16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
D ÖRT CCMHURİYET 9 EYLÜL 1980 POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED > KEMAL Neyi Paylaşırlar r TURKIYE'DE OUNYAJDA EKONOMI/TlCAREr Cumhuriyet EKONOMİ SERVİS1 Ankara'ya metro yapılıyor, îdtle tâşımacılıgı bakımından herkesin kıvanması gerekir değil mi? Hayır, bazı sapık solcular Ali Dinçer'in önünü kesiyorlan «Burjuvalar için ne diye metro yapıyorsun?» dlye soruyorlaranş: «Dünyanın neresinde burjuvalar metroya biner?» Yanıtı. tıs... Bizde tersine işleyen eleştirel bir mantık var. Halka metro yapmak istersin, önce karşına parti çıkar, sonra hukümet çıkar... «Ne yaptyorsun?» •Metro...» •Aman. sakın yapma!...» Ankara Belediyesinin elind e bir Batıkent, bir met ro projesi var... Bunlann gerçekleşmesi için her sorumlu ve yetkilinin arka çıkması gerekir değil mi? Tersine, Ali Dinçer'in tekerine taş koymada iktidar lideri de, muhalefet liden de ortaklık ediyorlar. Ecevit'in nicedir, özenip. bezenip de gerçekleştiremedigi APCHP koalisyonu metroya karşı direnmede gerçekleşmişe benziyor. Demirel, ne de olsa gerçekçi bir adamdır. muhalefet eder gibi görunse de halkın yaranna olan metro, Batıkent gibi projelerin ne anlama geldiğinj çok iyi biljr. Belli olmaz, gunun birinde her ikl projeyi destekleyeceği tutar. Metroya karşı liderlerden sonra bir de İmar Koordinasyon kurulu ortaya çıktı. Sanki her ttiriü imar işleri düzenli, bir koordinasyon içinde sürdürülüyor da sıra metroya gelmiş gibi... Ali Dinçer. bu türlu işlerin nerelerden kaynaklandığını çok iyi bildiği için şöyle söyledi. «İsterse metronun temelini Demirel atsınL» Metronun temeüni Ister Demirel atsın. ister Ecevit. ne olacak yani? Metroyu Demirel ve Ecevit yap mayacaklar kü... Temel atma dediğimiz bir kurek çimentonun bir çukura atılmasıdır. Bütün iş ondan sonra başlıyor. İşçiîer, mühendisler, mimarlar, finansmanını bulanlar ne oluyor? Asü emek, işgücü, çalışma onlann değil midir? Bizde nedense yöneticiler halkm arasTndan çıktıkları halde kendilerini halkın üstünde sayarlar. Bizi de buna ahştırmışlardır. Yöneticiîer meydanlarda konuşuyorlarken. Size baraj yaptık. fabrika yaptık, okul yapt:k, bilmem ne yaptık...» diye övünürlsr. Oysa bunlan yapan yöneticiler değil, emekçilerdir. Nedense emel:çiler meydan nutuklannda unutulur giderler. Emeğe dayanmayan. emekçiye değer verilmeyen toplum düzenlerinde böyledir. Yönetici gelir, bir kürek çimentoyu bir çukura atar, sonra çekip gider. O yapıtı kimler kotardı, kimler becerdi. kimler ne güçlüklerle ortaya koydu, düşünmezler bile... Eğer o yapı bin güçlükîe sonuçlandınlmış, eser ortaya komuşsa. yönetici bir daha ortaya çıkar, bu ker de kurdeleyi kesmeye gelir. Halk dendi ml içinde yokşulu da var, zengini de var. Halk dendiğinde kim, kimden yanadır, ona bakmak gerekir. Bir belediye halk dediğinde yoksulu. yani ülkemizin büyük çoğunluğunu anhyorsa, o belediye halkçı belediyedir. Eger bir belediye halk dendiğinde zenginleri anhyor, or.ların çöplerini daha önce döküyor, yollannı daha önce yapıyor, suyunu daha önce veriyorsa, o belediye zenginlerden yanadır ve halkçı değildir. Ankara ve İstanbul belediyeleri birkaç seçim donemi yoksuldan yana olmuşlardır. Tepede, halktan yana olmayan yöneticileri kızdıran da budur. Bundan ötürüdür ki zengınden yana yönetici halkçı belediyelerin ödeneklerinj keser. yaptıkları işlere engel olurken halkı cezalandınr. Bunu tepedeki yönetici de bilir. Ama halka demek ister ki: «Sen dilediğin a kadar kendine yakm kişileri belediyenin başma eı tir, ipin ucu benim elimdedir. Hiç bir Şey yapamazlar. Yapmak istediklerinde de engel olurum. Onun için benimîe iyi geçinmek zorundasın!...» Halkçı belediyeler bu yüzden cezalandınlıyor. Halkçı belediyeler için körtopal bir yasa çıkmıştı, onu da Korutürk'e allem edip, kallem edip vetolattılar, öyle oU madı mı? Korutürk. çok sonra farkma vardı ama, iş işten geçmişti. Nitekim görevi bırakırken belediyeleri ziyaret etmesi bir tür günâh çıkarma olmuştu.. Merkezi yönetim dikta demektir. Bizde merkezi yönetim sürgit yerel yönetimi avucunun içine almak istemiştir. Bundan ötüru de hep ezmiştir. Merkezi yönetim bilir ki. Ankara'ya gidebilmek için yerel yönetimlerden geçmek gerekir. Öyleyse yerel yönetim kıskaç içinde olsun!.. Kısar.. Dünyanın ünlü metroîan var: Paris. Londra, Mos kova... Bu kentlerin haîkı da, belediyeleri de metroları ile öğünür. Bir İstanbul, bir Ankara metrosuna yirmj yıî önce kazmayı vurmuş olsaydık, şimdi yerin ' altında ne kadar mesafe almıştık!, Bir dostum Marsilya metrosunu görmüş. Marsilya belediyesi Paris'le rekabet ediyorrnuş... Belediye dermiş ki: •Biz size metro yaptık. Şîmdi Paris metrosundan pahah... Ama, hele bir paramızı çskaralım, sizleri bedava taşıyacağız...» Marsiiya halkı bu şevkla benimsiyormuş metrosunu. Metrolar, belediyelerin olduğu kadar yoksul halkm da, çocuğudur. Halk. şimdi otobüsieri nastl bağnna basıyor, günü gelince metroyu da bağnna basacaktır. Kotil'e de, Dinçer'e de hem kendi parti iktidarlan hem de karşıt parti iktidarları otobüsieri getirtmek istemediler. Bin bir güçluk çıkardıklannı hepimiz biliyoruz. Ama ne oldu, direndiler, sonunda otobüsleri getirmeyi başardılar. Halk n e kadar memnun dur, görmüyor musunuz? Öteki kuçük belediyeler de otobüssüz değildir. Sakarya Belediye Başkam Ünal Ozan, gözden sür meyi çeker gibi otobüsieri getirttiği zaman, önce kendi belediye meclisi karşı çıkmıştı. Şimdi köydekj okul çocukları bu otobüslerle günü birîiğine köyden şehire geliyorlar, okuyorlar, sonra dönüyorlar. Avukat bir meclis üyesi Cnal Ozan'a çıkışmiş: «Biz köylüye otobüs getirmek için mi belediye olduk?* diye sormuştu. «Sizin köydeki muşterileriniz de aynı lerle yazıhanenize geliyor.» otobüs Hükümete ilişkin kuşkular piyasada durgunluğu artırdı ! AĞUSTOS SONUNA DOĞRU CANLANAN ALIMSATIM EYLÜL'ÜN ÎLK HAFTASINDA İLGİLİLERE GÖRE «BIÇAK GİBİ» ' KESİLDÎ. ÎŞ ADAMLARINA «KARAMSARLTX» EGEMEN OLDU. | UNKAPANI VE PERŞEMBE PAZARI'NDAKİ ÎŞ ÇEVRELERİ «EYLÜL'DE PATLICAN KESADf YAŞADIK» DEDİLER VE EKONOMÎNÎN İYİ YOLDA OLMADIĞINI SAVUNDULAR. Refik BALCI AP azınlık hukumetinin geleceği konusundo ortaya cıkan «beiirsizlik» psyasayı olurrsuz yöncie etkilemiş ve alım satım iloilüerın deyimiyle cbıcak gibi» kesilmiştir. İYİMSER YAKLAŞIMLAR Yakloşık yedl sekiz durgunluğun egemen olduğu piyasada işler cğustos ayının tkinci haftasındon sonra göre ceH olarak cotInnmrsttr. Bir öiçüde hasattan ve eline sınırlı da oısa porg geomesinden kayrtaklanan conlı)\k, ilgıülerce «tatminkâr» bulunmamokla birlikte ileriye dö nük ryimserliği güclendirmişti». Nitekim bu ivimser hava İçinde tekstil. madeni eşyo ve cam ışkoliarında süren grevlerin çözümlenx6Sİ yolunda ça» bor harcanmaya başlanmıştır. Özeüikle işveren kesiminde yaygınlaşan «işler can'anacak» görüşü ağus'.osun sof\ haftasında daha da kristalie$ miştlr. İşverenler. bu lyimser yaklaşım içinds ve «üretirsek satarız» düşüncesiyle toplu sözleşme göruşmelerine yaniden başlamışlardır. KÖTÜMSERÜK Pryasaya egemen olan «Iyimssrlik hovası» gensorularm birblrlnl telemesl Bonucu yerinl tkötumsertiğe» terketmlsttr. Belli ölçüde canlanan alım satımın özellikle ağustos sonunda durması ve bütunüyte terrel gerekslnlm maddeler'ne kaymcsı. işveren kesimlnin tavır değıstirmesine yol eçmıstır. Bu arada AP azınlîk hukümettnin geleceğinden duyulan kuşku da giderek yoğunlaşmıştır. Birbirinl Izleyen gelişmeler karşısında Işverenlerin «karamsar» değerlendirmelere yönelciikieri gozienmiştir. İŞLER DURDU llgüilerin deyimh/le piyasodo Islerin «bıcak gibi» kesilmesl işaciamlanndakl «karamsarlıöın» daha da artmasma neden olmuştur. Köylünun ve üreticlnin eline geçen sınırlı paranın piyasada salt «kıpırdanmayo» yol açobilrresl ve bunun orkosının gelmemesi Işveren keslminin kaygılannı artınrustır. Tüm bunlara »k olarok AP azınlık hukömetinin geleceğl Iis iigili cbelirsiziik» piyasayı sözcuğün tamonlamryta «durdurmuştur». tEYLÖLDE PATLICAN KESAOt OLMAZ» Türkiye ekonomislnln pö»tergesl olarak tanımlanon Perşembepazarı lle Unkaponı, özellikie eylul aytmn ilk haftosındo durgunluğun egemenliği oltında kalmıştır. Piyasa llgilileri «Bu hafta ilk defa patlıcan kesadı yaşadık» demişler, ey!ül avında iş!erin durgun gitmesin! şaskmlıkla karşıladıklarını bildirmişlerdir. Aylordır durgunluk ve nokit sıkıntısı Içınde yaşadıklarını da bildtren plyaso ügililepi tPerşembepozan'nda olsun, Unkaponı'ndo olsun lşler bıçak gibi kesilirse ekonorrt iyi yoida de ğildir.» biçiminde konuşmuşlordır. YO R U M Seçeneksizlik îçinde Büyük Seçenek Yalçm DOĞAN rken seçünin gundemclen duştüğü, Odaîar Birliği hükümetinin ömrünun gündsme geldigi bir sırada İstanbul'da geçen hafta sonunda ilginç ve önemli ve de gizli bir toplantı yapıldı. Ekonomiyi yönlendiren holdinglerin yedlsekiz temsiîcisi bir araya gelerek yeni getirilen ekonomik düzeyde siyasal strateji» saptamak, gunün en acil Forununu» irdelemek istediler. Erkmenin Dışışleri Bakanlğından düşürülmesinden sonra. ekonomiyi yönlendirenier deneüedikleri hükümetin iküdardan aynlmasını istediler. Hesap şuydu: •Eğer bu koşullarda iktidar sürerse, zamanmda yapılacak bir seçimde AP zayıflayabilir ve tek başma hükümet olamaz. Oysa, amaç APnin herhangi bir yedeği ohnaksızın tek başma iktidara gelmesidir. Üstelik kışa girerken ekonomide hangi sonuçlann alınacagı çok tartışmalıdır. Onun için de. Erkmen'in düşürühnesini AP. hükümete güvensizük saymah ve hemen iküdardan aynlmahdır. Ekonomiyi yönlendirenlerin Odalar Birligi hükümetinin iktidanna «şimdilik ara vermesini önermeleri, aslında bir başka gereği daha göstermektedir. Batı dünyasındaki yaym organlannda ne zaman MHP ya da Türkeş adı geçse. bu adlann hemen önünde NeofaşisU nitelendirmesi de yer almaktadır. Bizim holding yöneticileri de (en azından bir bölumü) anlaşılan artık MHP'den iyiden iyiye rahatsız olmaktadırlar. Sermayenin boyle bir karara varmasının bir başka sonucu daha vardır. O da. kış koşuüarında ekonominin zorlanacağı, bugün «Başan diye gösterilen gelişmelerin asü boyutlannın anlasılacağından ve göruleceğinden duyulan kaygı. Şimdi AP'nin büyük başlan ile sermayenin büyük başlan kafa kafaya venniş yoğıuı bir biçimde bu konuyu tartışmaktadırlar. E 1 milyar 268 milyon tonluk taşkömürü rezervimizin ancak 500 milyon tonu işlenebilir durumda DEMİRÇELİK ENDÜSTRÎSİNİN KURULUŞUNDAN SONRA HIZLA ARTAN DIŞALIMLARIMIZ, 1977 YILINDA YARIM MİLYON TONA YAKLAŞTI. Cumhuriyet Ekonotni Servisd Türkiye'nin toplam taşkömürü rezervlerinin yaklaşık 1 milyar 268 milyon tonu bulduğu, ancak bunun yalnızca 500 milyon tonluk bölümünün «işlenebillr durumda» bulundugu saptanmaktadır. Aynca, ftzellikle 1Ö75 yılmdan sonra «nemli ölçüde dışalıma gidildigi ve örnegin 1977 yılmda 543 milyon 729 bin lira değerinde 482 bin 783 ton taşkömürünün dışardan sağlandığı da görülmektedir. Türkiye Sınal Kalkınma Bankası Kim ya Sektörü Araştırma Dizisi kapsamuıda yayınlanan bir ek araştırmada, ülkemizdeki işlenebilir taşkömürü rezervleri hak kındaki öngörülerin 180 milyon ton Üe 500 milyon ton arasmda değiştiğine an cak dognı rakamın ikincisi okiuguna deginildikten sonra üretim konusunda da şöyle denilmektedir: «Türkiye'nin önemli ve üretim yapılan taşkömürü sahalan Kuzey Anadolu'da Karadeniz kıyılanndadır. Bunun dışındaki Antalya, Aksekj gibi, Güney Torosleır'da bulunan alanlar ile Divarbakır Hazro alanı, bugün için, önemli bir varhk taçımamaktadn*.» YENİ PROJELER: Araştnmada. Türkiye'ninfizeHikledemirçelik endustrisinin gelişmesine koşut olarak artan gereksinimlerinl karşılayamaz durumda olmasına da yer verilmekte ve ivedilikle yeni projelerin ele alınmaması ve üretimi artırma yoluna gidilmemesi durumlarında giderek artan dışalun kaçınılmaz görülmektedir. Yani sua, kısa süreler içinde ureti7nin artınlması için yapılan girişimlerin öncelikle maliyetleri yükselttiği ve buna karşın üretimin gene de düştüğü de araştırmada vurgulanmaktadır. DIŞ.1LIM: Türkiye'nin hemen her zaman iç istekleri karşılayabilmesine ve hatta örnegin 1977 yılında 700 ton kadar bir dışsatım yapmasma karşılık, demirçelik endustrisinin kurulmasından kaynaklanarak dışalımı da hızla artma yolundadîr. Nitekim 1965 yılında yalnızca 132 tonluk dışahm yapılmış ve daha sonra 196872 arasmda da hiç yapılmamışken, 1973'ten başlayarak hızlı bir artış görülmektedir. Gerçekten de 1973 yılında 15 bin 975 ton dışalım yapılmış bu tutar 1976'da 248 bin 975 tona, 1977'deyse 482 bin 783 tona yükselmiştir. Bunun bedeli 543 milyon 729 bin lira olarak belirlenmektedir. tlginçtir, ekonomiye yön verenler ve uygulayanlar böylesine bir tartışmaya girmiçken, kimi «solcu» çevreler bu karan hâlâ «kapitalizmi geliştirici» kararlar olarak nitelemekte ve durgunluğa giren, ulusal geliri yüzde 710 arasmda gerileyen bir ekonomide «olumluolumsuz» aynmı yapabilmektedir. Bu ilginç olabilir. Ancak, sürpriz değildir. 1920'lerin sonlannda Sovyetler Birliğinde de%Timden sonra yedisekiz yıl geçtigi halde bile, hâlâ •sosyalizmi tam anlamıy'.a yerleştirmek için kapitalizmi geliştirici kararlara yönelinmeli» düşüncesini savunan iktisatçılann varlığı bilinirse, bizdeki iktisatçılann bu «kehanetlerine» pek şaşmamak gerekir. O iktisatcılar bir süre Sovyetler Birliğini terketmek zorunda kalrruşlardır. Türkiye'de olaylara ve gündemdeki sonıtılara bakıldıgında aslmda bir başka durumun varlıgı yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Ekonomide bir başka seçenegin belirginleştigi gözlenmektedir. AP'nin politikası. ekonomide kendi doğrultusunda bir seçeneksizlik getirmiştir. Siyasal iktidar degişse büe. bundan sonra varolan siyasa! partüer bu seçeneksizlik içinde ancak ve ancak tek bir araç kullarıabüirler. O da, vergidir. Alınan kararlara ek olarak bu sistem içinde tek bir seçenek kalmıştır: Vergide veni düzenlemelere gitmek. Onun dışmda, AP politikası ekonomide başvurulacak başka seçenek bırakmamıştır. İşte, tam bu noktadır ki. sistemin aczini vurgulamaktadır. Sistemin aczi ekonominin bugünkü koşullannda bir seçeneksizlik noktasına gelmiş olmasıdır. Ama. ekonomi ve siyasal mekanizma tam bu noktaya geldiginde, seçeneksizlik işte tam bu noktada yeni seçenekler yaratmaktadır: Radikal düzenlemelere gitmek. Ancak, bunun vazgeçilmez koşuîu vardır: Siyasal kadrolar. Türkiye'de yaşanan oîaylarm çarpıahğı kendini bir kez de bu noktada göstermektedir. Ekonomik olarak sistemin aczi aslmda kendi içinde büyük seçenek yaratma durumuna gelmiştir. Ne var ki, işte tam bu anda büyük eksiklik de kendini her geçen gün daha yoğun hissettirir olmuştur. Siyasal kadrolann yokluğu ekonomik bir seçenegi göz göre göre kaçınnaktadır. Radikal düzenleme'.ere yönelecek bir siyasal kadro yoktur Türkiye'de. Çarpıcılık da işt» buradadır. Dünyanın diger ülkelerinde siyasal kadrolar ugraşla, çabayla ekonomide böyle bir dönem noktasına gelmeyi amaçlarlar. Böyle bir fırsatı değeriendirmeye ve böyle bir fırsatı yaratmaya çabaîarlar, sonra da bunu siyasal yönden tajmamlarlar. Türkiye'de ise, tersine bir gelişmeyle ekonomi kendi içinde seçeneksizlik noktasına gelmiştir. Ama, bu durumu değerlendirecek siyasal kadrolar yoktur. AP'nin siyasal yelpazedeki konumu beîlidir. CHP ise. sürekli sagın eleştirisini almakta, sa* eieştirdikçe saşa kaymaktadır. İktidara gelmesiyle birlikte CHP'nin sağa kayışı başîamış, iktidan AFye verdikten sonra bu kayış daha da hızlanmıştır. APnin böylesine rahat bir biçimde ekonomiyi kendi mantısn doğrultusunda işletmesi CHP'nin sağa kaymasıyla olanaklı hale gelmiştir. Dolayısıyla da CHP içindeki rahatsızlıklar gün ışığına çıkmıştır. Onun içindir ki, radikal düzenlemelere girecek bir siyasal kadroya her zamankinden çok daha fazla gereksinim vardır. YABANCILAR: Bu arada taçkömüru araçtırnta ve üretiminde iîeri teknolojiye sahip Romanya ve Japonya da son zamanlarda özellikle Zonguldak dışında Azdavay ve Antalya havzalanyla ısrarlı biçimde yaJandan ilgi lenmektedirler. Bu konuda Azdavay ve Antalya yörelerindeki ilgili kuruluşlann sözkonusu ülkelerin yaklaşımlan karşıstn da olumlu b i r tavn takındığı da görülmektedir. DMO, KAMU KURULUŞLARINA KARŞI OLUMSUZ TUTUM İÇİNDE Cumhuriyet Ekonoml Servisl Devleı Molzeme Ofisi'nin ba7Î bölgelerde, kendisine başvuran kamu kurutuşlarına karşı olumsuz tavır takındığı ve engelleyici bir tutum iziediği balirtilmektedir. Çeşitli yerel yönetimlerin yetkilileri, be^diye sınırları içindeki yollarin aydınlatılması İçin gereksindik'eri ampulleri atmak üzere DMO'ya boşvurduklarında «amput'eri TANSA'dan alın» şeklinde bir yamtla karşılaştıklarını üeri sürmüşler ve «25 ocakîan sonra, tıpkı diğer kamu kuruluşlan gibi reorganize edilen ofis, yerel yönetimlerin politik yapılarıno göre davranır gibidir» demişlerdir. Öte yandan yine bir kamu kuruluşunun yetkililerl lastlk gereksinimlerini karşılamast İçin ofise başvurduklannda bek lenmedik b!r durumla karşılaşo'iste mal vardır, cma pahalıtıkiarını belirtmişlerdir. Söz ko ya satılmaktadır...» nusu kuruluşun yetkdilerl, DMO' DMO'nun bu tutumu karşısın nun kendilerıne verdiği proforda. çesitlı kamu kuruluşiarının mo faturadaki fiyatm piyasa yetkiüleri: «25 ocaktan sonra fiyatının üzerinde olduğunu ileortaya atılon serbest rekabetin r) sürmüşler ve şuniarı söylecanlandırılmosı llkesi sanınz ki mişlerdir: «Kuruluşumuz. fatudoflnjdan doğruyo kamu kururaya yazılan fiyatı ödemek zoluşlarının birbirlerinl engelleme runda kalmıştır. Cünkü, kamu lerinl sağlamok icin kullanıikuruluşlartnın pryasadan alış makta ve sonunda kamu kuruveriş yopobılmeleri ancak DMO luşlarının başarısız calıştikları nun o mahn kendisinde o!manoktasına gelnerek. islerirt öze< dığına ilişkin bir belge vermesektöre devri öngörulmektedir» siyle mümkün olabilır. Oysa, yorumunu yapmaktadırlar. Turgut Özal: "Dayanıklı tüketim malları ve konut fiyatları düştü,, ANKARA, (a.a.) Başbakan lık Müsteşarı va DPT Mustftşar Vekil! Turgut Özal, «Ekorto mik meseleieri politik araç olo rak kullanmak yanlıştın demiş tır. Özal, TOrkîye'yo yararlı bir te yapılmak isteniyorsa, ekono» minin politikaya buiaştırılmoması gerektiğinf söyiemiş, «Ekonomık meselelerin kendhna has kanunları vardtr. Meseleieri bu açıdan görmek lazımdır» şeklinde konuşmuştur. Başbakanlık Musteşan Turgut Özal, verdiği demecte, tartışılması zor meseie olan ekonominin politikaya karıştınlma sı ile Türkiye'nin büyük zarar* lar gördüğünü bildirmiştir. Öza| Türk ekonomisinde ahnan tedbirlerle ciddi bir gelişme sağlandığt görüşünu yinelemiş ve enflasyonun düşm«sine kanıt olarak dayanıklı tüketim malları ve konut fiyatlan nın düşmesini göstermiştir, Ne biçim demokrasi anlamıyorum. Belediyesi halka hizmet etmek ister, partisi karşısına çıkar. Sanki belediye oylan başka, mebus oylan başka imiş gibi... Ali Dinçer, «Hangi Başbakan olursa olsun. şu metronun onurunu paylaşahm...» diyor Başbakanlar da. muhalefetler de onur paylaşmaya gelmiyorlar. «Bunlar ne paylaşırlar?» diye bin bir soru kafamda dügümleniyor. İZMİT, (Ahmet KURT Bn«fWyor) İzmit'te yaz ortasında da odunun tonu beş bin liradan satılmaktadır. Odun sattşlarının kış aylannda yedi bin lirayi bulacağını beürten Izmit Mahrukatcılar Derneği Başkanı Cevdet Ceük, «Yoz oylarında nokliyeler daha kolay olduğundan kış aylarına nazaran odun fiyatlan buyük ölçüde ucuz oluyor. Bu yüzden ihtiyaç sahlpleri telöşa kopılıyor. Biz kışında odun fiyatlarını cynı tutabilmek İçin şimdiden odun stoku yapmaya çahşryoruz. Şoyet stokları tutabilirsek fiyat artışı dive bir sorun ortaya çıkmazı demiştir.' Demek' Başkanı Cevdet Ceük. nin yıllık odun tüketlminln 150 bin tonu bulduğunu belirterek, odun stoku yapılmasında orman Işletmesinde de yordım söylemlştlr. İZMİT7E ODUNUN TONU 5000 LİRADAN SATILMAYA BASLANDI Konut açığı bu yıl 230 bine ulasacak,. ANKARA (a,o.) Türkiye'de 1979 yılında 193 bin olan konut açığmın bu yıl 230 bine ulaşacağı örts sürülmüştur. İstanbul Ticaret Odasmca yayınianan bir raporda, son iki yıldan bu yana hüküm süren enflasyon va şehlrlaşme eğiiiminin konut yapım ve talebi arasmda buyük oçıklar meydana getirdiği kaydedilmiştir. İnşaat malzemelerlndeki artışların maliyetierin büyumesine yol açtığı, 200 • 300 bin liraya malolan bir aoartman dai resmin 1 miiyon üraya çıkması yüzunden konut alımlarının zorlaştığı btldlrilen raporda, İnşaat sektöründe maliyetleri düşürecek t*r rekabet ve donetim duzeyl yaraîılması önerllmiştir. Rapora göre 1973 • 1977 pian doneminde 1,2 milyon konuta ihtiyaç olduğunun hesaplanması na rağmen füll İnşaat sayısı 978 binds kalrmş 205 bin civcrındaki açık, kent çevrelerinde yapılan gecekonduiar lle kapatıimışttr. Raporda, dördüncu beş yıllık planın i!K dilimi olan 1979 yılında konut açığının 193 bin olduğu bu yıl ise rakamın 230 bıne ulaşacağı Türkiye nufusunun her yı! bir mü yon ortış göstermesi yüzünden 1983 yılında konut açığmm 300 bine ulaşacağı kaydedilmiştlr. HÎNDİSTAN 6 BİN TON BARBUNYA İSTİYOR ANKARA Hindietan'da bulunan bir firma, Türkiye'den 6 bin 500 ton barbunya satm almok istediğini bildirmiştir. Yeni De!hi'Q9 bulunan «Ralinoq İnternationaie Ud.» adlı fîrma, Türklye'den 2 bin ton yeşll barbunya, 3 bin ton siych barbunya ve 1500 ton kırmızı barbunya satın alacaktır. (a.o.) IMF kredisinin 70 milyon doları Türkiye'nin eski borçlarına sayılacak ANKARA (ANKA) Turklye'nin IMF kaynağından sağloıyacağı 92 milyon dolar tutanndaki ikinci kredi diliminden net olorak 21,3 milyon dolarlık bir yorar saölayablleceğl belir lenrriştir. 92 müyon dolarlık kredlnin 707 milyon dolarlık bölümu, Türkrye'nin IMF'ys olan eski borclartna mahsup edl tecektir. Billndiğl g;bl, Törfciye i!e IMF arosındakl «stondtoy» du zenlemesiyle, üç yıl İçin 1.66 mfiyon dotartıîc b6!ÖfnÇnün Tür kiye'nln IMF'ye oicm borçtannın tasfiyesl amacıyla mahsup edileceği ve açılacak kredüerden düşüleceğl oçıklanmışttr. Öte yandan, eylül ayı sonunda Işlerlik kazanması gere ken ikinci kredl diliminin cçılması lcin IMF uzmanlanna Londra'da sunulan bligllerln ye terll bulunmadığı bellrtilmektedir. Bu nedenle, IMPden bir maü uzman önümuzdekl günlerde Turklye'ye gelerek hesap lan inceleyecektlr^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle