17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 12 EKÎM 1981 ALİ SİRMEN Sayın PolitaJds, Abdl lpekçi ödülünfl neden ihdas ettiniz? ANDREAS POLİTAKİS Nedenlerl ilddlr. Duygusal nedenler ve kökleri belırli ahlaksal değerlere dayalı nedenler. Banşm ve demokrasi ve özgürlüğün sürmesı için yapılan çabalar, salt hükümetlerin görevi değil tüm vatandaşlann görevidir. Bu duygusal değerlerle ilgilidır. Türk gazetecisi Abdi îpekçi'nin öldurülmesi olayı büyuk onem taşımaktadır. Ben kendisini tanımadım. Yunanistari'a yaptığı bir zıyarette Türk Yunan ilişkilerinın gelişmesi konusunda basm yoluyla gösterilmesi gereken çabalar konusunda çok önemlı çalışmalar yapmıstır. Bu ziyaret dönüşü öldürülmesi benl derrnden etkilemış, 'duygulandırmıştır. Ve bunun üzerine sözkonusu önerıyi yaptım. StKMEN Şu anda Türk Yunan ilişkllerini nasü görüyorsunuz? POLİTAKİS Bu dostluk, görüşüme göre iki alanda varolmaktadır. Biri hükümetler, dığeri halklar alanında. Bunlardan birinde yapılan çalışmalar, gırışimler, diğerini doğal olarak etkilemektedir. Örneğin, hükümetler alanında ilişkileri olumsuz yönde etkileme özlemi belirdi mi, bundan halklardan oluşan alan da etkilenir. Odülün amacı iki halk arasında sağlam temellere dayanan ilişkiler kurmak karşılıklı anlayışı sağlamaktır. Çünkü karşılıklı anlayış, ve dostluğun egemen olacağı bir atmosferde beliren sorunları karşılıklı güven içerisinde çözmek olanağı her zaman bulunacaktır. Karşılıklı olarak güvensizliği ortadan kaldırmaktır, önemli olan. Ödül dağıtımı töreninde, Atina'da da belirttığım gibi bız, iki ulus olarak birbirimizi tanımaktan uzağız. Bu denli yakın bulunmamıza karşın. Oysa geçmişte birlıkte yaşamış bulunuyoruz. Son 60 senede beliren bu kopukluk ortadan kaldırılmalıdır. Bunun gerçekleştirilmesi, gerek Türkiye gerekse Yunanıstan için ulusal bir gereklıliktir. Türklerle Yunanlıların kişısel ilişkileri şaşırtıcı derecede olumludur. StRMEN Ben uzun yıllar Fransa'da öğrenim yaptım. Çok Yunanlı arkadaşlanm oldu ve bu dostluk sürmektedir. POLİTAKİS Odülü gerçekleştırme kararı, buna benzer olaylara dayanılarak alınmıştır. Izın verırseniz kısa bir öykü anlatmak isterim, bir olayla ilgıli olarak. Belki de bu olay aldığım karara itmiştır beni. Beş sene önce Amsterdam'da bir paskalya yortusu sırasmda, üç Yunanlı çift, bir yargıç ve kansı, ben ve karım ve bir avukatla kansı akşam geç vakit lokanta aradık. Her yer kapalıydı. Yolun sonlarında bir lokanta ilişti gozümüze. Gittik. Içeri girdik. Kofte pışırıyorlardı. Genel görüntüden lokan ta sahibinin Doğulu olduğu kanısına vardık. Bıraz Türkçe bilen kadmlardan bıri, Turkçe konuşulduğunu duydu ve «Bu bir Türk loKantasıdır» dedı. Yunanlı yargıç «Gidelim» dedi .. Ben buna karşı çıktım. Bu arada sıparıs ettiğımız yemekler geldi. Yedık. Bu arada dükkân sahıbi konuşmaya başladı. «İspanyol musunuz?» dedi. Avukat «Evet» dememi önerdı, ben Yunanlı olduğumuzu söyledım. Ve yemeğimızi bıtirdikten sonra kalkıp gideceğımız yerde 1,5 saat kaldık. Oradaki tüm Türkler yanımıza geltüler, ikramlar yapmaya başladılar. Ve yedığimiz yemeğin parasını da almadılar. Bu Türk, oğrendiğınıe gore 15 seneden beri Hollanda'da yaşıyor, bir Hollandalı ile evlenmiş. Tekrar görmeye gideceğim onu. Bıze propaganda yapmasmda doğal ki hiçbir yarar yoktur. Bunu özellikle belirtmek ister^n, Türklerin bu davranışları salt iyi kalplıliklerinden kaynaklanmaktadır. Ve de Yunanlılara olan yakınlıklarından. Buna benzer binlerce olayı örnek olarak gösterebılirız. Ve şu sonucu çıkarabilırız. Biz iki ulus birbirimizi tanımıyoruz. SİRMEN Evet, ben de 1976'da Atina'ya gittiğim zaman Olimpik Olelinden çıktım, bir taksiye bindim. Şoförle İngilizjce konuştuk, ben Türk olduğumu söyledim. Müthiş bir dostluk kuruldıı aramızda. Şoför benden taksi parası almadı. POLİTAKİS Buna benzer binlerce olay var. Yüzyıllardan beri ortak bir yaşantımız var. Biıden bire 1919'dan sonra birbirimize yabancı kaldık. SİRMEN Bir noktada bir soru sormak Istiyorum. Bugünfcü Türk Yunan ilişkilerini politik düzeyde nasü görüyorsunuz? POLİTAKİS Polıtıkacı değilim. Çevremdeki bütün olaylar beni yakından ilgılendirir. Şuna inanıyorum ki iki ülke arasmdaki ihşkilerde çok önemli bir düzelme var. SİRMEN Bununla birlikte şu anda politik bakımmdan Yunanistan'm kimseyle olmayan sorunları var, Türkiye ile ilgili. Türldye'nin de Yunanistan'la. Veyine zannediyorum ki çok yakın bir çeçmişte iki ülke silahlı çatışmanın eşiğine kadar geldi. Biz Türk Yunan dostluğunu uzun yıllar savunduk ve savunmakta devam ediyorus. Bir olumlu vere gidebilmek için bütün sorun TÜRKYUNAN DOSTLUĞU Andreas Politakis kimdir? Atina'da doğdu. Bu ken tin ümversıtesinde mimarlık eğitimi yaptı. Mi mar muteahhit olarak çahşmakta. 1978 yıhnda Abdi İpekçi'nin Türkiye ile Yu nanıstan arasında barış ve dostluğu geliştirme konulu Yunan basınında yayınlanan bir yazısını okudu. Daha sonra îpekçi'nin ölumu üzerine, yaşamda hiç karşıUtşmadıgı bu Turk gazetecisi adına Türkiye üe Yunanıstan arasında barış ve dostluğu geliştırmek amacıyla bır odul koydu. Abdi İpekçi Bartp Odülü Kurucusu Andreas Politakis (sağda) arkadaşımız Ali Sirmen İle.. ANDREAS POLİTAKİS Cumhuriyet SORDU İki ulusun tanımasına ları açık seçik ortaya koyup tartışmaktan yanayız. Bugün iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi bir düzeyde olduğunu söyleyebilir miyiz? POLİTAKİS Görüşüm şudur ki, olması gereken düzeyde değildir. Gerekli düzeyde olsaydı, belki tpekçi ödüllerine gerek kalmazdı. İpekçi ödüllerinin gerekli olmayacağl yere tez elden gelmmesini düerim. SİRMEN Olması gereken iyi noktada neden değildir? PCLİTAKİS Tekrar ediyorum. Politikacı değilim. Bir vatandaş olarak, sıradan bir vatandaş olarak görüşümü açıklıyorum. SİRMEN Bir söz var, politika salt politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. POLİTAKİS Bu çok önemlidir. Clemanceau generaller için buna benzer bir söz söylemiştir. Evet sıradan bir vatandaş olarak inancım şudur ki her iki taraf durumu abartıyor. Her iki tarafta' da acemice ve talihsiz davranışlarda bulunanlar olmuştur. Özellikle sertliği artıran güvensizlıktir. Temel sorun zannediyorum ki budur. Bir örnek, Ege ordusu kurulmuş, Anadolu kıyılarına bir kaç yüz çıkarma gemisi yerleştirilmiştir. Öte yandan bız adaları silahlandırıyoruz. Bu güvensizlik nedeniyle oluşan bir durumdur. Türkiye Yunanlıların saldırı amacıyla adalan silahlandırdıklarını, bu nedenle çıkarma gemilerinin artırılması greğıni savunuyor. Böylece bu bölgede bir silahlanma yarışıdır gıdiyor. Bu tamamen gereksizdir. Gerek Yunanistan gerek Türkiye defalarca birbirlerinin üzerinde herhangibir iddialarınm olmadığını bildirmışlerdir. Ne Yunanıstan, Türk kıyılarına ne de Türkiye Yunan adalanna gitmeyi düşünmez. Bu bir güvensizlik sorunudur. önemli olan bu güvensizliği ortadan kaldırmak ve Atatürk ile Venızelos'un 1930 senesinde vardıkları noktaya dönmektir. Bu iki önder iki ülkenin gelişmesini sağlayan bir kısmnıa sahip ohuken koskoca Anadolu'nun çok azından yararlanabilmesi acaba haklı bir barış sağlayacak mı? POLİTAKİS Bu tamamen politik bır sorundur. Evvelce de açıkladığım gibı ipekçi ödülu politıkaya karıştırılmamalı. Yapılan bu gınşimın amacı sorunların çozülebilmesı için iki halk arasındaki sorunların düzelmesidır Sorulan soruyla ılgıh olarak ülkemın sorumlu kişilerı tarafmdan etraflı açıklamalar yapılmıştır. Sanıyorum, bugunku durum bundan önceki durumdan farklı değildir. Bay Sirmen, Yunanistan'm karasularım genişletmek ısteği yenı değildir. Tum ülkelerin doğal hakkıdır karasularmı genişletmek. Orneğin son zamanlarda Libya, karasularmı 200 mıle çıkarma kararında olduğunu açıkladı. Libya'nın bu söylediğinin ciddılik derecesı duşüktür. Karasularım 6'dan 12 mile çıkarması her devletin hakkıdır. Buradaki Yunanistan'm bu hakkmı ancak gerektiğinde kullanacağı açıklanmıştır. Bu durum sanıyorum, önceki durumdan bir farklıhk göstermemektedir. Mitsotakis'in dediği gıbi alman karar AET'nin dığer ülkelerle olan ticari ilişkileri ile ilgilidır. Ben şuna inanıyorum ki Türkiye de AET'ye girınce, bunun gereğine inanıyorum, onun için de geçerli olacaktır. SİRMEN Türk yazarlarından kimi tamyorsunuz, Bay PoUtakis? POLİTAKİS Çok önemli bir sorudur bu. Dün yapılan bir toplantıda Turk yazarlarmı gereğı kadar tanımadığımızı söyledim. Bunun için yakındım. Nazım Hıkmet, Azız Nesm ve diğer birıki yazarı tanırım. Dün akşam sanıyorum, yaşayan Turk yazarlarmm en büyüğü olan Yaşar Kemal ile tanıştım. Kendisi ile uzun uzun görüştük. Atina'da Tedros Yayınevmin tum eserlerini yayınlama kararını aldığmı öğrendım. Çok sevindim. SİRMEN Sait Faik'ten hiç sözedildiğini duydunuz muî POLİTAKİS Hayır. SİRMEN Oysa Sait Faik İstanbul'da Türklerle Rumlarm birîikte yaşamasınm en güzel örneklerini vermiştir. Sait Faik'in Kalinikta diye bir hikâyesi var, nefis bir hikâye.. Yunanistan'da Sait Faik'in tanınmaması, bilinmemesi çok şaşırtıcı. Çünkü biz çağdaş 60 Yunan eserini Türkçeye çevirdik. POLİTAKİS Çevıri konusunda pek bır çalışma yapılmadı onu kabul ediyorum fakat bu ikınci adım olabilir. Birincısi halklar arasındaki ılışküerdır. Bunu aydın kişilerin yapacakları çalışmalar sonucunda başarmak mumkun olabilecektır. Boyle bir çalışma da başlamış oluyor. SİRMEN Peki bir şey sormak istiyorum, iki ülke arasında yakınlaşmaya, iki ülke halkı arasındaki yakmlaşmaya basmuı ne gibi etkisi ve katkısı olabilir? Neler yapılması lâzımdır? POLİTAKİS Bu, Abdı îpekçi'nin baslattığı bır şeydır. öldürülduğu ıçmde süremedı. Bu odulun amacı da budur; onun baslattığı çabayı gırışımleri sürdurmek Ikı ulke arasındaki sorunlarm çozümunde basınm rolu çok onemlı olsa gerek. Evet bu konuda ve ıstıkamette her iki ülkenm basın mensupları çalışmalar yapmaktadırlar. Yapmış bulunuyorlar SİRMEN Somut olarak neler yapıhyor? önerileriniz nelerdir? Ve somut olarak bu önerilerinizin hangileri gerçekleşmiştir? POLİTAKİS Somut olarak bu konuda yapılmış bır çalışma henuz yoktur. Olamaz da. Bu ancak iki taraf basm mensuplarının hazırlayacakları bır protokol çerçevesmde yapacakları çalışmalardır. Onümuzdekı yıl ağustos ayında ipekçi Ödülu'nün dağıtımının ıkmcısı Turkıye'de yapılacaktır. Bu münasebetle bazı Yunanlı ve Turk gazetecilermm biraraya gelmesi ve bu konuları etraflı ve ayrıntılı olarak konuşmalarmı, tartışmalarını sağlamak amacmdayım. SİRMEN Bir de geçen Abdi İpekçi Odülü verildikten sonra jüri dağılmıştı, bunun nedeni neydi? POLİTAKİS Bu sorun daha fazla duygusal bir sorun olarak ortaya atılmıştır. Toplantı, ödül dağıtımı sırasında, Türk temsılcisi tarafmdan Türkiye Kültür Bakanmm mesajmın okunmaması garekir denmiş, okunmasma karşı bır tepki olarak . Komıçyon metmleri okuyan ve bu metmler üzerinde karar veren bır komisyondur. Sureklı olarak bu işte çalışan bir komısyon değildir. Görevleri bitmış bulunuyordu. SİRMEN Basın ile ilgili olarak somut öneriler olmadığını sövlediniz sayın Politakis. Kendi mektubunuzdan da anlaşüdıçına göre ülkenizde, bazı basınm şoven tavırlarına karşı çıkarak bazı konularda Türkler haklıdır diye yazılar yazmışsmız. Zannediyorum işte bu gerekli davramş oluyor. Sanıyorum ki böyle ulusal davalar canlandığı zaman toz dumandan göz gözü çörmüyor. Biraz heyecan fazla oluyor. İşte böyle zamanlarda karşı tarafın da haklı olduğu yanlan çörmek her iki tarafa da düşen bir çörev oluyor. İşte biz bunu elimizden çeldiğince yapmaya çalışıyoruz. POLİTAKİS Bu görüşün çok daha genel olarak gerek Türkiye'de gerekse Yunanistan'da benımsenmesini dilerım. Abdi ipekçi Odülu ile ilgili girişımlerımızm gerçek amacı da budur. Herşeyı, butün sorunları, iki ülkeyı ılgılendıren sorunları tarafsız olarak gormek, bunu açıklamak, tarafsız olarak tartışmak. Bunu benim yazılarımda göreceksiniz. SİRMEN Çok teşekkür ederim. 1 Herkes söylemişti, «Amerika'yı gezmek için tam mevsimini buldunuz» demışti. «Amerikan yazı»nın bızim Adana, Antalya yazlarma benzediğini, sıcakla nemin biraraya gelmesinin, özellüde bazı bölgeleri, kentleri birkaç ay için zor yaşanır hale getirdiğini söylemışlerdi. Ama insan yaşamadan bilmiyor. Amerika'daki ılk günümüzde, Washıngton'da bir ağustos pazarmda, otelin havalandırmasından sıynlışta sokağa kendimızi atar atmaz, yuzümuze bır fırmdan gelırmiş gıbi çarpan sıcak havayla soylenenlerın an lammı algıladık. Bu deneyı, Güneye ındıkçe daha iyi anlayacaktık. Ama artık yapacak birşey yoktu. Aslında vardı. Amerikah bunu yapıyordu: Yaz meysıminde, tum kentleri sokaklarda at letli, şortlu, yarıçıplak gezen insanlar alıyordu. Bır Washıngton pazarmda, bızim gıbı gıyımli hemen hiç kimye yoktu ortalıkta, herkes soyunup dokunmuştu. Bunu bir pazar gününe özgü sandık. Oysa diğer gunlerde de, herkes değilse bıle bırçok insan, özellikle gençler, şortlufanılalı gezmeyi surdürüyorlardı. Amerikan rahatlığı dedıkleri bu olsa gerekti. Elımizdeki haftalık kent programını ve akın akın gıden kalabalığı izleyerek, pazar öğleden sonramızı Georgetown semtindeki G/0 kanalının kıyısındaki açıkhava kon sennde geçirdık. Her pazar halka açık olarak (yani parasız) düzenlenen bu konserler, caz muzığıne ayrıhyor. (Ama Washington, dığer buyük Amerikan şehirleri gibi öylesine zengin bır sanatsal etkinliğe sahip ki, her zevke göre, her seçime göre değişik sanat ve bu arada müz.'k prcgramları bulmak olanaklı). BİR KONSER Yaz sıcakları dolayısıyla kurumuş kanalın çevresındekı yeşillıklerde ınanılmaz bır kalabalık toplanmıştı. Çoluk çocuk, yaşlı genç, karı koca, arkadaş sevgili, dost duşman, sanki koca Washıngton'un yarısı ordaydı. Biri zenci, biri beyaz 2 orkestranın çaldığı muzığın keyfı kadar, çevreyi gozlemlemek, Amerikan halkının, çeşitlı ırklarm kalabalık içinde veya bıreylerde karışımıyla oluşturduğu gorünümü ıncelemek ılgi çekıcıydı. Amerikan halkımn daha sonra da gözlemleyeceğim bu: ' ozelliğınm, büyük doğa sevgısmin bir gereği olarak tatıl günlerinde kapalı mekanlar yerine açık havayı yeğlemesı, kent dışına çıkamasa bıle kentın içındeki parklarda ve açık havadaki sanat etkinlıklennde zaman geçırmesı örneğini, ılk kez bu Washıngton pazarında gördüm. Akşamüstü, otelimızin hemen arkasındaki 19. sokakta, bır grubun çaldığı müziğe uyarak sokak ortasında dans etmeye başlıyan, kadınlı erkeklı, zencili beyazlı grup, Amerikan taşrasmda değil ama büyük kentlerındeki bu toplu halde, kendini gös tererek, sergileyerek eğlenme özelliğinin de ilginç örneğıydı. WATERGATE'Î ÜNUTMAK Washington inanılmayacak kadar geniş yeşil alanları o AMERIM EEYINCE Yazı ve Fotoğraflar: Atüla DORSAY muş bir dizi sabit satranç masası oldu: Günün her saatinde, giderek görüşün zorlaştığı akşam saatlerinde bile burda sürekli satranç oynamyordu. Oynayanlar ve oynayanlan izleyenler ise çokluk zencilerdi. Bize «tehlikeli» olduklan söylenen, kendilerinden «sakınmamız» gerektiği bildirilen zenciler, bu zekâ oyununun en meraklıları gibi gözüktü bize.. WASHİNGTONT)A BİR DOLMUŞ Washıngton'daki ilk birkaç günümüzde bırçok kez taksiye bmmek durumunda kaldık. Hem önemli bazı randevular vardı, hem de kenti gereği gibi tanıyamamıştık. Ve hemen her seferınde başımıza ayni şey geldı: Taksı, yol kenarındaki taksı durakları önunde bekleyenlerın önunde duruyor, gıdecekleri yeri soruyordu. Eğer o yer bızim gıt tığımız yere çok ters düşmüyorsa, o kişi veya kışüerı de taksiye alıyor, bizden önce veya sonra gideceklerı yere bı rakıyordu. Ama bu bizden ala cağı parayı etkilemiyordu, yine taksımetre'nın yazdığını istıyordu. Bu «Amerikan usulü dolmuş» sıstemmi görunce, yadırgamadık kuşkusuz, ama ne yalan soyleyelim, pek şaşırdık. Bunun son yıllardaki benzin bunalımından ve petrol fiyatlarının yükselmesinden dolayı hükümetlerin (daha Reagan öncesı) şoförlere yaptığı bır uyarı sonucu uygulandığını öğrendik. Ayni üyarmın başka bır bölumü gereğince, Washıngton taksileri, çokluk, Amerıka'da her bmada ve her arabada varolan ve kullanılan havalandırma sistemlerini çalıştırmıyorlardı, bu yüzden bu arabaların içı, yaz sıcağmda gerçek bir Türk hamamı gibi oluyordu. Amerika bile ne önlemlere başvuruyor, diye bir haylı şaşırdık. ESKİYİ KORUYAN ÜLKE. Washıngton'u yeni, modern yonetım bınalarından oluşan çok modern bır kent olarak duşünurdum hep, bır tur Ankara.. Ama Ankara'nın nasıl kalesı ve kaleıçı varsa, Washington'un da eski semtleri ve Georgetown'ı var. Amerıka'nın bağımsızlığı oncesme giden bır geçmışı var Gorgetown'm; özellikle Ingilızlerın kurduğu tıcarî bir merkezmış burası, kole satış pazarları varmış. Şımdı, çoğu 18 ve 19. yüzyıllardan kalma, ama tümü restore edılmış, onemlı bir bölümü restoran, butık, kulüp gibi yerlere dönüşturülmüş eski evlerıyle manıîmaz şırınlikte bir yer, Amerikan başkentınm gobeğınde bır küçük Parıs... Washıngton'un bıtmek tükenmez uzunluktaki bulvarlarından bıri olan Wısconsın'ın Georgetown'dan geçen bölümü, Amerıka'da gördüğüm evlerın en guzellerinden bazılarını ıçenyordu. Evet, Amerıka'nm pek eski bir geçmişi (Arkası 9. Sayfada) Bir yolculuktan notlar Mustafa EKMEKCİ Ç Ç Yapılrnası gereken Atatürk ve Venızelos'un 1930 senesinde vardıkları noktaya dönmektîr. Atatürk ve Venızelos'un çizdikleri yol bugün de izlenmelidir. ) bu iki önder, karşılıkh güveni, Istiklâl Savaşmdan 8 sene sonra sağlamayı başarmışlardır. Bu iki önder kişisel görüşlerini bir tarafa bırakarak, bu olağanüstü karşılıklı güven ortamını oluşturmayı başarmışlardır. SİRMEN Bugünkü durumun nedeni sanıyorum bu güvensizliktir. Bize Türk basınından yansıdığı kkdanyla Yunan politikacılarımn bazılan bu güvensizliği geliştirici propagandalar yapıyorlar. POLİTAKİS Gerçek şudur. Her iki tarafta da beceriksizlik vardır.. SİRMEN Şimdl bir soru sormak istiyorum. Bu ortadaki güvensizlik havasuu kaldırmak için Yunanistan'da ve Türkiye'de yapabileceğimiz somut şeyler nelerdir? POLİTAKİS îkı ulusun bırbırini tanıması için gereken çalışmalarm yapılması, pratik önıemler alınması gerekir, bu konuda. Şuna inanıyorum kı pratiK önlemlerle iki ulusun birbirlerıni tanıması gerekir. Bunun içın de ilk önce yaptığımız görüşme ve tartışmaları kanalıze etmemız gerekir. Bunun dışında Atına'da da açıkladığım gıbı Yunanlıların Turkiye'ye gelmeleri ve Türklerin Yunanıstan'ı ziyaret etmeleri koşullannı kolaylaştırmalıyız. Bu bir ulusal yatınmdır. Aynı çalışmalar eğitım alanında da yapılmalıdır. iki ulusu birleştiren çok sayıda ortak şeyler vardır. Bir örnek, Yunan kentlerinde bulunan ve geleneksel değeri olan tüm Türk binalarmı gözbebeğimız gibi korumaktayız öte yandan Türkler arkeolojik kazılar sonunda ortaya çıkardıkları Bizans eserlerini tüm dünyaya göstermektedirler. Bu, şu demektır. Aslında iki ulus, karşılıklı olarak birbirine hayrandır. Örneğin ben Türk mimarisine hayranım İnşaat mühendisiyim ve benim yaptığua binalarda Türk geleneksel mimarisine aıt kimi unsurlan değerlendirmekteyim. Girit'te son olarak yaptığım bir bina buna canlı bir örnektir. tki üç ay önce Atina'da Yeme de Yanında Yat? Bayranv öncesınde, Hındıstan Büyukelçısı Parımal Ghosh üe eşı, Buyukelçüık Evi'nde basınla tanışmak ıçın bir kokteyl verdıler. Gıttım. Fazla kalabalık değıldı. Anadolu Ajansı Genel Mudurü, bırkaç gazetecı arkauaş konuştuk. Hındistan elçısının evıne, on yıl oldu, bir kez daha gıtmıştım. Ismet Paşa eşı Mevhıbe Hanımla birlıkte koltukta oturuyordu. Mevhıbe Hanunın kulağına: Ekmekçi geldı.. dedığını duydum. Yanına gıdıp, saygüarımı sundum. Yeni Bliyükelçı Parımal Ghosh'a, Ismet Paşa'yı anlattım. Paşa'nın oturduğu koltuk da, yerı de değışmemışti. Hındistan Buyukelçısi Parımal Ghosh, Indıra Gandı'nm devlet bakanlarındandı. Eski bir ışadamı da. Türkıye'ye istekli geldığı belli. Ince bir kışi. Turkıye Hındistan ilışkılerini gelı&tırme çabası ıçınde.. Bazı gazetecı arkadaşlar, oradan Basın Yayın Genel Muduru Necatı Ozkaner'ın Kent Otel'de «Atina Yabancı Basın Derneği»nden gelen yabancı gazetecıler onuruna verdığı yemeğe gıttıler. Orada büyuk şolen varmış. Turızm Tanıtma Bakanı Ilhan Evlıyaoğlu, ıkı Rum gazetecıyle birlıkte oturmuş, güzel bir dostluk gostensı.. a.a. Genel Müdürü Cevdet Tanyeli gazetecılere, bazı gazetelerın a.a. haberlerını kullandıkları halde, a.â. sımgesını kullanmamalarından yakınmış. Bence de haklı. Haber hangı ajanstan alınmışsa, onun sımgesının gosterilmesı gerekir. a.a. ıyı çahşıyor şımdi.. Kent1 Otel'dekı yemege gıtmedım. Çağrılı değildim. Orada olanları arkadaşlarımdan dinledım.. Yemekte soğuk mezeler, sıcak mezeler, bir köşede doner, soğuk dil, lahana dolması, çeşitlı soğuk etler, kısır, cığer, kadın gobeğı, tavuk goğsu, baklava, meyve de varmış. Butun yemekler masalarda kahnış... Tutucu bir gazetede, tutucu yazılarıyla ün yapan bir koşe yazarınm yazısını okuyordum, şöyle başlıyordu: «Kurbanın sevabmı ulu kitabunız ve nice hadisler yazmakta, sizler de bilmektesiniz. Yarın vaiz efendiler de ayrıca size anlatacaklar. Kurban Bayramına «hacılar bayramı» da deniliyor. Onun için peygamberimizin kudsi topraklannda hac farizasını yerine getirenlere de bizden selam olsun; tmrenmeler olsun...» Dinsel duygulan sömürme, dünyada en ıçerledığım şeylerden bıri. Ama bunu elden dilden bırakmayan yazarlar ne yazık kı var. Aynı yazar tek tük de olsa, şıır de yazardı bir zamanlar. Şımdı yerdiğı Türk Dıl Kurumu'nun «Türk Dili» dergısine, 1953lerde gönderdıği şıır, Seçıci Kurulca benımsenmedi, yayınlanmadı dergide. Kendısinin de, şımdı pek gün ışığına çıkmasını ıstemeyeceğıni sandığı şiiri şöyle: «Şu gelen kadın sesidir... / Aklın donuklaşır serinlikde, / içinde intilal olur... Anan sütü gibidir delilik, / helal olur. Ince esişine kul olduğum / Hey gidinin efesi. / Dolaşı dolaşı hal olduğum! / Adam kahrından ölesi... / Şu gelen kadın sesidir.. Bir yetişkin kız olacak, ince etekli, / Endam emekli emekii / Gül yanaklar, sarı saçlar, / Fistan benekli benekli. / Hülasa ballı petekli... / Gezin firaklı firaklı... / Şu gelen kadın sesidir. Uy anam kadın sesidir! / Dayan Allahı seversen, / Sanki Şeytan dürtmesidir, / Şu gelen kadın sesidir.» Eskı şaır, tutucu yazar TDK'nun kapatılmasından ve bir akademinın kurulmasuıdan yanadır. iki hafta dnceki bir yazısında şöyle dıyordu: «... Halbuki şimdi öyle değil çok şükür. Evren Paşa, Konsey, Hükümet... Kısacası devletimiz güçlüdür. Onun için bu dil meselesi de, herhalde milletin ve kendilerinin sadece şikâyet ettikleri bir bela olmaktan çıkacaktır. Atatürk'ün yolundan ve Mnden sapmış olan Dil Kurumu herhalde kapatılacak, dilimize ve millete • ettiklerinin hesabı onlardan sorulacaktır. Hükümetimlzin programında vaadettiği Dil Akademisi mutlaka ve sadece yetldli ilim adamlarından kurulacaktır. O zaman Türkçemiz cehaletin ve ihtilalci anarşi tasaliutundan kurtulacaktır.» Bır akademi kurulsa, ne olacak? Eski şairin şiirlerine benzer şiirlere ödül verecek. «Uy anam!» yeme de yanmda yat. Washin?ton'da bir pazar Çoğu 2enci bir kalabalık, sokakta kendini kapıp koyvermiş, dansediyordu. Ç Ç İki ülke arasında en büyük sorun taraflar arasında sertliği ar tıran karşılıklı güvensizlıktir. bir Islam sanatı sergisi düzenlendi. Son derece başanlı geçti. Olağansütü bir sergiydi. Bu sergiyi Istanbul'daki Yunan Başkonsolosu'nun eşi düzenledi (Bay Filo'nun eşi) Röpörtaj jçın birşey söylemek isterim. Bay Sirmen Atina'ya konuğum olarak gelir mısiniz?... Yapmış olduğum bu: çağrı üe Yunan ve Türk turızm örgütlerine yalon bir işbirliği için çalışmalar yapmalannı önerdim. Büyük çapta turist gruplan mübade lesi yapılmaktadır. Türkiye'den Yunanistan'a gelenlerin sayısını büemiyorum. Ama Yunanistan'dan Türkiye'ye gelenlerin sayısmda büyük artış var. istanbul'da yayınlanan bır îngiliz gazetesinm verdiği bır habere göre Türkiye'ye gelen Yunanlı turistler ikinci sırada bulun maktadır. SİRMEN Gazetede gördüğünüz o rakam Bay Politakis'in istediği o turist akuu değil. Yunanistan'a gelen, turlar yapıp da Yunanistan'a gelen, turlar yapıp da Türkiye'yi de görmek isteyen daha fazla yaljancüardır. Yoksa Yunan halkıyla Türk halkı arasında bir mübadele değil. POLİTAKİS Evet. Bu konuda çalışmalar yapümahdır. Ve yalnız İstanbul'da ilgili çalışmalar değil, tüm kentleri ve hatta köyleri de içeren konuşmalar düşünülmelidir. Aynı şey Yunanistan'da da yapılmalıdır. Bu söyledıkleriniz haklar düzeyindeki çalışmalardır. Hükümetler düzeyindeki çalışmalara geünce... Belirli bir yolun izlenmesi gerekir. Bu yola guvenlik sübapı olmalıdır. Atatürk ve Venizelos'un yaptıklan işte budur. Bizim de onların çizdikleri yoldan yürümemız gerekir. SİRMEN Bir tek şey soracağım. İki ülke arasındaki sorunların çözümünün en iyi yolu Atatürk ile Venizelos'un yaptığı gibi taraflaruı meselelerini başka yerlere götürmeleri yerüıe, kendi aralarında konuşmalan, anlaşmalan.. POLİTAKİS Dün başladığım bır cevapla konuşmayı sürdürmek isterim. Bay Sirmen kendisine vereceğim ve Yunan basınında çıkan yazılarımdan bu konuda geniş bilgi alabilecektir. İki ülke arasındaki ilişkiler iki düzeyde bulunuyor. Hükümetler ve halklar, düzeylerinde. Biri diğerini sürekli olarak etkiler. Halklar düzeyinde yapıhnası gerekenlere değindim. Çünkü hükümetler düzeyinde, Venizelos ile Atatürk'ün çizdikleri yol izlenmelidir. Elli sene önce yapılan anlaşmalan işler duruma getirmeliyiz. Tüm sorunlan içermektedir bu anlaşmalar. Denizler sorunu, deniz ticareti sorunu, silahlanma ve aynca uluslararası bir örgüt, mekanizma kurmuşlardır. Çeşitli sorunlara çözüm arayacak yargı rolünü oynayacak bir örgüt. îki ülke arasmda ooluşan tüm sorunlar bu örgüte götürülmelidir. İki komşu ülke arasında zaman zaman sorunların olması doğaldır. Buna benzer bir guvenlik sisteminin bulunması doğal ki gerekliydi ve böyle de yapıldı. SİRMEN Bugün Ege'deki durum, Ege'de Yunan karasulannın 12 mil olması, lata sahanlığı sorunu acaba Türkiye ve Yunanistan'm dostluğunu, gerçekten sağlayabllecek bir durum mu? Başka bir deyişle Yunanlstan'ın Eje'nin büyük Amerikan usulü dolmuşculuğa ne dersiniz?.. Washington'da en çok raşbet gören ziyaret yeri, Beyaz Saray... Başkentin göbeğindeki bir parkta bir dizi sabit satrarıç masası var. Taş masalarda zenciler satranç oynar. lan, havadar, «ferah» bir kent. Bu kadar yeşıllıği, sanırım bır tek Rusya'nın Leningrad kentmde gordum. Bu yeşılhğın ıçıne yayıhnış hukümet bınaları, yalnız başkentmi, yonetım bınalarını buyuk bır ilgıyle gezen Amerıka'lınm değil, tum dünyanın ılgısını çekıyor. Bır gunluk bır turda bız de bır açıdan dunya politıkasına yon veren bu bınaların bır bolümunü, Kongre bınası olan Capıtol'u, Kongre Kütuphanesmı, ünlü Smıthsonıan müzeler grubunu gezdık. Beyaz Saray'ı ise gezmek kısmet olmadı, çünkü bu gezı ıçın sabahın erken saatlerinde oraya gıdip sıra bileti almak, bır süre sonra gelıp yenıden kuyruğa girmek gerekiyor. Washington' daki yoğun programımız buna fırsat vermedi. Amerikalılar, başta Beyaz Saray, bu tür binalan, inanılmaz bir ılgiyle, bellı bır saygı ve hayranlık içinde geziyorlar. Kendi demokrasısme güvenen, inanan bir halk Amerikan haıkı, Watergate olayı nın getırdığı şoku, ınançsızlığı atmış üzerınden, bu demokrasinin uygulandığı binalan, yerleri gormek onun için büyük önem taşıyor. Bizim köylümüzün Ankara'yı, Meclis bi nasını gezerken duyduğu saygıyı, sıradan Amerikalı'da da sezmek kolay. SATRANÇ MERAKLISI ZENGİLER Washmgton, gece hayatı konusunda uyarıldığımız bır kenttı, Amerikan toplumunda gundelik hayatın bır parçası haline gelen şıddetin en yaygın olduğu kentlerden bıri olduğu söylenıyordu. özellikle zencılerden sakınmamız soylenmişti, hele ışin başmda, karşılaştığımız her zenciye kuşkuyla bakar hale gelmıştik. Otelimızin Çephe verdiği Dupont Circle ısımli bir meydan vardı, havuzlu güzel bır meydan... Kentin hayatmda bu meydan, değişik ışlevler gorüyordu, saatlere göre... Gündüzleri çoluk çocuk, genç yaşlı oturuyor, güneşleniyordu burda... Akşam saatlerı ışten dönenlerın oturup bıraz dınlendığıne tanık oluyorduk Gece bıraz geç saatte otele dönerken ıse, burasının başka türlü bır etkinliğe sahne olduğunu farkediyorduk: özellikle yalnız erkeklerden oluşan bir kalabalık, burda bırkaç saatlık dostluklar, ahpaplıklar arar gıbiydi. Ama bu meydanda asıl beni etkileyen, kenarda kurul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle