25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 •Blkemizde yürürlükte bulunan yasal llkuralların smırını aşmamak zorun" dayız. Bu kurallardan kimisi hukukun temel ilkeleriyle çelişse bile. Şimdiki glbi olağandışı dönemlerde kalem kullananlar, Pasifik Okyanusu'ndaki mercan kayahklan arasına düşen gemiciler gibi çok dlkkatli olmak zorundadırlar. Bu dikkati göstermeyen kaptanların görünmez kayahklarda parçalanan gemileriyle birlikte denize döküldüklerini çok yıl önce Jules Verne'in romanlannda okumuştum. Böylece kireçtaşı iskeletli milyarlarca küçük deniz yaratığının üstüste yığılıp kenetlenmesinden oluşan bu çok sert mercan resiflerinin gemiler lçin büyük bir tehlike oluşturduğunu küçük yaşımdan berl bilirim ve bu mercan adacıklarmı zaman zaman TV ekranında sey rederken hep o macera merakı lle dolu çocukluk yıllanmı anımsanm. Işte şlmdl geçlrmekte olduğumuz dönemde yasa, karar, tebliğ, blldiri yoluyla konulmuş olan yasakları gözetmeden yazı yazmağa kalkışmak, bu yasakların sert re siflerlne çarpmayı göze almak demektlr. ••• Yazıya böyle bir girişle başlamamızm nedenl, klml okurlanmızm yönelttlklerl sorulardır. Hepslnin ortak yanı şu: «1961 Anayasası'nın bazırlanmasmda gerek İstanbul Üniversitesi Bilim Kurulu'nda, gerek Kurucu Meclis Anayasa Komlsyonu'n da ve Genel Kurulu'nda başından sonuna kadar çabştığınızı ve metinleri kaleme aldığınızı billyoruz. Şlmdi hazırlanacak Ana yasa üzerindekl düşüncelerinlzi neden açıklamıyorsunuz?» özet olarak aktardığım bu soruya kimilerl: «Yoksa bir şeylerden ml ceklniyorsunuz?» dlye blr ek de yapıyorlar. «Ye ni Anayasayı hazırlayacak Danışma Meclisi üyeliği için teşebbüse geçtlnlz mi?» diye soran muzlp meraklılar da çıkıyor. Danışma Mecllsi'nln kurulma hazırlığı günlerinde kimi gazeteciler rahmetli arkadaşım ve çok eskl dostum Ord. Prof. Enver Ziya Karal'a, bu mecllse girip glrmeyeceğini sorduklarında kısaca: «Unutmayınız ki ben 27 Mayıs Anayasası'nı kabul eden 1961 Kurucu Meclisi'nde Anayasa Komisyonu Başkam idlm» yanıtını ver miş ve böylece, şimdi yürürlükte olup olmadığı belli olmayan o Anayasa'nın hazırlayıcılarından birl olduğu için, yenl bir Anayasa'nın yapımında yeri olamayacağını belirtmek istemiş. Haklı. ••• Alçakça blr clnayete kurban giden eskl Başbakanlardan Prof. Nihat Erim, OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lanabllirdi. Bu yapılmadı. ••• Türkiye'nin lçsavaş eşiğine gelmesinden sonra zorunlu olarak gercekleştirilen 12 eylül 1980 harekâtı ile Silahlı Kuvvetle rin yönetime el koymasından sonra Devlet Başkanlığı görevini yüklenen Sayın Genel kurmay Başkanı, Orgeneral Kenan Evren: «Bu Anayasa Türk milletine bol geldi» dedi. İşte Saym okurlarım, bütün bu koşullar altmda ve bugünkü ortamda «İlle 1961 Anayasasını ahkoyunuz ve Türk halkına bu Anayasayı öğretiniz, sevdiriniz ve onu bu yasanın düzeyine yükseltiniz» diye diretme olanağı bulunmadığı içindlr ki, biz yazılarımızda Anayasa konusuna dokunmuyoruz. Yıllardan, özellikle 1965'ten beri, sürdürdüğümüz Anayasal savaşımın en son aşaması, Tercüman Gazetesi'nln 18 nlsan 1980 tarihinde düzenlediği «Anayasa Semlneri» dolayısiyle oldu. Bugün Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı'nın başrolü oynadığı o seminerde, şimdi yenl Anayasaya konması sözkonusu edilen hemen bütün ilke ve kurumlar söylendi. Bunları o gazetenin sütunlarında izledikten sonra, biz de 27 Mayıs 1961 Anayasasını kıyasıya eleştiren düşünceleri 27 nisan, 18 mayıs, 25 mayıs, 1, 15 ve 22 haziran 1980 günlerinde yine bu sütunlarda çıkan yazılanmızda kıyasıya eleştirdik ve Anayasa konusundakl düşüncelerimizi açıkladık. Türk halkı lçin ne çelîşkili ve üzücü blr tecellldir ki, o zamanki anarşlk ortam da sokakta korkusuz gezlp dolaşma özgürlüğü yoktu ama, bütün hukuksal ve sosyal konular üzerinde tartışma özgürlüğü vardı. Sonunda olacak oldu; «anarşi özgürlüğü» düşün özgürlüğünü boğdu; ger çi çok şükür kendisi de boğuldu ama ülkeyl yenlden düşün özgürlüğü sorunuyla karşı karşıya getirdi. Şimdi bu özgürlüğün sınırlarını aramak uğraşısı içindeyiz. ••• Sevgili okurlarım; mademki 1961 Ana yasasmın hazırlanmasındaki katkımı billyorsunuz ve ondan sonra bu konudaki bütün düşüncelerimi yukandaki panoramada gördünüz; artık bundan sonra Ana yasa konusunda benlm söyleyeceğim hiçbir söz kalmadığını da anlamışsınızdır. Çocukluğumda, gerek mahalle oyunlarında, gerek ilkokulda yerli yersiz yineledlğimiz bir tekerleme ile yazımı bitlreyim: «Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur.» 11 NtSAN 1982 Ustamın Adı Hıfzı Veldet VEÜDEDEOĞLU 1971'de: «Bu Anayasa Türk Milletl lçin lüks blr yasadır» demişti. Biz o zamanlar bunun «lüks» olmayıp, Türk Ulusu'nun nensel ve tinsel (maddi ve manevl) varlıklarını yükseltecek gerçek milllyetçl, sosyal adaletçi bir Anayasa niteliği taşıdığını savunarak, hiçbir zaman gereği gibi uygulanmadığını, uygulanmak istenmedlğlni, Türk Ulusunun bu Anayasaya layık olduğunu bıkıp usanmadan vurguladık durduk. Şimdi Danışma Meclisl üyesi olan Sa yın Av. Kâzım öztürk'ün yoğun çalışmasıyla hazırlanan ve Türkiye tş Bankasınca 1966'da bastırılan «Türkiye Cumhuriyeti Anayasası» adlı fiç büyük ciltlik belgesel yapıta rahmetli Enver Ziya Karal'm yazmış olduğu önsözdeki şu satırları, onun ölümü dolayısiyle yayınladığım yazıya almıştım. Yerl geldiğl lçin bu alıntıyı lzninlzle ylnelemek Istiyorum: «Anayasaların yürütülmesi onların hazırlanışından daha önemlidir; canlılıkları, yaşayışları, sözün kısası, değerleri yürütülüş tarzına bağlıdır. Bu da Anayasa hiikiimlerinin yalnız sözcttklerlndeki düz anlamın kavranmasıyla sağlanmaz. Bu sözcüklerin kapsamakta bulunduğu derin anlamın da sezilmesl gereklidir. (...) Anayasamızı bilmek ve anlamak yönctenler ve yönetilenler lçin toptan ve temelli bir vazifedir. Bu vazifenin yerine getirilme tarzı, en çok, yönetenler için, bir de sorumluluk problemi yaratmaktadır.» Görülüyor ki büyük tarih bilgini Karal, geçmişin kültür birikimlnin verdiği otorite ile, Anayasa uygulayıcılarım bu yasanın kabulünden beş yıl sonra uyar ma gereğini duymuştu. Ayni yapıta yazdığımız önsözde, 1839 Tanzimat reformundan başlayarak 1876 Anayasasma, 1908 Meşrutlyet hareketine. 23 Nisan 1920'de Ulusal lstenci temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisl'ne, 20 ocak 1921'de kabul edllen (geçicl) Anayasaya, 1922'de çıkarılan, saltanatm kaldırılması kararına, 1923'te Cumhuriyet'in Uanına ve Lozan Antlaşmasıyla kapitülasyonlarm kaldınlması sonucunda Türkiye'nin tam bağımsızlığma kavuşmasına, 1924'te hallfeliğin, seriye mahkemelerlnin, medreselerin kaldınhp yönetlmln Iayikleştirilmesine ve llk Cumhurlyet Ana yasası'nın kabulüne, 19251930 yıllannda gercekleştirilen ve Türk toplumuna yeni bir yön çizen hukuksal ve sosyal reformlara kısaca değlndikten sonra harfi harfine şöyle demiştik: «Sadece en önemlilerine değindiğimlz bu siyasal, hukuksal ve sosyal oluş ve devrlmlerden her birl kendisinden sonraki devrimlerln zeminini ve bütün buularm hepsi de 27 Mayıs 1960 ihtilalinin mey vası olan 27 Mayıs 1961 tarihli bugünkü Anayasamızın temellerini bazırlamıştır. Bu Anayasa, Türk milletinin bütün siyasal tarihinde aldığı en keskln virajdır; çiinkü bu Anayasa TUrk halkmm topyekün kalkınması aydmhğa ve refaha kavuşması amacıyla hazırlanmış milliyetçi, sosyal, devrimci ve balkçı bir Anayasa'dır. Yukarıki amaca ulaşmak için yapılması gereken şeyleri görmek başka, bunları ger çekleştirmek işi yine başkadır. 27 Mayıs ihtilall bunları gerçekleştirmemlş, fakat kalkınma yolunu açık ve net görebilmek için dürbttn ayan yapmış, 1961'de TUrk halkınca kabul olunan Anayasa ile bu yola açılan kapının anahtannı vermiştir. Bu sebeple 1961 Anayasası kanaatımızca Türkiye'nin Tanzimat'tan bu yana devam eden siyasal ve sosyal gelişmenin, evrlm ve devrlmlerlnin en önemli eseridir. Bu Anayasa Türk halkmm insanlık haysiyet ve baklarım, fikir ve vlcdan özgürlüğünü koruyan demokratik bir düzen içinde ekonomik bir planla kalkınabilmeslnln şasmaz reçetesldlr.» 1961 Anayasası için 1966'da işte böyle yazmışız. Bu görüşümüz değişmemiştir. Ama ne yazık kl, reçetenln tam uygulanmaması Türklye'yl o zamandan beri ikl kez daha olağandışı ortama sürüklemiştlr. Bu nokta üzerinde ayrıntılı biçimde durmak 52 sayılı tebliğin engeline çarpma sonucunu doğurabilir. Yalnız şu kadaram söyleyeyim ki, o zamanlar Meclis Başkanlığı, Cumhurbaskanlığı seçimleri gibi önemli görevlerln engellenmesine kar şı Anayasa'da öngörülmemiş olan önlemler, Anayasa değlşikliğiyle alınabillr ve yöntemle ilglli öbür bazı eksikler tamam Öküz Ölünce Ortaklık Bozulur.. İkl yüzyıldan beri Türkiye Batılılaşma sürecl yaşıyor. Ne var ki, bu süreç çeşitli ve çellşkili aşamalar geçirmiştir. Sözgelişi Atatürk'ün BatıcıUğı ile Tanzimat Paşalarının Batıcılığı bir değildir. Nasıl bir olsun ki? Mustafa Kemal Paşa Batı emperyallzmine karşı savaşarak Türkiye Cumhurıyetini kurmuş, çağdaş uygarlık (muasır medeniyet) düzeyinl amaçlarken yaklaşımını kesinlikle koymuştur: Batıya karşın Batı... Tanzimat Paşaları İse, Batı'mn karşısında elpençe dlvan durmaya alışık idiler. Tanzimatta Batı taklitçiliği vardır, «Düveli muazzama» karşısında boyun eğmek doğaldır. Bir ya da birkaç büyük devletin güdümünde yaşamak Tanzimat Paşalarında ortak polltlkayı oluşturur. Atatürk ise, tam bağımsızlık ilkesine tutkun bir insandır. Siyasada, maliyede, ekonomide, askerlikte bağımsız olmaaan tam bağımsızlığm gerçekleşemiyeceğini apaçık söyler. • Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye Batılılaşma süreclnde yenl bir aşamaya girdi. Bu aşamada üç kavramı birbirinden ayıramadık. Nedir o üç kavram? 1 Çağdaşlaşmak.. 2 Batılılaşmak.. 3 Amerikanlaşmak.. Çağdaşlaşma «Batıya karşın Batı» diye tanımlanabilirse de «Amerikanlaşma»nın Batıluaşma ile Dir ilişkisi olmadığı açıktır. Amerikanlaşma, bir büyük devletin güdümü altma girmekten ötede anlam taşımaz. Amerikanlaşma, Sivas Kongresınde «Mandacılık» siyasasıyla Mustafa Kemal Paşa'nın karşısına çıkmıştı. Atatürk Sivas Kongresinae Amerikancıların dersini vermiştir. Ne var ki Ikincl Dünya Savaşından sonra Amerikancılık yeniden hortladı. Bir Cumhurbaşkanı (Bayar) şu sözü söyleyebilmiştir: «Türkiye küçük Amerika olacaktır.» Ancak Avrupa'ya yakınlığımızla birlikte Amerika Avrupa ilişkilerlnln Ikinci Dünya Savaşı sonrasında içlçe olması Avrupa'nm uluslararası örgütlerine katılmamıza yol açmıştır. Böylece Batının üç sistemi içinde yerimizi aldık: 1 Avrupa KonseyL 2 AET (Ortak Pazar). 3 NATO... Avrupa Konseyi siyasal, AET ekonomik, NATO askeri örgütlenmeyi içermektedir. ABD, bu üç örgütten yalnız birinde (NATO) üye devlet olaraK bulunmaktadıı. Türkiye 1970'lerdekl dünya bunalımmm zorlanmaları yüzünden büyük sarsıntılar geçirdl, geçiriyor. Kapitalist kalkmma yolunda tökezledik, tökezliyoruz. Ülke, terör ve anarşi batağma gömülünce, ordu yönetime el koymak zorunda kaldı. Bu kez de Avrupa Konseyi ve AET ile başımız derde glrdi. Bu örgütler TÜrkiye'ye karşı önlemler almaya başladılar. özetle Batı'mn siyasal ve ekonomik örgütlerinde dışlanıyoruz. Dışlandıkça da Öfkeleniyoruz. llişkilerimiz kopma noktasına gelmiştir. Peki, Batı'mn siyasal ve ekonomik örgütlerinden kopunca geriye ne kalıyor? Askeri örgüt... • •• • .•v •*•<<? avYani NATO. • . • ' • " 1"•• • ' NATO'da kalaeak mıyız? Batrbizl ekonomide ve politikada dışlarsa Batı'nm askeri örgütünde hangi gerekçeyle kalabiliriz? NATO (ulusal değil) adı üstünde, «Ortak Savunma örgUtttsdür. Batıyla politikada ve ekonomide ortaklığımız kalmayınca hangi ortak savunma için Türk askerinl görevlendireceğiz? Kopuş süreclnin doğal sonucu NATO'dan da ayrılmaktır. OKTAY AKBAL Anayasa Giysi Değildir basın... TERCÜMAN Nazlı Hıcak, 8 nlsan günlü Tercüman'daki yazısında TtSK seçimlerine değiniyor ve yeniden Başkan seçilen Halit Narin'in kar şısına çıkması olası bazı adaylardan sözedildiğini belirterek «İnsan ister istemez "Daha önçelerl nerelerdeydiniz?" diye mıfildanıyor» diyor. Halit Narin'in evinin defalarca bombalandığını, hayatının kaç kere tehdit edildlğini ama sınıf çatışmasmm en hızlı döneminde bir an bile görevinden lstifa etmeyi düşünmediğini, prensiplerinden ve inançlarından hiçbir zaman taviz vermediğini, o şlddet ve hlddet devrinde, birçok kimse köşelerine sinmiş, yelkenlerl suya indirmişken Narin'in yürekli bir adam manzarası sergilediğini de belirten Ilıcak, daha sonra söyle ekliyor: «Türkiye, bilhassa son dönemlerde fikir namusuna sahip, yürekli insan sıkıntısı çektiğinl göstermiştir. Bukalemun gibi renk degiştiren her kabp ve kıyafete giren şahıslarm sayısı blr hayli kalababktır. Dogru söyleyen dokuz köyden kovulurken bunlar her devirde geçer akçe olmaya dev?*n edîyorlar. Yalnız unutmamak gerekir ki bir fikrin kavgasının yapılması lçin gereken önemli ınevkilere yürekll ve mücadeleci adamları getirmek şarttır. Aksi takdirde mağlubiyet ilk andan itibaren mnkadderdir.» NARİN.. Üçünctt Napolyon yictor Hugo'ya göre Küçük Napolyon şöyle dermiş: «Bir Anayasa onu uygulayacak ulusa göre yapılmab. Bir giysi gibi ounab, onu giyecek kişiya yakışmalı.» Danışma Meclisi'nde Anayasa konusunda yapılan konuşmaları gazetede okurken bu sözü anım sadım. Bir üye demiş ki: «Kurumsal olarak demokratik ilke ve esaslar açısından 1961 Anayasasmm bir hukuk abldesl olduğunu savunanlara hak vermemek mumkUn değil. Ancak 1961 Anayasası Ulke gerçekleri gözönüne abnmadan hazırlanmıstır. OUnUn modasına ve ideal ölçülere göre. Paris'ten Pierre Cardln'den abnan bir elblse nasıl her bedene uymazsa, toplumun yapısı ve ülkenin gerçekleri gözönünde bulundurulmadan ideal hukuk normlarına uygun olarak hazırlanan bir Anayasa da mllli bünyemize uymaz.» Pierre Cardin benzetmesini yanlış buıdum. önce, Cardin'ln dükkânlarında her vücuda göre giysi bulunur, şlgman da zayıf da, kısa da uzun da gövdeslne yakışacak ceketi, pantolonu bulur. Parayı verdln mi bulmayacağın yok! Üçüncü Napolyon da Anayasa'ların uluslarm kişiliğine, niteliğıne göre yapılmalarını isteyen dlktatörlerdenui; yüzyıl sonra da onun glbl düşünenler çıkıyor işte... Türk ulusuna nasıl bir Anayasa yakışjr? Bunu kim saptayacaktır? Hangi yetkiyle, hangl bilgiyle? 1961 Anayasa'smı da hem de seçlmle gelen bir Kurucu Meclis hazırladı. Halkoylamasında büyük oy çokluğuyla ulusumuzca benimsendl. Tepeden lnme bir zorlama Anayasa değil ki!.. O zamanki hukuk bllginlerimiz, düşünürlerimiz, partilerimiz, parti dışı aydınlarımız, meslek örgütlerimiz sendikalarımız, hepsi hepsl bu Anayasa'yı istedi, destekledl. Yalnız zorbalık yanlıları kargı çıktılar, kendi özel çıkarları tehlikeye düşeceğl için... Aradan ylrmi yıl geçtl, toplumca geliştik, ilerledis, nüfusumuz elll milyona yaklaştı; bu kez; 'bu Anayasa ile olmaz, bu Anayasa değişsin, kendi ulusal bünyemize göre bir yenisl yapılsın' diye tutturduk! Her oyun kuralına göre oynanır. Futbolda topa elle dokundunuz mu cezayı yersiniz. Hayır, biz ille de kural dışı oynayacağız, önceden saptanan ilkelerl, kuralları çiğneyeceğlz, çünkü milll bünyemize uymuyor bunlar" derseniz dünya size güier. Zordur kurallara uymak, elbette zordur. Güçlü olmak, dirençli olmak, çalışmak, uğraşmak, çaba harcamak gerekir. Bizim politika dünyamızın kalburüstü adamları yirmi yıldır kendi kafalarına uygun bir Anayasa, ister dururlar. Yürürlükteki Anayasa'nın uygulanmasını isteyenlere de Kötü gözle bakarlar. Bunlar ulus düşmanıdır, bıze uymayan bir Anayasayı uygulatmak istiyorlar, oysa milll bünyemlz bunu reddediyor, derler boyuna!.. Zaman zaman etkill olmayı da başarırlar.. Fransız gazetecisl Henri Rochefort şöyle yazmış 1868'de: «İngiliz Anayasası politikadan söz etmcyi yalnız Krallara yasaklamıştır. Franaız Anayasası daha az ciddidir, bu yasağı yalnız gazeteciler içzn uygular.» Ingiltere'de yazılı bir Anayasa yok, ama yürürlükte yine de etkin Anayasa var, bir takım kurallar, inançlar dizlsl... Buna göre Krallar politikaya karışmaz. Rochefort, başı durmadan dertlere giren, tutuklanan bir gazeteci olduğu için işi alaya vurmuş, 'blr, gazetecilere yasaktır Anayasa konusunda yazmak, konuşmak" demek istiyor... Bizde de durum az çok böyledir. 1961 Anayasasını savunmak nerdeyse suç sayılır! 1971' de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nm değiştirilmemesini yazdığım için 'halkı suç lşlemeye teşvik' etmckle suçlandırmaya kalkıştılar, ama sonuç alamadılar tabii!.. İnsan gövdesi durmadan değişir, zayıflar, şlşmanlar, yaşlanır, giysilerine sığamaz olur, ya da bol giysiler altında yiter gider. Haydi terziye koş, orasını burasmı kestir, ya da açtır! Bu ayn blr şey... Bir ülkenin Anayasa'sı öyle beşon yılda (Arkası 11. sayfada) GÜNAYDIN tan çok, dönemin şartlannı hatırlatmak lçin yapılmısa benzediğini» belirtiyor. «Evren'in 12 Eylül'ün llk gününde söylediklerl ile Bursa'da söyledlkleri arasında bir fark bulunmamasıru yadırgamanın yanlışhğma» da değinen Barlas daha sonra şöyle diyor: «Aynı çizginln sürdürülmesiHe "sertlik" dem'ek ise, daha büyük yamlgılara sürükleyebllir kişiyi.. «Galiba bu noktada, yorumlan gerçekten saptıran sebep sivil toplumun özelliklerl ile yaşanılan geçis döneminin doğasında bulunan bazı yapısal farklardır.» (...) «Bu açıdan, dflnii, bugünkü "geçiş dönemi"nin ayıraçları 1çinde tümden ve yeniden değerlendirmek, doğ:ru olmayan ve yarına olumsuz yansımalar yapabilecek nitelikte sonuçlar doğurabilir.» «Yani gündemin ana maddesi "sertleşme" değil, "yumuşak geçiş" olmak durumundadır.» GÜNEŞ t«r, ştadl bu yıl 41 milyon vergi verecegini gururla söyleyebiliyor. Bütün bunlar Türkiye'de iş hayatının durduğunu, ekonomisinin geiecek yıla çıkmayacağmı söyleyen "Şom agızlı" kötümserleri tekzip eden sonuçlardır. Türkiye'de bir şey olmamaktadır. O da havadan para kazanmak. İş bilenin kıhç kuşananmdır artık. Daha iyi üreten, daha çok koşan ve çalışanlar, daha parlak yaratıcı güce sahip olanlann kazanmaması söz konusu değil.. Gerçek ekonomik faaliyet İşte budur.» MİLLİYET Mehmet Barlas, 5 nlsan günlü Milliyet'teki yazısında «Orgeneral Evren'in Bursa konuşmasının bir sertleşmeyi amaçlamak GÜNDEMİN ANA MADDES! Necatl Zinclrkıran, 6 nisan günlü Günaydın'daki yazısında, «Bizim işadamlarımızın bir kısmının çok pesimist» olduğunu lleri sürüyor ve «En ufak bir ekonomik buhran karşısında: Battık, yandık, diye hemen vaveylayı basarlar. Onların içinde o kadar kötümser olanlarını biliyorum ki..» diyor. «Kredilerin pahalılıgmd«n şikâyet edilmesine, iflas ve konkordatonun çokluğuna, bir sürü batağa rağmen Türkiye'de iş hayatmın blr altın yılmı daha kapatmış bulunduğunu» belirten Zincirkıran daha sonra şöyle ekliyor: «1980 bilançosunda 20 milyon llra vergl ödeyen genç bir arma ŞOM AĞIZLILAR.. Güneri Cıvaoğlu, 5 nlsan günlü Güneş'tekl yazısında «lşsizlik» sorununa değiniyor ve «Issizliğin Türkiye'nin gündemindeki en büyük sorunlardan biri olduğunu» belirterek şöyle diyor: «Hatta işsizlerin durumuna bakarak, bütün zor kosullara, çok yetersiz Ucretlere karşın isl olanm gene de şansh sayılabileceği bir sürece girlyoruz diyebilJriz.» «Batı ekonomilerl böyle bir tesbltin işaretlerini vermekte.» îşsizliğe dünya yüzünden de örnekler getlren Cıvaoğlu, «Işsiz sayısı giderek artan Türkiye'nin, dünyadaki tartışma formlarma kulak vermesini, çağdaş sorunlara, çağdaş çözümlere açık olmasını» da istiyor ve şöyle ekliyor: «Ekonominin sorumlulanndan bekliyoruz, acaba işsizlik konusunda hangi çağdaş çözümler, nasıl bir uygulama takvimine göre programlanmış bulunuyor.» «Hep demokrasiye dönüş takvlmini tartışan, o takvimde rötar arayanlar, diğer takvimlere de bbgöz atmalılar. En azından bu toplumun sancılannı giderecek takvimlerin henüz oluşturulmamış ounasma dikkat çekmeliler..» İŞSÎZÜK VE TAKVİMLER.. (Cumhurivet ANKARA 11 (Telefonla) Kütahya Balıkesir hattı 23 nlsan da Meclis Reisl ve Balıkesir Mebusu Kâzım Paşa Hazretleri tarafından törenle açılacaktır. Resml tören progra yıoncE) 11 NÎSAN 1932 mı hazırlanmıştır. Mec lis Reisi aym 22'sinde Ankara'dan hareket edecek, Kütahya'dan Balıkesir'e gelecektir. Merasime Balıkesir me busları ile gazeteciler de iştirak edeceklerdir. BALIKEStR HATTI c DGünOn narnl ŞABESO dış basın LE MONDE Sıhhatlnlzl seversenlz Şabeso içlnlz. Blma ve yoğurt hülasası lle yapılmıs sıhhl lspirtosuz şampanyadır. REAGAN'IN SEMBOLİK DAVETİ ABD Başkanı Ronald Reagan Beyaz Saray koltuğuna oturmasından bu yana ilk kez Brejnev'le görüşmek üzere kendisini ABD'ye davet etti. Geçtiğimlz günlerde yapılan bu çağrı ikl liderin haziran ayında New York'ta görüşmelerlni öngörüyor. Bu konuda bir başyazı yayınlayan Fransız Le Monde gazetesi, Reagan'm başkanlığının ilk günlerinde Sovyet meslektaşıyla başbaşa görüşmeyl ister bir hava içinde olmadığını vurguluyor. Başyazıda daha sonra özetle şöyle deniyor: «Başkan Reagan, örneğin geçen yaz aylannda Sovyetler Birliği lideriyle görtişme masasına oturmak için, Sovyetlerin Afganistan olayında ıbmblaşmaları gerektiğini ön koşul olarak ileri sürüyordu. Ne var ki, 1981 sonlarında patlak veren Polonya olaylan, tam tersine Amerikan gö rttşüntt yumuşattı. Bbr Sovyet ABD zirvesinln gerekli ve olası olduğundan söz edihneye başlandı. Ancak ABD bunun tarihi hakkında bir açıklama yapmadı. Başkan Reagan'ın 5 nisanda yaptığı çagn Ise herşeyden çok bir tuzak görünümü taşıyor. Brejnev, büyük bir olasıbkla hastalığını ve yorgunluğunu ilerl surerek bu daveti reddedecektir. Ancak ne olursa olsun Amerika'nın bu girlşimi sembolik bir değer taşıyor.» kerlerl, 19. yüzyıl milliyetçilikleriyle, önüne geçilmediği takdirde tehlikeli olabilecek olaylar zinciri başlattılar. Cumhuriyet Sahlbi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecllik T.A.Ş. adına NADİR NADl Cenel Yayın Müdürü: ..„ Müessese Müdürü: . „ „ . Yazt Işleri Müdürü: HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN Basan vs Yayan .'Cumhurlyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hatl ARBEİDERBLADET (OSLO) Falkland adalannda yaşayanlar, adaların hiçbir zaman Arjantin egemenliğine girmesini istemediler. Kim, a'skeri bir diktatörlüğü, demokrasiye tercih edebillr ki? öte yandan, Güney Atlantik'te Arjantin ile Ingiltere arasında bir deniz savaşı kimin işine yarar? Ne kadar acı olursa olsun, Ingiltere, Falkland adalarını kaybettiğini kabul etmek zorundadır. LOS ANGELES TİMES Arjantin, Batı yarımkürede ne kadar dostu olduğunu öğrenecek. Ne kadar az olursa, o kadar iyi olur. Hiçbir suç cezasız kalmamalıdır. Ama, Arjantin'in bu suçunun cezası ne olabilir? ABD için, îngilizlerln dostluğu, Arjantin'inkinden daha güçlü. Apcak, bir savaş durumunda, ABD'nln In giltere yanında yer alması, yarıkürede, onarmaya çalıştığı ilişkilerine zarar verebillr. Arjantin as MALWİNAS (FALKLAND) BUNALIMI ÜZERİNE BÜROLAR • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehlr Tel: 1758 25175866 ldare:183335 • İZMİR: Haltt Ziya Bulvan No: 65/3 MORGANBLADET (OSLO) Öyle görülüyor kl, Londra, Ingiltere'nin, güce dayanan üstün bir Iktidarı olduğuna hâlâ inanıyor. Ingiltere'nin, sömürgecilik dö neminde, dünyanm her bir yanında deniz üslerine ihtiyacı vardı. Falkland da bunlardan biriydi. An cak, Malvinas adalarınm Arjantin'in bir parçası haline geleceğinden kuşku duymamak gerekir. Tel: 25 47 0 9 1 3 12 30 • ADANA: Tel:1455019731 Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/3 TAKVtVf İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ . 6.27 13.15 16.56 11 Nisan 1982 AKŞAM YATSI. 4.44 19.44 21.20 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle