18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 yanda sa IÇMiı dSvte gftByor.» Altı ekmek aldı Baba. Çorlu ya yirmi kilometre «Yenir» dedi, «Ekmeksiz «kala benzin istasyonunu bul raba olmaz.» Sonra bu sözüduk. Konyalı Ahmefe saa nü sık, sık yineledi. «Bayattini verdik, Emanete karşı lar» diye düsunüyordum. O lık; bir çay içeriz sanmıştık, altı ekmek yolda öyle bir onu da bulamadık. Suskua yendi ki..* insanlar bu sürücüler. BaÇaylanmızı içerben sınırbam. «Çok yaşayan az komı dan yeni cıkmıg sürücüler şur oğlum> derdi, doğruy geldi. muş. Yeniden şu 16.500 bü Seiammaleyküm.. HCH rut maaş sözunü açsın isti ca doldur bi demli çay. yomm, açmryor. Ben da çok Ne tarafa gardaş? soran kişi durumuna düş* Irak. Allah cezasım var mek istemiyorum. Şimşek sin. Hep oraya çalışıyoruz çaktı uzaklarda. Yağmur in anam. Şu getirdiğimiz mal di. Silecekleri çalıştırdı Ba Türkiye'ye girse. memleket ba. Öksürmeye başladı. Bo ihya olur vallaha. jğazından şikayetçl «Akşam Habur Kapısı ne vazij bastırcnca tutuyor meret» di yet biliyor musunuz? yor, «Şurama fındık gibi bir Hiç söyleme. 130 kifcn çey oturuyor, öksfir Allah metre kuyruk. sökülmüyor.» Bu sefer son. Gideyinu Yola apar topar çıktık. Yi geleyim anahtan bırakıyoi yecek çok şey alabilirdik rum Allabıma. yammıza. «Bizimkine zeytin Öyle kardaş. Bulgar da yaglı pırasa bil e yaptınrdık» mazotu kesti. Bi ondandı k& dedi Baba. «Dolma yaptırır nmiz annıyo musun? dık.. Ben de dalgaya düşO da bitince ne çekecefün tüm.» Gök yere inmiş gibî. bu yolun kahrmı? tepemlzde şakırdıyor. Biri, iki çekişte bttirdl ça 18.30'a doğru girdik Edir ymı. masamn üstüne bırak»e'ye. Bir benzin istasyo tı. Cebinden bozuk paralar nunda durdu. «Burada büfo çıkardı. «OnWr markım var arabayı. Yağmur altuıda, agibi bir yer vardır» dedi. «Sa arkadas» dedi. «İsteyen var yak bileklerimize kadar çahibi aydin adamdır. Gel seni sa alsın.» Hoca hemen boz murun içinde aldıklanmızı tanıştırayım, seversin. Biz du parayı, çekmeceye attı. dolaba yerleştirdilc El fene Hoca deriz kendisine. Pey Baba çayını içip toparlandı. rinî tutuyorum. Yumurtalanir. leytin falan alalım.» Ben şuradan Ticaret O n da dizdikten sonra dönüp bana baktı. «Islandın sen be İndik. Baba'yla aym şîrket dası'na gideyîra. te çalışan genç bîr surücu Hlç gitme. dedi bîri. sa anam» dedi. «Hadi gidip sıcak bir yerde yemek yiyelira.» Kapılan kapatıp yurüdük: Konuşuyoruz ama; kafa «Bulgaristan'da karaborsadan döviz bozduru lanmız omuzlanmızın icine 27 NİSAN 1082 de eşoftnammı. «îşte anam» dedi, «Merak ettiğin hayatımız bu. Gece oldu mu şu konserve kutusunun içinde kıvrılır yatarsm. Ben buna konserve kutusu diyorum. Kıstn buz danu. yazın fınn.. Teneke, ne olacak? Dışanda yatsan daha iyi» ~ Kalorifer çalışmıyor mu? Yakarsan mazot gider. Motora da zararlı. Sonra eksoz dumamndan zehirieriz yandakî arkadaşi. Üvey oğlunun arabası yanımıza park etmiş. İlk geceden çantalann. paltolann. ayakkabılann yerleri belirlendi. Bir daha da bozulma dı. Üvey evlat geldi. «Babaa. yattm mı?» diye kapıyı vurdu, ponla değil. levayla alıyor* lar. böylece beş. altıyua mark ceplerine kalıyordu. Simdi bu olanak kalkmış. Rulgaristan'da kuponsuz ma zot alabilme olasıhğı yok. Baba. motoru durdurdu. Oğlu fena üşütmüş. öksürüyor. «Bir aspirin al sen» dedi. «Sıkı giyin. Kendinize bakın oğlum biraz. bunları da biz mi söyleyeceğiz? Hava k8tu. Yann yatarsm sonra..» Tamam Baba. Bulga,r*ı yann eece geceriz. hayırlısi; Yugoslavya'dan. Avus turya'dan mazot faturası almamiz lazım. Hadi Baba. Allah rahat hk versin. Sana da. İçeriye zehir gibi bir s<v girdî. yüzumu yaladı. 2 11K OÜVRIMIZ Avru^ "Humeyni, Iranh sürüeüleriıı yaptığuıı bîlse bacaklarından asar valla,.,,, Lokantanın sahibi esH bir futbolcuymuş. Üskudar'dan tanıdıgı Baba'nın. «Canını Babam boş geldin» diye kapıda karşıladı. Dut gibi içrniş o da. Sobaya yanaştık. Paltolanmızı kurutmak için sandalyelerin ustune serip oturduk. Üskudarlı başladi: Babam ne emreder? Oğ lum buraya bakuı.. Sen iste Babacım, yaratınm. Edirn'e'yi ayağına getiririm, Ayıpsuı. bi tanecik Ba bamız var. Bizimki de hoşlamyor böy le şeylerden. Bir kücuk şişe Yeni Rakı açtırdık. birer sa lata» bîrer de köfte. Başka da birşey yok lokantada. Kulağrma eğiîdi yavaşça. «Edirne'yi ayağımns serecek ama sıçan dfişse başı yanlacak» dedi Baba. Yerler taş. Sobaya odun atacak kim se yok. Garson genç bir co ÜmurTBÜGAY "Son dönüste anahtan bırakıyorum,, dîyor baba I Sınırda 130 kiiometreye varan kuyruk oluşuyor cuk. Oturmuş limonlu votka içiyor. Kar başladj dışanda, Üsküdarlı eski futbolcu, teybe bîr yeni kaset koydu. Kar gımızda oturan uç adam alkışlarla sahneye çağırdılar patronu. Biraz nazlanıp gel di. Bülent Ersoyia birlikte söylemeye başladi. Rakı iyi gitmiyor. Soba söndü. Yerler taş, ayaklanmız ıslak. Üsküdarh alkışlarla koltuğuna oturdu. Dışanda bir Ford araba durdu. Sonradan Kapıkule'de gumrök memuru oldugunu öğrendigim yakışıklı bîr adam girdi içeriye. Baba'ya uvey oğlunu sordu. Onun da kan kardeşi oluyormuş. Akşam Edirne kerhanesîne gideceklermiş, gelmemis. «GSrflrsenîj: ben oradayım» dedi, çıktı. Pek unluymüş Edime'nin kerhanesi. Uzun sraç süruculeri giriş. çıkış yapar larken uğrarlarmış. Karşı masada oturan üç adamdan biri önüne boş bir şîşe takarak oynamaya başladi. Cı vsk. kadmsı hareketierle bîr süre ortahkta döndö durdu. «Kalkahm» dedi Baba\ sıkılmıştı. Baba. motoru çalıştırdı he men. Çenelerimiz atıyordu. Bavullan yerleştirdik. Yataklan o yaptı. Ben anlamaz mışım bu işlerden. Getirdiğira uyku tulumunu hiç beğenmedî. Tuyleri uçuyordu. O altta, ben üst ranzada ya tacaktım. «Bazı sabahlar ben erken kalkar yola çıkarım» dedi, «Sen uyumana bak.» Piiamasmı giydi. Ben Ülkelerden «Yugosîav, Alman, Bulgar» diye söz ediyor süıîicüler. Edirne'ye geldîğimîzden berî «14 saatte Bulgarı geçeceksîn», «Bul gar 14 saatten fazla tutmuyor» gibî kohusmalar duyuyorum. Evren'în Bulgaristan gezisinden sonra böyle bir karar almmış. Gir çabuk. dedi Baba. soğutma İçeriyi. Nerdesin oğ lum sen? Çeneleri atıyordu. Bizim kan kardeşe gittik. bilîyo musun Baba? Birakmak istemedi Hınra... Ben bîliyorum nereye gittiğinizi. atma. Güldüler. «Hee. mekteb* gittik Baba.» Seslerini alçai tarak mazot konuştular bir süre. ~ Bulgar'dan umudu kes, yok mazot. Bi kânmız buydu, o da' olmadıktan sonra yapılmaz bu iş.. Sonunda anlamıştım işi. Bulgaristan'da karaborsadan döviz bozduruyoriardı. 1 mark 3 levaya gelîyordu âyiîkarı. Mazohi da kiıBaba hemen kapattı kapıyı, ' düğmeîere bastı, Yatağına kıvnhp. battaniyesini iyica * sardi ü^töne. Ranza.1an ör ; ten perdelerl çekti. Uyudun mu anamf Uyuyorum,. Üşumüyorsun ya? , Yok. yok üşümüyoromj "* Karanhk bir sessizlik çök' tu arabanın içîne. Dısanda yagan kar t\p. tıp vuruyordu saçtan catnrmza. Ayaklarım ısmmıyordu bir türlö. Dsha da toparlandım. «16. 500'e bir gece bîle çekilme» bu yaşam» diye düsündüm, uyumuşum. YARIN: TÜRK LOKAN* TASI DENİLFN YER1MÎ HER TÜRLÜ DOLAP OÖNÜYOR.. yorlardı. 1 Mark 3 Leva'ya gelîyordu aşagt gomüimüş gibi Çenelerimiz atıyor yukan. Mazotu kuponla degil levayla alıyorlar. Böylece beş altıyüz Mark ceplerine ka uyordu, Şîmdi bu olanak kalkmıs.» karşıladı bizt: «Vaay» dedi, •Vay een ne Babaymışm! Oğlun sana kurban olsun»; Kucaklaştılar. «Seni bekledim Baba» diye devam etti. •Sabah buradaydım ben. G© leceğini «öylediler. bekledim.» Arabaaanı benzin îstasyonunun arkasma çekmiş, yağlatıyor, Baba gerindi. «Sittir lan» dedi. «Sizîn gibi evlat olmaz olsun. İşiniz düşmedikçe beklemezsiniz siz adamı.» Beni tanıttı. Boş bulundu. kim olduğumu, neci olduğumu söyleyiverdi. Bakıştık. «Bu yabancı değildîr» dedi, «Yola birlikte gideceğiz. onun için söyledîm.» Hocanın bakkal dükkanma girdik. Sobası yanıyor. Televizyonu da açık. Atina'yt izliyor. İçeride birkaç sürücü daha var, çay içip alışve riş yapıyorlar. Bîri. «Socuk falan almayalım» dedi. «Bul gar geçirmiyor. Bulduğunu cöplüğe atıyor.» Baba hic orah olmadı. İki kangal su cuk. yanm kiloya yakın pas tırmayı sardırdi. Ekmek, haş lannıış nohut fasulye. bulgur, patates aldık. Smın geç meden bitirmek gerekiyor bu işleri. Türk parasıyla Tie alırpajt yanma kâr. «Öte ~ Kar yağacaki Bana da öyle geliyor, ne soğuk bu be? Yaa. bak sabah" bahar gibiydi. Ben asıl yarmı düSunuyorum. Öğlend© gümru at sekize geliyor. İyi ya, dedi Baba, se ğe girsek, akşama kadar ldzde • açılmıyor mu? Bulgar'a ?or geçeriz. Gitti Değişmiş saailer. Şündi se işte bir gün. kizde kapanıyormTiş. Baba Oîkelerden: «Yugoslav, Al ok gibi fırladı. «Yapma u man, Bulgar» dîye söz ediJan. yandık» dedi, «Sen beni yor suröculer. Edirne'ye gel burada bekle anam.» Saat diğimizden beri, «13 saatte 19.30'dü. Hoca surücülerin Bulgar'ı geçeceksin», «Bul verdiği kuçüK boş tüpleri gar 14 saatten fazla intmusoba niyetine yakıyor. Çoğu yor» gibi konuşmalar.. Evbitmemis oluyor bu tüplerin. ren'in Bulgaristan gezisinYanm da olsa yolda ateşsiz den sonra böyle bir karar kalmamak îçîn değiştiriyor alırunış. tüplerini suröculer. Caylart Bu durumda gece mi tazeledik. Baba'mn Üvey oğ yol yapacaksın Baba? lu arabasına parça aramBk Bakahm artık, gidebildi için çıktı. Yağmur iyîca bızîamdı. Hoca televizyonun ğimiz kadar gideriz. N© o, yöTiünö de^iştirdi. Bizim, yoksa güvenmiyor musun «Okuma Yazma Okulu» sen bize? Korkma uyumam oğlum. b'aşladı. Yok. öyle demek is#«Baba sınksıklam geidL Ağ ^ına geleni söylüyordu. Se medim. Zor olacak sana. i Adamlar bu karan alkize on kala girmiş Ticaret, Odası'ndan içeri. Genç bir makta haklı anam. Yaprn'aoğlan •vaannış orada, yakışik dığımız rezillik yok Bulgar'1ı. Merdivenlerden inerken da. Bazılan girer. iki hafta karşilaşmışlar. oğlan saatini kalır. Hele bu İranlı surucü pöstermîş: «Aklm neredeydî ler. Humeyni bunlann buralarda yaptıklannı bilse, ba bîrader?» demîş. Kdirne'de sabahı bekie caklarından asar valla... mek zonmdaydık. Hoca. «İyi Bir lokantaya gjrdik. Sogeceler* dileyîp dukkanı ka baya doğru yürüduk. İçeripattı. Benzin tstasyonunun de ikî masa dolu. Onlar da arkasmdakî arsaya. cektik şimdiden yüklerinî almışlar. 2 POÜTfâv. Mart ayı sonlannda, bu eütunda, eski dostum Alaattin Bilgi'nin bir mektubundan esinlenerek «yereile» sözcüğünun Ankara ve yörelerinde, hatta Orta Anadolu'da kullamldığını yazmıştım. Bu yazım umduğumdan çok ilği gördu. Cumhuriyet okurlannuı, dilimiz« yeni kazandınimış gibi görünen sözcuğu nasü benimsediklerini aldığun mektuplajrdan anladım. Bu mektuplann, sadece bana yazdmış olarak bir köşede kalmasına îçim elvermedi, bazı parçalan buraya aktarroak lstiyorum. Balıkesir'den. Emekli Turkçe Öğretmeni. Yazar Yüksel Erkekli 'Ben Yozgat'lıyım.» diyor. «Aym çevrenîn çocuklanyız. «Yenile» sözcüğü özüyle de. sözüyie de Türkçedir. İki örneh vereceğim. Rahmetlt annem «Fideyde» turküsunu ohurken söylerdi. Siz de bilirsiniz* Fideyde de kuçük hanım fideyde Başmı da yesm bu sevda Yenile de cıkti bu kayda Bugün Arikara'ya mal edilen hu türküyü çocukluğumuzda dinler. duygulamrdım. Bir başka örnek daha: Bir Sözcük Üstüne olarak s&ylendiği beUrtümehtedir. İçimde düğümlenen bir sözcükten söz etmek istiyonun: Tatimname... Talimat yönerge, talimatname yönetmelih Türkçeleştirildiği haide, Arapça talim, Farsça name'den oluşan talimname'ye neden dokunulmamıştv? Talim, öğretim olarak Türkçeleştirilmtj, askerlikte eğitim olarak söylenmektedir. Yönetmelih sözcüğüne öyhünerek talimnameyi de öğretmetik. ya da eğitmelik olarak Türkçeleştiremez miyiz?» İçlerînde bir çok dostum bulunan Bayaz aüesinden oldugunu sandığım Gaziantepli Uygut Bayaz da, konuya ü«i duyduğu mektubunda, *Yentle sözcuğünü biliyordum.» diyor. *Daha doğrusu Gaziantep'lüer genellihle bilirler. Çiinkü 'Yenile' Gaziantep çevresinde kullanılır ve anlamı da yazınızda belirttiğiniz gibidir. Bir de Sayın Ömer Ahsoy'un Gaziantep Ağz% adlı yapıtma bahtım ve buldum onda. Gaziantep Ağzı III. cildinin 750. sayfasında, dilerseniz siz de görebilirsinizj*Yenîle* kervanma Izmir'den kaülan Zeki Büyüktanır da dil konusunda epeyce dertli. 'Köşenizde «Yenile» sözsüğünü görünce 95'inde ölen ninemden Carşıda çahşınm , derleyip TDKna yolladığım yüzlerce Hocama damşınm sözcüğü anımsadvn. Bu sözcük de niYenile bir yar sevdim nemin dilinden düşmezdt. Konu açılînşallah kavuşurum. nuşken değinmek istedim. Ditini seven Bence sizin verdiğiniz anlamdan Türk aydmlannın Anadolu'nun her köçofe, taze. yeni çıkmış anlamına kulla şesinden derledikleri yüzbinlerce sözcüfe. deyim, özdeyiş ve yine yüzbinleri nıîtyor.» Eski dostum, fakülte arkadaşiTn. bulan tarama sözlüğü ile artık Büyük bir zamanlar Ankara radyosunda sazı Türkçe Sözlük yazımına geçilemez mi? ve sözü ile fplklor örneklenni dinlediDiü engellemeye çalışanlara rağğimiz Avni Özbenli de ilgisinî esirge men, o, öyle hızla geltşiyor ki, 3035 yıl raiyor, mektubunda. '•Yenile d» çıktı bu öncesinîn tileik'leri ile çofe afin gittiği haydn / Ayrılık var, ölüm var ne fay elestiri konusu olan Ataç'lar, bugün, rfa dedikten sonra ekliyor; :..Yenil« gençlerin bu içten ve sevgi dolu çabasözcuğünün havuştağında yerini buldu lan yanmda o kadar geride kaldı ki... ğunu haber vereyim. Yanurmyorsam, Bu amda o parababalannvn sütunlannbu türkü Kırşehir dolaytannın. Yüreği da. çıhar ve yararlan içtn savunduklaezik bir aşığm avaza kaldırdığı bir içli rı ki kendüerinin de inandıklannı sanezgisi de var.* mtyorum Osmanlı diü özlemi tutmaAnkara'dan Murat Ayter de çunlan yacah. Su tersine akmaz.* yazıyor: Bir akurum da, böıyle konularîa uğ*Yenlle sözcüğü her ne denll t6z raçbğım, kötu Turkçe yazdıgım için belüklere geçmemiş ise de TDK'nin 1047 ni kmıyor, Osdat Nadir Nadi'yo vo gayılında yayınlanmış Söz Derleme Der zete yöneticileıtae çikayet edecegtei yagisinde bu sözcüğun Sinop'un Cerze feöy zıyor. lerinde *şimdi, hemen» anlamtnda huUOkurtar «v«B nimet*ttr, bizdm <Sm lanüdıği; Niğde'de de aym anlamda boyuuuua kıidan iaeedlr, na yapalımL Tağcı Sadık'ın dükkammn hemen karşısında. eski, yanm siUndir biçiıali, taş bina, Kütahyaiüann deyimiyle bedesten, başka bir deyişle hal'e doğru yöneldik. Kiliseden bozma, loş ve büyük binanın içinde, boydan boya, iki taraflı, 40'a yakın manav tezgahı bulunuyor. îçeriye girer girmess dikkatt çekmiş olmalıyız, bakışlar üzarimiza çevrildi. 1lerden biri laf attı: ; ' ' i Teievîzyencu musunua a,hi?j; diye. Soruvu davet biîip, laf atan manavın sergisine doğru yanaştık: «Inköylüler sizden alış veriş yapar an?» Olumlu yanıt alınca, daha sonra aduun Halil Sirkecj oldugunu öğrendiğimiz, kumral, aydınlık ve sempatik yüzlü manavın sergisinden içeri doğru süzüldük. « Sizden ne alır İnköylüler1»» « Ispanaklan vardır, on u getirip satarla. Eizden kokmuş, çürümüş sebze, meyvaları alırla. Eskiden daha kötü şeyle yirlerdi. Fabrikalar yapümca: Azot'a, şeker'e, kiremit'e girenle oldu da biraz daha iyi şindik. Köyün yüzde otuzu iyi şeyler yir artık. Ama diğerleri aym. Onlan ananevi gelenekleri, görenekleri vardır, müm künü yok değiştiremezsin. Anlatabildim mi bilmem? Ba basından, anasından ne gördüyse onu yir» Merakla bizi dinleyen î 3K. komşu sarginin sahibi, oldu §**M ğu yerden söze kanştı: Manav Osman Ozariç'e göre tnköylüler dışardan ne gelin, ne de damat alıyorlar, « Köîtenin akan yağlan Yediklerine rağmen de *yakışıkhk, güçlü, huvvetli insanlar bunlar* diyor. varya onlan toplar yemeğe katarla. Tatlıcüarm yanmıs yağlan, pis bağursak yağları... Allah bir (sağ elini dirsskten büküp pazusunu şişirerek) nah böyle, güçlü kuvvetlidirler. Onlann yedik lerini baskaları yese «ehirlenir.» « H « n böyle çeyler yi' yip, hem güçlü knvvetli nnsıl oluyorlar?» diye sordum, «hilmem» diye karşıhk verdi manav. Anadolu halkmın «AUah'tan» deme kolayhğına bile sığınmadı. Allah'm, Inköylü>ia arka çıkacağını düşünmek büe istemiyor olsa den giriliyordu. Dısanyı gönna yakındatı tanık olan yok gerek diye geçirdim Içimpıya doğru yönelmiştü: M «rren tek cam yoktu. Tepede muydu? Inköy'de ilkokul ol den. dımızdan seslendi: tek bir cam vardı göğü gören, duğunu duyunca köy'de öğTelevizyonda mı çık&cak? « İyi tanır mısın tnkdylö tavanda yani. Zaten çoğunun retmenlik yapan kimseleri a« Gazetede» leri?» camı tepededir. Şimdilerda raştırmaya başladık. Kısa sü Eedesten'e girdiğimizden Tanınz, işto bizim çüç yera evlerinin bir çog u iki re sonra tmlduk da. .. Kütab beri manavlann, hatta ah? rüğü çanğı ahrla, tüm KökatU, büdiğüniz evlerden. Ev yalı olan ögretmenimiz, ayveriş yapanlann aşın dikkati tahyahlann&ini alırla. Esleri giriste mis gibi topm bentte dişçilik yapan Dr. ni çekmiştik. Bu uzaktan ve vaplan, simalan, konusmarak kokar.» Perhan Tunçbilelc'm eşi Sem sesi ikiüç kat artuan yankılı lan, adetleri bize benzemez. re öğretmendi. Semra Tunçbilak'e yeni konuşmalan daha bir dikDışardan ne gelin, ne de dabir soru yönelttim: Görüşme isteğimizi pazar katli izliyorlardı şimdl Tüm mat alırla. Yaban girmes on« Bir Kütahya'h olarak günü olmasına karşın kabul înköylülerin adetlerini, geie eden Tunçbilek ailesinin evin neklerini, yapılanm. davrade, Semra öğretmenin uzunnıslarını ve griyimlerini karca ^bir süre tnköy'de öğret Eski kıyafetlere, eski eşyalara çok düşşılastırır mısınız?» men olarak görev yaptağuu ve köyle yakın ilişkide bukündürler. Kaduilar renkli, cafcafh es« Kıyaletleri bizımkilere lunduğunu öğrenınce sorulabenzer, daha doğrusu ağır vap giyer. Hep aynı renk giyerler desem ra başladık: kıyaiet âediğimiz, eski giyim yeridir. Evlerinde hazır kilim çoktur. « Köyü anlatır mısınız?» leri... Bizim gibi onlar da dü « Dışardan bakıldığında ğüıuerde giyerler. Eski syhiç ağa^u! olduğu göze çarmalı kıyaîetlerimize çofe düş par. KÖyde meyve verecelt, kündürler. Kadm ve kıslar hatta göigelenecelt pek agaç kafalar bize dönctil. Kapıya larra kamna...» bunlardan birer hatta tkişar yoktur. Ekip biçtücleri tarulaşmıştık ki emekli müba« Elbiseleri nanldnr?» kat edinme uğraşmdadular. lalan köyden uzakta sayıhr, şir, sesini duyurmai); için < Eski kıyafetlere, esld Asunda vardır da.» Bu kıyasabahları arabalara doluşup daha bîr hızlı bağırrtı: eşyalara çok düskttndürie. fetler çok kıymetli v© antikadm erkek uzak uzak Kadınlan renkli, catcallı es« KSteyamın kStfllemekadır diyebilirim. înköyçalışmaya giderler. Güzel ısvap giyer. Hep aym renk giyln ha..^» lülerin eundeki kıyafetlerie panak ve patetesîeri, tahıilayerler disem yeridir. Evletnköyle iigili olarak konus zengin ve büyük bjr serpi ya n vardır. Hayvancıhk yapanrinde hasır, kilim çok vartuğumuz her Kütahyaiı, ye<ia müze kurulabflir. Bunları lar. Bunun dışmda pek bir dır. Altnu, toprağı çok sever ni, yeni olduğu kadar da 1 1 çok iyi korur ve üzerinde ttşsy yokj* le. einç, şaşırtıcı hatta inaralMzlik göstsrirler. Evlerinde maz bilgüer veriyordu. DoEmekli mtibastr, maaav çok tetymetU ve eski doku« Evlerl nasümrî Btrhirlaştığımız esnafm InköyltiOsmaa ö a r i ç ' e teşekkör ema hahlar vardır. Bunları leriyte fliskfleri...^ lerle ilgisi, sadece aüsveriş dip. iyi işler diledik. Bedes« Evlerl pek tamizeUr. çok önemli misafirlerJ olur«dnrrlan içüsde'kauyordu. Atentn loş ama gbsemli h»?a çıkanr sererler. GittiğimBemm girdiğim ev çok degicaba köyrte kalao. vjısından kurtalmak içto to> de çıkanp serditer, samnm şüc gelmişti. dehüz gibi yer GARİPLİKLER^ BEIIDESİ: Kütahyanın İNKÖYü . RöportajH^aaUYSAL Fotoğraflar^lsık KANSU Emekli mübaşirlerden manav Osman Özariçc göre inköylülerin yediklerinî yiyen insan zehirlenir. kalktıktan sonra sanp kaldımuş olmahlar. Rzik olarak KütahyaTıya hiç benzemezler. Çoğunlukla sanşın, uzun boylu, renkli gözlüdtir. Tabir yerindsyse yanaklanndan kan fış•kınr. Çok çahşkandırlar. Kendilerine ÖT^U yemekleri vardır. Mîsal, düğün çorbalan bulgurludur. Baklavalanna çeviz yerine kınk leblebi tabir ettiğimiz leblebi!eri korlar. Değişik hamur işleri ve börekleri vardır.» • Pazarlıb yapmaya bayı lirlamıı? çallba» « Aman hiç sormaym. Bu, garip huylannm başın da gelir. Mesela kadınlar şehre gelirken. feraceye benzer siyah bir kıyafet giyerler. Ketenden yapılır. Bunu sırt lannda heybe, torba gibi şey l«r tasıdıklannrian yararı olsun diye giyerler ama asü şehirde fakir usleaimi ver nıek anıacım güderler. Bu kı yafet onlann pazarlıkta yardımcılan olur, daha ucuza mal almalaruıı sağlar belki de. Tümü pazarük hastasidtr, ancak kadınlan erkeklerden daha aşındır 5 kurtışu büe ararlar. Ama » • cıyıp da bedava verecek olsanız istejnezler, Ule pazar lıte yapıp fiat kırdıracaklar. Oysa bir bakarsımz kirnisi en güzel aşçı dük Üç gün gelin hamamı yapıp, üç gün yıkanırlar Köyün eskî öğretmeni İnköylüler için «Ellerindeki antika ve çok değerli ağır kıyafetlerie bir müze kurulabilir» diyorkanına girip, en güzel yemskleri ısmarlamış. Eskiden televiayon yoktu, stoemaya taksi tutüp Öyle gelir giderlerdi. Bahat harcama yapıyorlar ama yiyecek, konusunda tam tersine ellert sıkıdu".» « Düğfinlert değisikmis dedller» « Evet çok ilginçttr, örneğin düğün öncesi Uç gün gelin hamamı yaparlar. Köyün kadın ve kızlan şeh re gelip hamamı tümden ki ralarlar. 3 gün gelini yikarlar, kendileri de yıkanır. Hamamda •şehlik yapar lar. Çalıp ovnar, Gelini de döndürürler aralannda. Hatta Kütahyalılar toplanıp seyirs giderler înköylüleri» • Tabancı 11» evlenirter « Katiyen dısarıdsjı ge liTt almazlar. Görevliyfcen kadmların köyde açık gessmeleri ilgimi çskmişti, sor dum: fne gerek var hepimiz akraoaytz bu dayım, hu amcajn oğlu> dertiler. Birhirleri ile evlenp evlene hepsi akraba oimuş. kaç göçe d = gerek duymu« 5>orlar bu yüzden» « Bu kadar yakın akraba evHlikleri sakat ve. geri zekalı doğutna yo) açmıs olmalı....» « Haytr tam aksine, çok şağhklı dogum yapıyorlar. Köyae ne sakat. ne de geri î*kalı olmuş tek kisi ne duydum ne de rast geldim» TAEIN: KÖY TOPLANTILARIN1 GtÎBRELtKTE TAPARLAR • Evlerinin bir coğu iki katlı. biidiğimiz evlerden. Giriste mis gîbi toprak kokar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle