Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 nayasa taslağı çeşitli yönlerden yoğun biçimde eleştlnliyor. Kamulaştır ma konusu üzerinde de çok şeyler söy lenebilir. Taslağın 48. maddeslnae, kamulaştırma konusunun nasıi olup da bu biçimde düzenlendiğine şaşmamak olanak sızdır. Meslek durumum bakımından bu konu üstünde duracağım ı x ) . 48. maddede kabul edlien Ucl ilkenin ikisi de 12 Eylül 1980 sonrası MilJi Güvenlik Konseyince düzenlenen yasalarda belirtilen görüşlere aykmdır. Yüksek Konseyin tuttuğu ışık gcrmezllkten gelinmiş ve ne yolda bir düzenleıneye gerekslnme olduğu bir türltt anlaşılamamış; hatta denilebllir kl bu getirilen ye ni hükümleıe karşı bir tepki nitellğinde kamulaştırma konusu yazıluuştır. Bu yar gılarımızın nedenlerini aşağıda açıkça aolatacağız. 1 Eaylç bedel ilkesl: Kamulaştırma karşılığı ödenecek deger ne olmalıdır. düsüncesi zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Bir düşünce fcamulaşiırma karşılığı gerçek değerl yansnan aum satım sürüm değerl (rayiç bedel) olması gerek tiği öne sürülmüş, başka bir düşünce ise, kamulaştırma karşıhğının mal sahlblnln kendl malının değeri olarak blldlrdlğl ve bu lstemle kendisinl bağh küdığı vergl bîldiriminde' gösterdiğl deger olması, daha fazlasını mal sahiblnin lstemeğe hakkı bulunmadığı savunulmuştur Gerçekte vergl bîldiriminde bildlrilecek değer de rayiç bedelden başka bL şey deglldir. 1319 sayılı Emlak Verglsl Kanununun 1610 sayılı kanunla degişik 24. maddesinln (b) bendine göre. araziye ait bildlrimlerde ve (c) bendkıe gore de arsalara alt blldirlmlerde, vergı değerl ola rak (rayiç bedelin) gösterilmesl zorunlu dur. Ortaya çıkan anlaşmazük vergi bildlrlmi veren kimselerin sürüm değeri (ra yiç bedeli) yerine az vergl vermek düşün cestyle arsa veya arazisinin karşılığını sü rtim değerlnden daha az oJidirmesinden ileri gelmektedir. Oysa vergi kaçakçılığı lstemine kendlnl kaptırmayan kimsenln vergi bildiriminde gösterdiği değer rayiç bedeldir. Tarihl Gelişme: Ekim 1956 gunü yürürlüğe giren 6830 sayılı Kamulaştırma Yasasına ilişkin geçici Koruisycn raporunda: Kamulaştırma karşılığının vergi değerlne göre belirtilmesine objektif me tod bilirklşilerce sürüm değerlne göre değer biçilmeslne subjektlf metod denll mekte ve «Eğer arazl ve btna vergislne matrah olan kıymet mal sahipleri tarafmdan deklare edilmlş kıymetler oıursa (tabiki hazinenin düşük veya ÇOK yüksek gördüğü hususlara ltiraz naklcı bulunmak ve bu itlrazm adil bir şekllde tetkik ve hal şekll gösterilmek şartıyle) ve bu kıymetler iktisadi konjoktüre ıabi olarak zamanla değiştirilebilecek blr sisteme tabl tutulursa, bu usule tntlbak mümkün plur) denilerek objektif ınetodun vergi metodu olduğu açıklanmış ancak memle ketimizdekl vergl yazım koşullannm el OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kü bu hüküm, 6830 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 23. maddeslndeki hükmün bir cümle ekslği ile Anayasa geçirilmeslnden ibarettlr. Kanunca da Anayasa Komisyonunun 6830 Sayılı yasanın 23. maddesine karşı bu maddenin uygulanmayacağını bellrten özel yasa hükümle rine karşı bir tepki niteliğinde görülmek tedir. özellikle 2685 Sayılı Yasaya karşı duyulan blr tepkinin açığa vurulmasıdır. 6830 Sayılı Kamulaştırma Yasası ise 1956 yılında 23. maddesi ile bazı ko şulların oluşması durumunda eski mal sahibine taşınmazın geri verilmesi da vası açabilme hakkı tanınmıştır, ama pek çok kanuna sözü geçen 23. maddenin uygulanmayacağı hükmü konulmuştur. 6830 Sayılı Yasanın 23. maddesi ka mulaştırma hukukunda dahi tartışma lıdır. Bu tartışmalann ayrıntısına girmek istemiyorum. Varhğının gereklp ge rekmediği üzerinde idare bu hakkını kö tüye kullanmadıkça, çok şeyler söylene bilir. Bu nedenle kuşkulu bir maddenin Anayasa Hükmü olarak getirilmesi şa şırtıcı olmuştur. Yukarıda bu hükmün blr tepki olarak konulduğunu ve Milll Güvenlik Konseylnin hangi doğrultuda bir yön kazandırmak lstediğinin görmez likten gelindiğini vurgulamışl;k. 6830 Sayı U Yasanın 23. maddesinln uygulanamaya cağına dair son iki yasa 2480 ve 2685 Sayılı olanlar Milll Güvenlik Konseyl zamanında kabul edilmiştir. özellikle 2685 sa yılı Toprak ve Tarım Reformu konusu ile ilgili öntedbirler Kanununa eklenen hüküm önce 6830 Sayılı Yasanın 23. maddesinde yazılı 5 yıllık sürenin 10 yıla çıkanlması önerlsi ile Danışma Meclisi ne gelmiş ve Anayasa Komisyonu bu tasarıya ilkin karşı çıkmıştır. Danışma Meclisince kabul edümiş ve Güvenlik Konseyince ise 23. madde uygulanamaz» biçimine dönüştürülerek yasalaşmıştır. Işte Anayasa Komisyonunun tepki hük müdür, yargısına bizi vardıran da bu ge lişmedir. Eğer 48. maddenin son fıkrası taslakta yazılı olduğu gibi Anayasa hükmü olarak kabul edilirse, şüphesiz kl 4 yasa ve ayrıca Emlak Vergisi Kanunun da getirilen geçici madde hükümleri Ana yasaya aykın duruma düşecek ve Kamu laştırma Hukuku ve uygulaması yeni bir keşmekeş içine düşecektir. Düşüncemizi özetlersek: Anayasa taslağının 48. maddesine kamulaştırma ile ilgili olarak konulan genel rayiç be del gerekse taşınmazın geri alınmasına ilişkin hükümler çağ dışında kalan ka mu düzeni ve yararmı hiçe sayan ve mül kiyet hakkını herşeyin üstünde gören, mülkiyet hakkı kamu yararı ile çatışma dığı sürece geçerli ve kamu yaranna aykın biçimde kullanılamayacağma ilişkin çağdaş düşünceden uzak blr an layışı yansıtmaktadır. (1) Bu yazıdaki bilgiler haldcında batanız 81i Arcak Kamulaştırma Yasası, ANKARA 1978 4 AĞUSTOS 1982 A Kamulaştırma ve Anayasa ANAYASA TASLAĞININ 48. MADDESÎNİ OLUŞTURAN KAMULAŞTIRMA KONUSU, KAMU YARARINI HİÇE SAYAN, ÇAĞDIŞI BİÇİMDE DEĞERLENDİRİLMİŞTİB. Kurtarma Operasyonu? Son yıl içinde gazete sayfalannda bir deylme sıksık raslanmaya başlandı: Devletin kurtarma operasyonu... Ne demektir devletin kurtarma operasyonu? Blr fabrika, bir banka, ya da bir ticaret şirketi batmak üzeredir. Devlet yardıma çağrılır, kur . tarma operasyonu başlar. Kimi zaman ayrıntıları basma yansımayan bu kurtarma operasyonlannda «ckurtarıcı» olan devlet halkın paralarmı kullanmaktadır. Peki, acaba devlet hazinesinden destek sağlanarak kurtarılan bir özel fabrika, banka, ya da şirketin hukuksal durumu ne olmaktadır?... Sahiplik hakkı ve yönetim yetkisi fabrikayı, bankayı, ya da şirketi batıran özel kişiye mi bırakılmaktadırî Bu durumda işyeri batmakta olan bütün yurttaşlara devletin yardım elini uzatması eşitlik Ukesl gereği değil midir?.. Deniyor kl: Binlerce işçl çalıştıran bir tekstil fabrikası, ya da on binlerce yurttaşın birikimlerini toplayan bir bankerlik kuruluşu batarsa devlet yardımı gereklidir; çünkü eninde sonunda yurttaş zarara uğratnaktadır. Doğrudur. Ancak devlet hazinesinden özel kişilere destek sağlanırken «yönettiği gemiyl batıran kaptanaa karşı tutum ne olacaktır?.. özel sektörün parababalan, iflas çanları çaldığında «devlete sığınma» politikasını benimsemektedirler. Bu çelişkl çarpıcıdır. 27 Mayıs 1960 devrlmiyle Türkiye'de büyük bir atılım gerçekleşmiş, bir yandan ekonoml «Dev let PIanlaması»na bağlanırken, bir yandan da emekçi halkın hakları gündeme girmişti. Ne varki 1961 Anayasası yapılırken «plan değil, pilav isteriz» diyen ve devlet planlamasının komünistlik olduğunu ileri süren parababalan ekonomik yönetimi kısa sürede ele geçlrmişlerdlr. Geçmiş dönemde benimsenen «ithal ikâmesi» politikasını çarpıtarak dışa bağımlı bir endüstrileşmeye yönelmişlerdir. îthal lkâmesi stratejisi, dışalımla sağlanan sanayi ürünlerini içerde yapmayı öngören ulusal bir içeriğe dayanırken; yerli para babalan «ithal ikâmesi»ni «ithalâta dayalı sanayi» kurulmasına dönüştürmüşlerdir. Böylece Türkiye'nin ekonomik bağımlılığı günden güne artmıştır. Yol tıkanınca bu kez 24 Ocak 1980'de «dışa açılma» stratejisi uygulanmaya başlanmıştır.. Dışa açılma stratejisi de iki yıl içinde olumsuz meyvalarını vermiş; fabrikalar, şirketler, bankerler, bankalar zor durumda kalmışlardır. Şimdi bir yandan KİT'lere saldıran ve devletçiliği kötüleyen özel sektör, blr yandan da devletin tüm olanaklannı kullanarak kendinl kurtarmaya çabalamâktadır.. • ' Devlet; emekçi halkm yararlarma hizmetl öngörürse «giiçlü devlet», ulusal devlet, bağimsız devlet, demokratik devlet niteliklerinl kazanır. Çünkü emekçi halk çoğunluktur; büyük sermaye çevresi azmlıktır. Bir ülkede halkm tümünU kapsamak için, devlet, mernuruna, Işçisine; köylüsüne, küçük esnafma; özetle halka dayanr malıdır. ' * Devlet, gerekirse özel sektör kesiminde batan kuruluşlan kurtarma operasyonlanna girebilir. Ancak gemiyi kurtardıktan sonra, gemiyl batıran kaptana vermek halkm devletine yakışmaz. Ali ARCAK Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Başkanı verişslzllği ve gerçeğe uymadığı gerekçeslyle bu sistemin kabul 3dl!mediğj belirtilmlştir. Bilirklşi kurullarmca değer bellrtme biçiml uygulandığı sürece şimdl burada anlatılması doğru olmayan blı çok sakın calar nedeniyle doyurucu görülmediğlnden, 1961 Anayasasının 38. maddeslnde 22.9.1981 tarlh ve 1488 layılı kanunla de ğişiklik yapılmış ve «ödenecek karşılık, o malın maliklnln konumda gösterilecek usul ve şekle uygun olarak bildireceğl ver gi değeri» ile sınırlanmıştır. Anayasa Mahkemesinln görev ve yet kilerini gösteren anılan 1488 sayılı yasa İle Anayasamn 147. maddesinln 1. fıkrası «kanunların Anayasaya aykınlığıru ve Anayasa değişikllklerinin de anayasada gösterllen şekil şartlarına uygunluğunu denetler» hükmünün getirdlğJ ve böylece Anayasada yapılan değîşilcl'ğln ancak şekll şartı bakımından denetlenebileceği bunun dışında bir denetim yapılamayaca ğını bellrttiğl halde, her nasılsa ve bugün dahi benim anlamaktan aclz kaldığım ve kabul edilebilir nltelikte görmediğim ge rekçelere dayanarak ve 38 maddedeki değişikllğln Cumhuriyet esaslarına aykı nlığını öngörerek Anayasa lahkemeslnin 20 Ocak 1977 gün ve 15825 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yaymlanarak yürürlüğe giren 12.10.1976 gün ve Esas 1976/38 Karar 1976/46 sayılı taranyle 38. maddedeki değişikliğin «Devlet seklinin Cumhuriyet olduğu hakkınJakl Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirllmesi dahi teklif edilemez yolundaki biçim ku ralına aykın olduğuna» denüerek iptal edilmiştir. 7 karşı oya karşı 8 oyıa oyçok luğu İle karar vermiş ve böylece yeniden sürüm değeri (rayiç bedel) lıkeslne dönülmüştür. Ancak bu ilkenin memleketln gerçek lerine ve Adalete uymadıgmı gören Mil 11 Güvenlik Konseyl zamanında çıkanlan iki kanun, tekrar vergi bildirimi esasına dönülmesl gerektiğlne IŞIK yakmıştır. Bunlardan birincisi 8.7.1981 günti kabul edilen 10 temmuz 1981'de yUrürlüğe giren Toplu Konut Kanununun 5. maddesidlr. Bu maddede de «Kamulaştırma bedellnin tesbitinde, toplu konut yerleşme alanlarımn Uanından ftrce yapılmış sa vergi beyanındaki taşınma? mal değeri esas alırur» denilmiştir. İkinci kanun İse daha genel bir yasadır. 1319 Sayılı Kanuna 21.1.1982 günlü 2587 Sayılı kanunla yapılan değişiklikle eklenen ve 27.1.1982 günlü 17587 Sayılı Resmi Gazetede yaymlanarak yürürlüğe giren ikinci maddedir. Buna göre de: «6830 Sayılı Istimlak Kanununda değişiklik yapüıncaya kadar, bu kanuna gö re yapılacak kamulaştırmalarda ödene cek kamulaştırma karşılığı kamulaştırma tarihlnden önce malik tarafmdan bildirilen ve emlak vergislne esas olan son vergi beyan değerini geçemez.» Anılan her iki yasadakî hükümlere eklenen fıkra ile «beyan tarihi ile kamu laştırma tarihi arasında bir yıldan fazla zaman geçmlş ise aradan geçen zaman lçin Ticaret Bakanlığınca yayınlanmış toptan eşya fiyatları endeksleri dikkate alınarak kıymet takdirl yapılır. Ancak bu şekilde takdir edilecek kıymet farkı beyan edilen değerin bir mislini aşamaz.> Görülüyor kl bu yasalarda kabul edilen hükümlerie vergi bildirimindeki de ğer esası kabul edilmiş ve ta 1956 yılın da kabul edilen 6830 Sayılı Yasaya ilişkln geçici komlsyon raporunda öne sü rülen mal sahibinin malmm değerini bil dirmesi ve ekonomik konjonktür farkla nnın da gözönünde tutulması ilkeleri gerçekleşmiştir. Işte, Anayasa Komisyonu bütün bu gerçekleri ve gelişimleri gözönünde tut madan yakılan ışıkların ne lşareti oldu ğuna dahi bakmadan Anayasa Taslağı na 48. maddede «kamulaştırma karşılığının rayiç bedel» olacağı ilkesini yaz mıştır. 2 Kamulaştınlan malın geri alra ması: Taslağın 48. maddseinde son fıkra olarak «Kamulaştınlan taşınmaz mallar, kamulaştırma bedellnin kesinleştiğl ta rihten başlayarak beş yıl içinde o kamu hizmetine fiilen tahsis edilmez veya üzerinde kamulaştırma amacına uygun tesisat yapılmayarak olduğu gibl bırakıl sa, beş yıl sonunda taşınmazı kamulaş tırılan veya mirasçılarmm mülkü geri isteme hakkı doğar. Bu hakkm kullaml ma usul ve şartlan kanunla düzenlenir..» Bu hüküm, Anayasa Taslağına ko nulan hükümlerln en hayret uyandıran larmdan biridir. ÇUnkü bundan önce memleketimizde kabul edilen hiç bir Anayasada böyle bir hüküm konulmadı ğı gibl, dütıya Anayasalarımn hiç birinde de böyle bir hüküm yoktur. Çün flfCKkıBif Aydın Düşmanlığı Av. H. Avni USLUOĞLU O n n a n Bakanlığı Eskl Müsteşar Yardımcısı ERÇEK bilim adamı ve aydın ldşi, SERVER TANtLLİ «OYGABLIK TABÎHI» adlı eşsiz yapıtında, az gelişmlşliğin belirtlleri olarak akla ilk gelenlerin «Bir ülkede okuryazar olmayanlann çoğunlukta olması, kadının erkekten aşağı tutulması, beslenme yetersizliği, sağlığı korumada yetersizlik. milli ve iktisadi bütünlüğün zayıflığı, yapısal işsizlik, ortalama ulusal gelirin düşüklüğü. sınırü sanayileşme, tanmda uğraşanlann çokluğu ve şişkin bir hlzmet kesimi, iktisadi bakmdan özellikle kapitalist Ulkelere bağımlılık... olduğuna değlniyor. anayasa için Beklentilere yanıt vermekten uzak 1982 Anayasa Taslağı beklentllertmize yanıt vermekten uzaktır. Kendl içinde büe uyumu olmayan bu taslak toplumun ulaştığı demokratik birtkime de terstir. 1982 yüında, yaşadığı deneylerin ye nilenmemesini dUeyen bir topluma yeni ve yapay sorunlar armağan edilmektedir. örneğin Cumhurbaşkanı'nın seçimi, görev ve yetkileri ile ilgili yenı kurallar.... Cumhurbaşkanı çok geniş yetkilerle donatılmasına karşın sorumluluk başkalanna yüklenmektedir. Başbakan ise, sorurrlu, ancak yetkileri itiban İle zayıf bir mevkinin bası durumundadır, Cumhurbaşkanı'na öylesine yetkiler verilmektedir ki, ulusal lradenin dışlanması gibi bir olguyu birlikte getirebilir; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nu Meclls dısından atayabilir. Bu taslakta yargı bağımulaştınlmak tadır. Kutsal kabul edilen adalet duyguları ıncinecektir. Ayrıntılara inilmış olmasına karşın çalışanlann sorunlann çözücü yeni bir yaklaşım Retirmemekte; tersine var olan çözüm yollan da tıkanmaktadır. Bu taslak ile eğitimin üst kademeleri özel sermayenin kâr alanı haline getirümektedir. Yaşama hakkı büe vazgeçUmez bir hak olmaktan çıkanlmaktadır. Bu taslak ile ulusun özgür sesi olan basına sansür konulmaktadır. Sonuç olarak; bu taslak ölü doğnıuştur. Toplum tarafından kabul görmesi olası görülmemektedir. ÇUnkU, bu taslak lşveren çevrelerinin yıllardan beri işledikleri görüşlerin sistemll bir şekilde yazılmış halidirAhmet Onnr MENDEGÜME ÖDEMİŞ lığa 'daraltılmış özgUrlUkler toplamı taslağı' ile varamayacağı çoğumuzun kabulUdür herhalde. Ffttin AKE3R THABZON | na TiBiWıtTHTT Anayasa Taslaftı'nı sadece aydınlar değil, tüm vatandaslajr tartışabuseydi... Ferbsa ERCAN öğretmen / KOCAELt G Bakış açısı temelden hatalı Tasanmn özü üzerine geniş çapta başlatüan bu tartışmalar her şeyden önce toplumun bu konuda oldukça duyarü olduğunu gösteriyor. Konu her yurttaş için gelecek açısından çok büyük önem taşıyor. Bu bakımdan Yeni Anayasa Tasansı ne kadar geniş tartısüabUirse o ölçüde anlaşuır hale gelir. Yeni Anayasa Tasansı'nın Özunden, 1961 Anayasası'na bir tepki biçiminde hazırlandığı anlaşümaktadır. Tasanyı hazırlayanların bakış açısına göre, Ulkeyi 12 Eylül öncesine getiren neden 1961 Anayasası'nda özgürlüklerin geniş tutulmasıdır. 12 Eylül öncesi 'anarşl ve terör'ün geniş boyutlara varmasının başhca nedeni böyle tesbit edilirse hazırlanan yeni Anayasa'nrn başka türlü olamayacağı noktasına gelinir. Ama, bu bakış açısı temelden hatahdır. Halkın özgür olduğu yerde 'anarşi ve terör* barınamaz Gerçekleri ters yüz eden bir anlayışın UrunU olan böyle 'tasan'ya sahip çıkılmasını beklemek hayal olur. Bu konuda herkes TUıkiye'yi 12 Eylül öncesine getlren nedenleri az çok görmektedir. Gerçekler tizerl örtülemeyecek kadar gün ışığına çıkmıştır. GUneş balçıkla sıvanamaz. Ültekin İLMEZ KAYSERİ Revizyondan geçirilip halkoyuna sunulmalı Anlaşıldığı kadanyla DM «Anaya•a Taslatı»nı aynen kabul etmekte güç lük çekecekür Bu «taslak» herhalde bir revizyondan geçirilmeden halkoyuna sunulmayacaktır. Ancak, önemU olan, revizyonun «özde mi, yoksa stede mi. yapılacağıdır. Belli bir dinamizmi ve ÖnemU çellşklleri olan blr Ulkede Anayasa hattfi yasa yazmak kolay değildir.Zira her Anayasa bir uzlaşma belgesi, bir «toplum sözleşmesidir» ve çatışan çıkarların belli bir uyuma kavuşturulması beklenmektedir Her Anayasa, yalnız devlet ile vatandaşı değil, aynı zamanda, kamusal çıkar ile özel çıkan da uzlaştıracaktır. Toplumun çeşitli katmanlan arasında varolan çelişkilerln, toplumun temellerini sarsmayacak, «mal ve can gttvenliğinl» zedelemeyecek ölçüler içinde çöziime bağlanması ile ilgili genel formüller bir Anayasa'da bulunur. Türkiye'nin «çağdaş uyRarlıfın» çok gerilerinde kalmasında hiç blr yurttaşımızın yararı yoktur. Çağdaş uygarlık ise, bir butündür ve Türkiye onun bir parçasıdır, ya da öyle olmaya azmetmiştir. Kemalist ideolojinin özü de bu noktadadır. 1961 Anayasası'ndan daha eomut, daha az karmaşık ve onu her bakımdan aşan Ueri blr Anayasa bu milletin hakkıdır. Ergin GÜNÇE Cumhunyef Sahibi:CumhurIyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.S. adına NADİR NADİ Cenel Yayn Mudörü Müessese Müdüriı Yazı İ$lerı Müdüfü • Yazı işleri Mudür Yardımcısı Haber Merkezı Müdürü Mızanpaj Yönetmenı ..^..^. TEMSİLCİLER . ANKARA : . İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEFLERİ « • YAIÇIN DOCAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MtRCAN HASAN CEMAl EMINE UŞAKLICİl OKAY CONENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER A l l ACAR Olkemiz dahil bu görünümdeki pek çok ülkeye kolaylıkia az gelişmiş, gelişmekte olan diyebiliyoruz da bunun nedenıni, niçinini aydın geçinenlere bir türlü anlatanııyoruz. Bunu Sayın Tanilli tek sözcükle belirtıyor ve UYGARLIK diyor. Bu toplumlardaki bu eksikliğin yani uygarlığın, tarüıse! gelişimini en objektif ölçülerle inceliyor, dile getiriyor. Insanımızı çağıınızm uygarlık düzeyine (muasır medeniyet seviyesine) getirebllme amaç ve heyecanı, uğraşısı içınde olan Büyük Atatürk de 5060 yıl önce TaniUl gibi düşünüyordu, ayni inancı taşıyordu. Çünkü, gerçek bir aydın önderdı. Atetürktin düşünce ışığından yazgı payını (nasiblni) alamamış, aydınlanamamış, bu ışığı bu nedenle çevresine yayamayan, Atatürk'ü yapıtlan ve ilkeleriyle degil kendi kalıplaşmıs düşünce kapasitesi ölçüsünde, bağımh düşüncesi yönünde kavrayan kişi ve kişilerin Atatürk'çü görünümünü yadırgamak, hatta AtatUrkçülülc bu ise «Atetürkçü Değilim» diyebılmek doğallaştı... Çünkü bu da gerçek bir aydının haykınşı idi. însanm, insanlann, toplumun ve toplumlann, çağın uvgarlık düzeyjne ulaşması kendilıginden oluvermiyor. Bir cüşünce gelişimı, düşün beslenmesi gerekiyor. Ancak her düsün ve bunun düşünceleşmesi de yeterli degil. Etkileyenin, kaynağın AYDIN KİŞİ olması gerekli.. Atatürk'U kavramak için, O"nun nasıl ATATÜRK olabildiğini iyice anlayabilmek için bu özellikler üzerine ka£a yormahdırlar. Pefci AYDIN KlŞl Bm? Bunu nasıl tanıyaum, tanunlayalım? Yanıtı Sayın Ilhan Selçuk'a burakıyorum (23£. 1982 Cumhuriyet): «AYDIN, çağının bilgisiyle tutarlüaştruş kişıdir. Klasık felsefede, belli bir bğrenimi, bilgisi, görgüsü clana aydın denirdi; ama belli bir öğrenim, bilgi, görgü aydın olmaya yetmez. Ayduı olan kişi, çağdaş bi'gı düzeyinde düşünceleri ve davranışları tutarh olandır. Buysa çağdaş ve bilünsel bir dünya görüşüne varmakla gerçekleşebilir. Belli bilgüerde olağanüstü uzmanlaşma bilo kişiyi böylesıne tutarUlığa ulaştıramaz. Tutarlıiık ancak, çağdaş, bilimsel ve bütünsel bir bilgiyle elde edilmış bir dünya görüşüyle sağlanabillr.» diyen felsefe s«zlüğunden bunları ayner. alan yazar yazısını şöyle tamamlıyor: «Demek ki, aydın, çağdaş bilimsel dünya görüşünü özümsemiş kişidir. Bunun anlamı açıktır: Tutuculcğa, gerlclliğe karşıdır. Hem sağcı, hem de aydın olmak olası görilnmüyor. Bir kimse çok yetenekli bir mühendis, deneyinraî bir avukat, yaman bir maliyed olabjlir; çok kitap devlrmiş, Universiteter bitinniş bulun&bjlir; ama aydın olamaz. Buna karşılık bir köylünün, bir işçinm, kuçük memurun, ya da esnafın çağdaş ve tutarh dünya görüşünün mantığında aydmlanması ve aydınlaşmssı olasıdır. Ç ğ111112 dünyasında sağcıhk sermayeden, solrüuk emekten yana olmak anlamına gelir. Karalamacılar bilerek başka yerlere çeksinler istedikleri kadar, evet. Batılı demokrrsl bu kanatlarm parlamentoda buluşmasıyla aluçuyor, bunn lyl beuemelidirler Saym 1. Selçuk'un belirttiği gibi Ismet Paşa büe ömrünün sonlarında ne demişti: « Ben kırk yıllık solcuyum » Demek istediğim şu ki az gelişmişliğin, ya da gelişememenin tek nedeni AYDIN DÜŞMANLIGI'dır. Düştmceyt suç saymak, Batı însanının anlamayacağı bir olgudur Aydın düşmanlığı her çağda, her yönüyle ve h"r zaman, bilinçli bümçsiz bir süre daima etMM olmuştur Onu etkisizleştıren tek Uder Gaal Mustafa Ke. mal Atatürktür. Istanbul Haberleri: Selahattin CÜLER Dış Haberlef : Ergun BALCI Fkonomı Osman ULAGAY Yurt Haberleri: Barbaros CENÇAK KOItıir Aydın EMEÇ Maga^ın. YalçınPEKSEN Spo, Mehmed TEZKAN. Araitırma Şahin ALPAY Du/eltnu Konur ERTOP BÜROLAR • Konur Sokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA Tel:i75825175866!dare 183335 Atatürfc Caddesl, T H K Işhanı Kat 2/3 ADANA Tel: 14 55019 731 Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel: 2547 091312 30 Basan ve Yayarr. CUMHURİYET Matbaacrlık ve Gazetecilik T.A.3. Haikevi Sok. No: 3 9 4 1 , Cağaloğlu ISTANBUL P.K.; 246 Istanüul. Tel: 20 97 m lihat) TAKVtM 4 Ağustos 1982 YAT9 22.09 Bu Anayasa ile çağdaş uygarlığa varılamaz 1982 Anayasa Taslağı, daraltılmış özgürlükler toplamı oluşturmaktadır. Bu nedenle uzun süre değerlendirüip, eleşürilecektir. Getirilen eleştirilerin çokluğu ve çeşiUiUği akla şu soruyu getirmektedir. Sekiz ay gibi oldukça uzun bir çalışma ile gerçekleşen taslak bu mudur? Anayasa Komisyonu Sayın Başkanı birçok gazete ve dergide yayınlanan demeç, söyleşi ve yazüannda 1961 Anayasası'ndan geri dönuşUn, en azından temel hakların, BzgürlUklerln aynen korunacagının • sözkonusu olmadığını söy lemişuı Demokratik bir Anayasa ha zırlandığı izlenimi verilmeye çalışümıştır. Böyle diyoruz çünkü açıklanan taslakta tüm bunlann tersi bir göruntü ortaya çıkmıştır. 1980'ler Türkiyesi'nin insanlan böylece yine şaşırtümıştır. Anayasa tUketiml bol olan blr ülkenln ve insanlannın çağdaş uygar Tek yanlı hazırlanmış sözleşmeyi anımsatıyor GeneUUde 1961 Anayasası'nın maddelerindeki Uk cümleler pıyon olarak kullamlmış ve ardından ilk cümıeyi geçersiz kılan suurlamalaı sıralanmış. Bunun yanısıra, yasanın asgariyi güvenceye alması gerekirken, Aldıkaçtı taslağı Ust sımrlan beUrlemiş. tleriye dönuk olası gelişmeleri tıkaması ve durağanlığı buradan geliyor. Aynı zamanda bu durum sosyal devlet ve hukuk devleti kavramlan ile de çelişiyor. Asın biçimde detaya inen Sayın Aldıkaçtı'nın taslağı yer yer tek vanh hazırlanmış bir toplu sözleşme metninl anımsatıyor. Yasama ve yarguun yetki alanlan daraltüarak, yUrUtmenin olağanuı Ustünde güçlendirilmek İEtenmesi; devlet ve lertler arasındaki olağan dengeyl otorite lehine bozarak parlamente. lik niteliğini öneml) ölçüde zedeliyor. Kısaca belirtmek gereklrse; Aldıkaçtı taslağı bu haliyle ölü doğmuşa benzer. Ona can vermek isteyenlerin neler yapacağıru bllemeyiz ama, bu işı pek kolay yapamayacaklan da ortada. Ancak, gönül isterdl U, kendileri adı Tarihin tekerleği geri döndürülemez 1982 Anayasa Taslağı tUmüyle blr hüsrandır. Toplumun daima ileriye yol alan tekerleğını geriye döndürmek isteyen bir anlayışm Urünüdür. Ülkemizin bu denii hayali meselesine böyle ciddiyetsiz bir yaklaşım olamaz.. Anayasa toplum yapısmın aynasıdır. Tümüyle o toplujnun sosyo • ekonomik yapısım, toplumda yaşayan gruplann ilişkilerini ve toplumun ne kadar çağdaş düzeyde olduğunu gösterir. İnsanlann ihtiyaçlan ve istekleri araştırılmadan, ülkenin bedenlne oturmayacak bir elbise tazırlanmıştır. Bu elbise gelişen ülkemize giydirilmeğe çalışılırsa, mutlaka bir yerinden patlar. Bugün teröre karşı bir zafer kassanmış olan yönetim, özgürlükleri ve demokrasiyl kısıtlarsa sadece sessizllk ve tedirginlik, sağlar lstlkrar sağlayamaz. îstikrarı sağlamanın yegane yolu özgUrlüklere sahip canlı ve sağlıklJ bir Anayasa'dır. 1982 Anayasa Taslağı bütün bunlar gözden geçirilerek ve o eski anlayış bir kenara bırakılarak hazırlanmalıdır.. Serap BIÇAKClGtL (tşçi) tSTANBUL İMSAK GÜNEŞ OÛLE İKİNDİ AKŞAM 3.55 5.57 13.20 17.14 20.22 AYFER BAĞCI (KONUK) ile VEHBİ BAĞCI evlendiler 3 Ağustos 1982