Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 KASIM 1981 izim yazjjumızda eleştirinin an çok romana dönük olması beni düşundüregelmiştir. Romamn, eleştirmenlerimize öteki yazınsal türlerden daha çok olanak saglamasmdan mıydı bu? Böyleyse bu olanak nerden kaynaklanıyordu? Konuya guncel bir olaydan, Fethi Naci Kalpakçıoğlu'nun «Türfciye'de Roman ve Toplumsal Değişme» (Gerçek Yayınevi) adlı yetd yapıtından girerek yaklaşmayı deneyeyim. Fethi Naci Kaipakçıoğlu, bu kitabı dolayısiyle gazetemizde çıkan, Doğan Hızlan ile konuşmasında şöyle diyordu: «rürfe romanı başlangıcından beri toplumsal gerçekliği yansıtmayı başhca gârev bilmiştir.' Bu söz, gerçi Hızlan'm bir sorusu üzerine 6Öylenmiştir, ama Fethi Naci'nin kitabırun adı, bu incelemede konunun nasıl bir ele ahşla smırlandırıldığını göstermeye yeter. Eleştirmenimiz, Türb romanmı tarihsel sıralama içinde değil, konusal ttematik) kümelemelerle değerlendirme yolunu tutmuştur. Gerçi konusal sıraîama (Batıhlaşma ça baları ve bunun romana yansıması Romanlannuzda İttihat ve Terakki Kurtuluş Savaşı romanları Cumhuriyet'iiı ilk yıllan ve romanımız Demokrasinin gelişi ve gidişi ve 27 Mayıs... gibi) tarihse) bir yöntemi içeriyor gibi görünüyorsa da. bu konularda yazılmış olan romanların değişik zamanlarda çıkması, bizi, gelişim ile değil de, sorunların tartışüması ile karşı karşıya bırakıyor. Bu bakımdan Fethi Naci'nin açısı yetüdir, o ölçude de ilginç, Romanın toplumsal garçekliğe dönük olması, konu olarak toplumsal olaylann yeğlenmesi anlamına gelir. Gerçi bütün romanlann, son çözümde, belü bir toplumu 6ergilediğ1. okurda, bireyin oluşumunun toplumsal gerçeklerle açıkJanabileceği kanısını yerleştirmeyi amaçladığı söylenebilir; ama, düşsel roman, soyut roman, usdışı koşullar içinds gecen olaylan lşleyen roman bir yana bır&kılsa da, toplumsal gerçekliare, yaratıtmış özgün kişilikler yolu ile yaklaşan nice evrensel başyapıt gösterilebileceğine göre, bizim romanalanrnızm (tumü diyemezsem de) büyuk çoğunlu&u B Gercekciîik Tartışması Melih Cevdet ANDAY toplumsal olaya öncelik tanımaktadır, demekte bir yanlışhk ycktur sanırım. Yazıma başlarken sorduğum sorulara yarut vermenin sırası geldıgi kanısındayuiı Romanımız, çoğunluğu ile, böyle olunca; eleştirimiz de, ister istemez, sosyolojiK. b>r yaklasımı yeğleyecek demektir. Oysa, diyelim şiirimiz için böyle bir yaklaşım her zaman yeterli değildir; orada, en başta, sa nat ölçütleri gereksenecekür; eîe alman bir şiirin doğru ya da yanlış olduğu değii ne tür bir sanat anlayışmda, hangi başan düzeyini tutturduğu incelenecekth. Zor olan bu tutum, elbet roman için de gerel<lidir, ama sanatın toplumsal yaşamdaki özgül yerini belirleyen îelsefı düşünceden yoksun bulunus.umuz. yazarlarımıza tarih tamklığı ile yetinebilecekleri rahatlığını vermiştir sanki. Üstelik bu tanıklık, çogu romancımızda, son kerte kişisel, öznel, yan h bir yaklaşımla sergilendiği için. üırakm evrenselliği, toplumsal gerçekliği yansıtmayı bile güçleştirmektedir. İşte bu yüzden eleştirmen de, ele almmış olan bir toplumsal gerçekliğin yorumunun doğruluğu. yan hşlığı üzerinde duruyor, zorunlu olarak. Bundan ötürü, roman ve eleştiri, bir tarih, sosyoloii. iktisat tartışması olup çıkıyor çogun. Bereket Fethi Naci, ögrenimi bakımından iküsatçı olmasına karşın, Türkiye'de roman ve toplumsal değişme* adh özgün yapıtmda, bu tür bir tartışma ile bir romanın sanat değerinin belirlenemeyeceğinı, hangi konuyu hangi anlayışla eıe ahrsa alsın, romancmın her şeyden önce san^tçı olması gerektiğini, toplumsal gerçekliğin bir romanda, ancak yaşama kavuşturulmus özgün kişilerle verilebileceğini, direnç ve yetki ilo ortaya koymaktadır. Kitabm adınm seçilişi (demek konunun sınırîandınlma biçimi) de, yazarın bu tutumuna uygun düşmektedir sanınm. Burada şunu eklemem hiç de gereksiz değildir ki, Fethi N'aci. romanda toplumsal gerçekliğin yansıtılmasmdan yanadır; ama iyi niyetin iyi bir roman yaratmaya yetmeyeceğini bilecek kadar işinin adamıdır. Bizim romanımızda bunca bağlanılan ^erçekçiliğin yanlış uygulamalarmı yapıtLar üzerinde bir bir anlatan Fethi Naci, bir romancımızuı romandaki gerçekliği hîc de inandırıcı olmayan bir kişisi için. 'Ama o kişi yaşıyor, ben onu fanıdımdemesi üzerinde durarak. roman kişileri ile gerçek yaşamdaki kişiler arasmda ne gibi ayrımlar bulunduğunu, yabancı romanlardan örnekler getirerek açıklamaktadır. Savlarına katılıyorum. Çünkü yaşamda gözlemlenen bir kişiyi yazmak değildir romanclik. Fethi Naci'nin hakh olarak belirttiği gibi, *Orhan Kemal, Murtaza'yı bir roman kişisi olarah yazarfeen, gerçeği kendine özgü bir görüşle yorumlar, bu yoruma göre seçer olaylan, kişileri, tonlumsal, ekonomik ilişkileri. Çünkü romancı, kişilerini, kendi yarattığı roman. dünyası içinde vermektedir; gerçek yaşamın bir çofe ayrıntıstnı bir yana atmakta, kendi düzenini kurmak için. önemli bulduğu ayrıntüan, çevreleri, kişileri, ilişkileri seçerek almaktadır. Böyle olunca. roman kişisinin bir ciengeye varması, bir gerçekliği olması için. belki paradoksal gelecek ama, gerçeklikten uzaklaşması gerekecek, gerçek yaşamdahi benzerinin tıpkısı olmaması gerekecek.^ Fethi Naci. romanımızdakl yanlış gerçekçilik an'ayışmm. okuru yadırgatacak, iğrendirecek niteliklerde bir kişinin yurt kahramanı olarak bile gösterilmesine dek vardığını, belli bir roman üzerinde anlata rak, buradaki durumu ünlü bir yabancı romancının tutumu ile karşılaştırmaKtadır Milli mücadelenin yerü başladığı gunlerde elindeki bütün olanakları Kullanarak bolgesindeki vurtseverleri birleştirmeğe çalışan kahraman, pis bir zamparadır, küçük bir kıza zorla saldınr. «Gerçek yaşamda yofe mudur böyleJeri?» diye soran Fethi Naci. romancımız için 'Dengesizliği insancülıh sonmıj» dedikten sonra. Malraux'nun Umut romanma geçiyor... Bir hava akmında yaralanıp yüzü tanınmaz dvıruma gelen Gardet, bir aralık kendini öldürmeyi düşünur. Malraux, bölümü bitirirken sadece şunu yazrnaktadır: 'Gardet, kadır.lan severdî.» Fethi Naci. o durumda romancının, daha çoğunu söyleyemeyecegini, çok yerinde olarak belirtiyor. R/3manıtnizdaki bu tür 3.ç.ık saçıklıklann gerçekçilik sayılabildiğine şaşan dostum rahmetli Ekber Babayev, Moskova'da iken bir gün bana, 'Tolstoy, Savaş ve Barış roır.anında Nataşa'nın bir gününü anlatırken, tuvalete gittigini söylemcs» demişti. Hiç unutmam. Fethi Naci'nin bu kitabı üzerinde uzun uzun durulacağmı sr.niyorum. Daha şimdıden büyuk bir ilgi top'adı. Yazmıı bitirirken, bu konuda Ferit Edgü'n'ön bir sözunü aktaracağım. Gene gazetemizde çıktı, Doğan Hızlan'ın Türk romanı ile batı romanımn düzeyine ilişkin olarak sorduğu soruyu yanıtlarken Ferit Edgü şöyle diyor: •Türk romancısmın ikilemi. kanımca, yerellik evrensellik sorunsahnda. Evrenselliğe kuşkusuz yerellikten de vontabîlir. Ama bu durumda bir atılım yapmatı gerekir. Daha açık bir deyişle, konu, eğer yalnız bizleri ilgilendirıyorsa (ki romanianmızın yüzde doksanı böyle), romanın yapısı, dili, roman sanatımn sorunsahnın büincinde olmalıdır ki, bu yanıyla, evrensel bir boyuta Fethi Naci'nin. bir adak niteligındeki bu yapıt için ne büyük emek harcadığını biliyorum; dilerim bu emek yarasına bir nebze merhem olsun! "Devlet Baba,, ile Işadamıî.. Biliyorsunuz k| TÜSİAD (Türk Sonaylcllerl »• V üdamkın Derneği) ülkenin en güçlü kuruluşlanndandır. Emrinde güçlü kodrolar vardır. TÜSİAD, raporlar hazırlar, dergüer cıkarır, Amerika'ya Avrupa'ya geziler düienier, siyasal ve ekonomik «temaslar» yapar. TOSIAD'ın başında Ali Koçman gibi (işadamiarmın iklncl kuşağından) sanata v e kültüre dönük bir akıllı kişl vordir. TÜSİAD'ın cıkardığı «Göriiş» dergislnin 1979 oflustos sayısındo şu yazı yayınianmıştı: «özel Sektör Asil Celik Proiesl... Devlet Baba «vasrflı celik» üreteceğlm dedl omo, bu nlyetlni bir türiu gercekleştiremedl. Holbukl sanaylde ilerlemenin şartı vasıflı çelik. Öze! kesim kendi lhtiyacını yurt icinden karşılamok icin yı!da 210 bin ton kapasiteli «vasıfiı celik» üretmek üzere teşebbüse geçtl. Bir şlrket kuruldu. Sermayesinin yüzde 30'u holka satıldı. 4500 ortak hisse senedi aldı. Özel sektör «temeH attıktan 2 yıl sonra celiğl akrtmayı» programladı. Bu arada, 3 büyük devalüasyon olöu. Devlet Baba hiçbir şeye dcviz tahsis edemedl. Ama pro^e programa göre sadece 3 ay gecikme ile geçtiğimiz av celiğl akıtmaya başlodı.» Kadm Madenimiz... Vedat Nedim TÖR 0 8manlı toplumunda kadın, cokluk, kara carşafının lcino tıkılmış bir umacı ve erkeğln bir matohı Idl. Erkek dilerse dört kodmla birden evlenebilir ve dllediği zaman da «Boş ol> diye onları kovabllirdl. Türk kadınırıı da özgürlüğüne kavuşturan Atatürk oldu ve görtıldü ki, «Türk kadını» cok verimll bir madertdlr. Bugün artık kadınsız bir Türk toplum hayatı düşünölemez. O, önce g6rünüşü bakımından zartf. Erkek dellkanlılarımızın, cokluk, soo sakal blrbirlne konşmış yuzlert, göğüs bağır acık, blucinll kıyafetlerine karşılık, kodınlonmız zarif giyinişleri, ahenkl! yörüYÛşlsrl, bakımlı yüzleri, elleri ve ayakları 1 e sokaklonmıza renk 1 katıyorlar. Toplumumuzda kadınsız Iş hayatı tasavvur blte edilemez Bankalarda, fabrika!arda. mağazalarda, radyolorda, televizyonda çokluğu yine kodınlar oluşturuyor. Sonra öğretmen. doktor, hastabakıcı, yazor, olarak da kadınlanmız buyük ro! oynuyorlar. Hele sanat hoyatımızda kadınlarımızın unü dünya ölçüsünde bir düzeye yükseldl. Virtüöz kızlarımızın Viyana'da verdiklarl bir konser İçin Die VViener Zeitung'un aleşttrl yazısının boşlığı şöyle Idt: tTurkler Bu Sefer Viyano'do» Bunun ne derln bir anlam taşıdıgı apactk ortada, O3manlı Türklyesi'nde tlyotrodo kadın rollerinl Ermenl ve Rum artlstler oynarlardı. Bütün çabalorına korşın kendilerlne özgü şivelerinl bir türlü düzeltemezlerdl. Sahneye cıkan i!k Türk kadını, yine Ataturk'ün dileğiyle Bedia Muvahhit olmuştu. Bakın, Bedla ne dlyor: tB»nl Atatürk sahneye çıkortJt. Turk kulannın 8«hnede de gösterdiklerl büyük başarrya AtatOrk'ün benl önder olarak seçmesinden ömrüm boyunca gurur duyacağım.» Turk kadını ttyatro, opera, ba!e sohnelerinde de dünya ölcüsünde bir varlık oiablldllerse, bu yüz a$artıcı, göğüs kobartıcı sonucu da yirta o Tek. Adam'a borcluyuî. Yalnız, kadın madenimizin büyOk coğunluflu koylerde: Doğal ve ge'eneksel niteliklerl sayeslnde Işleme, halı. kllim, corap, heybe, yular gibi el Işterinde üstün zevk örneklerl yaratırlar ama, büyük çoğunluğu bugün de okuma yazma bilmez. Ataturk'ün kurduğu Köy Enstitülerl, Halkevleri hoyratça kopatıldıktan Bonra köyieriıi kalkınma temposu da çok yavaşlodı, Koy cocuklarını alıp ustün yetenekll öğretmenlerin yönetf.kleri Koy Enstitülerînde. köy öğretmenlerl olarak yetiştlrme politikası sürdürulseydl, bugünkü acıklı duruma düşmeyecektik. Yine bütün Anadolu'yo dağılan ve içinde kurslor açılan, konforanslar, konserler verllen kultür ocakları olan tHalkevleri» kapatılmasaydı, bugün Türkiyemizin kültürel görünümu de bambaşka oiacaktı Atotürk'iin «Kadınlarımızı hakikl ana görmek istiyorsak, onları orkeğinden fazla okutup yctiştirmeliyiz» ideali. ne yazık kl, hâlâ gerçekleşmemiştlr. erek hastaüklara doğru •• » nı (teşhis) koymanın gerektirdigi laboratuvar clanaklanrun yeterince olmayışı, gerekse llaçlara ilişkin sagluclı ve yansız (objektif) büünsel araştırmalara dayanan bilgller edinmenin zorlugu nedeniyle uygulamada önemli oranda üaç savurganlığına yol açü makta aynı zamanda bireyin sağlıgına zararlı üaç kullanın n görülmektedir. örneğin, so ğuk algmhğı denilen ve genelllkle üst solunum yollannda virüs denüen çok küçük caaülar tarafından oluşturulan hastauklar gnıbu, çiçek, kızamık, kuduz gibi hastalıklann antibiyotiklerle tedavisi düşünülemez. Ancak aşüarla bireyler by hastalıklardan korunulur. Soğuk algınlığına neden olan virüsler çok değişik türlerden olabüeceği içüı önceden hazırlanmış aşüarla da her ıaman olumlu sonuç ahnınavabilir. En uygun tedavinin, sağ lıklı çevre koşullan İçinde dinlenme ve uygun beslenme olması gerekır. Buna karşılık uygulamada soğuk algınlığı olan bireyler hekime başvurduklarında en az bir kaç kalem Uaç verüdiği görülmektedir. Bunlar İçin sıklıkla kullamlan uaçlar gözcten geçlrüdiğüıde antihistaminikler, antibiyotikler, vitaminler ve ağn kesicilerin başta geldiği gbrülür. Histamin denüen ve vücut lçlnde oluşan bir maddenln etkilerüü ortadan kaidıran maddelere antüıistamiîiik maddeler denir. 1950 yülanna doğru bu droglar bulunup tedaviye sokulmustıır. Histanün daha çok allerjik olaylardan sorumlu tutulmaktadır. Kaldı ki allerjik olaylardan histamine benzer biçimde vücutta yapüan ve allerjik olaylarda sorumlu olan pek çok madâe bulunmuş, her gün yenileri de bulıanmaktadır. Ayrıca biünen ve klasik antihistaminik maddeler hlstarninin tüm etkilerini önleyemezler. Söz konusu anUhistaminik maddeler tedaviye sokuldug'anda Ueri sürülen sav bu ilaçlann soğuk algınlıgım iyileştirdikleri idi. Bu konuda yapüan araşürmalar da kanıt olarak gösteriliyordu. Bu nedenle zaten çok sık görülen bir hastaük olan soguk algmlıgmda bu ilaçlardan bol miktarda kullamlmaya başlandı. BunJarı piyasaya süren ilaç ku ruluşlan çok büyük kazançlar Bağladılar. Daha sonra yapılan sağlıklı ve yansıı bülmsel yöntemlere dayaiı araştınnalar bu ilaçların soğuk alğınlıguun tedavisinde bir değere sahip olmadıklannı ortaya koymasına karşın günümüzde de aynı amaçlarla bu ilaçlann kullanüdığı görülmektedir. S Gereksiz îlâç Kullanımı | HASTALIK HANGİ İLACI GEREKTİRİYORSA ANCAK O İLACI \T1RMEK İÇİN HEKİMİN TAM TAN1 (TEŞHİS) KOYABİL3VIESİ GEREKİR, TAM TANI KONAIV1\YINCA, SEZGİYE DAYANARAK YAZILAN İLACIN SAYISI FAZLA OLUYOR. tasına 5 gün ve günde ikî tane vermeyi uygun görse hasta ya tei: ambalaj alarak ekfik tedavi görecek ya da iki tane alarak gcriye kalan 6 tanesini atacaktır. Atmasa bila bu artan ilacı kullanmak olanağı her zaman bulunmadı£ı için olasılıkîa etkisini yitirecek ve yitip gidecektir. Tüketimde İlaç Savurganljğı Hekimin verdiği reçeteye uygun olarak eczaneden alman ilaçlann hasta tarafmdan alınmasında da pek çok yanlışlıklar ve bunlann neden oiciuğu ilaç savurganlığı srörülmektedir. Hastanın tüketrnesi için verilen ilaçlann hekimin uygun gördügü biçimde tüketilmesi ceşıtli etkenlere baglıdır. Bu etkenler arasında hastanın kişüigi ve eğiıim düzej'i, üacın türü, uygulama biçimi, uygulama sıklıgı ve birükte başka ilaç alıp abnacugı, hastahğın şiddeti, süresi ve Tiygulamaya yanıtı, hasta ile hekim ilişkisi ve tedavinin uygulandığı yer önemli etkenler olarak görülür. Bir üniversite klinigina başvuran ve hastane di'sında tedavi olan 40 hasta üzerinde yapüan bir arastırtnada hastaiann yalnız * 10'unun kendilerine ve.o rilen ilaçlan tam olarak kendüerine önerilen biçimde aldıkları görülmüştür. Görülen yanlışlarm içinde birkaçını sayarsak yanlış saatleröe ahnma °» 15JS, İlaç alma sıralanmasın0 da yanılgı /'o 33? ve ilacı erken kesme % 7.7. Tüberküloz tedavisinde yapüan biı araştırmada hastaiann °b 5090'mın llaçlarını kendilerme salık verilen biçimde almacuklannı, dahası pekçoğunun ilacı hiç almadıklannı göstermektedir. D o ç . Dr. Mehmet GÜNGÖR Doç. Dr. Halil SAĞDUYU Î.Ü. tstanbul Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Kürsüsü. hip mikroorganizma •vardır. Eideki antibiyotiklerin hiç biti bu mikroorganizmalann tümünti öldürecek etkiye sahip değilıür. Bu nedenle uyguıamada mikrobik bir bastalıkla karşılaşoldığında öncelilüe has talık etkeninin uygun yöntem lerle izole edilip tanınması daha sonra da bu mikroorganizmaya en güçlü etki eden antibiyotiğtn araştırüıp bulunması gereWx. Bu yapılrnadıgı zaman uygulamada da sık sılc görüldügü gibi boş yere antibiyotik kullanılırus demektir. Eöyle boş yere antibiyotİK kullanıtaıası yalnız o hastanın gereksiz para harcaması il© sonuçlanmaz aynı zamanaa sağ lığı üzerine de az çok olumsuz etkiler yapar. Çünkti en zararsız olarak kabul edilen ilaçların büe bazı koşullaröa bazı kişilere zarar verebüecefci bilinmektedir. Gereksiz antibiyotik kullanmanın bir başka önemli sakıncası da uygun mikroorganizmaya karsı ve uygun biçimde kullarulmayan antibiyotiklere karşı mikroorganizmalann direnç kazanmasıdır. Bir antibiyotik olan penisülin, tedavide i\Y. kez kullanıldığı yıUarda hem birçok hastalık etkenine karşı etkili olabiliyor hem de göreceli olarak küçük dozlar tedavi için yeterli oluyordu. Günümtizde lse penisilUn ancak birkaç hastalıkta etkill olabümekte ve ük dozlarımn 1015 kez daha fazlasının kullanüması gerekmektedlr. Öbür antibiyotikler için de benzer durum söz konusudur. Direnç oluşumu nedeniyle eskiden hem daha ucuz hem de sağlığa daha az zararlı olan antibiyotiklerin yerini günümüzde blrkaç kez daha pahalı ve üstelik yan ve sakıncalı etkileri daha sık görulebüen antibiyotikler almıştır. Vücut işlevlerinln normal nmrlarda korunması için alınan Tiygun besinlerle uygun oranlarda vitamin alrnması gerekir. Genelîikle dengeli ve uygun bir diyetle beslenen saglıklı bireylerde vitamin eksikliği görülmez. Buna karsıl'k gerek ülkemizde gerekse öbür 1 L AN KARTAL 2. ASLİYE HTJTOTK HAKtMLİGtNDEN 980/901 Ahmet San taratından Hasan Hüsgeyin Erdinç ve Mustafa Yılmaz aleyhine açılan tazminat davasında: Davalı Mustafa Yılmaz'a ilanen dava dilekçesi teblig edildiği halde duruşmaya gelmediEinden hakkmda gıyap fcararmın da ilanen teV>iiğine karar verilmiştir. Duruşmanın muallak bu lunduğu 27.1.1982 günü saat 9,30'da davalı Mustafa Vılmaz'm blzzat kendisi veya bir vekiîl© temsil olunarak duruşmada hazır bulunulmadıgı takdlrde davanın gıvanta bakılıp bitirileceği husus ilanen pıyap karan yerine kaim olrr.ak üzere ilanen tebliğ olunur. Antibiyotik adı verilen ve genelîikle vücuda girmiş mikroorganizmalarl %1icuda zarar vermedsn öldüren veya üremelerini durduran ilaçların bulun ması tedavide yeni bir çığır açılmasını sağlamıştır. Daha önce insanlarda büyük oranda ölümlere yol açan bir çok mik robik hastaük bu üaçlaıla kolayca tedavi edilebilmektec.ir. İnsanlarda hastahk yapan çok sayıda ve değişik özeliklere sa Tam zamanıdır! Flyat artışlarmdan etkilenmemek İçin sevdlğinlz yabancı dergilere hemen abone olunuz. Otuz yıllık tecrübemlzle bu konuda blz uzmanız. Bugünün abone flyatlonndan dmekları TL 2.670 Art et decoration TL 2.550 Eiektör TL 3.075 Elo TL 3.680 National Geogrophic Magazlne ... TL 3.450 Morriage TL 7.350 • Medical cllnics of north America TL 3.400 Modern bride TL. 7.400 • Rakom TL. 5.400 • Yatching world Tarhan Kitabevi, P.K. 82 Ulus ANKARA sizlere postanenlz kadar yakmız. (Ajans Tonguc: 60) = !IIIIIIIIIII!III11"^^^ ülkelerde ilaç tüjcetiml lncelen diğinda vitaminleri kapsayan ilaçlann önemli oranlarda kullanıldığı görülmektedir. Dahası kimi zaman hiç bir gereksinim söz kor.usu olmadıftı ve yasamı gereği iyi beslenme olanagı olanların hastalıktan korunmak amacryîa düzenll olarak vitamin aldıkları görülmektedir. Ancak gereksinimi söz konusu oKınca yararlı olabilen, gereğinden îazlası orsanlzmada kullanılmadan olduğu gibi vücut dısına aülan veya parçalanan, dahası bazılannın lazlasının organizmada zararlı etkileri görulebüen bu ilaçlan n bu Mp lnülanımınvn savjrganlık olduğu açıktır. Beçeteye yazılmasının da ancak bir ekslklik söz konusu lse yerind9 ve yararlı olaailecegi RÖZönüne alınmaİKJır. İlaç sanayiinin günümüzaekl Hastanın hastanede yatması kadar geUşmedigi dönemde de nın da yazılan ilacı tam olarak hekimln hastası îçin uypın gör uygun görülen biçimde alacağı dügü Uaçlar eczanede çeşitll na yetmediği yine araştırmalar etkin maddeler kullanilarak la ortaya konmuştur. Yine bir hazariamrdı. Bu nedenle ec2aüniversite hastanesinae yapıcı da tedaviye etkin bir biçimlan bir araştırmada hastanedede katkıda bulunurdu. Günüki 9 hemşirenin her altı uygumüzde is8 bilindigi gibi ilaçlar lamasından birisinin yanhş olbelirll formüller içtnde fabridugunu ortaya koymuştur. Bu Jcsda hazırlanarak yine belirli yanlışların °o 37'sinin uygulanambalajlar içinde eczanelere ması gereken bir üacın uygudagıtumaktadır. Hekim, bu önlanmaması, H 18'inin de uyguceden hazırlanmış ilaçlan yazlanmaması gereken bir ilacı mak zorunda kalmaktadır. uygulama biçiminde ortaya çık Daha önce da belirtüdiğl trtüğı görülmüştür. Aynı araştırbl insar.da hastalıklara treden ma bir hemşirenin ne kadar olan çok sajida ve değişik etçok sayıda Uacı ve değişik uykenin çok çeşitll biçimlerde, gulama biçimlerini uygulamakdeğişik şiddette, değişik görUla görevli ise o kadar çok yannümlerde hastalık yaptığı bilış yapmakta olduğunu gösterlinmektedir. Bu nedenle her mektedir. hastalığı, dahası aynı nastalıgın değişik bireylerdekl görüNedeni ne olursa olsun renen biçimlerini aynı ilaçla teçeteye yazıldıktan sonra eczadavl etmek olası değildir. ö t e neden alınan ama kullanılmayandan eideki ilaçların çesitli dığı için yitip giden ilaçlar hastahklara etkisini sağlamak hem sayı olarak hem de paraİçin ilaç yapımcılan genelîikle sal değer olarak önemli ölçüaynı üaç içine birden çok etkin lere varmaktadır. Ingiltere'de maddeyi koymak eğilimindeyapüan bir araştırma taceledir. Çofcunlukla bu birden çok nen evlerin °'o 99'unda bir veilaç kapsayan formüllerin bu ya birden fazla ilaç bulundubiçimleri ile etkl edip etmedikğunu göstermektedir. 600.000 lerl yeterince araştmlmamış, nüfusu olan bir şehlrde gedaha çok ilaçlann tek başlanreksiz İlaçlan toplama kamna etkileri gözönüne alınmıspanyasında 500.000 birim katı tır. ömeğin, solunum güçlüğü ilaç (tablet, kapsül v.b.) ve çeken bir hastaya verilmek ü450 litre sıvı üaç toplanmış ve zere hanrîanmış ilaçlann çotoplanan bu Uaçlann değerinin gunda solunum yollannı geyaklaşık 4S> milyon lira oldugu nisleten etkin maddeler genelhesaplanmıştır. Ankara'da yalikle bir de sakin!eştirici madpılan benzer bir araştırma tia de kondugu görülmektedir. Soülkemizde de özellikle sanayilunum früçlüğü çeken her hasleşmiş kesimlerde aynı durutanın sükunete gereksinimi v a ' mun sözkonusu olduğunu gösmıdır?. Sakinleştiren ilaç söz termektedir. konusu formülderti miktard?. her bireyde bu etkisini gösteTüketimde görülen bu üaç rebilir mi?. Sakinleştirici ilackaybının önüne geçmek için İF.nn olumsuz etkileri olabilir çeşitli örüemler alınabilir. Bu mi?. Tüm bu ve benzeri sorukonuda hekimin, hekime yar;ar genelîikle yamtsız kalır. dımcı görev yapan hemşiıe, Benzer durum böyle önceden fıastabakıcı ve benzer elemsn^mrlanmış birçok ilaç için de larm, eczacuim ve hastanın snz konousudur. Bu nedenle yapması gereken görevler varpek çok hasta kendisi için hiç dır. Hekim hastasma olabildi*e gerekli olmayan baska bir ğince sımrlı sayıda ilaç yazilacı da almak uurumundadır. malı, yazdıklarının gereğine Ör.ceden hazırlanmış ambahastayı inandırmalı, Jlacm etlaHar da gereksiz ilaç yitimine 'tdleri ve görülebilecek olaylar yol açmaktadır. Yine benzer bi konusunda hastasını ve yarchm çtmda düşünttlürse bir etkenin cılannı aydmlatmahdır. Açıklar.eden olöuğu bir hastahk demalar olabüdiğince açıkseçik, Sişifc bireylcrde d ^ i s i k şidciet kısa anlaşılması kolay olmalıte ve sürede görülebilir. Örnedır. Hekime bu gorevir.de olsy Çin içinde 8 tablet, ampul r.b. la ilçili tüm bireylerin yardımbiçimde ilaç bulunduran sabit cı olması gerekir. ambalajlı bir Uacı hekim has Ancak 24 Kasım 1931 günlö Cumhuriyet Ekonoml sayfasında şu haber yayınlanmas:n rnı: cİZMİR, Cumhuriyet Bürosu (Kencn Mortan): Son aylarda yoğunlasan sanayi kuruluşları arcsındJki el değiştirmelerin yamsıra zorlanon özel kuruSuşıann kamu kuruluşları tarafından satın alınması sürecinin de hızlandığı gozleniyor. Son olarak dört süt tabrlkasınm Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu'na satıldığı, uzun zamandır kamu kuruluşları arasında yenl bir paydcş arayan Asil Celik hisselennin 700 milyoniuk kısmınin Ziraat Bonkası taratındon satın alındığı öğrenildi. Ancak bu hisselerin daha sonra MKH'ye (Makina Kimya Endüstri'si) devredileceği öğre nildl. Peki, şimdi oldu mu? özel seKtor bir yandan kendini göklere cıkarıp devletciliğin kötülüğünden ve KİT'lorin u'.ke ekonomisine nasıl yük olduğundan söz acarken, öte yandan zarar eden kuruiuşlonnı «Devlet Babasmın sırtına yükiüyor. Oysa ne deniyordu. Ah, bu KİT'ler yok rru'' Ekcnomirıin S'rtına kombur.,. Bu KİT'ler oirnasa enflasyon o!maz. Hazine bu KIT'lerin acıklarını kapatsın diye para bcsılıyor. Devlet niçbir şeyi beceremez. Devletci^k kötOciür; Atatürk devletcilik yapmışsa bile zorunlu olarak yaprmştır; varsa yoksa özel sektör... Yine Cumrturivet'in 24 Kasım 1981 günlj ekonomi soyfasırtda şu hcber de var: «Özel keslm 101 kamu glrişlmlnde yüzde 50'den fazla paya sahip..* «TÜSİAD taratındon yayınlanon «Görüşs dergislnin Kosım 1981 sayısında özel sektörün kamu girişim'erindeki payı konusunda bir araştırmaya yer verıldi. 1980 sonu verllerl temel alınarak ycpt!an bu cahsmcc'a kamu girlşlmlerlnln sayısı 234 olarak belirlencii. Bu £34 firmanın 101'lnde özel sektörün sermayeye katılım payının yüzde 51'ln üzerinde olduğu görüldü.» 1960'lordo biz bu kanuvla cok uğrcşmıştık; ünlü «49+51=100 flrketlerUdir buntar... Özs) sektör btr şirket kurar, devletl ortak eaer, ama yüzde 51 hisseyl elinde tuttuğundan tüm devlet yetkilerirvl kullanarak tlcaret yapar. tDevlet Boba» avucundadır öze? sermavecinin... Şirket kurarken devletl kullanan, zarar edinca de flrmasını tievlete satan sermave sınıfları siyasal ıktldcrda etkinleşerek Türkiye'yi büyük bunalıma sürü'Kİemiştir. Ama şimdi bütün suc KİT'lerin üstüne yükleniyor. KİTlerin zorarları zorcr da özel şirketlerin zaran zarar değil mi? Onları da vur devletin sırtına,. mı diyelim? Ne guzel değil rni? (Cumhuriyet 27 KASIM 1931 îngiliz Lirası Dün borsamızda yeniden düşmeye başlavan îngiliz lirası üzerinde, Avrupa'dan gelen endişeli haberler yü zünden dün hiç bir muamele olmamıştır. tnglliz li rası tedarik etmek mecbu riyetinde olan tüccar daha ucuz almak maksadıyla Pa ris Borsasmdan telgrafla sterlin temin etmiştir. tstanbul Borsasmdaki fiyat 760 kunıştur. Vecihi Bey Denizli'de Denizli 26 (a.a.> Tayysreci Vecihi Bev tayj'aresiyle saat 13.40'da gelmiş ve şehir üzerinde bir kaç tur yaparak Denizlile ri selEmladıktan sonra tay yare meydanma inmiştir. Meydanda Vali, Belediye, Parti ve Tayyare Cemlyetl Reisleriyie kalabalüî bir halk kütlesi tarafmdan karşüanrnış ve alkışlanmışrır. Vecihi Bey şerefl ne bu akşam bir ziysfet tertiplenmiştir.. Adliyede yapılacak ıslahat Ankara 26 (Telefonla) Adliye Vekâleti, adliyede yapüacak ıslahat için icap eden projeleri hazırlamaktadır. Adliye Vekili bu işle bizzat meşgul olmakta dır. Yeni kanun tasanlan Meclisin şubat toplantısına yetiştirilecektir.. Cumhuriyel SaMbi: Cumftunyet MatbaacUıi ve Gazeteeilik TJi.Ş. aoına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE LŞAKLIGIL Yazı İşleri Müdürü OKAY »;ONENS1N B3san ve Yayan: Cı.!rr!huriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cafaluglu Türlîocagı Cad. 3941 Pos'a Kutusu: 246 tSTANBUL T E L . : 20 <tt (1S BÜR OL AR : • ANKARA : Konur Sokab 34/4 YFNİŞEHİR Tel. : 17 58 25 17 58 66. İdare : 18 33 35 • l Z M t E : Halit Zıya Bulvan No : 65. K a t : 3 Tel.: 25 47 09 13 12 30 • ADANA: Atatürk Caddesı. Türk Hava Kurumu tı Ham, Kat : 2, No : 13. Tel. : 14 5^0 19 731 I A K V t M tmsak 6.17 Giineş 8.00 T. KASIM 10f,l Öelp ll;indi 13.02 15 29 Ak«%m 17.43 Vatsı 19.20