23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 12 nam savaşı sırasında dünyoya nam salan barış hareketi silinıp gitmişti. Halk arasında derin bir kayıtsızlık egemendi. Üniversite öğrencileri, spor ve derslerinden başka bir şey düşünmüyorlardı. Avrupa'daki ateşten bir kıvılcınn, Atlantiğin bu /akasına sıcrar mıydı acoba? Gerçekte, bu yânde bazı belirtiler ortaya cıkmıştı. Geleneksel olarak barış hareketlerine öncülük eden bazı kilise gruplan yeniden örgütlenmeye başlamışlardı. Şimdiye kadar bu konuda sessiz kalmayı tercih eden katolik kilisesi bile. niikıeer siiahianmayı eleştirmişti. Üniversite prcfesörlerl, bilim aciamlan doktorlar ve ay dın'ar arasında yeni bağlantılar kurulmaktaydi. Gecenlerde yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikalılann hemen hemen yarısmm. önürr.üzdeki on yıl icinde bir nükleer savaşı olası gordüğünü ortayo cıkarmıştı. Bu kitle'er yaygın bir bonş hareketinin tabamnı oluş turobilirler miydi? Reagan hükümeti. başlangıcta, Avrupalı göstericileri Sovyetler'in tuiağına düşmekle suçlamışti. Yönetmin önde gelen sözcüleri, notraiizmin Sovvetler; cesaretlendtrmekten başka bir işe yaramayacağını söylemişlerdi. Ne var ki, ne dsrse desin. bu yönetimin de Avrupalıların sesine kulak vermskten kendıni ahkoyamadığı ortava cıktı. Başkan Reagan. Breınev'in Almanya ziyaretinin ar fesinde, ilk «Barış saldırısına» gir'şti, Eğer Sovyetler Avrupa'daki orta menzilli fuzelerini koldırırlarsa, Amerika'.iın da bu türden füzelerı Avrupa'ya yerleştirmekten vazgececeğini söyiedi. Sovyetler, evdeki bulgur İle carşıdaki bulgurun değıîtirilemeyeceği gerekcesi ile bu öne nyi t=zelden reddettiler. Bazı gözlemcilere göre, Reagan. aktörlük günlerinden kal ma bir ustalıkla rakip aktörün repiiğni calmıştı. Aynı sahnelerin tecrübelı oyuncusu Brejnev'i güc durumda bırakmıştı. Avrupaiı seyircilsrin en ön sıralardan seyrettikleri savoş ve barış piyesinin ilk perdesi sona errrekteydi. ikinci perde önümüzdeki hafta Cenevre'de bcslayacaktı. Bonn görüşmelerinin sonucu ne olursa o!sun, Cenevre'de görüşmeye katılan tarafların, kalabalıklam sesine kulak vermek zorunda kaldıkları artık ortadaydı. 2 ARALIK 1981 Amerika Mektubu HalukŞAHİN AVRUPA'NIN AYAK SESLERİ VVASHİNGTON Avrupa kentlerinde nukleer silahlonmayı protesto amacıyla yürüyenlerin ayak sesterinin, Moskova kadar Washington'dan da duyulduğu anlaşıldı. Başkan Reagan, yönetiminin en önemli dış politika konuşmasını Avrupalılar için yaparken; Brejnev, aynı izleyicilere seslenmek için, Bonn seyohatine cıkıyordu, Televizyonlarında, büyük alanları dolduran kalabalıkları şimdiye kadar kayıtsızlıkla seyreden sokaktaki Amerikalı ilk kez ciddi olarak sormaya başladı: «Şu Avrupalılar ne Istiyorlar Allasen?ı Nasıi sormasın? Avrupalı ; S çöstericilerin pankartlannda, Sam Amco, yardımsever bir korLryucu oiarak değil, zırh giy j miş bir savaş tannsı olarak ' betimleniyordu. Haykırılan sloganlar, Sovyetlerden çok ABD yi hedef oiıyordu. Avrupalı önderler ABD'yi iğneleyici konuş malar yapıyordu. Guvemlen i dağlara rticin kar yağmıştı? Bu konuda yapılan acıklama tar, kişinin siyasal yelpazedeki yerine göre değişmekteydi. Şimdiki yönetime yakın tutucu cevreler, Avrupa'ya bir catı ateşi gıbi yayılmış olan borış hareketinin ardında Sovyet pamağı olduğuna inanıyorlardı. Bunlara göre, Sovyetlerin amacı, Avrupaiılorın nükleer savaş korkusunu istismar edip, NATO'nun dağılmasını sağlamaktı. Bu amacı gercekleştirmek icin, bir yandan kuzu postuna bürünüp Avrupa'ya kur yapıyor: Öte yandan. durmadan silahlanıyorlardı. Asıl niyetleri, silahlanma dengesini kendi lehlerine çevirdikten sonra bir «Şanta| polillkasn uygulamak ve Avrupa ü'kelerina istedikierini yaptırtmaktı. Bu görüşün doğal sonucu olarak. barış yürüyüşlerine kalılanlar ya gafil idiler, ya da hain. Demokrat Parti'ye yakın liberal cevreler ise. Avrupalılarin tepkisini daha cok Reagan hükümetinin hatalarına ve kışkırtıcı tonuna bağiamaktoydılar. Avrupa ile Amerika arcsın da bir iletişim ucurumu beürmişti. Reagan hükümetinin. kılıctnı bilerken cıkartiığı kulak tırmalayicı sesler Avrupalıla'i ürkütmüştü. Bu göruş şu cümle ile özetlenmekte idi: «Sovyetlerl korkutalım derken Avrupalıların ödünü koparttık.» Amerikanın ilericl barış yanlısı çevreleri ise. Avrupa'daki antinükleer harekete biraz imrenerek bokmaktaydılar, V>et Sovyetler'de bir türlü çözüme kavuşamayan sorun: Tarım B «Time» dergisine göre, bu yılki tahıl açığı 61 milyon ton olanSSCB, gelecek yıl 43 milyon tonla bugüne kadarki en büyük tahıl dışalımı yapacak. Glasgow üniversitesi ekorto mı profesorlennden Alec No vs iS9, Sovyetlerin tarım alanınn büyuk yatırım yaptıklorı haide, üretımi arttıramadıkiarı m belırterek şoyle diyor: «Sovyetierde tüm yatırımların yuzde 27 ye yakın bolumu tarıma gider... Bu, sanayileşmiş j ke!tt arasında en yüksek yctırırv oranıdır» Leonid Bre.r.e^ soruna cözüm bulmak icin yerel çiftlik yonetimlenne Hukümetın mu dahalesinin azalmasını ıstem'ştır Sovyet lıderı. ciftlik y6 retT.ıiçrır.e karar alma ışlemın ae cictıc tazla serbestlik tannrnnsını öneriyor. Breınev'in su söz'eri ılginctir. eKolektK Ciftliklerle devlet ciftlikleri n« yin ne kadar üretiieceği konusunda nihai kararı alma yet kisıne sahip olmalıdırlar.» Brejnev, ilke olarak doğru yoidadır. Sovyet lideri ekonomiyi canlandırmak icin iştetmelere daha fazla özerkltk tanımak gerektiğini anlamıştr Zıra, Moskovadaki planla "na uzmonlan yüzlerce Km. uzaklıktoki bölgelerin koşulla rmı doğru değer'endirebilecek durumda değillerdir Ancak. •şietmelere daha fozla ekono mik özerklik tanımak. siyasal ozerkiiğe de vol acab;lir ve Moskova'daki yöneticilerin yetkilerinin sınırlanması sonu cura doğurabil'r. Bu ikilem herha'de Sovyet yetkilerinl r.,dd'. biç:mde düsundürüyordur » Dış Haberier Servisi Sov yetler Bırhğı Devlet Başkanı Leonid Brejnevın 2 hafta önce genışletümiş merkez komi tesinde yaptığı konuşrraaa Sovyetlerin «ciddi ekonomik guçluklerle karşı karşıya bulunduğunu» acıklaması ve özellıkle tarımsaı üretimdeki yetersizlik üzerınde durmosı Batı basmında ceşitli yorumla ra yoi actı. cTime» dergisinde bu konuda ekonomi uzmanlarının görüşlerins dayanarck kaleme alınan yazıda Sovyetlerin bu yıl tahıl acığmın 1 milyon ton olduğu belirtiliyor. Batılı yet kililerin görüşünü yansıtan yazının geniş bir özetinl okurlarımıza sunuyoruz: Brejnev tarımsal uretimin yetersiz kaldığmı vurguladığı konuşmasında bu konuda ke sin bir sayı vermedi. Ama ABD Tarım Bakanlığı yetkilile rine göre Sovyetler'de bu yıl tarımsal üretim, plân hedefle rinden 61 milyon ton geride kaldı. Yetkilüere göre Sovyetler BİR SOVYET ÇİFTLİĞİ Moskova yakmlarında ren kötü hava koşulları ve idari nctalcr tnrımı Birliği önümüzdeki yıl 43 milyon ton tahıl ithal etmek zo runda kalacok. Bu da şimüı ye dek Sovyetierın şimdiye dek yaptığı en büyük tahıl dış alımını oiuşturuyor. Bu m;ktarm ücte bin ABD'den gelecek. Sovyet tarımında. 3 yıldır süren olumsuz iklim koşuliannın büyük rol oynadığı bir gercek. Ama planiamada yapıtan yanlışlıkiario, dar gö rüşlu politikalar da bu konuda öremii rol oynamıştır Sov yetlerde son yıllardo kişi baş na düşen geürde önemü artma olduğu halde ekmek, et ve süt gıbi temel besin mad bir çiftlikte çalışan köylü kadınlar: Üç yıldır süolumsuz yönde etkiledi. kü piyasada alınacak blr şey yok. Köylü ise kâr etmediği süre, ne diye üretsin?.» Öte vandan Sovyet ekononisıni savurganhk ve yetersiz lik de olumsuz yönde etkiliyor. Batılı tarım uzmanlarına göre, Sovyetierde tarımsal üretımın yüzde 40'ına vakın bö iL.mu, pazara uloşomadan is rof e'uyor. Örneğin bu yıl Sov yetler Güneyde büyük capta dcmnıes ekırr : vopina1. A ^ro. bu dcrPTtesier, ulken>n diğer vörelerine taşıyacak özel sepetlerin miktarı yetersiz clduğundcn. ''i'Onün bir bolumü uzck paziriar" ulaşama delerının tıyatları dondurulmuştur. Böylece Sovyet tüke tıcisinın elınde para birkirken, Sovyet Hükümeti de be sın madde'erini yüksek f yattan alıp, düşük fiyattan satma poi;tikasmı sürdürdü. 40 MİLYAR DOLARLIK SÜBVANSİYON Sovyet hükümeti hclen besin madde ; erin e 40 mılyar do larlık sübvansryonda bulunmoktaöır Harvord Üniversitesi «Sovyet Araştırma Merkezi» başkan yardımC'Si Mcshal Galdman şoyle diyor: «Sovyet hal kı parasını harcamıyor. Çün ; Mustafa EKMEKÇİ Katilini Aravan Yurttas.., Hüseyin Özer, dağ gibi bir adamdı. Konya'nın. Çumi'çesındenmış. Büro'ya geldi. Söze: Katilımi arıyorum! diye başladı. Dur hele. şoyle otur da anlat.. Anlattı. Yanım:zda, Anayasa Mahkemesi «mekli uyelerinden Ahmet Erdoğdu da var. Olay, 21 N;san 1978'de olmuş. Hüseyin Özer, CHP'lıymiş. Onu vuran Nurettm Çalı da. Çumra'da Ülkü Ocakları Başkanı. Hüseyin Özer, bir akşam oğlu Mustafa'yla evme giderken Nurettin Calı'nın silahlı satdırısıno uğramış. Kornından ağır yaralanmış. Dalağı alınmış. Vedi sekiz av hastanede yatmış. Kurtulmuş ama, dağ gibi adam yarım kalmış. Karnını ocıp gösterdi. Amelıyat yerleri, dikişleri kanıyormuş sık sık pamuklar vordı yarasında... Nurettin Çalı, mahkemeye verilmiş. Mahkame 24 yıı ağır hapis cezasına carptırmış ulkücü Nurettln'i. Hüseyin ölmeyip kurtulduğundan, cezanın ücte biri Indirilmiş. 16 yıliık ağır hapis ceıası Yargıtay'ca onanarak kesinieşmiş. Gelgelelim, mahkeme Nurettin'l onaltı yıl ağır hapis cezasına çorptırmasına karşın tutuklamamış. Yargıtay'da ceza ononıp kesinleşince de, ortalıkton yok olmuş. Zaten. 22 Nisanda tutuklanıp. 2 Mayısta salıverilmiş. ro Mahkeme kararını gördüm. Mahkeme karannda olay şöyle anlatılıyor: «... Çumra ilçesinde geceleyln Mustafa özer ve babası Huseyin. evlerin e giderken. caminin yanmdokl tuvaiete Hüseyin Özer girmiş. Mustafa onu beklemekte ıken, sanık Nurettin, ordan Mustafa'yı görmüş. Daho evvel aralorında sağ sol göruş ayrılığı bulunduğundan, birbirlerine sert bakmalanndan, aralarında münakaşa olmuş. Sonra Raiet de gelmiş, Mustafo Öıer'l dövmeye başlamışlar. Mustafa Özer, «baba. beni kurtar!» diye bağırmış. Bunu duyan babası Hüseyin Özer, tuvaletten çıkmpş; «ne oluyor?» diye seslenince. sanık Nurettin tabancasını cekerek iki el aleş ederek Hüseyin özer'i yaralayıp öldurmeye teşebbüs ettiğl, bundan sonra da Mustafa Özer'in tabancasım cekerek, kavgada korkutmak maksadıvla rastgele aleş etmis bulunduğu ve tabanca taşıdığı anlaşılmıştır...» Nurettin Çalı, ortadan yok olunca, Hüseyin Özor onun arkasına düşmüş, aramaya başlamış. Buimuş aa. Gelgelelim, yokalatamamış bir türlü. izmir dolaylarında buimuş. Kardeşinm yanında saklanıyormuş. Konya emniyeîine başvurduğunu öğrenmiş pasaport icin. Emniyete başvurup önlemiş. Kacocaktı .diyor, yurt dışına kacacaktı. unledim... Konya'dan yazt aiıp, İzmir'e katilini bulmaya gittiğini anlaitı. Komiserie varmışlar, hükümiünün saklondığı yere. Karısı cıkmış: Buradaydı, iki gün önce buradan ayrıldı; dömiş: Göreviilerm, işlerıni savsaklomamaları gerekir, Cinayet ışlemış adcm, elini kolunu sallayarak doiaşamamalı halkın arosında. Kocaman adam, cocuksu anlatıyordu: KorKuyorum! dyordu. Son oiarak, Ankara'da icışleri Bakanlığı'na başvurdu. Olanları bir daha anlattı Bakanlığa. Vuranın saklandığı yeri biidirdi, yokalanmasını istedi bir daha... Eren'ın cığnğı geliyor kapının önündekı ceşmenm başında... Dedesı Ibe dovüyor: Heritte kan yok kl, Çolak Hallo'nun kızı Şerodan düşme... İt kanı, ceker birbirini, gitmiş kapıda Çolak Hallonun kuçuk pic leriyle oynuyor, Eren: Valiahi bir daha gitmeyeceğim, bir daha oynamayacağım, diys yalvanyor. Ağzı burnu kan İcinde. Daha 45 yaşında ya var, ya yok. Eren'i, İbe'den ninesi Selvi devralıyor. O dövmüyor, sırtı, kafası. ayakları, neresi denk gelirse vurmuyor. Selvi, kendi soc larını yoluyor, yerden yere vuruyor ihtiyar kuru bedeninl. Eren'i kolundan tutarak koca sandığın yanına doğru surüklüyor. Büyük bir anahtarla sandığı acıyor. Sandıkıan elma kokusu. kuflenmiş üzüm kokusu yayılıyor dişart. Eren sanıyor ki, kendisinl avutmak İçin, elma verecek, üzüm verecek Bak, bunlar Aziz Amcayın kanlı çamaşırları. Bunlar da ayakkabıları. Bak dibl delik. Çolok Hallo'nun torunu Ismail vurdu amcanı. Köyün alt yanında pusu kurdu yoluna. Amcan Aziz aşığıdan gelirken önune cıktı, cGel, bokalım, Aziz, şimdi nereye kacacak sın bakalım? Ne zamandan beri kanını lcmek icin peşnden dolaşıyorum. Şimdi kac bakaiırr. nereye kacacoksın» dedi. Amcan Aziz, Altısöğüt'ün mezarlığına doğru kacmış, kacarken de yalvarıyormuş, «ismail etme, tutma. vurma beni. biz seninle emmi uşağıyız.. Kıyma bana!.. «Düşman, em ml usaklığını dinler mi? Aziz, gene böyie yalvarmak icin dönerken İsmail sıkmış ağzının ortasına. Ağzından, burnundan, kulaklarından kan fışkırmış Aziz Amcayın!.. Baban Memet eskisi gibi değil, Kantozların kızı Meryem'i aldıktan sonra ell kolu soğudu, dostu düş manı unuttu, dünyasından vazgecmiş sanki. Sen de gitmiş düşmanın çocuklarıyla oynuyorsun. Sende, Aziz Amcanın kanı yok mu hic? Amcanın elbiseleri da ha kanlı kanlı duruyor bak. Söyle bu kanlı çamaşırları ne zaman yuyup güneşe se receğim? Amconın öcünün alındığı gün bcşıma yakmak icin aldığım kına hâlâ sandığımda bekliyor. Söyle, o kınayı ne zaman yakacağım başıma? Amcanın vurulduğu yere yığdığım taşlar senln ciğerinl hic sızlatmıyor mu? O taşları ne zaman kaldıracağım? Yıl lar gecti, taşlar eridi, benim yüreğimdeki acı dinme di. Sen amcanın öcünü aldığın zaman o taşları kaldırıp yerine cayır cimen ekeceğim. Her sabah ibrikle sulavacoğım çoyır cimen lerl. Gün vuracak, cayır cl men göğerecek, boy verecek... İ3E. MEMED'LE MERYEMİ KÖYDEN KOVUYOR İki helke, blr ekmek honcası, bir teşt... Ayakların sıra. Biz İsmail Yıldızdan cekiniyorduk. Koye baskın yapıp Memedi vurmolarından korkuyorduk.. Katarası Köyunde Hacce Ali'nin oğ lu Ağa'yı vurmuşlardı o yıl. Yaralı olarak yatakto yatıyordu Memet, ruhu sıkıldık ca onun yanına gidiyor. üc dört saat oturuyor eve donüyordu. Bugün gibi halırlıyorum. 1967 yı!ının Eylül veya Ekim ayıydı. Bir cumartesi gunuy dü Memed, sabahleyin kalk tı, Hanım, ded;. bu gecs bir rüya. gördum. Rüyamda dışimi cektirdim. ya, hic kan çıkmadı Diş cekfrmek lyi değüdır derler. Ağanın evinde rüya kitabı varâı Bir de g'dip o kitaba baktırayım bakolım. dış cektirmek neymiş. dedi gitti Akşam geldi. «Diş cektirmek büyük bir acıya, yakın okroba lardan birinin ölümüne ışaretmiş, korkcrım ki bugünlerde va Kaso'vu vururlar. ya da Eren'i. Yarın br Yo !ck Pazorına pideyım bokalım bizim tnroi^an bit haber \/ar mı?. dedi Pazar qünüvdü Sabohle yln erkenden kalktı. Camoşırlarını değiştrai Yalak Pazarma gıtmek uzere evrien cıktı. Ben de kö/ün de rss'ne camaşır vıkamavo gittim. Öğleden sonravdı.. Kardeş;m Alt kcşo koşa gel di, abla dedi, köyün icine bir jip geldi seni çağtrıyorlar. Ulan. ded!m (ipie gelen lerin benimle ne olıp verece ğı olocak?. Gitt ! m. iipin $o förunü tanıyordum, diğerlerini tanımıyorum Hayrola kardaş, beni niye cnğırtmıssınız? dedim. Bacı korkma, bir şey yok, Memed'i yalak pazarın da varalodılar, biz seni almava geldik dedl. Dizlerime vurdum: Yoksa öldü mü?. dedim. Yok vallaha bacım, sadece bacağından yaralı.. Kim vurdu?.. İsmai! Yıldız'ın küçük kardeşl Memet Yıldız vurmuş. Eyvah, hay! dedim Memet Yıldız vurduysa mutlaka öldürmüstür. ben bilirim Memet Yıldız'ı, öldürmeden bırakmaz. Gittiğimizde Yalak Pazon dağıimıştı. Memed'in o nazesine gozete örtmüşler. kanı gö! oimuş mevdanın O'tasıno. iki jandarma dik rrişler başına, îa sabahtan vurulmuş. ikindiye kadar öv lece bekletmişier.. Görenler cnlattı Askerden izinii gelen Memet Yıldız asker elbisesivle kocam Memed'in arkasıno gecrriş «Memed!. .» dive seslenmiş, döner dönmez alnının ortasına sıkmış, sonra do sağa sola a'es ederek mületi yanp kacmış Ka rakoyu'u'nun oitındo cğoco bağlı bir at bekliyormuş kendisini, ona binip PolatDinan Dağı'nın öbür yözune aşmış gitmis. kardeşi Is mail Yıldız'la birleşmis.. Son rn da vakalonrfı müebbet hapss YARIN: İSMAİL YILDI2 VE KASO'YA MAL EDİLEN ÖLÜMLERKASONUN ÖLDURÜLMESİDİR TÜBİTÂK ödülleri bugün dagıtılıyor *. (ANKA) TUrlaye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu TTJBİTAK tarafından dağıtılan «Bilimsel hizmet ve teşvik ödülü»nü kazananlara ödülleri bugün Devlet Başkam Orgeneral Kenan EvTen tarafından dagıtılacak. TÜBİTAK'ın ödüUerinl kazanan bilim adamlan şunlar: BUim ödülü: Yer bilimlerl dahnda PTOI. Dr. İhsan Ketin, Hizmet ödüUeri: Fizik dahnda Prof. Dr. Fikret Kortel, Elektrik Mühendisliei dalında merhum Prof. Dr. Mustafa Parlar, Metalurji dahnda merhum Prof. Dr. Haldun Nüzhet Terem, Jeodezi ve Fotoğrometri dalında merhum Prof. Macit Erbudak. TeşTİk ödülleri: Pirii öalmda Doç. Dr. Mahmut Hortaçsu, ve Doç. Dr. Avadis Hacınlayan. Kimya dahnda Doç. Dr. Sıddık İçli. Doç. Dr. Şe£ik Süzer, Doç. Dr. Erhan Pişkin, Doç. Dr, Ahmet Rifat özdural ve Doç. Dr. Erdoğan Alper, Biofizik dalında Doç. Dr. Pekcan Ungana, Tıp (Pediatri) dahnda Doç. Dr. Aytemiz Gürgey, Tıp Nöroşirurji dalında Doç Dr. Yücel Kanpolat, AB^ ropoloji dahnda Doc. Dr. Armagan Saatçıoğlu. Elektrik da hnda Doç. Dr. Vedaî Tavşanoglu, Makina dalında Dr. Birol Kıskıs. Metalurii dalında Doç. Dr. Turgay Ertürk, Ormancıhk dalında Doç. Dr. Melıh Boydak. Öte yandan TUBÎTAK Tıp Araştırma Grııbıınun Atatürk'iin 100. DoSum Yı!dönüm\i nedeni ile düzenledigi Hodgkin Sempozyurmı Ankara'da toplandı. Prof. Dr. Aryan O. Cavdar yönetimindeki sempozyuma An kara Üni%ersitesi Tıp Faküitesi Çocul; Klîniği. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesl ve Cerrahpaşa Pakülteleri ile 19 Mayıs Üniversitesi öğretim üyeleri ka tıldı. KAN DAVASIHJN KURUTTUĞU Röportaj: Ali Haydar NERGİS cam Aziz'in öcünü alaca ğım. Sarız asfaltına cıktılar, eşyaiarı bir kamyona atarak Kozan'a Indüer... Memed, duvar ustasıvdı. O kış yaza kadar duvar örriü, biriket cevirdi, lyi kötü geCindiler... Yoza doğru bir hober voyıldi: Maraş'ta. Ga vur Göiü'nrie toprakstz köy lülere toprak veriyorlarmış, diye... GÂVUR GÖLÜ'NÜN TOPRAĞI Memed Karakuş'un İkinci eşi Meryem. bundan son rasını şöyle anlatıyor: «Akın akın göpmenler gl diyordu Gâvur Gölu'ne; biz de takıldık onlara gittik. Bir huğ kiraladık, altı ay, bir yıl ac susuz yaşadık. Sonra, bir gün 20 dönüm toprak verdiler bize. Senetsiz sepetsiz, idareten.. O yıl buğ day ektik verilen toprağa.. Çok lyi buğday oldu ki, sa pı başaklarını taşımıyor. Sapsarı başaklar yalım yalım kızardı, biçim zamanı geldi. Memed'in coktandır gulmeyen yüzü gülüyordu icin icin. Farkettirmiyordu ya, ben anlıyordum halinden, davranışlarından. Bir gün ölcümcüler gelmiş, tar lo ölcüyorlar, dediler. Kimin aklına ne gelir. Bize tapu verecekler herhal, onun icin ölcüyorlar sandık. Derken bl zim kapıya geldiler. Memed'l cağırdılar, beni çağırdılar. Bu toprak başkası na ait, size yanlışlıkla veril miş, yarın gelin. falan yer den tohum paranızı alın, ekini siz biçmeyeceksiniz, de diler.. Ne oldugunu bilemedik. Ben o anda bayılıp ya re düşmüşum.. Memed, ölçümcülerin boğozına sarılmış. bağırmış cağırmış ya boşuna. Uyandım ki polis gelmiş, Memed'i sille tokat karakola götürmüşier,. Memed'i 3 gün dövdüler, neza rette tuttular. komşular araya girdi, zor kurtardık . Orado da bize gecim kapısı kalmamıştı. Evimizi yük ledik, coluk cocuğumuzu al dık, Adana'nın Tufanbeyli ilcesi'nin Katarası köyu ne, babamların yanıno gel dik,, Başka caremiz, gide cek başka yerimiz kalmamıştı.. İsmail Yıldız'la Kaso karşılıklı olarak dağdalardı o Yalak'ın arkası kaya Kayadan bakarlar aya Memed kaymlara gitmiş Gezememiş doya. doya Pazar yerine atmişlar Üstüne hu çul örtmüşler Yiğitliğe gelmez kirvem Alınan çekip vurmuşlar İrrarzah topai çerçi Ifmar etmiş de görmemiş Sağ yanda balta yarası Mendil sokmuş kan durmarnış Memed yatmı? duvar gibi Eilekleri çınar gibi Hele bakın dostlar bakın Kan akıyor oınar gibi 'Eşi Meryem tarafından Mehmed Karakuş için söylenen ağıi). ••* Sokaktaki odamın sorunlart kanştırıyor kafamı. Kafam zonkluyor. Eski poitikacılar da sokaktaki odam olaular. Ne yerler, ne icerler diye düşünurken Süieymon Gençi gördüm: Boş kolmak, ac kolmaktan rormuş abil dedl. Sımdi, onun da bir işi var. Ticoret yapan ağabeylsinın Ankara'daki işlerini görüyormuş. Sumer sokakta. 12'ler aparcranında ccmış mağazasını. Mantolar. Kazaklar satıyor. 12 Eyiül öncesınde evine patlayıcı madde otaniar, bulunamamış. O evden cıktı. Gaziosmanpaşada yenı bir doıreye taşındı. Taşındığı daire bu kez üst katta. Haydi, bize gidelim, ciedi. Hic ©vimize gelmedin.. Komşuiarıymış. Ertuğrui Günay'ın eşi ile oğlu Inanc da vardı. İnanc'ın pormaklarını cektim: Dur bakalım, kac dilim ekmek yemişsin görelim! Çok hoşlandı İnanc bu oyundan. Sapsarı bir cocuk Inanç. Sonra anneannesi de geldi. Bir sure oturduk... ••* Ankara'do sergilerı dolaşıyorum. Yaşar Gallı'nın Türk Ing liz Kültür Derneği'ndeki sergisinin açılışına gıttım. Sonra, Arnovut'ların bayramlanna. Hindistan elCisi Parimcl Ghosh'un kokteylin a daha sonra. Kalabalıklarda acha bir yalnıziık cöküyor insanın içine. Üşütüyor... Türkiye önemli gunlerden geciyor. Gecmlşten, dersler a'mabllirse, geleceği cok sağlam temeller üstüne kurmak koloylaşır. is'er, vavaş da gitse karamsor olmamalı. Ingiliz Bacon «denemelerBinde yazmıs ispanyollar, Ispartalılann ağır ellı olduklarını söylerlermiş. Ispartalılar, «Mı venga la mietra, d 8 Spagna» derlermiş Anlamı da şu: ölüm bana, Ispanya'dan gelsln! Isponya'dan gelen ölüm, gec gelirmfş de ondan... Prof. Ege sakatlık yönetmeligini elestirdi ANKARA. (CnmhurİTet Börosu) Türkiye Sakatlar Koordinasyon Kurulu Teknik Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Ege, sakatlık indiriminden yararlanacak hizmet erbabının sakatlık oranını saptayan yönetrneliğl elestirdi. Türkiye Sakatlar Koordlnasyon Kurulu Teknik Başkanı Prof. Dr. Pıdvan Eee. sakatlık oranını belirleyen vönermeligin Maliye Bakanh*! tarafmdan yapıîdıgını ınırşnılayarak «O kadar vanlış blr yönetmpllk kl örnepin hir baeaçı dlzinin »Itınfia olnıavan bir Inssn yfizde 3537 sakat sayılıyor» dedl. "Amcayın öcünü aldtğın zaman o tuzları kaldmp cimen ekeceğim,, dan birbirlerine bağlanmış üc dört tavuk. iki, uc dolu torba... Memed Karakuş' un, Meryem'in göcö gidiyor.. Meryem gelin gelell daha bir yı! oldu olmadı. Memed'in ell avağı soğudu amca cocuklarına el kaldıramaz oldu. Yüreğinde ateş kin kolmodı, eridl. Bobas ibe farkettl bunu. «Sende düşmanla vuruşacak yürek kalmadı, v u 'arını verdin Şadill kızin ellne, yedlğin ictiğin haram sana tez defol git bu köyden, nereye gidersen» d'yerek kovdu on>j öyden. Mervem giderken, Eren'in aoyn'ina sanldı: Gel kurban, sen de get bizimle, okursun, adam olursun, burada, ya öldürecfksin, ya öldürecekler!. Eren: Gelmsm ben sizinle dedl, ben sizii gibi kansız mıyım? Burada kalıp, am
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle