29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER re, asıl pay üzenndekı mtüa haKJunın sırt ana pay ile sınırlanmasırun, intifa hakkı sahibinin zaranna yol açacağı şüphesizdir. Bu zararın önlenmesi için, intifa hakkının ana payın bir cüz'ü olan yeni pay alma hakkına ve (onun konusu yeni paya) sirayeti kabul edilmek gerekir. Buna göre, pay sahibinin yeni pay alma hakkını kullanması haiinde intifa hakkının ana paydaki eksilme ölçüsünde yeni paya sirayeti ve eğer pay sahibi yeni pay aima hakkını satmışsa bu takdirde mtifa hakkının bedeie sirayeti gerekir. (Bkz MK. 722 md.) (Pay sanibinin yeni pay alma hakkını kusurlu olaras kullanmamış olması haiinde, eski paydaki eksikliklerin intifa hakkı salıibini etkilediRi ölçüde ona karşı genel hükümlere göre sorumlu olması gerekir.) îsviçre ve Alman Hukukunda baskın olan bu görüş tıukukumuzda da doktrinde ve uygulamada benimsenmiştır. Gerçekten, Yargıtay'ın 7.2.1968 gün ve E. 1966/18, K. 1968/2 sayılı içtihadı birleştirme kararında, üzerinde intifa hakkı bulunan banka mevduatına isabet eden ikramiyenin de tifa hakkı bulunan banka mevduatına isabet intifa konusuna dahil bulunduğu kabul edilmiş ve «... întifa hakkı, mütemmim cuzüler den dahi faydalanma hakkını sağlar. İkramiye, kuru mülkiyetin bir cüz'ü sayılabileceğinden, intifa sahibinin bu cüz'ün gelirinden faydalan ması en doğru ve âdil bir çözüm olur...» denilmek suretiyle, intifa hakkının intifa konu su şeyden türeyen ve periyodik olmayan değerlere de şamil bulunduğu kabul edilmiştir.» Bu konuda, aynca, İstanbul Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Profesörü sayın Dr. Hayri DOMANÎÇ'in «Anonim Şirketler» adlı kitabma da (îst. 1978, s 852/853) bakılabilir. Yukarıdaki belge ve kanıtlar, sözü edilen üç sayın profesörün Türk Dil ve Tarih Kurumları'nın gelir kaynağını kurutacak yolda ileri sürdükleri savın gerçeğe açıkça aykın oldugunu tam bir açıklık ve kesinlikle ortaya koymuştur: Türkiye îş Bankası Anonim Ortaklığının dış kaynaklardan sermaye artırımına gitmesi yüzünden, yüce ATATÜRK'ün kutsal sayılmak gereken son isteğiyle kendilerine gelir vasiyet ettiği Türk Dil ve Tarih Kurumlan'nın haklarına hiçbir biçimde zarar verilmesine olanak yoktur. Bilimin bize şöylediği budur. încelememize son vermeden önce, TUrk Dil ve Tarih Kurumları'nın sayın yöneticileri ile sayın Devlet Başkanhğı Genel Sekreterliğini de pek önemli bir konuda uyarmayı görev bildik: Türkiye îş Bankası Yönetim Kurulu, yeni hisse senetleri edinme hakkımn kullanılması için pay sahiplerine 9 nısan 1982 akşamına değin süre tanımıştır. Sayın Devlet Başkanlığı Genel Sekreterligi, kummlara karşı, bu süreyi geçirmeden bu hakkı ya kıılianmak, ya da paraya çevirmekle yükümlüdür. Bu yükümünü yerine getirmemekte direnmesi (temerrüdü) durumunda, KurumJann yöneticileri ticaret mahkerresinden bu haklardan birini kullanma yetkisinin kendilerine tanınmasmı isteyebilirler ve istemekle îrSrevlidirler. Bu çabalarının da sonuçsuz kalarik sürenin geçmesiyle hakkın düşmesi durumunda ise, sayın Devlet Başkanhğı Genel Sekreterliğrnce temsil edilen Hazine, Kurumlara karşı olaŞanüstü ölçüde bir tazminat sorumluluğu altmda kalacaktır. 13 ŞUBAT 1982 ürkıye Iş Bankası Anoıum Ortakhğırun 29 aralık 1981 günlü olağanüstü toplantısmda, bankanın 40 milyon lira olan sermayesi, önce olağanüstü yedeklerden (iç kaynaklardan) bir milyara yükseltüdlkten sonra, dış kaynaklardan karşılanmak üzere 30 milyara çıkarılmasma karar verilmiş, böylece banka sermayesindeki ATATÜRK payı, yüzde 27,5'ten yüzde 0.9'a, yani yüzde l'den daha aşağıya düşürülmuştür. Ankara ve îstanmıl Hukuk Fakültelerinln Uç sayın profesörünce CHP'ye verilen, CHP tarafından da 25 kasım 1978 günlü yazıyla Türk Dil Kurumu'na gönderilen üç sayfalık tarihsiz «Notaun 2. sayfasında aynen şöyle denilmektedir: «... Bu nedenle CHP artık kendi parası ile sermaye artırımında rüçhan hakkını kullanarak yeni paylar satın alırsa, bu paylann gellri tamamen kendisine ait olacakör.» (Bilindigl gibi, MiIJi Güyenlik Konseyince çıkarılan bir yasayla, ATATÜRK'ün mal varlığının vasiyetname uyarınca yönetimi Hazineyi temsilen Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliğine bırakılmıştır.) Oysa, bu üç sayın profesörün hiç bir gerekçe göstermeden, hiç bir bilimsel yapıta ya da yüksek mahkeme kararına dayanmadan tümüyle indî olarak Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun ge^ir kaynağım kurutacak yolda ileri sürdükleri bu sav, gerçeğe açıkça aykırıdır: Alman, Pransız ve İsviçre Türk hukukunda anonim ortaklığm dış kaynaklardan sermaye artınmuia gitmesi durumunda Jntifa ya da gelir alacağı sahiplerinin (Olayımızda: Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun) haklanna hiç bir biçimde zarar verilemeyeceği tam bir görüş birliğiyle kabul edilmektedir. Bu hukuk çevrelerinin en ünlU kaynaklanndan aşağıya geçirilen belge ve kamtlar, bu gerçeği tam bir açıklık ve kesinlikle ortaya koymaktadır. Î Atatürk'ün Vasiyeti Bozulamaz Prof. Dr. Ismet SUNGURBEY pıtada (3. bası 2. cilt, Berlin 1967, 8186, II, Anm. 2, s. 1054 / 1055), bu konuda aynen şu bilgi verilmektedir: «... Malik, yeni hisse senetleri edinme hakkını kullanırsa ya da bu hakkı başkasına satarsa, intifa hakkı sahibi, eski hisse senetlerinin cevher değerindeki kayıp (azalma) tutarmda zarara uğramış olur. Bundan dolayı, baskın olan öğreti, kendisine yeni hisse senetlerinin gelirlerinden, yeni hisse senetleri edinme hakkınm değeri oranındaki bölümünü istemek hakkını tanımaktadır...» Bunun gibi, Alman hukukunda hisse senetleri hukuku alanmda «Köln Şerhi» adıyla tanınmış olup bir bilim kurulunca yazılmış bulunan yapıtta da (Kölner Kommentar zum Aktiengesetz, Cilt II, Köln / Berlin / Bonn / München 1971), Prof. Dr. Marcus LÜTTEB tarafmdan yazılan §186 şerhinde, VI, 3, N. 17'de, bu konuda aynen şu bilgi bulunmaktadır: «3. întifa hakkı sahibi. Kanuni yeni hisse senetleri edinme hakkı (...) Sermaye artınmı sonucunda eski hisse senetlerinin egemenlik ve cevher değerindeki eksümeyi katşılayan bir denkleştirmedir. (...) öte yandan, intifa hakkı sahibi, gerek bu yeni hisse senetleri edinme hakkının başkasına devri durumunda, gerekse yeni hisse senetleri edinerek bu hakkın gerçek leştirilmesi durumunda. kendi hakkıyla yüklü bulunan eski hisse senetlerinin cevher "değerinden ve gelir gucünden kaybettiği ölçüde zarara uğrar. Yeni hisse senetleri edinme hakkı, hisse senetleri hukukuna ilişkin paydaşlığın «semeresi» değilse de ,onun bir ayrılmaz parçası (mütemmim cüa'ü) olup bunların hepsl birden intifa hakkıyla yUklüdürler; böylece bütünün parçası olarak keza intifa hakkının kapsarmna girerler. (...) Hisse senedi sahibi, paydaşhk durumundan ötürü satış ya da kullanmadan birine karar vermekte özgür olmak gerekir; kuşkusuz, bundan daha ileri giden bir hakkı yoktur (örneğin, bağışlayamaz). Ancak: Bu özgürlük, yalnızca paydaşlık hakkını («yeni hisse senetleri edinme hakkını») değerlendirme yetkisi olarak vardır, yoksa intifa sahibinin haklannda tasarruf yetkisi olarak yoktur; yani intifa, yeni hisse senetleri edinme hakkının ferağı durumunda onun bedelinde devam eder (...) ve yeni hisse senetleri edinme durumunda da intıfa, yeni hisse senetlerinin, yeni hisse senetleri edinme hakkının yeni hisse seretlerinin toptan değerine oranındaki bölümünde devam eder. (...) Hisse senedi sahibi, intifa salıibine karsı, yeni hisse senetleri edinme hakinnı kullanmak ya da paıaya çevirmekle yükiimlüdür; böylece, bu hak, keyfî oİ3rak düşürülemez.» Gene AJman hukukunda hisse senetleri hukuku alanında en büyük yapıt olan GADOWun «Hisse Senetleri Kanunu Büyük Şerhbmde (Aktiengesetz, Grosskornmentar, 2'nci cilt, Berlin 1965), FİSCHER tarafından yazılmış olan §153 şerhinde, III, 1. Anmö 17, s. 49/50'de bu konuda aynen şu bilgi verilmektedir: «Yeni hisse senetleri edinme hakkı, hisse senedi hakkının yalnızca bölünmüş bir ayrılmaz parçası olduğundan, intifa, yeni hisse senetleri edinme hakkını da şu yolda kapsamak gerekir: întifa, yeni hisse senetleri edinme hakkının satışmda bedelde de devam eder ya da yeni hisse senetlerinin edinilmesi durumunda yeni hisse senetlerinin değerinin, yeni hisse senetleri edinme hakkının yeni hisse senetlerinin toptan değerine oranındaki bölümünde devam eder. (...) Gerçekten de, hisse senedi sahibi, yeni hisse senetlerini intifadan tümüyle bagımsız olarak elde etseydi, bu durum, hisse senedi sahibinin intifadan haksız bir kurtulması niteliğinde olurdu ve yeni hisse senetleri edinme hakkının eski hisse senetlerinin bir geliri olmayıp eski hisse senetlerinin başlangıçtaki (ve yükümlü) cevher değerinin bir bölümü niteliğinde bulunduğu görüşüyle de bağdaşamazdı. Bundan şu sonuçlar çıkar: (...) İntifa hakkı sahibi, yeni hisse senetlerinin gelirlerinden, yeni hisse senedi edinme hakkının yeni hisse senetlerinin başlangıçtaki toptan değerine oranmdaki bölümünü isteye bilir...» Davalar ve Basın lk kez 1952 yılında entıpüften bir suçlamayla basın mahkemesl önüne sanık olarak çıkmıştım. O gon bu gündur yüzlerce duruşmaya ve davoya girdim: jlağanüstü ya da olağnn dönemlerde, sivil y a da askeri /argıç karşısında yıllarca hesap verdim; idam istemlyl© tutuklandım; defterımi dürmek isteyen yetkililer neler söylemedıler m? Sağa solo bomba mı otmamıştık? Cuntaiar mı kurmamıştık? Devlet sırlarını mı faşetmemıştık? Bu snldırıların tümü adalet önünde eridı. Kiml zaman geçmişe dönüp baktıkça şaşırıyorum; ve kendi kendime diyorum ki: Adalet mekanizmalan iyi ki işlemiş de bunca davadan aklanarak cıkabilmişim. Mahpushanede yattığım günler yanıma kör kaldı; ama bunca deney oldukça yarar sağlıyor; kişlye cok şey öğretiyor. Şımdi ülkemiz yine olağanüstü bı> dönemi yosamaktadır. Sayısı cok dava gazete sayfalarında ızlenıyor. Öyle sanıyorum ki Iddianameıerl, sorguları, tutanakları, savunmaları okurken coğu kişi şaşırmaktadır; ve ceşitli düşünceler toplumda arapsaçı gibi birbirıne dolanmakta, herkes kendi siyasal eğilimine göre onu bunu suclamaktadır. • Her davada bir üçlü bulunur: İddia, savunma, yargıiddlayı savcı. sımgeler; savunmayı sanık ve avukatı ... Bunlar birer yan (taraf) oluştururlar. Yargıç ıse hangısınin doğru olduğuna karar verecektir. Savcının düzenledığı ıddıanamede suçlama bölümü vardır; delıller bölümü vardır: sanıklar ıcin Istenen cezaları belirleyen bolüm vardır Gazetelerde yayınlanan iddıanamelerde ileri sürülen suçlamalar kanıtlanmamış olduğu iCın sanığı hemen mahkum etmek olası değildir; ama coğu kişı bunları okudukça kendini kaptınr: Vay, vay, vay!... Herife bak neler vapmış? I Sonuç I Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin CHP ile TUrk Dil ve Tarih Kurumları arasındaki davaria verdiği 15.12.1970 gün, 5509/6637 sayılı kararda aynen şöyle denilmiştir: «2. Davacı, Medenl Kamınun 464. maddesi gereğince kendisine ölüme bağh tasarrufla irat tahsis edUen kişidir. Kanunda açık hiikünı bulumadığına göre, nyuşmazlık haiinde benzer müessese olan lnHfa hakkı ile ileil) hükümlerden faydalanmak icap eder.» Hisse senetlerinin bütün gelirlerinden yararlanma yolundaki ekonomik içerikleri bakımından intifa hakkı ile gelir alacağı arasında biç bir aynm bulunmadığmdan, pek yerinde olan bu görüş, öğretide de oybirliğiyle berumsenmiştir. (Bkz. Prof. Dr. Erdoğan MOROĞLU, Anonim Ortaklıkta Esas Sermaye Artmmı Ankara 1972, s. 190; Prof. Dr. Reha POROY / Prof. Dr. Ünal TEKİNALP / Prot. Dr Ersin ÇAMOĞLU, Ortaklıklar Hukuku, 2. bası, 2. cild, Istanbul 1976, s 36, not 58.) Alman hukukunda anonim ortaklıklar hukuku alanında pek ünlu bir yapıt olan GODİN / WİLHELMİ'nin «Aktiengesetzs vom fi. September 1965 Kommentar» (6 eylül 1965 tarihli Hisse Senetleri Kanunu Şerhi) adlı ya III. Fransız Hukukunda Jean, Henri ve Maurice MOLİERAC, «Manuel des Socie'tes» adü büyük yapıtlannda (Cilt II, Paris 1959, No. 1336), Pransız yüksek mahkeme içtihatlanna dayanarak, gene bu gerçekleri belirttikten sonra, şu noktayı da açıklamaktadırlar: «Kuru mülkiyet sahibi, intifa hakkı sahibi tarafından temerrüde düşürülmesine karşın, yeni hisse senetleri edinme hakkını kullanmaz ya da başkasına ferağ etmezse, intifa hakkı sahibi. yeni hisse senetleri edinme hakkında kendi hesabma tasarruf ederek bu bakkı satabilir ya da yeni hisse senetlerini kendisî edinebilir. (Paris, 5.6.1950, Gaz. Pal. 1950.2:96; Eev. soc. 1950.409.)» IV. İsvîçreTürk Hukukunda Istanbul Hukuk Pakültesi Ticaret Hukuku Profesörü saym Dr. Erdoğan MOROĞLU'nun doğrudan doğruya konuya ilişkin olan yukarıda adı geçen monografik yapıtmda, s. 117/ 119'da, birçok îsviçre Türk kaynaklarma da geniş yollamalar yapüarak gene bu gerçekler aynen şöyle vurgulanmaktadır: «... Yeni pay alma hakkı; eski payın bir parçası ve uzantısı olup onun cevherinde bir eksilme meydana getirdiği kabul edildiğine gö II. Alman Hukukunda HfifflR Değl CKDJT Î "İnkilap,,(!) Devrim... ğitim ve öfretime yapılan yatırım en gösterişsiz, fakat en değerli olanıdır kanısmdayız. 2600 yıl önce vaşamış büyuk Çin ozanı Kuantzu'nun belirttiği gibi: Yüzyıl sonrasını düşünüyorsan eğer, halkı eğit...» Yatınmını eğitime yap. E encı ve Odev * «uU("> " nküâp»... Pek çoğumuzun dili dönmüyor bu sözcügü söylemeye. Hele genç kuşak hiç mi hiç beceremiyor. Yazımmı da başaran pek az, «inkilap» diye yazanlar sayısız. Yaşlı başlı kişiler bile «inkilap» diyorlar, yazıyorlar. înkilap, yani keipleşme, yani köpekleşme!.. Bunu bile bıle, büyük zevk duyarak yazaniar da görülmektedir, «Atatürk Inkilapları» derken içlerinın zehinni açıkça döküyorlar... Garip bır tutum içındeyız, nedense «devrım» sözcüğünü kullanmaınak ıçm büyük direnç gösteriyor bir takım kişiler, çevreler... Devrim demektense ezik buyüic «inkilap» demeyı yeğleyenlero şaşmamak elde mi? Bilmeycrek Atatürk devriminin karşısındakilere yararlı oluyorlar, ekmeklerine yağ surüyorlar... Neymiş, blr takım terör örgütlerı bu «devrim» sözcüğünü kullanmış, öyleyse kötü bır sözcük bu, kapı dışarı atılmalı, yerine . arapganın «inkılap»ı getırilmeli... Aynı durum daha başka bir açıdan «ülkü» ıçin de söz konusu... Türkçeye bu düşmanlık neden? Türkçe sözcüklerden çekinmek neden? Terör örgütlerı de kendilerini «devrımci» ya da «ülkücü» sayıyor diye «devrimcilik»ten «ülkücülük»ten ürkmek, bu sözcükleri nerdeyse yasaklanmış bir duruma getirmek neden? Sözcükler kimsenin tapulu malı değildir kı! Sözcük yasaklamak, garip, yersiz, hatta epey eğlenceli bır iş değil mıdir? Yasal olarak yasaklanmasa da yöneticlierin, sorumlu, etkill kişilerin ve çevrelerm kımi sözcüklere karşı sürdürdükleri düşmanca tutum giderek yasal bır yasaklama biçimi almaz mı? Nitekım okullarda «devrim» sözcüğünü kullanan öğrenciler öğretmenlerınin; öğretmenler müfettişlermin sert uyarılarıyla karşılaşmalg;adırlar, hatta «mim»lenmektedirler. Abdülhamıt dönemınde de bazı sözcüklerın yasaklandığı görülmüştür. O yasaklama da yasal değildi, yani «şu sözcükleri kullananlar falanca yasanın filanca maddesıyle cezalandırılır» denilmiyordu, ama insanlar, yazarlar bu sözcüklen kullanmaktan titizlikle kaçınıyorlardı. Hıfzı Topuz «Türk Basın Tarihi» kitaüında şöyle yazar:«Bazı sözcüklertn kullanılması yasak edlhnlşti. Sansür memurları elde yazılı bir kural olmadığı halde bunlan yazılardaıı çıkartıyorlardı. O dönemden kalma belgelerde şu sözcüklerın çıkartıldığı belirtillyor: Grev, suikast, ihtilâl, anarşi, sosyalizm, dinamo, dinanüt, int'ilâk, kargaşahk, lıal (hiikümdarın tahttan indirilmesi), kıtal (vuruşma), Kanunu Esasi, hürriyet, vatan, müsavat. Bosna, Hcrsek, Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız, büyük burun (Abdiilhamit'in burnu büyük olduğo için bu kelime yasak edilmişti), Murat (Sultan Murat anlamına gelebildiğl İçin. istibdat, beynelmilel (ııluslararası). veiiaht, cumhuriyet, mebuslar, Ayan azası, bomba, Mithat Paşa. Kemal Bey, inkilap, tahtakurusu (yanlışUkîa «tahtı kurusun») diye okunabilecejp için kimya ile ilgîti yazılarda O, AH gibi slmgelerin kuUanıiması yasaktı, çünkü bunlar «Abdülhamid sıfırdır anlamına gelebilinii». hasta (hasta adam), kardeş (yani Sultan Murad) vb.» Aynı kitabında Topuz, «Servetıfunun» başyazan Ahmet Ihsan'm anılarmdan bir almtı yaparak durumun ne denli gülünç oldugunu gösterir. Hamidiye sulan yeni akıtılmış, çeşmeler açılmıştır. Dr. Besim ömer Paşa bir makale yazar; yazı çeşme başında dua eden bir yaşlı adamm artistik resmiyle birlikte yayınlanacaktır. Sansürcü bır soru işaret> koyar kendisine gönderilen provalara .. Sansürcü Kara Kemal oeyden bu soru işaretmm anlamı sorulur, gelen yanıt şöyledin «Azizim, çpşme restni hakikaten giizel ve dua herkesüı nazarmda şüphesiz ki kutsaldır. Lakin bu çünlerde gazetelerden neyi çıkartacağımı, neyi bırakacagıım bilmiyorum. Çünkü kötü düşünceli Idmseler bu çiizel resml görür görmez «hah işimiz duaya kaldı» demek istediğünizi sanırlar. Madem ki klişesini yaptırmışsımz, ileri brr nygun bir zamanda koymak üzere haber veririm. Olimplyat oyunlarına gclince, onlann yayınlanmasına nygun zaman henüz çelnıerti. Vayınlamayınız.» Bakm 19. Yüzyılın son yıllannda «inkilap» sözcüğü bile yasakmış! . Bugün «inkilap» diye rahatça yazıyor, konuşuyoruz, ama bu kez de aynı anlama gelen «devrim» sözcüğü üserinde îçarip blr çekingenlik var. Seksen vıl geçnıiş «inkılapr tam özgürlüğe kavuşmuş; «Devrim» ne zaman aynı özgürlüğe kavuşacak, onu da siz düşünün! (Arkası U. sayfada) Ödev, gerçekte egitim öğretimln son derece önemli bir kesitini oluşturur. Oysa bugün okullarımızda durum böyle midir? Ödeve gereken önem gerektiği gibi verilir mi? Verilmiyorsa nedeni! Öğrenci neden ödevi angarya kabul eder? Pedagojik ve sosyolojik ek siklerden annmış bir ödevin yararlan sayılmayacak kadar çoktur. Baştan savma, öğrenciyi oyalamak için verilmiş bir ödevinse zararlan sayılmayacak ölçüde çoktur. İlkin ödev nedir: Öğrendiğimiz bilgi ve becerileri, yeni koşullarda kullanâbilme, ezbercilikten kurtulma, teorik bilgilerimizi pratikte öz malımız durumuna dönüştürebilme amacına yönelik bir iştir. Ne yazık ki bugün okullanmızde öğrencilerimize verdiğimiz ödev ve aldıgımız sonuçlar yukandaki tanıma pek denk düşmemektedir. Dahası ters düşmekte, çoğu kez yarar yerine zarar getirmektedir. Öğrenci ödevlerini; yazılı, sözlü olmak üzere baştan ikiye ayınyoruz. Yazılı ödevi de: Sınıf içi, sınıf dışı diye ayrıca kendi arasında ikiye böleriz. Burada biz «sınıf dışı» ödevlerini konu edineceğiz. Ev ödevl «sınıf dışı» ödevlerin nitelikleri: a) Ödev öğrenciyi ve okuduğu konuyu ilgilendirmeli. önceden seçilip, ütizce hazırlanmalıdır. Yanıtı kısa ve net olabilecek soru ögelerini içermelidir. b) Basit olmamah, ögrencinin yaratıcüığım zorlamahdır. c) Çok güç, kaynaksız ve pahalı olup, öğrenciyi kopyeciliğe, yalancıhğa zorlamamalıdır. ç) Sık verilip öğrenciyi bıktırmamalıdır. d) Ödevin zamanlaması iyi yapılmah, öğrencinin evdeki zamanı. olanağı iyi hesaplanmalıdır. e) Ödev konuları yalmdan bileşiğe, kolaydan zora doğru bir uyumla akmalıdır. f) Araştırmaya, eleştlrmeye, gözlem yapmaya itmelidir. g) Önceden benzer ödev örnekleri smıfta yapılmalımalıdır. ğ) Gerek görürse öğretmen ödev konulannı teksir ettirlp dağıtmahdır. h) «Bu maddeyi biz ekliyoruz.» Öğrenci ye bayram, dinlenme ve yarıyıl dinleniminde (sömestr) ödev verilmemelidir. Çünkü sözkonusu PEDAGOJİK VE SOSYOLOJİK EKSİKLERDEN ARINMIŞ BİR ODEVİN YARARLARI SAYILMAYACAK KADAR ÇOKTUR. ÖDEV, ANGARYA GİBİ OLURSA ZARARLIDIR. Hasan KIYAFET manıdır. çalışma değil. En güzel biçimde hazırlan rmş ve en güzel biçimde yapılmış bir ödev, eğer iyi değerlendirilmezse hiç bir işe yaramaz. Dahası gereksiz bir yük taşınmış olur. Ödevl er düzeltilip. değerlendirildiğinde bir anlam taşır. Ödev len düzeltme yöntemi: 1 Oğretmenin düzeltmesi. 2 Öğrencinin düzeltmesi. 3 Birlikte ciuzeitme, olarak üç bölümde incelenebilir. Ödevlerin okunıa ve değerlendirme guçlüğü öğretmenleri ödevlere karşı tavır almaya yöneltmiştir. Fakat çağdaş eğıtimin ödev konusunda tavizsizliği var dır. Bu durumda öğretmen iki yontem geliştirmiştir: a) Koruyucu düzeltme. b) «Yukandaki 123 maddedeki düzeltme biçimleri.» Koruyucu düzeltme: Olanakîar ölçüsünde öğrenciye az yanlış yaptırma. Ya da ..,§örevi vennğ|}en ggcevi^ya.pacak duruma getirmedir. oBtuıU; «bir bakıma koruyucu doktorluğa» benzetiyor Sayın Celil Altın. Yine de yanlış kaçımlmaz olduğuna göre. en güzel i öğrenciyle birlikte düzeltmek kahyor geride. Özetlersek: Yazılı ödev, öğ renciyi düşüncelerini bir du zene koymaya, bir konuda derinleşmeye zorlar. Çünkü ödevde tüm lütfen değil, biraz da zorlama vardır. Yoksullara yardım, gençliği anlamak bir ödevdir derken, bır bakıma bir zorunluluğu da vurgulamış olmuyor muyuz? Öğrencinin güçlü yanlannı sezmesine, eksiğini anlamasına, kendini tammasına yardım eder. Ödevler, okulda sınavlara, gelecekte yaşama bir hazırlık uygulamasıdır. Dersin çıkışına sıkıştınlmış. şu şu sayfaları çahşıp gelin. Şu sayfadan şu sayfaya kadar yazacaksınız, gibi ayaküstü verilen ödevler daha çok angaryadır. Dinlenme günlerinde verilen ödevlerse ya, dededen kalma bir ahşkanlık, ya da öğrenciden, baskı altına alınmış bir bibnç altıyla öc almadır... Yukarıda sıraladıklanmızla hiç bir biçimde değerli öğretmen arkadaşlarımızı suçlar bir yanlışlığa düşmek aklımızdan geçmez. Altmış yetmiş kişilik sınıflarda, her türlü eğitsel araç ve gereçten yoksun öğretmen bu vanlışın sorumlusu olamaz. Hele hele de bakkal, kasap hesabı içinde ve de çahştığı okuldan evine dönüş parasını arkadaşlarından ödünç alan öğıetmen, hiç olamaz. Fakat her şeye değin doğruları söylemekte çağının ''sorumluluğunu namus belle miş biz öğretmenlere düşer Bizler yapılması gerekeni söylüyor, yapamamış olmamızdan da derin üzüntü duyuyoruz. Çünkü bizim öğrencilerimiz her türlü iyiliğe, güzele yeniye yakışır çocuklardır. Onlara gerekeni verememekten ötürü gerçek ten üzgünüz. Çünkü onlar, Batının pragmatist kafasının yetiştirdiği şu tip öğrenciler değildir: îngiltere'nin harikalar okulu Summer Hiü'de bir öğretmen sınıfta Neron'un zalimliklerinden, kötülüklerinden söz açar. Kendi öz annesini öldürttüğünü anlatır. Bir öğrencinin tepkisi ilginçtir: «Ama öğretmenim Neron bana bir şey yapmadı ki. Niçin kötü olsun?» Evet bizim öğrencilerimiz bu degil... Onlar adına ne kadar hayıflansak yeridir. 12 Mart doneminde Madanoğlu davasının sanıklaı arasındaydım Saçma sapan bir suclama söz KOnusuydu. İddianamenin niteliğlnı behrtmek ıçin blr örnek vereyim: E. Korgeneral Cemal Madanoğlu, darbe yapmok için Isvıçre'ye gıdıp Amerikalılarla anlaşmıştı. Bu iddianome o icmcn Abd1 ipsKcı'nın yönetımındeki Milliyet'te günleıce, satır satır yayınlandı. Biz davanm sonunda (Deliı yetersızlığınden değil) sucu işlemediğimıze «Kanunen ve vicdanen kanaat getırıldlği» icın bsraat ettk. Mahkeme Kurulu ayrıca Savcıyı, tutum ve davranışlarındon ötürü yetkilı makama şikayet etti. iddlanameyi tümüyle «tefriKa» eden rohmetli Abdi Ipekçi, bizim savunmalarımıza hemen hic yer vermed); beraat kararını da iki üç satırla geçiştirdi. Oysa temel kurala göre, savunma iddio ölcüsünde gecerlı oimalıdır. Özgür basının gorevi böylece yansız yürütülebilir. • Bır de şu yanlrç tutum var: Bır gazete eğer ilericiyse sağcıların davalarını büyütür: tutucu ya da gericıyse solcuların davalarını büyütür. Olur mu? Gazetecilik açısından önemli davaların (siyasai Içeriğine bakmadan) objektif olarak verilmesi gerekir. Iddialar ve savunmo'ar ıçm eşdeâerlı bır o'cu uygulanmalıdır. Cünkü kımi davada suclama bölümü zengindir de, deliller böiümünde iler tutar bırşey bulunamaz. Bu konuda karar verecek olan, kuşkusuz yargıctır. • Türkiye olağanüstü bir dönemden geciyor; yurürlükteki davaların büyük önemi var. Gazetelerde cıkan haberleri kamuoyu özenlo değerlendlrmelidir. Avukatlar arasındo ve sanık aileleri kesimınde de kötü ve art njyetli kişiler kendilerine yetkili süsü vererek olmadık roltgre cıkablllrler. Bütün buntdra karşı dfkkatİi olmak gerekir Baaında yürürlüktekl davalara İlişkin yorumlar yasaktır Bu kurala dn titizlikle uyulmalıdır. Cumhuriyet, yürütülen davalart bu ölçüler iclnae Izliyor; ama ya «bazı» gazeteler? • (CumhurSyet 13 ŞUBAT 1932 DÜN ÎKÎ BÜYÜK SOKAK KOŞUSU YAPILDI îstanbul mıntıkası atletizm heyeti tara.ınuan teı tip editen büyiİK sokak koşusu dün sabah yapılmıştır. Koşu Şehzadebaşı'nda Letafet Apartmanının önünde başlamış, Edirnekapı'ya kadar gidilcıkten sonra •ıy;ıı ./olr.ar conülmüş ve oaşladıjı >etde bitirilmiştir. Koşuya Beşiktaş, n'anıye, îstanbulspvr, Eyüp, Topkapı kulüoeruîo njensup bir çok v.ifs*. katrlmıştır. Müsabakann ilk Uç derecesıni Beşiktaş kulübüne mensup atletler kazan mışlardır. Koşudan sonra müsabık lara îstanbulspor kulübünde bir çay ziyafeti verilmiştir. ÇAÖOAŞ YAYINIARI NAPIR NADI nin YAYINLARIMIZ ARASINDA BUGÜNE DEĞİN ÇIKMIS YAPITLABI c ZDGünün ilanı i GRİPPOSAN ) Sokakta Gürültü Var •lİkincı b » »iilımdi) Gripposan, 1918 senesi müthiş salgını esnasında pek büyük muvaffakiyetle kullanıımıştır. Gripposan, her nevi nesle hastalıklarına Karşı pek basit ve müessir bir şifa tedbiridir. Küçiik çocuklar bile tamamen mahzurdan ari ola rak bu pomad ile tedavi olunabilır. Kullanılma şekli gayet basit ve gayet kolaydır. Bütün eczanelerde satılır. Fiatı 30 kuruştur. Uyarılar 250 U Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adm a NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü:. Müessese Müdürü: Yazı Işleri Müdürü: , Basan ve Yayan EM II Perde Aralığmdan | 1İ0 HASAN CEMAL | N E UŞAKLIGÎL OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş Posta Kutusu: 246 İstanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) İki Sovyet Rusya Ikî Polonya »0 İL (Dofdüoai •*») BÜROLAR • ANKARA:Konur Sokak no. 24/4 Yenlşehlr •Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: Halit Zlya Bulvan No: 65/3 Tel:25 47 0 9 1 3 1 2 3 0 • ADANA: Atatürk Caddesl, Türk Hava Kurumu Ishanı Kat 2 Tel: 14 55019 731 OlurŞey Degil (Itrinci k » ) •'/v'; TAKVÎM İMSAK 6.19 GONEŞ 7.56 . ÖĞLE 13.28 İKİNDİ W.Z0 13 ŞUBAT 1982 AKŞAM 18.40 YATSI 20.12 İSTEME ADRESİ= CAĞALOĞLU TÖRKOCAĞI C A D . N O . 394».İSTANBUL günlerin adı dinlenme za
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle