23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 raya Kurban Bayramı girdiğî için, geçen hafta benim yazımın basıldığı cuma günü gazetemiz çıkmadi; oysa ben şimdi söz konusu edeceğim haber üzerine geçen hafta yazmayı düşünmüştüm: Hani şu, Dünya Bankasımn bir takım sanayileşme projelerimizi durdurmamıza iliş kin önerisini.. Eskidi mi yoksa konu, unutuldu mu diye kuşkulanıyorum şimdi. Gerçi, benim gördüğüm Kadar ile, iki üç yazı çıktı gazetelerimizde bu konu üzenne. Kimi, «Kızmayalım Dünya Bankasımn bu önerilerine», kimi. «İyi düşünürsek, doğru olanlar da var içlerinde» diye yazdı. Dünya Bankası teknokratlarmın ezbere rapor düzenlediklerini belirterek, «harşıhkh bağnazlık»tan söz edenler de oldu. Uhan Selçuk ise «Olumsuz Öğütler» başlıklı yazısım, şu çok ilginç sözlerle bitiyordu: 'Dünya Banhası ve IMF bize diyor ki, "Sanayileşmekten vazgeç!' Avrupa Konseyi ile AET diyor ki, 'Demokrasiden vazgeçme1' hakalım Türkiye bu ihisi arasında nasıl bir çıkış yolu bulacak?» OLAYLARve GÖROŞLER 16 EKİM 1981 â Cocuklasma Melih Cevdet ANDAY Batılı ülkeler, sosyalizme karşı bu yöntemi bir dünya görüşü olarak yaygınlaştırma eğiliminde görünürken, az gelişmiş ülkelerin kalkınma planlarını, yardımı kesme ya da kısma tehdidi ile baltalamağa kalkmalda çelişkiye düşmektedirler. Ama bu çelişki, Japonya için yazdığım yazıda da belirttiğim gibi, kapitalizmin yapısal bir niteliğidir. Başka bir deyişle, gelişmiş ülkeler, gerçekte, az gelişmiş ülkelerin ekonomilerini kendilerine bağımlı tutmak ıstiyorlar. Kapitalizmin yeni sömürü yöntemidir bu. Öyle ise azgelişmişlere yapılan yardım, kapitalist ülkelerin çıkarmadır. Bu durumda, sözümona yardım gören, gerçekte ise bağımh duruma düşen azgelişmiş ülkelerin, yardım görme duygusalı içinde, kapitalist ülkelerin zorlamaya kalktıklan öneriîeri olağan karşılamaları, anlaşılır bir şey değildir. Kalkınmamız için yardım ediyorlar, elbette koşullarmı zorlayacaklardır diye düşünmek, en azmdan, yardımm bizim için mi, yoksa kendileri için mi olduğu sorusunu ortaya çıkarır. Kapitalist ülkelerin. bizim çıkarlanmjzı bizden daha iyi bildiklerine inanmak ise, toplumumuzun çocuklcıştığı anlamma gelir. Çünkü küçük çocuklar, önce annelerinin karşılıksız sevgisine, biraz büyüdükten sonra da babalannm yol göstericiliğine güvenirler. Çocukluktan ç;kma, ana babanm yardımından bağımsız kaJabilme olarak tanımlanır. Kapitalizmin uluslararası kurumlarında çalışan uzmanlann, azgelişmiş ülkeleri, o ülkeler yöneticilerinden, uzmanlarından, düşünürlerinden daha iyi tanıdıkları konusuna gelince, burada, bilimsel diye adlandırılan söz konusu yabancı öncrilerın, ulusaı yeglemelere üstün tutulduğu görüşü ortaya çıkıyor demektir. Bu görüş doğru ise, ülkelerin yönetimi teknokratlara bırakılacaktır; başka bir dcyişle, ekonomistler tutulması gerekli yolu gösterecek, sıyasal partiler ise o yolda uygulamalara geçecek lerdir. İşte burada İlhan Seîçuk'un «Sanayileşmekten vazgeç, demokrasiden vazgeçme!» biçiminde özetlediği durumla karşı karşıya geliyoruz. «Demokrasiden vazgeçme!» öğüdü, ister istemez, çeşitli görüşleri temsil eden ve bu görüşler yolunda kamuoyu yaratmak için çabalayacak siyasal partilerin varlığım içerir. İmdi, bu siyasal partiler, «Sanayileşmekten vazgeç!» öğüdü uyarmca davranacaklarma göre, o ülkede demokrasiden söz edilebilir mi? Çok partili yönetime geçtiğimizde, siyasal partilerimizden biri, Dünya Bankası uzmanlarınm önerilerini uygulamaz ve bu yolaa güçlü bir kamuoyu oluşturursa, demek bizim ya demokrasiden, ya da yabancı uzmanların zorladıkları önerilerden vazgeçmemiz gerekecektir. Denebilir ki, Dünya Bankası'nın bize çizdiği yolu benimsemezsek yardım kesilir, kalkınma durur.. Öyle ise «yardım» ile «demokrasi» çatışık bir durumdadır. Gerçekte Avrupa Konseyi'nin, bizim Ben de şu safça soruyu sorarak başlamak istiyorum söyleyeceklerime: «Sanayileşmeye, şu ya da bu yoldan sanayileşmeye karar vermek bağımsız bir devletin kendi bileceği iş değil midir?» Eğer böyle ise, Dünya Bankasımn bu olumsuz önerilerl, bağımsızlığma çok düşkün olan toplumumuzda büyük bir tepki uyandırmalıydı. Öyle olmaması nedendir? Bilmiyor değilim bu sorunun yamtmi: «Eğer sen, sanayileşmek için Dünya Bankası'nın yardımını gereksiyorsan, ona bu konuda söz hakkı tanıyorsun demektir.» Hani dilimizdeki ünlü deyimle, «parayı veren düdüğü çalar.» Ama sorun, bu yanıtla çözülecek denli kolay görünmüyor bana. Önce şundan ki, çağımızda kalkmmanm öteki adı «sanayileşme»dir ve sanayileşmeyi kapitalist yoldan başarmış olan demokratik bir yönetime bir an önce geçmemizi istemesi de, demokrasi ülküsune iç tenlikle bağh olmasmdan kaynaklanmamaktadır. Bu, uluslararası bir siyabal güç derleme tasarımından başka bir şey değildir. Öyle ki, «yardım» prangasına vurulmuş bir çok partili yönetım, hwm uluslararası parasal kurumlar uzmanlarının dediklerini uygulayacak, hem de demoKrasi ülküsünün savasımcılarmdan olacaktır. Buraya değin yazdıklarımdan, oenim, demokrasi ile bilimin çatıştığmı söylemek istediğim anlamı çıkanlabilir. Oysa '/ızün bizi gelirdiği sonuç, hiç de böyle değildir. EKonomistlsrin tüm önerilerini saltık bilimsel saymanm yanhşlığmı bclirtmek istiyorum. Çünkü «bilimseU nitemi, bizde çoğun «karşı gelinmez doğru» kanısını uyan dırmaktadır. Oysa, özellikle ekonomi alanındaki dizgelor, bütün bilımselliklerine karşın, birbirleriyle çatışırlar. Bu çatışma, sadece kspilalizmle sosyalizm arasında değildir; kapitalist ülkelerde birbiri arkasma uygulanan çeşitli ve karşıt ekonomi politikalarınuı varlığı bunun tamtıdır. Hatta, bugün, bir tek sosyalizmden d«ğil, sosyalizmlerden söz edilmesi de, bilimsel gorüş lerin ülkelere göre dcğişik biçimler aldığını, gösterir. Demek ekonomi poîitikalan, ulusal gereksemeler temeline göre, türlü uygulamalara yol açmaktadır. Bu durumda biz nasıl olur da Dünya Bankası uzman larının önerilerini bilimseldir diye benımseyebiliriz? Ama bana derseniz ki, «Ne yapacaksın, azgelişmiş ülkelerin yazgısı budur; büyük devletlerin koruyuculuğuna girmez sek dünyada yalnız kalırız», barı de bunu modern bir yazgıcıhk olarak eleştirir, yazgmın her türüne karşı olduğumu söylerim. Bireyi umarsız kılan yazgı anlayışı, büyük bir topluma uygulanmağa kalkışılırsa, orada ne özgürlük, ne bağımsızlık, ne demokrasi, ne de kalkınma olur. Neumark'ın Gercekleri ritz Neumark, Türk Alman Kültür Enstitüsü*nün çağrılısı olarak Türkiye'y^ geldi. Ünlü iktisatçı verdiği konferansta şunları söyledi: « ... Türkiye'deki vaziyet, 100 yıl önceki Osmanlı İmparatorluğunu hatırlatmaktadır. Sultanın siyasi zayıflığı ve pek fena Maliye poîitikalan sonucu, sık sıfe maliye nazın aracılığıyla dış ülkelere başvurarak borç elde etmeye çalışırdı. İktisadi bağımlıhk, siyasi bağımhhk getirir. Ekonomik zayıflıh, siyasi zayıfhk getirir. Bugünkü şartlar altında Türkiye öncelikle kendisi gayret etmeli rasyonel bir politika uygulamalıdır. Dikkatli olmalıdır. Dış yardım alınırken siyasi bağımsızlığı korumak gereklidir (...) Atatürk yabancı bir memlehetten borç almdığı zaman, bunun faizlerinin ve anaparalarınm ödenmesi konus:mda son derece titiz davranırdı. Çünkü o zaman siyasi zayıflığın doğmıyacağını bilirdi.» Prof. Neumark Türkiye'deki enflasyon oranınm yüzde 4045 değil, 5055 dolaymda olduğunu vurgularmş, Turgut Özal'ın. uyguladığı ekonomik politikanın «tamamen doğru olduğunu söyleyemem» demiştir. F Yasalarımızda Kumar İsmet K. KARADAYI anıkları elde edilmiş «olay»lı bircok konuda olduğu gibi «kumar» konusunda da evrak düzenlenerek ügılilerin, «suçüstü» ya da «mevcutlu» yöntemi ile Savcılıklara gönderıidiği görülmektedir. Kumar, TCK'nın «kabahatler» bölümünde ycıptırıma (müeyyideye) bağlanmış oiup oynayan ve oynatan bakımından suçtur.. Suç olarak koşulları gerçekleştiğinde ilk kez kumar oynayanlara verilecek ceza, TCK'nun 568. maddesino göre bir aya Kadar hapıs ve 500 liradan 1000 liraya kadar hafif parq cezasıdır. 10 ocak 1981 *de Resmi gazetede yayınlanarak yürurlüğe giren ve CMUK'nun 386. maddesinl değiştiren 2869 sayılı yasa gereğince, Sulh Mahkemelerınin görevl İçinde bulunan suçlarda duruşma yapılmaksızın, bir ceza kararnamesi ile ve ancak hafif veya ağır para cezasına veya üc aya kadar hafif hapis ile bir meslek ve sanatın durdurulmasına, zor alıma karar verllebilir.. Ayrıoa. 647 Sayılı YssarHn 4. maddeainideğiştiren ve 22.6.1979 günü yayınlanarak yürürlüğe giren 2248 'sayılı yasaya göre, hükmolunan 30 güne kadar (otuz gun dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihlnae 18 yaşını tamamlamamış olanların mahkum edildiklerl kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezası na çevnlmesi zorunluluğu vardır.. Yine TCK'nın '119. maddesini değiştiren ve 10 ocak 1981'de yürürlüğe giren 2370 sayılı yasa gereğince, haklannda, kumar oynadıkları gerekçesiyle kanıtlı (delilli) olarak evrak düzenlenen sanıkiara, hafif hapıs cezasının yukarı sınırı bir ayı aşmadığı için, C. Savcı lığınca evrak üzerındenl* bir gün hafif hapis karşılığı 50 lira ve ayrıca maddede yazılı 500 lira ile birlikte p"osta giderı 35 lira ki toplam 585 lırayı on gün içerisinde ödemesi odemediği takdirde hakkında dava açılarak mahkemece cezanın, yarı ölcüde arttırılarak hükmolunacağı bildırgesi (tebliği) yapılır.. Bu değişıklıklerden sonra kumar oynatanlar ve oyrıayanlar hakkındaki yasal ışlemin, bizce aşağıdaki gi bi olması gerekmektedir: 1. Her şeycien once, insan ve yurttaş haklan ife kcnutiarın ve özel yaşamın dokunuimazlıkları, toplum dakı uygarca tutum ve ilişkiler gözönüne alınarak kişıieri küçük duşürücü, «teşhir» ettirici, görev yönündeır gereksiz yere zaman alıcı, uğraştırıcı, kuşKu uyan dırıcı duvranışlardan kaçınmalıdır. 2. Hakiarınaa evrak düzenlenınce, savunmaları ve açık kımlıkleri ile adresleri saptandıktan sonra «kumar oyrıayanlar» serbest bırakılmalı, «Kumar oynatan» kişıier, sorumlu temsilciler ise gRrekıyursa 3005 sayılı suçüstu yasasına göre ya da «rnevcutiu» oiarak işiem yapılmak üzere vakit geçırmek sızın evroiîiyıa nobelçı C. Savcısına gönderilmelidır.. 3. Kumar araç ve gereçleri (para, oyun kâğıdı, zar, tavia, taş, markuz, okey takımları, rulet, kepçe vb.) ya! nı/. oyun verınden ve açıktan alınmalı kişılerin ayrıca cep.erı, çantalan vb. keyfi ve yasalara aykırı olarak atvjnmamai:, kişıier bu tür haksız eylemlerle karşıkarşı/a bırakı'mamalıdır.. 4. Kumar oynayanlar kesınlikle, kumar oynataniar ise zorunliı olmadıkça gözetim yerine (nezarethaneye) korıuimumali, ışler ve soruiacak hususlar bir an önce nobeıçı C. Savcısı buyruğuna aktarılmalıdır.. Bu ış emlerın yupıimadığı yer ve zamanlarda, blierek ya do bıimeyerek haksız, kıyıcı. yasadışı tmum v© sonuçiaı, gorevı kotuye kullanmalar ortaya çıkar.. Ki, bu oo önemli bir uyumsuzluktur hukı.kun gerçeklnrındö Uyumsuziukların giderilmesi ise güçtür, çapraşıktır.. Once. onlara gıtmemek, yer vermemek gerekir. Dogru ve geçen. sayılccak yol da budur. S Cağdaşlaşma olgusuna koşut olorak bir çok şeyin değiştiği bir çağ yaşıyoruz. Eski değer yargıları, yaşam anlayışları ve hatta biiim dalları bile bu değişimden etkilenip sessiz ce bir köşeye itilivermiş... Bu değişimden etkilenen dallardan biri de turizmdir. Artık esk\ turizm anlayışının yerini daha başka bir anlayış almıştır. Sadece denize girip, güneşıenmek ve yemek yemekle dolu bir turizm anlayışı kaybolmuştur. Bunun yerini satranç, yoga çalışmaları yapılan, kültür gezileri düzenlenen, tenis kort tarında geçirilen yeni bir anlayış almıştır, Nitekim bu anlayışa koşut olarak yurdumuza gelen turistler ülkemlzln kültür değerlerini yakından görüp inc&lemek istemektedtfler. *m Ülkemizin turistik değerler yönünden en zengin bölgesl olan Akdeniz, özellikle tarihsel kültür kalıtının çeşitliliği ve ilginçliği yönlerinden de dikkat çeker. Her devre ait uygarlık kalıntılarını sergileyen böigede berrak bir deniz yanı sıra, bol güneş vecömert bir doğa ile karşılaşmak olasıdır. Gerçekten bu unsurların tümüyle bir arada olması anlatılması güç bir olgudur ve herhalde dün•yanın hiç bir köşesinde bulunmayacak bir hazinedir. oktirlardan Turizmde u Antik kentlere, uygarlık kdlıntılarına ulaşım konusunda verilecek seçkin örneklerden birini ele alalım: Termessos kentinin kalıntıla rı Antalya'nın yaklaşık olarak 30 km. kuzeybatısındadır. Gül lük diye de adlandırılan Termessos kenti kalıntıları Tahtalıdağ'in eteklerine yayılmıştır. Termessos turistierin ilgisini ce ken antik kentlerden biridir, cünkü Termessos, eski cağdan günümüze kadar ulaşabilen en iyi korunmuş kentlerden biridir. Tahtalıdağ'daki ormanla özdeşleşerek yamaca yayılan antik kentte agora, tiyatro, odeion, gymnasion, galeriler ve tapınaklar vardır. Ne var ki, çok dağınık ve geniş olan kentin tümüyle gezilmesi oldukça zordur. Birbirlerinden hayli öte lere serpiştirilmiş üniteleri tümüyle görmek için dağın tepesine kadar tırmanmak gerekmektedir. özellikle yaşlı turist ler için bu olanaksız gibidfr... Bu nedenle Termessos antik kentinin üzerin© bir teleferik kurulması yararlı olacaktır. Bu teleferik kente ulaşımı, daha doğrusu dağa çıkışı kolaylaştıracağı gibi, yeşil bir vadiyi tepeden Izlemeyi de sağlayacaktır. Zaten bir ulusai park bün yesinde olan kentin tanıtımı böylelikle daha kolay olacaktır. Bu aşamada ic turizm alanına da canlılık kazandırılacağı kuşku götürmeyecektir. Turizmde değişen anlayışa koşut olarak kültürel değerlere önem vermek zorundayız, bununla beraber bu değerlere çağdaş ölcüler içinde uiaşmanın yollarını da bulup uygulamak durumunda olmalıyız. Çün kü turizm ülkemiz için gercekten altın yumurtlayan tavuk niteliğindedir. Ama biz tavuğun kıymetini bilmiyoruz... Abdullah TEKİN İnsan, kendi düşüncelerine uygun fikirleri bir otoritenin ağzmdan duyduğu zaman sevinir. Çünkü etkili bir tanık ve yandaş kazanmış demektir. Dört dörtlük kapitalist iktisatçı olan Prof. Neumark'ın ağzından yukandaki sözleri duymak beni hem sevindirdi, hem de derin bir acıya kapıldım. Neden? Çünkü Prof. Fritz Neumark, Hukuk Fakültesi'nde hocamdı. Frankfurt Üniversitesi'nde genç bir bilim adamıyken Hitler faşizminin baskısı altmda kalan Sayın Neumark; Atatürk'ün çağnsı üzerine Türkiye'ye gelmiş tam 17 yıl İstanbul Üniversitesi'nde ders vermiş, nice öğrenci yetiştirmişti. Hocamız Neumark tam anlamıyla «harika» bir adamdı. Bir kez dersini Türkçe verirdi. Kimi zaman eski, kimi zaman yeni bir deyim, ya da terim kullanır, sınıfta dalgalanma olduğunu hemen sezer ve kürsüden sıralara yansıyan muzip bir gülümseme ile derdi ki. Ne o? Bu sözü duymadmız mı? Bilmiyor musunuz? Öyleyse açıklayayım. Öğrencilerine Türkçe dersi verecek düzeyde dilimizi kavrayan bu insana şaşkınlık ve sevgiyle bakardık. O zamanki Türkiye için Neumark, ilerici, demokratik, çağdaş Batı'nm bir elçisiydi; ama sanki bizden biriydi. O günlerde nereden bilebilirdim ki aradan otuz yıl geçtikten sonra Hocam Neumark Türkiye'ye gelecek ve diyecek ki: « Türkiye'de (bugünkü) vaziyet 100 yıl önceki Osmanlı İmparatorluğunu hatırlatmaktadır. Sultanın siyasi zayıfliğı ve pek fena maliye poîitikalan sonucu, sık sık maliye nazın aracılığıyla dış ülkelere başvurarak istikraz (borç) elde etmeye çalışırdı. İktisadi bağımhhk siyasi bağımhhk getirir.» 30 yıl sonra bugün Prof. Neumark'ın ağzmdan bu köşede sık sık yinelediğim bir gerçeği duymak, beni ikilemli duygulann ağırlığı altmda bıraktı. Doğ ruyu söylemenin kıvancmı hocaml a paylaştım; gerçeğin acısı yüreğime çöktü. Gece öğrenimt sürdürülsün Bireylerin eğitilmesi ve topluma yararlı insanlar olarak kazandınlması tüm insanlığın başta gelen uğraşlarındandır. Hele hele, kalkınmakta olan ülkelerde buna daha çok önem verilmesi gerekir. Bunun da ötesinde ulusumuzun yaratıcısı, Büyük Önder Mustata. Kemal Atatürk'ün Doğumunun 100. Yıldönümünde tüm yurtta eğitim seferberliği ilâh edilmişken büyük bir bölümümüzun çahşması ve üretime katkıda bulunması nedeniyle gece öğrenim gören biz öğrencilerin ellerinden bu öğrenim hakkı alınarak, gündüz öğrenimine geçilmesi kararı bizlere karşı almrmş bir karardır. Gelişmiş ülkelerden olan ABD'de bile gece öğrenimi sürdürülürken Türkiye'de alınan bu kararın yeniden daha açık bir biçimde değerlendirilip bizlere uygun koşullann yaratılacağma inancımız sonsuzdur. raşta biz Atatürkçü gençliğe karşı alınan bu kararla acaba bizîer sokaklara başıboş insanlar olarak mı bırakılmak isteniyoruz. önceki yıllarda gündüz öğrenim gören öğrencilere oranla anarşinin yok denecek kadar az olduğu gece öğreniminin durdurulmasmın başka ne nedenleri olabilir. Yoksa biz gündüz çalışan öğrencilerin eğitim görmesi mi ülkemize zararlı olmaktadır. Sayın Evren Paşa'mızm ve ulusal eğitimlmizi daha iyiye getirmek için uğraştığına inandığımız Saym Hasan Sağlam'm lau konuya önemle eğilerek bizleri mağduriyetten^ kurtarmasını bekliyor, özellikle son smıfa geçen öğrencilere, bazı olanaklar tanıyacaklarına manıyor ve saygılar sunuyoruz. .Prof. Neumark demiş ki: « Şimdîki Alman Maliye Bakânı Hans Matthöfer talebemdir ve Türkiye konusunda sık sıh konuşuruz.» Hans Matthöfer, OECD çerçevesinde Türkiye'ye Yardım Kutusu'nun (ya da Sadak a Kutusu'nun) başına getirilmişti. Demek ki Neumark Hocanın bazı öğrencileri Almanya'da bazı öğrencileri Türkiye'de suyun başmdalar; ama, Almanya'dakiler başarıh; bizler ise sıfırdan yukarı not alamıyoruz. Yüzde 5055 oranındaki enflasyonu yüzde 4045 diye yutturmaya çalışan öğrenciler smıf geçebilirler mı? Arada yüzde 10 oranmda fark vardır ki çoğu Batı ülkesinde enflasyon oranı bu kadardır. Turizmde ulaşım sorunu büyük önem taşır. Turizme ağırNEO0ET YILMAZ lık vermeye çalışan bir ülke, Yabancı dil eğitimi görmek ve toplumun Kadıköy Yabancı Diller Yüksek turistierin görmek ve gezmek bu eksiğini doldurmak için verdiğimiz bu uğ;« Okulu öğrencisi istedikleri yerleri onlarm hizmetine sunmalıdır. Değişime ayak ttyduramama, çağdaşiaşa mama, olanakları sergileyememe sözkonusu iken komşu Akdeniz ülkelerinin turizm alanın daki patlamaları her zaman duyulacaktır elbette... Artık şiş kebapla, göbek dansı an' 12 Eylül öncesi hiç bir ya koşulları anlatmayı gere1<siz züm getirilecek diye. layışı bırakılmalıdır... sal gerekçe gösterilmeden bir buluyorum. Ölmeden 12 Eylü15 yıllık öğretmenim, yeniayda üç kez tayinim çıkartıldı. le geldik sevindik, soluklan den görev almak istiyorum. Son görev yerime gidemiyedık, çok umutlandık. Aylarca Bir müfettişin değil, 12 Eylül rek müstafj duruma düştüm. bu umutla bekledik, müstafi öncesj politize olmuş bir vali12 Eylül öncesi sorunları ve öğretmenlerin sorunlarına çönin aleyhimde «Kayseri'de gö rev yapması sakmcalıdır» raporu dosyamda mevcuttur. Bu valiye şimdiki hükümet görev vermemiştir. 1931 Yeniden görev isliyorum Merter Sitesinde umumi telefonlar 16 EKİM 1931 Hitler iktidar raevkiine geçmek istiyor BERLİN 14 (a.a.) Hitler, dün akşam Berlin'de toplanan aşınlann bir toplantısmda, kendi partisini mesuliyeti kabul ederek iktidar mevkiine geçmek arzusunda olduğunu ve Reisicumhur Hindenburg'tan yeni hükümetin teşkilinin Nasyonalist Sosyalistlere verilmesini talep eylemiş bulunduğunu açıklayan bir beyannameyi okut muştur. çaİBsmıyor 4 68 Ayda IngıTızce konuşmşi garantısı ile GİJNDUZGECE CUMARTESIPAZAR Ekim Dönerni kaydlütına devam ediyor ÜSA.'NANBEY Sosyal hizmetlerden yoksun bir semt de Bakırköy'e bağh Merter Sitesi. Sayıları üçü aşmayan umumi telefon kulübelerinin hiçbirinin aylarca çalışmadığı ve evlerinde özel telefonu olmayan, telefon etme ihtiyacını bu kulübelerden gidermeye çalışan semt sâkinlerinin, yetkililere defalarca başvurmalanna karşın arızalar giderilmemektedir. Sitemizde PTT Idaresinin kurduğu umumi telefon kulübelerinin bakımsızlıktan kapıla rının koptuğu, camlarının tümünün kırık oluşunun yanısıra, bir de telefonlan çalışmamaktadır. Umumi telefonlardan arıza nedeniyle faydalanamayan halk, semt PTT'sine gitmeic zorunda kalmaktadır. Umumi telefonun bir an önce onanlmasını ilgililerden bekliyoruz. MERTER StTESt SÂKİNLERt Telefon arısası nasıl yapılmas ? Telefon numaram İstanbul 21 94 85.. Bir süreden beri cızırtı ve gürültüden konuşabilmerrtiz mümkun değil. 34 kez arızaya duyurduk. Eksik olmasıni'tr muayeneye aldılar, tamam oldu dediler ama, telefon ile görüşmek yine de olanak dışı. Derler ki telefon kablolafında nitelik açısından, işlev açısından bozulmalar olmuş. Bu bakımdan teiefonla konuşurken cızırtı ve gürültüler oluyormu&.. Telefon konuşulmak üzere alınan bir gereçtir. Acaba telefon idaresi, para tahsilâtında gösterdiği hassasiyeti, neden arızaların giderilmesinde göstermez? Belki bir yetkili bunun yanıtını verir? BİR TELEFON ABONESt Yaşanmadıkça yazı ile anlatılmaz sorunlarımız. Görevdeki arkadaşlarımızm ekonomik v e sosyal sorunları zaten boy larmı aşmış, birde işsizlik eklenirse bu sorunlara, durumumuz nasıl olur. En az 10 kere Bakanlığa geldim, ancak sorunlarımı anlatacak bir yetkili ile görüştürülemedim. Basın aracılığı ile seslenmek zorunda kaldım. Ahmet GÜLTEKİN Kayseri Tayyareci Vecihi Bey yeni seyahate başlıyor ANKARA 15 Tayyare Camiyeti sivil tayyareci Vecihi Bey tarafmdan Karadeniz ve Doğu Anadolu vilayetleri dahilinde yapılan hava seyahatinin halk arasında uyandırdığı şlakayı nazarı dikkate alarak kendisinin daha geniş mikyasta faaliyette bulunmasını kararlaştırmıştır. Vecihi Bey yakmda kendi tayyaresiyle Batı Anarîolu'da 15 gün sürecek bir seyahate çıkacak, Ankaradan başlayarak Bursa, İzmır ve cıvannı dolaşacak, ufak, büyük bir çok şehir ve kasabaiarda verp insrek tayyarecilik hakkında faydalı malumat verecektir. EGOfdan bir istek Bizler Küçükesat ve civan sâkinleri olarak Ankara*nm batı tarafına gitmekte büyük zorlukla karşılaşıyor ve çift vasıta kullanmak zoranda kalıyoruz. Birçoklarımızm işyerleri ve okulları ile direkt ulaşım olanağımız yok. Kentin hemen hemen her tarafına tek araçla gidilebilirken, bu olana.k bize neden sağlanmasm? Sayın Belediye Başkanı ve EGO'dan rica ediyoruz; Küçükesat tnönü Meydanı Bahçeli Son Du rak Konya Yolu Yüksek Okullar Beşevler Meclis Önü güzergâhı olmak üzere yeni bir otobüs hattınm açılmasıyla binlerce hemşehrimiz sıkıntıdan kurtarılmış olacaktır. Gerekli ilgiyi beklemekteyiz. ANKARA Küçükes?t, Seyran, Gaziosmanpaşa ve civarlan sâkinleri Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacıiik ve Gazetecilik T.A.Ş adına NADtR NADt Genel Yayın Müdürü HASAN CfcMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLHitL Yazı Işleri Müdürü OKAY CİÖNENStN Basan ve Yayan : Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik T.A.Ş. Cağaioglu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 tSTANBUL Tel : 20 97 U3 BÜROLAR: ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENÎŞEHÎR Tel: 17 58 25 17 58 66 tdare : 18 33 35 • IZMÎR: Halit Ziya Bulvarı No: 65 Kat: 3. • • A» AN A: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu îş Hani, K a t : 2. No : 13 Tel: 14 550 19 731 TAKVIM tmsak 5.29 Güneş 7.10 lfi E K t M 1R81 Öğle İkindi 12.59 16.04 Akşam 18^28 Yatsı 19.59 iSTANBUL EMEKÜ ÖĞRETMENİN ISTEGİ 6.7.1981 tarihinde ilkokul öğ' retmenliginden emekli oldum. 25 yıl 6 ay kesintisiz hizmetim var. Aradan dört aya yakm süre geçmesine rağmen, Emekli Sandığından ikramiye yerine bol bol nasihat almaktayım. 4 ay, bir aile ne yer, ne içer, nasıl geçinir, bunlan hiç anımsıyanlar bulunmaz mı acaba Emekli Sandığında? Mümin KABADAY1 Mudanya Sakatlar unutuSdu mu ? Bizler, 19, 23 ve 26 yalşarında üç sakat kardeşiz. Ailemiz bizi maddi olanaksızlıklar nedeniyle tedavi ettiremısmış, koltuk değneklerine mahkum olmuşuz. 1981 yılının Dünya Sakatlar Yılı olması nedeniyle bizleri umutlandırıcı pek çok demeç verildi, söylendi, yazıldı. Ama zamanla umutlarımız yerini umutsuzluğa bıraktı. Elliye yakm özel ve kamu işyerine iş için yaptığımız başvurular sonuçsuz kaldı. Bizler de birer çalışan insan olarak gelecekteki karanlık günlerimizl az da olsa bir sosyal güvenceyle aydınlığa çevirmek istiyoruz. Sakat olmanm bir suç olduğunu sanmıyorum. Emek harcamak ve emeğimizin karşılığıyla yaşamak istiyoruz. Ancak, «saglamlara iş bulamıyoruz. Koskoca bir işsizler ordıısu oluşmuş ki, sakatlara mı iş bulacağız» deniyorsa sözümüz yoK. Sakatlar topluma kazandırılmak istenmiyorsa, gene sözümüz yok. Sakatlaı Yılı bir aldatmaca ise ona hiç sözümüz yok. Hasan YILMAZ Şarkışla Döllük Köyü AVLIK Tel: 25 47 09 13 12 30 " SUER SATRANÇ DERGİSİ ne abone olunuz PK 436 \ BeyoglutSTAMBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle