Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MART 1982 KÜLTÖR YAŞAM Cumhuriyet 5 Üç sair, üc kaynak, üc tavır MEŞE SELİ, BAŞARAN, YAZKO YAYINLARI. 80 LİRA. RENGAHENK, CAN YÜCEL, YA2KO YAYINLARI, 80 LİRA SEN DE KATILMAÜSIN YAŞAMI SAVUNMAYA, KEMAL ÖZER YAZKO YAYINLARI, 100 LİRA. mek gerekir. Gerek Başaran ın gerek Can Yücel'in şiir kavramını algılayışlan düz bir çizgi gösterrnıştir toplumculugun hizmetinde bır şiirdir. Kernsl özerin şüri. degişime ugramıştır. Bi reyc.i duraktan yola çıkan Özer sonradan toplumcu duraklsra uğramıştır. Başaran'da ince alay çok örtük biçimde, bir kaynak suytı gibi derindedir. Kemal özer'in şiirine alay en ciddi haliyle bile ugrama/.. Csn Yücel'de ise yergi, şiirin ana nğelerinden bıridir. Başaran'ın Ansdolu t.ema'sı. Can Yücel'in sarakaya alarak di le getirdiği ciddi sorunlar. Kemal Özer'de köşeli bir bi çimde var olur. Her üç ustanın da orf.ak bir yanı şiirlcrinin söz sanatları içinde boğulmaınalarıdır. Yahnlık. yasalandır. Pekî üç şair de yalınlığı hangi yollarla sağlamaktadırlar?.. Başaran halk biçemine ağırlık verdiğinden. yahnlık olağan bir sonuçtur. Can Yücel'in günlük dıle ve deyimlere şiir kapısını hep açık bıraktığından, yalınlık da baş köşenin konu ğudur. Kemal özer'e gelince. zor kolaylık diye tanımlanmalıdır onun şiiri. Bu ikî kaynağın da dışında kalan Özer. şiirini işleyerek kolay anlaşılır kılmıştır. Onun ürünlerini 'Zor kolaylık» diye niteleyebiliriz. Toplumcu üç şairin arasmdaki kuşak ve yetişme sanat edebiyat doğan hızJan farkları da şiirlerinı birleştiren ve ayıran odak noktalarıdır. Başaran. kendi türünün ba şarılı şiirlerine yenilerim ekliyor Meşe Sr>]i'nde Rahat söyleyışe vedirilmiş ince bir duyarlık. Bir ağıt tadında yakanşlar. bir tür kü tadında iç çekişler. Korualtı, onun şiir öğelerini sergileyen tipik bir örnek: Tarlalar içînde Korualtı / Babamm kanı, babamın teri / Düşierini eksp biçtiği yer / Yıldız yetîştirirdi yaz geceleri..» Somut. gorçeklere kattıgı imgeler şiirlerini düzyazı olmaktan kurfarmışfır her zaman Şîir kitabma adını veren Meşe Seli gerçekt.en seçkilere ahnacak nitelikte bir Ba şaran ürünü. Başaran'ın şiirlennde insnnı çileden cıkaran bir doğa vardır. Insanlı bir doga. Doğa tema'smm ayn bir özgiinlüğü sapt.anır şiirlerinde. Recep Usta şiiri de Başaran'ın bazı kavramlan al gılayışını örneklemesi açısından ilgi çekici. Can Yücel şiiri demek. öz gün bir sözlük demektir. Kelimelerin her biri yıllan mış yuvaJarından dışarıya ugratıhr, halkın içine cad denin tam göbeğine fırlatılır. Yüzyıllardır başka an lam yüküyle belleri çökmüş kelimeler bîrdenbire genceüverirler. Hepsi ırk ve renk tanımadan, isf.er halk şiirinden ister divandan olsun kalkıp bir araya srelirler. Can Yücel kadar Türk şiirinde hflinçli deformasyon yapan başka bir şaire rastlamadım. Sahte vakarlann kullandıklan deyimleri tersyüz ediverir. İşte örnek mi? Basü Badel Mevt yerine Ba sur Badel Mevt. Can Yücel, Rengâhenk'fe Garip hareketinin gelişmiş bir üyesi gibidir. Garip'in. şaireniliği boz msk amacıyla takmılmış tav nna Can Yücel toplumcu içerik katmıştır. Onların top lumsalını. o. toplumculuğa yükseJtmıştir. Yerginin şiirsellik binasmdan kovulmadan nasıl yapılacağını Can Yücel kanıtlar. Yerginin ciddiyet kadar cid di oldugunu belgeler şiirleriyle Müzmin Bir Şaire'yi ben birçok ebediyat eleştirisine yeğlerim. Genç Bir Şaire Mektuptan' da, şiir muhasebesi yapanfArkasr ». Sayfada) Yayın Raporu O RESÎMLt İLKOKUL SÖZLÜĞÜ Haaırlayanlar: Kemal Demlraj', Advlje Aysan, Neval Pirall, vSelma Tuncay. Tiirk Dil Kurumn yayınlan. 300 Hra. «Tiirk Dil Kurumunun, Dogumunun 1U0. ^ GÜN DOĞARKEN yılında Atatürk'a Armağan» olarak yayınlaBÜLBÜL SUSAR dığı sözlük. ilkokul öğrencileri için yarariı. Resimli olması kelimelerin anJaşılraasını Elsa Triolet. Adam Yayınevl. 100 llra. koiaylaştırı^or. Kelimeyi bır cümlede kulElsa Triolet'nin son romanı. şilrsel anlanmak öğrencilere yarcUmcı bir tutum. latımıyla gercekten okuru sarıyor. Bir yaşam panoraması sergileniyor bunda. Dünle Q ATATÜRK'ÜN YOLUNDA bugün arasmda gidip gelen bir kameramn saptamalan sanki roman. Bütün bir yaşaTÜRK DİL DEVRİMİ mm hesaplaşması yapüırken acınm buruk Türk Dil Kurumu Tayınlan. 100 lira. tadı satırlar arasmda gezdiriyor kendinı. Türk Dil Kurumu Msrkezinde 1718 Olayların, imgelemin; arularm, çağnşımlS' Ocak 1981'de yapılan bildiriler, toplu gö rm içiçe örgüslinden oluşuyor roman. Sirüşmelerin tutanağı. Topluçalışıma bilim yasal bozgunlardan, bireysel kınlmalara, adamlan ve yazarlar katılmıştı. Katılanlar: ; tluluktan tedirginliklere kadar bütün yaŞerafettin Turan, Hıfzı Veldet Velidedeogşam bir sinema dili akıcılığında ve dlrıaJu, Yekta Giingör Özden, Akc.it Göktürs, mizminde yazılmış. Roger Giron kitap için Türker Alkan, Kâmile İmer, Oktay Akbal, şu değerlendirmsyi yapmış: «Yüzelll sayfaOrhan Asena, NRcati Cumalı, Cahit Kütebi, Iık bu büyük kitapta ulaşılandan daha kfiTahsin Yücel. Ruşen Keleş, Dogan Aksan, sin ve açık bir başan bilmiyorum... Her Mustafa Canpolat, Semih Tezcan. Türkçeleş sayfasında zekâ pınldıyor ve bir yiîreğin me olgusunda bilim dilmin ve edebiyat di çarptığı işitiliyor.» linin durumu tartışıldı. Bcrtolt Brecht. tzlera Yayınlan: 150 lira. Erecht'in oyununu Can Yücel Türkçe' Ni.1at öıön. Türk Dil Kurumu Tayın nin bütün tadıyla dilimize aktarmış. Oyun Şehir Tiyatrolannda oynandJğında îzleyicüeları. 500 Hra. Konunun uzmam Nijat Özön'ün haaırla rin ve eleştirmenlerln büyük ilgisini ve sevdığı sözltik 18 yıl önce Sinema TerimleTİ gisini toplarruştı. Gerçeklerle Jnoe alayın, Sözlügü adıyla basılmıştı. Özön, Önsöz'ds toplumsal eleştiri biçiminde sergilenişi oyuşb'yle belirtiyor sözlüğün başansını: «Bu çe nun en sarıcı niteliği. Şvayk Hitler'e Karşı oyununu Türkçe'ye çeviren Can Yücel, şit sSzlüğiin başan ölçüsü olarak, önerilen tprimlerin benimsenmesî ele alınırsa, Sine kitabm sonuna ektedigi bir tartışmanın çema Terimleri Sözlüğü'nün amacn büyük öl virisiyle de oyunun anlaşılma ve yorumlanmasmı kolaylıyor. Iki ayn Şvayk'da Françüde ulaştısı söylenehilir. Gercekten de lR63't)>n bu yana, sinema konusıında Idtap çoi s Kourilsky, Denis Bablet, Bernard Dort, Andre Gisselbrecht .Şvayk'ı tartışıyorlar. va da süreli yayın biçiminde ortaya konan Roger Planchon île Giorgio Stenler'in reverli ya da çeviri üriinlere bakılınca, sözjisinden seyrettikleri oyunu değerlendirirlükteki tcrimlerin tiimüne vakınının benim ken Jki ayrı Şvayk gerçeğini ortaya koyusendiği çörülmekfedir.)) Nijat özön. madde bsşlannı Türkçe yazmış, parantez içinde yorlar. Breclıt'in ünlü oyunlarından birini Osmanlıcası var. Bunu Pransızca, Inailizce, önemli bir şair çevirmemn çevirisinden okuyunuz. Almanca terimler izliyor. Yabancı dilde bir kitap okurken rastladığınız sözcüklerl sözlüğün sonuna eklenen çeşiüi dillerdekj dizinden bulabilirsiniz. Yalnız konunun uzmanları için değil; sinema, televizyon seyir cileri için de vazgeçilmez nitelikta bir el kitabı. E lar. Üç ustanın fBaşaran, Yü cel, Özer) yeni kitaplanm birarada okurken bu yargılann sağlamasım yaptım. Üçü de şiirin ustası olan Ba şaran, Yücel. Özer, aynı te ma'yı nasıl başka başka açılardan işliyorlar?. Üçü de toplumcu kesimin şairi, üçü de toplumun aynası ol m« savinda. Ama üçünü r : de aralanndaki aynmlar, şiirimizdeki farklı şiir yaoma çabasını çatallandırıyor. Şairi, yarariandığı kaynaklar da biçimlendirir, O kaynağı alıp kullanışı. ye niden tornadan geçirişi, şiir kavramma göre oranla nır. Başaran, biçim ve söyleyiş olarak halk şairlerini usta bellemiştir. Anadolu'yu anlatan bir şairin de böyle bir kaynaği yeğlemesi. tavrınin kaçınıhnaz gereğidir. Can Yücel, her kaynaktan yararlanırken tam bir pay eşitliği içindedir. Di debiyatta çeşitlüık. zen ginliği gotirir. Bakış açılarının değişikliği, tema'yı rengârenk kı van şiiri, halk şiiri ve bata şiiri onun için eşdeğerdir. Kemal Özer'de geleneksel şiirimizin payı divanla kısıtlıdır. Geleneğin etkisi Özer'de aza indirgenmiştir. Kendi savı, şiirin anlaşılırlık ve yaygınlık ilkesirsi içernıe sıne karşın, halk siiri etkisi Özer'de yoktur. Yararlandı £ını şiir potasında özel bir işleme uğrattığmdan kayna ğm ham halini saptamak çok gıiçtür. Başaran'ın ana teması Anadolu ve Anaciolu insamdır. Yasamasının kökeninin. yetişmesinin. epstitü çıkışIı olmasının bu dediklerimi7i oluşturmada etkisine de ğinip geçelim. Gerek Can Yücel gerek Kemal özer, kentin şairleri dir. Yaşamalan. kullandıkla rı dil bunu açıkça gösterir. Toplumculuğu Anadolu ve Anadolu insanı kesiminde dizeye getiren Başarana kar şıhk. onlar kentlinin toplum cu arenadaki savaşıroını temsil ederler. Hiç kuşkusuz bu karşılaştırmada ve ort.ak değerlendirmede bir cümlevi sivrilt A SİNEMA VE TELEVİZYON TERÎMLERİ SÖZLÜĞÜ O ŞVAYK HİTLER'E KARŞI düşünce inceleme araştırma 'şahın alpay eçtlgimiz yıl Sabri Ülgener'in bfrblrlni tamamıayıoı uıyolikts ikl eserl yayuılandı. Bunlardan ilki, IKTİSADI ÇÖZÜlıMENIN AHLÂK VE ZtHNtYET DÜNYASI (Der Yayınlan, İstanbul, 1981), daha önce îktisadi Intihat Tarihimizin Ahlak ve Zihniyet MeseleJcri (1. Ü. İktisat Fakültesi Yaymlan, İstanbul, 1951) adı altında yayınlanmış olan çalışmanın gözden geçirilmiş ikinci basımıdır. Bu eserde, Ülgener kendi sözleriyle, «Dünya ticaret yoHarının Akdenizi kaderi ile başbaşa bırakıp Atlantik kıyılarına doğru yer değiştirmeleri WB bunun zihniyet dünyamızda bıraktığı ızler» konusunu ele alıyor ve Türltiye insanının ıktisadi «tauyetinin «yalnız dün değil, bir bakıma bugün de sürüp giden çizgilerini göz b'nüne serme'yi amaçlıyor. Otuz yıl sonra yayınlanan ZİHNİYET VE DİN: İSLAM, TASAVVUF VE ÇÖZÜLME DEVRİ İKTİSAT AHLAKI (Der Yayınlan, îstanbul, 1981) adlı ikinci eserinde ise bu zihniyeti «tarih boyu besleyıp yoğuran» çeşitli etkenler arasında din faktörü üzerine eğiliyor. Her ikı eserin de ülkemızde sosyal billmler alanında ortaya konmuş en üstün değerli çalışmalar arasında geldiğine şüptıe yok. Bu eserler, insanımızın iktisadi ahlâk ve zihııiyetinin ve köklerinin anlasılması yönünde önemli birer araştırma olduklan gibi, kendine özgü bir teorik yaklaşımı taşımaiarı ve çağımızm felsefi sorunlan konusunda düşündüriicü sorular ortaya atmaları bakımından da son derece önemli. Bu eserleri okurken zihnimizde uyanan sorulardan birkaçım Ülg3ner"e yönelttik. Sorulanrruzı ve Ülgener'in cevaplannı aşağıda yayıniıyoruz. Ş.A. Sayın ÜI/iKNKR, çöztilme devrf iktisadi zjhrüjetini şöyle tanımbyorsunuz: «Bol ve ferah yaşamanın tattıracağı haz ve zevkin (veya özlemin) biç bir zaman yabancısi ounamakla beraber, o uğurda aceie ve telaştan hoşlanmayan, yolunu ve yönünü tayinde görenek ve otorite bağlan ile çevrili, dış* ve 'yaban'a kapalı ve nihayet ışinde ve hesabında götürii insan!> (1981 a: 206). Bu çizgilerin bir kısnunın «eski nettiğini kaybetmlş» olmakla beraber bugün de sürüp gittiğini söylüyorsunuz: «Gücümüe yettiğince bol ve gösterişli tüketim... Herşpvl . oluruna bırakma auşkanlığı... herşeyi kendi üstünde ve dışındaki kuvvetlerle... düzenlenmiş görme alışkanlığindan gelen rehavet, yava.şlık ve agırIık» 1981 b: 13). Diynrsunuz ki: «Asırlar, derinligine saplanan o çi^gilerden... pek azım silebilıniştir! Son birkaç yüzyıhn, en yakın inkıiap seneleri de dahil, bunca şekil ve kalıp değişikliği ile dünden buEİıne devrettigi insau, ruh ve zihniyet yapısıyla, esfcisinden ne kadar az farklıdır!» (198ı a: 207). Ctunhuriyet döneminde ve özellikle 1950'lerden ba yan» kapitallzmln hayll geliştlğini, piyasa ekonomisinin büyük ölçüde egernen oldugunu söyleyebîliriz. İktisadi UişkiJer düzeyindeki bu köklü değişmelere rağmen, zihniyetin çok az değiştiği bir abartma değil mi? Günümüz Türkiyesi'nde yenl bir iktisadi zihniyetin: tasarrufa, kişisel kazanç ve girişime. yarını da düşünmeye önem veren bir zihııiyetin oluşmakta olduğu söylenemez mi? Bu konuyu biraz açar mısınız? ÜLGENEB Sorunuz gercekten düşündürücü... özellıkie 1950'lerden sonraki zihniyet çalkantılarına dikkati çekmenizi ben de çok yerinde buluyorum. Şurasuıı heman belirteyim ki modelimizdo bir kısım çizgilerin bugün de sürüp gittiğini söylerken yaşanan gerçeğin şurasında burasında bir takım kayma ve sapmalan görmezlikten gelmek mümkün değildir. Nitekim her tıp denemesinde ve taslagında oldugu gibi burada da tatbikattan seçilecek somut örneklerin sık veya geniş dairaler halinde model etrafına halkalandıkları ve yerine göre göze batar sapmalarla ondan uzaklaşmış olabüecekleri açıklanmaya çaıışümıştır. (1981 a: 205). Sapma ve değişmelsr gerisini bırakalım 1950'lerden bu yana göze görünür boyutlar kazanmişlardır. O derecede ki, bu satirların yazan da 30 yıl ara ile konuya tekrar eğildigi zaman bir kısun çizgilerin eski niteliğini kaybetmenin de ötesinde «günün maddî kaygılan ve 'routine' akışı içinde silinip gitmek üze•re» olduklannı söylemekten geri durmamıştır (1981 b: 13). Evet, değişen bir çok şey var. Fafcat değiştiği kfldannın modelimizl ne derece bozduğu veya işlemez hale getirdiği de ayrıca düşünülmeye değer bir noktadır. Her şeyden önce, değişmeyi hele zihniyet bahsinde sert • B ani bir kopma ve kayma manasına almamaJıdır. Sosyal hayatV ta «eski ve alışılmış», tutunduğu stratejik noktalan Kolay kolay elden bırafcmaya yanaşmıyor. Yaşanan gerçek göze öylece daha uzunca bir süre eski ve yenînin kanşımından ibaret alacalı bir dagılım manzarası sermekte devam ediyor. Bir yanaa, sJzin de dediginiz gibi, Cumhuriyet dönemi ve bilhassa 1950'lerden bu yana geçmişin türlü ayak bağlarını ve dsğer kalıplarını gerilerde bırakan bir iş adamı tipi ve onun yanı sıra (belki daha da önemli olarak) işletmecilik alarunda karar alma ve sorumluluk yüklenme noktasmda yetişkin bir yönetici takunı gözden kaçmıyor. Genç işletmeoi kuşağı ile baraber yeni ve değisik bir tutumun yerleşmekte oldugu da açık bir gerçek: Rasyonel muha^ sebe ve özellikle maliyet muhasebesi; geleceğe ve uzağa değişUc bir bakış açısı (tasarruf zihniyeti) vs. Görünürde hepsi tamaml Ancak toplum ölçüsunde bir zihniyet değişiküğinden söz edebilmek için değişmenin kütle içinde şurada buradatuîBk adacıklar halinde kalnaayıp belli bir yaygınlığa varmış olması çartür. Sözü edilen degişimlerin de buna göre özel ve kamu Kesimi tl« ekonomiye ve geniş toplum katlanna tüm olarak damgasım «urup vurmadığı noktasmda biz henüz pek kesin konuşulabilecegl düşüncesinde değiliz. Diğer yandau, olup bitenler arasında nelerin gercekten değiştiği, nelerin alışılmış çizgide henüz silrüp gittiği de düşünülecek noktalardan biridir. Batı modeline dün oldugu gibi bugün de Uretim ve tasarruftan çok tüketim ve harcama tarafı ile yaklaşmaya özendiğimiz bir hakikattir. «Zihniyet ve Din» kltabımızda da öyle diyorduk: «Gücümüz yettiginoe bol ve gösterişli tüketim bugün de Uretto çabamjBin önünde ve ilersinde! Pahalı ve gösterişll lojman, otia vs. tutkumuz sade. cösterissis! tarafı ita Mmnt v HH Sosyal Bilim Dünyamızda iki Basyapıt: "CÖZÜJME DEVRt ZİHNİYETİ,, ve "ZİHNİYET VE DİN,, adlı eserleri üzerine G SABRİ ÜLGENER LE SOHBET önünda gelmekte». Eldeld örnekler pek de az sayılmaz: Maroken koltuklu konferans ve toplantı salonları, göz alıcı sosyal tesis ve ofisleri ile sendikalanmızm gösteriş yarışında geri kalmamaya çalıştıklan parlak tanıtma broşürleri ile çoktan gün ışığında! Kristal camlı, sırtı kapitone yazj masasmm ortadan yııkarı kamu görevlimiz için vaz geçilmez bir mevsci ve kadro göstergesi demek oldugunu bilmeyen kalmamış olmaii! Evet, değişiyoruz: Fakat insana galiba daloa bir süre «ne kadar değişse hep aynı şey!» dedirtecek bir değisme süreci!» Ş. A. «Zihniyet olu?uıtıu, aslmda uzunca brr süre üst katlarda [«tavan»] belirlenen fikirlerin derece derece ve çoğunkapitalist zihniyet ilişkisini açıklarken dayandığı başlıea nokta da buradadır. Uzun zaman üstte manastır hücrelerındo içe dör,ük bir annma ve nefis terbiyesi olarak sürdürülen düzenıi yaşama ve çalışma pratiğüıin (riyâzet'in), reformasyonla beraber dışa ve tabana açılması, Weber'a göre, apayn bir insan çehresinin şekillenmesine yo\ açmıştır: Tarırının şânını, israfsız gösterişsiz, fakat dakikası dakifeasına düzenli bir çahşma ile yüceltmenin mümltün olacağına inânmış iş ve vazffe insanı! Kafa yapısı ile kapitaiist zihnijetin çekudeği ve belki prototipi! Weber görüşü üzerine şimdiye kadar çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Işin o yanını daha fazla kurcalamayarak sözü yine kendi çalışmamıza getirelim. Zihniyet dünyarmzın kaderini biz ilk islaml tradlsyondan başlayarak sufj büyüklerinde (Meviana vv digerıeri) dile getirilen îraöe ve çalışma yar.lısı fikirlerin taban'a yeterince aktarüamayarak meydanm çoğu bâtıni eğiliml; din ve mezhep propagandacılanna îerkedilmiş olmasınüa aradık. Eurada da olup biten, yine bize göre, «tavan»da olgunlaşUnlmış fikirienn (kadercilik, tevekkül vs.) sığlaştırılmış halde «taban»a aktanlmasmdan başka bir şey değildir. Yakın tarihin büyük İslâm müçtehit ve reformcularınm (Mısırlı Muhamrned Abduh v« dığerleri) koyduklan teşhis de, sanırım, bizim savunouğumuz görüşlerden çok farklı olmasa gerekir. Sizin sorunuza gelince: Yüzyılımızm başlanndan biraz daha da gerilere giderek üst katlarda (aydın çevrede) iktisadi gelişmeyi teşvik edici fikirlere fazlasıyle ve en etkin biçimde rastlıyoruz. Genç Osmar.iıların ve o arada Namık Kemal'in. Londra ;zienimleri ile de bilendiğine şüphe olmayan düşüncelerini ömeK alabiliriz: Kemal'in «sây» başlıklı yazısı bir ara okul kitaplanna kadar girdi. Ahmet Mithat. Efendinin «Ekonomi Politik» başlıklı güzel kalem denemesi ile çnhşma ve emeğin en etkin övgüsü olan «Sevdâi Say ve Amal» isimli küçuk, lakat özlü kitabını da arada hatırlamadan geçmemek lazım. Başan deıecelerine gelince: Belki hemen yazılıp basıldıklan günlerde değil; fakat arkadan g^îen meşrutiyet ve cumhuriyet aydınında uyarıcı bir rol oynadıklarına şüphe etmiyorum. Konu her halde zihniyet tarıhimizin ilgi çekici dönemeçlerinden biri olarak ele alınmaya değer. Ş. A. Weber'in lslamiyeti dcğerlendirişini tekyanlı ve aceleci bıılarak eleştiriyorsunuz (1981 b: 49 ve devamı). «tlk ve öz» şekliyle İslam'ın iktisadi gelişmeyi engellediğlnden söz edileuneyeceğinî, Şark'ta piyasa pkonomisinin gelişmesine engel olan nedenier arasında tslam'ın herhalde sonda geldiğini savunuyorsunuz (1981 b: 61). Ötc yandan tarihi geiişmeyle, İslamiyefe başka köklerden gelen kaderciliğin egemen oldugunu; Tasavvuf ve özellikle Batınüiğin etkisiyle değerlerin degiştiğini belirtiyorsunu*. H'eber'in yanılgısı İslamiyet'in «ilk ve öz» şekliyle, onıuı Or. ta Asya. Hiııt ve İran karısımı inançlarla birleşmiş şeklî olan Tasaymf'u ayırmayışında mı yatıyor? ÜLGENER Max Weber'in din sosyolojisi üzerine büyük araştırmasında Islam, zincirin gercekten en zayıf halkasım veya halkalanndan birini teşkil ediyor. Çıkış noktası hep batı sivilizasyonu olduğ u için onu kontrast halinde daha açık ve belîrgin olarak tanıtmak için diğer bütün din ve kültür çevreleri tam tersi renklerle göz önüne serilraek istenmiş, o yüzden İslam da eksik ve tek yanlı bir değerlendirme içinde ele ahnmıştır. Biz nass ve ibadet düzeyinde dönüp dolanan şer'î hükümleri bir yana bırakarak ağırlığı basit, sade kıssa ve temsillerle gemş V<J yaygın kütleler içine nüluz etmeyi bilen ve başaran mistik (tasavvuf i) inançlara kaydırmayı düşündük ve öyle yaptık. Kütlenin günlük yaşayışma ve özellikle iktisat ahlakına dinin etkisi çoguıılukla o kanaldan yürümüş ve işlemiş olabilirdi. Weber'in bizce hatalarından biri, önü va arkası ile hiç bir ayıklama gözetmeden İslam diye tek ve ayrıntısız bir gövdeyi çıkarmış olmasıdır. Ş. A. Weber sosyal değişmeye amil olan faktörler arasında düsünce ve davranış biçimlerinîn (genel olarak manevî et(Arkası 9. Sayfada) Ülgener hakkında S abri F. Ülgener iktisat ve hukuk öğrenimi gör'düğü İstanbul Üniversitesi'ni 1935 yılında bitirdi. Aynı yü, 1930'larda ülkemizde gârev alan mültecî Alman bilim adamlannın en ünlülerinden iktisatçı Fritz Neumark'ın asistanı oldu. 1936'da İktisat Pahültesi'nin feurulmasıyla bu fakültenin öğretim kadrosuna katıldı. 1946 1948 yıllan arasında ABD'nin Harvard ÜniversU tesi'nde çalışma ve araştırmalarda bulundu. Schumpeter ve Hansen gibi ünlulerle tanıştı. 1951 yılında profesör oldu. 1954 195e yıllan arasmda İktisat Faküüest Dekanlığı yaptı. 1964'te ABD'nin Colıtmbia Üniversitesi'nde misafir profesör olarah ders verdi. 1980 1981 öğretim yih sonunda emekli oldu. ÜLGE«\EB lukla da asıllann» göre kabalaştırılmı.ş halde alt katlara [«taban»] sızma ve yayılmalarının taribi sürecîni verir» diyorsunuz, Bu açıdan bakaısak, ülkemizde içinde bulunduğumuz yüzyılın başmdan beri «tavan»ın «taban»a iktisadi gelişmeyi teşvik edici bir zihniyeti yaynıa girişimleri başarısız mı olmuştur? ÜLGENER «Tavanv ve «taban» iiiliği zihniyet oluşumuada önemli noktalardan biri. Üstte (kalifiye çevrede) oluşan ve olgunlaşan düşünoelerin zamanla alta sızarak orada meydana getirdikleri birikim kütle ahlakını ve zihniyetinl şekillendirmede küit noktasını tutuyor. Mat Weber'in protestan ahiakı ve Fritz Neumark yakında yayınlanan anılarında ÜU gener için şunları yazıyor. 'Kendimi başından ittbaren Sabri Ulgener'e kalben yakın hissetmişimdir. Almancası mükemmeldi... İktisat ve maliye politikalarından çok, iktisadın kısmen olsun sosyoloj'ik diyebileceğimiz meseleleriyle ilgileniyordu. Buna şaşmamah gerekir. Zira, başından beri Max Weber'in araştırmaları onu fazla~ sıyla cezbediyordu. Weber'in özellikle din sosyolojisi çalışmalarıyla ilgilenmiş ve bunları bazı yönîerden tamamlamıstır. Bunun böyle olmasını onun eski İstanbul Müftüsü'nün oğlu oluşu belki kısmen açıklayabilir...» (Zuflucht ara Bosporus IBoğaziçi'ne KaçışJ, Frankfurt, 1980, s. 264). Ülgener'in bu hafta tanıttığımız ikl eserl dışındaki başlıea çalıştnaları şunlardır. Darlık Buhranlan ve îktisadi Muvazenesizlik Meselesi (1951) ile Müli Gelir, fstihdam ve Jktisadi Gelişme (1. basım 1962 / 6. basım 1978) adh kitaplan ve Î.Ü. İktisat Fakültesi Dergisi'rcde yayınlanan «Aydmlar Sosyolojisi ve Çağımız Aydmı» (Cilt 35, 1977). 'Bilim İdeolojı ve Marksizm» (Cilt 38, 1978); İzm'ler ve Sistemler: Shganlar Çağı ve 'İzm'ler Savaşı* (Cilt 37, 1979) başlıklı makaleleridir. 3 KEMÎK. KÖPEGİ A p ...KASABtN KÖPE&i AKUMA NEPENSE EKONOMl DCITÎK â£U>İ. 5 İLKER ÜNSAL 21.3.1982"de mutlulukiçin dunyaya geldi. Meleh Fikret ÜNSAL CağaloğlıTnda T5 metrekare, mobilyah büro devren kiralıktır.