19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 6 MAYIS 1982 Türkiyede Hukuk... Murat BELGE Cevdet Pasa, Batı'dan cevrilme Medeni Kanuna yanaşmıyordu denilen de zaten bu evrensel akla varmaktan başka bir şey değildi. FRANSA'DAN ÖĞRENİLDİĞt tçtN Çoğu Osmanlı aydını Batılılığı Fransa'dan öğrendiği, Aydınlanmanm bu radikal biçimi de en çok Pran sa'da yaygın oldugu için, yeni yetişen pek çok Osmanlı aydını, en parlak örnekleri Batı'da görünen bu evrensel akla ulaşmayı, tasavvur edilebilecek en ileri hedef gîbi görmüşlerdir. Iş te Mecelle'den önce Fransızca'dan çevirdiklerl Ceza veya Ticaret Kanununu kabul eden Osmanlı aydınlan bu ikinci kategoriye giriyordu. Aklın yolu bir olduguna, bu akıl asıl semeresini Batı'da verdigine gö re, Batı'daki aklın ürünlerini aktanr, böylece buradaki hayatm da akılcı ilerlemesini sağlardık. HER KONÜDA UZLAŞMAK Osmanlı devletl ayakta kaldıkça, bu türlü düşünen aydınlar yetişti, ama, bunlar hiçbir zaman tarihin akışını köklü bir biçimde değiştirme fırsatı bulamadılar. Bu radikalizm ancak, Cumhuriyet'ten sonra pratiği etkileme imkâmna kavuşacaktır. Osmanlılık, her konuda uzlaşarak yaşamaya devam etti. Özet olarak denilebilir ki, Osmanlı dev let yapısı ondokuzuncu yüz yılda bile radikal bir biçimde değışmemek için dlrenmekle birlikte, değişmekten kaçınamadı ve hukuk değişimin gerçekleştiği alan olmasa da. perçinlendiği, onaylandığı, resmiyet kazandığı alan oldu. özellikle politik sorunlar, polltik olmaktan çok hukuki terimlerle tartışıldı. Ekonomi, tamamen hukuki terminolojinin örtüsü altında kaldı. CUMHURİYET'TE HUKUKUN İŞLEVt Cumhuriyet dönemine geldiğimizde, hukukun işlevi. Osmanlı devletinin ter sine, «ilerici» bir nitelik ka zanır. Ancak burada, «ilerici» nitelemesini dikkatli ta nımlamak gerekir. Bu deyimle, «Toplumu daha ileri olduğuna inamlan bir başka toplumsal düzen dogrul tusunda değiştirme» tavrını kastediyorum. Bu tavır, az önce değindiğim Aydınlanma Çağınm «evrensel insan aklı» inancına dayanıyordu. Medenl Kanunu onaylanmak üzere Meclise sunan Adalet Bakam Mahmut Esat bu inancı şöyle dile getl rlr: «Umıtmamak lâzımdır ki Tttrk milletinin karan muasır medeniyeti bila kaydU şart tekmil prensip lpri ile kabul etmektir. Bunun en bariz ve canh delili inkılabımızm kendisidir. Muasır medeniyetin Türk ramiasiyle kabili telif olmayan tarafları görülüyorsa bu, Tiırk milletinin kabiliyet ve istidadındaki nok sanmdan değil, onu fuzuli bir surette ihata eden kurunu vnsta! teşkilât ve diYani. Türk milleti de Isviçre'nin Medeni Kanununda içerilen «evrensel İnsan akb» mertebesine erişebilecektir; bunun tek engeli, ortaçagdan kalma, dini ku rumlardır. Bu engeller layikleşmeyle ve modern bır «kanunu medeni» ile ortadan ka4dırılınca. TürkiyeH msanlar da tsvlçre'dekiler gibi yaşayabilecektir. BÜYÜK BtR YENtLtK însanların dört kadınla hayatı düzenleyen Medeni Kanun, toplumda varolan ilişkileri değil, kurulması istenen ilişkileri içermektedirler. «İleric!» karakterleri bundan kaynaklanmak tadır. DÜNYA KOŞULLARINA BENFZETMEK Yirminci yüzyılda dünya da aşağı yukan bütün ülke ler. bu arada Türkiye'den çok daha geri yapılara sahip olan yeni bağımsızlaşmış devletler. ülkelerini Batının evrenselleştirdlğl standartlara uydurmak gereğini duymuşlardı. Bunu yapmak için hukuki yapılarını dünya koşuliarma benzetmeleri gerekiyordu. Ancak. sözgelişi çeşitli Af rika ülkelerinin hukuk sistemlerine baktığımızda, ge nellikle heterojen bir yapı ile karşılaşıyoruz. özellikle Ingiliz egemenliğinden çıkan yeni ülkelerde geleneksel kabile ilişkfleri modern hukuka da yansıyor (Fransı? yönetiml Aydınlanma ra dikalizmine daha çok orinj tanidıgı için gelenekselllfee onem vermemiş) Modern devletin bir önemlî sorunu, çeşitli kabileler ara«ında çıkabilen uyuşmazlık ları çözmeye yatkm hukük ilkeleri bulmak. Bu alanda da. geleneksel teamülleri büyük ölçüde sürdüruyorlar Aynca. ülkenin bütününfJ modern bir devlete dbnılş türmek için. bu sefer geleneğe değil az çok evrensplleşmiş hukuka yaslanan bır yapı kuruyorlar Bu heterojenlik belirli sorunlar çıkarabiliyor elbette; fakat heterojenliğin nedeni. varolan toplumsal Uışkilerin tamnması. devletin bu ilişkilere saygı göstermesi. Eski Osmanlı sistemi tıe benzer bır biçimde, o?plhkle topluluk havatının ken dı gelprjpk<:el slışkanhklan içindp dP^aro etmesine ımkân tanııııvor GERÇEKTE .VEYt VANSITIYOR? Türkij'e'de yirmiler ve otuzlar arasında yazılan, çev rilen. yürtirlüfie konulan vasalara baktıgımızda İSP. yırmîlerin ve otuzların Tür kiye'sini burada pek göremiyoruz. Çünkü bu yasalar olan bir Türkiye'den çok. > Cumhuriyet dönemine geldiğimizde, hukukun işlevi Osmanlı Devletinin tersine, 'ilerici, bir nitelik kazanır 3Ondokuzuneu yüzyılda Os manlı Devleti'nde hukuk, toplumsal sellşmenin gerismde gıttı. Zorunlu kahndıfcça. yeni «kanunname»ler çıkanlarak çağdaş rtünyanın gereklerine uyraaya calışıldı. Fransa'dan çeviri yoluyla alınan Tıcaret ve Ceza Kanunları bu tuturnıın bır yanma or nektır. Karşı ornek ise, Cevdet Paşa'nın elinden çıkan Mecelle, yani o gunün medenl kanunudur. Bunun farknlığınm nedeni, Cevdet Paşa'nm çevlri yoluyla kanun yapmayı reddetmesi ve Islam geleneğinin modern yorumunu yapmaya glrişmesidir. Bu Ikl tutum, Osmanlı devletlnin son dönemlnde lyiden lylye neklenne £ore dü/enlemelerini hoş,gormü&. hattâ teşvık etrmşti Bovlrce, Osmanlılarm «miHet sistemi» (burada «millet». daha çok «remaat» anlamına gelir) ortaya çıkmış oldu Dışadonük olarak Osmanli devletine ba*lı. onun buyruklannı yerine getiren topluluklnr feendı ıçpdonuk havatlarında, kendi dinlerinın. eelenpk ve sorprıekleri nın dogrııltusunria vaşayaCEVDET PAŞA VE BtR ANLAYIŞ Osmanlı devletlnde bilînç 1 blr teoriden çok pragma1 tik bir zorunluğun sonucu olarak ortaya çıkan bu anlayışın belli bir liberalllkle birlikte, belli bir çoğulculuğu da içerdîği kolayhkla gözlemlenebilir. Böyle bir uygulamanın temelinde. le'nin kaidesi ve ana hatlart dindir. Halbuki, hayatı beşer her gun hattâ her an esaslı tahavvüllere maruzdur. Bunun tahavvüllerini, yürttyüşünü hiçbir za man bir nokta etrafında tesbit ettnek ve durdurmak mümkiin değildir. Kanunları dine müstenid olan dev letler kısa bir zaman sonra memleketin ve nıilletin mat lublarmı tatmin edemezler. Çünkü dinler îayetegayir hukünrlpr ifade Pdprler. Ha.vat yurur; ihtiyarat sürat1P değişir. din kanunlan. mutlaka İIerley«»n hayatm huzurunda şekildeıı ve ölü kelimelerdpn fazla bir kıymet, bir mânâ ifade ede» ınezler. De^işmemek, dinler için bir zarurettir. Bn itibarla rlinlerin sadece bir virdan işi olarak kalmasl asrı hazırı mpdeniyetin psasatından VP pski nıedenîjetîp vcni medpniyetin en muhim farikalanndan hirisidir. Esaslannı dinlerdpn alan kanunlar tatbik rdilmekte olduklan camiala ri nazil olduklan iptidaî devirlere bağlarlar...» Gorüldügü gibi Mecelle' nin kPndtsınden getirdlğl hukümlerdpn çok. temell tartışma konusudur Mahmut Esat için. Devlet ilkele Türkiye'de yirmiler ve otuzlar arasında yapılan, çevrilen, yürürlüğe konulan yasalara baktığımızda. yirmilerin ve otuzların Türkiye'sini burada pek göremiyoruz. Çünkü bu yasalar olan bir Türkiye'den çok, olması istenen bir Tiirkiye'yi yansıtıyor. ni müdevvenat ve mtiessesattandır.» MAHMUT ESAT'A GÖRE Mahmut Esat, tipik bir Türk aydmı olarak, «Türk milletinin kararı»nın gerçek sözcülüğünü yaptığmdan hıç şüphe etmeksizin konuşuyor. Mahmut Esat'a gore «Adliye Vekâleti en ye ni ve en mükemmel olan tsviçre Kanunu Medenisini milletimizin şimdiye kadar bağh kalan vasi zekâ ve kabiliyetini tatrnin edecek ve ona hakikl bir cevelangâh ve bir saha olabilecek bir eseri medent olarak görmektedir.» evlenebildiği bir toplumda tsviçre'den alınan Medenl Kanun şüphesiz büyük bir yeniliktir. Aynı şekilde. ceza kanunu da eski zihniyete hiç uymayan çağdaş bir biçimde, suçu ve suçluyu tanımiar. Bu alana, o zamana kadar bilinmeyen ye nl bir sistematik bakış biçimi getirlr. Bu gibi kanunların ötesinde, başh başına Anayasa, toplumsal ilişkile ri kökünden değiştirme po taınsiyeline sahip, yeni bir toplum yaratma amacını gü den bir varuktır. Özellikle Anayasa, bir de kişilerarası iHşkilerl. dolayısıyla sivil Mecelle'nin kendisinden, getirdiği hükümlerden çok, temeli tartışma konusudur Mahmut Esat için. Devlet ilkeleri kadar halkın günlük hayatının temellerinîn de laiklesmesinî savunmaktadır. Toplumda insanlar arası ilişkiler din değil, akla dayalı ilişkiler temeline göre düzenlenecektir. olması istenen bir Türkiye' yi yansıtıyor Varolan ilişkiler yasalarda yansımıyor. çünkii bu ilişkilprin deftismesı istenıyor. Hatta yalnızca bu ılışkilerın değil on ları düzenleyen anlayışsn. rani dini örgütlenme ilkesi nın değışmesi isteniyor. YtNE MAHMUT ESAT Gene Mahmut Esat'ın sözlerine bakalım: «Mecelri kadar halkın günlük hayatınm temellerinin de laıklesmesini sa^'unmaktadır. Toplumda in^anlararası iliş kiler din değil. akla dayalı ılıskiler tpmeline gore düzenlenecektır Yeni Medeni Kanunun gerçekleştirme si beklenen şev budur. YARIN: Medeni Kanun Meclise Sunulurken... insanların dört kadınla evlenebildiği bir toplumda İsviçre'den alınan Medeni Kanun şüphesiz büyülc bîr yenîliktîr. Aynı şekilde, ceza kanunu da eski zihniyete hiç uymayan çağdaş bir bîçimde, suçu ve suçluyu tanımiar. Bu alana, o zamana kadar bîlinmeyen yeni bir sîstematik bakış biçimi getirir. yüze vuran bir çatışmayı yansıtır ki. bunun uzantılan Cumhuriyet döneminde daha büyük güç kazanjnıştır. GENtŞ HOŞGÖRÜ ORNEKLERİ Sorunu şöyle özetleyebili rlz. Osmanlı devletl, genig bir imparatorluk kurduğu ölçüde, egemenliği altında bulunan değişik dini ve etnik gruplara bağlı toplulukları bir arada yaşatacak kurallar oluşturmak zorunda kalmıştı. Osmanlı tarihi, bu konuda oldukça geniş bir hoşgörünün örnekleriyle doludur. Bu hoşgörünün kaynağı şüphesiz Aydralan ma Çağınm laikleşmiş ilkelerinden çok farklıdır. öte yandan, Osmanlı devleti kendisi gelenekçi olduğu ölçüde, egemenliği altmdakl toplulukların da kendi iç ilişkilerini geleher dini ya da etnik topluluğun kendine göre geleneklert olduğu ve bunlara uygun biçimde yaşamak is teyeceğl anlayışı yatar. îşte Cevdet Paşa da böyle bir anlayışla, Batı toplumlanndan çevrilme bir medenl ka nuna yanaşmıyor. sivil hayatın geleneğo göre düzenlenmesini lstiyordu. Osmanlı devlettnin liberalizmi bir imparatorluk kozmopolitizminden çıkıyorsa, Batı'ran hümanist düşüncesi, bilimsel uyanışı, ampirist felsefesi ve gelişen ekonomisi sonucunda bir bagka liberalizm tipl doğmuştu. Ancak, Aydınlan raa Çağınm damgasını da taşıyan bu yeni liberalizm, insan aklınm belirli bir yo rumuna ve tanımına dayanıyordu. Bazan bir olgu, bazan da erişllecek bir hedef gibi görünen bu akıl. evrenseldi. «Aydınlanma», 1Anayasa Komisyomı Başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı. yaşanunın üçüncu ve en guç gorevmı yaptığmı soyledı. Prof. Aldıkaçtı. «Benim şu andaki en büyük güçlüğüm, demokratik bir anayasayı, demokratik olmayan bir ortamda yapmaktan kaynaklanıyor» dedı. Anayasa Komısyonu Baş kanı Prof. Orhan Aldıkaçtı'ya yonelttiğımiz sorular ve Aldıkaçtı'nın yanıtlan aynen şoyle: SORÜ Herkes hazarlayacağmız Anayasa'yı me rak ediyor. 1924 yınnda dogdunuz. 1944'de Isviçre'ye gittiniz. 1952'ye kadar Hukuk ve Siyasal Bilimler Fakültesi'nde öğrenciiik. 19S6'da Istanbul Hukuk Fa kültesi'ndo asistanlığa baş ladınız. Zor günler 1956'dan sonra mı başladı? YANIT Zor. günler dememek gerek, Hayatımın bundan sonraM döneminin dağdagalı geçtiğini soylemek daha doğru. O yıl larda DP CHP mücadelesinin en şiddetli dönemi yaşanıyordu. Biz de o mücadelenin içindeydik. Bir yandan eğitim yapıyor. öte yandan bu sıyası mücadeleyı izlıyorduk. 1957 seçımlerinden sonra, bükumet unıversite ilişkileri normal çızgisinden saptı. Hukümet. universıtede da^ ha etkm olmak istıyordu. Üniversiteye el uzatmak istıyordu. Prof. Hüseyin Naıl Kubalı'yı sık sık Mılli Eğıtım Bakanhğı emnne alıyorlardı. Hareketli günler yaşanıyordu. Karşılıklı mucadele ile 28 nısan olay larına geldık. Hıç unutmam kopru açılmış. umversıteyi polıs çevınnıştı. Içenye sıs bombası fıian atolmıştı. Dort beş metre onumuzu gortnek mumkun degıldı. Bahçede 250 . 300 og rencı toplanmıştı. Fazla degıl (Menderes ıstıfa) diye bagınyorlardı. O zaman kı ıktıdar (Mendei'es ıstıfa) t sozune tahammul edemedı Ondan ionrakı yıllarda meydana gelen olayları duşunursenız, Turkıyenın nereden nereye geldıguıı kolayca bulabılırsınız. Çok guzel bir karşılaştırma ımkanı ortaya çıkar boylece. SOBU Bu karşılastırrna Türk toplumundaki bır gelişmevi gösterir mi sızce? YANIT Elbette. Önem li bır gelişmeyi gdstenr Türkiye'de hoşgorunun art tığını da gösterir aynı zamanda. Çok sonraki yıllarda daha şiddetli, daha büyük olaylar olurken Iködarlann neler yapiaklannı, Anayasa Komısyonu Başkanı Aldıkaçtı içini döktö... 1965yılında Türkiye'nin nereye gittiğini daha iyi görebildiğimi sanıyorum. İşte bu birikîmleHmle Türkiye'de Hukuk Fakültesi'nbir marksist doçentin öğretim üyesi olmaması gerektiği görüşünü savundum. Erbi! TUSALP 27 Mayıs oldu. Ben de o sıralar* da doçent oldum, 27 Mayıs'a inanmış bir insandım. Bunlan yazınca yine bana kızanlar olacak. 27 Mayıs hareketinin benim için çok ayrı bir yanı vardır. f POÜTİKA \/c / S T C C İ Mehmed' Böyle Bakarlar Vt U l hbl KEMAL ra'nm Çiftlik lokantasında, Güneri Civa oğlu'nun. «Ehonomimızin Patronu» diye tanımladığı Turgut Ozal'ı gordum. Önun de trafik, ardmda konıma arabalan, daha gerıden misyonu mu diyeyim, kad rosu mu diyeyim, çalışma arkadaşları ile geldi. Dipteki uzun masalardan birine arkadaşlan ile birlikte kuruldu. îçM içmediğî için sürahilerle ayranlar aralardan, yemekler tepsilerle el üstunde taşındı. Kimselerle ilgilenmiyor, gözleri onundeki yemeklerde, atıştırıyordu. Masalardakiler, »Turgut Ozal!.. Tur put Ozall..» diye fısıldasarak birbirlerine gdz ucuyla gösterdiler. Birkaç gün sonra gazetelerı açtım, bir demeci var. Ekonomi politikasını eleştirenleri, «özcHifete sol çevrelerin bU ze muhalif olduklanm biliyoruz* diye tanımlıyordu... Sesi cıkarken eleştirileri, ya da başarısızlıkları sol cevrelere bulaştırmak bir modaydı. Bu yöntemi başan île uvgulayarak gozleri boyayanlar da var dı. Artık ka.lmadı. Gazetelere bakıyorum da. Turgut Özal'ı eleştirenler, ona muhalefet. edenler sermaye çevrelerinin sözculeridir. Turgut Ozal, ekonomi politikasını hükümetle eşdeşlendirdiğine göre, sol çevreleri muhalifi olarak görmesin'.. Muhaliflerini gene sermaye çevrelerin de ve onun gazeteJerinde arasm!.. Eleşürmenleri ve muhaliflerini sol çevreler içinde arama gerçeğe uymadıgına göre açıkgözlük ohnaz mı? Açıkgözleri ise bır zamanlar landarmaya yazarlardı. Hadi biraz şaka vapalım... Bir şairin vaktiyle sevgiHsi tçin yazdığı iM dızevi ona vakıştıralrni: 'Ya. berum gözlerimdir seni bambaşha gören 7 Ya, herhesin gözleri sana görmeden baktı.» Bttmem uydu mu? Uymasa bile şa Güçlüğüm, demokratik bir anayasayı demokratik olmayan ortamda yapmamdan geliyor j neler yapabüdikJerini bir duşunun.. Bu karşılıklı bugelişmedir. SORU Bir sabah kalk tığınızda 27 Mayıs hareketinin gerçekleştiğini gördünüz? YANIT 27 Mayıs oldu. Ben de bu sıralarda doçent oldum. 27 Mayıs'a inanmış bır insandım. Bun ları yazınca yine bana kızanlar olacak 27 Mayıs hareketinin benim ıçın çok ayrı bir yant vardır. Ismet Inonu'ye olan güvemmı o sıralarda yitirdim. Inönü'nün 27 Mayıs'ta başka bir poutika izleyeceğini sanıyordum. SORU Türkiye konusunda ne zaman düşünmeye başladmız? YANIT 1965 yıhnda Turkıye'nın nereye dogru gıtmeye başiadığını gor dum Bunda tsvıçre'de okumuş olmamın büyuk etkısi vardı O yıllarda Ikin cı Dıinya Savaşı'ndan son ra Rus ordulannm işgaIınden kaçıp Isviçre'ye ge len Macarları, Çekleri ve Polonyalılan gördüm Bun lann hapsi o rejimden kaçan insanlardı. Hiç unutmam Macar başbakanı Na gı'nın tsviçre sevahatinde oglunu kacırmışlardı. fhtılaldekı Nagi değil bu Nfagi Mararista.n Küçuk Çıftçiler partisi lideriydı. Nagi'nın ıstifa mektubu ile çocuğu tsviçre Avua rurya smınnda degis tokuş edildi Bunlan gör Vaktiyle, yok yok şimdılerde değil, 1950 1960 arasında, milletvekili olan bir arkadaşımın ipe sapa gelmez bir onensi Mecbs'te kabul edılmiştı Arksu daşıma çok kızmıştrtn, Utanmadm nu?* dedım. •Boyle bir önerıde bulunmaya!» Yüzume dik dik bakmışti: 'Artık bu onen benım değil, yuce Mechsın, mah olmuştur.* •Meclis'in tnali olunca eleştıremiyecek rruyu?» •Yuce Meclıs'l eteştırmış olursun fet, suç ışlersırı, karışmam hal..» On yıl mılletvekiUigı eden arkadaşım her sıkıstıgında sırtını yuce daglara dayadıgmı sanmıştı. Kım bir sey diyecek olsa. *Yüce Meclis'in mah olmuştur. Hükümet'ın mah olmuştur. Parti'nm mah otmuştur» diye savuşturmaya çalışırdı. Sonunda ikimız de gördük, on yıla varmadı, Meclisı de. hukumsti de, partısı de bır gecede apar topar gittl. Atalanmı? boşuna, 'Ağaca dayanma ku rur, adama dayanma ölür» demettuş ler. Herhangı bır konuda bınnı sıkıştırmaya yeltenmeyin, hemerı kasılır, 'tna kam boyle ıstıyor» der Makam sanki kendısı deffilmış de, tannsal bir guçmuş gibı .. Arada bır, yoksul bezirganın eski defterlenni karıştırmas) gibı, eski yazılanmı okuyorum, acaba bunlan yenlcien bır daha yazabîlir miyim. diye düşunuyorum Yazamam. vazmak da ist«tnern. yaza vaza öylesine çok usandım kıL Dilesem de yazsatn, 'Temcit pilavı gıbı ısıtıo ısıtıp ne diye önümüze feoyuvorsurp* diye beni kmarsuuz. Anadolu'da, köylük yerlerde agaya sırtjm dayayıp meydan kabadayılıgı edenler vardır. Kostak kostak yürüyerek «Var mı bana yan bakanl..» d«rîer, Bundan bir hafta kadar onoe Anltft Üniversiteye girip hoca olmayt hiç mi hic düsünmüyordum zevkine okuyordum dum Bır ıdeolojınm insan lan nereye goturebilecegını gordum. Sonra fsvıçre'de vapılan propagandavı da gordum Komunı.st par tının butun toplantılarına gıttım. Komünist olduğum dan değil tabu. Görmek bıl mek, ogrenmek ıstiyordum. Tam bu sıralarda Stahn Türkiye'den toprak talebinde bulunmuştu. îşte bütün bu bırikimlerimle 1965 yıhnda Turkiye'nin ne reye gittiğini daha iyi görebildiğimi sanıyorum. îşte bu birikimlerimle, Türkıye^e Hukuk Fakültesi'n dö'bır marksist doçentin ogretim üyesi olmaması gerektiği görüşünü savundum. Bu göruşüm şuradan kaynaklamyordu. Bu kişi gerçekten Marksistse, Marksizmin propagandasını mutlaka yapardı. Tabü Marksistâm deyip de, Marksizmin farkmda olmayanlara bir sözüm olamazdı. O zamanlar bir do çentin böyle bir görüş ortaya atması güneşe karsı gehnek demekti. Nitekim öyle oldu. Agu* tenkiüere ugradıın Ve bu nedenle profesörlük tezim ancak üc ayda SORU Üniversite refornı tasansı ile başlayan sıcak bir mucadele mi sizi dokan j'aptı? VAN11 1968 ogrencl olaylannı yaşıyorduk. Hazîran ayında üniversite ışgal edilmişti. Biz yeni bır reform tasansı hazırlıklanna dalmıştık. Soylediğiniz gibı mucadele iyi den kızışmıştı. Merhum Kubalı, ıstifa eden dekanın yanında yer alanlara, «siz Maocusunuz» dedı. Bunu şunun ıçın soyluyorum. Artık mucadele bu şekle dönuşmuştü Bırdenbire »bu işi benim yapmam lâzım» dedım. SORU Yine birdenbi re sayın Aldıkaçtı, Üniver siteye geçişinizdeki gîbi ani bir kararla yani. YANIT Evet. durumu çok kötü gördüm. Memleket elden gidiyor gibi gel di bana. Arkadaşlarıma soyledim. «Peki» dedi arkada^lanra. Bunu Uk defa size açıkhvorum. Seçim ko lay olmadı. Oylar 2628 bloke olmustu. Sol taraf bir taktik hatası yaptı. Biz ne olacak diye düşünürken, Prof. Hıfzı Veldet Ve üdedeoğlu «bu Iş böyle de vam edemez» deyip on kışi ile birlikte dışan çıktı Çoğunluk bıze geçti. Se cıldim ve idareyi ele aidım. Allah razı olsun Prof. Velidedeoğlu'ndan. Onun sayesüıde seçildim. SORU Öğrenci hareketlerini nasıl değerlendiri yordunuz7 YANIT Sıra oraya gel medı. Dekan oluşumu anlatıyorum Öğrencıler ne yaptıklannı bıhyorlardı. Marksist duzenı kuracaklannı soylemekten çekınmıyorlardı Çunku ınanmışlardı Halbuki. bızim oğ retim üyelerı. dekanlığımız bunlan ortbas etmeve çalışıyorlardı Ve ışın kötüsü profesorler kuruluna yanlış bılgı verıvorlardı Bu arada bır de bıtıp tuken reform tasarılannrian bın konuşuhıvordu O ?amankı ıktıdar tarafınrian sabote edılıp sonııcta «^adecp opretım uvelennın maaşlanna zam ı^tedıkleri bır ta san halıne eetınldi Bu nedenle bızım dekan Tunaya da dahil olmak •üzere ıstifa edenler oldu Neden dedık Dovurucu cevap veremediler Bır nevi rektörun yerine geçmek istediler. Prof Tunaya istifa edince dekanlık boşalmış oldu. VABIN. DEKANLIK GUNLERI VE KIBRISTA GOREV.J mpk bılmpvpn unıvpr^ıtf
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle