25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 KASIM 1982 nanmış Atatürkçülerden birisl daha koptu gitti: Osman Köksal. Yenl kuşaklardan yeni Atatürkçüler yetişip elbette biri yerine yüzü gelecek. Bununla birlikte bu inanç, giden dostların acısını azaltmıyor. Hele böyle bir dost. Osman Köksal gibi candan bir kişi olursa. 27 Mayıs Devrimi'ni ben ta başmdan beri «Atatürkçülüğün çağa dönük bir aşaması» olarak gormüş, tanımlamış ve bu aşamamn görkemli ürünü olan 1961 Anayasası'nm hazırlanmasma bu inançla katılmışımdır. Bu Devrimi başarmak için işbirliği yapanlardan kimisinin, gerçek Atatürkçülüğe inanmadıklan halde kendi kiroliklerini bir süre Atatürkçülük maskesi altında gizleyen klşiler oldugu, sonradan ortava çıktı. Bu nedenle Atatürkçülük ininçlarmda her türlü çıkar düşüncelerinden uzak, kaya gibi sağlam kalan 27 Mayıs devrimcilerine büyük sevgi ve saygım vardır. Osman Köksal bunlarm başta gelenlerinden biriydi. Geçen hafta bizim gazetede Ilhan Selçuk, Uğur Mumcu ve Mustafa Ekmekçi'nin vurguladıkları gibi, onurlu, namuslu, tok gözlü ve içli bir insan, özverili vatansever bir askerdi Osman Köksal. Onun Türk bayragına sarılı bedeni bir top arabasıyla; ruhu da kendisini yakından tanıyıp sevenlerin gonüllerinden oluşan ışıklı kanatlarla uğurlandı öte dünyaya. Çok az kişiye nasip olur böyle bir uğurlanış. Işıklar içinde yatsm. •*• Osman Köksal ilk ve orta öğrenimini Çorum'da yapmış, bu kenti sevmis, orada dostlar edinmış. 27 Mayıs Devrimi'nden sonra ilk tanıştığımız gün iki elimi uzun süre elleri içinde tutarak küçük bir, çocuğun bakışı kadar temiz ve berrak gözleriyle gözlerime bakıp, sevecen ve dost bir sesle: «Sizinle hemşeriyiz hocam demiş ve Çorum'daki yıllarına kısaca değinmişti. Sonraki, özellikle Kurucu Meclis'teki konuşmalarımızda o yıllarm kendi deyimiyle «çok tatlı ve unutulmaz» anılarından söz açmayı severdi. Ben de O'nu tatlı tatlı dinlerdim. Dalia ilk günden banşmıştı yıldızlanmız. Kurucu Meclis'te Cemal Madanoğlu'ndan sonra en çok buluşup konuştuğum ve kendisine her türlü düşüncemi, yani tasa, kuşku ve eleştirilerimi söyleyebildiğim tek kişi Osman Köksal idi. Örneğin, bir gün Madanoğlu'na, Cemal Gürsel'in ve Ankara Komutanı olarak kendisinin Çankaya'riaki binalara taşınmalanm hoş görmediğim!, bunun halk üzerinde kötü tepki yaratacağını söylemiştim. Madanoğlu düşunce) sriai hiç saklamadan söyleyen bir insandır. «Bunun sebebini Osman Köksal'a sor. O götürdü bizi oraya. Yoksa ben şatafat merakiısı adanı değiltm» dedi. Ertesi günü Kökial'a sorduğumda: «Hocam, böyle ihtilal günlerinde liderleri iyi korujnak lâzım. Ben koruma görevlisi olarak herkesi ayrı ayrı koruma altına almayı nasıl başarırım. Bu sebeple onlann Çankaya'da oturmalarını zorunlu gördüm. Gerekçemi yerlnde buldular ve taşındılar» yanıtını verdi. I Osman KöksaFdan Anılar Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU sorduğumda: «Yok hocam, ben Madanoğlu'nu tanırım, öyle bir düşünce aklından geçmez» demişti. Madanoğlu, Milli Birlikçi' ler içinde en çok ılişkim olan ve beni kendisine dostluk bağlanyla bağlayan kişiydi. Vakit oldukça beni Çankaya'daki lojmamna davet ederdl. Birlikte çay içerken ya da akşam yemeği yerken ülkenin türlü sorunları üzerinde konuşur, görüş alışverişinde bulunurduk. Onun Cemal Gürsel'i saf dışı bırakıp bir darbeyle diktatörlüğe yöneleceğini ben de olası görmüyordum. Bununla birlikte Köksal'la konuştuğumuzdan birkaç gün sonra Madanoğlu'nun lojmanmda başbaşa çay içerken O'na birden: «Paşam, sizin için bu Devrim'in Nâsır'ı diyorlar. Gürsel Paşa'yı Ise, Nasır tarafından evinde gözaltında tutulan General Necib'e benzetiyorlar. Güya siz yakmda diktatör olacakmışsınız» dedim. Birden ayağa kalkti: «B... yemişler. Bu haberi yayan namussuzlar bizi birbirimize düşürüp parçalamak ve ihtilali çökertmek isteyen uğursuzlardır» diye bagırdı. Ben de ayağa kalktım. Pencereden ileride görünen bahçe kapısını parmağımla işaret ederek: «Eğer bu Devrim demokrasiyle sonuçlanmayacaksa ve sizler diktatörlüğe gidecekseniz lütfen ilk olarak beni şu kapının önünde kuracağmız sehpada Rallandınnız ve ondan sonra harekete geçiniz. Ren 27 Mayıs Devrlmi'ne demokrasi inancıyla gönül verdim ve Anayasa tasarısı çalışmalanna bu inançla katıldım. Halkın iradesiyle on yıl önce iktidara gelenler, sonunda demokrasiyi rayından çıkardilar. Onu venfden sizîer rayına oturtacaksmız. Biz de. karınca karannca bunun hukuki temellerini hazırlamakla uğraşıyoruz» dedim. Bu sefer güldü. Elini omuzuma koyup «Hele oturahm hocam, bak şu çaylar soğudu. Görüyorsun, fesatçılar sizi bile yanyanya inandırmışlar. Benim makam, mevkl, servet gibi şeylerde hiç ihtirasım olmadı. Bundan sonra da olmaz. Ben bir an önce şu İsler bitsin de kışlamıza çekilelim diye bakıyorum. Bunun aksini isteyenleri biliyorsunuz, yurtdışında görevlendirdik. İktidard* kalmak isteseydik onlarla birlik olurduk» dedi. Osman Köksal'ın da böyle düşündüğünü söylediğimde: «Tabü Syle düşunür. Kalanlann hepsi öyle düşünüyor. Belkl birkaç «çflrük» vardır ama, hiçbir güçleri yoktur. Demokrasiye geçeceğiz» diyerek rahmetli Köksal'la tam bir ülkü birliği içinde olduğunu göstermişti. Daha Kurucu Meclis toplanmadan önce, 27 Mayıs 1960 Devrimi'nin hemen baslangıcında. geçici bir Anayasa tasarısı hazırlamak söz konusu olmuştu. Asıl, Anayasa öntasansını haz.rlamakla görevlendirilen tstanbul Oniversitesi Bilim Komisyonu üyeleri (Rektör Sıddık Sami Onar başta olmak üzere, Hüseyin Nail Kubalı, Ragıp Sanca, Naci Şensoy, Tank Zafer Tunaya, îsmet Giritli ve bsn), Ankara Hukuk Fakültesi'nden katılan üyeler (Bahri Savcı, Muammer Aksoy, Ilhan Arsel), Devrim lideri Cemal Gürsel'in Genelkurmay Başkanlığı odasmdaki masasının karşısmda yarım ay biçiminde oturmuştuk. Konu açıldığında, Sıddık Sami Onar, «Once geçici Anayasa'yı hazırlayahm öyleyse» deyince rahmetli Gürsel «Lüzum yok. Sizler asıl Anayasa'yı kısa zamanda hazırlayın. Benim kurmay subay hukukçulanm var, geçici Anayasa'yı onlar haznladılar bile» yanıtını verdi. Kısa bir suskunluktan sonra ben söz alarak: «Paşam, kanun yapmanın bir özü, bir de sistemi ve tekniği vardır. Bu teknik hangi kaidenin daha önce hanglsinin daha sonra konulması gerektiğini ve maddelerdeki fıkra başlarını belirtir. Eğer müsaade buyurursanız biz bu konuda onlara yardımcı olalım» dedim. Paşa bu öneriyi kabul etti, Bunun üzerine rahmetli Kubalı, Aksoy ve ben bu işle görevlendirildik. Gürsel'in «kurmay hukukçulanm» dediği, Milli Birlik Komitesi üyeleri ise, aym zamanda Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenim görmüş ve diploma almış, ikisi de kurmay yüzbaşı Muzaffer Özdağ ve Numan Esin'di. Bu konudaki çalışmalanmızın öyküsünü geçen yıllardaki bazı yazılanmda anlatmıştım. Şimdi bu konuya değinmekliğimin nedeni. Osman Köksal ve Cemal Madanoğlu'nun da, Milli Birlik Komitesi'ni bağlayan ve onun yetki ve çalışmalannı yönlendiren böyle geçici bir Anayasa'nm kabulünü istediklerini vurgulamak içindir. Her işlemin hukuk kuralları içinde gerçekleştirilmesi amacını güdüyorlardı. özdağ ve Esin ile birkaç gün birlikte çalışmak bizi birbirimize yakmlaştırdı. Daha sonra Orhan Erkanlı ve Orhan Kabibay ile tanışıp ahbap olduk. Hepsini de idealist insanlar olarak gördüğümden, bu gruba katılan lrfa n Solmazer'le birlikte bunlar benim Milli Birlik Komitesi üyelerinden ilk dostluk kurduğum kişiler olmuştu. Kabibay ile rahmetli Osman Köksal'm canciğer arkadaş olduklannı da daha o sırada öğrendim. Bu nedenle Kurucu Meclis toplanmadan önce 13 kasım 1060'da kendilerine birer müşavirlik görevi verilerek ülke dışma sürülen «Ondörtler» işine bir türlü akıl erdiremedim. Birgün Kurucu Meclis'te Madanoğlu ile Köksal'a koridorda raslaymca .damdan düşer gibi: «Ondörtler'i ne zaman geri getireceksinlz? Bunlar ileride Tttrkiye Büyük Millet Medisi açıldıktan sonra nasıl olsa vurda dönecekler. Zaten görünürde bir suçları yok ki. devletin maaslı memuru olarak, elçiliklerde müşavirlik görevlerine atanmışlar. O halde sizin, Milli Birlik Komitesi olarak iktidarda bulunduğunuz şu dönemde geri getirilmelerl doğru olmaz mı?» dedim. Her ikisinin de yüzleri biraz asıldı. Yetkim dışmda bir işe kanşmış gibi oldum. Bir saniye durakladıktan sonra Osman Köksal'a dönerek: «Özellikle size hitabediyorum. Kabibay sizin en yakm arkadaşlarmızdan değil miydi?» diyerek konuşmamı sürdürdüm. Köksal: «Evet arkadaşımdı. Yine de arkadaşım. Mektuplaşıyoruz. Ama arkadaşhk başka, memleket menfaatleri yine başka. Memleketin bugünkü şartlan onlann uzakta bulunmalarını gereküriyor» yanıtını .,verdi. Artık üstelemedim; başka konuya gectik. Bu olay gösterijor ki rahmetli Köksal. ölke çıkarlarmı dostluk dahil yin üstünde tutan bir insandı. Kurucu Meclis üyesi olarak Ankara'" da çahştığım dokuz ay süresince yeni Meclis binasma yakın olduğu için, Bulvar Palas Oteli'nin en üst katında tek kişilik, üçgen biçiminde, duşlu küçük bir odada kaldım. Resmi tafillerde ve kimi zaman hafta sonlarında Istanbul'dakı ailemin yanına gittiğim günlerde bile oteldeki odanırı kirasmı ödediğim için, o odacık sanki benim ikinci evim ve çalışma odam olmuştu. Bir gün hastalanarak ateşlendim; doktorun gerekli görmesi üzerine bir hafta kadar otel odasıadan çıkamadım. Madanoğlu ile Köksal. hastalığımı öğrenip otele gelmişler. Aşağıdan iç telefonla beni arayıp «Geçmiş olsun» dediler ve eklediler: «Rahatsız etmemek için odanıza çıkmıyoruz». Hastahğımm geçmek uzere olduğunu söyleyerek buyurmalarjnı rica ettim. Geldiler. Küçük odada bir yatak, masa ve etajerden başka, mobilya olarak ,ufak bir koltukla bir iskemle vardı. Bunlara oturdular. Hoşbeşten sonra beni Meclis'te aramalarmın nedenini açıkladılar. Osman Köksal: «Hocam, Anayasa Komisyonu'nda hazırlanan tasanda, bizlerin, yani Kurucu Meclis'i oluşturan kanatlardan Milli Birlik Komitesi'ndeki bütün üyelerin ömür boyu tabü senatör olmalannı öngören bir madde varmış. Sizin bu konudaki düşüncenizi 8ğrenmek istiyorduk.» dedi. Daha ben söze başlamadan Madano%lu konuşarak: «Açıkçası, Kurucu Meclis çalışmalan bitip Anayasa kabul edilince, Osman'la ikimiz orduya dönmek istiyoruz. Böyle bir davranıs Anayasa'ya ve öbür arkadaslanmızın tutumuna gölge düşürür mü? Ne dersinlz?» diyerek soruyu tamamladı. Ben kısa bir süre düşündükten sonra dedim ki: «Aslında hiçbir gölge düşürmez. Ama arük slz orduda rahat görev yapamazsmız. Emekliye ayırdığımz subaylar (Eminsu'lar) dolayısiyle birçok antipati kazandınız. Türkiye'de bir süre bütün siyasal iktidar sizlerin elinlzde oldu. Bu yönden de siyasal hasımlannız var. Mademki böyle şahsi bir konuyu benimle konuşmak nezaket ve itimadmı gösterdinizt izin verirseniz düşüncenıi açıkça söyliyeyim. Anayasa'nın bekçisi olarak Senato'da tabil üyelikte kalınız. Çünkü Türkiye'nin geleceği ve 27 Mayıs Devrimi'nin başansı bu Anayasa'nm yapılmasına değil, gereği gibi uygulanmasına bağhdır. Yeni siyasal hayatta par tiler demokrasisi iyice oturunca isterseniz emekli olup Senato'dan ayrıhrsınız». Sözlerimi dikkatle dinledikten sonra: «Hele bu işi bir iyice düşünelim» dediler. Sonra şuradan buradan konuştuk. Bana sağlık dileğinde bulunarak ayrıldılar. ••• Kurucu Meclis'in son zamanlannda birgün Madanoğlu'nun ıhlamur partisinde buluştuğum Osman Köksal bana: •Hocam dün Çorum'daydımı oradaki hemşerilerle kulaklannızı çmlattık. Onlara (Velldedeoğlu bizim akı] hocamızdır) dedim... Memn u n oldular. Hepsinden selam getirdim» dedi. Oysa ben bilıyordum ki bizim Çorum 27 Mayıs Devrimi'ne karşıydı. Bunu ona söylemedim. Ama Anayasa'mn halk oylamasmda Cred) oylannın çoğunlukta olduğu onbir ilimizden biri Çorum olmuştu. Şunu da ekliyeyim ki, Osman Köksal ve Madanoğlu Senato'da uzun süre durmayıp istifa ettilar. Herhald© 27 Mayıs Anayasast'nm'Brtık" yerleştîğt kanısına varmıslardı. Koksal emekli bir asker olaraljÇ yaşama gftzlerini yumdu. Ne yazık ki dertli ve çileli olarak!.. Yazarımız İLHAN SELÇUK, yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara verecektir. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılıkve Gazetecilik T.A.Ş.adına NADİRNADİ Cenel Yayın Müdürü Müessese Müdürü Yazı Işleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMETKORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR • Yazı işleri MüdürYardımcısı Haber Merkezı Müdürü Mizanpaj Yönetmeni......... TEMSkCİLER • • ANKARA : • İZMİR : YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA • ADANA : * MEHMETMERCAN SCRVfS ŞEFLERİ İstanbul HaberIerî:Selahaftin GÜLERDış Haberler : Ergun BALCI Fkonomı. Osman ULAGAYYıırt Haberlerı • Barbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ . Magazın : Yalçın PEKSEN Düzçltme: Konur ERTOP Araştırma: Şahin ALPAY BUROLAR • KonurSokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA Tel; 17 58 25 17 58 66 Idare. 18 33 35 Halit Ziya Bulvan No: 65/3 İZMİR Tel:25 4 7 0 9 i a i 2 3 0 Atalürk Caddesi, T.H.K Işhanı Kat 2/13 ADANA Tel: 14 55019 731 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılıkve GazeiecilıkT.A.Ş, Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P.K.: 246 İstanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) TAKVtM I4K\SIM1982 İMSAK 6.02 GÜNEŞ 7.41 ÖĞLE 12.58 İKİNDİ 15.37 AKŞAM 17.54 YATSI 19.28 O sıralarda fısıltı gazetesinde agızdan ağıza doiaşan bir haber kujağıma gelmişti. Güya rahmetli Cemal Gürsel, Mısır'da krallığı devirenlerden General Nedb'e, Cemal Madanoğlu da Albay Nasır'a benzetiliyormuş; yakında Madanoğlu Gürsel'i bir yana itip iktidarm başına geçecekmiş. Bunu Osman Köksal'a aktarıp düşüncesini TEŞEKKÜR Saşanlı bir operasyonla beni yeniden eski sağhğıma kavuşturan SSK Tepecik Hastanesi doktorlarından, K' <Op.' Dr. NAMIK Dr. ERDEM ÇÖTELÎ Op. Dr. CEZMİ KARACA Op. Dr. EYÜP ÖNER Dr. HALÎL KARCI Asistan Dr. Haldun MAVİ'ye ve operasyon Oncesl ve sonrası gerekli ilgiyi esirgemeyen, HflVER Kemal OKTAY AKBAL Icin, 1980'da Konrad Lorenz, 1970'de Jean Anouilh, ]971'de Ignazio Sılone, 1972'de Victor Weısskopf, lö73'de Jean Guehenno, 1974'de Andrei Sakharov, 1975'de Alejo Carpentier, 1976'da Levvis Munford, 1977'de Germaine Tilhon, 1978 de Leopold Sedar Senghor, 1979'da Jean Hamburger, 1980'de Jorge Luıs Borges, 198l'de Ernsî Junger... 1982'de ise Yaşar Kemal... Cıno del Duca ödülünün I4.'cüsü bir Türk yazarına verildi. Bunu bılmevea yok. 200 bin frank 5 milyon TL. tutarındakl ödülü 'hümanist Wr bildiriyle yüklü yapıtlanndan ötürü" Yaşar Kemal kazandı. Del Duca ödülünün seçici kurulunda yer alan kisilerın adlarım öğrenince Yaşar Kemal'in başansınm önemi kat kat artıyor. Fransız Akademisl Genel Sekreterl Jean Mistler, Fansız Akademısi üyerinden Jean Bernard, rahıp Robert Garre, Jean Delay, eski Başbakanlar'dan Edgar Faure, Jean d'Ormesson, Maıırıce Rheıms, Maurıce Schumann, Etıenne Wolf; Bilimler Akademisi üyesi J. François Denlsse, Gencourt Akademisi'nden Jean Cayrol, yazar Michel Mohrt .. Türkiye açısından, özellikle çağdaş Türk yazını açısından buyuk bir olaydır ou.. lurkıyenın 'resml' ÇBvreleri, böyle bir gerçeğe sırt çevirseler de, Yaşar Kemal'i bir kutlama telgrafiyle olsun anımsamasalar da, Türkiye deki Kultur toplanıuarına onur konuğu olarak çağırmasalar da, ödül törenine Elçillğımiz katılmasa da ona 'Devlet Sanatçısı' sanını vermeseler d<s, hiç bir şey değişmez. Adana'nın Kadirli ilçesi Gökçell köyunden bir Kemal Sadık Gökçeli, yazın dunyasında billnen adıyla Yasar Kemal bütün güçlükleri, engelleri aşmış, Türk ulusunun bir temsilcisi olarak uygar dünya önünde hak ettıği onuru elde etmiştir. Bu onurda ulus olarak hepimizin payı vardır, olmaUdır. Ben Yaşar Kemal'i daha «Kemal Sadık Gökçeli» lmzasıyle ştırler yayınlarken tanıdım. 184ü yıllarıy dı. 50'lerde Istanbul'a geldi, gazetemizde röportallar ya/maya basladı, Hiç bir ya7arın yüksellşi Yaşar'ınki kadar hızlı, çarpıcı olmamıştır. Daha ilk uzun öyküsü 'Bebek' 'Curnhurıyet te yayınlanırken, çagdaş öykucuhığumuzun sevilen. aranan bir yazan oluvermiştî bu genç yazar... Birbiri ardma yayınladığı yazılar, öykülpr. röpoıtajlarla güçlü Kişıllğinı kısa zamanda okurlara, aydmlara kabul ettir. ünışti. Aradan geçen otuz yıl içinde, yaıaitığı yeni yapıtlarla önce Türkiye'nin, sonra da dünyamn onae gelen yazarlarından biri olduftunu kanıtladı. Del Duca Seçici Kurulu Başkanı d'Ormesson'un deyımıyle «Son otuz yılin on büyük en gü/el kitaplanndan biri olan 'tnce Memed' yazarının kökleri kendi ulusunun derınliklerinde»du. Kernul Uadık Gökçeli ilk gençlik yıllarında trgatlık, amelebaşılık, kunduracı çıraklığı, arzuhalcîlik öğretmen vekılliği gibi çesiti işlerde deneyim kazanarak, Kozan tutukevinde çile çekerek yaşamı, halkı, Anacjlu insanının yuzlerce yıldır çektiği acıları, duyduğu Mvinçleri, o insanlardan biri olarak duymuş. yaşamış, bu (Arkası 11. Sayfada) Yasar HÜRRÎYET İNSANLIK ONURU UĞRUNA... Oktay Ekşi, 13 kasım günlü yazısında Barış Derneği davası sanıklarmdan sözediyor. Yazı aynen şöyle: «Yazıişlerindeki arkadaşlanmız dan biri: «Şu resimlere bak, herhalde ilgini çeker» dediği zaman geneîlikle yapıldığı gibi bir meslektaş muzipüği ile karşılaşacağımızı sandiK. Gazetecilıkte öyledir. Hem son derece yogun bir çalışma temposu içinde işler yürutülür, hem de o sırada elinizo gelen malzemenin gülünecek veya üzerinde şaka yapılacak bir tarafı varsa, onun keyfi birlikte yaşanır. «Anlaşılan bir güzellik yarışmasuıdan iyi fotoğraflar gelmiş* düşuncesiyle ışıklı masaya yaklaş tığımız zaman hayretten donakaldık. tstanbal Üniversitesi'nde uzun yıllar hocalık yapmış olan Metin Özek, Istanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, Türk Tabipler Birliği Başkanı Erdal Atabek ile «Barış Derneği» davasınm öteki sanıkları. mavi bir tulum içinde ve saçları sıfır numara makine ile traş edilmig halde idi. Açık söyleyelims O saniyede gerçekten, bu insanlara bu muameleyi yapanlarla aynı toplumun ferdi olmaktan ciddi bir şekilde utanç duyduk. Barış Derneği'nin sorumlusu sıfatıyla adalet önüne çıkarılanlar eğer suçlu iseler elbet eylemlerinin hesabını veriıler ve varsa, suçlarının cezasını da çekerler. Ama henüz adalet önOndeki hesabı bitmcmiş, yani suçlu olup olmadığı r^yin edilmemiş btr insanı küçük düşürürcesine ve peşinen cezalandırırcasına yapılan bu gayrı insanî ınuamelenin kime kazandıracağı ne vardır?.. Maksat eğer «bakm bu ( 1 leri biz nasıl rezilettik» demekse, bilinmelidir ki. bu tür tşlemlere mu hatap olanların, ne onurundan ne kişiliklennden ne de şereflerinden bir kıymık bile koparılmış olamaz. Tam tersin9, bu işlemi yapanlar, asıl kendilertni teşhir etmiş ve ötekiler için hazırladıkları çerçeve içine asıl kendi resimlerini koymuş olurlar. Doğrusunu ararsanız bizi bu satırlan yazmaya zorlayan uygulama ne ilktir, korkarız ki ne de son ola caktır. îlk değildir çünkü, hepimizin hatırladığı gibi tanmmış bir doktor ile tanmmış bir bankere de henüz davalan bitip de suçlu olup olmadıkları anlaşılmadan aynı muamele yapılmıs fakat, bu sütunlarm yazan dahil hiç kimse, «bu yapılan şey yanlıştır» dememiş veya demeyi düşünmemiştir. Çünkü, o uygulamanin scrumluları gibi, bizlerin de kendimizi zaman zaman duygusalhktan kurtaramayıp «oh olsun kerataya» dediğimizi gösteren örnekler vardır. Ve zaten, fertlerle devlet, daha doğrusu olgun olmayanla olgun olan arasındaki farkı ortaya koyan gerçekler, bu tür gerçeklerdir. Fert Kizftbilir «oh olsun» diyebilir, bağınp çağırabilir. Hatta ceza sma razı olduktan sonra kanun da çiğneyebılir. Ama devletin kızmaya bağınp ^ağırmaya hmç almaya hakkı yoktur Devlet serln kanhdır. Devlet hukuk kurallanna bağlı olmak zorundadır. Devlet suç sayılacak eylemlerden kaçınmakla yükümlüdür. Ve devlet, yönettiği vatandaşın onuruna saygı göstermek hatta onu korumak için vardır. Vatandasına insan muamelesi yapmayan devlet yönettiği insanlara layık olduğunu iddia edebilir mi?» ile hastahğım süresince dostluk ve yardımlarını biran olsun eksik etmeyen bastane Başhekimi. HEMŞİRE HACER SÖKEJR HEMŞİRE HAYRtYE EROĞLU HEMŞİRE FERYAL ERDOĞDU HEMŞİRE SÜHEYLA HALMAN, Dr. HİLMİ KARCIOĞLU Dr. ERTUĞRUL ERDEM Doç. Dr. ATAMAN TANGÖR'e Dr. MEHMET TUNCA Gastroentrolog borç bilirim. , Dr. Baykal TUNÇYÜBEK'e tesekkürü Hlkmet ÇETtNKAYA Cumhurlyet Gstete»! tztnir ve Ege Temsilclsl ^Mezhdunarodneje Knige temsilcisi EVRENSEL KİTABEVİ Sovyetler Birliği'nden ithal ettiği İngilizce teknik kitaplarla TÜYAP Fuarı nda (Etap Marmara Oteli) dış basın FRANKFURTER ALLGEMEİNE HAVA HARP OKULU KOMUTANUĞI SATINALMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞINDAN 1. Hava Oto Bölge Bakım ve Termlnal Komutanhğı'nın ihtiyacı için muhtelif cins Ford oto mal zemesl 1601 sayıh yasaya göre kapalı zarf usulü ile satın almacaktır. X tsteklllerin teklif mektuplarının içine kat'l teminat tnektubu veya banka temlnat mektuplannu Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı olduklannı kanıtlayan 1982 onaylı belgelerinl. tüzel klşiler 1M sirkülerinl koyarak aşağıda yazılı gün ve sa&tln* den bir saat önce Komisyon Başkanlıftma Imza mukabilinde vereceklerdir. Kat'l teminat banka mektubu olarak verilecek ise. mektup vadesiz ve limltleri gösterilmiş olaraktır 3. Özel ve teknik şartnameler Hava Harp Okulu Komutanlığı (Yeşilyurt tSTANBUL) veya İSTANBUL Levatım Amirliği'nde (SİRKECİ) görülebiUr. NOT: Akit makam ihaleyl yapıp yapmamakt» serbesttir. Tahmlrü Kat'l thalenln OünSaatt Cinsi Tutan Teminah v» ytrt F500 Ford malzemesl 3.000.000 ıso.ooo 25 Kasım 1682 perşembe saat 15.00'te Hava Harp Okulu Komutanlığı YEŞtl.YURT İSTANBUL CARİLLO'NUN İSTİFASI kâr egilimll gazetelerinden «Frank furter Allfremeine» tspanya Komünist Partisi eski lideri Santiago Carillo hakkında şunları yazıyor: aCarillo'nun istifasımn trajik yanları var. Stallnlst bir komünist par tiyi geç de olsa, tam anlamıyla parlamenter demokrasiyi savunan, mücadelecl bir antlSovretik çl*giye oturtan adam, partl İçinde demokratik tartışmaya Izin vermedi. Carillo, eörü'lerlnl açıklayan tiim partl llderlerlnl kendlRİne raklp olarak eröriiyordu. Sosyalist Partl llderl Felipe Gonzales'in poleınlk İçin söyledlfl şu s»zl«rde biraz olsun fferçek payı var: 'Fran co'nun kırk yıllık bankıyla elde edemediği şeyi, tspanya Komilnist Partlsl'nln tahrlp edllmeslnl. Carillo son üç yılda başardı.' Geçti Federal Alraanya'mn muhafaza gimlz yıl 'büyük ama dlslpllaslc bir partim olacağına, büçük ama dlslpllnll bir partim olsun' demlstl. Dileği gerçek leşti. Partl eskisl gibi 23 değil. sadece 4 milletvekill çıkardı. Ancak tspanya'nın demok rasiye dönüşüne bulunduğu katkı, tarihe malolmuştur.» boyunegme eğilimleri kendini gös teriyor. Kaldı kl, hükümet killseye sotnut bazı vaadlerde bulunmuş olmasa, kilise genel grevi önlemeye çalışmazdı. YÖnetlclIer Komünist Partinln sertllk yanlılarını daha sıkı bir denetltn altına almış g«rünüyor.» LE FİGARO «DAYANIŞMA» İÇİN ELVERİŞSİZ KOŞULLAR NEW YORK TİMES FALKLAND OYLAMASI Parls'te yaymUnan «Figraro» gazetesl, klllsenin Polonya askeri yönetimlyle anlaşmaya vardığını ve Dayanışma Sendikası'nm 10 kasım eylemlerinin bu nedenle güç lestlğinl 1leri sürüyor «Le Flgaro» da yaymlanan yazı şöyle devam ediyor: «Durum Dayanısma İçin oldukça elverlşslz. Sendlkanın yasal dayanaklarının ortadan kaldırılmasınm yarattı^ı «fke blra* yatışmış durumda. Hareketln yeraltı örgOtü henüz dogrudürflst yerine oturmuş değil. Yorgunluk ve Ingiltere'nln BM'de Falkland oylaması sırasmdaki kızgınlığı onaylanamaz. Başkan Reagan geçen bahar Thatcher'in tarafınt tutuyordu. Ancak BM Genel Kurulunda görüşmelerln başlamasmı öneren karar tasansını destekledi. Tartışmanın temeli zamanlama ve taktik konusuydu. ABD'nin Latln Amerika çıkarını, tngilizlere terclh etmesi Thatcher'i kızdırdı. Savaşın İlk günlerinde, görüşmelere karsı çıkan taraf Arjantın'dl şlmdlyse, tngiltere bu olumsuz tavrını sürdürürse. aynı aptallıgı tekrarlamış olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle