'nın bölünmuşlüğunden şikâyet etmediler, çünkü bu bolgeleri tek tek yok etmek kendileri için kolay olacaktı... 1974'te bağımsızlığı yok etmek için son adımı attıiar... Turkiye meşru hakkım kullandı ve Kıbns'ın bağımsızlığını yok edilmekten, Kıbrıs Türk halkını kati olümden kurtardı; Yunan işgal ordusunu Güneye iterek Kıbrıs Türklerine ozgürlük içinde yaşayabilecekleri bir ortam yaratıldı.... 1975'te, 11 yıl boluk pörçuk, Ada sathında dağılmış yaşayan ve Türk bölgelerinden Rum gasp idaresine karşı ulusal direnişini sürdüren Kıbrıs Türkleri, nufus mübadalesi anlaşması ile Kuzey'e geçtiler... Rumlar da aynı anlaşma ile Güney'e geçtiler. '• Sayfada) ABD Emekli işçilere (Baştarafı 1. Sayfada) li aylığı ise 27 bin 300 lira olacak. Eğer katsayı 40 olarak kabul edilirse bu aylıklar 16 bin 240 ve 28 bin liraya yükselecek. MGK'nın kabul ettiği yasa ile işçi emeklilerine 1 Ocak 1984 ve 1 ocak 1985 tarihinden itibaren uygulanacak gösterge tablolarıda ayn ayn değiştiriliyor. Yasaya göre işçi emeklilerinin puanlarına 1 Ocak 1984'ten itibaren 100 puan eklendi. Halen MGK'nın gündeminde bulunan 1984 Mali Yılı Bütçesi, Danışma Meclisi'nden 1984'de katsayının 40'a yükseltilmesinı öngörerek çıkmıştı. Ancak MGK'nm katsayıyı tekrar 39'a indirip indirmeyeceği henüz belli değil. Yeni yasaya göre, 1984'de uygulanacak yeni gösterge tablosu çerçevesinde 12'nci derecenin birinci kademesinde bulunan en az aylık alan işçi emeklilerinin net maaşı katsayı 39 olarak çıkarsa (5 bin liralık sosyal yardım dışında) 15 bin 834 liraya, eğer katsayı 40 olarak çıkarsa 16 bin 240 liraya yükselecek. Bu kademede olan işçiler halen 5 bin liralık sosyal yardım dışında 11 bin 424 lira aylık ahyorlar. 1984'de uygulanacak yeni gösterge tablosuna göre, katsayı 39 olarak çıktığı takdirde sosyal yardım dışında 21 bin 420 lira ile en yüksek maaşı alan l'inci derecenin 9'uncu kademesinde olan işçi emeklilerinin maaşı 27 bin 300 liraya, katsayı 40 olarak kabul edilirse 28 bin liraya yükselecek. (5 bin liralık sosyal yardım dışında) MGK tarafından kabul edilen Yasa, şu kişilerin bu yasanın uygulamasında sigortah sayılmayacaklarını öngorüyor. "Kamu sektörüne ait tanm ve orman işlerinde ücretle, özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretle sürekli olarak, tanm sanatlanna ait işlerde, tanm işyerlerinde yapılan ve tanm işlerinden sayılmayan işlerde, tanm işyeri sayılmayan işyerlerinin park, bahçe, fidanlık ve benzeri işlerinde çalışanlar hariç olmak üzere tanm işlerinde çalışanlar" Değiştirilen yasaya göre, eskiden emekli maaşının üçte ikisi ödenen dul kadın ve dul erkeklere emekli aylığının yüzde 75'i ödenecek. Yasa, meslek hastalığı ya da iş kazası sonucu işçi ölümlerinde •• yapılacak yardım ve ödemeler, olayda işçinin kastı ya da kusuru bulunduğu takdirde ölenin hak sahiplerine kurumca rücu edilemeyecek. Değişiklik yasasmm geçici maddesine göre, yasanın yayımı tarihinden önce kasıt ve kusuru sonucu meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ölen sigortalılann hak sahiplerine karşı kurumca açılmış davalar düşecek. racatın tınansmanının düzensiz olması ve yavaşlaması, diğer olumsuz etkenlerîe birleşince ihracatımızdaki yavaşlamayı kaçınılmaz hale getirmiştir. • İşçi dövizlerindeki düşüşler artık krontk hale gelmiştir. • Emisyon politikarruz düzenli bir seyir izlememektc ve büyük zikzaklar çizmektedir. • Özel kesimin son 2 yılda mevduat bankalanna, bu bankalardan kullandıkları fonlardan daha fazlasını sunduklan görulüyor. Banka kesiminin ekonomide normalde fon yaratıcı bir kesim olması gerekirken, fon tüketici bir kesim haline dönüşmesi, yatınm ve kalkınma açısından olumsuz bir durumdur. Ülkemizde sermaye piyasaları harekete geçirilemedi • TÜSİAD raporunda bugünkü ekonomik durumumuza ilişkin saptamalar yapıldıktan sonra ekonomideki olumsuz gelişmelerin ortadan kaldırılabilmesine yonelik şu öneriler getiriliyor: • Işsizlik sorununa uzun vadeli çözüm makro düzeyde yatırımların hızlandırılmasında, ama aynı zanıanda mikro düzeyde de üretimde artan oranda işgücü kullanılmasını teşvik edici önlemler de aranmahdır. Ücretlerden ahnan vergi bu çerçevede büyük ölçüde duşürülmelidir. • Mevduat faizleri serbest bırakılmahdır. Mevduat faizlerini düşürmenin kredi maliyetlerine olumlu etkisi olmayacak, aksine bankalardaki mevduat azalacaktır. Bankalar kesimine ek bir fayda sağlanması amaçlanıyorsa, mevduat faizlerini düşürmek yerine kredi faizlerinin doğrudan serbest ilanımn sağlanması ve blokaj yolunun kapatılması yerinde olur. • Enflasyon kontrolü için gerekli olan ithalatta liberasyon uygulaması dolaylı yoldan ihracata da yararlıdır. • Talep faktörlerinin kısmi baskısının yanı sıra maliyet enflasyonunun giderek daha fazla ağırlık kazanmaya başlaması, ekonomide arz yapısının iyileştirilmesi görüşlerine daha da geçerlilik kazandırmaktadır. • Ekonominin bugün eriştiği aşamada daha hassas ve az sarsıntıh bir parasal programlamaya ihtiyaç vardır. UGUR MUMCU GOZLEM Kipriyanu toplu varhğımızı hazmedemiyor K ıbns Hükümetinin varlığını, Ortaklık Devletini yok ederek Kıbrıs'ı Elenleştirmek siyaselleri için en iyi vasıta olarak görduğünü açıklamakta sakmca görmeyen Sipiros Kipriyanu, Kıbns Turklerinin bir bütün olarak Kuzeyde toplanmalarını hazmedemiyor, Ada'da Rumlara eşit bir halk olarak var olma olanağını bulduğumuz, kendilerine yem olmaktan kurtulduğumuz için bugünkü durumu "bölünmüşluk" olarak göruyor ve "Kıbns bölünmemelidir" diyerek bizi yeniden Ada sathında dağılmava, Rum'un insafında kalmaya davet ediyor. Sahte "Devlet Reisi" pozunda dunyayı böyle bir gelişmenin doğruluğuna ve gerekliliğine inandırarak, gün gele, "Türkler devleti bölüyorlar" yaygarası altında bize saldırabileceği zemini hazırlamayı, bizimle uzlaşarak, iki kesimli Federasyonu oluşturmaya yeğliyor... Türklerin konuştuğu tek alternatif alkımız oynanan oyunu görmüştür... Halklar kardeştir, Kıbns Kıbnslılanndır edebiyatı ile Akel'in gitmek istediği yön, Makarios'la Kipriyanu'nun, Kleridis'in Lissaridis'in gitmek istedikleri yöndür!.. O halde ayrı bir halk olarak benliğimize, selfdeterminasyon hakkımıza dörtelle sanlmak zorundayız... 1960 devletinin temelinde var olan bu hakkı, 19631974 yıllarında yitirmedik, kanla suladık, guçlendirdik. Bizi Rum'a tabi kılacak herhangi bir taviz vermedik... 1974'te yine kanla kurtarılan hak budur... 19771979 doruk anlaşmalarının temelinde de bu hak mevcuttur. 1968'den bu yana aralıklarla devam eden tüm göruşmelerde bu hak ve bu statü korunmuştur. Bunu red ve inkâr edenlerle "birleşik" bir Kıbrıs oluşturmak mumkün değildir... Bu temel kabul edildiği takdirde iki kesimli federatif bir şemsiye altında "birleşik" (United) Unity değil, UNİTED TürkRum Federasyonu rahatlıkla oluşabilir!... H Ya aynı gövdede birleşecek, ya ayn gövde olacagız G eçenlerde beni ziyaret eden bir diplomata bunları duyurduktan sonra şöyle konuştum: "1960'takurulanKıbrıs Cumhuriyeti Rum ve Türk organlardan oluşan bir ortaklık devletiydi... I963'te Rumlar, silah zoru ile Turk organları kesip attıiar ve siyasi bünyede gözle görülen bu eksikliğe rağmen "meşru Kıbns Hükümeli" olarak ortaya çıktılar... Biz, kesilip atılan organlar olarak ölmedik, çürümedik... Türkiye'den kan alarak yaşadık... Organları eksik Rum idaresi nasıl var olmuşsa, biz de v ar olduk... O nasıl bizsiz hukümet etmişse, biz de onlarsız kendi kendimizi 20 yıldır idare ediyoruz... Çürümeğe terkedilmiştik; O halde, iki KESİMLt FEDERASYON veya iki devleti olan bağımsız, bağlantısız Kıbrıs Adası!... Başka alternatif yoktur. Kıbrıs Türk halkı başka alternatif konuşamaz ve konuşmayacaktır. Berlîrfde bugün IBaştarafı 1. Sayfada) Savaşlan"nın oynandığı elektronik makinalar yerleştirilmiş. Sol taraf bildiğimiz kahve. Sola doğru yöneliyoruz. (Baştarafı 1. Sayfada) Ortadoğu, şu anda, her saniye patlamaya hazır bir barut fıçısı gibidir. Dünya çapındaki VVashingtonMoskova gerilimi NATO'nun Orta Avrupa'ya "Pershing" ve "Cruise" füzeleri yerleştirme karan, buna karşılık Sovyetler'in, Çekoslovakya ve Demokratik Almanya'da SS20 ve SS21 füzelerini yerleştirme ginşimleri ile en duyarlı ve tehlikeli noktalara tırmanmıştır. Afganistan'ın Sovyet askerleri tarafından işgali, Polonya'da "Bağımsız Dayanışma Sendikası" tarafından başlatılan rejim karşrtı direniş ve gösteriler, bu her iki olayın dünya çapındaki yansıması ve bu olaylarla birlikte istihbarat örgütleri arasında başlatılan amansız bir "istihbarat, karşıistahbarat, olaylan yönlendırme ve saptırma" savaşı, bu tehlikeli gidişin bir başka boyutunu göstermektedir. Sovyet hava sahasında istihbarat görevi yaptığı kuşkusu ile düşürülen Güney Kore uçağı, bu tehlikeli gidişin içinde yeralan korkunç bir olaydır. Papa'ya suikast gırişimi, olayın niteliği üzerindeki karşılıklı suçlamalar ve saptırma çabaları bu olaylar zincirinin bir başka halkasıdır. Beyaz Saray, Beyrut'taki patlamaya karşı misilleme yapacağını açıklıyor. Fransa Devlet Başkanı Mitterrand, Beyrut'taki askerı birlıkleri denetleme amacıyla beklenmedik bir geziye çıkıyor. iran, Fransa'nın trak'a savaş uçağı satması halinde Hürmüz Boğazı'nı trafiğe kapatacağına ilişkin kararını koruduğunu bildiriyor. Libya radyosu da sabotajı kutlayan yayınlar yapıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün, İsrail'in toplu kırırnı ve ABD planı ile bölgeden çıkarılması, daha sonra, Filistin savaşçıları arasında daha önce varolan, daha sonra iyice derinleştırilen çatışmalar, tam İsrail ve ABD'nin isteği doğrultusunda gelişiyor. Dünya böyle tehlikeli bir gidişin içinde dalgalanıp, yalpalıyor. Ortadoğu, her an stcak savaşın sımrlarını genişletecek ve oldubittilere yolaçacak çok yönlü sancılar içinde kıvranıyor. Vietnam savaşının Amerıka'nın yenilgisi ile kapanmasından sonra, iki dünya jandarması arasındaki savaş alanı, Ortadoğiu'ya kaydırılmıştır. Amerika'nın bölgedekı "sadıkbekçisi" İran Şahı'nın Humeynı'nin Mollalarınca devrilmesinden sonra Pentagon yönetiminin bölgede yeni köşe başları tutması ve Sovyetler'in bu yeni savaş alanında karşı önlemlere başvurması ile olaylar gelişiyor ve bugünkü tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Ülkelerin demokratik sistemler çerçevesinde kendi yazgılarını kendileri belirleyerek barış içinde yaşama karar ve özlemlerini yokeden "uluslararası terör", çılgınca gidişin bir başka yönü olarak belıriyor. Ülkelerin "destabılizasyon" adı verilen anarşı, terör ve kararsızlığa ıtılmelerı bu boyutta önem kazanıyor. Bloklar arası bu tehlikeli gerilim, bölgedekı bu sıcak savaş olasılıkları, dünya genelindeki çok yönlü kışkırtmalann kurt kapanı içinde Türkiye, Atatürk'ün en gerçekçi ve kalıcı "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinesımsıkı bağlanarak, bu çatışmalann dışında kalması, yaşamsal değerde görülmesi gerekli bir zorunluluktur. Türkıye'nin 1960 öncesinde olduğu gibı, havaalanlarını Amerikan deniz pıyadeleri için kullandırması ya da "U2 uçuştarı" gibi amaçlara göz yumması düşünülemez. Dolaylı ya da dolaysız hertürlü destek Türkiye'yİ hiç taraf olmadığı çatışmalara sürükleme tehlikesi taşır. Gittikçe silahlanan, gittikçe sonu kestirilemeyecek savaşlara sürüklenen bir dünyada. ınsanlığın geleceği adına kalıcı ve sürekli bir barışı savunmak, her zamankinden daha çok ınsanlık görevi olmuştur... Bu "insanlık görevi"n\ Atatürk'ün 1920'lerde söyledıği şu sözlerde saklı buluyoruz: Biz garp emperyalistlerine karşı yalnız halas ve istiklalimizi muhafaza etmekle iktifa etmiyoruz. Aynı zamanda garp emperyalistlennin malum olan her vasrtasıyla Türk milletini emperyalizme vasıta ittihaz etmek ıstemelerine mani oluyoruz, bu suretle bütün beşeriyete hizmet ettığimize kaniiz... Oğrenci (Baştarafı 12. Sayfada) biliyorum. Ve, yoklamayı hiç anlayamıyonım. Okula isteyerek gelenlere, okulu sevdirmek kolay. Ama, tabii düzensizlik içinde dersler yapılır, derslikler çok kalabalık olursa, öğretim üyesi öğrenci arasında ve öğrencilerin kendi aralarında sağlıklı ilişkiler gelismezse öğrencinin isteği kaybolur. Yoklamaya gerek duyulur." Bütün bu öğretim zincirinde görülen aksaklıklara bir de "sınav yönteminin" eklendiğini söyleyen Blees, sınavda tüm kitap ve notlarm bir sırmışcasına ortadan kaldırtılmasını da anlamsız bularak şunları söylüyor: Normal hayatta hastayla karşı karşıya geldiğimizde kitap ve tüm diğer kaynakları açıp bakmayacak mıyız? Ya da bakılmıyor mu? Eğer gerçek bir sınav yapılmak isteniy orsa, oğrencilere problem verilsin. Yani tıbbi problem. Tüm kaynaklar açık olsun. Oğrenci gerek kendi bilgilerinden gerekse kaynaklardan yararlansın. Çünkü hayatta da böyle oluyor. Hocalar, öğrencinin problemi nasıl, ne yolla çözdüğüne, ve getirdiği çözüme baksın. lık ediyoruz. Ondan sonra kanlı bıçaklı kavga başlıyor. Ertesi gun gazetelerde Türkler Almanlan dövdü veya bizim gazetelerde Almanlar Türk işçilerine saldın düzenledi diye haberler çıkıtki masada "prafa" bir masa yor. Aslı astan bu işin." Berlin'da "okey" oynanıyor. Masala deki yabancı düşmanlığının kaynn etrafında oynayanlardan çok nağını "kadınkız meselesi" diseyirci var. Söze ilk başlayan ye özetleyen Tunç Hamit devam Düzce'nin Gümüşova köyünden ediyor: "Bizim onlara yaptıklaAli Güzel oluyor: "Bu saldın hi nmızı onlar bize Türkiye'de yapkâyelerine fpzla kulak astığımız sa inan ki hepsini kıtırkıtır keyok. tnanın ki Berlinlilerie ara seriz." Yabancı duşmanhğından nıız iyi." Gerçekten de Berlin ya sonra söz bu akşamki karşılaşbancı işçiye alışık. Bu alışıklıgın maya geliyor: "Saldın söylentiyüzyıllık bir geçmişi var. Fran lerinden kendi adıma hiç korksız ve Polonyalı işçiler yazın, muyorum. Tek korkum çocukBerlin fabrikalarında çalışıp kış lar. Okula gidiş gelişlerinde başaylarında ulkelerine donerler lanna bir şey gelecek diye çekimiş. Kayıtlarda 1900 yıllarının niyonım. O nacı mı, nazi mi debaşında Berlin'e çalışmaya gelen nen sapıklann ne yapacağı hiç Turk işçilerine de rastlanıyor. belli olmaz." Maç biletini bir "Türkische FriedhoffTürk Şe hafta önce aldığını söyleyen hitliği"ndeki eski Turkçe mezar Tunç Hamit devam ediyor: taşları bunun kanıtlanndan bi "Maça hepimiz dolu gidecegiz. ri. Düzceli Ali Güzel devam edi Kimimiz bir şişe, kimimiz karıyor: "Neden korkacakmışız? sının topuklu pabucunu alacak. Burada zaten ölümle vaşam ara Biliyorum ki iki kişinin kavgası sındaki bir köprude değil mi tüm tribünleri sarar.tşyerlerimizyiz..?Bu saldın hikâvelerinin hep de ekmek parası için her türlü si yabancı duşmanlığını körük hakarete katlanıyoruz. Ama lemek isteyenierin çıkardığı ya maçta bize hakaret edemezler. lanlar. Maalesef bazı basın or Ederierse cevabımız sert olur. ganlanmız da buna alet oluyor. Biliyorum zor, ama benim gönOyle yazılar çıkıyor ki, olaylann lüm galibiyetten yana." içinde yaşayan bizler bile bunlaTunç Hamit yarım bıraktığı ra inanıyoruz. Bizi bir çelik yay "pnıfa"'sma devam ederken Bigibi gerdiler. İnşallah bu yay boşalmaz.." Ali Güzel konuşması lecikli Ibrahim Ceyhan konuşnı bu akşam oynanacak karşılaş maya başlıyor: "Milli Takım ma ile bitiriyor: "Türk bayragı oyuncularımızdan temiz bir nı omuzlayıp tribündekiyerirai oyun istiyoruz. Sonuç önemli alacağım. Eğer bir saldın olur değil. Ezilmeyelim. güzel oynasa ki bu saldın bana degil yalım. yeter. İnşallah kötü bir ülkemedir o zaman eliroden ne oyunla tribünde yüzümüzü kıgelirse yapacağım."Karşılaşma zartmazlar. Eğer tekmeleşmeye nın sonucu için de şunları söylü başlarlarsa o zaman tribunlerde yor: "Alman futbolunun gü olay patlak verir. Burada hepicünii hepimiz bıliyonız. Hayale mizin sinirleri gerilmiş vaziyette. kapıldığımız yok. Adamlar ye Almanlann edeceği bir kufür henecekbizi. Tek isteğimiz bir şe pimizi gaieyana geürebilir. tnşallah sinirlerimize hâkimoluruz." ref golii. Bu bize yeter." Işçilerimizi neoNazilerden çok F. Almanya'nın çeşitli kentlerinden gelen yardımcı polis kuvvetleri korkutuyor. "Bizi kapı dışan etmek için en küçük bir olaydan bile yararianırlar" diye korkulannı dile getiriyorlar. Beklemedikleri bir şekilde güvenlik önlemleri ile karşılaşan neoNa7il<r ise "Kreuzberg saldınsı"nı ileri bir tarihe ertelediklerini yaymaya başladılar. Ne olursa olsun bu saldırının gerçek leştirileceğini söyleyen neoNaziler, "Ama bu akşam degil" diye erteleme kararlannı açıklıyorlar. Ve ekliyorlar: "Toplu saldın yerine vurkaç taktigi uygulayacağız..." Yan masada oynadığı "prafa"yı yarım bırakıp masamıza gelen Trabzonlu Tunç Hamit hiç bozulmamış Karadeniz şivesiyle söze giriyor: "18 yıldan beri buradayım. Bu yabancı düşmanlığı denen şey iki yıl öncesine kadar yoktu." Tunç Hamit 18 yılın verdiği alışkanhkla bazı kelimeleri Almanca söylüyor. Arada bir bu Almanca kelimelerin Türkçe açıklamalarını yaparak konuşmasına devam ediyor: "Yabancı dUşmanlığının kaynagını anlatayım. Bana çok kızacaklar ama gerçek bu. Aramızdaki kavgalar daha çok kadın yüzünden çıkıyor.Onlar bizim, biz onlann kadınlanna sarkıntı