18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bakmakla yukumlü kılındı. Bu yapı îçinde, toplumsal üretime katıldıgı durumîarda bile kadını bu temel roller belirler: Yalnızca eileye «Ek gellr» sağiamak üzero ve doğum, süt verme ve çocuklan iyi yetiştirme görevlerini yerüıe getirebilmek içtn kiaintili olarak çalışır. Dolayısıyla çalışmr Hayatını belirleyen, bu temel işbölümüdür, yani kadının birincil sorumluluk alanının aile olmasıdır. Bu yüzden de, iş yaşamında da analık, ev kadınlığı ve bu rollerden kayna'danan kişilik özelliklerine uygun alanlara yönelir. ya da yöneltiür. Işte «eşitlik» çerçevesinin. kadınlann kurtuluşu için zorunlu ama yetersiz bir ön koşul olmasının anlamı da burada somutlaşıyor. Toplumsal işbölümünden kaynaklanan «erkek» ve «kadın» kişilik özellikleri sorguya çekllmedikçe, erkeklik», «kadınlık» kavramlannın içerikleri eleştirilmedikçe, kadın erkek eşitliği yasal haklarda eşitlik olmanın ötesinde bir anlam taşımayacak, kadınlann ezilmişliği sürecektir. Eşlertn ekonomik bagımsızlıgını savunmak yetmez; çünkü bu eşitlikçi yaklaşım, ünlü •Evlilik Okulunda olduğu gibi, «Dişi kişiliğe yaratıa alıcılığı. koruma, gerçekçilik, dayanıklılık ve anplıgis erkek kiş)'iS;e ise, nüfuz etme, önderlik, etkinlik, düzen ve serüven tutkusunu» l?.yık görmekle bağdaşabiliyor pekala (Cumhuriyet. 10. ocak 1982). Bu listeye. kadınlar için duygusallık, şefkatlilik, uysalhk, erkekler için de kendinl denetleyebilme. ussallık. girişkenlik gibi özellikler do eklenebilir. Aile içindeki rolleri. doğal kişilik özellikleri olarak dondurulduğu, Kadınsı kişilikleri» veri olarak almdığı sürece, kadmlar toplumsal zincirlednden de kurtulamaylar. Kuşkusuz bunun cözümü «erkekleşmek» de olamaz; «erkeklik» ve «kadmlık» birbirinden bağımsız kavramlar değil çünkü: Işbölümünün iki yanmda kalan etkinlik biçimlerinden kaynaklanan özellikler bunlar, tıpkı blr madalyoiun iki yüzü gibi. Dolayısıyla da. «erkeksl» kisilik özelliklerine «ulaşarak erkeklere eşit olmak defil özgürleşmenin yoıu. Yapmamız gereken, bu kavramiann kendllerini Ve bunlann temelinde yatan işböîümünü, verilmiş biçimleriyle varsaymadan eleştirmek. (1) Türker Alkan, Kadın Erkek Eşitsizliği Sorunu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fak., 1981. (Metinde geçen tüm sayfa numaraları bu kitaba gönderiyor.) (2) Ingiltere'de, geçen yüzyılın sonlannda, kadınlara oy hakkının verilmesi için yapılan mücadele. 10 NÎSAN 1982 8 mart 1882 günu Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan yazılannda, Şirin Tekeli ve Şula Torun, Dunya Kadınlar Günü olan «8 Mart'ın tarihteki yerini incelemenin, kadınlann özgül sorunlarınm Tttrkiye'de de tartışılması için iyi blr başlangıç» olabileceği inancıyla, Kadın Sorununun ve Kadınîarın Kurtuluşu Hareketinin genel çlzgilerini özetliyorlar. Öto yandan, kısa bir süfe önce yayımlanan kitabmda (1), Türker Alkan, sorunu çok daha özgül bir çerçeve içinde, «eşitlik» açısından ele alıyorf Türk toplumuyla başka toplumlar arasında, ağırlığı sayısal verilere dayanan bir karşılaştırmayı amaçlıyor bu çalışma. Alkaa, siyasal yaşama katılım oçısından olsun, çahşma, eğitim vs evlilik alanlannda olsun, kadmlarla erkekler arasındaki eşitsiziiğin özellikle Türkiye'de sağlanan belli gelışmelere karşm sürsgeldiğini açıkyüreklilikle saptıyor. Bunun da ötesinde, kadmerkek eşitliği konusunda vanlan noktanm (ki yolun başı daha burası) aşılabilmesi içi.n, bu konuda Türk toplumundan daha ilevi durumda bulunan Olkelerden esinlenerek somut öneriler gellştiriyor yazar. Gerek değerlendirmelerindeki gerçekçilik, gerekse de karşı çıkışlannda ve önerilerindekl yüreklilik açısından, böyle bir incelemonin yapılmış olması sevindirici. KadınErkek Eşitliği ve Ötesi TOPLUMUN İDEOLOJİSİ EŞİTLİK TEMELİNE DAYANMADIKÇA KADINLARIN ÖZGÜRLEŞME VE KURTULUŞ YÖNÜNDEKİ HİÇBİR TALEBİ YANKI UYANDIRAMAZ. Jurnal.< Jurnal deyince çoğu kişi gibi benim de aklıma hemen İkinci Abdülhamit gelir. Gerçi jurnalcılığın tarihsel kökeni çok eskidir, ama Abdülhamit döneminde kurumlaşmıştır. O dönemde Yıldız Sarayı, insan hakları ve özgürlüklerinin üstüne lök gibi otur muş, hafiyelerin kirli gölgeleri Dersaadetin tüm girdilerine çıktüanna yansımıştı. Padigahm korkulu kuşkularını besliyerek dünyalığını kazanan jurnalcıların haddi hesabı yoktu. Osmanlı'da olduğu gibi siyasal tarihin her kesiminde jurnalcı, egemene hizmet eden kişiye denir. Jurnalcı efendisinin uşağıdır, ama kimi jurnal eder? Bu sorunun yanıtını aradığımızda jurnalcılıkta efen diyle köle. üstle ast, yönetenle yönetilen, egemenle boyunduruk altındaki arasında çekilen bir iletişim çizgisi görüyoruz. özgür insanı, bağımsız yönetimi, egemen devleti jurnal etmek olanağı yoktur. Bir efendi ya da bir egemen olacaktır ki, iumalcılık işleyebilsin... Jurnalcıyı böylece açık seçik tanımladıktan son ra gelelim basınımızın sıksık düştüğü bir yanılgıya... Bizler bazan kavramlan yanlış biçimde kullanınz. Bu yanlışın üstünde kimse durmaz, gün geçtikçe yaygmlaşır, doğal karşılanu, toplumca paylaşılır o yanlış... Sözgllişi dlyoruz ki: Kimileri Türkiye'yi AET'ye, Avrupa Konseyi'ne jurnal ediyorlar... Acaba bu yaklaşımda bir yanlışhk yok mu? Avrupa Konseyi ya da AET, Türkiye'ye egemen kurum lar mıdır? Biz bağımsız bir devletiz. Kimseden korkumuz yoktur. Istersek Avrupa Konseyi'nden çekiliriz, AET'yi boşlarız. Efendimiz yoktur ki bizi o efendiye jurnal ederek korkutabilsinler... Avrupa'da bağlı bulunduğumuz örgütler çok mınn kırın ederlerse ya da çizmeden yukarı çıkmaya kalkarlarsa biz de karşılığını veririz: Hepinizin canı cehenneme... Jurnalcılık yanılgısı sanırım Avrupa Konseyi ya da AET'yi Türkiye'nin üstünde görmekten ka;naklanıyor. Oysa devletimizin egemeni yoktur, biz ken di kendimizin efendisiyiz. Kimse Türkiye'yi jurnallıyamaz; Avrupa Konseyi örgütünde üye devletlerin çoğunda kişinin doğrudan doğruya Konseye başvurma hakkı ve yetl'^i vardır. Avrupa Konseyi însan Haklan sözleşme nin 25'nci maddesine göre bir ülkede insan haklarına aykm davramşlar varsa kişiler doğrudan doğruya insan Hakları Komisyonu'na baş vurabilirler. 1981 yılmda Avrupa Konseyi'nin 21 üyesinden 16'sı 25'inci maddede yazılı bireysel başvuru yolunu benimsemiştir. Yani Avrupa'da 150 milyon insan kendi devletindeki uygulamalar nedeniyle doğ rudan doğruya Avrupa Konseyi'ne başvurabilir. Acaba 150 milyon Avrupa'hya kendi devletlerini «jurnal etmek» hakkı mı verilmiştir? Türkiye sözleşmenin 25'inci maddesine imza atmamıştır. Bizde Avrupa Konseyi'ne kişisel başvuru hakkı yoktur, ama Avrupa bizlm efendimiz olmadığı için jurnal da söz konusu değildir. Çünkü Avru"î>a Konseyi ve AET gibi kurumların anlamı başkadır, bu örgütler Türkiye'nin egemeni değildirler. En iyisi biz bu gibi kurumlarla bağdaşamıyorcak ilişkilerimizl kesip üyelikten aynlmayız. Ne ijlmiz var bizim AET'de, Avrupa Konseyi'nde ve NATO'da?.., Gülnıır SAVRAN yılında, Fransız Devrimi ilkeleri ışığında ve eşitlikçi düşüncelere dayanarak kaleme almıştır. Ondokuzuncu yüzyıl ortalarında gerçek bir hareket kimliğine bürünen Kadm Hakları mücadelesi de, ilk döneminde, tüm taleplerin' siya9al hak eşitliği çerçevesine yerleştirir: En ileri aşamasına İngiltere'de «Suffragette» (2) hareketiyle ulaşan bu ilk dalganm terael hedefi «Oy hakkı» olmuştur. Bunun ardmdan, zsman zaman yükselen Kadın Hakları Hareketi, blrçok alanda kadmlar için eşit haklar elde etti. Slyasal alanda, seçme hakkının yanısıra seçilme hakkı kazanıldi: eğitim ve çalışma alanlannda toplumun emek gücO gereksiniminin de zorlamalarıyla. kazanılan haklarla kodmlar, neredeyse erkeklerle eşit olanaklara sahip oldular. bazı toplumlarda, Medeni hukuk alanında da, kadım, ailede boyunduruk altında yaşamaktan bir ölçüde kurtaracak düzenlemelere gidildi yer yer. Buntann tümü de yasa düzeyind^ki celişmeler ve son çözümlemede, eşit haklar, eşit yurttaşlar anlayışma dayanıyor. Kısacası, yasalar karşısmda eşitlik, kadınlar Için herhangi bir özgürleşme, ya da kurtuluşun vazgeçilmez önkoşulu. Ne var ki, bu çerçeve ciddi sınırlar taşıyor. Bu sınırlıhğı, yasal eşitliğin neredeyse tümüyle sağlanmış olduğu ülkelerde, kadınların yalnızca kadın olmaktan kaynaklanan özgül sorunlarının süregelmesinde görmek olanaklı: Çeşitli aianlardaki talepler, bu taleplerin ardında yatan sorunlarm varlığına işaret ediyor hiç ftuşkusuz. Bu sorunlann, yasa ile uygulama arasındaki farklıhktan doğdugu, yapılması gereken şeyin yasalan tam aalamıyla uygulamak olduğru savunulabüir (s. III). Ancak kanımca, sorun, kadın erkek eşitliği çerçevesinin kendi smırlanyla ilgili ve kadınlan «Erkeklere eşit olmanın» ötesine gitmeye zorluyor. Eşitlik, yalnızca blreylerin karşılıklı olarak eşdeğer hak ve clanaklara sahip olmasıdır. Belli bir alanda, örneğin siyasal alanda, kişilerin eşit seçme ve seçilme hakkmı taşımaları, bu bireylerin yalnızca belirli bir yönleri açısından eşitlenmesi, başka özelliklerinden soyutlanarak bu özgül yönlerinin eşdeğer kıhnmasıdır. Siyasal eşitlik, eşit oy hakkma sahip kişilerin başka bireysel özelliklen ile ilgili hiçbir bilgi vermez. Dolayısıyla do, yalnızca birer olanatt olan eşit haklann, bıreyin yaşamının somutluğunda nasıl kullanıldığını, n e blçimler altında gerçekleştiğini belirlemez. Örnegin, çahşma alanında eşit haklann büyük ölçüde kazanıldığı ülkeîerde bils (ABD ve İngiltere gibi) hem kadınm işyerinde, hem de genel olarak kadınlann hangi islerde çalıştıkları konusunda. eşit haklarda yazıh olmayan ölçüler geçerlidir. Işyerindeki ilişkilerinde hem de genel olarak kadınların hangi işlerde çalıştıkları konusunrfa esit haklarda vazıh oirnaynn ölçüler geçerlidir. Işyerinde genelllkle karar ahcı olmaktan çok uygulayıcıdır kadm. Kadınların yoğım o\"rfk çal'stıklan alpjılara gelince; bunlar eğitim, giylm ve besin sanayii. hizmet sek^ö^'i tribi alon'irdır. Doktor olanları ise ağırlıklı olarak kadın doğum ve çocuk uzmanhğma ayrılır (s. 60. 61). Iş Yasası açısmdan eşit haklara sahip kadınlarla erkekler arasındaki bu farklılığı açıklayabilmek için yasa düzeyinin ardına geçmek. kadınlann yaşamlarmin bütününe gözatmak gerckiyor. Burada ise, karşımıza kadının aîle yaşamı ve bu alandaki yerini belirleyen işbölümü çıkıyor. Toplumsal öretim, aile üretiminden kopuo ayn bir alan oluşturah beri, toplumsal içbölümü kadınlann görevini. alle içindeki analık ve ev kadınlığı lşlevleriyle sınırlandırdı. Kadın, herşeyden önce, çocuk doğurmak, onları yetiştirmek v» kocasına Eşitlik: Kadınların Kurtuluşunun Önkoşulu «EşttUk» kavraım, gerçekten de, Kadmlann Kurtuluşu Hareketi'nin ortaya çıkması için bir önkoşul olmuş tarihsel olarak. Insanların, bireyler ve gruplar olarak taşıdıkları özelliklerdetı, yani renklerinden, cinsiyetlerinden, çeşitli aianlardaki yetenek ve eğilimlerinden bağımsi2 olarak, eşlt haklara sahip yurttaşlar oldukları kabul edilmediği sürece, kadınların ikincil statülerinin sorguya çekilmesi için hiçbir gerekçe yoktur. Böyle bir bağlamda, insanlann bir bölümü köle olabilir, başka bir bölümü de sözcüğün içerdiği tüm yan anlamlarla «Kadın»... Toplumun ideolojisi «Eşitlik» temeline dayanmadıkça, kadınların özgürleşme ve kıırtuluş yönündeki hiç bir talebi yankı uyandıramaz. Kadın sorunu, ancak, eşitlikçi bir felsefenin topluma egemen olmaya başlamasıyla. eşitsizliğin toplumda «Gerilik» olarak hor görüldüğü bir aşamada gündeme gelebilirdi. Ve öyle de olmuştur. Bu konuda verilmiş ilk ürünlerden biri olan Kadın Haklarınm Doğrulanması adlı yapıtını, M. Wollstonecraft tçinde yaşadığımız dönemin en önemli konusu nedir? Sol ya da sağ yaftalı bir takım silahlı topluluklar, bir takım cinayet çeteleri mi? Türkiye'yi yıllardır kana bulayan sözde 'ideolojik' çatışmalar mı? Politika dühyaıhızdaki sarsmtılâr, depremîer mi? Toplumca içine itildiğimiz çıkmazlar mı? Hiç biri değil. En önemli sorun, bir türlü çözülmeyen dügüm, kaçakçılıktır. En başta da silftli'lcaçakçıhğt... O binlerce, onbinlerce silah nerden girdi, nasıl girdi? O gencecik çocuklann eline kimler verdi o silahları? Bakıyorsunuz, sağcısında da solcusunda da aynı marka silah! Demek o stlahları getirenler, dağıtanlar var, bu işi kışkırtanlar, bu işlerden korkunç para kazananlar var. Kim bu çetelere egemen olanlar? Kime, neye dayanarak yıllardır bu korkunç ışleri başarabildiler? Neden yakayı ele vermediler? Verdikleri zaman da, kısa sürede yasalann elinden paçayı nasıl kurtardılar? Kimler korudu bunlan? Kimler kurtarıcı, kimler bunlarla ortak? Hangi kişiler, hangi örgütler? Sorumlu görevler yüklenmlş kimseler de var mı bu işin içinde? Sorular sorular sorular!... Bir türlü Adalet önünde ortaya çıkarılmayan gizli yönler. kördüğümlerl.. Bakıyoru2. gazetelerimizde bu konularda blr suskun luk. Kimse değinmek istemiyor buna... En tehlikeli konu bu çünkü... Sağm da içinde, solunda; solun türlü görünüm altında vuruşanlannm da içindt>... Arada bir kaçakçılık, bir rüşvet olayı patlak veriyor, tutuklamalar oluyor, sonra bir de duyuyoruz o ünlü adlar yani bir takım kaçakçılık olaylanna adı kanşmış olanlar tahliye edillveriyorlar, yurt dışına gidiveriyorlar, geliveriyorlar. Anlaşıhr gibt değil... Kim çözecek, kim bu karanhklan yırtacak, poütik çekişme, vuruşma gibi görünen olayları aydınlatmak için ilk yapılacak iş silah kaçakçılığınm kökenine inmek. Ama kim inecek, kim çözecek? Bir takım genç insanlan yakalıyorlar. TV'lerde gösteriyorlar, silahları ile... En son model silahlar? Ama nasıl bulmuşlar, nasıl edinmişler? Yanıt yok!... Uğur Mumcu arkadaşuıuz birkaç yıldır kendinl bu konuya verdi. Nerdeyse adadı. Bir usta detektif gibi, bir savcı gibi, bir araştırıcı gibi girdi konuya... Belgeler, tanıklar, kanıtlar... Tehlikeli bir serüvende didinip durmakta... Yazılarım okuyorsunuz, ileri sürdüğü savları billyorsunuz. Adlar veriyor, kanıtlar gösteriyor, toplumda en umulmadık kişilerin de bu işin içinde bulunduğunu söylüyor. Mahkemelerde hesap veriyor, savcüıklara gidiyor, yüksek görevdeki kimselerle görüşüyor. Sonuç? Daha olumlu bir sonuca vanlmış değil, ama terörün kaynaklanna inmek, o kaynağı kurutmak. toplumda banşı, huzuru kurmak, yaratacağımız demokratik yaşamda gerçekten 'insan gibi yaşamak' istiyorsak; önce, ilk önce bu silah kaçakçılarını en küçüğünden en büyüğüne kadar ortaya çıkarmak zorundayız. Uğur Mumcu'nun bu günlerde 'Silah Kaçakçıhğı ve Terör" adlı kitabmın beşinci basımı çıktı. Yeni ekler, yeni belgeler var. însan okuyup okuyup şaşıyor. tşte bir yazar, bir gazeteci herşeyi ortaya dökmüş. Daha ne beklenir? Niye beklenir? Mumcu soruyor: «Türkiye'de sağ ve sol terör örgütlerine bu silahları satın alacak mali desteği kim sağlamaktadır. Bu paranın bir kısmı banka soygunlarmdan, çeşitli gasplardan elde edilmiş olabllmiş. Ancak ele geçen toplatn silah ve mermi sayısınm plyas» satısj fiyatı başka mali kaynaklar ve desteklerin varlığını ortaya koymaktadır. Bunlar yeterince araştınlmış değildir.» Mumcu'nun kitabmda bir çok ilginç açıklama var, yüzlerce isim ve olay... Bir tanesi şöyle: Mumcu'yu 1972'de sonradan aklanan bir davada hapse mahkum eden Askeri Mahkeme'nin üyesi bir yargıç N. Ü. ile o davada Mumcu aleyhinde tanıkhk eden şimdi MHP davasında savunma avukatı MİT Aianı C. O. yınar sonra bir kaçakçınm avukatlan olarak yanyana gelmişler!... Mumcu bu 'rastiantı" için şöyle diyor: «Türkiye ilginç rastlantılarta dolu bir ülkedir.» Bu rastlantılar gerçekten ilginçtir, anlamlıdır. Daha ne ilginç rastlantılar var Mumcu'nun kitabmda... İçinde yaşadığımız dönemin gerçek yanlarım seyrediyoruz bir filme bakar gibi... 'Silah Kaçakçılığı ve Terör' kitabı koskoca bir dosya, suçlayan, açıklayan kanıtlar, belgelerle dolu, gözlerden saklanamaz, kaçırılmaz bir tarihsel belge... OKTAY AKBAL En Önemli Konu: Silâh Kacakcılığı D ü n y a s ı /vehbi BELGL HAMMER SEMİNERI urulah henüz üç yıl ola n Istanbul Siyasal Bilimler Fakültesi, yaşından büyük iki işe girişmiş, ikislnden de başanlı çıkmıştır. İlk yaşına bastığı yıl demokrasl babamız Mithat Paşa için seminer düzenleyen Fakülte, bu yıl da Osn}ânlı tarihlnin en büyük ya zarı Avusturyalı Joseph von Hammer için aynı şeyl yapmıştır. K İki semlnerln de ortak yani, lkislnln de «Ünlversltelerarası», «Uluslararası» ve «Bilimlerarası» olması Idt. «Üniversitelerarası» niteliğlnl, seminere, bildiri sahipleri nin hem ülkemizdekl üniver sitelerden, hem yabancı üniversitelerden çağnlmış bilim adamlan veriyordu. Mit hat Paşa seminerLne Amerika'dan, Irak'tan, Bulgaristan'dan, İtalya'dan, Suriye'den, Yunanistan'dan uzmanlar gelmişti. Hammer seminerine, büyük bilginin ülkesinden iki öğretim üyesl kotılmıştır. Bu durum, her iki semlnerin de «Uluslararası» yanını oluşturmuştur. Mlthat Paşa olsun, Hammer olsun çeşitll bilim dalları açısından incelendikleri için, iki seminer de «Bilimlerarası» seminer niteliğini kazan mıştır. Hammer, sanat tarihi açısından d a derinlemesi ne lncelenmiştir. lif koleksiyonlan İle geri dönmüş, bunlan ülkesine göndermiştl. Kaunlzt Akademisi'nde (profesyonel casus yetiştiren bir tür CIA). Hammer'e de, burada özel biçlmde yetişürllmiş «A)an» gözüyle bakanlar bulunabllir. Ben o kanıda değillm. Bir elçilikte yerel dlll bllenlerln bulunmasından doğal blr ?ey olamaz. Avusturya, İstanbul Büyükelçiliği'ne, gayet yerlnde olarak. Osmanlıca bilen blr Tnemur göndermiştir. Hammer, ülkemizde 1799' dan 1809'a kadar olmak üzere B yıl kalmıştır. Fakat, görevi sırasında ülkemlzi, uygarhğımızı ve insanlanmızı sevmiştlr. Hakkımızda kitaphk dolduracak çokluk ta yapıt vermesi bunun doğal sonucudur. Çünkü. İnsan sevmediği bir ülke İle bu kadar llgilenmez. Hangi casus. Hammer'in yaptığını yapmıştır ve yapmaktadır? Kimdir Hammer? Avusturyalı Hammer (1774 1856), bugün hâlâ «Anıt yapıt» olarak dimdik ayakta duran 10 ciltlik (Fransızca çevirisi 38 cilt) Osmanlı tarihini, yani tarihimizi yaznuştır. Zaraanm eskitmesi, yeni belgelerin bulunması, bu anıt yapıta, değerinden. fazla btr şey kaybettirmemiştir. V e daha da açık söy leyeyim, o ayarda bir Osmanlı tarihi yazan bir tarih çimiz henüz çıkmamıştır. Hammer, ülkemiz hakkında daha pek çok şey yazmıştm Osmanlı Devlet Teşkilatı, 2 ciltlik «tstanbul ve Boğaziçi». «İstanbul'dan Bur sa'ya Geziler». Baki çevirileri.. gibi. Seminerde büyük Doğu bilimcisinin yapıtlarının tam bir listesini ve bunlardan hongilerinin bizi ilgilendirdiğini maalesef bildiren olmamıştır. Hammer, hemen bütün bi limlere en büyük katkılarda bulunan birçok kimseler gibi gerçek anlamı ile bir bilim adamı değildi. Viyana' daki Prens Kaunitz Doğu Akademisi'nden çıktıktan bir süre sonra Avusturya'nm Is tanbui Biiyükelçiliği'ne Kâtipliğe atanmıştı. Akademide öğrendiği Arapça. Fars ça ve Osmanlıcayı ülkemızde pekiştırmişti. Hammer, eline geçen paralarla durmadan elyazması kitap top luyordu. Bunun yanmda, görevle gönderildiği Mısır'dan zengın mumya, hiyerog Seminerde: «Bizans müesseselerinin Osmanlı müesseselerini etkileyip etkilemediği», «Osmanlt devleffnin teokratik bir devlat olup olmadığı» gibi metafizik konular yine tartışılmıştır. • Osmanlı padişahlan Bi zans'tan kız almamışlar mıdır? Osmanlı şehzadeleri Bi zans saraylarında, Bizans şehzadeleri Osmanlı saraylarında, bir tür rehine olarak da olsa, yaşamamışlar Coğrafyamız ve mı idi? Hatta, bir Osmanlı şehzadesi, Hıristiyan olup, dilimiz sırasında • Hepsi bu kadar mı? Fetih savaşları Coğrafyamızı yine iki ya bize karşı savaşırken ölmebancı yazmıştır: Çihaçef miş mi idi? Bu kadar alış (Tchihatchev 1812 1890) veriş, değiş tokuş, müesseile Charles Texier. Çihaçef, selere neden etki yapmazannederim, 8 ciltlik Ana sın? Sonra, Osmanlıların en dolu coğrafyasmdan başka sık ilişkide bulundukları bir cilt de «İstanbul ve Bo devlet Bizans devleti değil ğaziçt» diye bir kitap yaz mi idi? Kaldı ki. Bizans mü mış. Bunun önsözünde, ülke esseseleri kısır Bizans'ın da mizin turistik önemini belir değildi. Bunlarda Roma, Sa Özeleştiri terek, Avrupah zenginleri, sani, Emevi, Abbasi müesSeminerlerln bence en ö yazlannı Türkiye'de geçir seselerinin payı vardı. Alanemll yanlan, özeleştiri ola meye davet etmiş, böylece turka müziğin Bizans müzi nağı sağlamalandır. Ham de, ülkemiz turizmi için ilk ği olmadığı gibi. Bu müzik de bütün Ortadoğu dünyamer semineri, bu bakımdan katkıda bulunmuştur. sının seslerinden oluşmuş biçümlş kaftan olmuştur. Charles Texier, trenin, oHammer. Osmanlı tmpara tobüsün, telefonun, telgra bir sentezdir. Bu ortak mütorluğunun kuruluş yılı o fm bulunmadığı bir dönem ziğl Bizans gibi kısır blr uy lan 1299'dan Küçük Kaynar de Anadolu'yu karış kanş garlığa mal etmek ona hak ca Andlaşması'na kadarki geznaiş, iki büyük cilt yaz etmediği bir değer vermek (1774) döneml ele almıştır. mış. Hatta, Hitit uygarlığını olur. Bunu yaparken de binlerce dünyaya ilk o tanıtmış. • Osmanlı devletinin teelyazması kitaba, anılara. • Dilimize gelince, Türk okratik bir devlet olmadığıbelsreliklpre (arşivlere) ya çe ilk gramerin, rahmetli nı savunanlar yazık ki hâlâ salara.. başvurmuştur. Ya Cevdet Paşa tarafından ge vardır. Devlet müesseseleripıt. Avusturya'da basıldıftı çen yüzyılın ortalannda ya nin işleyişl, hukuk düzenı, sıralarda (1827 1835) Fran zıldığı söylenir. Oysa, biz aile düzeni, sosyal yapısı, sızcaya da cevrilmistir. Ve burada: «Kaçan, harfı med' halkınm günlük yaşantısı Haramsr. bu çeviriyi göz den sonra sebebi med hem hep din kurallanna göre bl den geçirmistir. Peki. biz ne ze olup iklsi blr kelimede çlmlenmiş ve işlemiş olan ya.ptıniBiz'' Bu anıt yaoıtı bu vaki olsa maddl muttasıl o bir devlet teokratik değil gün bile tam olarak dilimize lur» diye Karabaş Tecvidi de nedir? Bunun tartışılacak cevirmemisi2. «Tam olarak» ne göre Arapça kekelerken yanı var mıdır? Teokratik diyorum, çünkö yanıtm Fran elin oğlu daha 18. yüzyılda devlet için ölçü olarak nesırca çevirİBİnin Ilk 10 cildl dilimizln gramerini yazmış. yi alırsanız alınız bu böyrahmetH Nııruilah Atac'ın Daha da iyisini, günümüz ledir. babası Ata Bev tarafından, de Fransız Jean Deny yap Yanhşlar 11. cildi de Mehmet Ata mış 1200 sayfahk Türk Dili Hammer'in yapıtlarmın Pey tarftfmden çfivrilmis Grameri ile. büyüklüğü altında ezilenler, tir. Ondpn ötesine kimse el • Ya edebiyat tarihlerisürmemistir. Ovsa. tarihlmi miz? Bu kadar edebiyat fa onun bir çok hatalan bulun zln bu bflyük kitabının. Al kültemiz var. Bunlarda her duğunu ileri sürerler. Okut manca aslindan olsun, Fran gün Türk edebiyatı okutulu tuğu dersin kitabmı dahi sızcn cevirisinden olsun, yor. Daha doğrusu, okutul yazmamış olanlar bunlann pek çok cevirisinin yaoılma muyor, «anlatılıyor». Çünkü başında gelmektedir. Hata sı gereklrdi simdlve kadar. henüz doğru dürüst bir ede yalnız yabancıya mı özgüBu durum. bana felsefe ho biyat tarihimiz yazılmamış. dür? Bizimkilerin yazdıklacamızin bir sözünü anımsa Atatürk'ün dil, tarih, coğ rında hiç mi yanlış yoktur? Hatanın tanımında ölçü olarak «işimize gelmeyen» şeyleri almak bilim dışı bir tutumdur Her insan yapıİstanbul Su ve Kanalizasyon tında olduğu gibi tarihte de idaresî Genel Müdürlüğünde hata ve hatta garaz buluna caktır. Bunlar bilimsel yön çalıştırılmak üzere temlerle belirtilir ve düzeltidoktor alınacaktır lir. Victor Hugo'nun dedigi gibi «Tarihte efsane, efsane de tarih vardır.» Genel Müdürlüğumüze 1 adet 4'ncü derece ve 2 Genç Siyasal Bilimler Faadet 5 nci derece S. H. smıfında boş bulunan kadrokültemiz «üniversiteler aralara intibaklanna göre naklen veya açıktan Doktor sı». «uluslararası» ve «bilim alınacaktır. lerarası» bir seminer düîştirakçilerln son müracaat tarihi 27.4.1982 günü zenlemekle bilimin evrensel mesai bitimidir. liğini ve «Bilim Çin'de de olsa gidip alınız» sözünün Duyurulur,' yüceliğini bir kez daha ka(Basın: 13308) nıtlamıştır. Yönetirilerini kutlanz. tır hep. Hocamız, yeni bilimlerin ya Fransızca veya Ingilizce olan adlannı yanlış telaffuz eden öğrencilere: «Oğlum, herif bilim icadetmlş, sen admı bile söyleyemiyorsun» derdi. Bunun gibi, Hammer gibi dünya ça pında bir bilim adamı çıkmış, ülkemizin tarihini yazmış, bu tarih birçok dillere. birkaç kez çevrilmiş, fakat asıl çevrilmesî gereken Türk çeye tam çevrilmemiştir. Hammer'in Ülkemizle ilgili ciltlerle başka yapıtlarına da dokunulmamıştır. rafya konulanna öncelikle el atması boşuna değildir. Metafizik tartışmalar (Cumhuriyet 10 NİSAN 1932 ÇİÇEKÇİLİK SERGİSÎ İstanbul Ziraat Odası ta. rafından tertip edilen c i , cekcilik sergisinin Ikincisl bu sene 26 mayısta VI layet İle Defterdarlık blnası arasındakl boş arsada açılacaktır. Sergi icin icap eden pavyonların inşasına bir kaç, güne kadar başlanacaktır. YERLÎ KİBRİTLER Klbrlt Inhisarmın Büyukdere'de inşa ettlrdlğl kibrit fabrikası İmalâta başlamışlır. JGünün itanıl BOŞ YERE KOŞMAYINIZ! Fakat yazlık elbiselerinı İtkin mağazaşına en evvel ısmarlayanlarm arasında bulunmak için koşunuz.. Deriden mamul kadın ve erkek marıtolarını ısteyiniz. Cumhuriyet Sahibl: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecllikT.A.Ş. adına :.... NADİR NADİ Cenel Yayın Müdüril: ....... Müessese Müdürü: Yazı Ijleri Müdürü:.. Basan vs Yayan HASAN CEMAL . EMİNE UŞAKLIGİL .OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kulusu: 246 ISIânbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR. • • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yonişehlr Tel: 17 5E 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 IZMİR: Hallt Zlya Bulvarı No: 65/3 Tel: 2547 0 9 1 3 1 2 3 0 • A D A N A : Atalürk Caddesi, Türk Hava Kurumu l«hanı Kat 2/3 Tel: 14 55019 731 TAKVİM İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE 10 Nisan 1982 İKİNDİ 16.56 AKŞAM YATSt. 4.46 6.28 13.15 19.43 21.18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle