Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhurıyet 2 ugünkü Türkiye'nin ekonomi politl, kasını yürütme sorumluluğunu büyiik bir yüreklilikle hemen nemen tek başına yüklenmiş görünen Devıet Bakaru ve Başbakan Yardımcısı Bayın Turgut özal'ı TV ekranından başka yerde görmedim; ama her konuşmasını ilgi ile hatta diyebilirlm ki sevecenlik (sempati) ile izliyorum. Bu, onun ekonomik düşüncelerine değıl, kişıliğine yönelık bir sevecenliktir: Bir kez çok sâkin konuşuyor; kendine güveni var. Sonra, güttüğü politikanın başarı kazanacağına inanmış bulunduğu, ya da inanmak zorunda olduğunu bildiği için, iyimser konuşuyor. Fevrl davranışlardan sakınıyor. Girişimlerinin önüne herhangi bir engel çıkarsa hemen «ya Allah» deyip onu yok etmeğe ya da onun üzerinden atlamaga kalkışmıyor; engelin sağına, soluna, yanlarına dolanarak bir geçit, bir çıkış yolu arıyor; sonunda örneğin vaktinde ödenemeyen devlet borçlannı üç yıl, beş yıl erteletme gibi bir yol buluyor ve herhalde «Sonrası için Allah kerim» diyerek büyük ujmutlarla bekleyişe geçiyor. « OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 28 MART 1982 B "Ideolojik Amaç,, Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU deolojiK amaçlarla bu uygulama engellenmezse» gibi bir koşul katmasıdır. Çünkü kendi düşüncesinden, görüşünden başka türlü düşünenleri «ldeolojlk amaç» gütmekle suçlamak, sayın Ozal'ın, bu yazının başlangıcında vurguladığım meziyetleri İle bağdaşmıyor. Bugünkü olağanüstü ortamda boyle bir suçlama yoluna başvurmak, sükuneti değıl, öfkeyi gösterir. Öfke ise politikacıyı başarısızlıga surükleyen en kestirme yollardan biridir. Oysa biz ister inansın ister inanmasın günümüzün koşullan içinde kendisinin ekonomide başarılı olraasım yürekten dılemekteyiz; bu başarı, demokrasi ve iç barış ortamına geçiş sürecimizi çabuklaştırır da ondan.». ••* Şimdi de şu «ideoloji» sözcüğü üzerinde biraz duralım. Dilimize Fransızca'dan geçmiş olan bu terim harfi harfine «Düşünceler Bilimi» anlamına gelmektedir. Ayrıca bir öğretinin temel düşüncelerini, topluma yön veren düşünceler zincirini anlatmak içln de ideoloji sözcüğü kullanıhr .Felsefe terimlerinin hemen hepsi gibi bu da eskl Yunanca kökenli olup «idea» (düşün, veya görüş biçimi) ve «logos» (bilim) sözcüklerinden oluşturulmuştur. Bunu oluşturup ilk kez kullanan da Fransız duşünürlerinden Destutt de Tracy (1754 1836) dir. Ona göre ideoloji «ideler bilimi»dir. Çok değerli felsefeci ve bilim adamı sayın Prof. Dr. Bedia Akarsu'nun Türk Dil Kurumu'nca yayınlanan «Felsefe Terimleri Sözlüğü» başlıkh, kısa fakat değerli ve özlü yapıtında, aynca bu bilimin: «tdelerl (geniş anlamıyla billnç olaylarını) idelerin niteliklerini, yasalannı, gösterdikleri anlamlarla bağlantılannı ve köiıenlerini incelediği» yazılıdır. Sayın Attila Tokath'nın «Ansiklopedik Felsefe Sözlügü»nde bu kavram: «Bir topluma, ya da bir toplumsal sınıfa özgü inançların tiimü» olarak tanımlanmış, başka anlamları da şöyle belirtilmiştir: «Bir hükümet şeklinln, ya da bir siyasal partinln dayandığı ögreti. Bu anlamda örneğin devletçilik, nasyonal sosyalizm, markslzm bep birer ideolojidir. (....) Bu anlanıda örneğin din de bir ideolojidir.» Yıllardan berl süren yorulmak bilmez çalışmasıyla kültür kitaplığımıza «İnanç Sözlüğü», «Ekonomi Sözlüğü» gibi değerli yapıtlarının yanmda yedi ciltlik «Felsefe Ansiklopedlsi»ni de kazandıran sayın ürhan Hançerlioğlu'nun bu son yapıtında «ideoloji kavramı» için şu tanım vardır: «Toplumun özdeksel altyapısınca belirlenen. siyasal, felsefesel, dinsel, sanatsal v.b. gibi düşünce biçimlerinin tiimü». Yine bu yapıtta okuduğumuza göre «Napolyon biitün filozoflara, onları küçiimsemek için, ideoloflar dermiş.» Kafa yorgunluğuna aldırmaksızın birçok sayfayı bir tek sütunda özetlemeğe çalıştım. Önümde daha Alman Fransız ve tsvlçre Ansiklopedileriyle Rudoif Eisler'in «Handwörterbuch der Philosophie» adlı felsefe sözlüğü duruyor. Hepsinde de «ideoloji» teriminin ilk kez, yukarıda sözünü ettiğim Fransız düşünürü Destutt de Tracy tarafından kullanıldığı vurgulandıktan sonra, az önce özet olarak sunduğum bilgiler verilmektedir. ••• Şimdl bu özetlemeyi sabırla okuyanlara sormak isterim; bir kimse bir başkası için: «tzlenen ekonomik politikayı ideolojik amaçlarla eleştiriyor» dese, bundan ne anlaşılır? Bunun yanıtı, ülkesine ve kişinln 1nancına göre değişlr. örneğin, falzl yasaklayan bir Islam devletlnin özdeş 1nançtaki uyruğu için bu söz «Islam ideolojisine karşı olan başka bir ideolojik amacın» düşünüldüğünü akla getirir. Bir kapitalist burjuva devletl yurttaşına İse bu söz hemen sosyalist ideoloJiyi; sosyalist bir devletin vatandaşma da burjuva ideolojisini anımsatır. Bu nedenledir ki, totaliter dikta reJimlerinde ekonomik eleştiri ve dolayısiyle düşünce özgürlüğü olamaz, yaşayamaz. çünkü yaşatılmaz. Demek kl her eleştirinin karşısına «ideolojik amaç» suç lamasıyle çıkmak, ancak Marksist, Nazist veya faşist dikta rejimlerinde eleştiriyl boğmak için kullanılan bir silahtır: adamı zindana götürür. Evvelki hafta TV'de kendisini yine dinledim. 12 Eylül 1980 müdahalesinden önce uygulama alanına giren ve bu müdahaleden sonra da ızlenen 24 Ocak ve 1 Temmuz 1980 kararlannı savunurken: «Eğer ideolojik amaçlarla bu uygulama engellenmezse, Tiirk Ekononıisl, Ailalı'ın yardımıyla. ikiüç yıl içinde selâraete kavuşur» gibi bir söz söyledi. Onun «bu uygulama»dan maksadı liberal euonoml, yani şimdiki serbest piyasa ekonomisidir. Buna kısaca «borç ekonomisi» de denilebilir. Madem ki dilimizde: «Borç yiğidin kamçısıdır» diye bir atasözü vardır ve biz Türkler de, Tann'ya şükür, yaradılıştan yiğit insanlarızdır; şu halde «borç kamçısı» ile kırbaçlana kırbaçlana 23 yılda sağlam ekonomik tabana ulaşacağız demektir. Bunu dilemeyecek bir tek vatansever Türk'ün bu topraklar üzerinde yaşadığını sanmam. ••• Yurt bütünlüğüne ve Atatürk Devrlmi ilkelerine zarar vermemek Koşuluyla her türlü gö'rüş ve düşüncenin geniş bir hoşgörü ortamında serbestçe açıklanıp tartışılmasından yana olduğumuz için, bugünkü Türk ekonomisinin mimarı Turgut özal'ın ideolojisine saygı duyarız. Ancak bizi üzen ve bu yazıyı kaleme almağa zorlayan bir nokta var ki. o da. Turgut Özal'ın ekonomik ilkelerini savunması değil, bunu yaparken araya «t Blzimkl gibi liberal demokratik düzene geçme süreci İçinde bulunan bir ülkede bu silahı sık sık kullanmağa kalkmak yarardan çok zarar dogurur. Çünkü ekonomik eleştiri sadece ideolojik (yanl bunu söyleyene göre Marksist) amaçla olmaz. Ekonomide devletçilik ilkesini Anayasamıza koyan Atatürk, Marksist miydi? Türkiye'de artık ortaokul çocukları bile «ideolojik amaç» deyimınin «komünlstlik» anlamına kullanıldığını billyor. Durum bu olunca, özal'ın uyguladığı serbest piyasa ekonomisıni tartışan, eleştiren herkes, ona göre, «komünist»ttr. Bu ise bizde en ağır suçlardan blrini işleyen kişiyi belirlediğinden, bugünkü yönetimin izledigi borç ekonomisi eıeştirilemeyecek demektir. Örneğin, Cumhuriyetın ilanının ardından Atatürk'ün, ilk denemelerden sonra «Devletçi» ekonomide karar kıldığını ve bu ilkeyi önce partlsinin tüzüğüne, birkaç yıl sonra da devletin Anayasasına koydurduğunu, bunun komtinistlik veya sosyallstlik demek olmayıp, karma ekonomi sisteminde özel sektöre değil, devlete öncelik tanıyarak ülkede anamal (sermaye) ve emek arasında dengeyi kurup, sömürüyü ortadan kaldırarak sosyal adaleti gerçekleştirmek amacını güttüğünü söylemek «artniyetli, maksatlı. ideolofik bir engelleme» sayılacaktır. Hele: «Bu borç ekonomisi bizi Atatürk'ün tam bağımsızlık ilkesinden uzaklaştınp, yalnız ekonomik değil, siyasal bağımlıhğa götürür» diyerek Osmanlı Imparatorluğunun 19. yüzyıldaki durumundan örnekler vermeğe kalkmak «günahı kebâir»den sayılarak bunu yapanlar en ağır cezalara layık görülecektlr. Eğer güdülen mantık ve amaç bu 1se, sr""n Turgut özal Türkiye'de Atattirkcülüğün savunulmasmı yasaklatsın: böylece bizler de kalemimizin varabileceği sınırı bilelim, ya da o kalemi kıralım, olsun bltsin! Atatürk'ün ve Tiirk Devrimi'nln düşmanı bazı gericl kalemler, Marksist Ideolojiyi böliicülük doğrultusunda bir araç olarak kullananlarla vatanın bütünlük ve bağımsızhğını savunan iieriri Atatürk milliyetçilerini aynı potaya koyuurup eritmek için «ideolojik amaç» suçlamasını bol bol kullanarak gerçek Atatürkçiilere çamur atmayı sürdürüp durmaktadırlar. Bu yetmlyormu? gibi, aynı suçlama resmi ağizlarda sürekli bir yıldırma araci olarak kullanılırsa, daha «sittin sene» gerçek (çoğulcu) demokrasiye geçemeylz biz!.. Balık Pazarı Kaç yıl geçmiş? 1960'larda devrimci köşe yazarları üstüste yolsuzluklardan söz açarlardı. O dönem içinde bu köşede de nice yolsuzluk olayı yayınlanmıştır. Sonuç ne oldu? Ülkemizde kapitalizmin büyümesiyle birlikte yolsuzlukların çapı da büyüdü. Artık yolsuzluk gazete manşetlerine tırmanmıştır. Ben de ellme bir yolsuzluk dosyası geçtl mi ilgili arkadaşa veriyorum: Şuna bir bakıver. Ya da lşin çapını ölçüyorum. Artık milyardan asağı yolsuzluğun önemi yok; on milyarı aşanlarla uğraşmaya değer. Bizim alaturka kapitalizm çala çırpa gelişiyor. Yolsuzluk, rüşvet, kaçakçılık, mafîa; yozlaşan ekonomik rejimlerin yan ürünleridir. Kolay mı? 1950'lerde başlayan «her mahallede bir mllyo' ner» politikası, «her mahallede bir milyarder» siyasasma dönüşüp yürüdü. Ne var ki, kapitalizmin ülkemizde epey yol aldığını. kılık değiştirdiğini, çoğu zaman kitleleri ardından sürükleyecek güce ulaştığını, seçim sandığını uzun süre denetlediğinl de görmek gerekir. Sermayecilik geliştikçe; terör, anarşi. yolsuzluk, kaçakçılık. mafia da palazlandı; ve dışa bağımlı sermayecilik 30 yıldan beri ülkede sanaylleşmeyi başaramadı. Endüstrisini kuramıyan sermayecilik Batılı demokrasiyi de taşıyamaz. Türkiye'de bu eksikliğin ceremeslni çekiyoruz;1 ekonomik iktidarı ellerinde tutanlar. gittikçe yoğunlaşan bunalımı aşmak için çabalıyorlar. Acaba bunalım aşılabilecek ml? Türkiye 20'nci Yüzyılm ilk çeyreğinde ülusal Bağımsızlık Savaşını gerçekleştlrerek Cumhuriyeti kurmuştu; 20'nci Yüzyılın son çeyreğinde terör ve anarşiyle iç savaşın eşiğine gelmeli miydi? Terör ve anarşiyi kim üretti? Gerekçeyl salt «ideolojik» nedenlere, ya da Holivut filmlerindeki gibi «kötüiyi» çatışmasma bağlamak bizleri yanılgıya düşürür. Masallarda iyllerle kötüler arasındaki ilişkiler sözkonusudur; ama, büyüklere yakışmaz bu yaklaşım... Daha geniş açılı bir mantıkla, daha bilimsel bir yöntemle olaylara eğilmesini bilmek durumundayız. îkinci DUnya Savaşından bu yana toplumda «süper zenginler» yaratarak gelişmeye çabaladık. Olmadı. Bunalımın kuyusunu yaratân neden budur. Eskl çağlarda olduğu gibi işadamının önderliğinde ve baskısında sanayileşmek 20'nci Yüzyılda olasızdır. Tekelleşme, holdingleşme, tröstleşme sürecine bile çoktan giren Türkiye'de sanayileşme devrimlnin gerçekleşememiş olması, bunalımın nedenlerini gösteriyor. Batı'da tekelleşme, kapitalizm, sanayileşme sürecini tamamladıktan sonra gündeme girmiştlr. Blzde tekelleşme ya da holdinRİeşme endüstrl kurulmadan oluştu; ülkeyi ekonomik açıdan dışanya bağlayan örgütleşme niteliği kazandı. Ve yavaş yavaş holdingler savaşımı da başlıyor. öyle sanıyorum ki önümüzdeki yıllarda toplum bu savaşımîh ilglnç görürrtüleTtylBr ~dotranacaktır. Türkiye'de kapitalizm yeniden biçimlenmek tedir. Ekonomide (yapısal değil) biçimsel bir değişim hızla yaşanıyor. Büyük balıklann küçük balıkları yutmasının yani sıra büyük balıklann blrbirleriyle dalaşması da izleniyor. OKTAY AKBAL HfiVIR Niye Yazmalı Derken.. TERCÜMAN YAYDAN ÇIKAN OK VE TAHTADAKİ HEDEF Nazlı Ilıcak, 25 mart gunlü Tercüman'dakl yazısını, Guatemala ve Bangladeş'teki askeri darbelerle, TUrkiye'deki durumun kıyaslamasına ayırıyor. Guatemala'nın «ABD'ntn yanıbaşında, marksizmin fcucağına düşmeye nsmzet ttlkelerden bhi»:oldugunu ve «halkırun Insan haklarına fcarşı aşın bassasiyetinin, hah ve hürriyetleri çiğneyen bu rejimlere ABD'nln yardı> mını zorlaştırdığını» belirten Ilıcak, «Bangladeş'teki askeri darbe içln hakb bir gerekçedeo bahsetmenin miinakfin obnadığını» da ileri sürUyor ve sözü TUrkiye'ye getirerek çöyle diyor: «Avrapa kulislerinde Tfirkiye konnsunn tartışan dostlarımızin, askeri müdabaleler ve fllkeler arasındaki farkı Rörerek, zaman zaman yanlış adımlar atılsa, hatalı uygulamalar yapılsa dahi, 1983 İçin verilen seçim süzünden cayrlmayacağını iyice kavramaları lazımdır. Ok yaydan çıkmıştır ve demokrasi tahtasındakj hedefe ulaşılmak nzeredlrjt «Niye yazmalı?» Zaman zaman bu soru düşündürür benl. Niye yazmalı? Gazetemizln kurucusu Yunus Nadi, «İnsanları kızdırmak için değil, fikirleri yürütmek için yazmalı» dermiş. Beğendiğim bir söz. Gazete yazarlığım süresince (daha bu sözü bilmeden, duymadan) uyguladığım bir tutum. Kişilerle uğraşmafctansa, kişilikler tlzerinde durmaktansa, düşünceler, görüşlerle llgilenmek daha iyi. Klşiler gelip geçer, lşbaşmdakiler değlşir, eskileri gider, yenileri gelir. Bakarsınız yenl gelenler eskilerden farksızdır, hatta daha da beterdir. O zaman kişilerle uğraşma ahşkanlığını edinmişseniz, bu kez bu «yenl» kişüerdir karşınıza aldığınız... Oysa kişiler yerine düşüncelerl konu edinirseniz çok daha etkili olursunuz. Ne lstiyorsunuz? Ne bekliyoruz? 1945'te çok partili siyasal yaşama geçtiğimiz günden beri ne istedik, ne özledik, ne bekledik, sonra ne bulduk? Tam otuz yedi yıl!.. Çocuklar doğdular, büyüdüler, koca adamlar olduiar ,ama herşey başladığı yerde! tnanılır mı buna? Insan kendini bir karabasanda yaşıyor sanır. Git git, aynı noktaya gel! Kuşaklar değişiyor, konular, sorunlar değişmiyor. 1945 çok partili döneme geçiş. Demokrasinln başlangıcı. 1950 serbest seçimle bir partinin lktidara gelişi. Bu partinin, Türk ulusuna uygar dünya bireylerinin sahip olduğu her türlü hakları sağlayacağına söz vermesi, ama bir iki yıl içinde eski «tek parti»nin kişıliğine bürünmesi. Partl kavgaları. Sonra 1960. Ordunun yönetime gelmesi. Duruşmalar. Anayasa hazırlıkları. Kurucu Meclis. Yeniden seçimler. Koalisyonlar dönemi. Dünyanın en ileri bir Anayasa'sını uygulama çalışması. Karşı çıkanlar, bu Anayasa İle ülke yönetilmez diyenler. 1965'de bir partinin tek başına iktidarı. Bir kez daha işlerin çıkmaza girmesi, 12 Mart 1971. Ordunun yönetime gelmesi. daha doğrusu yönetime ortak olması. 1974, seçimlerle «demokratik sol» bir iktidarın yarım yamalak da olsa görev alması. Kıbrıs barış savaşı. Yine koalisyonlar. MC'ler, çatışmalar, hızlanan cinayetler. Değişen iktidarlar. Ölümler ölümler. Sıkıyönetimler. Derken 12 Eylül 1980, ordunun komuta zlncirine uyarak iktidara gelişi. Yine mahkemeler, duruşmalar, tutuklamalar. Danışma Meclisi. Anayasa konusu. Herşeyi yeni baştan düzenleme girişlmleri... Bu masalda yaşadık! Evet, herşey masala benziyor. Otuz yedi yılda üç kez ordu yönetime geldi, burası gerçek. tstiyerek değil, olayların zorlamasıyle... Dünyanın başka yerlerinde de askersel yönetimler kurulur, ama bizdekller çok daha başka etkenlerle ortaya çıkıyor. önce bu yönetimler iş başına gelir gelmez «demokrasiye en kısa zamanda döneceğtz» diyorlar ve dönüyorlar da... tşte 1960, işte 1971... Beş yüz bini aşan bir orduya sahip Türkiye'de bu asker gücünün varlığını her zaman hesaplamak gerek. Bu gücün özlemlerini, isteklerini bilmek gerek. Biz. yazarların işi bu yüzden kat kat zor. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri bir daha, bir daha yazıyoruz. Demokrasinln önemi; Anayasa'lara uymak gerektiği: insanlarımızı gerilikten, yoksulluktan kurtarmanm en önemli görev, düşünce özgürlüğünün korunmasının başta gelen bir koşul olduğu: toplumda barış ve huzurun kurulmasını; Atatürk ilkelerinln gerçek anlamlarıyle uygulanmasını... Dosyalar, kitaplar dolusu yazı! Bir okur dost var. her imza gününde bana ciltlenmiş dosyalar getirir; on beş yıldır yazılarımı keslp tarih sırasıyla toplamış. Geçen gün şöyle bir göz attım, yıllar önce de yazmışım yukarda yineledlğlm şeyleri... tnsan kendinden utanıyor, İçinde yaşadığı toplumu hiç mi hiç değiştiremiyoruz diye... Hiç bir etklmiz yok mu? Gerçek görünüşe bakarsanız, yok! Bir birikim mi? Bir bîlinçlenme ml? Zaman zaman ondan da kuşkulanıyorum. elll mllyonluk bir ülkede beş yüz bin klşi bellrli bir düzeydeki kitapları, gazeteleri okuyor. gerisl ya tam, ya da yarı karanlıkta... Hem öyle güçler var ki, bu karanlığı daha da yoğunlaştırmak çabasında!.. «Niye yazacağız?Mn yanıtı burda işte: Bu karanlığı yok etmek İçin. Umutsuzca da olsa, karanlıklan aydınlatma savaşı vermek İçln... latıyor ve «Fakat şunn da unutmamalıjnz» dedikten sonra şöyle ekliyor: «Askeri müdabaleler bir alışkanlık hallne geldlkten sonra, nzun sSreli bir demokratik rejimi oturtmak çok zorlasıyor. O ülkenin her zor anında, hem iç, hem de dıs kamuoyu, askerlcrin yine müdahale edeceğini bekler hale geliyor. Bizim artık bu devreden çıkma. mız zoruniu hale çelmiştir. Şnnu biıalim ki, önümüzdeki dönera, Türk demokrasfsi için son fırsattır. Ycni bir müdahaleyi gereksiz kıJacak ortaım yaratamazsak, bundan böyle Türkiye'de sürekli bir demokrasl hayal olacaktır. Bu bakımdan, restorasyon döneminde, duygusa] olmalrtan ksçmmalı ve Evren'e yarduncı olmauyız.» fesörler, hekimler, avukatlar, yazarlar, sanatçılar tutuklanır tutukianmaz baş nlçin traş edillr? Tek ideoloji ile bozmak da bir ideolojidir. Hem tam Avrupalılık yoInndaki bir ülkeye hiç yakışmayan bir ideoloji..» HÜRRİYET DOĞRAMACI'NIN t ALDATMACASI.. Oktay Ekşi, 25 mart gunlU Hürrtyet'teki yazısını «TÖK» olayına ayınyor ve «YÖK olayını Doğramacı gibi görünce, herşeyin tozpembe olması tabildir» dedikten sonra «yeniden 5 adet üniversite kurulmasuıa» değinerek «Hani Yüksek Öğretim Kurumu Kanunu'nun çıkanlmasına biraz da Türkiye'deki Üniversite enflasyonu sebep olmuştu?» diye soruyor. Doğramacı'nın «rotasyonu mfimkün olduğn kadar Işletmeyeceğini orada burada söylemesine» deginen Ekşi yazısını şöyle sürdürüyor: «Bu durumda yeni Universitelerin fcürsüleri, henüz yetişmediğini kendisi dahi kabul eden asistanlara mı bırakılacaktır? Sayın Doğramacı'nın «genç üniversite öğretim üyelerine fırsat verme» projesi bu mudur? Ve bu yolla «universitelerin eğitim ve bilimsel araştırma düzeylni yükseltmek» mümfcün müdUr? Viiksek Öğretim Kurulu'nun 3 ayda yaptığı işlerin bazılarımn şimdilik gonuç vermemiş olması mümkündiir. Ama bunlann henüz sonuç vermemiş ol ması, YÖK'ü savunanları mı yoksa eieş tirenleri mi sevindirecek bir hıısustur? Bu belli değUdir. Çünkü YÖK, ünlversitelerdekl eğitim düzeylni yükseltecek, yani kalHeyi ön plana alacak bir çözüm yolu bulamadıkça ki şimdilik görünen budur yapılnn şey sadece aldatmaca olmaktan ileri gideme yecektirj» GÜNEŞ İDEOLOJ! İLE BOZMAK İDEOLOJİSİ Reflk Erduran 24 mart günîü Güneş'teki yazısmda «Ülkemizde 'ideolojik' kötü bir söz oldu. Duyan neredeyse 'Babandjr' diyecek.» diyor ve «Eğer bu deyimj kapalı kafalılık, körükörüne tek yanlılık, herşeyi aynı formülle değerlendirme bağnazlığı anlamında bnllanıyorsak, kötü bir iine kavuşmasının yerinde» olduğunu belirtiyor. İçişleri Bakanının «ülusal bütünlüğümüzü bozan ideolojik sokak adJarının değiştirilmesini» de olumlu karşıladığmı belirten Erduran daha sonra şöyle ekliyor: «Ama devletimiz bu titizliği kendi tutumu konusunda da her zaman gösieriyor mu? En danndan en geniş kapsamlısma değin birçok yaklaşımında kendlsinin de ideolojik davrandığı oimuyor mu? örneğin Idamlık suçlardan yargılanmakta olan politikacılar BÜr saçlarını savurarak dolaşırken, henüz neyle suçlandıklan bile açıkianmamış pro MİLLtYET ASKERLER VE ALIŞKANLIK.. Mehmet Barlas, 25 mart gtinld Milliyet'teki yazısında, Guatemala ve Bangladeş'teki askeri darbelere değıniyor ve «..biri demokrasl için, dlğeri de demokrasiye karşı olunduğu için yapılmıştır bu darbeler. Ama ikisi de birer askeri darbedir.» diyerek son 30 yıldaki Türkiye'deki askeri müdahalelere geçiyor. Barlas bu mUdahaleleri kısaca an (Cumhuriyet 28 MART 1932 ECNEBÎLERÎN YAPABÎLECEĞİ ÎŞLER Ankara 27 (Telefonla) Ecnebi tebaasmın nangi sa natlan yapabilecekleri hakkmda hazırlanan kanun tasansı baöttıimış ve mebuslara da^tılmştır. Mebuslarm mossleyi iyice tetkik edebilme'.erl için yarın görü^ü!mesl beklenen kanun tusarısı bir kaç gün sonraya blrakılmıştır. dış basın WASHİNGTON POST Amerikan gazetesl «VVashington Post», Hollandalı gazetecilere çalışma lmkanı veren Salvador'lu gerillalarm bunu gazeteciliğe duyduklan saygıdan değil, propaganda amacıyla yaptığını öne sürUyor. Yazı şöyle sürUyor: «Savaş muhabirleri haberlerin tarafsız aktancılan olduklan kotııısnnda ısrar ederler. Ancak EI Salvador'daki savaşın koşullarında taraflardan hiçbiri güvende değil. Hollandalı televizyon ekibiyle bir buluşma kararlaştıran gerillaiar buna gazeteciliğe duyduklan saygıdan dolayı yapmadılar, propaganda yapmayı amaçlıyorlardı. DGünün ilanı! HANIMLARA ŞAPKA 2 Mart tarihlı başyazısmda şu satırlara yer verildi: «Amerika bütün Üçüncü Dünya ttlkelerinin kendisine tabi olmasını istiyor, aksi halde Ruslar tarafından yutulacağına inanıyor... Amerika bizim bağımsız bir devlet olduğumuzu bilmelidir. Biz Beyaz Saray'a gidip dış polıtlka için akıl alan Mübarek ya da Kral Hüseyin gibi değiliz. Inıam (Humeynl) bize Atnerika'nın en büyük şeytan, Rusya'nın da saldırgan olduğunu öğretti. Rusya da bilmelidir ki, bizim Amerlka'ya karşı düşmaniığımız Rusya'ya bir siyasi bağımiıhk içine gireceğimlz anlamına gelmez.» Ankara'da zaril ve klbar hanımlar şapicalannı seçmek için Karacaoğlan'da Alıfe şapca s&lonı.'ne uğrarlar. Zıra orada Paris'ın son my«1a cere>&nlarını takip eden Afife Hanım .jo* zaril, çok şık, zevki selim numunesi denecek fcadar güzBİ şapkalar yapıyor. HOLLANDALI GAZETECİLER rümesinin nedeni de aynı. Yine FUİBtin' in Arap nufusunun direnisi ve Mısır'm oyalama tavn da, 25 nlsandan sonra ne olacağı korkusundan kaynaklanıyor. Huzursuzluğun artması. dlzginlerin ne kadar çabuk politikacıların elinden kayarak, Ortadoğu'yn yeni bir felakete süriikleyebileceginl gösteriyorj» EL PAİS FRANKFURTER ALLGEMEİNE ORTADOĞU'DA KORKU Almanya'da yayınlanan «Frankfurter Allgemeine» gazetesi, 25 nisanda Sina Yarımadasmın İsrail tarafından Mısır'a devredllecegi tarih yaklaştıkça bölgede huzursuzluğun arttıgını belirtiyor. Slna Yantnadasımn 25 nlsandakl devrinden sonra neler olacağını hiç kimse bllemediğinden, btittin tarafların kendi durumlannı güven altuıa almaya çalıştığuıı öne süren yazı şöyle devam edlyor: «Niteklm Begln, Mısır". Iılarla yiiriitülecek görüşmelerin Kudüs'te olmasında ısrar ederek, Mısır'ın yaratılmış olan durumu kamuoyunda tanımasını sağlamaya çalışıyor. Yine Golan tepelerinin ilhak edilmesinln, Batı Şeria'mn fsrail slvü idaresine bağlanmasınm ve grevcl Araplara karşı askeri birliklerln harekete gecl Ispanya'da yayınlanan «EI Pais» gazetesi, EI SalvadorMa hükümete bağlı askerler tarafından 4 Hollandalı gazetecüıin öldürülmesine değinerek, gazeteciler cinayetinden EI Salvador hükümetini sorumlu tutuyor. İspanyol gazetesinde bu konuda çıkan yazıda şöyle deniyor: «EI Salvador'n yönettiğini iddia eden cunlanın, 4 Hollandaiı pazetecinjn katledilmesinden dolaysız olarak sorumlu olmadığını söylemek mümkün. Ancak bu suçlan örtbas eden resmi açıkiama İle EI Salvador bükümeti bu cinayetln suç ortağı durumuna düşüyor. EL SALVADOR'DAKİ CİNAYETLER Cumhuriyet Sahibî: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ r Cenel Yayın Müdürü: .HASAN CEMAL Müessese Müdürü: EMİNE UŞAKLIGİL Yazı Işleri Müdürü: OKAYGÖNENSİN Basan ve Yayan Cumhurfyet Matbaacılık va Gazetecilik T.A.Ş. Posla Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR ; LE MONDE KAYHAN INTERNATIONAL Amerikan gazeteleri ve dergilertnde son zamanlarda İran'm Sovyetler'e yaklaştığı ve Moskova ysnlısı İran Komünist Partisi Tudeh'in devlet cihazında önemli mevziler elde ettiğine iüşkin haberler tran basuunda tepkllere yol açtı. Tahran'da Ingllizce 'yayınlanan Kayhan Internaüonal eazetesl MOSKOVA*YA EĞİLMEK Ml? Avrupa'da nükleer füzelere üişkln konu, geçtiğimiz. günlerde Sovyetler Birliği Devlet Bâşkanı Leonid BrejneVin nükleer füzelerin sayısını tek yanlı dondurduklan yolundaki açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı. Pransız Le Monde gazetesl 17 mart tarüıini taşıyan başyazısmda Sovyet silahlannın modernizasyonunun durduruldugu ve SS4 füzeleri İle SS5 fUzelerinin SS20lerle değiştirilmeyeceği vurgulanıyor. Vorum daha sonra özetle şöyle surüyor: «Brejnevin bu son önerisiyle oyun artık kamuoyu önünde oynanacaktır. Çünkü Brejnev, Batı Avrupa ülkelerlndeki özellikle Federal Almanya'dakl banş hareketlerine önemli bir kanıt «unuyor. Ya bundan böyle Sovyetler'e bellrll bir üstünlük verdiğl bellrtilen orts menzilll füzeler konnsundaki yanşma duracak ya da NATO kararlarını uygulamaya koyacak ki, bu da yeni bir sllahlanms hamlesine ve yenl SS •>1A..»«3I««^ BREJNEV'İN ÖNERJSİ • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehlr Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: HalitZiya Bulvarı No:65/3 Tel:25 47 09131230 • ADANA: Atatürk Caddasi, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/3 Tel: 14 55019 731 TAKVIMr IMSAK 6.11 GONEŞ 6.49 ÖĞLE 13.19 İKİNDI 16.50 28 M a r t : AKŞAM 1929 YATSf. 21.02