16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 irkaç ay önce çıkan ve «Ustamın Adı üıdır Elimden Gelen Budur» tekerlemesiyle biten yazımda, 1961 Anayasası' nın Türkiye'de şimdiye değin kabul edilmiş olan en ileri ve çağdaş Anayasa olduğu ve bunun Türk Anayasa Hukuku alanmda tarihsel bir kilometre taşı oluşturduğu düşüncesini taşıdığım için, bunda ya pılacak birkaç küçük değişiklikle, Türkiye'nin çağdaş yolda yürümesini sürdüreceğini belirtmiş ve böylece yeni bir Anayasa yapımına gerek olmadığını vurgulayarak artık Anayasa konusu üzerlnde yazmak istemediğimi açıklamıştım. Olmadı. Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'nun taslağını baştan aşağı okuyunca, kimi noktalar üzerinde bir kez olsun durmak gereğini duydum. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1 AĞUSTOS 1982 B Belli Idi!... Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU • 1946'da çok partili demokratik sisteme geçilip bu sistemde yapılan 2. seçimler sonucunda, 1950'de, iktidara gelmiş olan DP'nin gittikçe, tek parti egemenliğl doğrultusuna yönelip, özellikle 1957'den sonra, insan hak ve özgürlüklerini kısan ve yargı yetkisinin TBMM'ince gaspına yol açan yasalar kabul etmesi üzerine, 27 Mayıs 1960 Devrimi'ni gerçekleştiren askeri yönetimin, bu özgürlüklerin güvence altına alınmasını istemesi ve Devrim Lideri'nin türlü zamanlardaki demeçlertyle bunu belirtmesi üzerine, 1961 Anayasası'nın bir daha tek parti egemenliğine meydan vermeyecek ku rallar taşıyacağı, gerek yürütme gerek yasama organlarının eylem ve işlemlerinin yargı denetiraine bağlanacağı belli olmuştu ve bu sonuç doğaldı. 1961 Anayasası'na 'Tepki Anayasası» denmesinin nedeni budur. • 1961 Anayasası başta toprak ve vergi reformu olmak üzere ülkede türlü reformlar yapılmasıni; mülkiyet hakkının kamu yararı doğrultusunda kullamlması gerektiği ilkesini; sermaye ile emek arasında denge ve bireyler arasmda fırsat eşit liği kurulmasıni; kısacası, özgürlükçü, sosyal bir demokrasinln bütün koşullarıyla ger çekleştirilmesini öngörüyordu. Oysa, 1965 ve 1969 seçimterinde tek başına iktidara gelenler bunlara karşı olduklanndan, Anayasa'nın sözünü ettigim ilkelerini uygulamayıp, daha ilk günden «özgürlükleri koruma» (aslında bogma) tasarısı hazırladılar; bunda başan sağlayamayınca da «fiu Anayasa ile ülke idare edllemez» demeye başladılar ve bunu bir slogan durumuna getirip her fırsatta ve her yerde yinelemege koyuldular. Anayasa'mn sosyal kurallannın uygulanmaması üzerine çıkan kanşıklıklar sonucunda 1971 askeri müdahalesi gerçekleştikten sonra Başbakan olan rah metli bir politikaci: »Bu Anayasa Türkiye için lüks bir Anayasa'dır» deyince, Anayasa'da kısmtılar yapılacagı da belli oldu; nitekim getirilen degişikliklerle bu kısmtılar gerçekleşti. • Bir süre geçtikten sonra aynı zihniyeti taşıyanlar ve ülkeyi 1971 müdahalesine getirenler yeniden iktidara gelince, gerekli önlemleri almayıp sağ ve sol anarsinin yaygınlaşmasına neden oldular ve ülkeyi bir iç savaşm eşigine getirip dayadılar. 12 Eylül 1980 müdahalesi işte bu çok tehlikeli durumun bir sonucudur. Askeri yönetimin başkanı sayın Orgeneral Kenan Evren, bir süre sonra: *Bu Anayasa bize bol geldi» deyince ve *12 Eylül l980"den sonra çikanlacak yasaların Anayasa'ya aykın olduğu ileri sürülemeyecek; eğer böyle bir aykırılıh olursa, Anayasa'mn İU gili maddesi değiştirilmiş sayılacaktır» kuralı, çıkanlan bir yasada yer alınca, artık yeni Anayasa'nm hangi dogrultuda ve hangi dar boyutlar çerçevesinde biçimleneceği belli olmuştu. Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'nun sayın bir üyesl. «Bize Anayasa'mn hazırlanması sırasmda yukarıdan herhangi bir telkin yapılmadı» demiş; gazetelerde okudum. Az önce işaret ettigim koşullar altında yeni bir telkin yapılmasına gerek var mıydı? Yeni Anayasa tasarısı, 1981 Anayasası'na oranla daha uzun, daha aynntılı, görünüş bakımından daha geniş, ama, çağdaş hak ve özgürlükler açısından bu kez 'Türk ulusuna çok dar gelecek bir tasarı» niteliginl tasımaktadır. tlk Anayasa'mn kabul edîldiği 1876'dan beri tam 106 yıl geçti. O dönemi bilemiyorum. 1908'de Osmanlı Anayasası' özgürlükçü yönde degiştirildiği zaman ise bunun anlamını bilecek çağda değildim; sadece, o sırada bulunduğumuz İstanbul'da bir takım genç gruplann: *Ya$asın hürriyet, adalet, müsavaU diye bagırarak sokaklardan geçtiğini. kopuk kopuk görünümler biçiminde anımsıyorum. Ama ondan sonra, henüz bir lise öğrencisîyken, 23 Nisan 1920'de ilk TBMM'nin açılışmdan, 1928 yılının sonuna değin sadece iki yıl ara vererek bu Meclis'te memurluk yaptıgımdan; yeni bir Anayasa'ya giden yoldaki yasal düzenlemelerin Cörneğin: Hıyaneti Vataniyye Kanunu, Vekiller Heyeti'nin Ku ruluş ve Işleyişine llişkin Ksmvn, Nisabı Müzakere Kanunu gibi yasalann) kabulü ve ilk ulusal hükümetin kuruluşu olgulanndan başlayarak, 1924 Anayasası'nın Meclis'teki yer yer çok sert ve ateşli görüşmelerine yakından tanık oldum. 1961 Anayasası'nın hazırlanışmda ise. başmdan sonuna dek, olaylann icinde bulundum. Bu Anayasa'mn her sözcüğü tek tek elimden geçti. Şimdi de 1982 Anayasası'na tanık oluyorum. Ülkemizdeki ortalama ömrün üzerinde bir yaşama sahip olmak bana, yukanda sıraladığım olaylan da yakından görüp yasamak fırsatını verdi ve beni bu alanda oldukça zengin bir deneyim sahibi kıldı. Bu deneyimlerime dayanarak, bundan sonra ne olabileceği konusunda şu öngörüyü jleri sürebilirim: Basın ve düşün özgürlüğü konusunda yazarlann ve düşün adamlannm, sendikal kısıtlamalar konusunda sendikacıların; temel haklar konusunda Barolar'm ve belki Üniversitelerin; dil ve anlatım düzen Tasan'nın, gerçek demokrasiye değil, parti hegemonyasına, otoriter bir rejimin ku rulmasına yol açacağını görmemek için, ya siyaset ve hukuk bilgisinden yoksun, ya da böyle bir hegemonyadan yana olmak gerekir. Bu ikinci olasılık. daha 12 Eylül 1980 müdahalesinden önceki Tercürnan Gazetesi Anayasa Semineri'nde sayın Prof. AldıkaçU'nın ileri sürdüğü görüşlerle, kendisinin, DM kurulduktan sonra Anayasa Komisyonu Başkanlığı'na seçilmesi olgusu birbirine baglanmca, artık Anayasa tasansınm hangi dogrultuda düzenleneceği açıkseçik belli olmuştu. Anayasa hukuku tarihimizde bunun örnekleri var çünkü: • tkinci Abdülhamit Osmanlı milletinin henüz 1876 Anayasası'nın (yani ilk Anayasamızın) getirdiği özgürlükleri kullanacak olgunluğa erişmediğini söylemiş, hemen bunun ardından Anayasa tam 32 yıl rafa kaldınlmıştı. Her yü yayınlanan «Sâln&me* (yani devlet yılhğı)mn başmda yer alan Anayasa, sadece kâğıt üzerinde vardı. • 1908'de îttihat ve Terakld Cemiyeti, 'Padişah'm yetkileri kısılmalı ve parlamen to. O'nun çağrısı üzerine değil, hendiliğinden toplanmalı» deyince, Anayasa bu doğrultuda değiştirilmişti. • Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasmda Atatürk'ün çagnsı üzerine toplanan TBMM «Egemenlih kayıtsız sartsız Türk milletinin dir» ükesini kabul edince, 1921 Anayasası bu ilkenin ekseni üzerine oturtulmuş ve saltanat kaldınlıp Cazi Mustafa Kemal «Ya n n Cumhuriyeti ilan edeceğiz» deyince de bu Anayasa değişikliğe uğrayarak 'devlet biçiminin Cumhuriyet olduğu* ilkesi kabul edilmişti. • 1921 Anayasası 1876 tarihli Anayasanın hak ve özgürlüklere llişkin ilkelerini ortadan kaldırmayıp, sadece devlet biçimine ve yönetimine ilişkin kurallannı ortadan kaldırdığından, buna tam anlamıyla bir «Cumhuriyet Anayasası» denemezdi. Atatürk başmdan sonuna dek Cumhuriyet döneminî düzenleyecek olan yepyeni bir Anayasa yîapılmasını istemiş, bunun üzeıVıe 1924 Anayasası hazırlanıp kabul edilmişt'ı. sizllğl ve başıbozukluğu konusunda dilcilerin; pek çok konunun gereksiz yere özel yasalara yollanması noktasmda kimi yurttaş ve hukukçulann ileri sürecekleri karşıt düşüncelerin bir bölümü Danışma Meclisi Genel Kurulu'nda, bir bölümü de tasannın daha sonra gidecek olduğu Milli Güvenlik Konseyi'nde gözönüne ahnıp bazı pürüzler giderilecek ve Türk halkı da «Ohh!..» deyip rahatlayarak bu tasanya çoğunlukla «evet» diyecektir. Böylece yeni, otoriter bir demokrasi dönemine gireceğiz. Anayasa konusundaki görüş ve düşüncelerimi, Tercuman Gazetesi'nin Anayasa Semineri'nden sonra yayınladığım 45 yazı içinde aynntılı olarak açıklamış otduğum için, şimdi 1982 Anayasa Tasarısı üze rindeki bu tek yazımı Hoca Nasrettin'in filozofik, psikoloiik ve çok ince esprili bir fıkrası ile noktalamak istiyorum. ••• Hoca, Akşehir Kadısı iken hükümet, gezginci bir yörük ailesini Akşehir'in kıyısında tek odalı bir eve yerleştirmiş. Ailenin başkanı olan baba. birkaç gün sonra Hoca'ya başvurarak «Kadı Efendi, beni yerleştirdikleri tek oda çok dar, altı çocugum ve karımla birlikte sekiz kişilik aileme yetmiyor. Hükümet'e başvurdum, başka ev yok dediler. Şu halime bir çare bulunuz» demiş. Hoca, evin ahın bulunup bu lunmadığını ve adamm kaç hayvanı olduğunu sorunca şikâyetçi: «Ahır yok. iki koyunumla üç keçimi ve bir eşeğimi evin yanındaki bahçede barındınyorum» yanıtını vermiş. Nasrettin Hoca eliyle sakahnı sıvazlayıp bir an düşündükten sonra: «Bu , gece eşeği odanıza alıp öyle yatm» buyruruğunu vermiş. Adam. şaşırmış ama kendi kendine: «Kadı Efendinin sözünde elbet bir hikmet vardır» diye düşünüp dediğini yap mış. Fakat ertesi günü ona yeniden başvurup bu yeni durumda yine rahat edeme diklerini söyleyince Hoca: «Bu gece koyunlardan birini de odanıza alın» demiş. ve adamm bundan sonraki yakmmalannda her gün öbür koyun ve keçilerden birini odaya almasını sövlemiş. En sonunda adam gelip: «Kadı Efendi, artık içeri alacak hayvanım kalmadı, odanm içinde yatmak şöyle dursun oturacak yer bile kalmadı» diye yakmmış. Hoca: «O halde bu gece eşeği dışan çıkar ve bana yarın haber getir» buyrugunu vermiş. Ertesi günü gelen adam, eşegı çıkardıktan sonra da rahat ede mediklerini söyleyince Hoca: «Övleyse bu gece koyunlardan birini dışan çıkar, yann haber getir» buyrugunu vermiş; bu boşaltma işi böylece birkaç gün sürmüş. En son havvanm çıkanldığının ertesinde yine Kadı Efendinin buyruğu üzerine kendisine başvuran adama Nasrettin Hoca. durumun nasıl olduğunu sorunca, adamcağız: «Allah senden razı olsun Kadı Efendi. sayenizde ailece rahata kavuştuk» deyip memnunlukla aynlmış... Ama bu durum ne kadar sürmöş. onu bilen yok. 24+12=? Allah selamet ver&in, koltuğundan tckermeker yuvarlanmadan önce Turgut özal çeşitll adlarla amlıyordu: « 24 Ocak kararlarının mimarı..» « Temmuz Bankacıhgının mühendisi.j» « Dünyada yılın en başarılı ekonomi bakam.j> « Ekonominin 1 numarah adamı.j» Holding profesörleri, büyük işadamları, sermayenin hmk deylcileri, Özal'm çevresinde elele tutuşmuşlardı. Kamuoyu yoğun bir borbardımana tutulmuştu: « 1983'te Türk mücizesi gerçekleşecek.j> « Japonya gibi olacağız..» Solcu görünen bir kesim de sermayenin propaganda bombardımam altında şaşalamıştL Acaba 2425 Ocak kararları kendi içinde tutarlı önlemler miydi?.. Sermaye rasyonel bir raya mı oturuyordu?... Sivri akıllılar hemen formülü de bulmug, ortaya atmışlardı: «24+ 12=Başan..» Yani?... 24 Ocak'ın felsefesi 12 Eylül harekâtı ile tamamlanmış, daha iyi uygulanabilir bir mekanizma saglanmıştı. Türkiye düze çıkıyordu. Toplumda blreylerin beyinsel dokusoına işlenen ve yüreklerinc çoreklenen «köşeyi dönme» felsefesi deviete bile maledilmlşti: « Türkiye köşeyi dönüyor..» • Şimdi bu dönem kapanmıştır. Türkiye'nin köşeyi dönemediğl anlaşılmıştır. (Köşeyi dönmek ne demek yahu?) Kastelli olayıyla birlikte 24 Ocak'ın takkesi düşmüştür. Tekstilden başlıyarak endüstri kuruluşlarmm kepenklerl çekilmekte, bankacılık kesiminde çanlar çahnmaktadır. Üretinıslzllk. durgunluk. işsizllk: tırmanan enflasyonla birlikte yoğunlaşmaktadır. Eğer gerçekler böyle olmasaydı. ünü tüm dünyaya yayılan «Türkîye Ekonomisinin 1 Numaraiı Adamı» koltuğunda otururdu. 24 Ocak tartışma&ı bitmlştir. • 30 temmuz 1982 günlü Tercuman gazetesinin birinci sayfasında Ali Doğan Ünlü (12 Eylül öncesi iktidannın Ziraat Bankası Genel Müdürti) şunları yazmaktadır: « Ekononıimizin yeni mimarı Maiiye Bakanıınız Sayın Kafaoğlu'nun dfinkfi basın toplantısında dile getirdiği görii!» ve düşüncplprle gerçekci çözüm yollarını takdirle karşılamak ıçerekir.» Gıtti eskl mımai'.. Geldi yeni mimar Ben Saym Kafaoğlu'nun İleri sürdügü bnlemleri tartışmıyorum. ancak şurası gerçektir ki Kafaoğlu da Özal gibi düşünseydi, şimdi Maiiye Bakanı olamazdı: özal başarılı olsaydı. askeri bir yönetim sürecinde çekilmesine gerek kalmazdı. Sonuç: , Demek ki inatia ileri sürüldügü gibi özal'ın polltikası «alternatifsiz» degilmlş. Sayın Kafaoğlu diyor Ki: « 24 Ocak kararlarının ö?.ü değişmfyecek, 12 Eylül'ün felsefesiyle bağdaşmayan tedbirler ayıktanacak..» Ne demektir bu? Meğer «24 Ocak+ 12 Eyliil» formülll de geçersizmiş; 12 Eylül'ün 24 Ocak'tan aynlan bir felsefesi varmış: şimdi bu felsefeye ters düsen önlemler ayıklanacakmış... • Insan yaşad)kça neler görtiyor? Neler Izliyor? Ben olacakların, olanların pabucunu dama attıracağma inanıyorum. Bir Halkm Görüsü Almmalıydı Taylan ATALAY Yük. Orman Mühendisl basan... GÜNEŞ Çetin Altan, 31 Temmuz gunlü GÜneş'teki yazısında, Anayasa tasansına değinjyor ve «tlk metinie a|ır eleştiri dalgalarını geçiştirdîkten sonra ufak tefek değisikliklerle, buna da şfikür dedirtmek, jıolitika dünyasmda sık rastlanan takilkicrden biridir.» diyor. «Kutsal kitaplar da dahll, kağıt üstüne yazümış ve toplumca uyulması lstenmlş kurallann etkenliğinin, kağıt üstüne yazılmış olmalanndan değil, toplumca benlnısenecek kadar toplnmuu ortak dfizeybıe ve gereksinmelerlne uygun obnasından geldiğini» oelirten Çetın Altan daha sonra şöyie dlyor: «Kutsal kitaplara «su içmek ve ekmelc yemek gunahdır» diye yazılmış olsa, ne imamın, ne papazın, ne hahanıın en dört dörtlüğü bile, böyle bir günantan feendlnl koruyamaz, suyu da içer, ekmeği de yerdl...» «Anayasalar ise kutsal kitaplar glbl binlerce yüa dayanma iddiasını taşjyaa ve bu iddiayı da en azından güniimüze kadar kanıtlamış bulunan yapıtlardan değildir. Bir insanın yasam süreci içinde bile bazen üç bes kez sil baştan edildlklerl olur...» BUNADAŞÜKÜRMÜ? B ir çıbanın özünü etkileyip söndurmedikçe. dıçtan kesip biçip sıkarak, içini boşaltmaya çalışırsak iyileştirmek bir yana yarayı kangren etmeye zorlamış oluruz. Hastaya çıbanı kesip biçerken çektirdiğimiz acılar ise cabası kalır. Kesip biçerek boşaltılan çıban eğer özü yok edilmediyse önce biraz rahatlar. Çok geçmeden öz yarayı yeniden işletip daha beter azdırmaya başlayacaktır. Sağ lıkh bir tedavi için bir çıbanın özunü söndürmek gerekir. Bu, toplumsal sorunlarda da böyledir. Top lumda çıban halini almış sorunlann çözümünde, çıbanlann özlerini etkileyip söndürebilecelt nitelikte çözümler üretilebilmesi zorunludur. Tersi durum da sorunlan çözmeye çalıştıkça azdırmaktan kurtuluş olmaz. Toplumda çıkanların özleri. toplum işlerliğinin aynntılanna yuvalanmıştır, halkm derinliklerinde, basit yaşantısmdadır. Basit basit yerlerdedir ama gerçeklerin içindedir. Öyleyse çözümleri de basit etkilemelerle sağlamaya çahşmak gerekir. Bilim adamlanmız durmadan yabancı düşünürlerin kitaplannı kanştırmaktan vazgeçip gözlerini kendi toplumumuzun basit gerçeklerine çevtrmeli, basit çözümleri düşünmeye başlamahdırlar. Ve kendi gördüklerine göre, yine kendileri düşünüp çözüm üretmelidirler. Yineleyerek belirtelim: Yabancı düşünürlerin kendi toplumlarının özellik ve gerçeklerine göre düşünüp ürettiklerinin pek çogu bizim toplumumuzun ozellik ve gerçeklerine uymayacaktır. Bu nedenle, kendi basit gerçeklerimizin içine gırip yaşamak gerekir. tşte o zaman geriye bir tek şcy kalacaktır: Kendine güvenmek... Güvenerek özgürce düşünunce kendisinin de yeni değerler yaratıp üretebileceğine inanmak. Bunu bilim adamlan yapmaya yanaşmayıp bilimin sadece okuduklan kitap lardan ibaret olduğunda ısrar edecekse yaaa ve çozüm hazırlama işini halka açmak zorunluğu doğacaktır. Halkın içinden neyin çıkıp neyin çıkamayacagınz peşin yargıyla kimse biJemez. Bu da yapümazsa çıban özleri çok uzun yıllar söndürülemez. 27 Mayıs'lann, 12 Mart'lann, 12 Eylül'lerin ar dı arkası kesilmez. Bunlar niçin ardı ardma geldi? Son zamaniarda çözümlerin, özellikle 27 Mayıs Anayasası'nın bilim adamlanmızca ne içten bir çalışmayla hazırlandığım bepimiz biliyoruz. Şimdiki Anayasamızın hazırlanışmda da benzeri bir yol izlendi, diyebiliriz. Oysa halkın düşünce ve önerilerine yer verilmesi çok önemliair. Anayasa halk için hazırlanmaktadır Halkımız tüm geleceğini bu anayasa ile koyunkoyuna yaşayacaktır. Böyle olunca halkımıza referandum adı altında kırmızı mı, beyaz mı, diye sormaktan fazla bir hak tanınmazsa en azından haksızhk edilmiş olur. Anayasa son şeklini almadan önce bir alt komisyon kurulmah. Bu alt komisyon halkm önerilertne açılıp onlan ciddiyetle inceleyip süzdükten sonra Danışma Meclisi'ne sunmahdır. Bunlar, çok ilginç ve sağhkh değişikJikler getirecektir. Bunu Danışma Meclisi yapmazsa basın yapmalıdır. Cumhuriyet'in bu yolu açması sevindiricidir. sürüyor ve şöyle diyor: «Kafaoghı fclasik maliyecllerden de aynlan renbli bir kjşldır. (...) Maliyecilerin kapalı kutu olduklan aöylenebllir ama, mesleğin yabancısı delıi.aıviJiarı üevieiin en üst görevlerine hop diye sıçratmayı hiç sevmedikleri de bilinir.» «Ismini sık sık anraayı Istemiyoruz. Kişiliğini öne çıkarmak yerine kadro çalışması yürütmesl daha lyl olacaktır. Ama kendisi de ekonomlnin eskl «çar»ı gibi, «tek kişilik gosteri»ye heves ederse zararlı çıkacaktır. O tak dlrde her aksaklık, her bozukluk Kafaoğlu'nun fotoğrafı ya da karikaturü ile birlikte ortaya konulacaktırj» memleketl yönetebilir, hak ve hürriyet leri büyük ölçüde sınırlayabilir. Hele Cumhurbaşkanı ile anlaçroa sağlandığı taktirde hak ve hürriyetler üzerindeki tehdit büvüyecektir.» HÜRRİYET TERCUMAN Nazlı Ilıcak, 28 temmuz gilnü Ter cuman'dalu yazısında anayasanın 134. maddesınde yer alan «uyulması gereken tavslye. cumlesine değiniyor ve «Milli Güvenlik Ktırulu uyulması gereken tavslye karan alabllecektir. Bu madde ile Milli Güvenlik Kurulu'na hükümetin üzerinde yer verilmis, Sllahlı Kuvvetlerin politikaya müdahale si kolaylaştırılmıştır» diyor. Mevcut durumun, anarşi ve sıkıyönetiml çoğu kere bir askeri müdahalenin takip ettiğl gerçetini ortadan kaldırmayacağıniY da belirten Ilıcak daha sonra şöyle diyor: «Venl Anayasa taslağı, Milü Güvenlik Kurulunun tavsiyelerüıin Bakanlar Kurulunu bağladığını kabul etmekle, hükümetin ellnden takdlr hakkını almıştır. Tavsiye kararıan, srd niyetle, sırf müdahale vasatı naarlamak kastıyla kullamlırsa, hükumet ne yapacaktır? Zaten asken müdahale olraadan da, MlUi Güvenlik Kurulu, anayasamn 134. maddeslne dayanarak kannn hükmündeki kararnamelerlt MÜDAHALE HAKKI... MİLIİYET Teoman Erel, 30 temmuz günlü Mllliyet'teki yazısında, Kafaoğlu'nun açıklamalanna değiniyor ve getirilen yaklasımın 24 ocak kararlanndan son ra çok moda olan UnlU kelımeyl hatır latarak, bu açıklamanın bir alternatif olduğunu bellrtiyor. Şimdi, «Eyvah mallyeciler döndü batıyoruz» diye telaşlananlar ya da ka muoyunu telaşlandıranların olabüeceğini de ifade eden Erel, bu yaklaşmıın gerçeği pek de aksettirmediğini ileri TEK KİŞİLİK GÖSTERİ... Oktay Ekşi, 26 Temmuz günlü Hürrıyet'teki yazısında, bu kez de Anayasa'mn olumlu yanlannı belirtiyor. «Dürttstçe konuşmak gerekirse, bu tasannın daha öncekilerde buhııunayan bazı olumlu veya ileri sayılacak hUkOmlere de sahip bulundufunu belirtmek isterdik» diyor. «Bol sayıda saygısız insanlar ttrettiğimizl» de ileri süren EKşi «Bu yüzden sokaklarunız lkide bir gennni te. mizleyip oraya buraya tüküren insanlarla doludur. Ve bu .yilzden klmse, öteklnin bütun bir toplutna karşı japtığı fevkalade ölçüsüz saypısızlıklara kar şı tepki eüstermenin kendi (förevlerl arasmda olduğu inancında değildir» dlye ekliyoı. Konuya ıiışkin bazı ömekler de veren Ekşi, yazısım şöyle sonluyon «Aslında yeni tasannın olumlu saydığımız başka hükümleri de vardır. Örneğin, «Kışi özgürlüğünü kısıtlayıcı cezalarm yerine getinlmesi, öncelikle hükümlünün ıslahı ve egıtilmesi amacına yönelik olarak düzenlenlr» diyen hükmü, kötüye kullanılmaması şartıyla, yeni ve iyldlr. Keza, topraksız veya yeterli toprağı bulunmayan tlftçilere toprak dağıtımına dncelikle o yörede kl deviete ait, amaca uygun boş topraklardan başlanacağına, ilişkin hüküm prensfp olarak böyledir. Herkesln dengell ve sağlıklı bir tablj çevrede yayama hakkını tanıyan hüküm, salcatlann, yaşlılann, sanat ve sanatçının korunmasını, sporun ^ellştirilmesini flngören hükümler olumlu adımlardır. Ama Anayasa ne yaocrsınız kı, huıılar bir için sadece biıer ayrmtıdır.» SAYGISIZ İNSANLAR.. (Cumhuriyet SPA 31 • (Hususit Türkiye Güzellik Krrıliçesi Keriman Halis Hac nım bugün hakem h ye tinln büyük çoğunluğunun verdigi reyldr lo Dünya Güzellik Kraüçe si seçilmfştir. Büyük bır memnunlyet uyandıran bu natice derhal telsizler, tele 1 AĞUSTOS 1932 KERÎMAN HALİS HANIM DÜNYA KRALİÇESİ SEÇİLDÎ fonlar ve telgraflarla bü tun dünyaya ilan olunmuştur 28 devletin dünya süzellığıne aday kntliçaierı arasmda Keriman Ha lıs Hanırnın Dunya Kra lıçesı seçilmesi bötün yurtta buyük sevinç uyandırmıştır. Kızımızın bu başarısını h»raretle tebrik ederiz. DGünün HaniL DİL OĞRETIRIZ r'ransızca ve Ingılı/ceyi hıç bilmeyenkvl 40 derste konuştururuz. 1914'ten berı faaliyetteyız. Fakırlerden yarım ucret alınır. Fin.zağa Camii yanında. Mudurü Zıya. dış basın... FRANKFURTER ALLGEMEİNE Pederal Almanya'da yayınlanan «Frankfurter AUgemelae» gazetesi, Kran sızlann harıka silahı Exocet konusundakı iddıalara değınerek, Fransızlann Palkland (Malvinas) savaşında hem Arjantin"e, hem Ingıltere'ye yardım ederek «akıllı silah ihracatı» açısından 11gınç bir orneK verdiğim îleri sürüyor. Yazmın devaım şöyle: «Bir yandan Oansız teknisyenlerin, Falkland bunalınu baslsdıktan sonra bile Exocet fuzeierini Arjantln uçakianna yerleştirme işine vardım ettiği söyleniyor. Uiğer yanda daha da ilginç bir şey açığa çıkıyor: tngiliz savaş gemileri Falkland savaşı için yola çıktıklannda, Fransa açıklanndan gecerken Exocet füzeleri konusunda Fransızlardan ders almışlar. Fransrz denlz knvvetleri, Esocet fuzeierini fırlatan Süper Etendard uçaklanyla tnglliz gemilerlne doğru tatbikat saldınian yaptnışlar. Bu sayede fngilizler Exocet'e karşı savaşmayı ögrenmişler. SüperEtendard'ları radardan fark etme konosanda dersler vertlmlş. Böylece «Exocet» konusmıda İki tarafa da yardım edilmiş oluyor. Silah ihracatı bağlantılanna zarar vermeroe konnsnnds gelecek bon«ümlara lyl bir örnekjt LE MONDE EXOCET TİCARETİ AHLAK VE BOMBALAMA israü'ıa Batı Beyrut'u top ateşine ve bombardımamna tutması 50. gutıünil doldurdu. Gerek dıplomatllt çabalar gerek LUbnan sorunu hakfanda görüsJer de kesilmedi. Fvansız Le Monde gazetesi İsrail'in savaş amacının Lübnan'm güneymı beiirsizlikten kurtardıktan sonra «teröristlerin gene) bölgesinl» parçalayıp, FKÖ'ye artık ayağa kalkamayacak bir darbe vurmalî olduğunu söylüyor Gazetenın başyazısında özetle şövle deniliyor: «Dtişmanlannm sızdığı bir toplnımı, açlıkte, susuzlukla ve bombayla azaltmak İçin kabul edilebilir herşeyl dikkafablıhla reddetlen Begln her zaman öviindüjni ahlâk tltlzllğini diskaüfiye eden yöntem ier kullanıyor.» KULAK . BOĞAZ BURUN HASTAUKLARI MÛTEHASSISI Op. Dr. EKREM GENÇ Yükseı Cad. KaranÛl Sok 12/12 ANKARA Tel: 17 38 55 INTERNATİONAL HERALD TRİBUNE İRANIRAK SAVAŞI Pariste yayınlanan Amerikan gaze tesl «IntenıaUonaı Heraid Trlbtmcdt çıkan bir yonımda Irak'taM Saddam HÜseym rejımının Iran'ın sandıgı kadar zayıf oünadığı öne sürülüyor. Yazı özetle şöyle: «Iran Güney Irak'taki Şiilerln ayaklanacağı varsayımı üzerine hesap yapıyor. Bazı Sünrilerin ve çofu Şıl'nin Baas rejiminden ve Başkan Saddam Hüseyin'detı hoşnut olmamasına rağnaen, lrak'ın Arap Şiilerinin Iran'ıo devrim çaçınsına karşılık vcrmesi, en azından şimdiki tran yönetimi iktidarken, pek o/ası gitrunmüyor. Irak'ıaki Şillerin büyUVçoğunluğu Arap ve Iran* da sürgönae bulunan Humeyni yanlısı din» lıderlerivle kenriilerinl pek flzdeşleştirmiyorlar. Oahası lrak'ın onyıllar boyunca oluşturulan kurumsal yapısı, Iraklıların kendiaine karşı bağlılığını, sanıldığından daha güçlü bir şekilde koru.yabilir. Ayrıca Iraklılar tranlı kom sularından daha laik olabillr l»S8'den bu yana kratleşme, eğitimln yaygınlaşmaw ve toprak reformu ço*nnlnkla kırsal olan giineyf çok deıfiştlrdi. GiinOmüzde Irak nüfusunun vfizde (Ml'ı kentll ve sadece iiçte hiri tanmla ugraşıynr. Kalabalıkça bir Şii o n a sınıh aanayide. üniversitelerde ve yonettrnin tüm (cademelennde çalışıyor. Bunlar ve çocuklan lafk obullarda eğltim Rİİrdüler... Saddam Hüsevin devrflse bile (k tldan mÜRadelesiz bırakmayacaktır. Baas partlül, Iranin tam zaferl halinde Humeyni tipi bir rejimin knrnlacağını biliyor. O zaman ksnb bir içsavas büyük bir ihtlmaı haline gelirjı Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteciiık T.A.Ş. adına NADİR NADİ Onel Yayın Müdürü: hAiıeueseMüdürUYa7i Işleri MüdtirüBasan va Yayan HASAN CEMAL EMİNE UŞAKİ.IGİL OXAY CÖNtNSİN Cumhiiriyat Matb*acı!ık va Ga;steclllk T.A.Ş. Posta Kuiusu: 246 ISIanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehir Tel• 17 58 25 17 58 66 İdare. 18 33 35 ı İZMİR: . Halil Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel 25 47 0 9 1 3 1 2 30 • ADANAAtatürk Caddasi, Türk Hava Kurumu Işhinı Kat 4/3 Tal: 14 55019 /31 1 Ağustos 19Sa GÜNEŞ 5.52 ÖĞLE 13.20 İKİNDİ IV.16 AK$AM 21U8 YATSI 22.10 TAKVİM. İMSAK 3.46
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle