19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 . ocak kararlarının savunucuları karar7 < | lann bir bütün halinde uygulanmadığını; kararlan etkileyen yasal ve bürokratik engellerin orîadan kaldırılamadığını söylemektedirler. Bu görüşte olanlar dünyayo oçılmamızı, Serbest Liman ya da Serbest BölBe ve Konvertibilite ile serbestliğin tamamlanmasını istemektedirler. Ayrıca, özel sektöre sigara yapım izninin verilmesi, Türk Parasını Koruma Kanunu'nun değiştirilmesi ve Turizmi Teşvik Kanunu'nun cıkarılmasını da önermektedirler. Bu önerilerin hepsinin tek tek ayn bir yazı konusu olacağına şüphe yoktur. Biz bunlardan Konvertibiliteye geciş üzerinde durmak istiyoruz. Bir süreden beri konvertibiliteye geciş gündemdedir. Düşünülmektedir, tasarlanmaktadır, uygun bir ortam aranmaktadır ve döviz bırikımlerınin çoğalması beklenmoktedir. Konvertibiliteye geciş 24 ocak kararlarının doğal bir sonucu olarak görülmektedir. Konvertibilite nedir? Bilindiği üzere bu sözcüğürı anlamı «Değişebilirliks'tir. Bir ülkenin parasının yabancı paralarla herhangi bir sınırlama olmadan değiştiriiebilmesine Konvertibilite denilmektedir. Konvertibilitenin dünyada uygulanışı değişiktir. Paraları konvertibl, olan ülkelerde, icerıde istenen parayla değiştirme ve tasarruf yapma olanakları serbest tutuluyorsa da, dışarıya transfer korıusunda genellikle sınırlamalar getirilmektedir. Türk parası bugün konvertibl değildir. isteyen istediği kadar Türk parası verip karşılığında yabancı para alamaz. Ancak, paramırın değeri yabancı paraların günlük ortalamalarına göre ayarlanmaktadır. Konvertibiliteye geçişten sonra kurlar kendiliğinden piyasada oluşacak ve bankalar tarafından serbestce yabancı paralarla değiştirilebiiecektir. Düşünülen ve beklenilen Dudur. Türk parası ile yabancı paraların karşılıklı değişimi ve bu değişimin devamlılığı öncelikle döviz birikimlerinin istenilen düzeyde olmasını ve bu birikimin devamlılığını gerektirmektedir. Döviz birikimi yönünden aurumumuz nedir? OLAYLAR VE GÖRÖSLER 4 ŞUBAT 1982 Konvertıbilite'ye Geçilebilir mi? BİR KISIM BATI ÜLKELERİNIN BİLE PARALARININ KOŞULSUZ OLARAK «KONVERTİBL» OLMADIĞINI DÜŞÜNEREK, 80'Lİ YILLARDA KONVERTİBİLİTEYE GEÇİŞİN DÛŞÜNÜLEMEYECEĞİ, ÜLKEMİZİN GERÇEKLERİ ARASINDADIR. Mehmet Ali TUNABOYLU re ve hammaddesi 0,586, ilâç ve hammaddesi 0.4 ve öbürleri 0,291 milyar dolar olmak üzere toplam 10.756,5 milyar dolardır.) 1880 yılında borc ödemeleri 1,885 milyar doıar, döviz yükümlülüklerimiz 2,454 milyar dolar ve döviz rezervi 1.098 milyar dolardır 1980 yılında ceşitli kaynaklardan 2 milyar 377 milyon dolar kredl kullanılmıştır. 1981 yılında ise, döviz gırişleri aynı kalemlerden (3.353 + 2.173 + 0.213 + 0.416 + 0.286 = 6.442 milyar dolar) 6.442 milyar dolar olarak oluşmaktadır. 1981 yılında döviz cıkışları ise, yine 1980 yılının aynı kalemlerinden oluşmak üzere 11.542 milyar dolan aşmaktadır. 1981 yılında borc ödemeleri 2.053 milyar dolar, döviz yükümlülükleri 2.432 milyar dolar olup, döviz rezervi 1.309 milyar dolardır. iki yıl arasındaki döviz girişi artışı 1.917 milyar dolardır. 1981 yılında ceşitli kaynaklardan kullanılan kredi 1 milyar 241 milyon dolar olup, 1980 yılına göre kullanılan kredilerde 1.136 milyar dolarlık bir azalma olmuştur. Bu da her gecen yıl kullanılan kredilerin azaldığını ve azalacağını göstermektedir. Bu rakamlar dışalımın arttığını ve bu artışin devam etmekte olduğunu ve Türkiye'nin (Dışalımı + dış borç ödemeleri = Dışsatım + Işci dövizlerl + turizm + görünmeyen kalemler) dengesınl bir süre daha sağlayamayacağını göstermektedir. başlattık, Günlük kur uygulaması olumlu sonuclarını vermeye başlamıştır. Rezervler giderek birikmektedir. Tahminlerimiz konvertibiliteye geçişin 1982 yılı ortalannda gercekleşebileceği yolundadır. Rezervler güclenmeden bu söz konusu değildir.> Gazete haberlerinden, Merkez Bankası kadar ilgililerin de aynı görüşte olduğu anlaşılmaktadır. T.C. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Sayın Yavuz Canevl kendisine yöneltilen «Konvertibiliteye gecmek icin sadece 2 milyar dolar kullanılabilir döviz rezervi yeterli midir? Başka etken olmayacak mıdır?> sorusunu yanıtlarken, şunları söylemektedir: (Paro Dergisi Ağustos 1981 Sayı: 3 sayfa: 13 14): «Matematik bir kaide gibl 2 milyar dolar döviz rezervi ile yuzde 20 enflasyon olursa konvertibiliteye geçilebilir demek cok yanlış alur. Ekonominin kalkınma prosedürünü bir bütün olarak ele almok gerekir. 1982'lerde karşılaşacağımız ödemeler dengesi, dış finans man ve kamu sektörü finansman sorunlannın ne derecede cözülmüş olacağına da bağlıdır. Bütün bunların değerlendirilmesı yapıldıktan ve olumlu netice alındıktan sonra konvertibiliteye gecmek söz konusu olabilir. Konvertibiliteye gecmek o kadar basit bir olay değildir. Türkiye bir noktada yüzde 20 enflasyona ve 2 milyar dolar kuilanılabilir döviz rezervine sahip olmuş olabilır. Bunun önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine ınandığımız anda bu sorunu ciddi olarak ele alabiliriz. Yoksa bir anda elde edümış bir finonsmanla, bir OECD kredisiyle 2 milyar dolar rezervi tesadüfen bulmuş olabilir. Tabiı ki, bunlar da paranın serbestce dalgalanmaya bırakılması anlamına gele n Konvertibiliteye gecmenin ön koşulu olamaz.» Sayın Başkan Yardımcısının görüşler! ilginctir, gerceği yansıtmakta ve bir yerde il gililerl uyarmaktadır. Ingiliz uzman Peter Bull, konvertibilite konusunda kendisine yöneltilen bir soruya şu yanıtı vermiştir: (Para Dergisi Ağustos 1981 Sayı: 3 Sh. 10): «Türkiye'nin şlmdiki durumu lclnde konvertibiliteye gecmenin yerinde bir adım olacağı inancında değilim, gecen yıl başlayan carpraz kur ayarlamaları da iyidir, fakat yetersizdir. ilk elde ithalâtın tam anlamıyla serbest piyasa ekonomisine dönüştürülmesi gerekmektedir. Konvertibilite sadece Merkez Bankası'nın her an Türk Lirası ödiyebilmesi demek değildir. Bunun dışında Türk lirasınm dış dünyada yeterli güven yaratması ve yabancıların Türk lirasını elinde tutma isteğinin oiuşması gereklidir. Ancak, dağılmış olan güvenin yeniden tesisi güc bir işdir.» Peter Bull'un haklı olarak işaret ettiği gibi Türk lirası dış dünyada yeterli güven yaratması ve Turk lirasınm diğer yabancı paralor gibi yabancıların elinde tutulması gerekmektedir. Paranın elde tutulması ve bir ölçüde kısa sürell de olsa saklanması değertne bağlıdır ve onunla ilgilidir. Türk lirası bağlı olduğu dolara göre, sürekli değer yitirirken, nasıl devamlı olarak yabancıların elinde tutulabilir. Lirayı saklamak ve biriktirmek ve bunu dövize dönüştürmek kârlı bir iş olmamaktadır. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş, adına .> NADİR NADİ CenelYayınMüdürü:. MüesseseMüdürü: „ „ , Yazı IşleriMüdürü:.... Basan veYayan BÜROLAR. l ANKARA:KonurSokakno.24/4Yenlşehlr Tel: 17 58 2517 58 66 Idare: 183335 • İZMİR: Halil Ziya Bulvarı No: 65/3 Tel:2547 09131230 ) ADANA: Atatürk Caddesl,Türk Hava Kurumu IşhamKat 2/3 Tel:1455019731 TAKVİM İVSAK GÜNEŞ .. HASANCEMAl . EMİNE UŞAKLIGİL .OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaacılıkva GazetecillkT.A.Ş. Posla Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (S Hat) 4 ŞUBAT 1982 ÖÛLE 13.28 İKİNDI 16.11 AKŞAM 18.29 YAT 20.02 6.38 8.07 SONUÇ • 1982 yılında 10 milyar dolarlık dışalım ve 5,6 milyar dolarlık dışsatım yapılması düşünülmekte ve 2 milyar dolar dış borc ödenmesi gerekmektedir. 12 milyar dolarlık olası döviz cıkışına karşılık dışsatımdan 5,6, işcı dövizlerinden 2.5 ve görünmeyen kalemlerden 2 milyar dolar olmak üzere toplam 10.1 milyar dolarlık bir döviz girişi beklenmektedir. Aradaki fark dış borç ve kredilerden karşılanmaya calışılacaktır. Ve dış ödemeler dengesi 1982 yılında da acık verecektır. 1982 döviz rezervleri bakımından uygun d r ortam yaratılamayacağı anlaşılmaktadır. • Dış borclarımız 20 milyar dolar oldukca, dış ödemeler dengesi acık verdikoe. dış borç ve kredi sağlanması zorlaştıkça. enflosyon hızı ve petrol fiyatları önemini korudukCa konvertibiliteye gecişin düşünülmemesj gerekmektedir. • Bir paranın konvertibl olabilmesi icin sürekli değerli olması lazımdır. Paranın değerinde ise, üretim ve dışsatım başlıca etkendir. Bir kısım Batı ülkelerinin bile paralarının koşulsuz olarak Konvertibl olmadığı hatırlanarak 80'li yıllarda konvertibiliteye geçiş düşünülmemelidir. (Cumhuriyet soyıoncE) 4 ŞUBAT 1932 TAYYARECİLİK KURSU dilik teorik olacaktır. Tay yare ve saha tedarik edildikten sonra da pratik dersîer verilmeye başlanacaktır. Kurslara şimdiden bir cok talebe müracaat etmiştir. Tayyarecilik kurslarında üc ay muntazam ders alan talebe pilot iin vanını alacaktır. DÖVİZ BİRİKİMİ Merkez Bankası'nın 1980 ve 1981 yıllarına ait Döviz Pozisyonu ayrıntılarıyla şöyledir: 1980 yılında döviz girişleri 4,525 milyar dolardır. (Dışsatım 2,126, işci dövizi 1.789. turizm 0,179, görünmeyen kalemler 0,195 ve öbür kalemler 0,235 milyar dolar olmak üzere toplam 4,525 milyar dolardır.) Döviz cıkışıarı iso, 10,765 milyar dolardır. (Dışalım 6,315, askerî amaclı dışalım 0,30, petrol ürünleri 3,530, güb GÖRÜŞLER Döviz rezervlerinin yetersiz ve İstenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Buna karşın, 2 milyar dolarlık bir döviz rezervine göre bazı hazırlıklann yapıldığı gözlenmektedir. izmir'de Kuveyt'li bankacılarla bir toplantıya katılan Merkez Bankası Başkam'na göre, Türk parası 1982 yılında Konvertibl olabilecektir. Gecen yılın eylülündeki toplantıdan sonra Saym Başkanin demeci şöyledir: «Bu bir hazırlık işidir. Biz bu hazırlığı Türk Aero Kulübü tarafmdan tesis edilen tayyarecilik kursları yarından itibaren tedrisata başlayacaktır. İlk ders bu cuma günü saat onbirde mü tehassıs tayyarecilerden Nuri Bey tarafından verilecektir. Bu dersin konusu aero dinamiktir. Tayyarecilik dersleri şim BEYNELMİLEL Belediyece dünden itibaren şehrin muhtelif noktalarına beynelmilel trafik isaretleri konmaya başlanılmıştır. Bu işaretler ilk evvel Galata'dan Beyoğlu'na çıkan cadde üzerine İŞARETLER konulmuştur. «Şoför dur», «Şoför yavaş» gibi ihtarları taşımaktadır. Şehir dışına konacak işaretlerde de tehlikeli noktalar RÖsteriIecektir. HAVIR OKTAY AKBAL İVİT Ulusumuza Yakısan BirAnayasa.. «Baromuz, 1961 Anayasasımn temel çatısı, felsefesl ve yapısımn korunması görüşündedir.» Adana Barosunun yeni hazırlanacak Anayasa ile ilgili görüşil Basına açıklanmış. Sağduyu sahibl gerçek Atatürkçüler 1961 Anayasası'm hiç bir şekilde suçlu, sorumlu sayamazlax. Hele hukuk bilimine, Türkiye'nin koşullarına, nlusumuzun demokrasiye bağlılığına inananlar böyle bir şeyi akıllarından bile geçiremezler. Anayasa'mız, daha önce de kaç kez yinelediğira gibi, ulusumuza yakışan bir belgedir. «Dünya tnilletler ailesinin eşit haklara sahip şerefll bir üyesi» olan Türk ulusu «Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış»tır. Dünya durdukça da «şerefli bir ulus» olarak «bu hak ve hürriyetleri» uğruna savaşacaktır. Bu, böylece bilinmelidir. Adana Barosu'nun görüşü şudur: «1961 Anayasası ile ulaşılan, Türk toplumunun yapısına uygun bir oluşumu yansıtmaktadır. Özel olarak bu nedenlerle, genel olarak halk oyundan geçerek kabul edilmiş ve yürürlüğe giren 2324 sayüı Anayasa Düzeni Haklnnda Yasa ile belirtilmiş Anyasamızın «Başlangıç» bölümündeki tflm yurttaşlan yükümlü kılan Anayasayı koruma ve kollama ödevi çerçevesinde Baromuz 1961 Anayasasımn temel çatısı, felsefesi ve yapısımn korunması görüşündedir.» önce bunu vurgulamalı: Yeni Anayasa demokrasi yolunda sürekli savaşım veren Türk ulusunun özlemlerine yakışmalıdır. «Hayır sen 61 Anayasasına yakışmıyorsun, bu Anayasa senl yanlış yollara itiyor, bu Anayasa Iükstür, sen daha o düzeyde değilsin» gibilerden bir tutumla halkımızı dünyanın «şerefli ulusları»mn çizgisinden aşağı çekmeye, ya da bir takım haklardan yoksun bırakmaya çahşmak, ulusumuzu iyi tanımamak olacaktır. Yanlışhlık nerdedir, kimlerdedir? Bunu iyi tanımlamalı... 1945'ten beri çok partili bir düzen içinde yaşıyoruz. Bu «çok partili» düzen, hepsi birbirinin eşi ya da çok benzeri bir sürü paıtmin varlığı anlamım taşıyor! Oysa gerçek derookrasilerde değişik görüşlerde, düşüncelerde, yorum larda bir çok siyasal parti vardır. Türkiye'de ise 1945'ten bu yana kurulan partiler hep Atatürk ilkelerinin, devrlmin sağmda, hatta karşısmda yer alan siyasal kuruluşlar olmuşlardır. Durmadan devrim atılımlanndan ödünler verilmiş, boyuna gerilere düşulmüştür. Bunda suç, Anayasa'nm temel iikelerine uymayan siyaset adamlanndadır, Anayasa'yı daba ilk günden beri uygulamayan çevrelerdedir. Adana Barosunun açıklamasına katılmamak elde değil: «Demokrasi yeniden kurulurken egemenliğin engel. siz ve koşulsuz Türk ulusunda olduğu gerçeği karşısında, ulusal demokrasinin güçlü Hderlerle değil, ulusal egemenlikle bütünleşmiş güçlü kurumlarla sağlanacagı unutulmamalıdır. Bu demckratik işleyiş, kapsamında seçim dışı atama gibi yöntemlerle, özellikle yasama gücünün kullanımına katılan kişilerin yer ahnadığı, oluşumunda. seçmen yaşının on sekize indirilmesi, önseçl» min kaldırüması gibi önlemlerle, somut katkısı gerçekleştirilecek en geniş temsil tabanıyla sağlanmalıdır. Bunun için ise ekonomik, demokratik haklar yaygınlaştırılmalı, halkın toplumun istemlerinin siyasal yaşama kesintisiz yansıması sağlanmalıdır. Böylece demokrasi toplumun yüreğinde serpilerek büyümeli ve gürbüzleşmelidir.» 12 Mart günlerinde olsun, 12 Eylül sonrasmda olsun bir takım kişiler ve çevreler en büyük suçlunun 61 Anayasası olduğunu söylemişlerdir. 12 Mart sonrasında hem de o Anayasa'yı hazırlayan politikacılar eliyle Anayasa'da bir çok değişiklik yapılmıştır. Ama bu değışlklikler daha sonraki acı olaylan önleyememiştir. Bundan doğal bir şey yoktu. Çünkü Anayasa ona uyuldugu sürece değer taşıyan bir belgedir. O Anayasa'ya göre seçilip o Anayasa'ya bağhlık andı içenler sözlerini tutmamışlarsa, Anayasa'nm hiç bir maddesini yaşama geçlrmemişlerse, suç kimdedir? Herhalde Anayasa'da değil.... Şimdi, yeniden 61 Anayasa'sını suçlama çabası içinde görünüyoruz. Bu kez orasını burasını değişürmekle de yetinilmeyecek; yeni bir Anayasa yapılacak! Böyle istenıyor, böyle bir tutumda direnilecek gibi görülüyor. Oysa bu büyük bir yanılgıya düşmek olacaktır. Bir kaç yıl sonra yeniden Anayasa araştırmalanna kalkışırsak buna hiç şaşmayalım. Uygulanmayan, dinlenilmeyen Anayasa'lar bir kagıt parçası olmaktan öteye gidemezler. HeL çağdaş dünya toplumlarmın elde ettikleri hak ve öze gürlüklere ters düşecek bir Anayasa ise, «Şerefll Türk ulusu»nca hiç bir zaman bemmsenmeyecektir. Adana Barosu bildirisinin şu sözlerine sözcüğü sözcüğüne katılıyorum: «Demokrasinin bu anlamda sağhklı bir yapıya utaştınlmasında, düşünme ve örgütlenme özgürlüklerinin çağdaş boyııtlarda ve en geniş blçimde tanınması gereği unutulmamalıdır. Yasa dışı ve somut bir eyleme dönüşmedikçe, temel hak ve özgürlüklere sınır eetiriunemelidirj» ÜNYA Sağlık örgütünün tanımına göre sağlık yalnızca hasta, sakat ya da kötürüm olmamak değil, beden sel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik ve mutluluk durumudur. Görüldüğü gibl bedensel ve ruhsaı sağlık ayrı ayrı düşünülemez bir bütündür. Bugünün gelişmış sayılan toplumlarında ruh sağlığının beden sağlığı yanında böylesıne önem kazanışı çok yakın tarihlere rastlar. Onun öncesin de değil ruh sağlığı anlayışı, ruh hastasına tavır ve tutumlar bile çok ilkeldir. Ruh hastaları Avrupa'da 18. yüzyıl sonlarına kadar manastırlarda veya tutukevlehnde ömürleri sonuna kadar çile doldururlar ya da vücutlarına şeytan girdiği gerekcesiyle yakılırlordı. Oysa daha 8. yüzyıldan itibaren önce müslüman Araplar sonra da Selçuklu Türklerinçe ruh hastaları, hasta kabul edilerek tedavilerl için çeşitli kurumlar oluşturulmuştur. Akıl hastalarının bakılmast, onların hak ve hukuklarının korunması için İslâm dininin yönlendirici kuralları mevcuttur. Müslümanlarca deliler daima hoş tutulmuş, birer hasta kabul edilerek tedavislne çalışılmış, zengin vakıflarla beslenen örnek hastaneler de bakılmışlardır. D Ruh Sağlı Siyasası TOPLUMUMUZDA HIZLI SOSYAL DEGİŞİME BAĞLI OLARAK RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KONUSU, HER GÜN ARTAN BİR ÖNEM KAZANMAKTADIR. Doç. Dr. Işık SAYIL ~">": • rinin, bireysel olarak ve ait oldukları kurumlardaki gruplar ile çağdaş düzeyde hizmet ver meye yönelik çalışmaları devam ettiyse de ülke çapında ve devletin desteğini almış bir ruh sağlığı ve hastalıkları ile ilgili organize, örgütlenmiş ça lışma olmadığı görülmektedir. Sağlık Bakanlığı bünyesinde «Ruh Sağlığı Genel Müdürlüğü» şeklindeki örgütlenmede giderek etkinliğini yitirmiştir. Oysa bugün ruh sağlığı ve hastalıkları alanındaki çağdaş çalışmalar, hastane öncesi (Koruyucu Psikiyatri) ve has . tane sonrasmda da devam etmektedir. Hastanede yatmak tedavinin ancak bir bölümüdür. Akıl hastasının hastanede kapalı tutularak tedavisinden giderek uzaklaşıldığı görülmekte. dir. Hastane tedavisi hastanın toplumla uyum güçlüğü gösterdiği hallerde gecerli olup kısa süreli dönemler halinde yürütülmektedir. Bunun ardından olabildiğince aile yanında bakım, ya da hastane ile bağlan tılı toplumdan soyutlanmamış yarı hastane görünümündeki kurumlarda tedavi, yoluna gidilmektedir. Böylece hastanın uzun süre hastanede kapaiı kalması ve ruh hastalığına bağ lı yıkıntıların hastayı sosyal yaşamdan uzaklaştırmasını önleyici bir yaklaşım geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bunu hasta için rehabilitasyon çalışmaları izler. Son 50 yılda hasta bakımında yukarıdakl değişmeler olurken ruh hastalarının sayısı nı azaltmaya yönelik calışmalara da yer verildiğini görüyoruz. Bu aşamada tüm ruh hastalığı yaratan, zorlayıcı nitelik taşıyan, ya da zararlı olma potansiyeli taşıyan sosyal koşullar hedef alınır. Var sa bunlarla mücadele edilir, ve toplum bu konuda uyarılır. eğitilir. Bu nedenle çeşitli kuruluşların yardımları istenir. Hekimler, öbür sağlık görevlileri, öğretmenler, din görevlileri, yerel yönetim görevlileri, polisler, hakimler ve öteki kamu görevlileri bu çalışmada yardımcı olurlar. Bunun icin de toplumun ruh sağlığı ruh hastalıkları ve psikiyatrik hizmetler konularında eğitilmesi gerekir. Bugün koruyucu psikiyatriye ilişkin uygulamalar denince halkla günlük iüşki icindeki tüm kurumiarın bu konuda uyarılma ve eğitim leri akla gelir. Bu çok yönlü çalışmaların programlanması elbette zaman alacaktır. Ancak bu zor değildir. Çünkü ülkemizde üniversitelere, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlığına, SSK, Milli Savunma Bakanlığma ve öbür kuruluşlara ya da özel sektöre ait olarak çalışmakta olan psikiyatri klinikleri. poliklinik hizmetleri ve danışma merkezleri vardır. Eksik olan bunların organize ve iş birliği içinde yardımlaşmaya oçık biçimde çalışmaları ve beiirlenmiş çağdaş bir ruh sağlığı politikasını yürütmek üzere faaliyet göstermeleridir. Yapılacak olan yukarıdaki kurumlara ait 7000'i aşkın yatak kapatesini arttırmak olmamalıdır. Bu alanda görev başındaki tüm kurumiarın ortak bir görüşten yola çıkarak ruh sağlığı ve hastalıkları alanında belli kural ve yaklaşım ları benimsemeleri gerekir. Bunları beş ana calışmo ala nı olarak belirleyebiliriz. 1 Toplumun ruh hastalıkları ve ruh sağlığı konularında eğitimi. 2 Ruh hastalıklarından ve ruhsal bunalımlardan koruyucu önlemler alma. 3 Ruh hastalıklarında modern tedavi yöntemlerinin yaygınlaştmlması. 4 Ruh hastosının topluma dönüp çalışabilir hale getirilmesini amaçlayan rehabilitasyon ve readaptasyon çalışmaları. 5 ülke çapında, konu ile ilgill Istatistik çalışmalar ve araştırmalar yapmak üzere mevcut tüm kurumiarın üstünde bir merkez kurmak. Böyle likie bu merkez aracılığı ile ülke koşullarına en uygun yok laşımları belirleyerek bunun tek elden organize edilmesi ve yürütülmesini sağlamak. Amaç her yaş ve her sınıf insanın ruhsal sorunları İle en iyi biçimde uğraşmak ve ruh sağlığı bozuk olmayan bi reylerin de ruh sağlığını daha iyiye götürmek olmalıdır. Toplumumuzda hızlı sosyal değişime bağlı olarak ruh sağ lığı ve hastalıkları konusu gittikçe önem kazanmaktadır. Bu nedenle vakif geçirmeden bu konuya eğilmek gereksinlml doğmuştur. Böylece Anayasamızın devletin herkesin beden ve ruh sağlığı İçinde yaşayabilmesl ve tıbbl bakım görmesini sağlamakla yükümlü olduğunu belirleyen 59. maddesi de işlerlik karanacaktır. MUHAFAZA KUMANDANLIĞI tetkik ve tasdik olunacaktır. Kumandanlık burada kendisine münasip bir bina aramaktadır. ANKARA 3 (Telefonla) Gümrük Muhafaza Kumandanhğı kadrosu tespit edilmiştir. önümüzdeki Va killer Heyeti toplantısmda C IGünün iSantarıl Galatasaray mezunlarma ) Harbi umuminin söndürdüğü «Galatasaray Mezunları Cemiyeti»ni tekrar teşkıı etmek ihtiyacını hisseden Galatas'araylılar önümüzdeki cuma günü (5 şubat 1932) saat 15'te Galatasaray merasim salonunda bir toplantı yapacaklardır. Hayırlı neticeler vermesi temenni edilen bu toplantıya geleceklere davetiye yerine geçmesi için lise ve ticaret kısmı mezunlarma bu ilan arzolunur. Tayyare Cemiyeti'nin çocukluk için neşrettiği bu güzel ve renkli resimlerle dolu kitabı çocuklarımıza tavsiye ederiz. Bayram için güzel bir hediyedir. Orhan'ın Tayyaresi Osmanlılar döneminde de akıl hastalarının toplum içinde korunmalan, bakım ve tedavileri icin hastaneler ve bunları destekleyen vakıf çalışmaları devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde akıl hastalarının modern bicimde bakım ve tedavisi çalışmaları Dr. Mazhar Osman Uzmanın öncülüğünde sürdürülmüştür. Ancak akıl hastalarına tutum ve tavır alışları giderek değişmiş, akıl hastası, uzak durulması gereken, saldırgon, toplum dışı bir yaratık olarak görülmeye başlanmıştır. Akıl hastasını bağrına basan, ona koruyucu ve tedavi edicl bir ortam olarak hastaneköyler bile oluşturan bu toplumda bir yar gı ve tavır alış değişikliği görüyoruz. Her ne kadar tüm ruh hekimlerinin, Üniverslte pslkiyatri bölümlerl öğretlm üyele felsefe yazılan BiRiNCi KiTAP NUSRET HIZIR MACİT GÖKBERK • TAKİYETTİN MENGÜŞOĞLU ARDA DENKEL • NURİ BİLGİN İOANNA KUÇURADİ • ŞAHİN YENİŞEHİRLİOĞLU ARSLAN KAYNARDAĞ • SELAHATTİN BAĞDATLI ÖMER ULUC LACAN BÖLÜMÜ LÇUIS ALTHUSSER • ÖNAY SÖZER SELAHATTİN HİLÂV • JACÛUES LACAN ATİLLA BİRKİYE Hazırlayan: Selâhattin Hilâv BÜTÜN KİTAPÇI VE BAYİLERDE Yaıışma v« Hovale Adresl: YAZKO P.K. 442 Slrkecl istonbul Flyatı: 200 Llra Izmir Devlet Orman İs'etmesi Müdürlüğünden Mahn Cins ve Nev't ILAN Ster Parti Adedi Adet M3, Ds3 14 2165 2 473 6 1739 19 5052 61 22010 9 20 6 1 12 2 152 31439 425.404 31.636 91.838 589.927 1836.628 2975.433 Muhammen Ceçici S A TIŞ Bedel Teminat Tarihi Günü 141.929 9.728 28.239 143.794 447.680 34.617 152.927 24.600 2.138 56.666 2.948 1.045.266 11.2.1982 » .> > • Yerî K e m a l p a ş a Or. Bölze Sefli&i » ÇZ. III. S. Kısaboy Tomruk ÇK. II. S. Maden Direk ÇZ. II. S. Maden Direk ÇK. Kalm Sanayi Odun ÇZ. Kahn Sanayi Odun ÇZ. Ince Sanayi Odun ÇZ. Lif Yonga Odun ÇK. Lif Yonga Odun ÇZ. İbreli Dal Odun ÇK. İbreli Dal Odun Yapraklı Odun GENEL TOPLAM 271.5 2039. 328. 57. 1511. 65.5 4272. 43504500 4100 4100 3250 3250 1700 1000 1000 500 500 500 Perşembe » » » » » ı 1 .> • • • • • » » » 1 1 Adfes: Zafer Çarşısı No: 18 Yenişehir/Ankara Yukanda mufredatı yazüı orman emvallerinin % 50 peşinatla bakiyesi müddetsiz banka teminat mektubu veya Devlet Tahvili alınmak suretiyle 6 ay vadeli olarak satışa çıkanlrruştır. Açık artırma 11.2.1982 gunü saat 14'de İZMİR / KEMALPAŞA Orman Bölge Şefliği'nde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Almak istedikleri partilere ait geçici teminatlanm yatırarak makbuzlarıyla birlikte komisyona müracaatlan ilan olunur. İZMİR DEVLET ORMAN tŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ CBasm: 10936) 848
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle