25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎKÎ CÜMHÜRÎYET 6 MAYB 1980 onatc genellikle dünyonm her yertnde gellrfni yan işlerden sağiayan bir insanaır. Ya öğretmendir; ya belediyede veya bankodo mcmurdur; ya bir gazetede, bir öergıde veya bir reklâm ajansında calışın ya da aiieden kalmo ufak bir geliri, dükkânı filan vardır, gecim1nl bununla sağlar. Zamanının cogunu ekmeK parası kazandığı işe oyırdığı icın de yeteneıclerinl ve eğilimlerinı geliştirecek, yapıt ortaya koyacok zaman bulamaz. Yalnız bizdo değil, gelişmiş ülkelerde bile gecimini doğrudan doğruya yopıtlarından sağlayan kac sanatçı vardır? Genellikle sanatçılar gecim derdindedir. Samt larına ayırdıklan zamanın darlığından yakınmayan sanotcı yoktur. Mesleklerinin hiçbir gü> vencesi kalmamıştır. Yarınlarına kuşku iie Dakar lor. Yazı, şiir ve reslm parası He gecimini sagtayan hikâyeci, şair ve ressam sayısı. o kadar ozdır kl. Kaç besteci yaşamını yalnız bestelerinin geliri lle sağlar? S ( olaylar ve görüşler •) s SANATCININ DÜZENİ Hıfzı TOPUZ 197O'te Venedlk'te yeni bir konferons duzenledl: Kültür Politikaları Konferansı. Bu toplantıda sa natçtnın ozgürluğu ve calışma koşulıarı ile devietın kültür politikasına sanatcının katkıları üzerınde duruldu. Toplantıda şöyle dendı: Sanatcının özgürlüğü temel insan haklanndan Dirıdir. Sanatcının hakları ktsır bir burokrasi me kanızmasımn carkları arasına sıkışıp kalmamalı ve sanatcı toplum ıcinde yaratıcı gücünü geliştirebılmel'dır. Sanatcı kendi yeteneklerini savaş kışkırtıcılığı ve ırkcılıktan yana kullanamaz. Devlet sanatcıyı korumak icin gerekli önlemleri almak zorundadır. Bu ilk kültür politikaları konferansından sonra Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve Latin Amerika'da bölgesel konteranslar düzenlendl. Bun'arın hepslnde de sanatcının özgürlüğü va yaşam koşuüarı uzennde duruldu. Artık DU ko nu yeterınce olguniaşmıştı. Ücüncü Dünya ülkelerj de bir yandan kendı ülkelerinin koşullart icmde bu konuların ele alınmasını istiyorlardı. Çünkü Ücüncü Dünyada sanat sorunları başka özellikler taşıyordu. Sömürgecilık dönemınde sanatcının calışma kosulları alt üst olmuş ve sa natcı kendi toplumundan kopmaya başlamıştı. Işte temelden gelen bu dilek ve önerilerin etkisiyle UNESCO ile Uluslararası Calışma Bürosu 1977'de Cenevre'de sanatcının calışma ko şulları üzerınde bir toplantı düzenlediler. Bu top lontınm ışığında da gecen Şubat sonunda Poris'te devletlerarası bir konferan» düzenlendi. 6S ülkenın katıldığı bu konferansta ilK olarak sanatcının tanımlanması üzerinde bir anlaşmoya varıidı. Çunkü bu konu yıllardan beri geniş tartışmalara yol acıyordu. Örneğin günunün kac saatini sanatına ayıran kişiye sanatct deneblHr? Bir kişiye sanatcı denebilmesi icin o kişi gecimini ne ölcude sanatından sağlamalıdır? Yarctıcı sanatcı ile uygulayıcı sanatcının kosulları aynı mı olmalıdır? İşte bu ceşit sorular üzerindeki anloşmazlıklar ortadan kaldırıldı. Sanat çının sosyol güvenliklerıni sağlamak, toplumda sanatcıyı onurlu bir yere oturtabilmek icin dev letin önlemler alması kararlaştırıldı. Uluslararası araştırmalar en gelişmiş ülkelerde bile sanatcıların ışsızlik sorunlarıyla karş, karşıya kaldıklarını gösteriyor. Çünkü endüstri toplumu bircok yerlerde yalnız gelene* sel sanatları öldürmekle kalmamış, toplumun kosulları icinde yenı sanatların da gelışmesıne olmuştur. yak'ınlanndadır. Müzlk" âalındalcl Işslzllk de Amerika'da yüzde 50'ye cıkmıştır. Kahvelerde, carşı ve pazarlarda calıp söyleyen, oynayan sanatcılora da radyo ve televizyon en büyük darbeyi vurmuş ve bu sanat dallarının gelişnresini baltalamıştır. Beürli bir statüsü ve dayanağı olmadığı icin sanatcı kendini savunamamaktadır, Bircok yerlerde sanatcı gittikce tmar|inal» bir duruma düşmüş ve toplumun dışında kalmava baslamıstır Bu geneılemeıer bızım ıcın de gecerlidir elbette. Bircok kimseler sanatcı deyince akıllarına resımleri büyük tirajlı renkli basının reklam sayfolarında yer alan ses sanatcılarını getirir ve bunların gecede on binlerce lira aldıklarını düşünerek sanatcının Türkiye'de hıc de korunrrası gerekli kişiler olmadıklarını sanırlar. Oysa kac kişidir gecede on binlerce lira kazanan? Bunların geniş sanatcı kıtlesine oranı nedır? Öteki daliarda calışan sanatcı coğunluğu ise yıllardan beri acınacak bir durumdadır. Ya Batı müzığinde colışanlar? Ya sahne becerısl olmayan, televizyon ekranına hic cıkamayan binlerce halk sanatcısının durumu neâir? Yalnız müzik dallarında mı? Sanatcı her dalda yaşam savaşını tek başına sürdürmek zorunda olan korunmasız kişidir. Güzel Sanatlar Akademılerı kac kişiye parlak yarınların umudunu verebilir? Kolay mıdır gittikce yaygınıaşan kültür endüstrilerinin ve yoz sanat salgınlarının karşısında dimdık ayakta kalabilmek, direnrrek ve dayanabılmek. Önce sanatcıya işsizlik, hastalık, yaşlılık sigortalarını soğlayacaksınız, sanatcıyı koruyacak önlemler alacaKsınız. sanatcıya iş bulacaksınız; ondan sonra da sanatcıya «Senin de topluma karşı görevlerin var» diyeceksıniz. Ûnce devlet görevlerini yerıne getirecek, sonra sanatcıdan görev isteyecek. îçerdekiler ve Djşardakiler azar günü Kuzguncuk'ta bir dostun cenazeslne gittim. Öğle namazı kılınıyor. Kücük bir cami avlusunda kalabalık. İlkyazın sıcak güneşi insanın sırtına vuruyor. O dakıka aklıma Nâzım Hıkmet'in ünlü şiiri geldi: «Bugün pazar / Bugün beni ilk defa guneşe cıkardılar.» Cenaze töreninden dönerken düşünüyordum. Ne guzeldi şu İstanbul! Elbirliğiyle bu güzelliğin (bağışlayın beni) ıcine etmek amacıyla yıllardan beri seferberdık; ama istanbul yıne güzel mi güzeldi. Kuzguncuk sırtlarında ot ve toprak kokusu... Eve geldim. Bir cay pişirdim. Yudum yudum icerken, icerken, icerken, icerdekileri düşünmeye başladım. • Şaka değil... Suyısı kesin olarak bilinemiyor; ama, 5 binl aşkın kişinin icerde olduğu söyleniyor. Bu sayı, enflasyon sarmalına dolanmış fiyatlar gıbi durmadan yükseliyor. İceri girenlerin sayısı durmadan artıyor. Ne olacak? Bu işin önü nasıl alınacak? Hem diyebiliriz ki: Mahpushaneye giren her tutuklu, gözaltına alınan her sanık, suclu değildir; ya da ufak tefek suclardan otürü oiağanüstü durum nedeniyle iceri düşmüştür. Olabilir... 12 Mart döneminde ben de icerdeydim. 1971'in mayısını anımsıyorum. Beton duvarlar arasında da ilkbahara kavuşur insan. İlkyaz yalnız dışardakiler icin gelmez ki!.. İcerdekilere de «merhaba» der. Nerede olursan ol, bunu anlarsın. Ne cıceğe gereksinme vardır, ne ağaca. Sarı papatyalar ve kırmızı gelinciklerle dolu şiirler okul kitaplarının sayfalarındadır. Mahpushanelerde ilk yaz, cıcekten böcekten önce insanın bedenine yansır. Ta iliklerinde bir değişimin önsezısi kıpırdanır. Önce ne olduğunu anlamazsın. Sonro o senin yakanı bırakmaz. Birkac gün sonra iliklerindeki sızı. damarlarındaki sıcaklığa dönüşür; tüm bedenini uyarır. Nedir bu dürtü? Kabuk değiştiren bir yaratık mısın? Kış uykusundan uyanan bir canlı mı? Dalgınlaşırsın. Ne yaprak yeşili vardır cevrede, ne cicek kokusu. Gözlerın duvarın sıvasındaki bir catlağı izlemeye koyulur. Uzun bir yol olur catlak. Basarsın gaza. 50... 80... 100... 150... 200... Hicbir trafik polisi artık durduramaz seni... Düşlerının, hırslorının, anılarının, umutlarının, isteklerinin döşeğinde gerinmeye başlarsın. P Sanatcının güvencesı, çalışmo koşuDar, ve statüsü yıllardan ben bütün ülkelerde tortışma konusu olmaktadır. Uluslararası cevrelerde bu fcortu bir süre önce cok ckldiye alındı, bu olan larda araştırmalar yapıldı, toplantılar düzen. lendi ve birkaç ay önce önemli bir takım karartara varıldı; sanatcının korunmasj icin uluslorarosı bir tason hozırlandı. Bu Işin şöyle bir aecmlşl var: Daha tâ UNESCO'nun kuruluş yıllarında. 194S'de Beyrut'ta toplanan bir genel konferansta deiegeler sanatcının karşılaştığı sosyal, ekonomik ve sıyosal güclüklerın neler olduğunu araştırmak va bu güclükleri ortodan kaldırmak icin bir rapor hazırlonmasını Istemişler. Bu araştırmalar sonunda 1952'de Venedik'te uluslararası bir sanat çılar konferansı duzenlenmiş. Konferansta sanatcının karşılaştığı sorunlar enine boyuna ıncelendikten sonra şöyle bir sonuca vorılmış: Eskiden sanotçıları koruyan sanatsever zengın ter son zamanlarda yok olmaya başlamış va sanatcı koruyucusuz kalmıştır. Bu boşluğu doidurmak devlete düşen bir görevdir. Oevletın gorev) sanatcıyı korumaktır, amo sanatcının işine, sanatına kartşmak değildir. Devlet sanatcıya yeteneklerini ve sanatını geliştirme olanaklarını sağlamal'dır. Bunun icin de devlet okutlar, akademiler, müzeler acmalı, sergiler düzenlemeli. sanatcıya iş olanaklan sağlamalıdır. Oevletin görevlerinden biri de sanatcının yaratıcı gücünü geliştirmek, yaratma özgurluğünu korumak, sanatsal va kültüreJ değerlert savunmoktır. 1952 Venedik Konferonsından sonra <Ja sonatcılar bu lş:n peşml bırafcmadılar. UNESCO Televizyonun gelişmesi sanatçının yararıno mı olmuştur, zararına mı? Radyo ve televizyon yöneticileri bu gelişmelerden sanatcının yararlandığını öne sürüyorlar. Örneğin Batı Avrupa radyo ve televızyonları Avrupa'da 25 milyon sanatcıya ış sağlıyoriarmış. Radyo ve televizyon orkestralarında da binlerce kışının calıştınldığı belirttlıyor. Radyo ve televizyon kalıte li rrüziği halkın düzeyine indirmış ve ceşitli müzik turlerinin daha cok yaygınlaşıp dınlenmesınl sağlamıştır. Ama, buna karşılık sanatcı örgutleri radyo ve televizyon rekabetl yüzünden sanatcı sayısının azaldığını, mesleklerinin üst düzeyine varamamış sanatcıların elendiğıni öne surüyorlar. 1950'den 1970'e kadar uzanan yirmi yıllık bir zaman icinde bazı ülkelerde müzjk adamlannın sayısı yüzde 40 oronmda düşmüştür. Tiyatro alanındaki düşüş oranı da yüzde 2560 orasındadır. Sanatçılar başka alanlarda ek Işlere yönelmek zorunda kalmışlardır. Fransa'da tiyatro alanındaki işsizlik oranı yüzde 80 •+• Şimdi Paris'te hazırlanan sanatcıyı koruma tasansı bu bakımlardan cok önemli sayılır. İlk kez böyle bir tasarı ortaya cıkartıldı. Bu tasarı gelecek ekimde Belgrafta toplanacak olan UNESCO Genel Konferansına getirilecek. Genel Konferans bu tasarıyı onaylarsa bütün üye devletlere bir takım gârevler yükienmiş olacak. Ama bu belgenin müeyyideleri nedir? Yanl, bu belge devletleri ne ölcüde bağlar? Yasal bakımdan pek bağlamaz ama, devletler bu önerileri kabul ettikten sonra kendilerinl sanatcıya karşı biraz daha sorumlu sayrrak zorunda kolacaklardır. Bunu da kücümsememek gereklr. Ama siz «Türkiye'de her İş bittl de. sıra buna mı geldı?» derseniz, ne diyeyim, sıra hic sanatcıya gelmez bu gidişlel HESAPLAŞMA Nazım Hikmet Gerçeği Burhan ARPAD azım Hikmet bu topraklar fnsonı icin herseylnl verdl. Rahat yaşayabılmek. olanaklarını, sağlığını ve canını. Gizlı polıs örgütü, faşist bürokratlar hep onu kovaladı, duzmo suclamalar ve öldürülmek tedirgınliğl yakasını bırakmadı. Sınırlar dışında yurt topraklarının ve insanlanmn özlemıyle kan ağladı. Varna'da Karadeniz'i görünce o suların İstanbui'a ulaşacağını hayal etti, yakın larrna ve sevdiklerine dalgaiarla selam yolladı. Köklü ve soylu bir Osmanlı Dürokrat oı'enın cocuğu olarak dünyaya geldi ommo, yaşadığı toplumun cürümüş ve yalancı yonlarını görüp «Yepveni bir dünya icin» ver.len savaşa katıldı. Yürekli ve namuslu bir Türk aydını olarak. Nazım Hikmet pek cok şıır yayınladı. İlk şiırlerınl genc Ekım devrimt'nin heyecanları ve endüstrileşmenın cezbesıyle yozdı. Amma, yıllarca zindanda sonra sınırlar dışında yurt özlemıyle. en ınsancıl, en olgun, ürünlerıni verdi. Memleketimden insan manzaroları, Kuvâyı Milliye destanı son yüzyılların en güclu Türk şaırinl yüce liflın doruğuna ulaştırmıştır. Nazım Hıkmet'ın kışilığini, yureki) aydın savoşcı vanını devleştiren bir başka yanı vardır. Dizeler dünya smın dar cemberini aşamayıp kendilerini dev ayna6inda goren kımi genc şairlerln kavrayamadıkları bir Nazım Hikmet gerceğı vardır. Cevresınde yaşayan insanların günlük kaygularını, tasalarını ve sıkıntılarım pavlaşan, onlara yardım icın şıir dışı kücük kucük ayrıntı larla boğuşan yurekli insan Nazım Hikmet vardır. Nazım Hlkmet'in ölümünden sonra pek cok kitap yayınlandı. Daha da yayınlanacak. Yayınlanmalı da Kema! Tahir'e VaNulara, Memet Fuat'a Bursa ceza evinden vazdığı mektupları da C K ilgınctır. O İkinci Dunya Savaşı yıllarında Burso Cezaevinde tutsak Nazım Hikmet, sobahın erken saatlerınden gece vontanr>o kador dutfmadan calısmaktadır. Bu caliş malarını Şöyle sıralayabilıriz. Kendi girişımıyle kurduâu ve colıştırdığı, tezgâhlorda perdelik dokunur. İstanbul'dan bin güclükle sağladığı 'pfiklerle. Bu perdelikler istanbui'a gönderılip satışa sunulur. Gelen parayla yıne ıplik alır, artırabıldiğiyle yakınlarıno ve bu aroda Kemal Tahir'e para gönderir. Kemal Tahir'e o pek hoşlandığı bir cift siyah cizmeyi armağan eder. Kemal Tahir'e kalın kumaşlar ve yünlu ic camaşırları da gönderir. Kemal Tahlr'ln Sinop cezaevındeyatan kardeşı Nuri'nin gonderdıği rrapushane işi öteberiyi satar, parosıyla onlara tutkal ve gomalak sağlar. kalanını da gönderir. Bu arada ktrrı idamlıkların «Temyız layihasıtnı yazar. Hepsi bu kadar değil. Orhan Kemal'e fransızca dersi verir. Balaban'o resim yapmoyı öğretir. Kemal Tahir'in gonderdıği roman ve flikâye müsveddelerıni öir edebivot öğretmeni ciddıliğiyle okur, düzeltmeler yapar ve aydıniatıcı notlar yazar. Bütün bunlar bittikten sonra da, hücresine cıkar, şiirler yazar. İnsan Manzara!an bu koşulla' altında yıliarca yazılmıştır. Ne var ki, ; bütün gününü şunun bunun şiir dışı şlerıne cömertce harcamış olan Nazım. ictenlikli bir alcak gönüllülükle; »Dün akşam şu kadar dize yazdım!» demekle yetinir. Cumhuriyet İNGİLİZLER GANDİ'Yİ TEVKİF ETTİLER N Hindistan'da umumi matem Jaldpnr S (»•»•> Gandl gece yansı kararRâhında teviclt edılmlştir. Kaza haklml ile polİ5 müdürü ve 20 musellâh polis bir elektrlk meşalesinin zi yası altında G&ndi'nin derın uykuva yatmıs olduşu yere llerlemi*lerdir Mumalleyhln ta lebi üzerine dişlerini temizlemesinc müsaade etmislerdir Gandi kamyona glrmezden evvel taraftar l&rından birine Hlnt Valij umumlslne hltaben yazmış oldutu bir mektubu tevdl etrr.is ve Rönüliölerinden blrisinden Hint marşını terennüm etmesinl 1»temiştir. Bundan sonra arkadaşlanna veda etmiştir. Yeşilköy'de bir fırın seddedildi Poon» S ( » J . ) 3 polis otomobili h&pisa neye vasıl olmuştur. Bunlardan blrinde Can di bulunroakta idl. Mu maileyh. Reuter Ajansının bir muhabtrine seyab&ti esnasındtt btt tün esbabı, istırahhtınln temin edilmiş oldugunu söylemiştir ZannedildiÇine pöre hü kümet Gandi'nin laşesini temın içln ayda 100 rupi tansisat bağlı yacaktır Bombay 5 (sjı.) Bombby eyaleti kongre sj komitesmin mahut harp meclisi Gandi'nin tevkiîini müteakip hemen toplanmıs ve bugün ve yann matem tu tulmasına karar vermiştir. Gandi'nin tevkifi için ısdar edilmis olan müzakerede deniliyor: «HukOmet Guıdl'niB faallyetlerinl endlşeyl mucip mahiyette telak Kı etmekte oldugundan mumalleyh 1827 ta rihli ve 25 numarah nl zamname mucibince hapts ve tazrik ohzna' caktır.ı GBnülluler kongreslnin keskin zil sesi Gan dı'nin tevkif edilmis ol duŞunu ılan etmiştir. Bu ses butün sehrt ma tem gününe riayet etmeğe ve Kece aktedile cek umumi lçtimada bulunmaSa davet etmistir Bir gazete muhabirl ne beyanatta bulunan Madam Gandi, zevclne karşı hükümet tarafından yapılan baksız muameleye lcap eden mukabelede bulunulacanını sovlemisür • 1980'in ilkyazı geldi. Yalnız dışardakiler İcin degil, lcerdekiler lcfn de geldi Böyle dönencelerde icerdekileri vazgecılemez bır tutkuyla düşünürum. Eğer cağımızın insanıysanız, sız de düşünün icerdekileri. Sofranızı cicekler süslemışse. güneş akşam üstü uyukladığınız koltuğa vurmuşsa, cocuk sesleri geliyorsa sokaktan; düşünün!... Hapıshanelerinde binlerce sıyasal sanığın bulunduğu bır ülkede yaşadığınızı düşünün!... Ne dediniz? Onlar canavar mı? Yok canım... Bır toplumda icerdekilerle dışardakiler arasında büyük bir ayırım yapamazsınız. Onlar ve bızler. bir bütünüz. Toplumun ürettığı herseyden sorumluyuz biz. Eğer bu sorum duygusunu cajdaş bilince dönüşturemezsek, hıcbır şeyi cözümleyemeyız. 1980 Türkıyesinde dışarda olmak cok mu büyük mutluluktur sanırsınız? Eğer olan bitenlerin İcinde sizin de bir payınız yoksa bu toplumda yaşamıyor demeksinız. Oysa yoşadığımız dönem öylesjne bir dönem kl. ellerini yıkayıp da tben temizım» diyecek tek kişi kalmamıştır. İlkyaz gelmiştir. Vefat ve Teşekkür Ayşe Cemal'ın değerli eşi, sevgili babamız, AHMET CEMAL'in ik| ayı gecen hostalığı sırasında cok yakın ve lcten llgllerini esirgemeyen istanbul Tıp Fakültesi İc Hastalıklan Kliniğmden, Yesilköyde bir bnnın imal ettiftl ekmekleriıı ıçinden midya k&buklan çıkmışur. Çeh remaneti bu fınnın sa bıkaaını nazara dikkats alarak seddlne karar verml$tlr. Orada b&şlca fırın bulunma*sa Emanet İstanbul'dan ve Batorköy'den oraya elnnek Röndeı»cek, «rene kararından Tazeeçmeyecektir. İSPANYA DA CUMHURİYETÇI CEREYANLAR Madrit S ( » J . ) M. ünamuno verdigl bir konferanste nüküm darUk usulO idaresiue Blddetle bücum etmıs ve zabıtanm kendisinl ed2 altında bulundurmakta olmasından dolayı tenkldatts bulunmustur. M. Dnuntmo Cumhuriyetin yalnız Cumhuriyetçiler için değü. bütün Ispanyollar icin bir gaye teşkil etmesl icap ettiîini sbyliyerek konferansına nihayet vermiştir. Bir kac üenc konferansçıyı salondan Cikarken tahkir etmislerdir Bir cok kimseler tevkif olunmustur. Prof. Dr. Ali Görpe ile asistan Dr.'lar. Itır Bakioğlu ve Hüseyin Balkancı'ya Hemşıreler, AYIŞIĞIN YÜKSEL ve NURAN YARAZ'A ve Kliniğin Endokriminoloji bölümünun tüm personeline; ölümünde gerek cenaze törenine gelerek, clcek göndererek, gerekse telefon. telgraf ve mektupla başsağlığı dileyerek acımızı paylaşan tüm dost, akraba ve yakınlarımıza yürekten teşekkürü borc biliriz. v AİLESİ (Cumhuriyet 2462) Taksim Meydanı süratle bitecekmiş Dolmabahçe'deH cep hane sevkiyî*t dairesinde dün bir kaza neticesl olarak bir Inölak vaki olmuştur. Cep haneden ehemmiyetsız btr kısmı vandıktan sonra yangın söndürülmüs, cephanenin mühim kısmı kurtarümıstır, Kazı> oetlceslnde ba fil bir yaralanmadan baska zayıat olmamıştır Kazanın. sahilden aeçen bır vipurun bacasından sıçrayan kıvıl cımdan ileri KeldiSl zannedilmekteclir Bu cepheden tahMkata de vam olunmaktadır. Dünkü infilâk Arif Oruç Bey davası «Yarın» gueteslnin sahibl Arif Oruç Bey ve muharrirlerinden Semset tln Bey dün ağır ceza mahkemesi ka leminde isticvap oluranuşlardır. Arif Oruç Beyln ftgır cezays vertlen davasına M m&yıs çarşamba gtX nfl başlanacaktır, «Yann» gazetestnln lkincl ceza mankemeslnde rüvet edilmekte olan davalarına dün de vam edilmlştir. Bu dav&lardan, avukat Sadi Rıza Beyin ile Herman Spirer da. vası müstesna olmak üzere difer davalar agır ceza mabkemesindekl da v&lar ile tevhit edilmek üzere evrak mflddeiumumilige verilmiştir. Efendim Işsız kaldtm, bendenlze vo İş verın yahut da bir lira lütfen. Ne iş var ne de para. E öyleyse ne duruyorsun.. Yazıhaneyl kapayın da blrlikte dilenelim... Nazım Hikmet, kendinden öncelerin Türk yazar ve şalrlenni i'giyle izlemis, o günlerin genc SOlr ve yazarlorına yakınlık göstermıştir. Ne var kl. benzeri yakınlık ve ınsancıl anlayışı bulamamıştır. Onu aşırı öğreticl, nutukcu göstermek Isttyen kalemlere özetlikle şaırier orasmda rastlanmıştır. Bursa Cezaevinden Müzehher VaNu'ya vazdığı mektuplardan bırinde o şairlerden birinln admı vererek: «Benim nemi kıskonıyor?» dıye hayret eder. Nazım'ı 1938'de zindana atan tek part' yönetiml. sanat kişiliğini ve şiır yüceliğinı de unutturmak lcir> iorıama akımlar denedl. Carpıcı eieştirıler. yadırgatıcı Dicımlerle, 8ır süre başarır gibl oiduiar. Heie 1950'den sonra yenl Dir baskı dönemı • oaşıoyınca aaha başka Dlclm oyunları, gercekten kacışiar. söz oyunculuklorına Daşvuruldu. Ne var ki, toplumcu gercekcilik adına pek cok konuşulduğu $u son yıllarda da Nazım gerceğinl kavrayamamış genç şairlere rastlanıyor. Nazım Hikmet'in tKuvâyı Milliye» destanı söyle başlar. <Onlar kl toprakta kannca, suda balık. havada kuş kadar cokturlar; korkak. cesur, cdhll. hakim ve cocukturlar. ve kahreden, yaratan kl onlordır. deetanımızda yolnız onlann rraceralan vardırj Nazırr. böylesin» auclu ve acık vureklidlr Taksim meydanınm buRünkü feci şekline bir arf evvel nihayet vennek üzere laaliyete geçilmlştir. Tramvay sirketl taraJındbn asfalt kısmı yapılacakbr. Şlrket bir kısmuı insaasına hemen buKünden İUbaren başlayacaktır Asfalt kısım 15 metra genişliglnde ve d&tre sekllnde olacaktır Meydanın Turinü kolüplerinln kongresln. den evvel yetistirilmeslne çalısılmaktadır. O »amana kadar havuz yetismese de diger fcınmlar bitmls olacakör. New York'ta 33 millik saha ateş icinde New Tortt S ( M . ) New York hükümea dahllinde 35 mil imttdadından fazla bir sahayı tafırip eden blr yangın hükümet merkezinl tebdit etmektedir Bir cok ufak «ehlrler $ark sahlllerlnde zunur eden mOte&ddlt dolar layiata dücar olmuslardır Btı yangınlann en müthisi New York kain Massaa'da luhur etmls ve burada 300 bin blna bart»p olmuştur $ehremaneti tar&fm. dan eazetemiz aleyblne yeniden iki dava lka me olunmustur. Emanet bu yenl davalar münasebetiyle eazetemizden 10.000 lira mhr nevi zarar istemiştir. Bu yeni davalann acümasına sebep bele diye cezalan <nunasebetiyle 2 mayıs 1930 tarihli nüsham:zdi intisar eden basmakaledir Em&net. bu yazıdaki bazı cümlelerı ve gene o nüshsdaM bir beledive memuruyla bir ayakt&bı satıcısını pösteren resmi. bakaret mahlyetlnde eörmü$tür. Onar bin llralık davalardan % 20 bisse al mak hülyasının verdijti sevinçle Em&net avukatlan bilhassa ba yeni davayı acan Raml Bey her gün gazetelert satır satır tetklk etmekte. davaya mevm olabilecek kelimelcr aramaktadır. Şehrema neti yeni davalar açmış! Yiğit Yurtsever devre kadaşımız ar Talat Eryılmaz'ımızı (1956 1980) Yltirdik Anısı yaşavacaktır.. Bugün Hldırellez'dlr. Her sene yazm mübes j sirı olan Hıdırellez bu ı sene tajı andınr blr • hava 118 gelmistlr. '• Bugün Hıdırellez Hemnalına Hem mıhına Telgraflara biraz dikkat! Son zamanlarda telgraflar pek okunmaz ve anlaşılma» blr sekilde verilmege başlandı Meselft, evvelkl güa Bursa muh&biriroizden aldıgımı* şu telgrafın aynen naklettlglmiz lmlasına ve Ifadeslne bakıruz ve elinizden Kelina bir mana cıkarıruı: «Bursa 4/5 Uahakemeyl nmtU telgraflamıstım, teahburmu naklleo misör. Merakteyim.» Suretlı kelimesmio (Or'ktla oldugo mı anladık. Dlger imla yanlışlannı daı hos Rördılk. Fakat «naklleo mistir» nel demek J KARA HARP OKULU 1976 MEZUNÜ ARKADAŞLARI. Rep Rek: 553 2456 Telgranann manasım anlamalt tçlnı adett. kuvvei kudsiye sahibl olmak lftJ zım. Halbuki okunmıyan veya yanlıs, yazıldıfı için yanlıs okunan bir kellme | bir tacirt lflas etürebüir Yahut baskal bir felâkete bais olabilir Onun lçlnj telgrafların azaml derecede dogru olroa ( n lâzımdır ı ı MEVLİT Kıymetll ve Fedakâr Anneciğimiz » SahfM: CumhuTiyrt Matbaaalık re Gazetecfflk TA$ «dına : NADtR NADİ I Genel YaytD MudurO: Oktay KUBTBÖKE S Vanlslen MOdUrO : Çettn ÖZBAYRAK I Basan ve yayan : Cmnlnırlytt Matbaacılık «e GuetedUk T ^ . S . Cagalogtu Türkoca(h Cad. No : 3941 > Posta Kutusu : 348 tSTANBDT, Tatotoo : 30 97 03 CUMHURÎYET BASTN ABLAK YASASINA DYMAY1 TAAHHÛT EDEB. • BOBULAR : 4NKARA Konur Sokak 34/4 Yenisenlr Tel : 18 33 3S 17 58 35 • tZMtB: Ballt Zly a Buivan No 85. Kat: S. Tel : 35 47 0» 13.13 30 • A DAN A : AtatOrk Cad. Tflrk Hava Kurumn I» Bam Kat : 3. Ve : U Tel : 14 550 19 7 » ABONE ÜCRETLERİ Aylar Ymt Kl Ymt dm 1 HO 1 « 12 N0 1^00 3.600 TAKVİM « UAYIS 1880 tmıak 856 tkmdi 17 04 Güncş İM Akotn 80.10 Huriye YULUĞ'un aziz ruhu icin ölümünün 1. yıldönümü olan 8.5.1980 perşembe gunü Erenköyde (Evinde) dua ve Mevlidi Şerif okutulacaktır. Tüm kendisini beklertzsevenlerle dost ve akrabalanmra EVLATLARI «00 İJ800 3^00 7500 n Otto 13.10 Tatn 31M Oçak Ocrett, «ruplanna bna t6r» t^rvem nytalamr. (Cumhuriyet: 2461)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle