25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 ÖCAYTAR feÖRÜSLER Durum, kirlenen sularin çevresinde oturan halk ve geçimini akarsu ve denizden sağlayan balıkçılar tarafından korku ve deh^etle izlenirken, üst makamlarca gereken ilgiyi görmemiştir. Son yirmj yılda toplumumuza egemen olan «köşeyi dönme» zihniyetı, «Devlet ellyle fert zengın etme politıkası» ile birleşince, ülke öz kaynakları ile doğa zengınliklerini koruma düşüncesini erıtip götürmüş, 4 Ekim 1971'de yürürlüğe giren Su Ürünlerı Yasası işletilmemiştir. 31 EKİM 1981 VValdheim, dünya devietlerini önienmesi gereken tehlikelere karşı uyarmıştır. Bunlar «hızlı nüfus artışı, îakirlik, açhk, enerji sorunu, yüksek askeri giderler, enflasyon ve gittikçe artan çevre kir!enmesi»dır Bilindiği gibl çevre; hava, su ve topraktan oluşan dış çevre ile yoşanan ve çalışılan alanların oluşturduğu iç çevreyı kapsamaktadır. Su, tüm yaşam ve insan aktivitesı için gerekli üç ana ögeden biridir. Bu nedenle su kirlenmesi de çevre kirlenmesının öbür türleri üzerine etkin olmakta, ayrıca yukcrıda beürtilen ötekı tehlikelerin etkınliklerini de arttırmaktadır. Su kirliliğinin nedenı olan maddeler, kökenleri ve kimyasal yapılarına göre sınıflandırılırlar. Kirlilığin sınırlannı belirlemeden etkilerini iki ana grupta toplamak olasıdır. 1. Fızik ve kimyasal çevrede değişiklik yapanlar. 2. Organizmaiara ve insana zehirieyici (toksik) etki yapanlar. İlk grup suyun ısısı, pH, tuz ve klorür miktarlarında aeğişiklik yapar, oksijen eksikliği ile renk değişikfiği ve kokuya neden olurlar. Öbür grup ise, organizmaların fızyolojik işlevlerini bozarak üremeyi durdururlar. Yanlanma ömürleri uzun olduğundan suda uzun süre kalır, organizmalarda biriKır ve zehirleyiai etki oluştururlar. Su kirliliğiyle ilgili bir başka sınıfiandırma da şudur. A) Gelişme eksikliğinın neden olduğu su kirlenmesi, B) Gellşmenin neden clduğu su kirlenmesi, A tip su kirlenmesi, hijyen koşullarının eksik olduğu gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Yoksul ülkelerde ırmak yatakları ve kanallar; şehir, köy ve kasabaların kanalizasyonu görevini görmekte, pıs su ve fabrika artıkları bu sulara akıtılmaktadır. Ancak, mevsimlere göre su düzeyleri değışkenlik gösterdiğinden; sıcak aylarda hem atım hem su kay•nağı olan bu akarsular, bulaşıcı hastalık salgınlarına yol açmaktadırlar. B tip kirlenme ise, sanayileşmiş ülkelerde görülür. Su. endüstri artıklan ile kirlenmiştir 9 nisan 1974 günü, Bırleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun açış konuşmasında Kurd Su KirlenmesiDüsundürdükleri YAZIK Kİ YETKİLİLERİN İLGİSİZLİĞİ YÜZÜNDEN, 4 EKİM 1971'DE YÜRÜRLÜĞE GİREN «SU ÜRÜNLERİ YASASI» İŞLETİLMEMİŞ, SULARIMIZ KİRLENMEYE DEVAM ETMİŞTÎR. Papandreu'nun Hesabı? Andreas Papandreu, Yunan halkına bir mesaj yayınlayarak demış ki: «Çok sayıda Yunanlı'nın yaşadığı ulusal topraklarımızdon bir bölümü işgat alîında...» Çoğu kişi bu sözleri işitince «Acaba Papandreu ne demek istiyor?» diye düşünecektir. Yunanistan'ın bugünkü Yunanistan devletinin sınırları ötesinde «ulusal topraklan» var mıdır? Sözgelimi Kıbrıs'ta mıdır bu ulusal topraklar? Türkiye'nin Ege adalarında ve kıyılarında mıdır? Yoksa Trokya veya İstanbul boğazında mıdır? Kimbilebilir Yunanistan ulusal topraklarının sınırlannı? Yunan Başbakanı bir gün önce de Türkiye'nin Yunanistan'a yönelik tehdidinden söz açmış; NATO'nun Ege'nin karşı kıyısmdan gelecek bir saldırıya karşı Atlna'ya güvence vermesini istemiştl. Demek ki kendine özgü bir politikayı geliştirmek amacındadır Papandreu; ayağının tozuyla Yunanistan sınırlannın ötesine yönelik ısteklerı dıle getirdiğine göre bir serüvenci midir? Bugün Yunamstan'daki iktidarı Panhellenik Sosyalist Hareketi vurguluyor. Papandreu'nun partisinin adında «Panhelienik» deyimi var. Bu neye benzer? Türkiye'de Pantürkist W partinin iktidara geçmesıne benzer. Diyebiliriz kj Yugoslavya'dan başlıyaraK Bulgaristan'a; Batı Trakya'ya; Kerkük'te n İran ve Sovyet Azerbaycan'ına ulaştıktan sonra Hazer denizinin öteki kıyılarına gecip Çin Türkıstan'ına uzanan Pantürkist bir siyasal yaklaşıma giremez mıyiı? Vaktiyle Enver Paşa'nın böyle bir özlemi vardı; ama, çağımız dünyasında böyle bir akım gercekçi olabilir mi? Ya Panhellenizm? Papandreu'nun çelişkili bir yaşamı var. Ege adalarından birinde doğmuş, uzun süre Amerikan yurttaşı kimliğıyle yaşamış, bilinen siyasal serüvenlerınden sonra büyük bir secim zafenyle sosyalist partisinl iktidara geçırmiş. Yunanistan'dakj Amerikan varlığına ve AET gibi uluslararası kapitalist örgütlerine de karşı görünüyor. Pekı, bütün bu işieri nasıl kıvıracak? Hem Yunanietan'da Amerikan üslerine meydan okuyacaksın; hem Avrupa'nın Ortak Pazarı'na karşı çıkacaksın; hem Türkiye'nin Ege'de ve Kıbrıs'ta çanına ot tıkayacaksın. Büyük Yunanistan'ın, Megalo İdea'nın, Panhellenizmin kahramanı olacaksın; Zeus gibi Olemp dağına yerleşlp alnına zafer çelenginı takacaksın. Bileğinde eski Yunan tanrılarının gücünü mü taşıyor Papandreu? Yoksa kurnaz bir politikacı mı? Öyle görünüyor ki bu ikincisi. Yunanistan gibi bir ülke ne demektir? Amerikan üsleriyle bezenmiş bu devletin görünmiyen gelirleri Amerikan Yunanlısı armatörlerin Panama bandıralı gemilerınden sağıanır. Ege adalarına Avrupa'dan gürül gürül turızm dövızlerı akar. Yunanistan Batı'yla özdeşieşmiş mitolojik tarihini Hıristiyan dünyasında sermayeleştırmiştir. Böylesıne icice ilişkilerin örümcek ağlarım parçalayıp da ülkede sosyali2mi kurmak kolay mı? NATO'ya, AET'ye ABD'ye karşı çıkacak bir Papandreu'ya o saat askeri darbenin mekanizmaları kurulur Peki, ne yapmalı? Papandreu'ya öylesıne koyu bir müliyetçilik gerekiyor ki tutucu Yunan ordusuyla birlikte toplumun tüm şoven katmaniarı ve guçlerj gık diyemesinler. Türkiye'ye yönelik bir saldırı stratejisj Yunan Başbakanı'nı sağa doğru guvenceye alacaktır. . * Karamanlis Cumhurbaşkanı kaldıkca Yunan sofu İle sağı azçok bir denge tutturabilir. Her ikisinın de boy hedefi Türkiye oldukça Papandreu, iç politikada yapacaklarını yapabilir; programını gerçekleştirebilir, Hesap bu. Hesabın yanlış mı doğru mu olduğu konusunda şimdiden taia bakmakta bir yarar vok. Yalnız 20'nci yüzyılda Atina'nın Anadolu'ya dönük bütün hesaplarının yanlış çıktığı bir gerçektir. Prof. Dr. Gürayten ÖZYURT Bursa Üniversitesi Tip Fakültesi Öğretim Üyesi ve bu kirlenme doğal kaynakların dana çok tüketıltnesıne neden olur. Ayrıca sanayıleşme yolundaki geiişmekt e olan ülkelerde ae bu kirlenme örneğine rastlanmaktadır. Su kirliliğj sorununa ilk kez şimdi sanayileşmiş ülkelerde birka çyüzyıl öncesinde rastlanmış ve bu kirlenme A tipınde ıken son yüz yılda sanayıieşmenın ilerlemesıyle B tıpıne donüşmüştur. Her ikj tip kırlenmenin günümüzdeki boyutiora ulaşması 1950 yıllarınaan bu yana olmuştur. 1974 yıiında Isveç'te yaymianan çevre sağlığı dergısinde (1), dünyadakı su kirlenmesinj gösteren bir haritada Marmara Bölgesi, Kanada Göilerı, Kuzey Amerika'nın doğu kıyı ları, Baltık Denizi gibi ciddi su kirlenmesi olan bölgeler arasındadır. Karadenız, Ege ve Akaenız ise, kısmen kirlilik gösteren alanlar ıçınde yer almaktadır. tedır. 1975 yıiında Istanbul Teknik Üniversitesi tarafında n düz.enlenen bir sempozyumla bir öiü su haline geien Haliç ve çevresınde kirlenme, enine boyuna tartışılmış, geleceğe dönük ycpılması gereke n ca'ışmalar ortaya konulmuştur. 1977 yılında Bursa Ünıversitesi'nin düzenlediği bir seminerde de Gemlik Körfezi'nın kirlenmesi teknik oiarak gösterilmiş bunu Dasında çıkan uyarıoı yazılar izlemiştır. Ayrıoa D.S.I. tarafından çeşitli akarsu ve göilerde yapılan analiz çalışmaları, 1976 yılındun beri ilgili bakanlıklara rapor oiarak sunulmuştur. • *• Dünyada su kirlenrnes;nin 2015 yılına dek ik' katına ulaşacağı ilk kez 1974 yıiında Bernt I Dybern (1) tarafından yazılmıştır. Yazar bunun beş ana nedeninj şöyle öıetlemiştir 1 Gelişmekte olan ülkelerde hızlı nüfus artışı ve şehirleşme. 2 Hem sanayileşmiş hem gelişen ülkelerde sanayiı üretiminin artması ile aoğal kaynokların hızla tükeîilmesı. 3 Yıyecek gereksınımi nedeniyle tarımsal yöntemlerın doğru kullanılmamusı, orman kaybı scnucu erozyon */e su taşkınları ile gübre, tarım ılacı ve diğsr kimyasal maddelerin sulara karışması. 4 Karar organlarında doğal çevrenın görevı, gereklıliği, yenıden yapımının zorlugu konusunda bilgı eksikliği ve sanayii gehşmesini dünya problemlerıni çozümleyen ana ve tek çözum oiarak görmelerı. 5 Kirienmeyi azaltmak veya önlemek için paranın yetersizliği. Ulkemizin bugünkü durumu, yazarı haklı çıkarmaktadır. Öbür dünya ülkeleri, uyarıları dikkate alarak önlem ve çalışmaiara gırişmişlerdir. İsveç'te yapılan çalışmalar, Kanaaa ve Maoaristan'daki göl çalışmaları istenen amaaa uiasmıştır. Yurdumuzda ise bizıere umut ışığı olan D. S. İşieri Böige Müdüriükleri'nin yaptığı cahşmaların bazı bakanlıklerca ele alınıp çözüm yollarınin benımsenmesiaır. Gönül ıster ki; kâmu ve öiel sanayi kuruluşlannin uyarıları işierliğe koymaları, doğanın bjtıp tükendiği yıllara u^amasın. (1) Dybern, I.B.: Ambio, 3: 139145, 1974. / • ••* Yaptığımız görüşmeler sırasında, D.S. İşlerinin sayın yet>.ihleri «Marmara denizinin elden gittiğini, ancak akarsu ve gölleri korumaK için çaba harcadıklarını, böigede en temiz su aianı •*• olaıak kaian İznik Gölünün, titizlikle korunÜlkemizde su kirlenmesi Haliç'le başlamaya çalışıldığını belirtmişlerdir». Bu çabalar mış, sanayiın yoğun oiarak kurulduğu İzmit Körfezi ile kamuoyunda gündeme gelmıştir. sırasında bir türlü korunamayan, bir zamanBunu Gemlik Körfezi ve Marmara kıyıları ızlelar şiirlere konu olan ama 1966 yıiında Bursa miştir. Akarsularımıza şehir, kasaba kanalizasSanayi Bölgesi'nin kuruimasından sonra ölü, yonları akıtılmakta, bazı yerlerde ise sanayıin kokulu, renkij bir su halinde Bursa ovasmın hem kullanım suyu hem de drenajı olmaktasulanmasında kullanılmaya devam edilen Nidır. Denizlerimiz ise kıyıîardaki oturma bolgelüfer Çayı ilginç başka bir örnektir. lerı ve sanayi kurumları tarafından. kirletilmeMadsn yıkamasında kullanılan suların çayleri yanında kendisine akarı akarsuların akitnlara akıtılması ile Simav Çayı, Mustafa Kemal ğı sularla da kirlenmektedirler. Kirlenme, kaPaşa Çayı, Apolyont göllerinde bor kirliliği, rışık tipte ve çözümü zor bir hale gelmekteKemalpaşa çayı ve Apolyont gölünde kömür dir. kirliliği, sularda yaşayan canlılarla, balıkçılık Konunun büyük boyutlara ulaştığı, dış ül yapan ,sulamadq kullanan köylü halkı tehdit kelerde olduğu kadar, ülkemizde de bilinmeketmektedir. • f OKTAY Köse Yazarlıği Yazgısı.. öşe yazarhğı... Her zaman güç bir ugrastır bu. Kimi dönemlerde daha da çetin olur. Ben köşe yazarlıği serüvenine 1956'da atıldım. Edebiyatçılık, eski deyimle 'ediplik' karm doyurmuyordu. Öykü yazmak, roman yazmak, sanat, edebiyat üstüne denemeler yazmak insanı geçindirmiyordu. Edebiyata birlikte başladığımız arkadaşlar da aynı durumdaydı. Örneğin Salâh Birsel Fransızca öğretmeniydi. Behçet Necatigil edebiyat... Necati Cumalı avukatlık yapıyordu. Sabahattin Kudret öğretmenlikten, Belediye Müfettişliğine geçmişti. Önceki kuşaktan Dağlarca'nm muvazzaf subay olduğunu herkes bilir. Tarancı Çalışma Bakanlığı'nda cevirmen. K Bu liste uzar gider. Külebi'den, Oktay Rifat'a, Anday'dan Uyar'a, Eyüboğlu'ndan Makal'a, daha nicelerine nicelerine kadar yazarların, şairlerin ikinci daha doğrusu birinci meslekleri vardı. Yaşamlarırıı ya memur, ya avukat, ya ögretmen, ya da herhangi bir serbest meslekten sağlıyorlardı. Bu arada bir gazetecilik, edebiyata en yakın alandı. Daha doğ rusu öyle görünüyordu. Ben de 1950'den itibaren gazete yazarlığına başiadım. Kısa bir süre Milli Eğitiın Bakanlığı Klasikler yaymmd a çalışmış, ama 1950'den sonra o işten de ayrılmak zorunda kalmıştım. 'Vatan' gazetesine edebiyat eleştirileri, kitap tamıma yazılan yazıyordum. Sonra gazetede çahşmaya başiadım, önoe düzeltmen, ardından dış haberler sekreteri, geoe sekreteri oiarak. Bir yandan öyküler, denemeler yazıyor, bir yandan ekmek paramı gazetecilikten çıkarıyordum. Burda size yaşam öykümü «nlatmak istemiyorum. İlgilenen bu bilgileri kimi kitaplarda bulabilir. Bir öykü yazarınm 'iyi bir köşe yazan' olması her zaman olası değildir. Ama o yıllarda, yani benim köşe yazarlığına başladığım yıllarda gazete sütunlarında imzaları görülenler çoğunlukla edebiyatçılardı. Bu türün bizdeki geleneği böyleydi. Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Nurullah Ataç, Falih Rıfkı, Şevket Rado, Va Nu, Peyami Safa, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Necip Fazıl vb. ünlü şairler, yazarlar hep edebiyatla işe başlamış kişilerdi. Onlar da ya geçim yüzunden, ya da ek bir kazanç elde etmek amaoıyla bu zor ve çetin işe girişmişlerdi. Zaten o günlerin okurları, kendileriyle her gün konuşan, dünya ve insan konularında öğütler veren, bir şeyler öğreten kişilerin saygın ve tanınmış 'edipler' olmasını isterler, başkalarına pek yüz vermezlerdi. Ben köşe yazarlığına başladığımda, bu edip köşe yazarlan dizisinin son halkalarından biri sayıldım. Edebiyat yanı ağır basan, ama içinde yaşadığımız siyasal, toplumsal olaylara da zaman zaman değinen gündelik yazılar yazmaya başiadım. 1960'a kadar o günlerin iktidarını sağduyu yoluna çağıran, uyarıcı yazılar yayınladım. Sonra 27 Mayıs olayı gündeme geldi. Ardından seçimler, yeni iktidarlar, daha sonra 12 Mart, ardından yine seçimler, yeni iktidarlar, sonra terör olaylann azgmlaşması, en sonunda da 12 Eylül... 'Vatan', 'Önoü', 'Barış', 'Cumhuriyet...' 197l'de bir yıl aradan sonra yine 'Cumhuriyet...' Yazılarımdan ötürü bir tek mahkumiyet almadan hiç bir düşüncenin bağnazlığma kendimi kaptırmadan, Atatürk devriminin temel amacını açıklamaya, anlatmaya, benimsetmeye çağdaş dünyada Türkiye'nin kendine özgü önemli yeri almasının baş koşul olduğunu, bunun içinde kültüre, bilime, sanata, Atatürk'ün görüslerine dayanması gerektiğini belirten yazılar yaza yaza bugünlere dek geldik... Bir zamanlar büyük bir gazetenin genel yayın müdürü hem de arkadaşım bir kişi bana «sen edip köşe yazarlarının sonuncusun. Bu gelenek de seninle sona erecek. Şimdi artık toplumbilimoiler, hukukçular toplumun sorunlarmı bilimsel bir açıdan ınceleyecekler» demişti. Yani şair, yazar köşe yazarlarına iş kalmadı anlamında!..Gerçekten de öyle oldu bir süre, ama her gün yazmak, her gün değişik konularla okurun karşısına çıkmalc bilim adamlarımn, hukukçuların, sosyologların işi olmadığından, zamanla edipler, yazarlar hiç değilse edebiyata yakın kişiler gazetelerde köşe sahibi olmaya başladılar. Zaten hergün bir yazı yazmak yayınlamak alışkanlığı Balı'nın ileri ülkeleıinde hemen hemen hiç görülmez. îşte bizler bu 'olmayacak' işi yıllardır sürdürüyoruz. Düşe kalka da olsa, her zorluk, her engel karşısmda, bu zamanla, kendimizle, toplumla savaşımi sürdüreceğiz. Yaşam ipi kopana dek... ın vın donüyordu kulaklarımın çevresinde, puntuna getirip bir yere sapianarHK kanımı euımeye çalışan, elinle kovsan, dönüp dolaşıp gene gelen, arsızın arsızı bir sıvri sinek. Sonra, nasıl oldu bılmıyorum, alnımın ortasına konup, iğnesini an, hortumunu mu, elverişii bir gözenekten içeri sokarken, oir şaplaıc inüırdiin, yam yassı oldu, posası parmak larımın arasında kaldı. Ne olüu yani? Nadır, nedendtr, nıye gelmiş, niye gider, milyarlarca sivrisinek ordusunun, yaşamla ölüm arasında, bir varmış bir yokmuş örneği, bir suçsuz, bir günahsız, insan kanıyia beslenen zavallı bir bireyinin alınyazısındaki anlamsızlık? Bir sivrisinek yok oldu, gitti. Geriye milyarcası kaldı, gününü, saatini doldurup göçecek olan. Nicedir, mutfakta üreyip, gemi azıya almış karafatmalarla savaşıyorum. G yaşama içgüdüsüy le nasıl da kaçışıveriyorlar, ses duvarını, ışık hızını aşan, akıl almaz bir atılımla. Bir şaplak indirdin mı, dördü beşi birden yok olup gidiyor, yerde Italıplarını bırakarak. biten, bitecek olan bir saçmalıktır, anlayabildiğimiz kadarıyla. ölüm ötesini, hiç ama, hiç kimse bilememiştir bugü ne değin. Uzun süre de bilemeyecektir. dünya yaşamının sürüp gideceği, sonu bilinmez serüveninde. Peki, ne yapacağız, bu sonu bilinmez, ölüm gerçeğinın ardındaki Karanlıklar dünyasının smırında? Camus şöyle bir çıkar yol bulmuş. Diyor kı, yaşadığımız sürece, yaşamaya çalıDOĞANIN ACIMASIZLIĞINA KARşalım. Yani, gel geç dünyasınŞI BİR TEK SİLAHIMIZ VAR: ACIda, dünyanuzda, biz ölümlüler, elele, yürek yüreğe vererek, MAK! İNSANLAR ANCAK BU DUYacılarımızı dindirmeye çalışaGU SAYESİNDE, SEVGİYLE, İÇTENlım. LİKLE BİRBİRLERİNE BAĞLANADünyaya düzen vennek isteyen, vermeye çalışan düşünürRAK KARŞI KOYABÎLİRLER DOler, yani bir ahlâk kuralı getirĞA'YA. mek isteyenler, kimi Tanrı korkusuyla, kimi insan sevgisiyle, kimi düzen düşüncesiyle davranıp, bir takım yaşam kuralları koymaya yeltenmişler. Ahlâk, yani yaşam kuralı ne olBir yaratıcı güç, yanma yöProf. Schwartz, bir gün derste malı, ne olabilir? Alman filoresine yaklaşılmaz, yaklaştıkça «Doğada duygusallık yoktur» zofu Schopenhayer, ahlaki acıda uzaklaşan bir yaratıcı güç demişti. Ne demekti bu? Doğa ma duygusuna dayatmak ister. var, var olmasma. Buna, ister duygusuzdur, acımasızdır. VuBütün sorun, insanda, benzeTanrı deyin, ister doğa, ne farkran vurana kıran kıranadır. Or rine karşı sevgiyle karışık acıeder? man yasasıdır geçerli olan. Bü ma duygusu uyandırabümekteyük balıklar küçükleri yer, kurt Düşünüyorum nicedir. Nedır dir. Başkasma kötlük etmeme, Fark eden şu: însan, bu an kuzuyu, arslan geyiği parçalar, doğanın bu, bıtkisi, hayvanı inedememe isteğinin, duygusulam veremediği bilmeceye, din yutar, demekti bu. Acuna, sevsanı, gözle görünür görünmez nun temelinde Acıma olgusu yoluyla, dondurulmuş, tartışme, sevilme, insaf minsaf yokcanlılarıyia, devinir devınmez yer almalıdır. Fransız romanma kabul etmez bir anlam yüktur doğada. Ancak, insan akh, maddesel aünyasıyla, acımasız cısı Albert Cohen de aynı dülemekte. Uzaydan habersiz, insan yüreği doğanın bu insafsavurganlığı? Bir sinek ölüyor, şünceyi paylaşıyor. Biz insantelevizyonu radyoyu, elektronik sızlığına karşı çıkabilir. İnsan bin, on bin sinek doğuyor. lar, bügün var yarın yok inbeyni, telefonu düşünde bile aklı, yüreği dediğimiz nedir, ne • sanlar, yarının kadavrası inDünya Kuruldu kurulalı, eagöremeyen, üstün zekâlı insanolabilir, yine doğanın bir parvaşiar, vebalar, salgmlarla ölen sanlar, birbirimize karşı davların koyduğu, yüzyıllar önceçası değilse. Doğa, kendine kar ölene. Yine de, sürüp gidiyor, ranışlarımızda acuna duygusöıde koyduğu, inanç kurallaşı bir gücü de getirmiştir beher soydan her boydan yarasundan yola çıkmazsak, ezici rıyla, atom çağı insanını nasıl raberinde. Bu gücün adı da, tıklar. Nedir amaç? Kimse, ama kırıcı olmaktan kurtaramayız yönetebilirsiniz, aklrm almıyor. akü'dır. kimse, bugüne değin bilemekendimizi. Şu ölüm var ya, hani şu İnsan aklı, doğayla savaş miştir bunu. Bunca din babaölüm, işte odur bütün bu ma içindedir. İnsan aklının, buDoğa'ya, dpğa'nm acımasızlılan, bilmiş, bilebilmiş mi? Hasallan yaratan, insana, öbür güne kadar doğayla savaşa sağına neyle karşı çıkabiliriz, yır. Bütün dinler, mantıklı man dünya umutlarıyla erinç getirvaşa vardığı sonuçlar, yaşamın acıma'ya dayanmadan? tıksız bir anlam yüklemeye ça meye çalışan. Bilimse, bu her alanında gözle görünür, elDoğa'nın akıl almazlığına lışmışlar adına yaşam denen masallan, yüzyıllar boyunca, le tutulur bir düzeye ulaşmışkarşı bir tek silahımız var: bu bilmeceye. Bilim, yani insan ezile horlana, itile kakıla, yıltır. Fizikte, tıpta, hele hele tıpİnsanlar aıası acımak. kafasının bıtmez tükenmez, so madan bıkıp usunmadan çürüt ta, kimyada ulaşılan aşamalar Acımak, yine de acımak. îşnu gelmez çabası, hep bu bilmeye çalışıyor. Çalışacak da. bunun kanıtıdır. te, yolumuzun töresi, yasası meceyi çözmeye adamış kendibu olmalı. Nereye varıyoruz bütün bunni. Kalkan, kaldırılan giz perîstanbul Üniversitesinin kularla? Albert Camus'nün yaAcıyarak sevmek, severek delerinin ardından, başka başruluş günlerinde (1934), Alşam'a yakıştırdığı Saçma kavacımak. İşte, bütün sorun buka giz perdeleri çıkmakta karmanya'dan kaçıp gelen bilim ramma. Evet, yaşam. ölümle rada.' şımıza. adamlarının önde gelenlerinden anm Akıl • Vedat GÜNYOL 31 EKİM 1931 CUMHURÎYET ŞENLİKLERİ MEMLEKETİN HER YERİNDE MUAZZAM TEZAHÜRAT İÇİNDE KUTLANDI! ANKARA 30 (Telefonla) Cumhuriyetin sekizinci yıldönümü şenlikîeri memleketin her tarafında olduğu gibi Ankara'da da muazzam tezahüratla kutlanmıştır. Saat 10'da yeni Milli Müdafaa ve Erkanı Harbiye binalarımn açılma merasimi yapıldı. Teşrifata dahil zevat Gazi Hz.'ni tebrik için Meclis binasında toplanmıştı. Meclisin etrafı, resmi geçit yerlerinde hazırlanan tribünler halkla doluydu. Tam saat 13.15'te caddeden bir alkış tufanı koptu. Büyük Reis Meclis binasını teşrif buyuruyorlardı. Gazimiz doğru kendi dairelerine geçti ve resmi kabul başladı. Resmi geçit tam 14.10'da başladı. Evvela iki piyade alayı geçti. Güvercin, muhabere bölüğü ve motorla çekilen tayyare topları, bahriye, süvari, makineli, istihkam, jandarma kıtaları piyadeleri takip etmiş ve bütün kıtalar bir alkış tufanı içinde geçmiştir. Bu sırada semada Eskişehir cihetinden bir uğultu kopmuş, biraz sonra Türk hava kartallarmın Ankara üzerine akıştıkları görülmüştür. Geçit mahallinde ise mektepliler, izcilerimiz ilerliyordu. 1000 grürbüz ve güzide Türk çocuğunun yeknasak kıyafet, muntazam ve ahenktar bir yürüyüşle akışıp gitmeleri gözler ahyordu. Manzarayı% seyredip iftihar etmemenin' imkânı yoktu. Resmi geçit üç buçukta bitti. Gazi Hazretleri beraberlerinde Fethi Bey olduğu halde kapalı bir otomobille Çankaya'ya teşrif ettiler. Gece Ankarapalas'ta verilen ziyafeti Cumhuriyet balosu takip etti. Gazi Haz retleri de baloyu teşrif buyurmuşlardır. HESAP UZMAN MUAVİNLİÛİ GİRİŞ SüNAVI Maliye Bakanhğı Hesap Uzmanlan Kurulunca 7 aralık 1981 pazartesi günü saat 9.30'da Ankara, tstanbul ve İzmir'de Hesap Uzman Muavinliği giriş sınavı açılacaktır. Sınava katılabilmek için: a) Devlet Memurları Kanununun 48'üıci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak. b) 1.1.1981 tarihirıde 35 yaşını doldurmamış bulunmak. c) Siyasal Bilgiler, îktisat, Hukuk, Işletme ve Idari llimler Fakülteleri ile îktisadî ve Ticarî îlimler Fakülte, Akademi ve Yüksek Okulları veya bunlara eşitliği Müli Eğitim Bakanlığınca kabul olunan benzeri yabancı Fakülte veya Yüksek Okullann birinden mezun olmak gerekir. Suıavlara giriş şartlarım ve sınav konularını gösteren broşür, yukarıda isimleri geçen öğretim Kurumlarmdan ve Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı ile Ankara, İstanbul ve İzmır Grup Başkanlıklarından sağlanabilir. İsteklilerin en geç 20 kasım 1981 günü akşamına kadar Maliye Bakanhğı Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı, Ankara adresine belgeleri ile birlikte yazılı oiarak başvurmalan gerekir. (Basın: 21795 8768) el aranıyor MAKİNA MÜHENDİSİ TESİSİMİZDEKÎ ÇEŞİTLt PNÖMATIK, HÎDROLİK VE MEKANİK MAKİNALARIN İŞLETME SORUMLULUĞUNU ÜSTLENEBİLECEK, MAKİNA DİZAYN VE KONSTRÜKSİYON YETENEĞİ OLAN, ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ, 3 YIL İŞLETME DENEYİMLİ VE İNGİLİZCE BİLEN ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ ÜRETİM VE MALZEME PLANLAMASINDA 3 YIL DENEYİMLÎ, ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ VE İNGÎLÎZCE BÎLEN E'AŞVURULARIN RESİM, ÖZGEÇMIŞ, REFERANS VE İSTENİLEN ÜCRETİ İÇEREN BİR Y A ZI ÎLE 20 KASIM 1981 GÜNÜNE KADAR ŞİRKETİMİZİN CUMHURİYET BULVARI, CUMHURİYET İŞ HANI NO: 18/707, İZMİR'DEKİ ADRESİNE, POSTA İLE YAPILMASINI ''RİCA EDERİZ. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılüt ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADt Genel Yayın Müdürti HASAN CEMAL Muessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Yazı İşieri Müdürü OKAY GÖNENSİN Basatı ve Yayan : Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilık T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 İSTANBUL Tel: 20 97 03 BÜROLAR: • ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENİŞEHÎR Tel : 17 58 25 17 58 66 îdare : 18 33 35 • tZMİR : Halit Ziya Bulvarı No: 65. Kat: 3. Tel : 25 47 09 13 12 3ü • ADANA: Atatürk Caddesı rürk Hava Kurumu 1$ Hanı. Kat: 2. No : 13 Tel : 14 550 19 731 r AK vı M 31 EKİM 1981 Imsak Güneş Oğle tkindi Akşam Yatsı 5 45 7.28 12.57 15.47 18.07 19.39 Hassas Döküm Sanayi veTicaret A.Ş. ERDAL ATA3EJC öenariy* Hastalannı tiaüiKöy Bananye Caddesı Apt No: 9t/3'de açtığ) muayenenanesınae itabuio oaşl* mıştıı • l'EL: S8 £& 22 DO KTOB Balıkesir Barosu Dergisi'nin 6. sayısı da öbür sayıları gibi dolgun içerikle çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle