Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 8 10 OCAK 1983 ÖNYAZI ^"£i& Roma İmparatoru Haşmetlu frajanus, Milattan sonra 117 yılında ordulannı sefer eyleyip, başkaldıran Yahudilerin üzerine gemiyle cenge gider iken hastalandı ve ruhunu yüce Mevlâya teslim edince karaya çıkarüdı ve nâşı buraya yataklandı, ol nedenle buraya TRAJANOPOLİS adı verildi. Ben, merhum emekli binbaşı Vasıf İbrahim oğlu, Naciye'den oV ma 1926Aksaray (Niğde) doğumlu, Cumhuriyet Gazetesinden emekli muhabir ve yazar Fikret Otyam, Trajan'ın ölümünden 1381 yıl sonra Trajanopolis'e ayak bastım ve ol yeri şimdileri OTYAMONOPOLtS diye adlandırır oldum, yaşarhen< Hükümranlığım dört beş yüdır sürmekte ve sihhatim ve afiyetim yerinde olup. uzun bir yazıyı daktiloda özetlemek üzere 1982 yıh kasım ayının 29. pazartesi günü masamın başına geçtim. Niyetimi ve tarihi böylece düş tukten sonra, dört yıldır ayn dü$tüğüm ve hallarını yaman meraklandığım, çoğunun yüzünü, adını bilmediğim ama kadirbilirliklerini, vefalarını adım gibi bildiğim ol saytn ohurum buyüklerin ellerinden, huçüklerin gözlerinden öper, herkese ferade ferade selam eylerim. tşbu daktiloya alınan yazı, Trajanopohs'ten Otyamonopolis'e kadar geçen süreçte olup bitenleri. daha açıfeçası bir bölgentn olduğu kadar bir kentin, bir kentin olduğu kadar bu satırlann yazannın basına gelenleri hikâye edecehtir. Canlannıza sayık, gözlerinize fer dileyerek «Gerçeğe Hu». «Kahvelerim pişti, gelin Kopukleri taştı, gelin iyi günüm dostlan ( Kötü günüm geçti, gelin!» (x) tx) Sn. îsmail Bengi'nin bulduğu. dört yüz yıl önce yazılmış bir el yazması kitabın, iç sayfasına döktürülmüş bir dörtlük. GAZİPAŞA HIİKÜIVIKT ALANI Gazipaşa nznn uğraştan sonra köylttkten çıkanlır ve Alanya'nın bir bucağı ettlrUir ki bu cla 1946 yılına kadar sflrer. Halkın sürekll başvurusu, ola ki bizz&t Gazlpaşa'mn adını vermesinden 1948 Büiçe yılı başlangttından geçerll olmak kaydıyla 1947'de yeniden terfi ettirilir ilçeliğe. O ilçenin Hükiimet al&nı SU BIZIM ĞAZIPASA... Röportaj: Fikret OTYAM Evimin panjurlarını acmamla, donakalmam bir oldu Dağtaş cayır cayır yanıyordu çeye çektim Uç çeyrekllk borudan gür gür su geliyordu ne ki anjurlan açmamla do o anlatımsız alevlere, ateşe bu su, üç yaşındaki bir çocuğun nakalmam bir oldu! En yakın komsumuçun, işemesi gibıydi! Kümesin kapısını açıp tavukTann ve 1861 yıl önco lan kaderlerine saldım. buralara gömülen 13. Roma îm Yangmda ilk kurtarılacak eşparatoru Trajenus'un mezarmm yalarımız hangıleri ola ki? bulunduğu dağ bayır ve kale O yıllar yılı dağ bayır dola kalıntısı, yani taşlar, yani başta yabanü zeytin ağaçlan, yani nıp derlediğim halk türküleri, tüm ağaçlar, yani tüm otlar, masallar, tekerlemeler, artık yani devediksnleri, yani pıtrak. dünyadan göçük nice can doslar, yani fundalıklar, yani tüm / tumun: sevdiklerimin sesleri, sı börtüböcek, yani akrepler, ya ralar dolusu irili ufaklı bandlar .. Yine yılların birikimi foni yılanlar, yani çıyanlar yanî toğraf filmlerim, yirmiye yakın doğada ne varsa, yani hepsi ama hepsl çatır çatır yanıyor kitabun ve ayıptır jrazması, kidu korkunç alevler ve çatırtı taplarımm aldığı, bir raf ödül ve belgeleri ki hepsini tıktmı larla! Dumanlar ve alevler arasın çuvallara hızlı çekimli filmlcr gibi, yığdım havuzun yamna, dan, güneş Torosların ardınişim bitmişti! dar ilk ışınlarını salonda ötAma yine de, ellerımln titrerr.eye başlayan kekliklen ae dığini sigaramı yakarken fargörüyoröum can havliyle uçan kettim, oturdum bir taşa, ta* ve taşlar gibi düşen al gökyüifcla kederler içinde. ztinden! Alevler onbeş yirmi Ey yüce Mevlâm, ey gök çametre yaklaşmıştı kümese va dırlım! Edeceğin, yapacağın bu kümesin sâkinleri hâlâ uykumu İdi? daycülar! 1 P Mustafa EKMEKÇİ Molla, Kendini Kolla... Yazarlar içinde en çok, Ataç'ın etkislnde kaldım sanıyorum. Bu etkilenmeden de hiç yakınmadım, övündüm. Bir ben değilım Ataç'ın etklsiyle yazıp, söyleyen. O dilimizin arılaşmasını sağlamak lçin, düşman kazanmayı goze alarak, iğneyle kuyu kazarcasına çalışırken, hiç bencil davranmadı. Dilin anlaşmasından yana olanları imeceye çağırdı. Bugün, Türk dilinde, bu gelişme olduysa, onun baş emekçisl Ataç'tır. Tutucu bir gazetede, adı gerekli değil, bir yaza rro, «Meğer Ataç'ın uydurmaları neymiş...» başUkü yazısını, sağ olsa da Ataç okusa, kim bilir nasıl keyiflenir, dalgasmı geçerdi. Ne diyor? Söyle: «...Ankara küçiik yerdi. Yenişehir büsbütün küçük... Yaz akşamlan yemekten sonra, berkes tenha ve temiz bulvarda yürüyüşe, gezintiye çıkar, bir yerde otnrur, yatma vaktinde evinin yolunu tutardı. Işte öyle yaz akşamlan Nurullah Ataç'ı da dostlarının koluna girmiş, keyifll keyifll gezlnirken görürdük. Bir akşam merakımız tuttu. Arkadaşlarla 'Kulak verelim bakalım nece konuşuyor?' diye hayli yaklaştık: Divan cdebiyatıomdan gazeller, kıtaiar, beyitlcr söyliiyordu... Ardı arctına ber akşam iki adım gerisinde yürüdük: Hep aynı... Divan edebiyatı... Sakin, fakat duygulu bir sesle terennüm eder gibi okuyor, bir arkadaşınm koluna dayanmasa, düşecek kadar kendinden geçiyordu... tşte samimiyeti buradaydı ve bu idi...» Bununla bırakmıyor; «...Gerçek odur ki, Ataç, 'Ataç'ça yazmakla' bir 'oyun' oynuyordu. Fantezi yapıyordu. Biitün kullandığı kelimeleri kendisi uydurarak bir ironi içinde belki birşeyler denemekte, yahut düpedüz alay etmekteydi...» diyor. Yazarın, şimdi de kişileri habersiz izleyip, dinleme huyu var mı bılmiyorum, o kendisini ilgilendirir. Ataç'ın kaleme aldığı «Bilmemek» başlıkh bir yazısı 1956'larda çıkmış. O zaman yöneltilen eleştirileri yanıthyor. Şöyle diyor: «Okurlarıma da, yazağıma (kalemime) da saygım olduğu için adını söylemeyeceğim bir kişi, benim 'şey' karşılığı kullandığım 'nen' tilciğinin uydurnıa olduğunu söylüyor. Okumaz da onun için. Tiirkçeyle ilgilenmez de onun için. Kendi bilgisiyle yetinmeyip biraz da öğrenmek özenini duysa, eski sözcükleri, örneğin Kaşgarlı'nın betiğini karıştırsa, 'şey' anlamına 'nen' tilciğini bulurdu onda. Neden yorsun kendini? Neden okuyup da düşünsün... Bilmemek bilmekten daha iyidir. Bilmediklerine yok diye, 'uydurma' diye bakan, kendislnin biltnesi gerekli ne varsa hepsini bildiğini sanıp içerince (rahata) kavuşur. Uydurma... Bu 'uydurma' söziinii de bir aşağılama yargısı olmaktan fcurtarmalıyız. 'Uydurmak' kötü iş değildir. 'Uydurmak', yalan söylemek demek olunca kötü bir işlir. Bir dilin köklerinden birtakım kurallara göre yeni tilcikler üretmek anlamına gelince, kötü bir iş değildir, yeni kavramlara ek arayan, dilini geliştirtnek isteyen bir yazarın, elinden almamayacak bir tflzcesi (hakkı) daha da öte, boynunun borcudur. Adını anmak istemedifim o kişi neden tilcik uydursun? Şimdiye dek çıkarından başka bir nen Uzerinde duşunmemiştir ki, yeni tilcikler kurmak, uydurmak' gereksinmesini duysun, çıkarını saglaması, ötekine berikine yaltaklannıası için de kullandığı yeter, ar'ar bile...» (Nurullah Ataç, «Günce», 19561957, TDK Yaymları, sayfa 657658)). Nurullah Ataç, bir gün Ömer Asım Aksoy'a şöyle demiş: Divan edebiyatını iyi bilen, eski medrese öğrenimini layıkıyla yapmış adam divan edebiyatının da, medresenin de yanında olmaz!. Tutucular bılir bilmez Türk dilini özleştirmeye çaiışanlara da, TDK'ya da saldırırlar. Çıkarlan gereğidir de ondan... Ataç'm Divan edebiyatı ozanlarını İyi blldlgini, onlardan dizeler okuduğunu öğrenmek lçin, gölge gibi izleyip, gizli gizli dinlenmeye gerek yok. Bunu yazılarında da anlatır. Ataç'ın anlatılarında, konuşmasında bir çelebillk, bir incelik de vardır. Bir fıkrayı ömer Asım Aksoy anlatmıştı, o da Ataç'tan dlnlemiş: Eski CHP milletvekillerlnden Ali Rana Tarhan tn babası Hacı Zihni ECfendi, çok bilgili bir öğretim üyesiymiş. Bir de Beyazıt Hafızı KUtübU Safi ETendi varniış. Ü da bllgiliymiş. Okumadığı kitap yokınıış. Ancak, kendisi bir yapıt çıkaramamış ortaya. Hacı Zihni Kfendi, mollalara, mollalık sınavında sorular sorduğu sırada; sınava girenler arasında Safi Efendi de varmış. Hacı Zihni Efgndl sormuş, Safi Efendi yanıtlamış... Başka soruya geçip, daha giiç bir soru sormuş; ona da yanıt hazır. Bir daha, bir daha. Sonunda Hacı Zihni Efendi ayaga kalkmış, Safi Efendi'ye: Kiminle müşerref oluyorum efendlm? demiş. Ataç, Hacı Zlhnl Efendl'nln, bu lnceliğinl anlatır. beğenisini söylermiş. Soru yönelttiği molla adayına, ayağa kalkıp saygı göstermek, büyük Incelik... Hacı Zihni Efendi nerede, Safi Efendi nerede, günümüzün mollalan nerede? gını yenen! Söndürmeye Orman Işletme Müdürü başkanuk edlyor, dallarla pat pat vuruluyor dövülüyor, h güzeı dayak atılıyordu alevlc ateşlere! Keklikler patır patır dökülüyordıı hâlâ, yılanlann tıslamalan kulaklanmızda! Bize çajdanhğa çay, fotoğraf makinasına da renklı fllm koymak düştü, ilk yangm anısını çekmek için! Yangm ötelerde üç gün üç gec9 sürdü, koca yeşil, sarı dağ karaya kesilmişti, j>an yanmış ağaçlar korkunçtu ay ışığında.. «PoUtik değil baba» dediler, «bn mevsim yakarlar bnralan gelecek yıla otlar daha iyi çıkar, dsvar otlatırlar burada!» «Bu solcu yazan burada banndırmayacağız, görfir günlinii» yollu lâfları kulağıma ge'en ba. aı çankh milletvekillerinin marifetlerinln başlangıcı sanmıştım ben de, meğer hayvan işiy tnişi 01 yer nere ola?... y okuyucu: Bilıyorum, yaman meraktasınız, ol yer nere ola? Sözünii ettığimiz ol yer. Doğu Akdenizın Anadolu ıçıne geniş bır gırintıyle sokulmuş yer. An talya ve yöreleridir. Gün olur, burası «Müstakü Antalya Livası» diye anılır ve Cumhuriyetin nimetiyle 1923 yı lmda Antalya Vilayeti'dir artık, merkezle birlikte on ilçe ve yırmi bucaktan oluşturulan. Bir ilçesi ki Alâiyye'dir, yani Alanya ve Alanya'nın bir bucağı ki o tarıhlerde posta ve telgraf merkezi bile olan Eski Pazarcı'dır. E 0 j§te mutluluk abaha karşı yagmur sesiyle uyanmıştnn. Zaar buraya ağustos ayında da yağmur yağıyor dedim, ellerimi başımın altma ko yup bir süre dinledim o tatlı yağmur sesini. fşte mutluluk budur zaar dlyordum, kafa dinlemek doğayla başbaşa olmak, bu cennet doğanın tadını çıkarmak! Emekliliğiml böyle dUşlemış ve işte gerçekleştirmiştim. Toprak... Toprak nasılda güzel kokuyordur kimbilu? Toprağı miskler gibi kokutan yağrouru daha yakmdan görmek, toprağın kokusunu temia havaya hasret ciğerlerime doldurmak için kalkıp açmıştım panjurlan ve dehşetler içinde, İşte o anda kalakalmıştım! Kırmızı bir gündüzdü, en küçük puntolu yazı bile okunabilen! S A Hikmetinden sual olunmaz Bir varmış bir yokmuş e bir varmış bir yokmuş, yangını uzatmanın, dünya durdukça yaşamanın ve hükmetmenin, kavanozun dibl, daktilo aun şeridi yokmuş. Dünya denen ol evrende bîr Roma İmparatorluğu var imiş. Başı pare pare dumanh, yaz lan zümrüt yeşilli, kışlan karbeyaz Toroslann Akdeniz nam. lı deryayı bir kız. kucaklar gibi kucakladığı yerde kurulu Klıkya nam yere, Roma orduJan sefer eyleyip burayı işgal etmisler. Öğrettiler ki MÖ den dl mi bu Milattan Önce'dlr evet MÖ 67 yılında athlannı, nakışlı, süslü püslü arabalannı buraya süren, gemilerinin yelkenlerinl ruzigâr ile dolduran Bomalılar Klikya'yı da sınırlarma katıp yüzyıllar boyu hükümran olmuşlar ve el elden, dll dllden, göz gözden üs tün olduğu için Selçuklu Sultanı SUleyman Şah da cenk edip 1085'de almış onlardan! 18 yıl sonra da împarator Aleksios Komnenos da Süleyman Şah'tan! Selçuklu takmış kafa sını, 17 yıl sonra yallah edip yeniden ele geçirmiş. Bizans Lâtinler tarafmdan fethedüdiğinde Selçuklulardan da Aldoprandim! Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhüsrev I, kenti ve kaleyi bir güzel kuşatmış, azmetmiş ki burası ele geçirile. Kıbns Kralı'nm kumandanı GOutier de Montbdliard kaleye yardıma koşmuş, koşmuş ama nafUe! O tuz yıl calış çabala, göz nuru alın teri dök, hak et tazminatmı, senln bu akrep, çiyan, yılan dolu dağ yamacmm dlbine dök, sevdiklerinden, dünya nimetle* rinden ırak yaşamaya razı ol, sen ise alev tannçasını sal üzerime sabah sabah! Yak, kül et herşeyi! Amma hikmetinden sual olunmaz gök çadırlım, hikjnetinden sual' olunmaz, var dır bir bildiğin, bir takdirin ellaam, elbette senin dediğin olur, bana Sa Neron gibi sey> retmek düşer... V Sözümüz bundan kelli Eski Pazarcı üzerıne olacaktır ki asıl amacımız da zaten budur. Çaylar akıp gelir başı pare pare dumanh Toroslardan ve donizc dökülen, Bıçkıcı çayı ki onu bırakalım akadursun, biz, komşum Deliçay'dan söz edelim adı üstunde deli, delıren bir çay Deliçay; bahar yağmurlan düşendo ve Torosların karlan enyende bir azar bir kudurur ki çağıldar gelir, önüne ne çıkarsa siler süpürür yıkar yedl iklim dört köşeyi, halk bunu gördü mü «selindi» der ve bu* ranın bir adı da Selindi'dir ol nedenle. Klikya sahilleri eskiden Seltinis adını alır imiş. Roma'mn 13. İmparatoru Trajanus, MS 117 yılında, Yahudilerin bir başkaldırımını bastırmak üzre gemiyle sefer eylediği sıra ruhunu yüce mevlâya teslim kılanda, gemiden çıkanp buraya yataklamışlar, gömmüşler yani ve kentin adı bundan kelli TRAJANOPOLİS'tir. Şehir Taşlık Klıkya'nın bu bölümüne Selinitis adını verdirir, Se* linus da denir imiş. Selnitıs, Selinus, selindi, Se lintı, zaar bir akrabalığj vardır bunlann ama bunun çözül mesı pek gereklıyse bunu tarih çılere bırakalım gelelıra 1919 yılına ve geçelim Konya yörelerıne Delıbaş namlı ki adı Uzerinde Deli bir başın, Dellbaş'ın «istemezzüksüne bıryol gös; atalım. Sanki yapacak başka iş kalmamış gibi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ve yandaşlan bu delibaşlı herifi naşerıfle uğraşir ımış, rivayet olunur kı sılahlanan Selindiiiler de kendi yörelertnde ne kadar Delibaş yanlısı var ise tutup tutup teslim ederlermış hükümete, yiyecek miyecek yardımı da yaparlar hükümet yanhlarına ve yine rivayet olu nur ki, ortalık düze inende, Ertuğrul yatıyla Mersin'den Antalya'ya gıder iken, yanmda kllsr Selindi önlerınde Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, yani kısaca Gazipaşa'ya, Vura halkmın yararlaruıı anlatırlar ve Gazipaşa da «öyleyse burasının adı Gazipaşa olsun» buyurur ve buyruktan sonra ne Eski Pazarcı, ne Selinitis, ne Selinus, ne Selindı, ne Selinti kalır rssmen ve alenen Gazipaşa olur burası ve biz de burdan ötürü artık Gazipaşa cıiyeceğiz. Ne kı bir Delibaş yanlısı zıpırın bır takım haltlar çevirip, seçımlerde Delibaş yanlısı adayı desteklttme çabaları ve aldığı sonuç elbette hoşa gelmez, ol nedenle o!aeak Gazıpa şa. Bıçkıcı çayı sınır olmak üzrr bir yarısı Alanya'ya, öte yani Anamur'a bağlanır iki köy olarak! (Arkası 9. Sayfada) .<! Varsın yansm! onuk odasında rafiar dolusu kitap, atölyede boyalanm, firçalanm, ' bitmiş bitmemiş tablolanm, Fıliz'in kilim tezgahı, dokuduğu kilimler, duvarlarda eş dcst tabloları, hangi birini alır çıkarırsm? Çıkarsan nereye koyarsın, varsın yansm! Yenilerinı yaparım, yeniden kurarım kitaphğımı, yılgınlık yok, yılgmlık, umutsuzluk yasak, giderek yaklaşan alevlerin rağmma! Tannyla ve kendimle sıkı bir söyleşiye girmişken çaydan yana bir otomobil fan, allar için do mavi bir araba, içim ışıladı, Belediye Başkanı Bekir Akyol indi arabadan gulerek, «Hayırlı sabahlar baba, gazan nıübarek olsun!» Bakındı yöreye, arka tarafa geçti, gülüyordu havuz başındaki üç çuvala, eliyle bir yokladı, «gerek yoktu» dedi.. «Ananlarda kaldık dfin, anan sabah namazına kalkmış, bent uyardı, kalk Beldr'im dedi, gazeteci babanın evi yanıyor... Ben gldeyün, telaşlanma daba ylrml daklkad» gelemez ates buraya» ve gitti. Korlîunç alevler, arşa yükseJen o korkunç alevler, yerden yerden çatırdı ve patırtılarla ve hışımla üç ay önce bitirip göçtüğümüz, oiuz yılın aluı teriyle ve hakettiğim tazminatla ve de üçyüzbın lira da borçlanarak yaptırdığım o akeve yaklaşıyordu! Eşim Filiz belkl rüyasında yağmıur görerek uyuyordu, hafifçe salladım, «uyanır mısın?» dedim, sıkıntıyla «neden?» dcdi, «...Şey, azıcık yanıyoruz da!» Pencereden bakınca dehşetîe Irkildi, kızıl alevler akbadanaya al al yansıyor, oynaşıyordu biçim biçün! Bir süre seyreyledik, yapacak başka ne ola kı? Bu koca dağ eteğinde ilrimız başımıza boydaic yaşıyorduk ilçe dokuz on kilometre uzakta! «Ben gidip yardım çağıraynn» dedi Filiz. Kısa yoldan gidebilmek için Deliçay'ı geçmek gerekirdi vs Deliçay'da su vardı daha, bilene geçit veren ve Püiz arabayla daha sefer eylememlştl oradan! «Geçidl bulabilecek misin?» Bir denerim. Tanf ettim, «Çakılıp kalma suya!» O, arabayı çalıştırdı ve sürat. le uzaklaştı. K'mbilir ne zamandan beri ya nıyordu ortalık, demek kimsecıkler görmemiş daha, ya daha göremezlerse, ya suyu geçemezse Filiz? Başucunda duran 7.65 çaplı tabancamı alıp pencereıun önü ne geldim. 0 Dayak atıldı alevlere ateşlere V e kazma, kürek ve tırmık, zakkum ve incir pürleriyle yapılmış demetler, elliye yakın yeni dost, yeni can, traktördü, kamyondu, Jawa motorsiklet ki dört beş kişi binlp gelmiş, bir cihat açılcU ki alevlere yan 10 OCAK 1933 Futbol heyetinin güzel bir kararı îstanbul mıntıkası futbol heyetl riyasetinden: Blrincilik müsabakalarınm netaylclni havi olarak müsabaka hakemleri tarafından verllen raporlan tetkik ve müsabakalardakl hâdisatı ehemmiyetle takibeden heyetimiz, aşağıda yazıh hususatı kulüplerin ve idmancıların nazarı dlkkatine vaz etmeği lüzumlu addetmiştir. Şöyle ki: 1 Müsabaka esnasında bazı İdmancıların belki de bir arkadaşınm hayatına mal olabilecek kasdi, şedit ve hatalı hareketler yapmakta olduk 0 Görülen lüzum evdiğün meslekdasun Abdi Ipekçi'nin zalun yağlı kursunla canmdan edıldiği gün, o acılı günde Ankara'daki evimiz ona yakın polis torafmdan çevnlmiş, ilgililerin «gördfikleri lfi. zum» üzerine «yakın korunmaya» alınmıştım! Polislerin eşliğinde gidiyordum Cumhuriyet , Ankara Bürosu'na! Arabanm anahtarım onlar alıyor, onlar çeviriyorlardı Uontağı bomba neyim varsa namıma havaya uçmaya ve de adıma! îkl haftadan fazla sürmüştü bu vc hayatım kaymıştı! Kendi uçağını kendin yap, kendini kendin koru diyerek tabanca için başvurmuş bırkaç gün sonra kuşEiurııştımt Bu nedenle tabancam vardı ve ilk kez işe yarayacaktı ve tetiğe bastım, bir daha, bir daha, bir daha! Ha yır, o soğuk demir parçası ateş almıyordu! Mermiler düşüyordu pencereden yere! Yeni bır şarjör takıp tekrarladım, demır ml çelik mi neyse avucumun içlnde, işlevsizdi! O ancîa panlkledlğlmi ıvı anımsıyorum ve koşup salt1 ı açtım, uzun hortumu arka bah lan görfllmektedlr. Futbol kavaidl umumiyeslnin şiddetle menetmekte olduğu bu hareketleri yapan idmancılara derhal müsabaka boykotu ve» rilecektir. 2 Gene bazı ldmancılar hakemlere ltaatsizlikten ve onların ver dikleri mukarreratı dinlememek veya bu mukarrerattan hoşnutsuzluğunu fiilen lzhar etmekten çekinmemektedlrler. Idmancılarımızın bu nâhoş hareketlerinde vazife almamak suretiyle teessürlerinl lzhar eden hakemlerimiz çoğalmaktadır. Heyetimiz esasen adetleri mahdut olan hakemlerimlzl en ufak bir şekilde dllglr ede cek herhangi bir harekette azami cena vermek suretiyle mukabele etmeği ve bu sakim ve fena itiyadı kırmağı suretikatiyede kararlaştırmıştır. 0 Pirim iistadım Evliya Çelebi O S laylar bu minval üzre sürüp gelir, alınır verilir, venlir alımr, o yer ler nice kişiierin saltanat, Ücaret ve sefa yeri olur. ge Uşlr. 17. yüzyüın yansında pirım üstadım Evliya Çelebi ki kabri nur ola buraya gelir ve fevkalâde över; havası hoş, suyu lâtif menazarı doyumsuz bu yeri, bir güzel not eder gör. düklerini, hanelerini, hanlarını hamamlarım, kıhselerini, mescitlerini camilenni, tersanelerini, bağlannı, bahçelerinl ve hayvanlannı ve su bentlenni, kuyulannı tek tek kayıt düşer defterine. Pirî Beis de de nizden vanp çizmiştir haritası nı Kıtabı Bahri'sme. Benim ka fam kelm'ola? TARIHTE BUGUN ( 1921"OE BU6UN BlRINCI INONUZAFERt KAZÂMİ.D/. MtLU MUCADELE SlRASINM '&İ SORUN YARATAN ISYANCI ÇERtiEZ ETEM i\ BİRUKLERI UZERJNE GÖNDERtLEN KUV. VETLERIA1ANA KUVVETLERIMIZDEN AY. RlLMASlM FIRSATBİLEN YUNANULAR SALOlRIYA GEÇMI$TI. 10 OCAKTA YAPl. İAN SAVAŞlA, ALBAY İSMEr6EY(lNÖ KOMUTASINDAKI BİRUKLERIMIZ, BlLftAS. SA 6UNEY KANATTA YUNANULARA ÇOK ZAYtAT VERDİROİ. DUÇMAN CEPHEYI TER. j f v K£TTI ...TLJRKIYE BUYUK MILLET MECLI&I AÇIUŞlMDAfJ 8U yAA/A İLK ZAFERKAZANI. LIYORDU ALBAY ISMET BEY DERHALJUM. &ENERALLİĞE TERPIETTIRİLDİ... BU 3AVAŞTA, YUNANULARIN20BIN TVFEK,1S0 MAKINAU VE 50 TDPUNA KARŞIUK 8İZIM 6 :, 5OMAKİNAI42& T0PUMU2 VAKPI, BIRINCIINÖNÜ ZAFERI W^