17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 23 KASIM 1981 ATATÜRK'E NASILBAKMALIYIZ? ALt SİRMEN Sayırı Hasan Esat I$ık, gençlik yıUan Atatürk dönemine rastlamış bir Türk yurıtajı, Türkiye Cumhuriyetini, dışarda temsü etmiş bir diplomat ve 1960'lardan bu yana önemli devlet görevlerinde bulunmuş bir üişi olarak, sizce bugün Atatürk'e bakış açısı ne olmalıdır? HASAN ESAT IŞIK 100. Yıldönümünde Atatürk'ü övmekle yetinemeyiz. Hangi alanlarda, ne ölçüde O'nun çizgisinde Kalabilmişiz, nerelerde ayrılmalanmız olmuş, Atatürk'ün özlemini duyduğu nitelıkte t>ir Türkiye'ye ulaşmak için r.eler yapmalıyız, nelerden sakınmalıyız, bunları da ortaya koymalıvız. Atatürk'e sözle değil, davranışlarımızla ulaşabiliriz. Atatürk çizgisinde kalmak istiyorsak, ülke sorunları karşısında, karar kavsaklarında «Atatürk ilkeleri ne gerektirir» diye düşünmeliyiz. Toplumlara önderlik etme durumuna gelmiş veya kendinde böyle bir güç görmüş olanlar, genellikle fikirlerinin «Her zaman ve her yerde» geçerli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Atatürk bu hatadan kendini kurtarabUmiştir. Onun için, değişen koşullar, büimdem gelişmeier O'nun düşünmuş olduğundan değişık bir yol izlenmesini gerektiriyorsa, Atatürs buna bir engei degildır. Atatürk: «Beni» dememiş «Bilimi izleyin» demiştlr. Bize aklın, gerçekçiliğin yolunu göstermiştir. Ancak böyle bir durumda «Atatürk'ün dediğini yapıyoruz» dememeli, niçin bir başka tutum yeğlendiği ızaiı olunmahdır. Bir de, geçrnişin kalspıan ıçinde geçerli yannlar bina edilemeyeceğı unutulmamalıdır. Hemen konuşmamızın başında belirtmek isterim ki kanımca, Atatürk ilkeleri hem Türkiye hem de dünya için günümuzde de geçerliğini korumaktadır. Hosan Esa. Işık H s n E a IŞIK aa s t Cumhuriyet SORDU! YANİTLADII Hasan Esat Isık kimdir? 19I8DE İSTANBUL'DA DOGDU. GALATASARAY LİSESİ İLE ANKARA HUKUK FAKULTELER'Nİ BİTİRDİ. 1940 YİLINDA DiSİŞLERİ EAKANLIĞINA GİRDI. DAHA COK EKCNOMİK DAİRELERDE CALIŞTI. BELCİKA'DA AET NEZDİNDE, KRAL NEZDİNDE. YINE BRUKSEL'DE B.M. AVRUPA KONSEYİ NEZDİNDE. MOSKOVA VE PARİS'TE BUYÜKELCİ OLARAK TÜRKİYE'Yİ TEMSİL ETTİ. 1S6â YİLINDA SJAT HAYRİ URGÜPLU HÜKÜMETİNDE HEKHANGİ BİR PARTİNİN ÜYE3İ OLMADAN D,Ş;ŞLERİ BAKANLIĞI GCREVİNE GETiRİLDİ. 1973 SEC^MLERİNDE BURSA'DAN M İ L L E T V E K İ L İ SECİLDİ. BU TARİHTEN (sağda), arkcdaşTnız AIi Sirmen'in sorularını yanıt'arken.. SCNRA ARALARINDA 1974 K.İ3RIS ÇIKARMASI DÖ^gEK\ OE OLMAK ÜZERE, İKİ KEZ MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI GÖREVİNI YÜRUTTÜ.. ccAtatürk'e sözle değil, davranışlarımızla * vılasabiliriz» «BUyük davamız en medeni ve en müreffeh millet olarak gııruzı yükseltmektir.» Bu yalruz kurumlarda degil, düşüncelerüe de temellı ınkılap gerektirir. Iç düzende, dış politıkada bu likir beniınsenmeden Atatürk. lzin de yürümeye olanak yoktur. Laiklik, Batıya yöaeliş ümmetçilikten ulusal bilince geçişia, uygarlıgı temel amaç yapmarun doğal sonuçlarıdır. lmparatorluktan Cumhuriyete geçişte, dış poütikada üü temel değişiklik daha olrnuştur: 1. Varlıgımızı sürdürmenin güvencesini uluslar arasında lyi iliştolerde aıamak, 2. Sürunlanmızı ödün vermeden kendi gücümüzle çözümlemek. Osmanlı İmparatorlugu gücur.ü yiürince, geleceginın güvencesini büyük devletler arasındaki anlaşmazlıkiarda aramıstır. Bır saldırı veya tehdit karşısında, niyeti saldırgan veya tehdit eden kadar şüpheli bir başka devletin yardımuu sağlamak yoluna gırıruştır. Istıklal Savaşımız ile birlikte bu «ötiünle varlığı sürdurebilme» hayalınaen kurtulunmuştur. Bu ölüm kalım savaşımız, Atatürk'ün sık sık vurgulaciığl gibı, «kendi» gucumuze, «kendi» ırademize, «kendi» kararımıza dayanmıştır. Bunun ıçin de başarı üe sonuçlandırılabılmıştir. Ancak NATO'ya üye oiduguınuzaan beri Ege'de Yunanıstan'a gosterdigınıız tek tarallı «hoşgörüler» karşısında, insan ıster ıstemez: «Acaba, ittu'ak = odun aenklemı zıhinlerden henuz tamamen süinemedi mi» diye düşünüyor. Oysa, Cumhunyet için gelecegm güvencesi dostiuktur, haKiarunıza sahip çııtmaktır, kendi gücümuz ve azmimızdir. 4Yunanlı dogmak ktşiye uğursuzluk getirir, hem de bir tür ayrıcaük sağlar. Yabancıların çogu rasladıklan her Yunanlının Akropolü tek başına inşa edip demokrasi ve tiyatroyu icad ettiğini sanır. Oysa. Yunan halkı yoksuldur. Çogunluğu okuyup yazamaz, demokrasiyi ve özgürlüğü de yabancı ko nıyuculan ve onlann yerli işbirlikçileri hiçbir laman tattırmamışiar bu halka. Dünyanın Yunan tarihinl iyi bilmemesi beni hep ürkü tür. Kimilerine göre Perikles sanki dün ölmüştür, Esc hyle de trajedilerini hâlâ yaz maktadır. Eğer biri, 4 yüzyıl lık Türk işgalinden Yunan halkının 1821'de kurtulduğunu biliyorsa bu ya bir İngiHz ya da bir Fransız amatör $iir meraklısıdır. Kurtuluş sa vaşımızı da Lord Byron gelip bizimle döğüştüğü ve bunu görkemli şürlerinde yansıttığı için bilir. Ya da Victor Hu go'nun «Yunanlı Çocuk» şiiri ni okumuştur. Yunanldar 19. yüzyılda 6 yıl süreyle savaştı. Türkler yenildi ve Yunan halkının özgür'.üğü ilan edildi. Özgürlük! Bu yalnızca bir sözcük. Çünkü o dönemde yeniden bir durum belirlemesi yapıldı ve bunun sonuçlarma hâlâ katlanmak zorundayız. «Ko ruyucu güçlerin» istemlerine boyun eğmek gerekti. Sa vaşımızm başında İngilizler ve Fransızlar, Yunanistan'm Çarlara kalmasından korkuyorlardı. Ruslarla avnı dinden değil miydik? Bunun U zerine Fransızlar ve îngilizler, Ruslan yenmenin en kolay yolunun onlarla birleşmek olduğu kararına vardılar. Ve birbirlerini sıkı sıkıya denetleyerek bu üç ülke bizi gereksiz bir sevecenlikle kucaklayarak tutsak ettiler. İlk Yunanlı yöneticimiz tu tucuydu. Adı Jean Kapodistria idi. Ama İngiliz ve Fran sızlar onu Çarlann ajanı sa nıyordu. 1831'de Kapodistria öldürüldü. Fransa'nın ve İngiltere'nin bu ölümü düzenlediklerini söylemek istemiyorum. Yalnızca fazla üzülmeyip yas döneminde bayraklannı yarıya üıdirmediklerini belirteyim. SİRMEN Peki Sayın Işık, İmparatorluktan Cumhuriyet'e geçiş dönemindeki iç ve dı$ yönelişler nelerdi? IŞIK Atatürk Türk Ulusuna împaratorluktan, benük ve vakarını koruyarak Cumhuriyete geçisi sağlamıştır. Böylesine önemli bir değişiklik sadece maddl, manevi ıztıraplara neden olmaz, kökîü bünye değişiklıkleri, zihniyet değişikliklerl, iç politika ve dış politika değişiklikleri de gerektirir. Atatürk için bir ülkenin dış politikası ile iç bünyesi arasında, saptanmış amaç doğrultusunda bir uyum sağlamak zorunludur. Bnnlar birbirini yakından etkiler. Aynca dışilişküerde hükümetJerarası dostluklar yetmez, halktan halka dostluklar ua çok 13u değişikliklenn başında «ümmetçiUkten» «ulusal blltnce» geIçiş ve bunım gerektjrdiği kaçınılmaz değişiklikler gelir. 'Ümmetçilik Osmanlı İmparatorlugu için bile, son dönemlnde, bir güç olmaktan çıkmıştı. Cumhuriyette hiç yeri Kalmamıştı. Türk Ulusu İslâmiyeti koruyacak, fakat dinini başka ulusların :zihniyetine göre değil, kendi ulusal anlayışı içinde değerlendire'bilmek olanağına kavuşacaktı. Ayrıca uluslararası toplumdaki yeri en üst uygarlığa yönelik olacaktı. Ümmetçilikten ayrılmaK, kendi içine kapanmak değil, dünya boyutundaki uygarlık alemi ne ulaşmaktı. Atatürk, Türk Ulusuna temel amaç olarak başka uluslardan güçlü olmayı ve bazı topluluklarm başına geçip bizipçi bir egemen .lik kurmayı degil, en üst uygarlık düzeyine erişmeyl, daima uygarlığı daha üst düzeylere çıkaracak uluslar arasında bulunmayı ve dünya boyutunda işbirliği ve banşı layik gbrmüştür. •Şöyle demiştır: «TİKA SINth Ir» "9 yasındayken hapishane, sürgün ve savas sözcüklerinin anlamını kavramıstım.. 'Yakısıklılığından hic bir şey yitirmeyen babam, 100 metreden bir kadının sarkan jüponunu görebiliyordu, ges yaklaşık 50 yıl yönetimi eiinde tuttu. Ve Selanik'te bir gün. birisinin canına taS edip: «Yeter artık» deme sıyle Georges kafasma bir kurşun yiyerek öldü. Bu kez de «yeter artık» di yen ordudan bir grup oldu. konstantin başına gelecekleri anlamıştı. Tahttan çekildi. Yerine oğlu II. Georges geçti. 1924'de o da devrildı ve sonunda beklenen mucize gerçekleştı. Yunanistan bir Cumhurıyettı artık. Tüm bu olaylar ailemızı güç durumlara sokmustu. Kralcı olan babam tutuklanmı$ ve annemle hapisanede nişanlanmıştı. Tören için yaşlı bir papaza hücresine girme izni verilmişti. «Tanrının, oğlunun ve kutsal ruh adma knllann Stammitis ve îrene'i nişanlıyorum.» Yüzükleri parmaklanna takıp çekilmiş. gardij'anlar da annemi dışarı çıkarmışlar. Da ha sonra babam Mylos adasma sürülmüş ve annemle orada evlenmişler. Müslüman Kokteyli... avşan, ormanda keman çalıyormuş, ormanın sessizliğinde herkes, tavşanm duygulu kemanını dinliyormuş. Bir ara, aslan gelmiş tavşanı yemiş... Çok kızmışlar aslana: Canım, demişler, sen de yani yiyecek şey bula bula ju güzel kemanı çalan tavşanı mı buldırn? Aslan, elini kulağına götürmüş. Haaaaaa? demiş. Meğer aslanın kulagı duymuyormuş!. «öğretmenler Pazsn»na gittim, kendime şöyle lki kat giysi aldım. Cumartesileri nasü da kalabalık oıuyor, öğretmenler Pazan... Otuzbeş numara bot var mı? Var.. Çıkanp verdi. Sonra döndü, şöyle dedl: Ben burada çaİLşnnyonım. Bu boüan ben getirdim. Müşteri ısteyince de verdim işte.. Sız bu işleri mi yapıyorsunuz? Evet, ama daha önce öğretmendim. Aynldım. Şimdi, bu botları yapıp satıyorum.. Öğratmenin becerisine şasınp kaldım. Gençti ce. Herşeyi bir yerlerde bırakıp çıkmıstı besbelh. Belki ocunmştu, yerli yersiz saldınlardan.. Ahmet Kabaklı yaBip durmuyor muydu? Milli Egitim Bakanlığını solcular sardı. MilUyetçiler kıyılıyor! diye.. Karalama bu, birtnde tutmasa, birinde tutar. Geçerüerde; eski Öğretınen Okullan Genel Müdürü Celal Sentürk'e çatıyordu. Biraz aslını astarını aradım, lçyüzü şuymuş: Kabaklı, tutucu gazetede yazılannı, hem de politik yazılarını döktürdüğü sırada, Celal Bey onu Istanbul'dan almış, bir başka yere nakletmiş bir zamanlar. O da gider mi İstanbul'lardan? îstifasmı vermiş. Sen mlsin Kabaklı'yı, görevinden alan? O da şimdi, elinöe kara kalem, adam da Genel Müdürlükten düşmüş, veryansın ediyor. Herhalde, kendi aralannda bunun adma da yiğitlik diyorlardır. Nazlı hanım, bu tilr yazarlığa ne der bilmem? Yarın 24 kasım, ögretmenler Günü. Törenleri izleyecegim. Törenler için koyu renk giysi koşulu var. ögretmenler Pazan'ndan aldığım giysilerin koyusunu giyeceğim. Alışveriş ederken gördüm, Ötretmenler Pazan yöneticilerinden bazüannın saçlan kısa kısa kesümişü. Meğer, içeri girip çıkmışlar. Saçlarırun kısalığı ondanmıs. Ötretmenler Günü, tüm öğretmenlere kutlu olsun! Cuma akşamı, TMMOB'nin toplantüan sona erdi. Salonüa bır kokteyl verildi. Kokteyl çok kalabalıktı. Yöneticiler, böyle kalabalık olacagmı düşünmemişler, çok şaşırdılar. Enerji Bakanlığı eski Müsteşarlanndan Tahsin Yalabık, thsan Topaloğlu, eski parlamenterlerden Ziraat Yüksek Mühendisi Abdi Özkök, Bilsay Kuruç, Prol. Sadun Aren, Yalçm Küçlik, Danışma Meclisi üyelerinden bazılan da oradaydı. İstanbul'dan Yaşar Kemane Mehmet Kemal, Enver Gökçe'nin cenazesinde bulunmak için uçakla gelmişlerdi. Onıar da özel olarak kokteyle çagınldılar. Kokteyl, daha da renklendi. Enver Gökçetun ölümunü çok kimse orada ögrendi. Oradakilenn çoğunun. bir gün sonra cenazede olacaklaruu düşünüyordum. Yalçm Küçük: Cenaze törenlerine gitmeye müslüman kokteyll diyorlar. dedi. Yarın oraya ben de gideceğim. Kokteylde Erşiin Türkcan da vardı. Ergün TUrkcan'a arkadaşlan okulda, «Proresör» derlermiş. Proîesör aşagı. profesör yukan. Okul bitmlş, Ergün Türkcan doktorasım yapmış, öğretim üyesi olmus. Bir ara, Ankara Belediyesi'nde Vedat Dalokay'la birlikte çalışan ekibin içindeydi. Sonra, oradan da aynlıp öğretim Uyeliğine döndü. Geçenlerde doçent oldu. Bir yerde konusuhlyonnuş Biri: Yahu. haberiniz var mı? Bizim profesör Ergün Doçent oldu! demiş.. Olayı bilmeyen bir bayan, söze kansmış: Yaaaa, vah vah yazık! demiş.. Bajan, Ergün'ün YÖK'ten sonra kıyıma uğTadıgım sanmış. Güluşmüşler.. Enver Gökçe, yıllardır Anksra'da «Hnzurevl»nde vatıyordu. Ayagındaki bir yara da bir türlü iyileşrnemişti. Enver Gökçe'yi hep, yokuşu tırmanan uzun boylu bır adam olarak düşunürdüm. Tırmanır, babam tırmanırdı. Sor.ra, o da* gibi adamı yataklara serümis düşünmek istemezdim. Ne güzel şiirleri vardır: Sabahattin de geldi İstanbul dan eenaze törenine. Sabahattin Dikmen o da, Enver Gökçe'nin çok esM arkadaslanndan. Bir gün hastaneye, Enver Gökçe'yi görmeye gitmiştik. Gokçe'ye o tanıştınnıştı.. Enver Gökçe'nin ölümune, tanınıayanlar da agladı.. Bir halka daha koptu, dedi biri, kolay mı o halkanın oluşması.. îstanbul'dan gelenler arasında Suavi Barutçu, Vedat Türkali, Aril Darnar, Hadi Olca da vardı. Çoğu, Enver Gökçe'nin mahousarve arkadaşıydî... Enver Gökçe, Hacıbayram'dan sonra, Karşıyaka mezarlıfma götürjlüp topraga verildi. Yaşar Kemal, mezan başında güzel bir konuşma yaptı. Yaşamı, çileyle, acıyla geçmiş bır kuşagın bir halkası, koptu işte. Gökçe'nin ölümüyle. SİRMEN Cumhuriyet dönemınin temel yapısı ve rumluluklan neler olmuştur sızce? so T IŞIK 1919 koşullan bellidir. Osmanlı İmparatorlugu çökmüştü. Türk Uiusu ıstese biie, etralmaa yenıden bu imparatorlugu Oiuşturabılecek durumda degil ıdı. i\uii Ulusuna bır yeııı aevıet lazımaı. Kurulaciıü devlet ıçın çeşıtıı seçenettier varaı. «Uiç ulnıaz ıse Uilaleti karumak, veya Uoğuya dugru Anadolu'nua uı*ına uşacak bujük bir Tıirk Uevleii kurıuak, ya da bir buyuk devletin himayeci altmda yarını güvence aitıaa almak» gibı önerüer ışıülıyordu. Buniaraa görunüşıe ya gurur okşayacak ya Oa, yine gorunüste, glıvence duygusu vereoıiecek önerilercu. Atatürk bu gorüııtülere önem vermedi. Dıinden kalma duygularınuzı oksayıcı değil, yarınımızı gerçek güvence altma alacaK çöEumü eeçıi: Türk Uiusunun temel amacı en üst uygarlık düzeyınde olmaktır. Veni Türk Devletınin sorumiulugu topium, toprak ve nizmet açılarmdaa sırurlı oiacakttr, buna karşın bagımsıziık ve egemenlıgı sınırsız olacaktır, dedi. O andan ıtıoaren âe saaece bır buyüK kumandan degü, Oiağanustü yetenekıere sahip, uzak görüşlü, barışa baglı, guveniür bir büyük deviet aaamı olâugunu üa KalnUanıış o.au. Atatüık'ün çiıdigi tablo şu demekti: Bugüne kaaar üımal ediimiş Anadolu ve Anadoiu çocuguna sahip çLkılacaiı, Anadolu ıraar edüecek, Anaâolu çocuğu nıuıluluk ve refaha, Atatürk'ün büyük ozlemıne göre en üst uygariik düıeyıne çıkarılacak. BüUin bunlar kimseye boyun eğmeaen, kimsenin minneu aıtına girmeden, her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanılarak yapılacak. Haklajımıza sahip çıkılacak. Milli güç başka yerlerde israf edümeyecek. Bugün de aynen geçerlidir bu sözler. Biz buna «Cumhuriyet Rotası» diyebüiriz. Soaradan bakınca basit bir karar gibi gelebüir bu. Fakat 1919'u, topraklarımızın önemli noktalarının düşman ışgali altında bulundugu dönemi arumsayalım, «tam bagunsızhk ve egemenlikıc» ödünsüz dıretebıimerun bütün heybeti ortaya çıkar. Atatürit buuu yapabildı çünki bir yanaan bagımsızlıgı, egemenligi yaralı ölarak yasamayı bir ulus için yaşamak kaoul etmiyor, bir yanaaa da, kendi deyımıyle «bir miUetin axim ve kudretl kınlnudıkça o millete bakiın olruanın imkanı oljnadığuıa» inanıyordu. Atatürk'ün uluslar için en çok önem tasıdığına inandığı noktalar ortaya çıkmaktadır: Toprak bütünlüğü, Dagımsızhk ve egemenlik. Bunlar eşdeger kabui olunmalıdır. Toprak bütünlüğüue ancak düşman veya dost görüntüsünde düsman kastedebilir. Fakat bağımsızlık ve egemeniik öyle değildir. DıJtüat edilmez ise, iyi nıyetli dostlar taraiından da zedeıenebılir. Devletler, özellikle oüyük devletler, bır bakıma gazlara benzeülebilir. Yeterince bir mukavemetle karşılaşmadıkça, dost düşman ayınmı yapmaksızm yayüma egilimindedirler. Atatürk daima bunun büincinde olmuştur. Bilindigi gibı de 1. Dünya Savaşı sırasmda müttefikimizin davranısiaruıdan çok yakınrmştır. Atatürk elbet bu hayati nitelikteki değerlerin nasü konınabilecegi üzerinde de tıtizlikle durmustur, bazı ilkeler benimsemiştir. En önemlilerini anımsatahm: Her şeyden önce kendi gücümüze dayanmak, Kendi Karanmız, kendi irademizle hareket etmek, Tek taraîlı, iıatta dengesiz yardımlardan sakınmalî, Hakkıaa sahip çıkmak ve azimle koruyacaguıa herkesi inandırmak, Temel haklannı dogru saptamak, bunlardan ödün vermemek, Başka uiuslarla ilisküerde eşitlik kuralma çok dikkat etmek, her uiusa bize karşı tutumuna göre muamele yapmak, • uluslar arasında karşüıklı dostluk ve anlayışa önem vermek. Atatürk minnet duygusu yaratabilecek ilişkilere karşı özelükle hassastır. «\ arlıklaruu ve bağımsızlıklannı kendi kuvvetlerine dayanarak sağlayamayan uluslar şunun, bunun oyuncağı olurlar» der. »anlarımâan her zaman sak ladım. benim her zaman yaşama sevînciyle dolu olduğumu sanırlar. Yaşama sevinci! Hayır, bence güneşli ha\alan her zaman yağmurlar izler. Ve sanınm: «Zaferden yengi payını almak» sözü benim için söylenmiştir. Karamsarlığımın nedeni sa nınm çok genç yaşımda insanın düşüncelerinden ötürü tutuklanabileoeğini öğrenmemde saklı. Annem diğer Yunanlılardan daha çok, bize yalnızca büyükleri ilgilendirecek olayları aktanrdı. Yaşam, sevda, erkekler, politika... Daha dokuz jaşımdayken: hapisane, sürgün, ve savaş sözcüklerinin anlammı kavramıştım. Dedem, kralcılıktan vazgeçince sevgimizde bir çatlak oluştu. Ona karşı duyduğum öfke ve kırgınlığı gizlemedim. Bir gün bana büyük bir yüzsüzlükle Venizelos'u görmeye gidecegimizi söyledi. Var gücümle karşı koydum. O da var gücüyie israr etti. Ve ona eşlik ettim. Bugün Venizelos'un ilerici olduğunu biliyorum. Devleti yeniden düzenledi. Bugünkü kıtalar ve denizler Yunanistan'mı o yaratmıştır. Ülkemızi saygınlığına o kavuşturmuştur. Ama sözünü ettiğim dönemlerde bir canavarmış gibi gelirdi. Siyah bir başlık giyerdi. Kimilerine göre kelini saklamak için, kimilerine göre de geceleri bile çıkarmadı ğı bu başhkla karısım bi le ürkütmemek için şeytaı boynuzlarım giziardi. Spiros beni bu şeytamn evine götürdü. Şe>"tan beni kucağına aldı ve konuşmaları süresince indirmedı. Eve döner dönmez saçlan mı yıknyıp bır şişe kolonya dökündüğümü anımsıyorum. Düzensiz politika dönemi SİRMEN Atatürk'ün öngördüğü uluslararası düzenin ilkeleri ve dayanaklan nelerdir? IŞIK Atatürk için önemli olan ulusların barış içinde, bir arada, uygarlık yolunda devamlı ilerleyebilmeleridir. Bunun da temel koşulu uluslann aralarmdaki ilişkileri «eşitlik» içinde yürütmeyi içlerine sindirmeleri, büyüklük, ayncalık peşinae koşmamalandır. Aslında eşitlikten alman zevk ayrıcalıktan alınabilecek zevkten çok daha doyurucudur. Atatürk zora, ayncalıklara hatta ırk, din veya ideoloji gibi kavramlara dayah topluluklarm bütünlüklermi koruyabüeceklerine, tarihi de tanık göstererek, üıanmam^tu. Atatürk için kaııcı topluluk mukadderat ve çıkar birliği içinde tam eşit hak ve olanaklara sahip insanlardan oluşmuş topluluklardır. Bu tarife de en çok uyan «miUettir». Atatürk uluslarm benliklerini ve özeüiklerini koruyarak aralannda eşit koşullar altında işbirliği yapabilecekleri bir dünya düzeni Öngöriir ve bu düzeni uygaruğm pekiştireceğine inanır. Atatürk uluslann zamanla «uygarlık potasında» ortak değerlere uiaşabilecekienni duşünür. Ata.ürk yalnız insanlık açısmdan detil, kalıcı dünya barışına ulaşabilme açısından da uygarlığa büyük değer verir. Atatürk en büyük ve geniş bütünleştirme gücünü uygarlıkta görmüştür. Atatürk uluslann kendilerini başka uluslara taşıtarak değil, el ele vererek mutluluk ve refah yolunda ilerleyebüeceklerine içten inanmıştır. Atatürk milliyetçiliği başka uluslar üzerinde egemeniik kunna aracı değil, kendini sömürtmeme azmidir. Daha sonra Yunanistan dü zensiz politika dönemine girdi, 15 yıl süresince. Üçlii koruyucularımız düzene kavuş turulmamız gerektiğine karar verdiler. Yunanlılar ken dilerini yönetemiyecek kadar beceriksizdiler. Onlann adına Anayasal bir düzen oluşturmak gerekiyordu. Çözüm? Yunanistan'm bir yöneticiye gereksinimi vardı. Üçlü kurul kraliyet çevrelerindeki işsizleri aramaya koyuldular, listelerden Bavyera Pren si Otto seçildi ve Prens Ege kıyılanna postalandı. Ondan daha önce sözettim, halkla çe virmeni aracılığıyla lsonuşan yöneticimiz. Ama Otto 17 ya şında sarışın bir delikanlı ol duğu içm Bavyeralı bir kurul onun yerine ülkeyi yönetiyordu. Çok çalışıyordu zavallı Bavyeralılar ve basit bir ilkeleri vardı. Yunanlılar için bağımsızlığm anlamı yoktur. Dört yıl sonra Otto rUştünü ispatlamıştı ve artık; Yunanisnistan'ı yönetmek Için kurula gereksinim duymuyordu. Gücünü ve yardımcılan kadar acımasız olduğunu kanıtlamak için Yunan devrimi nin iki büyük ismini hain olarak ilan etti: Kolokotronis ve Plapoutas'ı ölüme mahkum eti. Yönetimi otuz yü sürdü. Yunanlılar bu sürede iki kez başkaldırdılar ve ıkincisinde Otto tahtan indirüdi. Ama komyucu güçlerin ge rekli sonuca varmalan uzun sürmedi. Yunanistan'ı daha sert bir kral ve daha acıma sız bir kurul yönetmeliydi. Palmerston durumu şöyle açıklıyordu: «Yunanistan halkı daba az tehlikelt hale getlrilraell ve önemii sayıda polis bnlundurulmalı ülke de». Yabancı güçler yeniden iş siz asillerin ardına düştüler. Ve sonunda Danimarkab Georges Glücksbourg'u buldular. Georges, Otto'dan daha olgundu. Sanınm tam onse kiz yaşındaydı. Tacını tahtı nı Harbo admda bir Ingiliz bankacısma borçluydu. Yu nan halkmı iji yönetebilmek için İngilizlerden yardım istemesi de doğaldı. 1. Geor Ama Georges'un bir oğlu vardı. Konstantin. Konstantin dönemi yepyeni öykülerle doludur. Yönetime dört elle sarüdı. 1912'de Makedon ya Türkleriyle savasacak bir ordu kurup, binlerce Y'unanlıyı kurtardı. Halkm gözünde kahramandı artık. Dedem Konstantin'e tapıyordu, bu da benim için yeterliydi. Ama yol boyunca Konstantin' le kendisi kadar sevilen baş bakanı Eleftherios Venizelos'un arası giderek açıldı. Bu da Konstantin'in işlerini güçleştiriyordu, daha demokrat bir yapıya sahioti Kralımız. Birinci dünva savaşı patladığmda Venizelos, Yunanistan'ın müttefik devletlerin yanmda yeralmasmı uy gun buluyordu. Bu da Kral'm hiç hoşuna gitmiyordu. Dedemin taptığı Kral... İşte bu sıralarda tüm Atina'yı şasırtan bir haber ortalığa yayılmıştı. Dedem, Kralcı olmadığını ve artık Cumhuriyetçiliğe yöneldiğini açıklıyordu. Kralcı dost «Dedem seçimleri kaybediyor» "Yunanlı dogmak kişiye uğursuzluk getirdiği gibi ayrıcalık da getirir. Kaiser'in kızkardeşiyle evliy di öyle ya?.. Böylece Kral'la Başbakanın arası giderek da ha çok. açıldı. 1915'de Venizelos'un Parlamento'daki gü cünü hiçe sayarak Konstantin omı görevinden uzaklaştardı. Yunanistan ikiye bölün müştü: Kralcılar ve Venizelos 'cular. Ama 1917'de avanta] Venizelos'a geçti. Konstantin taht tan indirildi. Yerini oğlu Alexander alıyordu. Bu da ye ni bir sorun demekti. Ama sorun bir maymun sayesinde çözümlendi. Mayrmınlar kra !ın en sevdiği hayvanlardı. Sevgili hayvanlarından biri gtinün birinde Alexander'i ısırınca kralımız zehirlene rek öldü. Konstantin yeniden görevine başladı. Bu kez Kralı rmz halkını felakete sürükleyecekti. 1919'da ordulannı Türkiye'ye gönderdi. Yunanistan yenildi. Kuşaklar bovu Türkiye'de Ege kıyıların da yaşayan Yunanlılar yerle rinden. yurtlarmdan olmuş ve Yunanistan'a sığınmak zonında bıratalmıştı. ve yandaşlarmın dudaklan uçuklamıştı. Dedem evimizin önüne Venizelos 'un resmini astığır.da gözlerindeki nefreti unutamam. Dedenıe yöneltilen saldınlara dayanamıyordura ve sapına kadar Kralcıydım hâlâ. Monarşıye karşı oluşunu anlayamıyordum. Sonra seçmenleri onu terketmeye başladı. Bu olay dan sonra, ilk seçimleri kay betti. Oj'sa Atina Spiros Mercouri'nin yenilmesine akıl sır erdiremiyordu. Evdeki herkes derin bir üzüntü duyuyordu. Büyük Spıros'un dışmda herkes... Onca çark dönmeye devam ediyordu. Her zaman iyimser olmuştur dedem ve oğlu Stamatis de onun bu huyunu tasır. Babamın seçim ye nilgisinden nasıl sözettiğini ağzım bir karış açık diniediğirni bugün gibi anımsarım. Yenilgisini ortaya koyan sajnsal dökümleri inceleyip kendisini mutlu kılan sonuçlara vanyordu. Kardeşim Spiros da bu iyimser vapının mirasmı taşır. Ailenin en kötümseri benim. Ama bunu az sayıdaki hay Ne yazık ki. Cumhuriye kısa sürdu. Valnızca 11 yı 1935'de tngılızlerin yardınr la Kondylis isimli bir geı ral Kralcı bir darbe gerçe leştirdı. Yunanistan'm y niden bir Kralı olmuşt' Kralı daha önceden tanıyo duk. Sürgünden kurtulan 2. Georges General Metaxas'ın önünde eğiliyor ve ülkenin geleceğini ona teslim ediyordu. Metasas, «Yunanlı İlk köylü». «ilk işçi» ve «ilk pilot» olduğunu söylüyordu. Görevinin «eskl Yunan ve Bizans kültürlerini» canlandırmak olduğunu söyiüyordu. Kralcı ama antifaşist babam sürgündeydi. Cumhuriyetçi dedem de Atina Belediye Eaşkanlığım yitirmistı. Mer couri ailesi mutsuzdu. Kimi zaman adaya gidip babamı görebiliyorduk. D'Artagnan' ım çok dejişmişti. Gene çok yaKışıkhydı, yüz metîeden, sarkan bir kadın iuponunu görebiliyordu. Ama olgunlaşmıştı. Zamamnın çoğunu okuyarak geçiriyordu. 22 yaşında bakan olmuştu, Yunanistan'ın en genç bakanı, ama bu olayı ciddiye almadığı belliydi. Şimdüerde ülke sini anlıyor, acılannı ve yü celiklerini biliyordu. D'Arta1 nan bilinçli bir yurttaştı F tık. Sanıyorum o dönetnt sıra Rus yazarlarındaydı. na Lermontov'un, Çehov'ı Tolstoy'un kitaplannı göt rüyorduk. Ama kitaplar ga diyanlann denetiminden gt çiyordu. «Ov ya da off la» bi ten bir isim gördüler mi.. «Lermontov Rus deği] mi?» «Çehov, Rus değil mi?» «Tolstoy nıu? Olabilir.» 11 yıl süren Cumhuriyet «Kralcılıktan vazgeçiyorum» Metaxas alçağm biriydi. Bastırmaya çalıştığı ışçi hareketlen ve sol örgüüer ölmeyip dıreniyordu. Ama bütün bunlann benim için bir anlamı yoktu. Dedemin 2. Ge orges'a taktıfı isirnlere rağtnen kraldan çok kralcıydım o dönemlerde. Karşı cephe ye Metaxas Ari ırktan sö'zetmeye başladığında geçecektim. Nedenlerim politik olmaktan çok biçimseldi. Günün birinde üzerimde mavı bir üniformayla yan yaşım da ve boylan belime gelen çocuklarla bir yürüyüşe katılmak zonında bırakıldım. Bir de üstüns üstlük bayrak taşıyordum. Üzerine yoğurt dökülmüş bir pathcandım sanki. Oniki yaşımda anti faşist olmuş ve kralcüıktan vazgeçmiştim. SİRMEN Buradu uygun görürseniz ezilen uluslar ramına da değineüm. (Atkaa «. bov YARIN: Tiyatro ve sinema sanatçıhğım»
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle