27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cümhuriyet 1 OCAYLAR VE fc'ÖRÜŞLER 1 ARALIK 1981 ahkemelerden verilen kararlann tüzeye, yasalara uygunluğunun denetilmesi cağdas. demokrasüerde dejjişmez bir kural olarak uygulanagelmi*tir. İlk matıkeme kararlarınm bir üst mah kemece tüzeye uygunluk durumunun incelerunesine tüzede yasa yolları (hechtsmittel) deniliyor. Yasa yollan. karan verea yargıç için davadaki iki yan için, adalet için en güçlü bir güvencedir. Yasa yollan yurttaşlann haklarının bir yanılgı ile yanhş ve haksız biçimde çiğnenebileceği kuşkusunu ortadan kaldırır. Bu nedenıe herkesin adalet örgütüne. mahkemelere ve özellikle yargıçlara güvenleri artar. Bu durum ise her ülkede toplumun dirlik duzenliğini ve halkın gönencini sağiar. Yasa yollan özellikle ceza tüzesinde çok önem taşır. Özgurlükleri bağlayıcı cezaların mahkemece ya da yargıç tarafından verildiğı anda kesin duruma geçmesi, karar doğru da olsa içeriğinde yanılgıları ve haksızüklan getirebilir. Hiç değilse güvensizlik ortamının yoğunlaşmasına yo! acar Bu nedenledir ki yasa yollan, ceza ve hukuk yargılama yöntemlerinde ta eski çaglara uzanan tarihlere konu olmuştur Bizim ceza yargılama yöntenu yasamı zın kaynağı Alman yasasıdır. Almanlann Die Strafprozessorcinung adındaki yasaUnnı biz Turkçeye çevirmiş ve 4 nisan 19^9 gününde bundan ortalama 52 yıl önce 1412 sayı ile kendi yasamız olarak yürürlüge koymuşuz. Alman Ceza Yargılama Yöntemi (Die Strafprozessordnung) yasasında yasa yolları (Rechtsmittei) 296343. maadelerinde bizim yasamızda da 289 • 326. maddelerinde yer almıştır. Yasalanmızdt* temel ilke mahkeme kararlarına karji yasa yollannııı var oluşudur ve sürekli olarak da yasa yollarının açık bulunuşudur. N Yasa Yollarmda Açıklık KAPALI YASA YOLLARININ AÇILMASI, TOPLUMUMÜZA SAYISIZ YARAR SAĞLAR. SIKJ YÖNETİM YASASININ 18. MADDESİNİN «X» BENDİ BİRÎNCİ BÖLÜMCESİNİN YENİDEN GÖZ DEN GEÇİRİLMESİ ÇOK YERINDE OLUR. Hele verilen oeza yargısı bir ust mankemece bozulsa ve sonuçta yargı gıyen yurttaş aklansa (beraat etse) ıdi ne olacaktı? Şu olacakti: Bir jrurttaş suçsuz yere üç yıl cezaevinde yaşanunı çürütmuş olacakti. Hem de suçu olmadan, bir adalet yanılgısına kurban giderek. Oysa, böyle bir sonucu hiç bir vicdanın kabul edemeyecegıni söylemek bile gereksizdir. Değişen bu bölümceye lükraya) göre hükümlü olup da yasa yoluna başvuramAmış ve cezası da cezaevlerinde yenuo getirilmiş kaç yurttaş vardır. bilemeyız. Şu var ki var olmaya böyleleri varcur kanısındayız; ama sayısı inşallah çok azdır Ülkemizde artık Danışma Mecli&t çalışmaya basladı. MGK ile birlikte Kurucu Meclisi de oluşturdular. Büyük Turk Ulusuna yetkililerce verilen soz tutulmuş, demokraaiye doğru adım atılmıştır. Demokrasimiz, çağdaş demokrasi. tüze devleü, özgürlükçü tüze devleti demokrasisi ol>caktır. Ulus olarak biz de inandıgımız öu düzenin bir gün önceden gerçekleşmesıni beklemekleyiz. Oysa, tüze devletinin dokusu tüm tuzesel, yönetsel eylem ve Işlemlerin denetlenmesi ağıyla örülmüşıür. Tüze devletinin yapısında haklar ve ozgürlukler ,yine tüzenin güvencesi aitındadır. Böyle olunca umulur haksızlıklan önlemek için 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası mn 18. madde (n) tendi birinci bölümcesinm gelişen sosyal düzenimize uygun biçimde yeruden ele aiınraası bir daha inceiunmesi çok yerinde olur. Boylece kapalı olan yasa yollarının açılması toplomumuza say<sız yarar sağiar. Altta Kalanın Canı mı Cıksın? stanbul Sanayi Odası (İSO) seçimlerinin sonuçları da belli oldu. Ülkemizde ticaret odalan var, sanayi odalan var, odalar birliği var, ziraat odalan var. İşadamlarıntn örgütleri Türkiye'yi baştan sona kapsamış1ar. Ma^allah tücır tıkır çalışıyorlar. Seçimler yapıyorlar; yöneticilerini seçiyoriar. 'İşadamlanmız demokratik seçimlerin erdemini benimsiyorlar.* Ünivenate rektörlerimiz de keşke işadaıtüan kadar secim denen kavramı değerlendirebilselerdl • Sora: Bir toplumda içadamlarının örgütleri yöneticilerini seçimle saptarlarsa; ama üniversitelerde bilimadamlan yöneticilerini seçimle saptayamazlarsa ne olur? Kimbllir ne olur? Belki de o toplumda bilimadamlan yönsticilerini seçecok kadar olgunlaşmamışlardır; kendi örgütlerini çekip çsvirecek akılları yoktur, işadamlan düzeyine varır^amışlardır. Bunun içindir ki biz üniversiteleri bir yana bırakıp işadamlanna dönellm, işadamlarının scçimlerini ele alahm. • Odalar kesimınde seçimler yapüıyor; ama nedir bu seçimlerin anlamı? Çok partili demokratik reiimlorde siyasa) partiler yelpazesinde bazı örgütler emekten, bazı orgütler sermayeden yanadvrlar. Seçinıler bu besaplaşma' yı yansıtır. Sözgelimi son seçimlerde Fransa ve Yunanistan'da sosyalistler kazandılar; Noncç'te tutucular başan sağladılar. Ama işadamlan arasındaki seçim yansmasının sonuçlan neyi vurguluyor'' Bir açıklama gerekmez mi? • Gazetelerde çıkan haberlere bakıhrsa büyük holdingler, darda ve zorda kalan küçük şırketleri satın alıyorîarmış. Demek ki büyük balık küçük b»' Uğı yutuyor. Orta ve ufak boyuttaki firmalar zor durumdadırlar. Kimileri de kurtuluşu KtT'lere sığmmakta buluyorlar Yabancı bankalar lürkiye'de birbiri ardmdan şubeler açarlarken Türk bankacüığının yenıden düzenlenmesı gereği vurguıanıyor. Eankerler kesiminde çözülme var. Bankerler ya aranıyor, ya toz oluyorlar Bu gelişmelere bakan baz' çevreler ellertni uguşturuyorlar. Oh oh. Türkiye ekonomisi yapı değıstiriyor. Yapı mı değişüriyor ekonomi? Kapı mı? Konkordato haberleri ve söylentileriyle birlikte devletin bankalar düzenine getirdlği yeni koşullar üstünde düşünmek gerekir. Hele orta ve küçük işlet melerin çöküntüsü üzerine sağhkh bir ekonomik yapı kurulamıyacagını biimek için ekonomi uzma nı olmaya da eerek yoktur • Bu köşede emekçi haklan üzerine çok yazı yazdım. Memur, işçi, köylü ezilmesin diye çaba göstermek elbette gerekir; çünkü bunlar halk kavrammı oluştururlar. Halkın iyiliği, dirliği, sağlığı görevimiz. Ama şimdi kaygılanm yaygınlaştı. İşçi bir yana... İşadamlanna soruyorum: Nasılsınız? Geçenlerde küçük ve orta ışadamlannın yakınmalannı dinlerken bayağı üzüldüm. Friedman recetesindeki ilaçlar bizimkilere hekim deyimiyie Kontrendike» geldi. • «Odalar»daki seçimler bu çalkantıyı yansıtıyor. Üretken sanayiciyle orta ve küçük işletmecinin da. yanacak gücü gittikçe azalıyor, bir çıkış yolu bulmak gerekir. Çünkü n» olursa olsun, Türkiye'de ulusal ekonomiye katkıda bulunan tüm işletmeleri korumak görevdlr. Sanayi yapısına çakılan her çivinin bir değeri var. Aitta kalanın canı çıksın» diyen işadamı kafasıyla bir yere vanlamaz Ahmet ERDOĞPU Anayasa Mahkemesi Emekli Üyesi Yasa yoîlan, yasamızın kaynağı olan Alraan yasasmda itiraz (Beschvrerde) îstınaf (Berufung), temyiz (Revision) olmak üzere üç aşamalıdır. Oysa bizde bu düzen iki basamakh olarak yürütülegelmıstir. Bizde yasamızın yürürlüğe konduğu zamanda Atatiirk'ün şeriat kurallanndan çağdaş tüze dönemine geçiş için yaptıjn devrim sırasmda yeterince yargıç buiunmaması. bütçede ödenek sağlanamamaii ve benzeri nedenlerden ötürü istinaf yolj açılamamış ve yasa yollan bizde kısır ve eksik olarak ışleyebilmiştir. Bu tutum hic bir zaman dernokratik tüze devleti llkeleriyle bağdaşmaı 12 Eylül 1980 sonrası yönetüni bu ko nuda 10 haziran 1981 günlü, 2474 sayılı bir yasa yayımladı. Bu yasa 1402 sayüı Sıkıyönetım Yasasının 18. maddesinin (n) bendinin degiştirilmeii ve bu yasaya b r ek geçici madde eklenmesi ile ilgllidir Bu yasada degiştirüen bölümce ifıkra) ile b'r kesim cezalann verildlği anda kesin olduğu saptanıyor ve bu cezalara karşı yasa yolları kapalı tutuluyor. Ne tur cezalar bunlar? Başta para cezaian. para cezası tl« birlikte ya da yalnız basına üç yıla degin özgurlükleri bağlayıcı cezalar. Yani her turü ile hapis cezaian üç yıla degin kesindir. îş bununla da bitoıiyor. Özgurlükleri bağlayıcı cezalara ek olarak verilen bütünleyici. yardırncı cezalar da kesindir Demek oluyor ki bu cezaian giyen kişi, örneğin üç yıl hapis cezasına çarpıian yurttaş yasa yollanna başvurama*. itiraz ve temyiz yollanna gidemez. Kendisine verilen ceza ister yanlıs lster haksız, ıster y<saya aykın olsun bu cezayı. cezaevlerinde çekmek zorundadır. Işte burada adalet duygusunun tltrediğini görmemek olası değüdir. Yargıçlar da tnsandır. Onlar da yanılgı içine girebilir. Yargıç çok yorgun, uykusuz siairli olma gibi nedenlenn etkisi ile yerinde olmayan bir karar verebilir. Burada Yargıca ya da mahkemeye yüklenmesi doğru sayılması, uygun olan bir yanı] gının cezasını ve yükünü yurttaşa yükletmek adaletsizlik olmuyor mu? İ Burhan IARFAD Grand Senor,, üzyıl önce kasım ayının 28. günü dünyaya gelen ve 1942 şubatında Brezilya'da kendi eüyle canına kıyan Stefan Zweig, yirminci yüzyıl Orta Avrupa kültürünün yetiştirdigı guçlü edebiyatçıların en ünlülerindendir. Avustur>'a'da doğup yetişmesine. Viyana ve Salzburg'u pek çok sevmesine rağmen. yüreği insancıl ve görüş açısı evrenaeldi. Sımrlar ve kıtalar ötelere açıkü. Yirminci yüzyıl başlannda çıkar çatışmalan iyice sertleşmış ve Birind Dünya Savaşı'na neden olmuştu amma, Zweig, aydınlık dönemine kök salmış ~Benim yurdum butün dünya ve kardeşim insanoğludur* diyen o guzelim görüşe gönülden bağlannuş büyük edeblyatçılardandı. Bundan ötürüdür ki, Birinci Dünya Savaşı yülannda Fransız Romain Rolland ve Henri Barbusse, Flaman Frans Maseerel, Rus Maksim Gorkı'yle işbirliği ve banş için ütopici de görunse. çabalannı sürdürdü. Stefan Zweig kısa fimrüne pek çok eser sıgdırmıştır. Gerçekçi edebiyat akımına daha bir derinlik getiren psikoloji değerlendirmesi, yazdıklarıni günümuz içinde kalıcı yapmıştır. Amok ve öteki nuvelleri .biyografi türüne degişik ve sağlam bir yapı getiren Fouche, Yüdızın Parladığı Anlar eserleri. yaşadığı günleri ve çağın ilginç kişilerini dile getiren deneme biyografi kitaplan, Stefan Zweıg adım ölümsüzleştirmiştir. En son ve olgun eseri olan Dünün Dünyası», tek basına bütün bir edebiyat dünyası, kıtalar ve sınırlar üstü Avusturyah büyük edebiyatçının belki de en anlamlı eseri. dünya okurlanna son bir uyansıdır. Stefan Zweig. unlü edebiyatçılan, güçlü pwlitikacılan, olaylara öncülük etmiş ihtilâlcileri. pek su edebiyatçınm başarabileceği Dir ustahkla çizer ve anlatm 'Dünün Dünyasi' kitaDinda. Sadece bir altmış yıl yaşamış olan Stefan Zweig. eserleri bütun dünyada basılan. sosyalist ve kapitalist toplumlarcia aranılan bir edebiyat ustasıydı. Ünlüydü. Paraca sıkıntısı yoktu. tkinci Dünya Savasının korkunç karabasanından uzaklarda, Brezilya'nın küçuk bir şehrinde Avusturya doğasını aratmayacak kadar şirin ve sessiz Petropolis'te yaşıyordu. Mutlu olması gerekirdi. Dünün Dünyası. böy le olmasını kanıtlayan satırlarla sona erer. Ikinci Dünya Savasının patlak verdiğini küçük bir tngiliz şehrinde öğrennııştir: Güneş bütun gücüyle parhyordu. Eve dönerteen onümden giden gölgemi gördüm. Bu yeni savaşın ardında öteki savaşın gölgesini gördüğüm gibi. Gölgem benden hiç aynlmadı arîıh. Bu gölge, gece gündüz bütün düşüncelerimi haphyor. Belki bu kitabm sayfalannda da o gölgenin karanlıh çizgileri vardır. Fakat her gölge, eninde sonunda yine a« ışığın çocuğudur ve ancak, aydınlıkla karanlıgı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanunış fei#ı. hayatı gerçekten yaşamif »ayılır.» Ne var ki. yine de tedirgindi. Ama anadili Almancanın Brezilya'da konuşulması yasak edilmlşti. Ülkenin başlıca gelir kaynağı olan kahveyi taşıyan gemileri Alman denizaltılannın batırmasından ötürü. Eski eşi Frederika Zvveig'a son yazdığı mektuplardan birinde şöyle diyordu. 'Hitler adını taşıyan bu bir tek insanm cinayetleriyle, yıllardır yüzbinlerce ve milyorüorca msanın hayatını mahvettiğini düşünmek korkunç bir ŞeyCanına kıydığı 22 şubat 1942 günü yazdığı en son mektup da şu sözlerle bitiyor: 'Bütün dostlarıma seiamlarl Uzun geceyi izleyecete sabah kızülığını görmelerini dilerim. Ayır» sabırsızUğınıdan ötürü ben bekleyemiyorum.» Zweigin kapı komşusu Gabriela Mistral, hizmetçi kızın: «Gclin. onlar öldü/» çığlığını duyunca koşar ve korkunç gerçegin ilk tanığı olur. 1945 yüı Nobel edebiyat ödülünü kazanmış olan Arianünli kaaın ozan Gabriela Mistral, 1957 yılında bir New York ha&tanesinde hayata gözlerini kapamadan bir kaç gun önce şunlan söylemişti: 'Stefan Zweig benim büyük ölülerimden biridir. Stefan Zweig gerçekten olağanüstü bir insandı. O bir 'Grand Senor'du. İyiliklerle dopdoluydu.' İçi iyiliklerle dolu 'Un Grand Senor', 1942 dünyasmın çıkar boğazlaşmalanna katlanamadı ve kendi eliyle canma kıydı. Ne var ki, eserleri 1981 sonlarında insanlık dışı davranış ve olaylara karsı çıkmak istercesine canlı ve uyancı niteHğini koruvor. kapitalist ve sosyalist aynm duvarını aşarak. Y ., stanbul tktisadi ve Ticarl a İlimler Akaciemisi'ne bağü • İşletme Bilimleri Enstitüsü lâao • l ^ ı ögretim yıimdan başlayarak «rîastane Y& netîmi» uananlık dalmda Ulke mızde Uk kez lisansüstii eğitira yapmaya yönelmiş ve söz koausu prügraırun ilk mezunlanm geçtigimlz aylar lçerisln^ de vermıştir. Hastaneienn yönetimlnde or taya çıkan sorunların taşıdığı özellik ve buna ia.rş.m soruu ların tlstesiaden rasyonel 0v biçimde gelebllecek yetenekte, isletmecilik bazında yetişmis yüneticüerin azlığı ya da bügilenam olaylar Karşısmda yetersiz kalışı İşletme BilLmleri Enstitiisü'nü bu konuda lisaıısüstü eğitim yapmaya zorla yan temel aederüercUr. «Hasta ne Vonetimi» programında; amaçlanan uygar saglık duzeyıne ülkeraizm erişebilmesınde uygulanması öngörülen genel sagiık planlaması temelinden hareket edilmest ana İlke olarak benimsennuştir. YOnetımde özellik taşıyan ve ülkemia gerçekleri gözönünde tutuldugunda büyük bir gereksinme Oıarak crtaya çıkan «Hastane Vönetimi» eğitimine İşletme Bilimleri Enstitüsü'nün eğUnıei gereğini duyması; aslında uzunca bir süredir ülkemız üe duyulan boşlufu doldurmak amacına yönelik bir davranış niteligi tasımaktadır. *•• Hastane yöneücıüğı efitiml nin ve meslek oiarak hastane idareciliğinin ülkemiz<iekl geçmisine bir göz atarsak, bu konudakı ilk ciddi atılımı Saglıu ve Sosyal Yardım Bakanlığmın 1363 yılında Ankarada Bakaniığa baglı bir Sagiık tdaresı y.uksek Okulu'nu açmasının o lustuıduğunu görmekteyız. Yaı nızca iısans eğıtimı veren bu yuksek okuldan üasüa Hacev tepe Üniversitesi'ne bağlı ola rak ayrı bir Sagiık Idaresı YükseJc Okulu da sonrakı yıilarda açılmıştır. Ulkemlzdeki nastanelere yoklugu duyulan «Hascane Idarecısi» yetistlrmek amacıyla açüan bu yuksek okullar dışında kısa aonemli kurslar nariç baskaca bir Usans ya da Usansüstu egıüm örneği göruimeden gününıüze kadar durum boylece gelmisür. Sagiık tdaresı Yuksek Okulu'nun onemii bir gereksinmeye cevap verdiğı bir gerçektir. Bugun nastaneıerımizin bir ço gunda bu okuldan mezun olmus hastane idarecılen, «Hastane Müdürü» ya da «İdare Mudurii» ünvanlan altında gö rev almıslardır. Eaasen, Sag lık Bakanlığma baglı hastanelerde Hastane Müdurü'nUn Sag lık tdaresı Yuksek Okulu'nu bıtırmış olması koşulu aranmaktadır, Bununla beraber, yö neünenlıkler geregi hastanelerin tepe yönetıcisı Başhekım olup, hastanede görevli doktor lar arasında atanmaktadır. Başhekinün hajıtJtrift içindeki guçlü yeri yaaında, oldukça etkisiz bir yere sahip olan ve her konuda tamamen onun emııleri altında ve gösterdigi dogrultuda, çalısan, yö ne;lmde esnekUkten uzak, katı kurallara baglı, tam bir uygulayıcı olarak çalısan Hastane Müdürleri; pek çok sorumlulukları üzerlerinde toplamakla beraber bu sorumlulukların ge rektirdiği tüm yetküerle donatılmamışlardır. Bu durum, yö netım bıliminin en başta gelen kurallanyla çelişmekteuir. Has tane Müdürü, Eaşhekimın ken disine bırakrcış olduğu kadar bir sınırlı alan içerisinde özgürdür ve ancak burada gerçek anlamda bir yöneticilik sa natı icra edebildiği söylenebilir. Burada özellikle vurgulanİLAN KADIKÖY tKİNd SLXH HUK17K HAKÜILİGtNDEN 1981/583 vesayet Kadıköy Içerenköy Yahya Kemal Beyatlı ilkokulu arkası Karton sokak no. 3 i sayılı adreste ikamet eden Ht'seyin Dağdelen'e bastalıgı nedeni üe ayni yerde ikamet eden Yusul Dagdelen vasi tayin edilmiştlr. Keyfiyet Uan olunur. (Basm: 9694) 9508 Hastane Yöneticiliği Eğitimi HASTANELERİMİZİN tDARt YÖNETİMİNDE BİR ORGANİZASYON DEĞİŞİKLİĞİ GEREKLİDİR. BAŞHEKİMLER YERİNE, İDARİ YÖNETİCİLİKTE UZMAN YETİŞTİRMELİ VE UYUMLU ÇALIŞMALARINI SAĞLAMALIYIZ. İşletme Bilimleri Enstitüsü 6«nel Sekreteri ması gereken husus; Bashekımin hemen her konuda kesin söz sahibi oldugu ve biçimsel yetkileri dışında, kendi kişilığinden kaynaklanan biçimsel olmayan yetkileri de kullan mak suretiyle hemen daima son sösU söylediğidir. Dulunması da, uygulamada has tanenln emir kumanda zincirıni karmasıklaştırmaktan öte bir yarar sağlamamaktadır. Hastanelerimlzin etkin çalışmadıkları öteden beri bUlneıı bir gerçektir. Hastanede mevcut yataklann en etkin bir biçimde kullanılmasını sağlay> cak bir yatak planlaması, hasta kabul sıstemlnın tasanmlanması, yemek giderlerini en aza tndirgeyecek, ama besleyici olma özelliğlnl ön planda tutacak ve diet listelerini gösetecek bir menü planlaması, kan ve ilaç envanterlerinin yönetimi gibi konular ülkemizde Has tane Yönetimi açısındaa pek üzerinde dunıimamış, buna kar çın önemi oldukça büyük konular arasındadır. Mevcut kaynaklarm daha akühca kuUanımı demek olan modern Yö OYGUR YAMAK netim Bihmi, nastane yönetıminde çeşitli sayısal teknikleri bu amaçia kuiianmaktadır. • •• Toplumun en karmaşık örgütlertoden birl oian nastanelerde icra eculen tüm toııksiyonların sayıca taziaiığı ve birbirinden farklılıgı, bu örgütun yönetimini de oldukça guç lesürmektedii'. Tıb'oi hizıneüer yanında ıdari ve otel turü hizmetleruı de yer aiması bunu dogrular mahiyettedir. Kastaue isletmeciliginin genel sevk ve idare büimi ile yakından ilgilı olduğu ve onun özel bir dalıru olusturduğu büinmektecUr. Oyleyse, hastanelerin de bu örgütü iyi tanıyan ve bu dalda ışletmeciliein temel üieleriııı öğrenmiii, bilgıli uzmanlar taralmdan yoneıilmeleri gerektigi oe kaiJul edilmelidir. Çoğunluğu hiç bir yöaeticilik ve isletmecilik eğitimi görmemiş doktorlar arasından Bashekim olarak çok başanli hastane yöneticileri çıksalar bile, ki çıkmıstır da bu durum soruna kesin bir çözüm oluşturmaktan uzakUr. Nasıl ki, tıp bir bilim dalı ise, yönetim de ayn bir bilim dalıdır. Felsefesi, metodolojisi ve ilkelen farklıdır, Bugün ülkemizde mevcut hastanelerimizin oüyuk çogunluğunu yöneten Başhekımlerin ıdari ve yönetsel konularla uğrasmaları; yalnuca bu açıdan çelişkili olmakla kalmamakta, aynı zamanda daha alt kademelerde çözülroesi gereken bırçok karar sorunlarına da zaman ayırmalan sonucu eğitimini görmuş oldukları ana bilim dalından da ıızaklaşmalarma neden olmaktadır. Doktorlann ya da daha dogru bir deyısle Basiıekimlerın idari yetkılerini baska yöneucilere devretmede oldukça ısteksiz olmalarııun bir nedeni de, bugün Hastane Müdürü olarak nastanenin tüm iuarl sorumluluğunu üstlenebilecek bilgibeceri ve deneyime sahip uzman yöneticilerin sayıca ax oluşudur. Hastane Yönetimi konusunda üsansüstü çalısmalar yapmıs ve Bashekimle yönetsel konularda görüş alışverişi yapabilecek, birlikte uyum içinde hastaneyi yönetebüecek düzeyde, modem sevk ve idarecilik ilkelerini öğrenmis, hastaneyl tanıyan, yüneticilik mesleğinl kazanmış, deneyimli ve ehliyetll kişilerin bulunamamaa ya da azlığı konunun bugUnkü boyuta geunesinin besUca nedeni olmuştur. Görüsümüz odur ki; bu tür lisarıs sonrası çalışmalarla bilgılenni artıran kişilerin er geç hastanelerin tüm Idari fonksiyonlarım yuklenebilecekleri ve kendi yerlerini kendilerinin yapacaklarıdır. Doğal olarak, bu yöneticilere yönetmelikler tarafından daha genış yetkllenn verilmesi de, bu süreçle uyumlu olarak birlikte yürütülmesi gereken bir adım olmalıdır. Sonuç olarak söyleyebUlrte ki: hastanelerimlzde bir organizasyon değişlkli&i gereksinmesi vardır. Bu anlamda, hastanelerimlzin tepe yönetimlerini idari konularda uzmanlaşmış, yetenekli kisilere yöneticilere bırakmak ve bu klşileri kısa zamanda yetiştirmek zorundayız. Tıbbl ve ıdari konulardaki tepe yönetlcileri bir organizasyon altında uyumlu olarak birlikte çalısabilmelidirler. Yetkl çabşmala* nnı önlemek açısmdan, bu scrunun bir yönetim kunilu oluş^ turularak çözülebilcceği de öne surulebilir. ••• HastanelerlmUin örgüt şcma lan da, bu duruma koşut olarak oldukça karmasıktır. Hastane Müdürü'nün yanısıra yine Başhekinün altında, fakat oldukça geri planda yer alan Bashekim Muavinleri de Baş hekimin kendüerine devretmij olduğu bir takım yetkilerle ça lısmaktadırlar. Dolayısıyla, Hastane Müdürü ile Başhekimin arasında görevlerı tam bir açıklıga kavusmanus olan Bashekim Muavinlerinın JT Kastelli Kültür ve Sanat Vakfı Sunar Grafikerler Meslek Kuruluşu ÇCumhuriyet 1 ARALIK 1931 Emeklilik Kanunu değiştiriliyor ANRAKA 30 (TdefonJa) Hukumet emeklilik ka nununun bazı maddelennin değiştirümesini Meclısten Istemiştır. Değlsikli ğe sebeb tatbikatta rastlanılan zorluklardır. "TÎYATRO GRAFtĞÎ" Sergisi (27Kasım Aıalıkl981) Altinlar A.VKAR.4 30 (Telefonla) Ziraat Bankasımn A merika'dan satın aldığı aı tınlar muhafaza altında Ankara'ya gelmistir. Altırı Yerli şirketler Komıse ri Remzi Bey taraündan alâkalı şirketler üyelerı ne kooperaüiın [aydaları Tütün înhisar îdaresl ramaran ayına mahsus ol mak Uzere Yalova sigara Ankara'da lar, teslım alındıktan son ra alâkadar memurlann nejaretiert altmda bank8 ya götürülmüştür. VENOSTlYATROSU GALERİSİNDE İşçilere konterans verilecek hakkında konferanslar ve riimesı gerçekleşmiştir. İlk konferans ayakkabıcılar esnafına verilecektir larının 20 adetlik paketlerini de piyasaya çıkaracaktır. Ramazan hazırlıkları KaMan SanrtçiUr MengO Ertel, Erkal Yavt, UByia Uçansu, Nactti Balaban. Sadık Karam jstafa, Turgay Betil, Yurdaer Altıntaş, EDEBtYAT * SİNEMA TÎYATRO GÖRSEL SANATLAR MÜZÎK ve MÎMARt konularmda sa^at dünyamızın en seçkîn imzaları 12. SAYI BUGÜN ÇIKTI sanat obyı SatdM: Cumhunyet Matoaacıiık ve Gazetecilik TJL.Ş. adına NADİR NADt Genel Yayın Müdürü HASAN CE>1AJL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKL1GÎL Yaa îşleri MUdürü OKAY GÖNE.NSIN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik TJ1.3. Cagaloğlu Turkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 tSTANBtL TEL.: 20 97 03 BÜRÜLAR: • ANKARA: Konur Sokak 24/4 Y E N I Ş E H İ B TeL: 17 58 25 17 58 66, İdare : 18 33 35 • tZMÎR: Halit Zıya Bulvan No : 63. Kat: 3 Tel.: 25 47 09 13 12 30 • ADANA: Atatürk Caddesı, fürk Hava Kurumu îç Hanı, Kat: 2, No : 13, Tel.: 14 550 19 731 T AK V1 M 1 ARAUK 198] tmsak Günes Öfele Ikindi Akşara Yatn 6.21 8.04 13.03 15.28 17.42 19.19 Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle