27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurıyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 MART 1982 urmak» ve «kırmak», çağnşım zinciriyle birbirine bağh iki eylemdir. Birincisi söylenince hemen ildncisi, ıkincisi söylenince de birincisi akla gelir. Nedense bu eylemler pek hoşumuza gider bizim Çocuklarımızin admı bile «Vural» (Vural) koyanz yiğitllk kalı tımımızı kanıtlamak için1 Bunu düşünürken, kimilerince soyadı olarak kullanılan «kral» sözcüğüne takıidım. Acaba bu da «kırmak» eyleminden türetilmiş «Kıral»dan mı geliyor diye bir kuşku düştü içime. Başta Dil Kurumu'nun «Türkçe Sözlük»ü ve Şemseddin Sami'nin «Kamus1 Türki»si olmak üzere birçok sözlüge baktım ve «kral» sözcüğünün eskl Slavca'dan geldiğini ögrenerek sevindim. Çünkü ulkemizde son yıllarda birçok kral turedi. Hepsi de gucünü ya paradan ya da gözüpeklik ve serdengeçtilikten alıyor. Gücünü TV ekranına dayandırmak tsteyen «Kral bira» bile var ulkemizde. îşte bu nedenle kral sözcügünun Türkçe olmayıp Slavca olması esenletti içimi doğrusu. «Vurmak» ve «kırmak» eylemleri üzerinde azıcık duralım. Dilimizde bu eylemlerin, sözgelimi, «Düz ovada keklik vurmak», «Sahnede gerdan kırmak» gibi o denli çok kullanıhş yeri var ki, bunlann hepsini buraya almağa kalkışmak, bir yazıyı sadece bu konuya özgülemeyi (tahsis etmeyi) göze almak demektir. Hiç böyle bir niyetim yok. Sadece bu sözcüklerin pa» rasal yönden kulanımına değinmek istiyorum: «Para vurmak» ve «Para kırmak». Bunlard^n birincisi, yasal olmayan yollardan çok para sahibi olmak durumun da kullanılm «Silah kaçakçılığı işinde çok para vurdu», «O görevde kaldıgı kısa süra içinde sulalesine yetecek oara vurdu» tümcelerinde olduğu gibi. «Para kırmak» ise yasal yolda, çoğu kez kolay ve sürekli para kazananlar için kullanılır. örneğin: «Adam, bir piyango gişesi açtı, tıkır tıkır para kınyor» sözündeki «kırmak»ta oldugu gibi. V Vuran Vurana, Kıran Kırana Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU nuşacak yerde, tasfiye görevinden edineceğim deneyimle, vatandaşı ileride böyle afetlerden koruyacak önlemler üzerinde dururdum. Hiç unutmam 1933/34'de doktora öğrencisi olarak îsviçre'de bulunduğum sırada Fransa'da «Stavisky Skandah» diye adlandmlan bir rezalet ortaya çıkti: Stavisky admda Rus kökenli bir işadamı. temeli elmas gibi degerli taşlara dayanan yuksek faizli bonolar çıkarmış. Birçok kuruluş ve banka ile ilişki, hükumetten ve yargıdan bazı etkin kişilerle de dostluk kurmuş ve böylece kendi işlerlnde onlann yardımını sağlamış. Milyarder hayatı surdürmege başlamış Bir süre sonra «Degerli taşlar»ın sahte olduğu ortaya çıkıp bono alacaklılan, Stavisky nin bürosuna topluca başvurunca onun batkınlıgına (iflasına) karar veriliyor. Alacaklılar sokaklara dökülüyor. çıkan çatışmalarda ölenler bile oluyor. Stavisky, dolandıncıhk suçundan polisçe yakalanacagı sırada kendini öldürüyor. yüksek bir yargıç da yaşamına son veriyor. Onlem eksikliği yüzünden halkın çok genlş boyutlarda dolandınlımasma ve birbirini izleyen iflaslarla Fransız ekonomisinin sarsılmasma neden olmakla suçlanan hükümet görevden çekilmek zorunda kalıyor. Kısaca anlattıgım bu olaylar yalnız Fransa'da degil, bütün Avrupa'da çok geniş yankılar uyandırdı ve hemen her ülkenin gazetesinde haftalarca manşetten düşmedi. Daha sonra da «Stavisky Skandah» diye kitap bile yazıldı. Yanılmıyorsam böyle bir kitap Türkçeye de çevrildi. Görülüyor ki; vatandaşı korumak için devletin «para vuranlar»a aman vermiyecek ve bu gibilerin iş görme alanlannı sınırlayacak yasalar koyması, düşünce özgürlüğünü smırlamaktan çok daha önemlidir. Fransa'da düşünce özgürlüğü olmasaydı. Stavisky ve örgütünün üzerine kimse gidemezdi. Bir süreden beri bizde ekonomi savaşımı, «vuran vurana kıran kırana» gidiyor. Bunun sonucunda da «altta kalanm canı çıkıyor». Son haftalarda en çok «altta kalanlar» herkesin bildiği gibi banker alacaklılarıdır. Insan yüreği taşıyan herkes bunlara acıyor. Çünkü bu «altta kalış ve eziliş» herhangi bir düşünce savaşımı veya ekonomi yarışı sonunda değil, bütün yurttaşlann koruyucusu olan, olması gereken, devletçe 24 Ocak 198O'de alınan kararlann ve bunun tamamlayıcısı olarak da aynı yılın temmuz aymda serbest bırakılan faiz kazancı furyasınm bir sonucudur. Bankerde parasını batıranlar için bazı kişilerin ağzından «Aptallıklarının cezasını gördüler» sözünü işittiğimde, öfke ile kanşık bir üzüntüyle, asağı yukan şöyle konuşuyorum: «Bizim halkımızın büyttk çogunlugu devleti yönetenlerin yaptığı her işte bir keramet olduğuna inanır. Çünkü Türk milleünin büyük göçlerle gittiği her yerde, önderlerinin yöresinde birleşip devIet lcurma, yöneticilerine saygı duyma ve inanma geleneğl vardır. Bu, tarihsel bir gelenektir. Devlet yetkilileri serbest plyasa ekonomlsiyle dfizlüğe çıkacağımızı ilan etmiş, yüksek faiz yarışına çıkan banka ve bankerlerin uzun süreden beri ardıarası kesilmeyen çekici ve özendirlci reklam yapmalanna devlet radyo ve televizyonunda izin vermiştir. Su halde bu facianm sorumlusu, devlete inanan «halkın aptalığı» değli, devletin ekonomi politikasını yönlen direnlerin en azmdan, ihmal ve tedblrslzliğidir. Bankerlik batagında bütün varlıgı yok olanlann sağhklı ve gerçek bir istatistigi yapılabilse, görülecekti ki. çok yüksek faiz veren banker reklamlanna ve tellallanna kapılarak varını yoğunu bankere yatıranların ancak binde biri belki de daha azı elindeki kara parayı işletmek isteyen doymak bilmez servet düşkünleridir. Geri kalan büyük çoğunluğu, aldığı maaş ve ücretle bugünkü enflasyon ortammda evini geçindiremeyen memur, işçi ve emekli gibi dar ve değişmez gelirlilerdir. Kentlerde artan otobüs. dolmuş, vapur ücretleri «Para vurmak kimi zaman ülkelerin başma bela olacak boyutlara ulaşabilir. Bizdeki «bankerler» olaymda böyle oldu. Gerçi kimi bankerlerin tasfiyesinde görevlendirilen bir profesör eğer gazetelerde okuduğumuz doğru ise «Param olsa bankere yatınrdım» demiş. O kendi bileceği iş. Ben onun yerinde olsam böyle ko bile kendisine çok agır gelen bu zürnre, çoluk çocugunu besleyip giydirmek ve okutabilmek için, faizden bir yan gelir saglamak amacıyle, en yüksek oranda faiz veren bankeri arayıp, parasını onun kasasına yatırmıştır. Demek ki onları bu yola iteleyen etken. para kazanma tutkusu değil, korkunç enflasyon ortamındaki yaşama zorunluğudur. Enflasyonist ortam ise. devletin güttüğü ekonomi poütikasının sonucu olarak doğduğuna göre. ne yanından bakılırsa bakılsın. bu acıklı durumdaki sorumluluk, az önce vurguladığım yönde açık seçik belirmektedir. O halde bunun ilacını mahkemelerin ve tasfiye kurullannın değil, doğrudan doğruya hükümetin bulması, yalnız bankerde parasını batıranların degil, bütün namuslu vatandaşlann yüreğine su serpecek en kestirme yoldur. ••• Bu münasebetle toplumsal bir soruna daha değinmek istiyorum. 12 Eylül müdahalesi sayesinde güzel yurdumuzda silahlı vuruşma dönemini geride bıraktık. En içten dileğimiz ülkeyi guçsüz bırakacak öyle kfitü bir dönemin bir daha yaşanmamasıdır. Ne büyük tehlikelerle çevrili olduğumuzu bir atlas açıp Türkiye haritasına bakan, azçok okumuş herkes görebilir. Üstelik çok dikkatli olmamızı gerektiren bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle «silahlı vurup kırma» eyleminln yalnız siyasal nedenlerine değil, özellikle ekonomik nedenlerine de titizlikle eğilmek zorundayız. Eylemlere kanşmamış bir bölük vatandaşı siyasal ve ekonomik düşünceleri yüzünden açlığa ve ailelerini sürünmeğe mahkum edersek bugünü kurtaralım derken. gelecekteki anarşinin tohumlarını da şimdiden atmış oluruz. Koca bir ülkeyi uzun süre kapalı bir kışla disipllni altmda yaşatma olanağı bulunmadığmdandır ki, X2 Eylül harekâtını gerçekleştirenler daha ilk gününde yalnız vatanı değil, demokrasiyi de kurtarmak amaçlannı ilân etmişler ve bilindiği gibi, ilk aşama olarak. bir Danışma Meclisi toplayıp Anayasa hazırlığma geçmişlerdir. îşte bu nazik geçiş döneminde, daha önce cana kıyma, eşkiyalık ve bölücülük yapma gibi suç işleyenler, yasanın öngördüğü cezalara çarptmhrken, onlaruı aile bireylerinin hısım ve yakmlannın işlerine son verilerek, ekmekleriyle oynamamağa çok dikkat etmelidir. Çünkü «politika yalnız bugünü değil, özellikle ileriyi görme sanatıdır.» Eeeee!, azetelerde yaymlanan haberlere bakılırsa AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) Komlsyonu'nun Türkiye'ye verdiği nota «icişlerimlze müdahale» sayılarak geri çevrilmiş. Nota «Barış Derneği» tutuklamalarıyla ilgiliymiş. AET'nin ülkemize yönelik program kredilerini dondurduğu önceden biliniyor; yenl önlemler alması bekleniyor. Türkiye'nin siyasal ve askerl açılardan ABD İle llişkilerl yoğun; ama ekonomik alanda Batı Avrupa'yla Müslüman Ortadoğu eksenine oturmuş durumdayız. NATO, AET, Avrupa Konseyl, OECD gibi örgütlerle karmaşık bağlanmız sürüyor. Üstünde durulması gereken bir sorun ortaya çıkıyor ve büyüyor. Ne var kl bu yazıda benlm ele alacağım konu, ne AET'nln notası, ne de Avrupa Konseyi'nin tutumu... Dünyanm nasıl değiştiğini vurgu* lamak lstiyorum. 6 İMII HflVIR OKTAY AKBAL Telefonda Bir Ses ... (Djif basın... GÜNAYDIN Necati Zincirkıran, 5 mart günlü Günaydın'daki yazısında «işsizlik sigortası»na değiniyor ve «çıkarılmamasımn çok büyük bir talihsizlik» olduğunu belirterek şöyle diyor: «Bizim gibi, aile yapısı saglam olan topluluklarda işsizliğin sret'rpceğl sıkıntılar, Avrupa ttlkelerinde olduğu gibi birdenblre su yüzüne çıkmıyor. Çünkü Türklye'de kimse bir yakınımn açlıktan ölmesine göz yumamaz. Bu nedenle de Ttirklye'de aç insan göremezsiniz. Toplumumuzun en İyi taraflarmdan biri zor günlerde hâlâ esirgemediğimiz dayanışmadır. Ama zor gUnlerde ne olacaktır? Onu kestirmek güçtür. Onun İçin de «işsizlik sigortası»nı bir an evvel TUrkiye'nln gerçeklerine uysrun bfr şekilde çıkarmalıyız.» AET'nin eskl adı Ortak Pazar'dı. 1959 yılmda Demokrat Partl Hükümeti AET*' ye glrmek İçin başvurdu. Ancak yıllar gectikten sonra 25 hazlran 1963'te Brüksel'de ortaklık anlaşması gerçekleştl. O sırada bizim kamuoyu, bu gibi lşlerle yeterince ilgili değildi. Şlmdi sokaktan geçen adamı çevirip sorsanız: AET nedlr? Avrupa Konseyl ne anlam tai sır? NATO iyi mldir, kötü müdür? Bir yamt alabillrsiniz; çünkü gazeteler sürekli yayın yapıyorlar: son ylrmi yılda polltikaya İlgi çok yoğunlaştı. 1963'te halk dış politikadan kopuktu; siyasal partiler dış politikada ortaktı. AET'ye katılmaya o zamanm solcuları ve devrlmcileri karsı çıkmışlardı. İsmet Paşa kablnesi suçlanıyordu. Sonradan AET'ye karşı eleştiriler genişledi ve birkaç sloganla özetlendi. En güzeli şudur: Onlar ortak, blz pazar^ AET, bir «Avrupa Devleti» kurmayı amaçlıyordu. 1961 Anayasası Türkiye'nin Avrupa Devleti içinde erimeslne karşıt ilkelere dayamyordu. Bunların hepsi yazıldı; AET'nin sakıqpaları beIirtildi: ama, bütün bu eleştirilere karşı özel sektör kesimlnden gelen yanıtlar belliydi: Solcular, sosyalistler, komünlstler Ortak Pazar'a glrmemlzi istemlyorlar: Blzi Batı'dan koparmaya çahşıyoriar; Türkiye, Batı'da yerini alacaktır. Egemen çevreler, AET'ye «ba^ımsızlık» adına karsı çıkan devrimcilerl suçluyorlardı Aradan ylrnıl yıl geçti. Şlmdl Batı örgtitlerl İçinde başımız derttedir. NATO'nun «Doğu Batı savaşı»nda blzl gerçekten koruyup korumayacağını bir yana bırakalım: ama, bu örgütün Güney Doğu kanadı çökmüştür. Papandreu, Türkiye'ye karşı «Haçlı Sefeı ri>ne kalkısıyor. Avrupa Konseyl durmadan bizlmle uğraşıyor: AET İse nota veriyor. Egemen çevrelerin gazetelerine bakıyorum; bu gelişmeler karşısında ne diyorlar? Şaşırtıcı bir durum ortaya çıkıyor;1 olmadık yazılar yayınlanıyor Papandreu sosyalist, Türkiye'ye bunun 1» çln saldınyor. Avrupa Konseyi'nde, AET'de, solcular, sosyalistler, komünistler Türkiye'ye karjl bu örgütleri kıskırtıyorlar. • Eeee kardesler... Avrupa Konseyi'ne girmeyl ya da AETye ü>* ye olmayı Türkiye'nin solcuları, sosyalistlerl, komünistlerl mi lstediler? Yoksa sermaye çevrelerl, sağcıları, tutucuları gericileri mi «üle de glreceğiz» diye bastınp durdular? Blr dügünün bakalım!.. AÇLIKTAN ÖLMEYENLER ÜLKESt.. ir telefon. Karşımdakinin kim olduğunu bilmiyorum. Ad da verse, bakalım doğru mu? Sormuyorum... övücü sözler söylüyor, derken «Ne demek Istedinlz o yazmızda?> diye soruveriyor. Romain Rolland'm «Danton» adlı ünlü oyunundan söz etmekle, o oyundan ilginç bulduğum bir iki almtı vermekle, ne demek lstemişim! Hele yazının sonundaki «Tarih böyle yazar» ne anlama gellyormuşl Tammadağımız kişilerle telefonda konuşmak blraz gariptir. Hele tartışmak!.. Klmdir, necidir, niye aramıştır, bir ad verse de, doğru mudur, nlyeti, lsteğl nedir, anlayamazsınız. Karşı karşıya gelip konuşsak elbet daha iyi anlaşacağız, ya da anlaşamayacağız. Ama telefondaki ses o bayan gazetecinin yazısmda sözünü ettiğl «telefondaki ses»in sahibi gibi herkesin bildiği tanıdığı bir kimse olmadığından benim için yabancı birl... Ne demeli? Yine de bir şeyler anlattım. Eskiden beri yazılarımı okuyan biriyse, hele kitaplanmdan klmilerlni okumuşsa daha İyi anlayacağını belirtererek; yazılarımda sık sık okuduğum kitaplardan söz etmeyi sevdiğimi, okurlarımın da bundan hoşlandıklarmı, yararlandıklannı; tarih yapraklarma arada bir eğilmekle, dün bugün ve yarm arasında benzerlikler, ilintiler kurmakla, okurlarımın bir takım yaşantıları, olayları daha iyi kavramalarma yardım ettiğimi, bunun dışmda hiçbir özel amaç taşımadığımı falan filan... • Telefonu kapatmak da var! «Size ne, okursan oku, okumazsan okuma, kimseye hesap vermem, ne anhyorsan onu anlattım işte» gibi sözler söylemek de var. Ama karşımdaki ses saygılı, nazik; sorduğu konuda azıcık aydmlık vermek gerekir diye düşündüm. Her zaman da böyle düşünürüm. Pek çob telefon eden olur gazeteye... Kimisi över, arada bir sövmeye kalkışanlar da çıkar. îş arayanlar da vardır, bellrll konularda bilgi, acıklama lsteyenler de... Nedense o, «Tarih Böyle Yazar» epey ilgi uyandırdı. Bu arada başka bir okur da «Danton» adı oyunun Rolland'ın değil, Alman yazan Georg Buchner'in olduğunu anımsattı. Bvet, Buchner'in de «Danton» adlı bir oyunu vardır, ama 1940'larda Şehir Tiyatrosunda oynanan Romain Rolland'ın «Danton»udur. Rolland'm Fransız Devrimini konu edinen iki oyunu daha vardır: «14 Temmuz», ve «Kurtlar». Ne yapayım, yazmak kadar okumak da benlm görevim... Eskiden, kimi yazarlar soruşturmalarda «Ben okumam, yazarım» diye yanıt verirlerdi. Dün de bugün de böyleleri çoktur. Bir zamanlar okudukları beşon kltapla «idare» ederler yıllardır! Yineleme üstüne yineleme! Hele o yazar otuz kırk yıldır sürgit yazmakta ise yandı onu izleyen okurları!. Ezberlerler yazdıklarım, dayandığı yapıtları, sözleri... Yaşam hızla değişlyor; düşünceler, görüşler de öyle. Biz, durduk, durakladık. yerimizde saydık, ya da yorulduk bir yana çekildik diye dünyanm gelismesl durmuyor ki! Hızlı bir akış içinde yaşam... Siz o akışa ayak uyduramazsanız boğulur gidersiniz. Ya da bir seyirci kalırsımz oluşumlara... Yenlden okumaya başladım Rolland'ın oyunlarını. Marki de la Fayette'in bir sözünü almış kitabınbaşına: «Bir ulusun özgür olması için, o ulusun özgür olmayı istemesi yeter.» Istek, bilinç, düşünce özgürlükten yanaysa, özgürlük o ulus için gerekliyse, çaresizdlr, kaçınılmazdır gerçek özgürlüğe kavuşmak... Romain Rolland, bu üç oyununa bir önsöz yazmış, orada «insanhğın yüzyıldır uğrunda savaştığı siyasal ve toplumsal büyük davaları aydınlığa çıkarmak istedim» dlyor. Napolyon, bir gün Goethe'ye şöyle demiş: «Politika, çağdaş kaderciliktir.» Rolland «politika, çağımızm gerçek trajedisidir» diye ekliyor. «Günümüzde trajikomedi'ler oynanıyor dünyamızda.» Kltapları karıştırmak. Okumak. Yer yer notlar almak. Orasmı burasım çizmek. Sonra başka kitaba geçmek. Yeniden o kitabı okumak b'lr kez daha... llkinde anlamadıgı kördüğümlerl çözmek. Derinlere inmek Benzerlikler kurmak. îllşkiler aramak. Günümüzdekl bir takım acı olayların geçmiş zamanlarda da yaşandığmı öğrenmek.. îki kez ikinin dört etmesi gibi, bir takım eylemlerin ister istemez belli sonuçlara varacağına inanmak. Budur okumanm. çok çok okumanm lnsana kazandırdığı. însan olmayı kazanınz, gerçek lnsan olmayı... B «İster memur olsun İster i?çi, ne fark eder? diyebillyorsak, o halde neden bütün işçileri ve memurları tek statüde, örneğin, 'kamu görevlisi' gibi bir şemsiye altmda toplamıyoruz?» diye soran Ekşl, yazısını şöyle bağhyor: «Yok eğer 'memur başka, l«.çl başka' diyorsak, bu farkhlığı objektif kıstaslara göre ortaya koyamayısımız bizi tekzlp etmiyor mu..» şarısının toplu sözleşmeslz, grev siz bir dönemde sağlandığmı» savunuyor ve şöyle diyor: «Çok özel koşullar içinde atılmıs bir korner golünün sarhoşluğuna kapılıp, modelin bugüne ve özellikle geleceğe dönük aksamalannı yırtıcı blr kartal insafsızlığıyla eleştirmezsek, çok uzun nefes isteyen bir ligin bütün maçlanna kartal gururuyla soyunma gücünü kendimizde bulamayız.» GÜNEŞ Refik Brduran, 11 mart günlü Güneş'tekl yazısında, birkaç gün önce bir THY uçağının bir hava boşluğuna ginnesini ve bir hostesin ayağının kırılmasını ,konu edinerek «Gökte ölüm tünelleri, ha va boşlukları falan yoktur. Belirli meteorolojik koşullarm yaratabildiği hava dalgalanma ve çalkantılan vardır» diyor. «Ama» dlyor sonra «Yolcu uçakları onları uzaktan saptama fırsatı sağlayan araç gereçlerle ve haberleşme olanaklarıyla donatılnuştır.» BİZİM ULUSAL HUYUMÜZ... TERCÜMAN HÜRRÎYET Oktay Ekşl, 9 mart tarihll Hürriyet'teki yazısında yıllardır çözümleyemediğimiz bir soruna «işçi memur aynmına» değiniyor ve «12 Eylül gelip de, toplu is sözleşmelerinin yenilenmesiyle ilgül yetküer Yüksek Hakem Kurulu'na devreditince terazlnln öteki kefesi ağır basmağa başladı» diyerek, «bari memur olayım» diyenlerln sayısının arttığını belirtiyor. TERAZİNİN KEFESİ... MİLLİYET Mümtaz Soysal, 9 mart tarihll Milliyet'teki yazısında «24 Ocak modeli»ne değiniyor ve «Bu mode lin rahatlığma kapılmak kadar büyük bir tehlike olamaz Türkiye için.» diyerek «Modelin nisbi ba KORNER GOLÜ VE KARTAL GURURU... Ahmet Kabaklı, 10 mart tarihli Tercüman"daki yazısında «Tarım Meselesi»ne değlnlyor ve «Sözgelişi, traktör, pulluk güzel şey, insanlığa çok arazi kazandırmıstır ama, Mister Faulker adında bir uzman 'ecdadımmn asırlardan beri kullandığı kara saban tarzmda' toprağı altüst eden bir alet tavsiye etmektedir» diyerek ABD'de de ekilen «Kudzu» denilen bltkinin bizim kurağın kurağı topraklarımıza da ekilmesini önerip, faydalarmı saydıktan sonra şöyle diyor: «Bu kudzu bitkisl blzde biliniyor mu? Acaba hani getirsek de, kurağın kurağı bölgelerimizi yeşertsek diyorum. 1G20 mllyon dönüm araziyl para ile satmalıp, bir milyon 700 bin alleye ylne para ile dağıtmak gibl olmayacak jeylerdense, tarımda çağa ayak uydtımrs>k topraksız kÖTİiimüzü kalkındırmak ne güzel sey.j» KARASABAN VE KUDZU... CCumhurivet 14 MART 1932 HİNDENBURG KAZANDI Dün yapılan Alman Rel slcumhurluk seçimlerini Hlndenburg oylartn yOzde elll seklzlnl alarak kazanmıstır. Ylrml dört mllyon eecmenden 12.171.000*1 Hindenburg'a rey vermiştir. Hitler 7.864.000, Thalman 3.456.000, Devesterberg'te 2.514.000 rey almışlardır. dış basın.. THE FİNANCİAL TİMES G. AFRİKA'DA SİYASAL BUNALIM Dış Haberler Servisi Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bir siyasal bunalımın doğduğundan söz eden The Financial Tımes gazetesi, Batj bakan P. W. Botha'nın siyasi kariyerinde şimdiye dek en büyük krizle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Financial Times'ın yorumu daha sonra şöyle sürüyor: «Ulusal Parti içinde çatlak olması kaçmılmaz görünüyor. Bofha'nm muhafazakâr Andrles Trournlcht arasındakl görüş aynlığı, Ulusal Parti'nin 1948'de iktidara gelmesinden bu yana Gtiney Afrika'nm beyazlar kesimindeki en önemli gelişme. Bu gelisme parti içindeki reformcu kanatla daha radikal kanat arasmdaki yol ayrılıklarını su yüzüne çıkardı. Imda iç politikada da gayet kurnaz bir hesaba dayamyordu. Fransa'da 800 bin Yahudi yaşar ve bu Yahudilerin blr bölümü Mitterrand'ın bankaları millileştirme kararından kaygılanmakta, bu uygulamanın Ya hudi düşmanhğma dönüşmesinden korkmaktaydılar. Çünkü bankalann bir çoğu büyük Yahudi ailelerinin denetimindedir. Mitterrand, İsrail'i ziyaret etmekle Içerideki Yahudilerin de korkulannı yatıştırmış oldu.» THE WASHİNGTON POST lir. Generallerin sosyal adaleti saglaması konusunda ise hiç blr umut yok. Generallerin bu tutumu aslında gerillalarin işine yanyor ve tabanlanm sürekli penlşletiyorlar. Bu bakımdan ABD'nin Guatemala'da generallerl desteklemesi uzun vadede zararh sonuç doğurabilir. Guatemala'da gerillalar glderek güçleniyor. Bu gelişmeyi engelleyebilecek tek olgu ise, generallerin tutumiarını değiştirmesldir.» HGünün ilanıl BAHÇEMDE BÎR GÜL AÇTI Mahmut Yesarl'nln bu güzel romanı Sühulet kutüphanesl tarafından neşrolunmuştur, tavsiye ederlz. GUATEMALA'DA DURUM Guatemala'ya ilişkin yorumda ülkedeki seçimlerde hile yapıldığına ilişkin yaygın söylentiler olduğunu, buna rağmen Beyaz Saray'm seçim sonuçlannı onayladığıru belirterek bu tutumun yanlış olduğunu kaydedlyor. Gazete şöyle diyor: «Guatemala'da generallerin yönetimi, ülkede akıtılan kanlan durduramadı. Akslne şiddet olaylan giderek yayıldı. Reagan yönetiminde bazı yetkililer, geçtiğüniz hafta yapılan seçimden sonra işbaşına gelen yeni hükümetin önce ülkedeki sivülerin öldürülmeslni durdurabileceğini kanıtlaması gerektiğine inanıyor. Beyaz Saray'da bir takım yetkililerse seçim sonuçlannı yeterli buluyor... Bize kalırsa bu tutum çok yanIıştır. Ülkede gerilla kuvvetleri giderek güçleniyor. Büyük sosyal adaletsizlik ve kcrkunç gerginlik, gerillalarm işine yanyor. Bu durumda • i süre sonra Guatemala'da temel br bir sosyal çalkantı, Jeopolitik dengeyi ABD'nln aleyhlnde değistirebi LE MONDE ABD TEPKİSİZ KALMAYACAK Dış Haberler Servisi 28 martta yapılacak olan ve sonuçlannın önemli değişikliklere yol açması beklenmeyen El Salvador seçimlerinin hazırlıklan sürerken, Fransız Le Monde gazetesi 9 mart tarihli başyazısında Guatemala'da yapılan seçimlere katılma oramnın beklenenden yüksek olmasınm, Salvador seçimlerini ilginç hale getirdiğini vurguluyor. Ülkedeki iç savaşın temelinde İki unsur olduğu vurgulanan başyazıda, bunun en önemlisinin yoksulluk olduğu belirtiliyor. Bu etkenin hiç kimse tarafından yadsınamayacağını kavdeden Le Monde. İ Ç savaşın kaynaklandığı dlğer etkenin hoşnutsuzluklan bastırmak için iktidann aldığı sert önlemler olduğunu belirtiyor. Başyazıda El Salvador'da gerillalaruı zafer kazanıp, ulkeye Marksist bir rejim yerleşmesine ABD'nin tepkisiz kalmayacağı yorumu yapıhyof. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına :.r~M , ..„ NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü: ^ MüesJeseMüdürü: Yazı Ijleri Müdürü: [ HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN Basan va Yayan :cumhuriyol Matbaacılık ve Gazetecllik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 İStanbul Tel: 20 37 03 (5 Hat) HERALD TRÎBUNE FRANSA VE İSRAİL «înternational Herald Tribüne» gazetesi, Fransa Devlet Başkanı François Mitterrand'ın Israil'e yaptığı geziye ilişkin yorumunda, Mısır dışmda, tüm Arap ülkeleri basmının geziye çok sert tepki gösterdiğini belirtiyor. Yazı şöyle diyor: «General De Gaulle'un 1067 Ortadoğu savaşından sonra ansızın Araplara yaklaşması ile başlayan dönemde, Fransız . îsrail ilişkllerl sürekli gerginleşti. Bu dönem Mitterrand'ın 1982 martmda İsrail'i zlyaret etmesi ile sona erdi. Mısır dışmda, diğer Arap ülkelerinin basını Mitterrand'ın gezisine çok sert tepki gösterdt Mitterrand'ın îsrail gezisl, as BÜROLAR. • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehir Tel: 17 58 25 17 58 66 İdare: 18 33 35 Hallt Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel: 2 5 4 7 0 9 1 3 1 2 3 0 Alatürk Caddesl, Türk Hava Kurumu Ish.nı Kai 2/3 Tel: 14 55019 731 O İZMİR: • ADANA: TAKVtM İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ , 7.13 14 Mart 1982 AKŞAM YATSİ. 5.37 13.23 16.43 19.14 20.45
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle