25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EKİM 1982 KOLTÖR YAŞAM Modern toplumlarm işbölümü zorunluluğu gündelik hayatı toplumun ana sorunlarmdan aymrken, basmm «magazin» dediğimiz bölümü de günlük yaşayışı efsaneleştirme görevini üstleniyor. Cumhuriyet 5 insanlar ve sanatmurat beige1 Hüvüteteki Nar A â a c ı YASAB KIMflt 3Aşık Ali: «Hele hele». dedi, «he le hele Memet!..» Memet: «Çocuklanmm hayrım göremeylm yalansam. Ben ayrıhrken, boynunu çevlrip çevirip yalandı.. Şimdı görürsünüz. Sarı öküz beni görünce tanır. Sevincinden ter ter tepinir. böğürür Görür sünü?; şimdi.> Aşık Ali«AUah vere de övle ola», dedi. Memet: <İlle Ablam», dedi. «Rahat eder, para ka7anırız sayesinde Ablamın.» Mpmet çocuk: «Ben de bır çift bküz plırım. > dedi. «sarı ökuî; stibi, benı seven.» Hösük: «Alırsın?". dedi, alırsm.» Aşık Ali: <Degme oglana HöKük>, dedl. «Gün görmemiş. çiceği burnunda daha > Hösük: «DeSmeyelim.» Memet: «Öteki tutmalarm yıl on iki ay mırmırık çor ba?ı ıçe içe kannlan şi şerdi Ablam bana yağlı durum verirdi Beni böv le spvcr îşte » Ciftherp girdiler. Çiftlîğin ailusu mavi. kırmı7i. sarı bovalı traktörler. bicerdöverler. kötenler, r>t arabalan. kamyonlar, rinlerle 7ik gibi doluydu. Günes altmda panl panl yanıyorlardı. Massey Harris'İPr. Farsrusonlar. T'irlü türi'i marka makın°ler Üstü başı yazlı bi'kac telaslı adam da makınelerin başında donım duruyordu. Ablam.» dedi. yii rucîü Kadın knra bir şalvar gıymış fırında ekmek P'şırenlere emirler veriyordu Kocaman kalcalı. dolgun bır kadmdı. Kollarında. dirsege kadar altm bıleakleri şakırdıyordıı Memet j'akjaştı. Ta ka dınm yanma vardı sokul du. Kadm oralı bile olmadı. Memet az daha yaklaştı Gülümseyerek onun yüzüne bakıyordu. Kadm aldırmadı. Memet şaştı. Daha gülümsüyordu. Bıldik bildik... Arkadaşlarımn dordü de az ötede. bır Memede. bır Gündelik hayat ve magazin M odern toplumlarda ışbolumu gemş haJk kıllelermın uzellıkle dogrudaıı polıtık katüımı nı engelteyen bır japı olu&turur. Egıtım yoluyla bügının ve kluturun boluşumu de gene gemş kıtlelerı toplumun en yuksek duzejdekı entelektuel üretımının dışmda tutar. Iletışım araçlannın da etkısıyle, «sokaktaki aıtaııı» decugımız o soyutsomut kışı kendı gundelık hayatının ıçıne ıtılır. Gun delık hayat monotonduı, tekrarlarla doludur, siKicıdır. Ancak, modern toplumlarda bntakım yapılar, kıtlelerı olu&turan ınsanların bu sıkıcl ha yatlarından çıkıp, toplumlaıın gıdışını belırleyen mekaıuzmalaıla daha yakından ılışkıye geçroesım onleme ışlevııu yerıne getırir gıbıdır. Kendı haya tınm nıonotonlugundan sıyrılnıaja çalışan «kitleınsam» oıadan ancak yarıeisanavı ve yapay bır dunyaya geçeüılır. Bu dunyayı olustun.n çeşıtlı kurumlar varaır; yayııı duzeyınde o dunyamn temsılcısı Turkıye'de genel olarak «maçsuîn» dedıgınıız şoydır. yar. Her Jkı dununda da gıdış gelış gundelıkle fantazya a rasmdadır Ve bır kapah don gudur. Daha onee de yazdıgim gıbı, bu magazin edebıyatın elcbtı rısının aynı .canaldan yapılına sı ımkânsıza yakm üerecede guçtur. Ama ooyie olmaM, bu eleştırıden bubbutün umut ke serek vazgeçmemızı gerektırır mı' Ya da bunun tert,ını yap mak, yanı maguzının hayal dun yasında yaşayan ınsanlara ge ne başka bır plattormdan, cıd dıyete gelmelerı ıçın çagmda bulunmak sjimdıye kadar so nuç verdı ını' Hayatı «e.ıtelektuel» afdıgı mız kaynaklaiüdn beslenerek yaşayanlarla «mdçazın»cıler arasındakı avrım pak ı;ok duzviy de çızılebılır: feınıisat, egıtım sel v.b. Şımdılık sorunu *ah.ı da karma^ıklaştıracak üu etmenlere uzanmadan kendıını «düsel» ayrımla sımrlayayım. Çeşıtlı zamunlarda mag3zın dılınden brnekler vermıştım; şım di bır karşıla:?tırma ıçın bir ömek daha verıyorum. Eır gazetenın hatt.î sontı ekınde «Ciddî Şarkılar» başlıklı kısa bir haber, şu cümleyle başlıyoı Istanbul'du muzık mevsı mı ünlü operarımız Avhan Ea ran'm ciddî şarkılanyla 'oaşladt Brahms'dan dbrt cidd! şarkt, soyledı değerlı opeıacımız Ancak konserden onr« cıadı bır uşıılme nedenıvle Imylı has taydı. Dmleyıcıler hıs&a'tıler mı acaba' Magazıncüenmı/ K.d,talarıiıi bır kelımeye taktılar mı kurtu lamıyorlaı ondan Burada da bır «ciddî» sorunu var. Her soylenışınde anlatılanı buaz daha «gayrıciddî»lestırıyor. Ba tılı bır «magazinci»nm japmayacağı bu tur bır surçme aslın da o kadar da onemlı de*ıl. Şımdı, A\han Baran zaten «KundıınuiKi Kum Ooldu» sov lemekle tanınmış bir kışı degüdır. Dolayısıyla tahmın edebılırız soyledıklerınm «ciddi» olduğunu Sonra, Brahms'm besteledığl şarkılar arasında «ciddî» olan ve olmayan ayrımını duşunmek de bıraz tuhaf. Kaldı kı zaten ıkı cumle tazla. «Ayharı Baran Bıahms'dan dort şarkı soyledı» demek yc tıyor. Ama «magazinci» ılle ılk cumlede «ünlü operacımı?». ikmcısınd'3 «değerli opcracımız» clıyecek. «Magazuı»le «gunUelık hayat» aıasında çelışık bır ılı^kı vardır. Çunku magazın gundelık üayattan kaçi'ji &ctglar gıoı gorunur, ama sonuçta, ınsanı ye Biden, dosdogru gündelik hayatıa ıçıne lıavale eder. Bu bakımdan, lasnkle kaplanmı* bır duvar gıbıdır: Kendısme atılam yumu$ak ımşle geldıgı yere gonderır, ama bır degışıklık clrauş yanılsdinasmı da yaratır. beruvem kalmanıı^ ınsanlara hayalı bır seruven yaşayr. Işleyı^ınm ıkı ana yonü oldugu soylenebüır: Bırıncısmdc, lizak ve eu^ılmeu gorunem gun delıklıgnı bdyagılıkları ıçınde sunaıak cvcüleştııır. J<ady Dıana bızımle a>nı magazadan alış vern> edıyoıduı, oınegın; dunyamn kaaoını çuen Ku>sın ger gıbı bırı bu sıraüan ms>anlara benzer bır davranışta bulunuverınco Uuyusu oozulur. Boylece bıldıgımu lıayat, «nadan lıayat doğrulanu. Kınu>enın bunun dışına çıkamadıgııi gorur ve rahatlanz. Ikıncı yonu ıse olaganı fanta&tıkleştır nıektır. Buıada, sıradan bır olayı, bır kazayı, bır cınayetı ya da daha basıt bır durumu birtakım gerçekdışı motıflerle süsler, abartır, olması gereken den daha yuksek bir yere ko Dünya Tarîhf öğrenmek arıh ders kıtaplarından Türkiye tarıhi dışmda ka lan kısımların azaltılacagını gazetelerden oğrenıj'oru7. Oysa dunya tarıhi ortaoo; renim ders kitaplanndn zaten çok az vr çok yeter sı? bır bıcımde ele ahnıyordu. Ezberlenmesinden ne fayda umuldugu belirbiz ayrıntılar, olgular dıgmda, dünya tarıhmin ge nel akışı, ana dönemeçleri, hiçbir zaman gereğince öğretilmemişti. Bunun bir sonucu olarak. yüzyıllardır süren Batılılaşma cabalarımıza rağmen, hâlâ T ErdokHa dehset ve güzellik B OMANT1K geleceğın, sonsuzda, vueecıe, ahşılmaınış ve korkufııcu olanda buldu gu 5uç ve guzellık. 21). yy. resım ve ynzmına da aktarılmıjtı. Bunlar bır yandj oıum ve varoluş sorununu, ote yanda surecm bıçımle îlıskinim îrdeleyen nıtelıkler olarak gelıştı. L yy 'm romantık, gerU çekustu ve sımgecı akımlarıtnn Turkıye'de sonradan gelısmış olan benzer yaklaimlarUi ar<ilarmdakı fark, Batı ekoller;*!de, antık gelenekten kaynak'anan ve kavramsallığa karıar uzanan, bıçım dılıne ve anlamına duyulan ügidır. Neşe Er.iok' un resımlerının resım sanatımız ıçmdekı çarpıcılığı ve farlc lılığj da, onlardaki dehşet ve güzelliğin, belırsızhkten uzak kesın bir bıçımleme ve betımleme seçmunden kaynaklar.masıdır Neşe Erdok'un Ankara Vakko gaîensmde Ekım aymaa sergıledığı, oır kısmmı geçen yıl basından ızıedığımız buvılk ölçeklı resımlerı, asıldıkları sıkışık duzende bile, geçen yılm Vakko yansmasını ızleyen tartışmalardan sonra, sanatcınıc Türk resmindekı yerını sap tayan bır bütünlük ve tutarhk sunuyor. Vakko galensınde ızledıgımi7 resimler, Tu''k tesmınde az rastlanan oır betımleıne kesın liği ve portre kısılığı taşımJcta. Her resmın, sessızce, okunan bır romanın sözcüklen axdından beliren gdrüntüler gibı imgesel öykülerı var, kııjkusuz. Tıtızlıkle seçilmiş bır ikonografi simgeselliğı ve resım yuzeyı ıçmde dar bır m»îkâna dikey alarek ıstiflenmış flgürler Bronzmonun manyerist portrelerjnın geleneğmı 20 yy. duyarlığmda sürdujüyor. Konular ve i.ışıler ıse senelliki» herşün sokakiarımızda karşüaştığımız, görmeden geemeye alıştığımız, olagan ve aeh şet dolu görüntülerden seçilmiş. Basa bazı, bunlarm en abartılmış özellikleri sunulnyor glbl hissediyorsunuz. Ancık, Erdok'ıın bıçım ve desenm klasik duzenmde aradığı uyurn, abartma denilebılecek öğeipri biçimin soyut kışıliğmde vumu şatmaktadır. Neşe Erdok'un resminde dikkatı çeken özellık, anlatımcı ıçenği biçimsel düz^n ve uyum içinde derme ltebılmesidir. Erdok'un resımlerinde çarpıcılık içerikten değıl, resmin n » kân ve yüzey uışkilennm ele almışından kaynaklanıyor. Genellikle dl..ey olan restmlerde bflyük «lçekıi fıgürler seyırcınln bakıs açısından yükseldıkçe tuvalden one fırlıyormuş gibi bır perspektif kazanmakta dır. Bu resimlerde karşılaştığımız kişiler tuval ile gerçegin gergin sınınnda asılıdırlar sanki . Hocası Neşst Gtinalin da ssk kullandığı dlkey düzenleme Erdok'un resminde anla magazin dışındakı dılı Turkıye üe tazlaîiyla kuru ve resnııdır. Dolayısıyla bır aniamda renklı bır dılın gerçek bır ıhtıyaç oldugu soylenebüır. Hatta, magazuıe ayrıldıgı vaısayüan konuların aışında, şımdıye kadar kuru ve resmî bıçımae yazüınış alanlarda da bu bır ıhtıjaçtır. Dunya geleneğı çerçevesmde buna Fransız ve Alman etkısınden uzaklaşıp AngloSaksonlaşma da dıyebılirız. Ama sorun yalnu dılın rengıııden ıbaret değıl. Bu dıl geleneksel olarak bızı bır ıçerıge, daha dogrusu bır gerçeklık duzeyıne ıtıyor. Ayhan Baran «ciddî» şarkılar soyluyor, ama bu sırada uşutmuş. Ya bunun farkma vardık mı? Boylece Ayhan Baran'ın cığerlen bızı degışık bır gerçeklık duzeyinde ılgılendırmeye başlıyor. «Acaba antibiyotik aldı mı?» tılan: Bu dıl bızı buraya göndenyor, Brahms'ın şarkılarmın «ciddî» havasını rahatça tcrk edıyoruz. Şarkıcıyla kışısel bır bag kuruyoruz. Nıtekim ıkıncı paragrafta da Sozun kısa&ı, «boş» bır dıl Ayhan Baran'ın bu konserden bu. Fakat genel ıdeolojıde once iluncı kez dede olduğunu «renkli» savılıyor. Kendmı boy ogreniyoruz. Boylece konser 1P saydırmayı başardığı oran bır başka duzeyde onem kada butun bu magazinci bası zanıyor: Torun doğduktan son nın ortak dılı oluyor. ra verılen konser olarak. Tabu Doğrusunu kabul etmek ge butun bunlar oldukça 1 onser rekırse, basının fTET dahıl) konserlıkten çıkıyo:, butun «ciddiyetine» ragmen. Fakat, dı^or magazinci, dort kere de dode olsa konserden vazgeçme j\jcek, «çunku muzıkle yaşadıgını soyluyor.» Bu son cumleye kadar, Ayhan Baran, sogus algmlıgı, grıp, gargara, dedeBatının gercek yapı&ı karlık, be^ık, kundak gıbi nesneşısında derın bir anlayışleıden oluşan bir dunyamn sızhkla donanmış durumıçınde, bizlerle birükteydi. Adayızdır. Dunyamn, «Bama bız mazıkle ya!?amadığımıza gore, gene uzaklaştı aranuztı» nıtelemesı ıçıne gırm" dan ve «unlU»li;re ozgu o buyen kısmı hakkında îhe yulu djyara gıttı. anlayışsı?hğm otesınde olBu kısa haberde n» Ayhan gulardan da habersız yetı Baran kdklı, ne konser, ne aö şırız. Butün bunlar belkı Brahms,. Okurun «bayagılıgını» de bizim sadece kendimıre veıı sayan magazıncı lıaoermı benzememız gerektıgi bıoyle bir yazdı kı, bır kultur hncîni pekiştirmeye yarı olayı alabıldığıne anlams>ızlayor. Bır toplumun kendışarak sıradan bayağılık duzeyıne benzemeyı seçrne hakne ındı. Pekı, bunun tersı mum kun değıl mı? Okurun bayagıkı tartışılmaz da. bu seçmeyı kendı dışmda olup lıktan çok da hoşnut olmadıgını varsajaıak «bavağı» dıye bitenlerden bıraz bılgi satarunan bır olay ya da durumu hibi olarak yapması daha ınsanî kap&iite'erıyle ışleyen doğru ve daha «demokrabır magazıncıhk mümktın olatik» olurdu. maz mı? Gündelik hayatı magazin bayağılıklarına bırakacagımız yerde, ışıldağı bır başka yere tutamaz mıyız? Gereklı renklı dılı (ben buna yaşantııun nüanslarma uzanabılen bır dılsel kullanım dıyecegım) de devreye sokarak, sıradanlığın ınatlığı içinde kamufle olan belırlemelerı, anlamları bırdea bıre gozonune çıkaramaz mıyız? Şuphesız çok zor, ama bana denenmeye deger gıbı gellyor. Ablasma bakıyorlardı Memet edemedi. «Abla,» dedi, «ben Memedim.» Kadm şöyle bır süzdü onu. Memet: «Abla,» dedi, «ben Memedim. Dutma Memet... Sarı öküzlen hani, ben çitt sürerdım. Ekin blçmeye geldik. Abla, ben Memedim...» Kadın başını ka'dırıp ona bakmadan ekmeklerı yığın eden kadına don du: «Ver şuna bır ekmek de gıtsin,» dedi. rının yanına döndü Arkadaşları Mı 'de hiç bir şey demediler. Ne den sonra Aşık Ali: «Aldırma bire Memet,> dedi. «Bura Çukurova. Bilmez değiliz. Aldırma. Keşki senin sarı öküzü görebilseydin. Klmbilır ne kadar sevinlrdi fıkara» Çiftliğin öte yanına ge çip duvara sırtlarım verıp oturdular. Höstik kocaman, ıki adam karartısı kadar gorünen bir adamdı. Aşık Ali incecik, Memet uzundu. Önlerinden yağlı, yır Kadın kara bîr şalvar giymiş, ftrmda ekmek pişirenlere emirler veriyordu. Kocaman kalçalı, dolgun bir kadmdı. Kollarında, dirseğe kadar altın bilezikleri şakırdıyordu. Kadm Memede bır ekmek uzattı. Ekmek Memedın elinde kalakaldı. Başmdan kaynar sular dokülmüşe döndü. Bütün kanı kurudu. Yüzü kapkara kesildi. Usulcana: «Abla.» dedi, «Abla, ben Memedim. Dutma Memet... Sarı öküz... Hani ben giderken başını çevirip... Sarı öküz nerede?» Abla bakmadan arkası nı dönüp konağa çıktı. Memet ne olduğunu bılmeden, sendeleyerek, ehnde ekmek, arkadaşlatık bir tulum giymlş sarı bir oğlan geçerken Me medi gordü. Hemen onlara doğru koştu. «Ooo Memet Amca, hoş geldin, hoş geldin,» diye Memedin ellerine sarıldı. On yedi yaşlarında gösteriyordu. «Seni bir göresim geldi, bir göresim geldi ki. Nerde kaldı diyor dum, ikl yıl oldu sen gidelı, değil mi? Bir göresim geldi ki, kendi kendime nasıl olsa çıkar gelir dlyordum bir giin. Hoş geldin, hoşgeldin.» Oğlan sevinçten taşıyordu. «Çok şükür Memet Am ca, çok şüktir senl gördüm ya. Bir gün nasıl olsa gelir, diyordum, geldın işte.» Memet: «Otur hele,» dedi, Oğlan oturdu. Memet: «Sarı,» dedi, «duydun mu Ablanm bana ettiğini? Hiç ummazdım ablamdan. Öz anamdan umardım da ondan ummazdım. Dutmalar mırmırık içe içe şışerken, bana yağlı dürüm verirdi.» Başını salladı. «Ummazdım bunu... Düşümde görsem hayıra yormazdım bunu. Bu ne iş? Şaştım, Sarı...» Sarı: «Sorma Memet Amca, sorma.i dedi. «Olan biteni bir bılsen, ağzın ayrık kalır. Abla eski abla değıl. Bir ben kaldım cîftlikte. Kimsecikler kal madı. ötekilerin hepsini koğdu Abla.> Memet: «Ummazdım.» dedi, «ummazdım...> Sarı: <Abla çalmdı,» dedl. «Kara sevdaya düştü diyorlar.» Memet: <Neee?» dedl. Sarı: «Sevdalanmış,» eŞu motorlar geldi geleli. Motora calınmış. Sevda bağlamış motorlara...> SÜRECEK BAKSANu / VALLAHl OUyOufiuM/l / NASIL TAAiF GÖRE TÜM / ETSEM KE RlU KRALI ASU&NMIŞ. KUZÜM SU ASLAN NASiU ÖİR ŞEVOiR O KAOAR BÜVÜK v 3ANIRIM KEDı SENI VAMU... 3ENDE İCERİ GELSENE. DAMA TEHUKESiZ NE OERSİNI Krdok'un re.simlerinde keskin bir çözümleme sözkonusu. tımm amacına hızmet etmekf« dır. Neşe Erdok'un sanatında ya zın ıle kurulan ılışkı, Tüık resminde vazının alışılagelmış duy gıısallığd yol açan ılışkısı değıl, resmin ıçenk ve duşünie olarak kaynataandığı bır kiıltür bıitunluşunun ıliş.kısıdır. Kişılerın sunuluşunda, ıçındD bulun dukları çevre kadar gıysijenn çızgı ve sıluetlen, bıreysel, etnık ve hatta coğrafi gdstergelerm şerçek ve çağrışım biitun lüâünu anlatmaktakı etkısıne gore seçılmıştır. Bozkırm soğuk ve çorak atmosfen bırçok resımde kendını duyuruyor; ancak, yataızca bir Anadolu yaşantısının belirtılerı olnıanm ötesine geçerek, kıml kez Rus yazınınm soğuk dünyasını, kimı kez Gauguın'in gızemli gölgelermı ammsatarak, evrensel boyutlara uzamjor. Sokakta rahatça yaklaşıp ızleyemedığimız kişiler, bu re sımlerde tütn gerçek ve dehşetleri ıle. hemen yüzumüzün onüne ıtılmekteler. Ancak, OJ yakınlık bir bağışıklık yerine gerçeğın gerreküstü niteliğim zorlayan bır anıtsallık yaratmaktadır Neşe Erdok'un resım leri güçlu bir portrecilıgin örnekleri. Resmimizde amtsala knçan örneklerde gördüğümüz tip geneilemelerine karşın, bur larda kişılığin önemı. tüm çeı re ve betimlenen nesnelerle kurulan bakış açısı ıle belir lenmıştır. Bu bakımdan, Tiır* resminde ınsana ve kışıye kar şı yenl bir duyarlığın örnekle ridir. Kişi ve çevre, varlık ve ölüm, resmin hapse^+lğı zaınan ve mekânın durgunluğu içinde yüzeysel ve duygusal olmavan, ressamın kendmi bile esirgeme dıği bir kararlılıkla ırdelenmek tedir. Biçtm yolu ıle yüzeyı deşmeye çalışan keskin çözümleme Erdok'un resminde rengi ve boyayı unutturuyor. Daha çok çızım nıtelıkİFri ıle, açık koyu, ya da sessız renklerı ile bu resimler akla resmin dokunsal ve duyumsal yanlannı getmn'yorlar. Biçımciıik bu bakımdan ön plandadır. Ancak, çok yaklaştığımız zaman uygulayımın ızleri uzaktan ızlenen bütünün tılsımmı bozuyor. Boyanın cazibesıne kapılmadan aynntıyı çözebümek, son resimlerinde eriştiği sadalıkle bırlikte Neşe Erdok'un zamanla geliştirtceği bir çözüm olacaktır sanırım. Bazı genç sanatçılarımızm son b'rkaç yıldır ızledığimız sergilert, olçeklı, iddıalı bıçimlen, ıçerik konusunda ve tek n:k seçımde tutarlı yaklaşımları ile Türk resminin, kendı kültüreî ortamının sorunsalları ıle yakından ılışki kurduğu çaf daş bir yaratı ıçmde olduğunu kamtlamaktadır. tpek Aksüğtir Neşe Erdok ve Nur Koçak gıbi ressamlarımızın, kendi kişissl duyarlıklan yönünde gerçeg?n üzerine varmaktaki kararlıİıklan Türk resmine ciddi ve ağırlıklı biı çağdaşlık kazandırmaktadır. Neşe Erdok'un elinde resim toplum ve kültür sorunlanmızın kendi biçimsel sentezini de kurmaya yönelik estetik ve düşün ıçerıkli bu belge nitehği kazanmaktadır. Kültürsl çevre içinde kişiUk ve varoluş çözümJemeleri, yalnızca Erdok'ta değıl, toplumsal bilincimizdek! yeni devmtîlerin göstergeleridır. Jale N. ERSEN KİM KİME BehicAK n. butun p buiun pencerçtpr nasıl g ö ü d ü den7 r r <^T£uW bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle