25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 15 TEMMUZ 1982 Gül gibi geçinehlerin yöresi CelalBASLANGIC 2sanki denize gıriyor usul usul. Çocuklar gunbatımının turuncu hüzmesıne olta atıyorlar. Kalekoy'de koya doğru uzanan dırekler uzennde, denize kurulmuş kuçuk bır lokantadayız. Balık için hazırlanmış «Istanbul işi» zeytınyağı ve limon kanşımı sos dıkkatimizi çekiyor. «Benim hanım Rum'dur. Bu işi iyi bilir» diye açıklıyor durumu. lokantayı işleten Selahattin Sönmezışık. Sonra da Gökçeadah oluşunu şöyle anlatıyor: «Ben gümrük memuruy dum. Son görev yerim Gök çeada'ydı. Başka bir ile atanmca istifa ettim. Gökçeada'da kalmaya karar verdim.» Bir yastıkta iki ulus cın mı var, borcun mu var, mutlaka bilecek, Bunları bildi mi, senin en büyük yardımcın.» Bu arada soyleşıye Dına Sonmezışık da katılıyor. Ayaı soruyu yoneltıyoruz. «Çok mutluyum» şeklmde yanıtlıyor. totogıaf çekmek ıstedıgımızı soyluyonu. Guluyorlctr, aacak araiarı bır haylı açık. Lütt'en yanaşm biraz» dıyoruz, Dına Sonmezışık gu luyor: Akşama kadar hep yan yanayıı. Bart îotoğrai' çek tirırken biraz ayrı duralım. Selahattin Sonmezışık, «Ab lında bu ikimizin de ikinci evliliği» dıye başladıgı sozu nu surduruyor: Ben daha önce bır Türkle evliydim ve mutlu değUdim. Şimdi bir Rumla evliyim ve mutluyum. Tamamlayıcısı Dına oluyor. Ben de bir Rumla evliydim ve mutlu değildün. Şimdi bir Türkle evliyim ve mutluyum. OKÇEADA'da dıkkati çeken en onemlı noktalardan bırı de nufusun yarısından fazlasının ya bekâr, ya dul ya da ikinci evhhğinı yapmış kişılerden oluşması Acaba kadın ya da erkek sayısındakı azlıktan mı dıye kuşkulanıyoruz «Hayır» dıyorlar. «Bekârlar hem kadın lardan ve hem de erkeklerden, dullar da öyle.» 1500'lü yıllarda yapılan nufus sayımında Tapu Tahn r Defteri'nde Gökçeada ile ilgilı sayilar şöyle«492 hane (evle), 251 mücerred (bekâr), 128 bive (dul)» Yıne o kayıtlarda, Kaleköy'le ilgili olarak da şunlar yazıh: «27 hane, 22 mücerred. 5 bive (Türk Kültüru Dergisi, şubat 1972, sayı: 112). Sonmez Işıklar'la söyleştiğimiz Kalekoy'de o zamana değgin sayılardan anlaşılacağı gıbı, evli hane sayısıyla, dul ve bekâr hanelenn sayısı bırbırine eşıt Dına «Benimki de babalıktır, yani öz değildir.» diyor. «Evlen melerinin aile içinde bir sorun çıkarıp çıkarmadığmı» K UMSALIN sırtmdaki tepenin uzerıne kurulmuş bır kale ve çevresmde bagı.bah çesıyle bır koy. Genış toprak yolun sonunda karşımıza bır «C» harfı duzgunluğunde kuçuk bır koy çıkıyor. Köyun alt yanına yerleşmiş olan kale harfın altındaki bır nokta güzelliğinde. Bu koy ve kale Piri Reis'tn de dıkkatini çekmiş olacak ki, burayı Kitabı Bahrıye'ye şöyle almış: İkinci kaleye İmroz derler. Bu adanın kalesi, karayel ta rat'ından fieniz üzerinde yüksek bir kaya üstüne yapılmıştır. O kale altında bağlan n önünde bir körfezcik Ada'da nüfusun yarıdan fazlas. ya bekâr, ya dul, ya da evııhgını yapmış kisilerden olusuyor soruyoruz Bırbırlerine bakışıyorlar Anlaşıldığı kadany la bır sure bır «limoni»hk yaşanmı^. «Şimdi Çok iyiyiz» dıyor Selahattin Sonmezışık ve eklıyor: Selahattin ve Dina Sönmezışık, mutluluğu ikinci evliliklerinde buhnuşlar. Selahattin Sönmezışık, «Eşitlik ilkesine mutlaka uyacaksın, harcın mı borcun mu var mutlaka bilecek, bunları bildi mi, senin en büyük yardımcın» diyor eşi lçin. «Dina'nın babalığı Sofokli. ben olmadan artık ava bile gitmiyor. Biraz içse benle uğraşır, kafayı bulunca boy numa sanhr. İkimiz de sırtımıza birer tüfek vurur ava gideriz. Başka arkadaşlarla ava gittigimizde herkes vurduğunu alır. Ancak Dina'nın babalığı ile gittigimizde ne vurulursa tam ortadan ikiye bölünür.» Şu anda farklı iki ulusun insanlarının evlenmesine az da olsa gösterılen tepki tumuyle ortadan kalkmış. «B» bamdan görmediğim iyiligi Sofokli'den gördüm» dedik ten sonra başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor Selahattin Sönmezışık: Bana bir ev gerekliydL Babanı da buraya gelmiştL «Oğlum sen bu evi al» dedl bana. Ev 50 bin liraydı. Benim de 25 bin liram vardı. Babam, «Beıı sana gönderirim 25 bin lira» dedi. Ancak grîcliş o gidiş. Mektuplanm rp\apsız kaldı. Dina'nın babalığı ev alacağımı duytnuş tu. Niye almadığımı sordu. Bpn de durumu aktardım. Hpmen cebinden 25 bin lira çıkardı. «Sana borç olarak vpriyorum. Elin bollaşırsa ödersin • dedi Ben de evi satın aldım. Dına ve Selahattin Sönmezışık'la ınsanın msan ol» masından doean guzellikler den sovlesıyoruz Yapay ayrımlan olmayan ınsanlaıın bırhktehgınden ve dostlugundan yana kovu sohbete, 1415 v aşlannda bir genç ginyor Selahattm Sön mezışık'a yonelerek, «Baba» dıyor. «Denize girebilir miyim?» «Gir evladım» divor Selahattin Sönmezışık, sonra bıze yonelıyor: Benim büyük oğlum, Dina'nm ilk evlUiğinden olma... SÖNMEZIŞIK BİR İZLENİMİNİ ŞÖYLE ANLATIYOR: «DİNA'NIN BABAL1ĞISOFOKLİ, BEN OLMADAN ARTIK AVA BİLE GİTMİYOR. BiRAZ İÇŞE BENLE UĞRAŞIR, IKİMİZ DE SIRTIMIZA BİRER TÜFEK VURUR AVA GİDERİZ. BASKA ARKADAŞLARLA AVA GİTTİĞİMİZDE HERKES VURDUĞUNU ALIR. ' BERABER GİTTİĞİMİZDE NE BULURSAK PAYLAŞIRIZ. vardır. Kaleye giden bekçileri o körfeze çıkarırlar. Açık yerdir. Büyuk gemi yatmaz.» Piri Reis'in Kaleköyle ilgili yazdıklannı okuyunca însan ister istemez şunu düşunüyor: «Piri Rels, bu koyda günbatımını hiç seyretmemiş. seyretse mutlaka kitabına alırdı.» Koyun tam ortasında, sarıdan ala, aldan mora uzanan bır renk cümbüşüyle guneş G YARIN: FOTÎ İLE MEHMET: BÎZ KARDEŞTEN DE ÎLERÎYİZ. NEGUZFIDÎR • bamın yaptıgı M bu ışler, bende bır takım anılar ve çagrışımlar bırakmlştı. Kınıını sonradan gülerek, kıminı şaşkınhkla, kımını ıçımde sızı duyarak, kımını de düşüncelere dalarak anımsadı ğım. hep anımsadığım.. Dam aktarmak deyınce hep o geceyarısı canlanmıştı belleğimde. Annemln, bir elinde süpüı r ge bır elinde şemsiyeyle ordan öraya koşuşması. , bunları bırbırine kanş*tırarak süpürgeyi başının üstüne kaldırıp şemsiyeyle suları ıtmesi her zaman güldürmüştü benı. Soba delığme yuva yapan serçe ailesiyle yı kık duvardan sokaga ka çan Fmdık Ise içimi acıyla doldurmuştu. Daha once de dediğim gibi. soba kurmak babamı bekleyen işler arasmdaydı. Kış başında bır gün. soba kurmaya sıra gelınce, bahceye' açılan deliğın ıçıne bır serçe ailesınin yerleşmiş olduğunu gördük. Çerden çopten yapıhnış ml nıcık yuvada daha tüylen memiş bir sürü yavru cı vıldaşıyordu. Babam ne yapacağına önce karar veremedı. Yuva bozulmasın dıye soba kurmak tan vazgeçemezdi. Ama yavrularm başına bir iş gelmesını de istemiyordu. Düşündük taşındık. Sonunda yuvayı bozma dan başka bir yere aktarmayı uygun bulduk.. Bahçedeki kömürlüğün çatısı altında bir aralık vardı. oraya yerleştirebı lırdık orneğin Babam yavrularla blrlikte usııV ca avucuna aldı yuvayı, sarsmadan gotürüp koydu o aralığa. Ana serçe bu arada çığlıklar atarak donüp durdu babamm başının çevresinde. «Dur kı/ıııı. dur kı/ım. merak lanma. Bir şey olmayacak yavrularına» dıyordu babam, serçeyi yatıştırmak ıçın. Sevınçllydık bu İşin 1çınden başarıyla çıktığımızdan dolayı. Hem sobamızı, kurmuş. hem de serçe allesmi yuvasmdan stmemiştik. Ne yazık ki sevincimiz fazla uzun sürmedi. Ne ana. ne de baba serçe bir daha ayak basmadı yuvaya. Kanat ları çıkmadığından yavrular uçup karınlarını doyuracak bir şey bula mıyorlardı. Birkaç kez solucan bulup ağızlarına vermeye çalışmıştık, ama yutmalarını sağlayamamıştık. Böyle böy le her gün biraz daha azaldı onlan yaşatma umudumuz. Her gün birinin daha açlıktan ölü şünü izledik, çareslz bir acıyla. Serce ailesi, fındık, sigara icen cekirge, ballanan kayısılar sıradaki bir başka işe el atıyordu. Sonunda korkulan ba şa geldi. Fındık, duvarm yıkık yerinden yine dışa rı cıktı ve sahipslz kopekleri toplayan beledi ye görevlileri onu uzun saplı bır kıskaçla boynun dan yakalayıp araclarına attılar. götürdüler. Annemin «Götürüyorlar» bağırtısıyla kapıya koş ması. babamm «Bırakın, o sahipslz değil bizira köpeğimiz» diye dlrenme si, benim yüksek sesle aflatnaya başlamam. ne yazık ki bir yarar sağla madı. O günü her anımsadıfrtndT. annem. «Söyleye söyleye dilimde ttiy bltti, duvar 7amanında örülseydi hayvancağızm başına bu is gelmeyecek ti.» dedi durdu. Babam her yıl işlere önce duvan örmekle başladı. Bense ona yardım eder, taşları uzatırken, bir yandan acı duydum. bır yandan da «Bplki en iv| si hiç yıkılmayan bir du varımız olmasıydı..» diye kendimi avutmaya çalış tım. ABAM çalışırken genellikle konuş mazdı. Birinden ıstediği bir şey olursa ya bakışlarıyla an latmayı yeğler ya da btr iki sözcükle yetinirdi. He le bir ttirkü mırıldandığı, yanındakl biriyle şakalaş tığı hiç görülmemlşti. Fırtmadan'sonraki bir laş sabahmı o yüzden hep ammsarrm. Gece bir ara dolu yağmış, pen cerelerden iceri sular sız mıştı. Sabahleyin kalktı ğımızda, çoğunun tahtası şişmiş, acılması güçleşmiştl. Perva?ları eiden gecirmek gerekiyordu.. Babam hemen kolları sı vadı, işe koyuldu. mestoe, hem de babamm gozlerindeki şakacı ışıltıya. igarayı dumanlar salarak keyifle tüttürüp iyice kendine gel dikten sonra çeklrgeyi yine pencerenin dışma bıraktık. Sıçradı gitti.. Ama o kış sabahmı unu tulmaz kılan şaşkmlık, orda öylece kaldı. Bir kış sabahımn belleğimde yer etmesini nasıl bu şaşkmlığa borçray sam, önemli bir gerçeğl ' kavramamı da bahçemiz ' dekl kayısı ağacma borç luyum. Babamm yaptıgı işler arasında ötekilere en benzemeyeni budama işiydi. Elmde testere. bir daldan ötekıne sıçrardı. üstüne ahşmadı|ımız bır çevlklık gelirdi nedense. Benimse en isteksiz olduğum iş buydu. Aslında çok severdim kayısıları. Hele olgunla şıp düşenler yumuşacık I olurlardı, ılmık ve kokulu. Ne yazık ki olgunlaşrnalanna tırsat bırakmaz lardı, daha çağlayken yo larlardı. Ne kadar gözcülük etsek başa çıkamazdık. Dışarı sarkanla rın hakkından geldikten sonra, duvann üstünden iç dallara da uzanırlardı. Yalnız çocuklar değil, ko ca koca adamlar blle.. Ağacın altında • budanan dalları toplarken yü zümün asılması, keyfimin kaçması babamın dikkatlnl çekmiş olacak. Bir keresinde testereyl durdurup nedeninl sor du. Alnını dolduran ter damlalanna güneş vurmuştu. Neden buduyordu ağacı?.. Güçlensin de daha * çok yetniş versm diye.. Oysa bırakmayacaklardı kı. yine yolacaklardı! Öy leyse , nıye yoruluyordu, nıye terliyordu bu kadar?.. tşte yüzümün asılmasına, keyfimin kaç masına neden buydu. enl dinledi. Son ; ra testereyı yeni den işlettı. «ünutma ki» dedi, «Payiasmak bir şeyin ta dını da arttınr. güzelliğini de..» O yaz çaglalarm sararmaya başlamasını sa busızlıkla bekledım. Ba" bamm sozleri kulağımdan gitmiyordu. Bütün komşu çocuklarını çağırdım. Annem bahçeye kocaman bir hasır ser mişti Onun üstünde bır yandan oyunlar oynuyor, bir yandan olgunlaşıp du şen kaysılan yıyorduk. Öyle tatlıydı ki o yaz kaysüar, balları parmak lanmızdan süzülüyordu yerken.. Aynı zamanda öyie saydam ve güzeldiler ki. göğe doğru kaldınnca arkalarında güneş görünüyordu. Babamm ne demek ta " tediğini anlamıştım. • İKİSİNİN DE İKİNCİ EVÜLİĞI ELAHATTIN Sön JL zm suresınce ba •4 mezışık'ın eşının Rum olmasına değıniyoruz. Farklı ulustan bıriyle evliliğin nasıl oldugunu soruyoruz. «Biraz farklı dıye yanıtlıyor Sonmezışık ve sürdurüyor «Farkı da şu: Eşitlik ilkesine mutlaka uyacaksın. Har S S POÜTİKA W Mehmed" KEMAL Amerika'nın Disleri birbirlerine düşurerek iç savaş çıkartmıştır. Şurasını iyi gözlıyehm, ABD, bütun atılımlannı, komünizmden dunyayı koruma ve komunızm duşmanlığı ılkesı ustune tezgâhlamıştır. Destak oldugu ulkeler komünizmden kurtulr.caklar. kHİkınmaya ve bayındırhga Kavuşarak poneneceklerdir. Hemen, otuz yedı yıl «enye bakarak biraz duralayahm; Amerıka'nuı yardım ve dostluk olını uzatmış oldugu hangı ülke kalkınımş, baymdır olmuş, sanayıleşmış, huzura kavuşmuştur? Amerika durdukça DU ülkelerde hep kavga, hep çekış, hep bölünme ve ekonomık olarak gerilema vardır Yaygın halk kitleleri yoksulluktan hiç bir zaman kurtulamamışlardır Güney Amerika, Uzak Doğu, Yakın Doğu ülkelenne goz atm yeter'.. 'Başka ulltelerın ıç ışlerıne karışmoyız» sloganı ile ortalığa duşen ABD bırakın başka ulkelerın iç işlenns kanşmamayı. avağını bastığı her ülkenın işlerini kanştırmıştır. Kanştırarak sömürme de ışine gelmıştir. Şöyle söyliyen Amerikancüar öa vardır. 'Amerika yöneticileri iyi niyetle yardım etttler ama, sonradan ipin ucu Wall Street'in eline geçti, niyet bozuldu.» Bu ne bıçım nıyettır kı çeyrek vuz yıldır bır turlu düzenlenmez! Amerikan oyunlarının en yenisi Israıl sılahlan ile Filistınliler üstünde, Lubnan'da oynanıyor. Butun Dünya ca super devletier de dahil, ırili ufakh ellenmiz baglı bır soykırımı seyrediyoruz. Dunya, kendine turlu adlarla yardım eden bir Amerika ile değil. yardım adı altında turlu yollarla somuren Amerikan emperyalizmini tanımıştı. Bunu yıllarca once tanımıştır. Şımdı FKÖ us.tune tezgâhlanan oyunla ınsanlan ölduren, soykınmmı kovbovculuk sanan bır Amenka'yı daha tanımaktadır Kolomb'un keşfinden bu yana ilk stajlannı zencileri köle gibi kullanarak, Kızıldenlıleri yerinden yurdunden edıp, oldurerek tamamlayan Amenka, şimdi yeni örnekler vermektedar; ve işin kcrkunç yanı insanlık buna gık diyememektedir. İnsanlık dışı bir dram oynanırken devletier mesa], bildiri, uyarı gibi şeylerle dalga geçmektedirler. Alman, İtalyan, Japon faşızmuun îkınci Dunya Savaşında yenilmesinde Amerika'nın payı büyüktü. Amerika, bütun dünyada faşizme karşı savaşan güçler yanında buyuk sevgi, saygı. prestıj kazanmıştı. Dunya bu yengının kıvanc» ile sevımlı bır Amerika'yla tanı^ıyordu Savaşm bıtımı olan 1945'den sonra, Amenka'nın Avrupa ülkelenne «Ödünç ve Kıralama Yasası», Truman Doktrını. Marshall Planı, Amerikan Yardımı destek oldugu gorulmuştur. Bizım yaşımızda olanlar bunları çok iyi bilırler. Uikermz de savaşa gırmediği halde bu yardıraian ve desteği gorenlerden biridir. Hele Misurt zırhlısının Istanbul'a gelişi, Truman'm İnönü'ye bir hindi armağan edlşı bayram sevinci ile karşılanmıştjr. Amenka'ya o yıllarda dil uzatmak yurtseverlık sayılmazdı. Dil uzatmava kalkışanlann ıse odedikleri bırkaç vıl tıapislık olurdu. Amerıka'nuı istemi ile zorla demokrasiye geçtığımızı savunanlar çoktu. Demokrasiye geçmezsek Amerika'nın yardımlarmdan ve desteğınden yoksun Kahrdık. İnonü'nun iki partili demokrasiye geçişıni Amerika'nın zoruyla kabullendigıni ı'erı surenler hakh sayıhrlardı. İktıdan da sermaveciye, muhalefetl de sermdvemve dayanan iki parUU demokıaAi denetnesı Amenka'nın mt, bızım nıi ıcadunı^dır? Kore'ye parlamento izni olmadan asker çonderdık NATO'va gınne ıkTıdarların başansı sayıldı Dünya, kendıne yardım eden bir Amerika'yı tanırken. turlu yollarla kendini sömuren emperyalıst Amerika'yı görme/likten geldi. Kore, Vıetnam, Laos, Endonezya'nm ne kadar belah ışler olduğunun tarkına geç varıldı Bugun belirgın ve seçkindır ABD yardım adıyla nereye giıinışse orada kdrga^alar çıkmi!;, ıhtılaJler çıkmıştır. Hele turlu askersel darbeler birer Atnerıkan tuzagıdır Bir gerçek daha vardır. Amenkan vardımmın gırdıği yerlerd6n hıç bır zaman yoksulluk veyoksunluk çıkmamıştır. Yardımının girdiğî ulkelert kendinden yana olan, kendînden vana o^ayan dıve ıkive bolmuş, kendinden yana olanlara mıllıyetçı, olmavanlara komunıst kolavl\kla basm s dilfdierir.de lıklarını da duymuştuk. Bır tuvlü ısınamamıştık sanki. Dışardakı soğuktan değil. kulaklarımıza gelen bu çığuklardan do layı ürperip durmuştuk sık sık. Kış sonunda. bo ruları çıkarıp sobayı kal dırınca, bahçeye açılan deliğl bezlerle kâğıtlarla bir güzel tıkamıştı babam. Sonrakı yıllarda da hiç açık bırakmamıştv. Ellnden her iş geliyor du babamın, ama her işi aynı oranda sevmlyor du. Örneğin duvar örme yi.. Ne zaman bahçe du varının göçen bir yerinl yenlden örmek gerekse savsaklıyordu. Yılhk izninde blriken işleri sıraya koyarken bahçe duvarını en sona bırakıyordu. Annemse tersine, önce o işin bitirilmeslnden yanaydı. Duvar yıkık oldugu zaman güven likte duymuyordu çünkü kendini. Bir köpek yavrusu al mamızı, besleyip büyütmemizi istedlgimde. sa nırım bu yüzden güçlük çıkartmadı Karnı tombul. tüylerl kahverengl. burnu kapkara, btr yavru bulduk Adını Fındık koydum. Önceleri se petten bır yuva yapıp evin * içinde barındırdık. Sepete sığmayacak kadar büyüyünce kömürlükte bir köşe ayırdık. orava yerleşti. / tlk günler bajtlmı zor olmuştu önüne konanlari yemek istemlyor. iki de bir su kabını deviriyor. ortalıgı kirletip du ruyordu. Geceleri Ise m cecik bir sesle aehyordu. Sonra yeni yaşantısına alıştı Oyunlar vapmaya, öteberiyl saklayıp bi zimle şakalaşmaya başla dı. Hatta annem çömeldiği vakit, önlügünün dü ğümünü arkadan çözüyor, ayağa kalkmca önlüğün düşmesi ve annemin «Aaa yine çözmüş!» diye bağırması en az be T.C MENKUL AÇIK ARTIRMA tLANl HENDEK ICRA DAIRESI Dosya No: 1981/147 Ta. Bır borçtan dolayı hacizlı ve aşagıda cins, miktar ve kıymetleri yazıh mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci artırma 26.7.982 günü saat 14.0014.20 arası Dereköyu Saadettin Aylanç evinde yapılacak v e o gün kıymetlerinin yüzde 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 27.7 982 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak en çok fıyat verene satılacağı ve satış şartnamesinin ıcra dosya sından görülebıleceğı, masrafı verildiği takdırde şartnamenin bir örneğinin isteyene göndenlebilecegi fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda yazıh dosya numarasıyle icra memurluguna başvunnalan ilan olunur. 2.7.1982 Muhammen kıymetl Adedl Cinst Mahlyetl ve önemll niteHklerl 200 000 TL. 200 Kg. Kilosu yüz liradan iki ton fındık. O toş, yanan odun lann çıtırtıları arasında, serçe yavrulannın çıg nim kadar onu da neşelendirıyordu. Bu arada, istenen şeylerın adlarmı ve onları ağzıyla taşıma yı öğrenmişti. Kömürlüğe yerleştikten sonra, bu özelliklere başkaları da eklendi. Ta vuklarımızı rahatsız eden kedilerl ve çaylakla rı kovalamafe, bahçeye gölge düşüren her türlü karaltıyı havlayarak kor kurmak gibi. Babamın evde olmadığı geceler, bahçeden gelecek kıpırtı lara daha az kulak veriyorduk artık. AMANLA lrileşti Fındık. Ayakları güçlendi. sesl de kalmlaştı. Okuldan dönmeml dört gozle bekhyordu.. Birlikte dışarı çıkıyor. so kaklarda dolaşıyorduk. Yan yana yürürken mut luydum. Bır arkadaşla ne konuşursam onunla da konuşabiliyordum çün kü. Derken beni bekleme meye. daha once dışarı çıkmanın yollannı aramaya başladı. Bir keresinde toprağı eşıp bahçe kapısının altından dışanya çıkmaya çalışırken yakaladı annem. Bir ke resinde de okul dönüşü benı sokağımızın kbşesınde karşıladı. Çok şaşırmıştun. dışarı nasıl çıktığını ancak bahçe duvarını gorünce anladım. Duvarın koşesl lyiden ıyıye yıkılmıştı. Fındık o gunden son ra sık sık kaçtığı tçin. yıkık duvarı ormek. o yıl babamı bekleyen ışle rin başında yer aldı. Ne var ki babam bir türlü yanaşmıyordu bu tşe. Her sabah kahvaltıda, «BıiRiin başlayacaksın de gil mi?..» diye soruyordu annem. Sonra da hep aynı sözlerl yıneliyordu: «Korkuyorum, başına bir İş gelecek hayvanm!..» Babamsa hep aynı karşı hğı veriyordu: «Kaygılan ma, bir şey oimaz!..» Ve B Z Bir pencereyl epey zor layıp actıktan sonra ba na seslendi. Pervazı gös terip «Bak, bak!..» dedi. Yüzünde. o zamana kadar görmediğim bir aydmlanma olmuştu. Gösterdiği yere baktım Bır cekirge vardı pervafm kıyısında. Bildiklerimden cok çok iri, ama duyarga lan devinims\z. Karm inip çıkmasa ölü denecek kadar uyuşuk. Babam avucuma koydu cekirgeyi. «Bak simdi ne yapacağız!..» dedi. Saskmlıkla i7İiyordum.. Tabakasını aldı Bir sigara kâğıdı cıkanp orta sma bira? tütün yerleştir dl. incecik bir sigara sar du O sırada avucumdaki çekirge ısınmıs, duyarga lannı oynatmaya başla mıştı. «Bilivor ınusun, bnnlar öyle tçüzel sigara içer ki..» dedi babam Sar dığı incecik sigaravı yak tı, çektrgenin ağzına iliştirdi. Şaşırmış kalmıştım. hem cekirgenin ön ayaklarıyla tutup gerçekten sigarayı tüttür B FAEIN : ÖNÜMÜZDE BtR KONUKLUĞÜM BAMBAŞKA ÜLKESt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle