Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/8 '4 EKİM 1983 133 YIL SONRA CEZAYİR'E DÖNÜ Cezayirli lideri, bir kontrol çemberi içine almışlardı. Ben Bella ile ilk görüşmemizden etkilenmiş ve söz ve vaadlerini ciddiye almıştım. Kendisine Alatürk'ün Büyük Nutkunu, güzel bir deri cilt içinde, göndermeyi düşündüm. Ata'nın bu Nutku, çocukluğumun en unutulmaz hatıralanndan birisini teşkil eder. 1927'de on yaşındaydım. Babam, tstanbul Maarif Müdürü idi. Beşiktaş'ta deniz kenannda bir ilkokulun bir dairesinde ucuz bir kira mukabilinde otururduk, Galatasaray'a yatıh yazılmıştım. Sünnet düğünüm o evde oidu. Sünnet yatağımın üstü, çeşitli hediyelerle dolmuştu: Bir bisiklet, bir kol saati, bir raylı tren, bir renkli kalem takımı. Babam, odaya girdi, elinde çiçek resimleri ile süslü bir kâğıda sarılı bir paket vardı. Yanaklanmdan öptü, "Öbür bediyeler bozıdur, kınlır. Bunu, ömriin boyu saklarsın" dedi. Yalnu kalınca, merakla paketi açtım. Bu, kahverengi maroken ciltli bir kitaptı. Uzerinde altın yaldızlı harflerle yeni Türkçe "Oflıım Semih'e" kelimeleri yazdınlmıştı. Kapağı çevirdim. Atatürk'ün Büyük Nutku'nun eski harflerle ilk baskısıydı. Armağanın gerçek değerini anlayabilmek için çok küçüktüm. O anda, ben de hafif bir hayal sükutu yaratan bu hediyeyi babacığırmn dediği gibi, ömür boyu yanımda taşıdım. TÜRKLÜGÜMÜZLE GURUR DUYARDDC Lise yıllanmı hatırlıyorum da, ne kadar mutlu bir çocukluk ve gençlik hayatı yaşamış olduğumuzu bu gün daha iyi takdir ediyor ve Allaha şükrediyorum. O yıllarda, bizler için en güzel ülke vatanımızdı, en asil millet Türk milletiydi, en büyük adam Kemal Atatiirk'tü. Bizim nesil, Ata'nın mirasıru bıraktığı gençlikti. Aramızda tam bir kardeşlikvardı. 19Mayısbayramlannda, Cumhuriyet Bayramlannda, izci kıyafetlerimizle, uzun tren yolculuklan ile Ankara'ya gider, Türkiye'nin her yerinden gelen izcilerle buluşur, şarkılar söyler, yalnız ve yalnız Türklüğümüzle gurur duyardık. Fransız Yatakh Vagonlar şirketinde çalışan bir Türk memur, Türkçe konuştu diye hakarete uğrayınca, liseden sokağa fırlar, VVagonsLits'nin kapısında saatlerce protesto eder, Bulgarlara kızdığımız zaman, Şişli'deki Bulgar Mezarlığı'na gider, mezarhğa siyah çelenk koyardık. Çarşamba geceleri ian ahr, Tepebaşı'ndaki Şehir Tiyatrosu'na gider, genellikle bir komediden sonra, Talal Artemel ve Galip Arcan'ın oynadıkları Reşat Nuri Güntekin'in tek perdelik tstiklâl piyesini coşkun bir heyecanla seyreder ve perde kapanınca, muzikle beraber lstiklâl Marşı'mızı, gözlerimiz ıslak, bir ağızdan söylerdik. Cezayir'de iyi bir ciltçi buldum. Bir kahverengi maroken cilt de, ben yaptırdım. Üzerine Ben Bella'run ismini altın yaldızla yazdırttım ve Ben Bella'ya, özel ikametgâhı olan Villa Jolie' yegönderdim. Tabiatıyla, metin, Nutkun, Fransızca tercümesiydi. TURAN GÜNEŞ CEZAYtR'DE tşte, o sıralarda Turan Güneş, Dışişleri Bakanhğımızca, Cezayirlilere 1961 Anayasamızı izah etmek gayesi ile bir iki konferans vermek uzere Cezayir'e gönderildi. Hoca'ya, Ben Bclla'nın, rakipleri ile mücadele halinde olduğu ve tek pârtili ve başkanlık rejimini öngören bir anayasayı hazırlattığı sırada, 1961 Anayasamızın "methü senasını" yapacak konferansları ile pişmiş aşa su katacağımızı ve iç işlere müdahale etmek amacında olduğumuz intibaanı yaratacağım anlattım. Güneş'le, derhal anlaştık. Konferanslardan vazgeçti. Cezayir'de on gün kadar kaldı. Gana Devlet Başkanı Nkrumah'ın ziyareti dolayısı ile verilen davette Ben Bella ile tanıştı, bir sure konüştular. Göneş, çabuk dost edinen bir insandı. Cezayir'de pek çok kirase ile temas etti.Onîara Türkiye'yi, Türkiye'nin sorunlannı tath tatlı anlattı. Bakanhk, bu arada, Vorşova Büyükelçiliğimizde görevli Erdinç Karasapan'ı ikinci kâtip olarak Cezayir'e atadı. Erdinç, ve eşi Simru Karasapan, beraber çalıştığımız iki yıl içinde bize büyuk yardımcı oldular. O sırada, büyükelçüik binasını telsizle Ankara'ya Bakanlığa bağlamaya çalışıyorduk. Büyük bir anten dikilecek, telsiz aletleri dışardan getirilecek ve binaya yerleştirilecekti. Yazılı müracaatımıza Cezayir Dışişleri Bakanhğı vevap vermekte gecikiyordu. Bazı siyasi önemli ve acele konular da vardı. Dışişleri Bakanı Abdülazİ2 Buteflika'dan randevu istemiştim. Hiç ses çıkmadı, Protokol dairesine bir kaç defa telefon ettik. Bak'anının çok meşgul olduğu cevabını aldık. TÜRK DOSTU BtR BAKAN Buna karşılık, Diyanet İşleri Bakanlığı Vezaretül Habus benimle yakından ilgilenmekteydi. Bu Bakanlığın başında Tevfik El Madanî isminde yaşh bir ilim adamı ve tarihçi Bakan bulunmaktaydı. Tevfik El Madanî, kısa boylu, güler yüzlu, kır saçla Büyukelçi SEMİH GÜNVER Turan Güneş 1961 Anayasamızı izah etmek, bu konuda biriki konferans vermek için Cezayir'e geldi. Tam o sırada Ben Bella tek "" partili ve başkanlık rejimini öngören bir Ânayasa hazırlatıyordu. 1961 Anayasamız kendisine ters gelebilirdi. Turan Hoca bunun üzerine vereceği konferanslardan vazgeçti. MUŞERREF HEKÎMO&LU Sanatçılar, politikacılar Konser mevsimi Çeşme Başı'yte açıldı. Ferit Tüzün'ü yitireli kaç yıl oldu, ama orkestra güzel yapıtını çılarken salonda onu da gördüm. Sıhhiye'de Hanımeli Sokağında aynı apartmanda otururken yaptığımız söyleşiler çınladıkulağımda. Parasal nedenlerle Oncü Gazetesi'nin kapandqı dönem, tarifsiz kederler içinde ışsizlıkle boğuşuyoruz. Fert Tüzün ise yeni bir yapıtın sancıları içinde. Ara sıra bir kahvt içmeye tırmanırdı çatı katımıza. Konuşurken operasını sesleiirdi kimi günler. Midas'ın Kulakları elimize doğdu dıyebilirm. Önce İstanbul'da, Kültür Sarayı'nda, sonra Artara'da Devlet Operası'nda seyrettim Midas'ın Kulaklan'nı. Bini Aydın Gün, ötekinı Cüneyt Gökçer koydu sahneye. O zamtn da yazdım galıba, yönetici ve yorum, bir oyunu, bir operaymasıl değiştiriyor. Mevsimin ilk konserini izlerken bu gerçeğiyeniden hissettim kulaklanmda. Derken Ferit Tüzün'den Utı Cemal Erkin'e uzandı düşüncelerim. Ankara Oda Orkestrsı'nın Londra'daki konserinden sonra Lady Young'ın söyledklerıni anımsadım. "Erkin'i çok sevdim, özellikle son bölümu beni cpk etkıledi, şimdi Türkiye'ye gelmeyi daha cok istıyorum" diy«rdu İngiliz Dışişleri Bakan Yardımcısı. Erkın'in son yapıtı Senonietta'da Karadeniz'den esintiler var. Ankara Oda Orkestraîi sanatçıları Karadeniz'den Manş kıyılarına müziksel bir kopü kurmanın sevincinı duydular zarif Vivaldı'yi dinlerken. Kadın Bakan devam etti: "Vivaldi'yi çok dinledik şimdıye kadar, nerdeyse ter hafta, ama bu kadar güzel çahndığını duymadım.'' Bu tür sözleri ötekı Avrupa ülkelerinde de duydu Anfera Oda Orkestrası sanatçıları. Biliyorsunuz, Hollanda'nın Berçen kentindekı Belediye Başkanı Türk orkestrasını dınletmenek için kolları sıvadı, Alman dostlanmız Türkler için akıl almaz öyküler uyduruyor, eylemlere gırişiyorlar. Bız de güzel bir tonserle yanıt veriyoruz onlara, bizi ikinci sınıf görenlere birirci sınıf bir orkestrayla sesleniyoruz. "Ermeni kurşunlarına Vh/aldi melodileri," dıye kara mijah yapıyor bir dostum. Türklerı barbarlıkla suçlayanlara, tarıhsel gerçekleri çarpıtanlara. çağdışı eylemleri savunmak isteyenlere çağdaş bir uyarı belki de... Ankara Oda Orkestrası İstanbul'da açılan Anadolu Uygarlıkları Sergis'nin bir uzantısı gibi Avrupa kentlerinde. Ancak bu uzantı belli bir çelişkıyi de belirttyor. Ülkemizdeki kimi olaylara yorum yapamıyor yabancılar. Yalnız yabancılar mı? Arkara'ya dönuşte Müşfik Kenter'j seyrettim saygıyla, bir degil iki kez seyrettim. Evrensel değerlere duyduğum özlemı dindirdı değerlı oyuncumuz. Bir avukatın öyküsünde, unuttuğumuz öykülerı yaşadım yeniden. Evrensel değerler uğruna, iyılık \e doğruluk için, gerçek için verilen bir savaşın öyküsünü. Gö: bir savaş bu. neler alıyor, nasıl özveri istiyor, amacından ödün vermeyen bir kişiye nelere mal oluyor ama bir de verdikleri var. O gece tiyatrodan cıkınca ba^entin ışıkları başka tür parladı. Her açıdan onur verıcı bir day bu oyun. Müşfık Kenter ile geleceğe dönük çalışmalarını tonuştuk sonra. Yenı oyunu yine tek kışılik. Shakespeare'm Kallar ve Soytarılan'ndan bir derleme gıbı, dinlerken düşündün, sahnede tek başına, hiç eskimeden kalabilmek için nasıl br bırikim gerekiyor, durmadan çahşmak, yenilenmek gerekiyoı Sanatına ve seyirciye savgı gerekiyor. Politika sanatının da benzer koşulan yok mu? Demokrasıye geçiş sürecinde sıyasal sahneyeçıkanların da herşeyden önce demokrasiye ınanmaları gerelmiyor mu? Halka saygı duymalan, karşı düşünceleri de saygyla dinlemesini bilmelerı gerekmiyor mu? Oysa siyasal sahrede çok ilginç, saygısız ve çetişık oyunlar seyrediyoruz değıl m? Bir umursarhazlık içinde, eski bir plak çalar gibi. Hatta notısını, müzik türünü bilmeden söylenıyor kimi şarkılar 3 yıl bauna geçmış, hiçbir düşünce üretilmemış gıbı, film koptugu yeöen başlamış gibi, dünya hic dönmemış gibi konuşuyor kimi üşıler. Kimilerı de adeta siyasal menapoza girmişler. Bunalınlarını nasıl aşacaklarını bılemiyorlar, kimi hırçın, kimi küsktn. çelişkiler içinde, kimi ortalığı karıştırma cabasında, akıl ânaz eyiemler yolunda, yalnız faturasını bize ödetiyorlar... Bir sanat topluluğu, bir oda orkestnsı, bir çalgıcı, bir oyuncu çağdaş birdüzeye varıyorda siyaal sahnedekiler. orkestralar, solıstler neden çağdışı bir gönntüde acaba? Müşfik Kenter'ın guzel oyunu "Savcıma" bu soruları da yanıtlıyor bence. insanlığın ortak değerkn var, evrensel değerler. ınsanları ot gibi değil, insanca yajatan, yucelten değerler. Kişıler de, kuruluşlar da o değerler'nın savaşabıldikleri ölçüde var olabıliyorlar. Çağdaş bir yakhşım istiyor bu savaş, öz istiyor, yürek istiyor, birikım istiyor. Yıksa tüm değerler aşınıyor, ortam yozlaşıyor, ınsan yalnızlığajjmutsuzluğa gömuluyor Dine inanmayan büyukelçi her cuma Ben Bella'nın yanında namaz kılıyordu n seyrekleşmiş, Türkiye'ye yakınlık duyan ve doğu cephesinde çalışmış olduğu için Türkiye'nin Cezayir'e yaptığı bazı yardımlardan haberi bulunan bir dosttu. Çok mutekitti. Kabinenin diğer mücahit Bakanlan, hâlâ maki elbiselerini, üniforma gibi giymeye devam ederken El Madanî, normal sivil elbise giyer, kıravat takardı. Diyanet İşleri Bakanı, her hafta, Bakanhk Müsteşan vasıtasıyla, beni telefonla aratır, Ben Bdta'nın cuma namazıru kılacağı camiyi bildirir ve cuma namazına davet ederdi. Eşim, her zaman olduğu gibi ileri görüşlü olduğunu bir kere daha ıspatlamış ve Cezayir'e gelirken yanında bir namaz kitabı geçıktık. Bana Ben Bella'run arkasında yer ayırmışlardı. Daha sonraki namazlarda Ben Bella'nın arkası benim daimi yerim oldu. Yugoslavya, Cezayir'in en gözde ve dostu ülkeydi, Yugoslavya Büyükelçisi Niyazi Dizdaroviç kordiplomatiğin en hareketli, en çırpman ve bunun semeresini gören büyükelçisiydi. Dizdaroviç'in yeri Ben Bella'nın sağındaydı. Arap ülkeleri ile Pakistan ve İran'ın Büyükelçileri de cuma namazının sürekli müdavimlerindendiler. Bizdeki namaz usulleri ile ellerin tutuluşu, namaz çıkışları gibi hususlarda Cezayirlilerin uygulaması arasında bazı farklann mevcudiyetini farketBen Bella1 yı görmek, kendisine icap ettikçe, birkaç cümle fısıldayabilmek olanağını buluyordurn. Cuma namazlannda Dışişleri Bakanı Abdülaziz Buteflika'yı, Milli Savunma Bakanı Albay Bumedyen'i, hükumetin genç ve hırslı bakanlarını hiç görmedim. Ben Bella, bir kısım bakanlar tarafından, dıni gösterilerinde yalnız bırakılıyordu. Ben, Ben Bella'nın arkasında otura otura, Devlet Başkanının çorap kolleksiyonunu ezberlemiştim. Secdeye her vanşımda, Ben Bella ile aramızdaki mesafe birkaç santimetreye iniyordu. Namaz çıkışında, bir sütunun ardına gizlenmiş, Arnavutluk Büyükelçisi Mutasin Kroi'yi gorayakta bekliyorum" cevabını verdi. AVAKKABILARIMIZ KAYBOLDU Camiden çıkışta, halkın hücumuna uğradık. Giriş kapısının eşiğinde bıraktığımız ayakkabılarımız ortadan kaybolmuşlardı. Ben Bella başta, oradan birkaç yüz metre mesafede bulunan Vezaretül Habus'a kadar çorapla yayan gittik. Bakan Tevfik el Medenî, Ben Bella'ya ve misafir bakan ve büyukelçilere makam salonunda yer ayırtmıştı. 1lık, bol şekerli, naneli Magrep çayları içildi. Türkiye'deki, tavşan kanı, sıcak, demli, tabii kokulu, az şekerli çaylardan sonra Maglarına, hafıf ve ince mokasen ayakkabılarla gittim ve namaz sırasında, onları, ceketimin yan ceplerinde muhafaza ettim. Abdülaziz Buteflika, beni kabul etmek hususunda kararlı görunmüyor, surekli ısranma rağmen, istediğim randevu verilmiyordu. Sinirlenmeye başladım, işlerimiz gecikiyordu. Yine bir cuma sabahı Diyanet tşleri Başkanhğı Müsteşan, telefon etti ve Ben Bella'nın cuma namazını kılacağı camiyi söyledi ve namaza davet etti. Başka çarem kalmamıştı. Dışişleri Bakanını mutlak görmem lazımdı. "Saym Müsteşar dedim. Başkan Ben Bella ile birlikte cuma namazını kılmak benim için dini bir görev, mesleki bir şereftir. Ancak, benim Cezayir'deki mevcudiyetimi sadece cumadan cumaya hatırlıyorsunuz. Affınıza sıgınarak, size, burada, Halife'nin temsilcisi değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Büyükelçisi olduğumu hatırlatmak istiyorum. Dışişleri Bakanınız, beni kabul etmemekte direnirse, ben de bundan sonra cuma namazlarımı, evimde kılmak zorunda kalacagım" dedim. Ertesi gün, Dışişleri Protokol Dairesi, Buteflika'nın beni beklediğini bildirdi. Dışişleri Bakanı ile makamında yaptığımız görüşme, gergin ve sinirli bir hava içinde başladı. Cezayir'de 10 gün kalan ve vereceği koferanstan vazgeçen Turan Güneş bu sürede bir çok dosl edindi. Bir cuma namazı çıkışında Arnavutluk Büyükelçisi koluma girip kısık bir sesle konuşmaya başladı: "Şu sahtekârlığa bakınız. Yugoslav Büyükelçisi Dizdaroviç gerçek bir komünist. Ne Allaha inanır, ne dine inanır. Sırf Ben Bella'>ya yaranmak için burayn geliyor^ yanında sözde namaz kılıyor. Müslüman rolüne girmiş..." Dışişleri Bakanı Buteflika, kendisinden habersiz Ben Bella'ya kitap verdiğim için bana çok kızmıştı. Buteflika'nın kontrolünden geçmeyen bir kitap Cumhurbaşkanına verilemezdi. Bahis konusıı bu kitabın Atatürk'ün "Büyük ISutku" olduğunu söyledim. Bu açıklamam karşısında Buteflika ne diyeceğimi bilemedL tirmişti. Bu kitap, işimize çok yaradı. Genç meslekdaşlanm, nasü abdest alınacağıru, nasıl namaz kılınacağını bu kitapçıktan öğrendiler. Kendilerini, ilk tecrübeden önce, sıkı bir imtihandan geçirdim. İLK CUMA NAMAZI Ben Bella ile birlikte kıldığımız ilk cuma namazını hiç unutmadım. O hafta, Şuheda Meydam'ndaki Büyük Cami seçilmişti. Camiye vardığımızda, halk sokakları doldurmuştu. Ben Bella, ilk defa halkın arasında namaz kılacaktı. Bu büyük bir olaydı. tğne atılsa yere düşmeyecekti, camiinin merdivenlerinden, kalabalığı zorla yararak tim. Hareketlerim, onlarınkine uymadığı zaman, bana yan gözle bakıldığını hissettim. Benim için sorun, namazı takibeden vaaz sırasında başhyordu. Arapça söylenen vaaz kırk dakikaya kadar uzayabiliyordu. Ne söylendiğini anlayamadan, çok uzun bir süre vücudun ağırlığını, kıvrılmış bileklerin üzerine, yükleyerek oturmak, antrenmanı olmayan müminler için, çok zor bir iştir. İlk defasında, bacaklanm tamamen felce uğradı, yerimden kalkamadım, olduğum yerde bir süre kaldım. Bu tecrübeden sonra, her seferinde Halim Atalay'ı yanıma aldım, bana yardımcı oldu. Namaz vesilesi ile her hafıa düm. Görünmemeye çahşıyordu. Koluma girdi, "Şu sahtekârlığa bakınız, Yugoslav Büyükelçisi Dizdaroviç, gerçek bir komünist, bir atedir. Ne Allaha, ne dine inanır. Sırf Ben BeHa'ya yaranmak içinburayageliyor, yanında sözde numaz kılıyor. Bu herif, birkaç seot önce Tiran'da başkâtipti, Enver Hoca'ya karşı saldın tertipledi ve budut dışı edildi. Şimdi, burada müslüman rolüne girmiş, utanması yok." Arnavutluk Büyükelçisi'ne "Peki ama, dostum, sen de kotnünis( değil misio? Senin camide ne ! şin v ı ı . ' dedim. Muhsin gulümsedi, "Ben geliyorum ama, hiç olmazsa namaz kılmıyorum. Sütunun arkasına gizleniyor. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Grup 1234561234SATINALMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞINDAN Dosya No. Bölumu Cinsi 11244 Hastane, Köy Sağlığı Hastanesi ve Ruh Sağlığı Hastanesi Hastane Miktan llaç ve sıhhi 78 kalem malzeme Kan verme seti, kan 11245 3 alma şişesi ve plazma şisesi 3 Çocuk Sağlığı Enstitüsü 11246 Kafa Seti 194 Diş Hekimliği Fakultesi 11247 Diş malzemesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 11248 Yardımcı cihaz Yüksek Okulu 27 ımalinde kullanılan maizeme 31 11249 Hastane ve Köy Sağlığı Hastanesi Matbua Yukarıda yazılı 6 grup malzeme 2S47sayılı YÖK Kanununun 56. maddesinin (e) ve 2653 sayılı Kanunla değişik (0 fıkraları ile 65. maddesi gereğince satın alınacaktır. Satın almalara ait listeler ile teknik şartnameler Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsünde (Ayniyat Levazım Müdürlüğunden) tenıin edilir. Taliplerın teknik şartnamesıne uygun olarak düzenleyecekleri teklif mektuplarını iç zarfla, a) Teklif tutan üzerinden r o 3 Rektorluk adına düzenlenecek (Limitli Banka) muvakkat teminat mektubu veya üniversitemiz muhasebesine yatırılacak nakit muvakkat teminat makbuzu ile, b) 1983 yılına ait Ticaret Odası kayıt belgesini 2.nci zarfın içerisinde, 24.10.1983 Pazartesi günü saat 16.00'ya kadar adı geçen Mudurluğe vermeleri veya bu tarihte ele geçecek şekilde göndermeleri. Her grup için ayrı teklif verılecektir. thale teklif usulü ile yapılacaktır. Tekliflerin üzerine dosya numarasınm yazılması gerekir. ldare ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbestlir Verilen teklifler hiç bir şekilde geri alınamaz. Postada gecikme kabul edilmez. Basm: 25735 BUTEFLtKA BANA ÇOK KIZGINDI Buteflika, uzerinde haki renkli kahverengi damgalı, maki kılığı ile masanın arkasında kaybolmuş biriydi. Kısa boylu, ensesine düşen uzun, siyah, dalgalı saçlı, yanık renkli, yeşil mavi gözleri, dudaklarının yanından hafifçe sarkan bıyıklarıyla, yirmi beş yaşındaki hırçın ve nezaketten nasibini almamış olan Dışişleri Bakanı, fısıldayan bir sesle konuşmaya başladı, sanki dili ile sokacakmış gibi bir hali vardı. rep'de içilen çaylara alışmak koKızgındı. Ben Bella'ya ondan lay olmuyor. Hoş, o çaylar da habersiz, nasıl oluyor da kitap ülkemizde tarihe çoktan karıştı. gönderebiliyordum? Bu mevcut Bir taraftan ciddi ciddi, sosya usulleri hiçe saymaktı. Buteflilist devrimler, otojestiyon siste ka'nın kontrolünden geçmeyen minin sağlayacağı faydalar hak bir kitap Cumhurbaşkanı'na kında bizlere doktriner dersler yollanamazdı. Soğukkanlıhkla verilirken, içeriye giren entarili hareket etmek ten başka çıkış yoAraplar, eteklerinin içine, so lu yoktu. Zaten, hazırlıklı gelkaktan topladıkları ayakkabıla miştim. Bahis konusu kitap, n, evvela Ben Bella'nın, onün kendisinin de hayranı olduğunu de diz çökerek, Devlet Başkanı' öğrendiğim Büyük Ata'nın tarihi na kontrol ettiriyorlar, onu ta nutkuydu. Nitekim, Dışişleri Bakiben bizlere aynı muayeneyi kanı'na da aynı kitabı, özel bir yaptırıyorlardı. Ben Bella şanslı cilt içinde takdim etmek gayesi çıktı. Ayakkabılannı buidu. Ben ile haftalardan beri kendisini zidaha az şanslı çıktım. Ayakka yaret imkânını bekliyordum. İlk bılarımın bir teki ile yetindim. randevu talebim süratle cevaplandınlmış olsaydı, kitabı, Ben Ondan sonraki cuma namazBella'dan once kendisine sunmak mutluluğuna kavuşmuş ola• Çorum Vilayetinden aldığım. Ehliyetimi. Zayi ettim. Huküm caktım. Bu izahatım karşısında, Buteflika, ne diyeceğini bilemesüzdür. NURTEKİS DAVVTdi. Kitabı aldı, dudaklannın araOĞLU • hhliyetimi kaybettım. Hüküm sından hafıf bir "mersi" kelimesi doküldü. Konuyu değiştirdik. süzdür. SERDAR DOĞU Yanından ayrılırken, işlerimi halletmiş, telsiz için gerekli müGenel Kurul İlanı saadeyi almış, siyasi konularda • Sendikamız olağanustü Gene! kendisine Ankara'nın benden isKurulu, 2821 Sayılı Sendikalar Ka tediği şekilde gerekli bilgileri vernunu'nun geçıci l'incı maddesi ge miştim. Buteflika, ele avuca sığreğince, 29 ekim 1983 gunü, saat maz, şımarık ve o derecede de 10.00'da Dedeman Oteli toplantı salonunda aşağıdaki gündcm gereğin mütecaviz bir karaktert sahipti. Tatsız ve çatışmalı başlayan tece toplanacaktır. maslarımız zaman içinde tedriUyelerimize duyurulur. cen düzelecek ve çok sonraları Bilgi Işlem İşçileri Sendikısı 1974 yıllarında, Birleşmiş Millet(Bilİş) ler Genel Kurulu'na başkanlık YÖÎNETİM KURULL ettiği tarihte, karşılaştığımızda birbirimize sarılarak öpüşecek GÜNDEM: 1. Yoklama. 2. Genel Kurul Açı kadar ileri bir dostluğa, geçici de lı* Konuşması. 3. Genel Kuru! Baş olsa, ulaşacaktı. kanlık divanının oluşturulması. 4. Sendika Anatüzüğu'nün 2821 Sayı YARIN: TANITMA lı Yasa Hükumlerine uygun hale ge BÜROŞÜRLERİ tırilmesi ile ilgili anatuzük degişiklik raporunun görüşulmesi ve kararlaş İSRAİL İÇİN HAZIRLANMIŞT1 tırılması, 5. Kapanış. SORLLARI/SORUIVLARI YILMAZ ŞİPAL ÇAUŞANLARIN 1985'de 25 yılım dolıyor SORU: Emekli Sandığına tabi bir işte çalışi]>rum. 1985'de 25 yılım doluyor ve de 45 yaşında olacağım. \enitasaya göre okudugum 1984'de 43 yaşında ve 25 yılım doldurnlar emekli olacaklar ve bu uygulama her yıl 1 yaş ilavesiyle 990'a kadar kademili olarak uygulanacak. Benim anladığım 085 de 44. 1986 da 45, 1987 de 46, 1988 de 47 1989 da 48 ve 19S) da 49 yaşında olan ve 25 yılım dolduranlar emekli olabilecek A.Ş.İSTANBLL YANIT: 1 ocak 1984'de yürürlüğe girecek olan 898 sayılı yasa ile " h " fiili hizmet müddetleri 20 yılı ve yaşları (5)'i dolduran kadın iştirakçiler istekleri üzerine; " i " Fiili hizmetleri 25 yılı ve yaşları (50)'yi dolduan erkek iştirakçiler "istekleri üzerine" emekli olabileceklerdi. Yasa emekli olabilmek için kadın iştirakçilere 20 yıl hizmet sresinin yanısıra 45 yaşı, erkek iştirakçiler içinse 25 fiili hizmet üresinin yanısıra da 50 yaşını doldurmuş olmaları koşulunu ge»miştir. Ancak yasanın geçici 1. maddesi bu uygulamanın kadmeli olarak yapılmasını da öngörmüştür. İştirakçi kadın i 1 * 20,îrkek ise 25 fiili hizmet yıllarını: a) 1984 veya daha önceki yıllarda dolduran kadıniştirakçilere 33, erkek iştirakçilere 43 yaşını, b) 1985 yılında dolduran kadın iştirakçilere 39 erlek iştirakçilere 44 yaşını, c) 1986 yılında dolduran kadın iştirakçilere 40, erlek iştirakçilere 45 yaşını. d) 1987 yılında dolduran kadın iştirakçilere 42, erkk iştirakçilere 47 yaşını e) 1988 yılında dolduran kadın iştirakçilere 44, e r k i iştirakçilere 49 yaşını, Tamamlamaları halinde istekleri üzerine emekli ayl^ı bağlanır." Yasanın getirdiği kadın için 45 ve erkek iştirakçi içi> 50 yaş sının uygulaması 1989 yılında geçici 1. madde koşullai içinde geçerli olacaktır. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ'NE MERKEZÎ ÖN KAYIT SİSTEMİYLB KAYIT YAPTIRMAK İSTEYEN ÖĞRENCİLERE DUYURULUR 1 O.S.Y. Vterkezı'nden gönderilen isimler liste halinde asılnıştır. Lisleler soyadı sırasına göre ve yeliştirilen oğreıim birimleine gore düzenlenmıştır. 2 Kesin kayıtlar 10 Ekim 1983 gunu saaı 10.00'da başlayaak 14 Ekim 1983 gunu saat 17.00'de sona erecektir. Kayıi saattri 10.0012.00 13.3017.00 arasmdadır. Kesın kayn için isienilen blgeler Reklörluğumuz Kayıl Burosu'nda ilân edilmıştir Butun kaytar Edirne'de Rektörluğumuz Oğretim Kayıt Merkezi'nde yapılacakır. Duyurulur. Basm 25596