22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 1 ARALIK 1981 Üniversiteyi savunmak Prof. Dr. Cahit TALAS (l.Ü. SÎYASAL BİLtMLER FAKÜLTESİ) undan önceki bir yazımızda (Cumhurıyet, 16 Evlül 1981) Yüksek Öğretim Yasa Tasansı hakkmdaki düşünceleIrirrvzi acıklomaya calışmışiık. Tason yosaloştı ve 6 Kasım 1981 tarihınde Resmi Gazete'de yayınlanarak yü•rürlüğe girdi. Böylece. ülkemizin bilimsel ve vüksek öğretim çjeleoeğıni doğrudan kapsayan bir konu acıklığa kavuşmuş oldu. Şimdı düşüncelerin daha belirli olarak ortaya konulabilmesi olanağı doğmus oluyor. Ancak yasanın bazı hükümlerinı ve düzenlemelerini tartışmadan önce, konuyu televizyondan kcmuoyuna duyuran acık oturumc kısaca değinmek gereğini duyduk. Acık oturum, bize göre birkac bakımdan yararlı oldu. Bir kez yasanın hazırlanmasındo boşroiü sayın Prof. İhsan Doğraîmocı'nın oynamış olduğu söylentileri kanıtianarak gün ışığıno cıktı Sayin Doğramacı'nın eskiden beri benimsemış olduğunu bildiğımiz merkezi vönetim ve kurullonn roilerini en az düzeyine ind'rme eğilirrsi yasaya ıyice yansımıs. üniversıteierin yetkili temsiicilerinio vasa tasarısmı gorüşmek ve tortışmak ic<n muhatap bulmakta neden güclük çektikleri de onloşılmış oldu. Bunun yanındo başka bir dururrt do ayrıca kanıtlandı. O da kimi üniversite kurullarının temsilcilerin; secmekte zoman zaman belki de yanılgılara düşmüş olduklarıdır. Televizyondaki ocık oturumdon sonra kamuoyunun bunun üzüntüsünü yaşadığını sonıyoruz. K:mi sayın rektörün secici kurullara yadırganacak nitelikler yakıştırmcılcrı da gene hem kamuoyunda hem de üniversıteler ıçinde ayrı bir üzüntü konusu olmuştur. 1 3Şimşekler çakıyor, Şar D&ğma, Kân'jn gediğine yıldırım düşüyor. İğdebel Köyti, gecenin ortasında oluk oluk yağmur altmda. Kapılar, camlar şakırdıyor. direkler devriliyor, ahır, samanlık duvarlan kepiyor. Memet Tuncer'in yamaçtaki evinden genc bir kadın çığlığı geüyor. Gaz lambalarma, idare lambalarına kurşun sıkılıj'or. Memet Tuncer'i. çınlçıplak soiiıp bir odaya kilitlemişler. Küçük o$!u Nuri'nin gırUağır.a tabanca dayanıışlar. Güm!. Güm'.. Kar» dövülüvor'. Balta sesi! Baltayla kapı. cerçeve kınhyor! Komşular ölü sessizliğinde. Pir Hasan Ça\uş'un konaSımn ışığı yanıyor. bir de Kadir Ağa'nm. DiŞerleri üremişler, söndürmüşler tiim lambaları. K?ranhk camlann gerisinde kımıMamadsr. olanı biteni anlamava çahşıyorlar. Memet T;mcer'in kız: Meryem'in sesi!.. Karakoytınlu ile Kösrelik Dağlar arasmda yankılanıyor: Hüseyin Kirve, Hüseyin Kirve. kurtar beni! Zor la kaçınyorlar. Hasan Çavuş'un konağından Hüseyin'in sesi (reliyor kapı arahgından: Ben. seni nasıl kurtarayım bacım, Altısöfiitlü bun]ar, ellerir.den nasıl alayım seni!.. Hüseyin'in sözleri köyde bir uçtan bir uca üsıltı halinde yayılıyor. Altısoğütlüler! Memefin kızı Meryem'i zorla kaçı nyorlar'. Menem'in saçları Memed Karakuş'un büeklerine dolalı. Kardeşini öldürdügu için kendisini terkeden Şehriban' ın yerine götürüyor. Meryem'in ağzına çaput tıkadılar, sesi eskisl gibi gür çıkmıyor... Ense köküne yumruk indirdiler, sesi iyice kesildi, hiç duyuimuyor. Bir atın sırtına bindirdiler. tuttular iki yanmdan baygın halde götürüyorlar Meryem'i. Meryem'le Memed üç giin Molla Hüseyinler Köyünde kalıyorlar Meryera'in ağlaması. sızlaması kesiliyor. Üç gün sonra da an eyerliyorlar. Memed atın üstünde. Meryem terkisinde, Altısöğüt'e gidiyorlar. Meryem, kaderine boyun eğmiş, Memed'i kabullenmiş artık, Meryem, çaresiz. bitkin... Bir yandan, Altısögiit'ün dağlanna taşîanna bakıyor, bir yandan da durmadan soru soruyor Memed'e: Düşmarılannız, size akraba oluyor öyle mi? He. ameamızın çocuil»n!.. Detaıe. takma ariabasınız, soyunuz bir? Bir!.. Elif kuşu gibi!... Memed, anlamıyor, susuyor... Elif kuşunu biliyon mu? Memed. kısa kesiyor: Biüyom, dağlarda «pepo keko» diye ötüp yalnız başına seziyor... Onun gibi. o da bir zamanlar senin gibi benim gibi insanmış. Elif isimli bir kızmıs.. Kuş olup dağlara da=eli beri hiç kimse görmez onu. Dağlarda"böyle «pepo keko» diye öter. yalnız ba$îna dolaşır. Kimsesi yok, garip bir kuş. Kardeşi de yok! Yok. kardes katilidir. Kardeşini öldümuiştür. Onun için diğer kurdun. kuşun yanında yeri yok. Eskiden Elif adlı bir kızmoş bu kuş. Bir tek de kardeşi varmış; Hasan... Bir gün. kardaşıyla birlikte dağa kenger ışkını kesmeye ptmişler. Kız. og!ana. «Kardaf, b*n ışkınlan ke serlm. sen de tnrbaya koy sırtında ta?ı» demiş. kardeşi de «OIUT» demiş. Bir zaman epey kenger kestikten sonra B Tasansı'nın hazırloyıcılorı yukardaki gerceklere hic önem vermemışlerdir. Ayrıca boşka nitelikteki ve tek bir dersi fakü!te gibi oluşturmuş bazı yüksek öğretim kurumlarının üniversiteleri rahatsız eden kararlarının sorumlulukları da üniversitelere yükienmek istenmıştir Bu da şiddet olaylarınm üniversiteierden kaynaklandığı konısı gıbi başka bir yanılgıdır. 1932 yılndan bu yana üniversitelere ilişkin olarak cıkanlan yasalann ortck yanı. üniversitelerin özgür calışmalarım simgeleyen özerklığe oyn bir önem vermiş olmaları ve bunu sağlamava dönük ilkelerle donatılmış bulunmolarıdır. 1961 Anayasası ile de üniversıteierin özerkliâı ve üniversite öğretim üye ve yardımcılarırtın serbestce oraştırma v e yayında buiunmalorı güvence altına alinmıştı. Bu tarıhten sonradır ki. Türkiye'de üniversıteler bilimsel araştırma ışlevlerini yerine getırmekte önemli atılım':ar yapmışlar ve üikenin bılimirıe ve kültürüne geniş katkıda bulunabiımişlerdır. Yüksek ÖğretiTi Yasası ile üniversitelerin idori özerklikleri kaldırıimıştır. Yosonın 3. moddesi üniversitelerin bilimsel özerküğe sahip olduklarmı belırlemekte ise de idari özerklığin bulunmadığı bir yerde bılımsel özerkliğin de olarrıayaccğı yeterınce acıktır Çünkü. üniversıteisrin de temsil edüdikleri Yüksek Öğretim Kurulu'nda üniversıteler ozınhktadır Yüksek Öğret;m Kurulu'na üniversıte'er dışındcn da geniş olçüde atama ycpılabilmektedir. Bu kurui vüksek öğretim kurumlarının üniversıtelerın faaliyetlerine yon vermekle görevü ve yetkilidır. Atamalar v e cıkormaiar dahii. bütün vönetim yetkileri bu kurulun eünde toplar.mıstır. Yüksek Öğretim Kuruiu adına denetim yapacak Denetleme Kurulu da «Üniversitelerin bağlı birimlerinl, öğretim elemanlarını ve bunların faaliyetlerini gözetlm v e denetim altmda tutacaktırı. Böy'e bir düzenieme icince ve durumunda bilimsel özerkiik ancak sözde kalır. Öte yandan. üniversite rektörlerı Devlet Başkanı torafindon ve üniversiteyle hic ilişkisı olmamış kimseler orosından da secılebilecektir Bizim üniversite gelenek'erimizde hic yeri olmamış bu tür atamonın bilimsel ozgürluk ve ozerklikle nosıl bağdaşacağını anlamak da güctür. Cünkü, rektörler de oldukca geniş yetkilerle donatılmışlardır. Burada da tek elden yönetim iikesi ile uyum sağlanmış oluyor. 5 yıl icin kendi yardımcılarını sececek o!on rektörler, idarî yetkilerine ek olarak üniversitelerin her düzeydeki personeli üzerinde gözetim ve denetim yetkisine de &ahip olacaktır. KAN DAVASIN1N KURUTTUĞU KÖY Röportai: Aü Haydar NERGİS Düşmanlarımzla evlerlniz yakın mı birbirine? Karşı karşıya ya banîijız şimdi. Ne kadar banşık olsanız da işin içinde yürek acısı var. iki adamlannı öldürmüş sünüz. Sabah siz dışan çıkar sanız onlar görecek, onlar çıkşa siz göreosksiniz. Büyük lerle banşık olsanız, yann öldürdügünüz adamlarm çocukları büjTiyecek, bunlar ba bamızı öldürmüşler diye kin lenmeyecekler mi? Bana kahrşa en iyisi göçüp gitmek buralardan. Bılmez misin bu ralann tö'relerini? Kan kurur kin kurumaz. Bir tarafta kuynık acısı. diğer yar.da >lirsk acısı olduktan sonra zor dost olurşunuz birbiriniz le. En iyısi gözden ırak olmalî .. Rızayı da Hüseyin'i de sen öldürmüşsün. Birinci fcedef sensin şimdi; ilk seni vuracaklar. Beni kaçınp getirdin, bir \uva kurmak için. Sen öldükten sonra ne yapayım ben o yuvayı. Beni boşver. yann çocukların olacak. Onlar da ortada yetim kalacak... Beni dinlersen. göcüp gidelim buralardan. kim senin aörmediği bilmedîgi diyarlara gidelim, oralarda yjrt \iıva kuralım. Babam. kardaşlanm bana iyi demez o zaman, düşmandan korktu kaçtı, yıılannı bir karının uçkuruna bafladı. yıırdu yuvayı terketti. öerier. Ölsen daha mı iyi. öldürsen daha mı iyi, çoîuk cocuğun ortada kalsa iyi mi derler sana? KASO. Kaso, haksız yere çektiği eezayı bitirip çıkıyor.. Amcası Çolak Hallo. eceliyle ölmüştür. Geleneklere göre amca oğıülarına bassaflığı dilemeye gitmesi gerekiyor.. Memed Karakuş'un. babaşı İbe'nin çabalan sonuç vermıyor... Zaten pamuk ipliğine bağlı barış da böylece büsbütün bozuluyor... Kaso, «Onlarda yürek acısı. bizde kuyruk acısı olduğu sürece, biz, birbirimize dost olamaTIZ» diyerek Çolak Hallo nun kapısını. bacasmı gözlü yor. Amacı, kendisini 12 yıl İıapiste boşuna yatırtan Çoîak Hallo'nun torunu İsmail Yıldız'ı voırmaktır. İsmaıl Yıldız ve kardeşleri de farkına vanyorlar işin. Eı elden üstündür. diyerek onlar da tetikte duruyor . İsmail Yıldız, bir gün Kaso'yu vur mak için köjain alt yanına, iri dallı söğütlerin arasına pusu kuruyor. Öküzlerle ak şam çiftten dönen Aziz'i Ka so zannediyor.. Aziz de cin gibi, yoluna pusu kuruldutunu farkediyor.. Derken aralarında çatışma çıkjyor İbe'nin oğlu Aziz orada vurularak ölüyor. İsmail'in amacı, Kaso'yu da öldürmektir... Teslim olmuyor, da&a çıkıyor. eşkiya oluyor o gün den sonra... Kaso'da îsmail Yıldız'ı vurmak için dağa çıkıyor; Kaso. bu arada. Yıldız'lan destekleyen amcalannın oğlu Mustafa'yı da Alrısögüt vaylasında vurarak ö'dürüyor . Sonra. gidip Kabaktepe'de kardeşi Memed in es ki eşi Şehriban'la evlenen Veysel'i defeirmende buluyor. «Sen. ajabeyimj terkeden düsmanımızın kızıyla ni ve evlenirsin» diverek onu da öldürüyor!.. Kaso tarafım destekleyen amcalan Ca fer'in oğulları. Yıld.zlarla ıs birliği yaptığı gerekçesiyle, Gümüşali mezariığınria, Gümüşali'li îbrahim Tar'an'ı öldürüyorlar... Bir kaç gün sonra İsmail Yıldız. Cafer' in oguUann'.n yoluna gece pusu kunıyor. Cafer'in oglu Aziz de o olayda öHiyor'... Ondan sonra. bir Yıldız'lardan, bir Karakus'lardan, bir Yıldız'lan destekleyenlerden, bir Karataışları destek'.eyenlerden olmak üzere öldiirme olavlan böyle bfiyle devam edip eidiyor .. «. YARIN: MEMED KARAKUŞ'l'N KÖYDEN KOVULMASI | • • • nce şunu bir kez oaha belirtmek istiyoruz. Dünyarvn neresinde olursa olsun, eger adıno gerçekten lâyik ise, üniversitenin iki îemel görevi vardır. Biri öğretmek, başko bir deyimle durmadon yenilenen yüksek bilgilerle îyenı kuşokları yetiştirmek, öteki de bilım ürelmek, bilimin oluştuğu bir kurum olmaktır. Fakat, adındon da anlaşıldığı gibi yenı yasa her şeyden önce bir yüksek öğretim yasasıdır. Ağırlık 'öğretime verilmiştir Bu ağırlık yasanm 1. maddesinde de behr•lenmiştır. Böylece, üniversıteierin, öğretimden de daha önem.i o'an gorevı, vani ülkenın bilımini yapmak, bilimsel çalışmclann kaynağı olmak niteliği arkada kalmıştır. Oyso. 1932 yılındanberi yürütülen yenleşme ve gelismelerle «Üniversileler... Özerkliğe ve kam u tüzel kişlliğirte sahip yüksek bilim, araştırma, öğretim ve yayım birlikleridir» iikesi benimsenerek. ağırlık bilimsel oraştırmalara verilmiş ve dünyadaki oluşumlar doğrultusunda bir gelişme icine giriimişti. ' Üniversitelerin toplumsal yapılardan v e ülkelerin ekonomık, ; siyasal ve ekinsel koşuüarmdan sovutlanarak düşünulmesi o'anaksııdır. Bu nedenle, «Üniversite sorunu hukuk tekniği lle çözulebilecek bir örgütlenme Isi değil, belki üniversitenln 'cinde bulunduğu sosyaı cevre ile, bunun torih ve gelişimine bağlı bulunan bir husustur.» Öyle anlaşılıyor ki, Yüksek Öğretim Yasa Ö ••• anımızca, Yüksek Öğretim Yasasının önemli boşiuklar ve sakmcalar yaratabüecek bir yanı üniversite öğretim üyeliğirin kaynağını, fidanlğını oluşturan «Asistanlık kurumu»nı; kaldırmış olmasıdr Yosa. «Öğretim yardımcılar's adı a^tında ne olduğu anlaşıiamayan bir düzenleme ile öğreti.r uyes' yardımcıîığı kurumuna son vermis oluyor. Bundan bövıe üniversiteierde öğretim üvesi yetiştirümesini planlamak hemen hemen olanaksızlaşmıştır. Ancak doktorasını yapmış olan gencler, yardımcı docentliğe aîand kları zaman üniversiter kar yere girmiş olacaklardır. Bu atama he>" 2 yılda bir olmak üzere 3 kez yenilenebilecektir. Böylece. üniversite öğrat'm üveliöne ad;m atı'ırken bir istikrarsızlık dönemi başlamakta ve docentük ve profesörlük cşamalarında da bu istikrarsız'ık ve geleceğin belirsizliği Sürdürülmektedir. Oysa, ünıversite öğretırı üyel'ği kodar istikrar isteyen oz meslek vardır. Günümüzda bilimsel calışmolar genellıkle ekiplerl e yürütüldüğüne göre, bundan böyle bu tür calışmolar nasıi yapılabiiecektir? Cağdaş bir öğretim, biimsel ilerlemeler olmaksızın gelişemez. Eğer biı hoca, zaman icınde öğrenmiş olduklarmı, kendisinin ve birlikte calıştıklarının incelemeleri ve araştırmaları ile yenüeyeTiezse ve her yıl öğrencilerine aynı bilgileri aktarırsa geiişrne olmaz ve skolastisizmin ic:ne düşülür 1935 yıiında Darülfünur1 kaldırılıp üniversiteler kurulurken güdülen temet amac'ardan b'r" de bu kalıplaşmakton kurtulmak Idi. Bir yandan asstanlığı kaidırıp geleceğin kaynağı sınırlanır, bir ycndai da cok sayıda bılim adamımız varmış gibi daha calışabiiecek yaştaki öğretim üyelerini zorunlu olarak emekliye ayırmaHa nereye vorılmak Istendiğini anlamak da gerçekton gucleşmektedir. K POUTIKAv VE ÖTESİ Mehmed KEMAL Öyküde Pamuk ipligine bağlı barış Kaso'nun cezaevinden çıkmasıyla bozuluyor blr çeşme başma gelmişler. Su başında kengerleri birem birem pay edip yiyeceklermiş. Kız. «Kardaş, iylee vorulduk, iyl de sussdık torbaTI cetir de kenjerlerl çıkanp yiyellm» demiş. Bir de bskrnıslar ki, ne görsünler, torbada üçdört ışkın ya var, ya yo!'.. Kj, k?.rdasına demiş ki. «Bu h^r.îerlerl bcnden ha bersi/ clzll çiıli nivç Tedln?» lan kesip torbaya atıyorlar, öbür yandan delikten yere düşüyor... Kız, çeşmenin yantna bir mezar kazıyor, kardaşmı gömmüs. Kendisl de dslirmi?, k\ış olup dajlara düşmüs. O rün truıriin böyle, «Pepokeko» dive yalnız taSina dolaşıp. oldürdügii kar dasını ararmı$! Memed den ses soluk çıkmivor.. O srün eelivor göz Kalanlar SKİDEN heyheyler g«ldl, conım »ıkıidı mı, Taflorm birinden çekerdim bir şiır kitabı, okurdum birkoç dize, kendime geltrdim. Son zamanlarda şiir miir yetmiyor, onun yerini başka şeyler atdı. Hic olışkanlığım yokken plak dinlemeye boşkJdım. Pikaba koyuyorum bir uzun çalaı. cızırtısına katılıp gidiyorum. O da yetmezse öyküler okumoya başladım. Kısa, ama cok kısa, şöyle bir kac sayfalık öykulere bayılıyorum. Böylesi alışkanlığı yeni edindim. Demek tadını almamışım böyle şeylerin. Eskiden cok beyit, şiir biliyorum, belleğimden bir Cirpıda hepsini çıkanyorum diye bana şaşantar olurdu. Fethi Nacl dostumun dergilerin birinde, bir yazısını o'KUdum. Meğer ne de cok öykü bilirmiş!... Bir cok 6ykücüden, pek cok öyküyü bir cırpıda sıralayıvenyor. Adalet Ağaoğlu'nun bundan dört beş yıl önco yoyınlanmış, «Teşekkur Ederim» aalı bir öyküsüno. hatırlıyorurn. Bana kalsa. öyküye, Mahmut Usta adını koyardım. Orta Anadolu'da eskici, istanbui yörelerinde ayakkabı tarnircisi denilen bir uğroş vardır. Öyle birini anlotıyor Adalet Ağaoğlu... Bu ustolar, eskimiş papuçları dikerler, onanrlar, pençe yaparlardı. Pence parası nerdeyse ayakkaaı parastyla eşdeğerde olduğundan, sanıyorum penceciük de. kalaycılık, hallaclık gibi ölü uğraşlar orasına katıldı. Adolet Ağaoğlu, öykude, uzunca bir girişten sonra, Mahmut Usta'yı konuşturur: t... daracık kapıdan içeri kim boşını uzatso, hayır, işini bırakmaz bırakmasına da, öyle bir 'Buyurun, hoş geldiniz' der ki, hani o kimsenin tezgahına zorta oturmuş da, kolundan tutup atmasınlar diye boyun kırıyor. Şu topuğu yapar mısın Mahmut Usta? Yaparız. Teşekkur ederim. Şuna bir pence Mahmut Usta! • Perşembeye hazır. Teşekkur ederim. Çocuğun potinine bir demir çaksak? Teşekkur ederim. Çakarız.» Adalet. hep görür Mahmut Usta'y', hep Içten 1ce ölcer, bicer, sabnnın ne zoman taşacağını, ne zaman tukeneceğini bekler. Köşesinde sessiz, yalnız, bir derv.ş sabrıyla aturur, işini görür, işi, ksndinin değil, başkolarının eksiğini gediğini, kunduraların kısır döngüsünde gidermeKtir. «Kaç yıl umdum» der Adolet... Kac yıl umar, Mahmut Usta günün birinde bir volkan gibi catlasın, patlasın... Amo, hayır, çatlamaz potlamaz. Ne olacok. O zaman sanatcı onu düşsel olarak catlatır: cDefolun be! Gidin kendiniz onarın lânet kunduralonnızı, çizmelerinizi! Sizin pis ayaklarınızın kokusunu cekecek değillm Basın hadi! Yapmıyorum! Ökcesi aşınmısso aşınmış. Öylece giy! Git, yenisinl al, bana ne? Ne halt ederseniz edin. Yapmıyorum. Defolun!» «Koptuysa koptu. Bana ne be? Dört cift kundurası olon beşinciyi de alır. Kapıcı, odacı mısın? İşcl, cöpçü müsün? Ayıp değil ml sona, papuçunu onarıma getiriyorsun? Onlar onarıma getiriyorlar mı? Altı delik, üstü yırtık giyiyorlar. Sen d» öylece giy!... Yapmıyorum işte!...» Bu, ya da buna benzer bir şeyler söylesin ister, yıllarca bekler ama! nafile... Söylemez Mahmut Usta, söyliyemez de... İşini alın yazısı sonır, dünyayı kendi eskiciliği üstürte kurulrruş beller... Bu insanîar hayatta olduğu glbl öykülerde de başkaidırnıazlar, susarlar, suskunluğun oğır, kaba, doyanılmaz cenberi sarmıştır onları... O cenberi nicedlr kıramaziar Kırrnayı akıl edemezlor. Sabohın erkeninde pencereden bokıyorum: birisl Cöp îenekelerinden eski kağıtlar, teneke kutular, naylon, plastik arrıkları topluyor. tYazık,» dedim kapıcıya. tBımun geçlml de bu...» «Ne vazığı,» dedl kcpıcı. «Yazık olur mu, günde bir binliâi var.» Kimi meslekler ölür, yitip glderken, kimi meslekier de veniden doğuvor, ondan klmse kimseve pek başkaidıromtvor. Yozıkiaro do. kazıktaro da günümüzde başka bir gözle bakmak gerekmryor mu? E ••• u yazıda yenl yasanın sakıncalı yanlarından klmllerlne değinebildik. Kuşkusuz, yeni yosa ilerde ayrmtılı ve korşılaştırmalı incelemelerin konusu olmalı ve getirJikleri ile göturdükleri yetkililere ve kamuoyuna iyice anlctılmalıdır. Üniversitenin aksayan yanları olduğunu hep biliyorduk. Zaman lcinde görev;nin sorumluluğuna ve bilincine ulaşmış Insanlar, kurullar ve kurumlarla bu aksaklıkların giderilebileceği ve bozı yasaı düzenlemelerle aksaklıklara son verüebileceği düşünülüyordu. Yeni yasa, ülkemizde 50 yılda e!de olunan deneylerin, calışmaların ve düşüncelerin birikiminin bir ürjnü olan ve toplumsol yapı ile bütünleşen modeli bir yana bırakarak. demokratik bir siyasal rejim ile bağdaşması ve uyumlu işlemes! cok güc ve huzursuzluklara. genlemelere ve kısırlıklara gebe kormaşık bir model getirmiştir. Kurulcu sistemden uzaklaşılarak yetkilerin tek bir kurulda ve elde yığıştığı merkezi bir yönetim benimsenmiştir Bu dururrun sakıncalan, kuşkusuz zaman icinde görulecektir. Umudumuz, «2ararın nereslnden dönülse kârdir», atasözünun kısa zamanda bu konuda da işlerliğe ulaşmasıdır. B Mphmet Karakuş, kardeşini öldürdüğü icin kendisini terkeden Şehriban'ın yerine Meryem'i kaçırıyor. Mehmet, Meryenrin, başka bir yere göçme önerisini «Düşmandan korktu kaçtı» derler diye reddediyor. Atatürk llkeleri ve Inkılap Tarihi,, dersi bazı yüksek okullarda okutulmaya baslandı ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Bazı Yüksek Öğretim Kurumlarında, Yuks«k Öğretim Yasasmda (YÖK) öngörülen «Atatürk İtkelerf ve inkılap Tarlhl» dersi okutulmaya başlondı. Bu derste «Atatürk II* 3 ay» adlı kitap okutuluyor.. landı. Atatürk ile 3 oy adlı kl tabın bazı bölüm başlıkları şoyle: «Ankara'nın kararsız günlerl, serbe«t fırka ve Gazl'nin se yahatı, sana Iktlsadl program yaptıracaklar, serbest fırka' yı feshetmekle iyl mi ettik?.. halkm dertlerini dinliyoruz, Ankara İktisadi Ticarl llim devletcüik muamması, buhCelâl BAŞLANGIÇ ler Akademisi Gazetecilik ve ron ve buğday muamması, me Halkla İlişkiier Yüksek Oku ğer ben ekmek vergisi koyalu'nca bostırılan, Ahmet Ham lım demişim, hüsran ve ümlt, İZMİR Sakatlar Yılı nedi Başar'm «Atatürk İle 3 ay seyahatin son kısmı, Konya' redeyse bitti bitiyor... İzmir'in ve 1930dan sonra Türkiyt» dan Ankara'dan ve oradan, sırtîar na tırmanan dar bir yo iklnci perde açıldıktan sonadlı kitabı A'<ademi'ye bağlı kuşun kenanna sıkışmış bir ra.» gazete bayı nde Ergün Soğbazı okullarda okutulmaya baş lam, bir yandan uc tekerlekli bisikletinin üzerinde gazete sa tıyor, diğer yandan do, ev ödevini hazırlıyordu Oğlan demiş ki, «Vallabl, blllahi yemedim'.» Yedin, yemedin, derken kız demiş. «Gel. senin karnını bıçakla yarayıra, kenserleri viylp vemrdiein o zaman belll olıır!.» Bıçagı eokmuş, kardasının karnını yarmış oracıkta, ya içinden kenger menger çıkmamış. Kardeşi o saat orda ölmüş tabi. Megerse. çocugun sırtındaki torbanın dibi delikmiş, bir yandan ıskın lerinin önüne... Rüyasında nlan öldürüyor.. Kaldınyor bakıyor ki, öldürdüğü baş Rıza'nın başı, gövde yılan çövdesi.. Rıza, «Emmioğlu. nire kıydın bana» diyerek gö2lerinin içine içine bakıvor, Rıza'nın gözleri yuvasından dısına fırlamış. Amcası Hüseyin, tarlanın stnınnda sessizce yatıyor, al kanma yeşil sinekler inip kalkıyor... İki bacağı yok ama Taekwondo yapıyor ne karşın orîaokula neden boş ladığını soruyoruz Ergün Sofilam'a, gülerek yamtlıyor: «Tüm arkadaşlarırn okuyordu. Bu benim ağrıma gitti, Ben de okumak istiyordum. İn san ne kadar paro kozonırsa kazansın. okumak gibisi yok. Bu yüzden 21 yaşında akşam ortaokuluna yazıldım Şimdi 'kinci sınıftavım.» «Biraz da sporculugundan söz et» dı/oruz Goz'erı parlayorrk anlotıyor: «Sckat olup da bir kenarda oturmak ısime gelmedi. Birşevler yapmalıydım Birşeyi ycpmak isteyip de yopamadım mı, iciTi icimi ver. Arkadaşların da teşviki ile geçen yıl Teakmondoya başlodım. Şu an da yeşil kuşak?oy!rrs. Ama, nlyetim sivah, do olmck» «iki boccnının da olmaması, Teakvvondo vapmano engel olmuyor mu?» «Biraz oluyor. Orneğin rokibim tekme atınca, savunma yapmak zorunda kalıyorum. Onların tekmeleri benimVinden dcha güclü doğal olarak.» Yılın en başcnlı sakatının secümesini neden istediğini SOruVOruZ: «Tanıdığım bcı?ı sakatlar var. Ycşomı kovv>rırıişler. So katlıklonno yenilnrsler. Böyle bir secim yapılırso, onlara örneK olur, voçam gücü verir diye düsundüâüm icin böy le bir öneride bulundum.» Islahevlerindeki çocukların öğrenimi tehlikeye girdi ANKARA, (Cumhuriyet Burosu) Mıllî Eğitim Bakanlığı tarafından ilgiü okulkîra gönderilen bir genelge islahevinde bulunan hüküml u cocukların öğrenim görmelerini tehlikeye soktu. Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Teme! Eğitim 2. Kademe (ortaokul) ile Ortoöğretim Ku ; rumları Dis plin Yönetmeliği' nin 55. maddesinde 8 haziran 1981 tarihü Resmi Gazete'de yoyınlanarok yürürlüğe giren bir değişiklik, ıslahevlerinde hükümlü bulunan cocuklorın öğrenim haklarını tehlikeye soktu. «Hüküm glyen öğrencllerin okulla llişkilerl kesilir. Bu öğrenciler isterlerse okul dışından bitirme smavlanna girebilirier.» şeklinde bir hükmün yer aldığr 55. maddeye da yanarak düzenlenip llgill okullara gönderilen 13.11.1981 tarlh ve 70209 »oyılı bir genel Kendisine, 1981 yılının Sakatiar Yılı olduğunu, 11 ayını geyle hükümlü çocukların kc gecirdiğimiz yıl boyunca sakat larla ügili ceşitli çahşmaiar yıtlarının silinmesi istendi. Topıldığını söyledik. Sonra da Okul yöneticılerinin islahesorduk: vinde gorevli uzmanlarla tema sa gecmeleri sonucu, Adalet «İki bacağını yitirmiş biri oBokanlığı konunun aydınlanlarak, Sakatlar Yılı boyunca ması icin Millî Eğitim Bakanne gördun?» lığmo başvurdu. Ancak Millî E«Röportojdan başka birşey ğitim Bakanlığı yetkililerl böy görmedim. Bircok şey yazıldı, ie bir genelgeden haberdar ol Cİzildi, ancak sakatların somadıklarını bildirdlier ve ilgiü runlorı yine aynı, issizlik yine aynı Işsizlik.» okul yöneticilerine ıslahevindeki rıükümlü cocuklann oku «Peki, ne yapılmalıydı?» sola devam edebileceklerinl söy rusuna ise, Ergün Sağlam, «En lediler. Okul yönelicileri ise, azından» diye başlayan bir kendilerine verilen bu sözlü öneriy!e yonıt veriyordu: talimatı uygulamayacaklarmı «Yılin Annesl, Yılın Sporcubelirterek, yazılı bir belgenin su. Yılın Şarkıcısı seciliyor da, gönderilmesini itsdiler ve dcsakatlor arasında vılın en baha önce kendilerine gönderişarılıSı neden secilmiyor?..» len genelgenin bir fotokopisini YAŞAMLA SAVAŞIMIN Bakanlığa gönderdler. Hüküm ÖYKÜSÜ lü çocukların okuyabileceğl 4 yaşında gecirdiğl kazcnın ^»kllnde bir yazılı belgenin il ardından İki bacağını do yitlgtli okullara halen ulaşmadıflı r»n 22 yaşmdakl Ergün Soğöjjrenildl. lam, yaşamla yaptıjjı savaşı Şu anda yeşil kusak Teakvvondocu olan Sağlam, amacının siyah kuşağı almak olduğunu söyluyor.. mın köşe taşlarını şöyle sıralıyor: «5 yıldır gazete bayiliği yaparak ailemin geciminl sağlıyorum. Akşom ortaokulu ikincl sınıf öğrencisiyim. Yeşil ku şak Teakvvondocuyum. Mohalle maclarında kaleciyim.» iki bacağı olmayan Ergün Soğlom'ın yaşamlo savaşım öyküsü l'ginc geliyor, tümünö anlatTiasınt istiyoruz Anım6om<ık.ta güçlük cektlğl günlere güclükle dönüyor: «Dört yaşında tren yolundan karşıdan karşıya gecerken, iki bacağım da trenin altmda kal dı. Bu yüzden uzun bir süre hastanede yatmak zorunda kaldım. Bunun İcin de ancak 8 yaşında ilkokula basiayoblldim. Qabam terziydi Beni ken di bisikletiyle okula götürüp. getlrirdi. Bu sayede ilkokulu bitirebildim.» Aradan bunca yıl gecmesl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle