18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 31 EKÎM 1982 Savunmayı bırakıp mevzilerden dışan çıkarak saldırmayı göze alamıyoruz. Bunun içîn Komutan, Kolordu emrî istiyor. Biraz daha geçikirsek îş işten geçecek. Komutana dedim ki: «Efendim, aiaylar birer bölükle keşif saldırısı yapsınlar». Komutan: «Haaa o olur» dedi. En uzun yarım saat 14urum gelişmeye başladı. Mavi güçler iki göl arasma dogru saldırıya geç tıler: demek ki fctanbul'a yönelmek icin önce güney yanlarmı güvenceye almak istiyorlardı. Çekmeceler bölgesmde bîr kapışmadır başladı. Tümenimizle bir yürüyüversek mavi gticlerin gerilerine düşüp ortahga duman attıracagız. Bizim komutan benim gibi düşünüyor; ama, Kolordu emri çıkrnadıkca saldrrıya kalkmaya yanaşmıyor. Savunmada durum daha olanaklıdır. Birlik komutanı kimseye sormadan karşı saldınya gecebilir. Saldırı karşısmda karşı saldınya geçmek komutanm yetki sınırlan içindedir. Şimdi böyle bir durum yok. Cünkü bı S'im mevzilerimize giren yok. Savunmayı bırakıp mevziler den dışan çıkarak saldırtna yı göze alamıyoruz. Bunun îçin Komutan Kolordu emri istîyor. Ben önerdikçe komutan: Kolorduya soralım, diyor. Kolordu Komutanı, birliginin başmda değil; İsmet Inönü ile birlikte... Ben paralanıp üsteledikçe Kolordu karargâhmdakiler: Sizin nenize gerek? d>ye beni yanıtlıyorlar. Daha da üstlerine gittikçe: Kolordu Komutanına sorun. diye sorumluluğu bas lanndan atıyorlar. Kolordu Kurmay Başkanı da sorum Bizim topcudan kuru sıkı bir gürültü başladı, ardından alayiarın ağır silahlarınm, makinalı tüfeklerin cayırtıları... dı: ardmdan alayiarın ağır silahlannın makinalı tüfek lerinin cayırtıları ve birnklerin saldınlan.. Uzaktan komutanı gözetHyorum. ...Ve saldırı başladı D luluğu üstlenemiyor. Biraz daha gecikirsek iş İşten geçecek... Komutana dedim ki: Efendim. alaylar birer bölükle keşif saldınsı yapBmlar. Komutan" Haaa, o olur. dedi. Karşımızdakiler yalmkat; hiç olma^sa onları söküp atarız, dedim. Ver emri... Komutanın yanmda emir vcrmek işime gelmertl benım: cünkü yine bir oyun oynayacagun: huyum kurusun. dım. Soldaki Kömürcüpmar alayının emir subayı çekindi, «bagışla Başkanım» deyip telefonu Alay Komutanına bağladı. Ne yapalım, bu emir subayı Fuat Kaleci gibi atak ve bana çüvenen bir kişi değildi. Alay Komutanı «Bıyıkh Harndi.» Uzun bovlu. atak bir Albav. Düşiin *emi anlattım. B9na bak Başknn. dodi. beni Akstıray Askerlik Subesine vernusler: ıstersen yanlış anlayıp alayla saldınya geçeyim. # Saldırı istediğimiz gibi gelişiyor Karargâha döndügümde aksam yakiasıyordu. Tümen Komutanı, Florya Köskü nde Inönü'nün verdigi söiene çagrıldı Dedim ki: Efendim, bu telefonla do:ru dürüst konuşulmuyor: demin zor konuştum yandaki tümenin kurmay başkanıyla... Santral çadırından telefon edeyim. Santral çadmna gittim. Santral çadınndan Karaburun alayımn emir subayı Yüzbaşı Kaleci'yi buldum. Oıia durumu anlattım. dedim ki: Sana bir bölükle saldırmanı söylüyorum. sen telefonun zırıltısından iyi anlamamış görünüp bir taburla <?aldıracaksın. Kaleci: Başüstüne. dedi. anlaöyle sevindim ki: Yapar mısın? Yaparım, tam yarım saat sonra alayla yürüyorum, sen bölük dedin ben alay anladım, hiç üzülmc... Benî yine Kaleci'yi aradım. Bu kez Kaleci coştu: Yarım saat sonra biz de alayla kalkarız. Durumu Topçu Alay Komutan] ile yedektc duran Ragıp Gümüşpala'nm alayjna anlattım. Bizim komutanm yamna gidemedim. Yarım saat gecmek bîlmiyordu. Derken bizim topcudan kuru sıkı bir gürültü başla omutan «Ne olu>or'.'» dıye bakınırken kollanndakl bantlardan hakem oldukları anlaşılan subaylar. komutanın bulundugu yönetme yerine dogru kosturmaya başladılar. Biraz sokuldum. Tümenin başhakomi Kurmay \lbay Riistü Pekdemir (•*•) bi7im komutana: Paşam sizden bunu bek liyorduk. dedi. Biz görevli muhabere assubayı ile bir'ikte saidırmak ta olan alayiarın ic kanatlarına doğru ilerlene;e baş Indı':. Hem birliklerimize düzen vermeye calışacak hem bir rüre bizim komutana görünmemis olacaktım. Saîd.ın sürüyordu. Tümen Emir Subayı Yedek Teğmen Vefik Kitapçıeil f**1) cosup bize katıldı. Biz yürürken bir yandan kabloyu seriyoruz, bir yandan da ben telefon elimde istedigim birlik komutanlarıyla konuşuyorum. Filanca alaya biraz ypva^layın diyorum filanca tabura soldaki sırtı tutun diyorum: GiimîMDala'nm aîavna şu sırt! atladmız mı. diye soruyorum. Böylece yetkin bir saîdırı örne&i serfriliyoruz. Biz ilerlemeyî sürdürür K SALD1RI Biz görevli muhabere assubayı ile birlikte saldırmakta olan alayiarın iç kanatlanna dogru ilerlemeye başladık. Hem birliklerhnize düzen vermeye çalışacak, hem bir süre bizim komutana görünmenıiş olacaktım. SaJdın sürüyordu. Biz yürürken bir yandan kabloyu seriyo ruz, bir yandan da ben telefon elimde istediğim birlik komutanlarıyla konuşuyorum. Filanca alaya biraz yavaşla J m diyorum, filanca tabura soldaki sırtı tutun diyorum. ken Harekât Müdürlüğünden bir hakem dörtnala geldi. Elinde Orgeneral Fahrettin Altay'ıri eski yazıyla yaz dıgı bir kâgıt. Ordu Komutanı bize soruyor: Çilingir, Haraçcı. Hacımaşlı köyleri doğrultularından üzerinize f.ç tümen geliyor.. Kararmız? Komutana sormadan yamtladık: Kararımız bulundugumuz sırtlarda savunmaya gecmektir. Ve saldırıyı durdurduk. Karargâha döndüğümtizde akşam yaklasıyordu. Tümen Komutanı Plorya Köşkünde İnönü'nün verecegi şölene çağrılmış. Geceyarısmdan sonra döndü. Uyumamışız bekliyo ruz. Komutan anlattı. tnönü kendisini elinden tutarak orgenerallerin masasma götürmüş ve: Görüyorsunuz ya. deıniş, ne varsa eskilerde var. Tümen Komutanı bunları anlattıktan sonra bana dondü: Madanoğlu ben eve gidiyorum, dedi, sen tümenı yann sabah yerli yerine götürürsün. # YARIN: karava vuranlar... (*) Pekdemır daha önce Cenelkurmayda görevli hulundugum Şubedeki ftomutanundı. (**) Danışma Meclisi katı Vehili Vefı'n tapçıgıl • PaiTİKA * Mehmed VE Ö T E S İ KEMAL Bossiak sözcüğü Rusça'da baldırı çıplak anlamına geliyor. Maksim Gor ki, edebiyat alanına çıktığmda bossiak tiplerıni çızdiğinden yalm edebiyat yan lılanna bir türlü kendini begendiremi yor. Gorki Fransız edebiyatını gözleyen o dönemin yazarlanna, bossiak tiple rini çlzdiğinden, kloşarları (clochardi anlatıyonnuş gibi geliyor. Bossiak. Rus halkımn içinden çıkaıı bir tipti. Belki. başka toplumlarda da benzeri yoktu. Gorkı nedeıı böyle tipleri çiziyordu? Daha eıkışından bunları gör müş, bunların içinde yaşamış, bunlar var oldukları icın eiziyordu. Bossiak lar da halkın içindeydi, canlıydı. Ma kar Çudra. îzergil Kadm, Malva yaşıyorlardı. Öldükleri zaman da Gorki'nin öykülerinde yaşadılar. Aydmlara göre bu tipler halktan sayılmıyordu. Mujik değildi, ışçi de ğildi. hic bir şey değildi. Çehov, «... Gürültücü tipler bunları diyordu. «Rusya'da hiç bir zaman devrinı olmayacak, bu tipler ya sönüp gidecek, ya da zindanı boylayacak.» Çe hov için devrim çok ıızaklarda idi. Gorki, halkm içinden geliyor, devriyni de halkın kotaracağmı görüyordu. İkı yazar arasındaki devrime bakış acısı böyle özetlenir. Cehov bu tiplere ya 7ilmış değil. yapılmış gözüyle bakıyor du. Neydi bu tipler. Rus toplumunun ıcinde değiller miydi? Yazdıklarını o kuduktan sonra Gorki ile karşılaşttğm da Tolstoy, «Siz Rus değilsiniz sankt, düşüncelerinizin Ruslukla ilgisi yok.» der. Tolstoy'a ve Çehov'a gore boylesı kaba sabalıklar edebiyatta olma/dı. Ne yapıyordu bu Gorki? Uzun yıllar kendini begendiremedi. Yazar halkm malı olduğunda klasık yazar da benimsemek zorunda kalır. Gorki. halklu birlikte bu zoru yendi. Halkla aydmlar arasmda btr ko pukluk aranır. Halk gec kavrar. ne kadar egitildı ise o kadarmı anlar. E gitimin dışmda kalan anlamayı ise yaşammdan çıkanr. Çünktt yaşam da eğitmendir. TAİ! en 'Nede bonra Gorki'nin bos&ıaklan her ülkede vardı. Gorkî. bunları nasıl Rusya'nın içinden çekip çıkararak edebiya fa mal etti ise. başka ülkelerdekiler de başka yazarlarca yazıldılar, edebı yata gırdiler. Bizim gencliğimizde bil diğimizce Jack Londonun, Panait Ist rati'nin yaptıklan buydu. U?un süre bu yazarlara ülkelerinin «Gorki'si» dı ye baktılar. Bu tür tipleri yazma oraîardan da başka yeriere yansıdı Kitaplarında çizdiği bossiak tipın dekı insanların yapacağı devrımı Tolstoy ve Çehov'dan önce haber ve ren Gorki, devrim göründüğünde onunla uyuşamadı. Devrim ıuna. kaba. katı sert* göründü. Bu yüzden Lenin'le araları açıldı. Tanınmış yazar. cene sinl tutamıyor. şurda burda dırdır Pdı yordu. Devrimin başı: «Sinirlerin bozuk, sen biraz git Kapri'de dinlen!» dedi. Zaten Gorki, veremi arttığmda, si nirleri biraz bozulduğunda Kapri'ye gider, dinienirdi. Alışkanlıkları arasmda böyle bir dinlence vardı. Gorki'nin bossiakları, mujikleri de ğışirken, her şey yerinden oynuyordu Toplum kendini yenilerken yazar, yerin de sayarsa uyuşmazlık kapıda görünür. Sanıyoram ki sorun, her şey alabora olurken yerini alamamaktır. Vaktiyle Tolstoy, Çehov, Plehanov ne kadar gecikmişlerse, Gorki de o kadar gecikmiş ti. Kerensky amlarında. «Ben Lenin'den 15 dakika geç kaldım» der. Elindekl kuvvetleri Lenin'den 45 dakika önce Petrograt önlerine sürebilse devrimi kendinin kazanaca&mı sanıyordu. A caba. her şey bu 45 dakikanın icinde miydl? Yıllar sonra bir özeleştiri yaparken öyle yorumluyor. Yazarlar hep önde giderim sanırlar. Ancak arkalarmdan gelen olursa önde gitmişler ne işe yars.r? Döner. bakarlar ki ne gelen var. ne giden!.. «Felek ehli dill dilşat eder amnıa neden sonra» (50 VlOnCE 31 EKİM 1932 (ÖSSÜYS) Kazanan ögrendlerimiz anlatıyor GAZETELERDE İZLEYİNİZ # Buhranı nasıl yenebiiiriz? VEFAT Baromuzun 4820 Sicil No'da kayıtlı. ÎNGİLÎZCE derslen venlir. TEZ yazılır (TUrkçe, îngüizce, Fransıaca. Ataıanca) Tel.: 64 78 94 Av. Gültekin Malkoç vefat etmiştir. Cenazesi bugun (pazar) öğle namazından sonra Fatih Camii'nden kalduHtecakür. Merhume Tanrıdan Rahmet dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Satılık 45'U Telefon Miir.: 67766869 VİYANA 14 Dün aksam eski Fransız Başvekili ve Maliye Nazırı Josep Caillaux dünya buhranı hakkında bir konferans verdi Konferansı Vıyana Kültür Birliği tertip etmişti. Fransa'nın en tanınmış şahsiyetlerinden biri olan bu ihtiyar ayan a/asını dinlenıek icın hemen hemen bütün «siyasi Viyana'lılar» eski sarayın muazzam salonunu do!durmuştu. Ön sırada oturanlar arasmda Reislcumhur Miklas, Başvekil Dr. Dollfuss, diger hükümet erkânı ve sefirler gorünüyordu. Konferans bir buçuk saat sürdü. Caillaux serbest soylüyor, arasıra kürsünün önünde durarak ufak bir kâğıda yazdığı not larına bakıyordu. Sözlerine başlarken. kendisinin vatanını seven bir Fransız olduğunu, fakat burada bir Avnıpah olarak konuşacağıni. çünkü iyi bir Avrupalı olmadan. iyi bir Fransız olmağa imkan olmadığını söyledi ve devam etti. Konferansın en mühlm yerlerinl hülâsa ediyorum: « 1880 senesinde Blsmark ilk defa olarak himaye usulünü çıkardığı zaman onu diğer devletler de takip etti. Yalnız Ingiltere. müstesna olarak serbest ticaret usulüne sadık kaldı. îngiltere'den maada bütün milletlerln takip ettiği bu himaye usulünün gayesi dahili sanayil korumaktan ibaretti. Sanayi inkişaf etti. Avrupa milletleri aralarında rekabet yapmak ihtiyacını hissettiler. tstihsalât dahilde daha pahalı satıhyor, harice ucuz veriliyordu. Harpten evvel vaziyet böyle idi. Harp. bütün milletler arasındaki ıktisadi münasebatı baştan aşagı değiştirdi. O zamana kadar Avrupa. «dünyanın fabrikası» idi. Her taraftan gelen hammadde orada lşlenir ve gene oradan her tarafa yayılırdı Harp bu münasebetl bozdu: Bir çok Avrupa milletlerine denlz yolu kapanmıştı. Diğerleri ise silah ve cephane yapmakla uğraştıklanndan başka sahalarda istihsalâta vaklt bulamıyorlardı. Bu suretle dünyanın diğer parçalannda bulunan roemleketler, kendi ihtiyaçlannı kendileri temin etmek mecburiyetinde kaldılar ve her tarafta büyuk sanayi inkişaf ettt. Bu inkişaf harpten sonra dev adımlar ile ilerledi, Avrupa'nın her köşesine muazzam gtimrük duvarları gerildi ve buhran bir kâbus gtbi dünyanm üzerine çöktü. Bu buhranm mazi ile hiç bir alâkası yoktur. Evet. harpten evvel de mahalli krizler olmaz deglldi. Fakat böyle bütün dünyanm ayni afet al tmda inlemeçl şımdıye kadar gorülmemış bir felakettır. Bu afeti yenmek icin ne yapmak lâzımdır? Bazılan tekrnr cbımetalisme* usu lünün ihdas edilmesini ve bugün uzak şarkta hâlâ kullanılan gümüş paranm dünya pıjasasına sokulmasmı soylüyorlar. Bazıları Afrika'nın medenileştirilerek orada bugünkti dünya istihsalâtını sarfedecek müstehlikler yaratılmasım tavsıye ediyor!ar. Bir cok kimseler de gümrük duvarlarınm yıkılmasım ileri sürüyorlar. Ne yapmalıyız? Komünıst mi olmalıyız? Fakat komünizm de kapıtalizmden başka bir şey midir? Sermayeye ihtiyaç göstermiyen bir rejim tasavvur olunabilir mi? Bir kaç seneden beri, her şeyin tebrar düzeleceğini işitiyoruz. Fakat acele etmek zamanı gelmiştir. Kuvvetlerimizi toplayıp buhranı bir an evvel mahvetmezsek. o bizi mahvedecektir. En büyük güçlük istihlâk ile istihsal arasmda doğru bir münasebet tesis edebilmektedir. Ben, istihsalâtm yüksek bir ku\rvet tarafından idaresine taraftarım. Bankalar saglam bir kredi siyasetiyle istihsalâtın, ihtiyaca karşı gelen dereceyi aşmamasmı temin etmeğe calışmalıdırlar. Umumiyetle söyleyebilirim ki. manevi terakki, maddl terakkiye nisbetle çok yavaş yürüyor. Vücutlarımız harikulâde inkişaf etmiştir. Fakat ruhlarımız henüz pek geridedir. Onun için sözlerimi Goethe'nin son sözleriyle bitirmek istiyorum: «Daha çok ışık!» Caillaux bu son cümleyi nezaketen Almanca olarak söyledi. Ve salonda bulunan bine yakm dinleyid tarafından uzun uzun alkıslandi. Konferans her tarafta büyük bir alâka uyandırdı. Paris gazeteleri zaten bir haftadanberi Caillaux'un Viyana seyahatinden bahsediyorlardı. Bir çok defalar Maliye Nazrrlığı yapmış olan iktisat üstajdinm sözlerı tneydana iki hakikat çıkanyor: Buhramn sebebi: İstihsal ile istihlâk arasındaki nisbetslzlik, yam milletler arasındaki anlaşamamazlık. Buhranın çaresl: îstihsal ile lstihlâk arasında muvazene ve ahenk temini, yani milletlerin blrbirleriyle anlaşması. Bu iki büyük haklkati tahlil ettikçe insan, bitmek tükenmek bilmt'yen derin ve karanlık bir muamma kuyusuna iner gibi oluyor. Anlaşamamazhk insanların ebedl ve belki en büyük kusuru degil mi? Böyle olunca anlaşmak nasıl temin edilebillr? Kültür vasrtasiyle mi? Bur pek uzun sürmez ml? KURS ARKADAŞLARIMtZIN BEĞENİSÎ ÜNİVERSİTELERİ GİRMEK İLE. İSPATLANDI SEVİNÇLİYİİ Alpaslan Çolakoğlu Beklemeliter: 8,15 KAS1M Lise Sonlar : 6»15 KASIM SÖMESTRİ KURSLARI İLE 19831984 ÖĞRETİMYILI KAYITLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR yıidız dersanesi Beşiktaşistanbul • 60 25 30 • 61 32 92 Târttıfft niuttu tophjfugu içın safllMı »ğılım gerek • Yazar, sanatçı, gazeteci dostlanmız, yeni ürünlerinizi VILLA LALE'de vermeyi düşünmez misiniz? En rahat ortamda en rahat çalışma koşullarmı Villa Lâle'de bulacaksınız. • Istanbul îzmir arası yolculuklannızda bir ilkbahar molası vermek isterseniz VİLLA LALE'ye gelin. TAM PANSİYON 2000 TL. Rezervasyon icin Tel.: Burhaniye: 343, tstanbul 61 31 67. Ankara 31 39 13 Rezervasyon için İş Bankası Burhaniye Şb. 666 hesaba knpora yatınlması rica olunur. (Cumhuriyet: 7134) NADİR NADİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle