18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎKf r 'CÜMHÜRtYET 7 MART Î980 h ARÎS îlkeî topîumlar, aralann'da çeviri yolu ile değil, işaretleşme ile anlaşırlardı. Amerika'ya ilk giden Avrupalı beyazlann, yerlilerle anlaşmalan da bu yoldan olmuştu. Dünyayı dolaşma merakı ve toplumlararası ilişkiler arttıkça, yaban cı dil öğrenme isteği uyandı. Savaşlar, istilâlar da yabancı dil öğrenmekte etken olmuştur; bir ülkeyi ele geçirenler. oranın kadmlan ile evleniyorlardı çoğun. Demek çeviri yolu ile anlaşma çok sonra başladı. Iki dilli siyasal anlaşmalann ilki, Hititlerle Mısırlılar arasında varjlan Kadeş anlaşma sıdır. Doğrusunu söylemem gerekirse,. hiç bir çeviri bana tam olarak inandıncı görünmemiştir. Karşılıklar bulunurken, ufak da olsa. bir takım eksiklikler, yanlışlar kalır hep sanırım. Diyelim. adlan dişil eril diye ayıran dillerle, ayırmayan diller arasında, Ister istemez bir imgeleme değişmesi olacaktır. Bantu dilinde ondan çok artikl olduğunu okumuştum. Hlç onlann bir öküze bakışı ile bizim bakışımız arasında bir ayrım olmaz olur mu? Bunca dil arasında tam bir tutarlılığın varlığını düşünmektir asıl şaşırtıcı olan. Büyük kök dillerin nasıl ortaya cıktığını bilebilseydik, dünyaya ne kadar çeşitli açılardan bakılmış olduğunu anlardık. Dil lerin her birinin evrene ayrı bir yorum getir diğine ilişkin felsefi görüşü, hep uygun kar şılamışımdır. Peki, başka başka diller kullanan uluslar, halklar. çeviri yolu ile hiç mi anlaşarm yorlar birbirleriyle? Böyle bir şey demek is temiyorum. Anlaşıyorlar anlaşmasına, ama bu anlaşma, yabancı bir ülkede, o ülkenin dilini az buçuk öğrenmiş birinin, pazarda satıcı ile anlaşmasına benziyor bence: «Kaça?» «Bir kilo», «Teşekkür ederim». «Güle gule». Yahut Bana üç yüz milyon dolar ver». «Sen de bana İncirlik üssünü ver», «Olur» gibi. Bu da bir anlaşmadır kuşkusuz: ama iki toplumun anlaşması. alış verişe Indirgendiğinde, konu çok yavanlaştınlmış olur. P ftstu bir acıkhkla anlatta. olaylar ve görüşler ÇEVlRÎ ÜZERlNE Melih Cevdet ANDAY rünü çeviri yolu İle edindi ve kullandı. Harun Reşit, Bağdat'ta çeviri bürosu kurmuştu, Yunan filosoflarını Arapçaya (özellikle Aristo'yu) çevirtti. İspanyollar, Araplardan eskj Yunan'ı öğrendiler. Avriıpalı uluslar, kültürlerini kurmak için, Yunanca ve Lâtince'den çeviriler yaptılar. Rönesans böylece çıktı ortaya. Fakat uzmanlar bu büyük değişimin Rönesans'in temelinde bulunan çevirilerden çoğu için «yalan yanlış» derler. Ne çıkar! Belki şaşırtıcı gelecek ama, tam olarak anlaşılmamış, bir ulusal dile tam olarak ak tarümamış düşünler bile, yenı bir topluma yarar sağlarlar. Yeter ki o çeviriler yaratıcüığa yön versin! Nitekim Batı'da böyle oldu. Uygarhklar bir yerden bir yere az buçuk değişmiş olarak gider. Iyi ki öyle gider. Yok sa dünya yerinde sayardı. Nereye geleceğim... Çeviri işinin bunca geliştiği bunca büyük boyutlara eriştiği ça ğımızda, sanıyorum ki. uluslar, halklar ara sı anlaşma, üzerinde durma gereği pek du yulmayan çok önemli birtakım sorunlan ortaya çıkarmaktadır. Kültür (bilim, yazın, şiir) alanında konu bizi çözülemez güçlüklerle karşı karşıya getirmektedir. Sözgelişi, her yıl çeşitli uluslardan yazarlara, ozanlara verilen Nobel armağınm temelinde çeviri ya tar. Oysa yazınsal diller arası çeviri, kay nak ve yapıt ile çevirisi arasında kaçınılmaz başkahklan içerir. En iyi çeviriler için de bu böyledir. Dahası, yazınsal bir yapıtı çevirmek olanaksızdır demek istiyorum. Hele şiire gelirsek, durum, çıkmazlarını büsbütün ortaya koyar. Biz gerçi, çevirilerinden oku duğumuz dünya başyapıtlarım tanıdığımızı sanıyoruz, hatta yabancüarla bu kitaplardan söz ederken, anlaştığımız kanısına vanyoruz. Ama bu anlaşma, işaretle anlaşan ilkel top lumlann durumundan, bir az daha fyidlr. Çünkü biz bu çevirilerde «kavramlar»ı an hyoruz ancak, «dil»i değil. Oysa yazınsal bir yapıt, sadece bir dil yapıtıdır. Dilin ken disi «message»dir. Okur bağışlarsa, konuya bir az da dilbilimsel açıdan yaklaşmayı deneyelim. Etkisi, dilbilimsel alandan taşarak, bütün insanbilimsel alanlara yayılan Ferdinande de Saussure. dilim «duyma» olduğu konusunda şaşırtıcı bir bıfluşu ortaya atmış. böylece dilbilimin sınırını çizmeyi başarmıştır. Ona göre, hiç bir sözcüğün, imlediği «şey» ile do ğal bir ilişkisi yoktur. O söz kulağımızda işitimsei bir imge uyandırır, bu imge bey nimizde bir kavramla birleşerek, diyelim «ağaç» göstergesini yaratır. Az önce, kavramlarda bütün ulusların anlaşabildiğini söylemiştim. Fakat «gösterge»nin öbür yanı için böyle bir birliğin var olduğu söylenemez. Belki de «ağaç» başka, «tree» başkadır desem, çok mu aykın düşer! Peki, bundan ne çıkacak? Kavramlar degil midir önemli olan? İşte benim de gelmek istediğim bu. Konuyu bir az daha açabilmek için, şiire getireyim sözü. Çünkü Nobel armağanlan şiire de veriliyor. Şiirde «sözcük», tam olarak «dil» değildir, «dil»i «nesne» olarak alır ozan. Bir ressamm doğayı konu edinmesi gibi. ozan da «dil»i karşısına alır. Ama bir ressam nasıl resminde tam bir ağaç yapamazsa (çünkü tam bir ağaç yapsaydı, doğayı üret miş olurdu, ona da sanat. kültür denemezdi). Ozan da sözcüklerle tam bir kavramlar dizğesı kuramaz (kurabilseydi şiir değil, düzyazı koymuş olurdu ortaya); «dil»e, res samın doğaya baktığı gibi bakar o ve bu yüzden «dil» ile «sanat» arasında bir y©r tutarak «Şiir sözcüklerle yazılır» diyen Fransız ozanının bu düşününü, Claude Levi Strauss. bir bilim adamı «larak, olağan Gelelim gene çeviriye... Şiir çevirlsl gös tergelerin çevirisidir. Başka türlü de olamaz dı, çünkü o zaman çevirmenin özgün bir o zan olması, demek yeni bir şiir yazması gerekirdi. Bu ise olanaksızdır. Bir örnek üzerinde durayım: Kıral Duncan'i sonra da onun komutanlarından Banquo'yu öldürüp Kıral olan Macbeth, bir akşam, bütün beylerin kendisini beklediği sofraya geldiğinde, ken dj yerinde. Banquo'nun hayaleti ile karşılaşmca, «The table is full» diyor. Bunun Fransızcası «La table est remplie»dir. Anlammda bir aynm yok, ama birincisi ürpertici, ikin cisi değil. Bilimlere gelince, durumun pek değiş mediğini sanıyorum, hattâ bilimlerde çeviri işi, şiir çevirisinden daha da büyük güçlük ler içeriyor. Ama burada güçlük, kavramlann kimi dildeki eksikliğinden ileri gelmektedir. Çünkü bilim adamları, tıpkı ozanlar gibi, (ama bu kez dili nesne olarak almadan) dü şünceyi zorlayıp yeni sözcükler yaratma du rumunda kahyorlar. Onlann bu sözcükleri, hangi düşün zorluğundan ya da zorunluluğundan çıkardıklarını bilmeyen, o bilim leri yaratmamış bir toplum, kendi dilinden hangi sözcüğü, nasıl seçecektir. (Bizde «alie taion» karşılığı olarak ileri sürülen «yabancılaşma» sözcüğünün ne kadar yanlış anla şıldığını ve ne kadar yanlış kullanıldığmı ansıyalım). Çeviri bizi aldatıyor, yaratıcı değilken, yaratıcı ile bir soydan olduğumuz inancını veriyor bize. Bu yüzden de anlamı yor ve yaratamıyoruz. Peki, ne yapalım? Çeviriden vaz mı geçelim? Hayır. vaz geçmeyelim, ama yalan yanlış da olsa, çevirilerle kendi özgün uygar lığımızı kurmağa bakalım. Çevirileri. ken di sorunlarımıza tanıt. çare gibi göstermek ten vazgeçelim. Kendi «sözümüzü» araya lım. Dilimizin kendine özgü yorum özelliğin den yeni düşünler yaratalım. Çeviri temeli ne dayanan Batı uygarlığı, kendini işte böy le var etmiştir. Bizse çeviri döneminden bir türlü çıkarmadık, yazarken de, konuşurken de düşüncemizi «çeviri» anlayışı yönetiyor. Bunalımımızm başlıca nedenlerinden biri budur bence. Düşüncemiz gibi, yaşam biçimimiz de çeviri. Oysa «çevirUden artık «yaratım»a geçmemiz gerekir. Medresede ders «Kaale Aristo.... (Aris to der ki...) diye başlardı. Biz o geleneğin Bürgitinden başka neyiz ki! Oysa Batı. Aris to'yu kılıktan kılığa sokmuştur. Söz uzuyor... Keseyim burada. Özgürlük ve Terör.. ilim, çelişklnin evrensel olduğunu söyluyor. Sözgelimi matematikte artı ile eksl, mekanikte etki İle tepki, fizikte pozitif ile negatif elektrik, kirryada atom ların birleşmesi ve ayrışması. sosyal bılimde sınıflar arasındaki çellşki, bu gerçeği yalın biclmde ortaya koyar. Yaşadığımız toplumda sınıfların varlığını yadsımak, düpedüz aptallıktır. Arada bir bazı sağcı politikacıların ve yazarların tmilleti smıflara bolenler» diye solcuları suçlaması, ancak bir dangalaklığı simgeler. Bırakınız bilimi bir yana, Anayasa ve Türk Ceza Kanunu da sınıf gerçeğini beninrsemiştir. Anayasa'nın 4'üncü ve TCK' nun 141 142'inci maddeleri, sınıf gerçeğini onaylar. Eğer Türkiye'de sınıflar olmasa, bir sınıfın öteki sınıf üzerine dlktasınt kurmaya kalkışmak suçuyla insanlar cezaevlerine atılabilir miydi? Demek ki ülkemizde sınıflar var. Matematikteki artı ile eksi gibi var, fiziktekl negatif ile pozitif elektrik akımları gibi var. Ama matematikte eksi ile artıyı kullanarak problemleri çözenler; negatif He pozitif elektriği otomobil aküsünden ev elektriğine dek günlük yaşamda kullananlar; burjuva ile proletarya sınıfları dedıniz mi nasırlarına basılmış gibi sıcrarlar. Cünkü bu alanda şartlandırılmışlardır. Matenratikte ve fiziktekl özgürlüklerin sosyal bilimlerde kullanılması cağına daha girememiştir Türkiye... Böyle bir toplumda fiklr özgürlüğünü ve demokrasiyi hayata gecirmek cok zordur. B Koca tarihte bunca devlet birbiriyle ger çekten anlaşamadı mı diye sorulduğunda, de rim ki, eskiden devletlerarası konuşmalar. yazışmalar, gerçekte pazar konuşmasından başka bir şey degildi. Ama kültürel alış verişe sıra geldiğinde, çevirinin önemi birdenbire artı. Hititler ve bütün Önasya toplumları, Sümer uygarhğına, kültürüne özendiler. (Gılgamış destanını çevirdiler.) Yunanhlar, Finike, Mısır, Küçük Asya dillertn den kültür aktardılar. Roma, Yunan kültü 1978 ve 79'da TARİŞ Erdinç GÖNENÇ TARİŞ Eskl Genel Müdürü ir kooperatif örgütü ve devlet destekleme organı olarak Tariş, yurdumuzun en önemli ekonomik kuruluşlarından birisidir. 1978 yılından önce Tariş'm ağır basan özelliğl, tüccartn depoculuğunu yapmasıdır. Tariş, özel sektörün empoze ettiğfi taban fiyatları üzerinden rekoltelerin büyük bölümünü alıp depoladıktan sonra, istendiğinde bu urünleri tüccara • ihracatçıya satmak ve böylece onları alım ve depolama glderleri ile riskten kurtarmakla görevliydi. O dönemlerde Tariş, bu niteliği sonucu, çoğu yıllar stok devretmiş ve önemli değer kayıplarına uğramıştır. 1978 yılından Itibaren Tariş, özel sektör depoculuğundan önemli ölçüde arındırılmış ve gerçek kooperatif olma yolunda önemli adımlar atmıştır. örneğin, bir gram bile üzüm ve zeytinyağı özel sektöre verilmemiş ve tümu Tariş tarafından Işlenip pazarlanmıştır. Bu tutumumuz tüccarı, piyasaya girmeye ve taban fiyatından daha yüksek fiyatla alım yapmaya zorlamıştır. 197879 yıllarında taban fiyatları öncekı yıllara göre çok yüksek tutulduğu halde, tüccarın bizzat alıma zorlanmış olması, ürün fiyatlarını gerçek değerıne doğru yükseltmiş ve tarım üreticislnin alınterinın değeri artmıştır. Tüccarın taban fiyatları üzerine çıkmasına rağmen, Tariş tarihinde görülmedik ölçüde fiyat farkları verilerek, işletme kapasitelerının gerektirdiği miktarda ürün alımı başarılmıştır. Alınan tüm ürün fşlenerek aracısız pazarlanmış ve stoklar eritılerek depolar süpürülmüştür. ikl vıllık bu uygulamamız bize; ekonomik düzenin, şimdi hükümetin yapmakta olduğu gibi yasal değişikliklere gerek olmaksızın, ama bugün yapılandan farklı olarak halktan yana, değiştirilebıleceğinı göstermiştir: Eğer Tariş'in işletme kapasiteleri yeterli düzeye çıkarılırsa, esnek bir taban fiyatı uygulaması ile bölgedeki tüm rekolteyi Tariş'in alması ve işleyip pazarlaması sağlanabllir. Bcylelikle, tanm ürünleri ihracatı kooperatifieşecek ve margarin gibi bazı temel tuketım mallarında aracı kaldırılabilecektir. Bu amaçla, 1978 yılından itlbaren büyük bir yatırım hamlesine girilmiş ve ayrıca daha önce kendi haline terkedilmiş işletmelerde büyük revizyon yapılmıştır. 1977 yılında 4.960.084, TL.'den ibaret olan bırlik yalınmlan 1978 yılında 384.402.807.79 TL.'ye çıkanlmıştır. Zeytinyağı İşletmesinde, kapasiteyi 9 bin tondan 64.500 tona çıkaracak genışleme yatırımına başlanmış, Alaşehir'de bir Venl ve modern üzüm işletmesi inşaatına girişilmiş, Ay* dın'da ikinci bir pamukyağı kombinasınm temeli atılmış, Menemen'de 20 bin m2'lik depo ile cırcır fabrikası inşaat» hemen hemen bıtecek noktayo getirilmiş, kooperatiflerde girlşilen altyapı yatırımlarının önemli bölümü tamamlanmıştır. Görevde kalsaydık kuşkusuz kl. pilot üretimlne başianan tarımsal savaş ilaçları aktif maddesi üretecek fabrikayı. projelendirme aşamasında olduğumuz İplik Fabrikası entegre tesisini ve Oluklu Mukavva Fabrikası ile bağ çubuklarınt değerlendirecek tesisi de gercekleştirecektik. 1930 7 MART Savaş nedir? Politikanm şlddet yoluyla kullanılmasıdır dlye tanımlanıyor savaş; ama, savaş kavramının iceriğinde saldırı ile savunma, ilerleme ile cekilme, zafer ile yenilçj celişkileri vardır. Savaş bu eylemlerin bütünselliğinde oluşur. Evrende birbirine ters görünen kavramlar, bir bütünü meydana getirir; Ve bir soruna yaklaşırken dar kaiıpları kırarak düşünrreye calışmak bu oçıdan sağlıklıdır. Terörle savaşmak İçin de aym mantık geçerlidir. Çünkü terör de savaş gibi bellj bir politikanm şiddet yoluyla uygulanması anlamına gelir. Adana Sıkıyönetim Kumandanı «Türkiye'de ilan edilmemiş bir ic savaş var» derken, bu gerçeği dağrulamıyor mu? Durumu böylece saptarsak olaya serinkanlı ve sağduyulu yaklaşımı sağlarız. Son günlerde yüksek koltuklarda oturanlarımtzın kanlı olaylar karşısında öfkelenmekten ve baskı önlemleri cıkarmaktan öte bir yordam bulamadıklarını görüyoruz. Buna karşılık, terör gittikçe tırrranıyor. Yeni çıkarılan baskı yasaları da bir işe yaramadı; Cünkü yararsız ve gerekslzdi; zaten Türklye'nin ücte birinde en etkln sıkıyönetim düzeni uygulanıyordu. Buna karşın her tür baskı yasasını az bulan ve teröre karşı hukuk devleti dışına cıkarak savaşılmasını isteyenlerin mantığı devletin üst duzeylerinde son günlerde ağırlık kazanmaya başlamıştır. Oysa böylesine yaklaşım büyük bir yanlışlığı vurgulamaktadır. Cünkü terörün ic ve <J<ş kaynaklarının isTerörü yaratan ic ve dış odakların b tedikleri nedlr? Türkiye üzerindekl planlarını kolaylaştıracak olan davranış biçimi. baskı reiimim yoğunlaştırmak. diktaya dönüştürmektir. B İtilaf Bu Hafta İçinde Imzalanıyor Yırtık Paralar Yırtık ve klrli paral&rın tebdili İçin Maliye Vekâleti bir îzahname ihzar etmiştir.. Izahnameye gore kir li paralardaki lekeler paranın renginl kaybettirecek kadar İse bunlann değiştlrilme si numaralannın veya numaralarından bl risiyle Maliye Vekilinin imzasının görülmesine vabesteâir Az yıpranmış igne 1le delintniş paralar te davül edecektir.. Fazla yırtılmış, yıpranmış. üzerlerine yazı yazılmış paralar değiştirılecektir Üzerinde serı ve sıra numara lan bulunmayan noksan paralarla her ne suretle olursa olsun çerçevesi içinde paranın sathı aslinlo yüz de onu ekslk olan evrakı naktiye mUbadeleye sahih değildir.. M. Gandi bir ultimatom verdi Ahmetabat 8 (a.a.) Gayri musellah itaatsizlik mücadeleslne başlamadan evvel bir itilaf elde etmeye çahşacagına dair olarak tanzım etmiş olduğu ultimatomu M. Gandi hükümete tevdi etmiştir M. Gandi, Ingillz tahakkümünü bir musibet telakki etmekte ve fakat hiç bir İnçilizi izrar etmek niyetinde bulunmamaktadır. Mumaileyh, İngiliz mü tnessilleriyle Hint mümesillerinin akdetmiş olduklan konferanstan beklenilen timitler vakl olduğundan takip edilecek tek yol mevcut olduftunu ve bunun da milll kongre mukarreratımn t&tbikinden ibaret oldu&unu ilave etmiştir. Ameli hayat mekteplerinin lağvı ümuml Vilayet mecllsl fırka grubu dün fırkada müfettts Hakkı Şinasi Fs.' nın riyasetinde toplanmıstır.. Bu içtima da ameli hayat mekteplerinde yapılan suiistimal meselesi ile bu mekteplerin atisl hakkında müzakerat cereyan etmiştir.. Bu müzakerat çok hararetli olmuş ve 3 saat kadar devam etmiştir. Netice de «sene karar verilememiştir. tçtlmada ameli hayat mekteplerinin heyeti hamiyesinin raporu da okunmuştur. Azadan bir kısmı bu mekteplerin neveti himayesinln raporu da okunmuştur. Azadan bir kısmı bu mekteplerin ıslahı ve bir kısmı da büsbütün üeasma taraftar olmuştur. Ankara « (Tdefonla) Türk Yunan itilafnamesinin önümüzdeki hafta ortasında lmtası memul bulunmak tadır.. Tevfik RustO Bey pa za veya pazartesl gü nü Ankara'da Yunan sefirini kabul edecek, itilafnameye ait Atina hükümetinin gönderdlğı tallmatname üserine sefirin izahatını dinleyecektir.. MUteakiben Heyeti Vekile toplanacak, ye ni itilafnameyı tetkik edecektir.. Bundan sonra itilafname imzalanacaktır» Peki, ne yapmalı? Teröre karşı savaşımın blrlncll önlemî özgürlüklerl genlşletmektir. Türklye'de fikir özgürlüklerlnin sonuna dek uygulanması ve demokrasinin sınırlarının genişletil rresl. terörü besliyen ortamın kurutulması ve bahanelerin yok edilmesi anlamına gelecektir. Hem ekonomik kesknde hem hukuk alanındo emekCfterln boğuntuya getirilmesi. sınıflar arası dengeyl halkın aleyhlne daha da bozmuştur. Oysa bu dengeyi hakca kurarak toplumu ulusal bütünlük cizgisinde toparlamak olasıdır. Celişkileri sertleştirmek, keskinleştirmek, 8lvrlleştirmek ölkede onulmoz yaralar acar. Demokrasi ve özgürlük ortamı. terörün kaynaklarını kurutur; baskıların yoğunlaştınlması ise anarşl ve terör tohurrlarını sulamaktan öte işe yaramıyacaktır. KONSORSİYOM PROJESİ İKMAL EDİLECEK Kamblyo Ihttvacım temln ve muhtemel herhangl bir spekülas yona meydan vermeye eek surette teşkil edllmekte olan bankv lar konsorslyomu için dün de Nurullah Esat Beyin riyasetinde ban ka direktörlerlnden mü rekkep bir içtima aktedilmiştir.. Esas itibanyla, bu tesekkülle alakadar olmuş ve muvafakatlarını daha evvel bildirmlş olan bankalann bir haf tadan beri bralannda tesbit ettlkleri fikrü mütalealarıyla tarzı fa aliyeti hakkında Nurullah Esat Bey tarafmdan hazırlanan noktai nazar kararlaştırılmış ve bir mesai programının tanzlmine başlanılmiitır. Nihaı proje yann ya pılacak son içtimada İkmal ve kabul edilecek ve o ırün Nurullah Esat B tarafından An kara'ya götürülecektir.. Bu projeyi Malive Vekaletinin nazan tasvibine arzedecek olan Nurullah Esat B. pazar günü Ankara' dan dOnecektir.. Zengin Olmak Ister misiniz? Müjdeli ilanımı oknyunuzl... Tayyare plyango Wletlerini hiç bir fark almaksızın devamlı tak dlm ederim. Bu suret le sizl zengin yapabilirim.. Adresim: Yeni postane civannda. (Isabet Gişesl) Büyük kaybımız Değerli Arkadaşımız. Millî Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişlerinden: Özbekistan'da musiki !•• 1978 79 yıllarının Tarlş'e getirdiği bir başka yenlIlk, cok amaclı kooperatifciliğe yönelme olmuştur. Bir cTarım Satış Kooperatifl» olduğu halde kendi ürünlerlnl bilo aracı eliyle pazarlayan Tariş, 1978 79 yıllarında. bir yandan üretlm kooperatlfi niteliği kazanırken öte yandan. ürünlerlnl aracısız pazariamava ve üreticlnin ayağına götürmeye dönük satış mağazaları ile, tüketim kooperatifl özelllği de göstermiştir. Tüm kooperatiflerde acılması planlonan ve ilk anda 16'sı acılan satış mağazaları şimdi kapatılmış ve pazarlama görevi yeniden aracıya verilmiştır. Üretim kooperatif) olma yolundakl Tariş; ortağına, cuvaldan tarımsal savaş ilacına kadar pek cok üretlm girdisinl ucuza sağlamıştır. 1978 • 79 yıllarında ortaklarını yeterli güciendlrme kre'disi ile destekleyerek onları tefeclden koruyan Tariş. ürünü ortağı kuyruklarda perişan etmeden günübırlik almiş ve ürün bedellennı de günü gününe ödemiştir. Aksine Iddialara karşı keslnltkle belirteyim kl; 1978 ve 1979 yıllarında Tariş'in üretlmleri, lc satışları ve ihracatı önemli ölçüde artmıştır. Yapılan. başlanılan ve yapılması tasarlanan ısler! bu yazıya sığdırmak oianaksız* dır. Ancak. keslnllkle belırtmek isterim kl blzlero yöneltilen saldtnların aylar suren gazete kampanyalarının gercek nedenl bazı cıkarcıların İkl yıl boyunca, çıkarlarının kesilmiş olması ve bazı haksız cıkarların da ergec sona erdirlloceğinden, bu çıkar sahlplerlnln kuşkuyo ka«! pılmasıdır. Eus Sovyet ittihadına d&hil bulunan Özbekistan'da son beş se ne zartında millı musiki de büyük bir inkişafa mazhar olmuştur.. tkl sene evvel Ö» beklstan'ın merkezi olan Semerkant şehrin de musiki hakkında tet klkatta bulunmak Ozere bir enstitü teşkil edilmiştir. Bu enstitü bir taraftan ilmi tetkikatta icra ederek halk çarkılannı toplamakta ve yüksek musiki aletlerini ıslah etmektedir, diğer t&raftan da musikişinas yetiştiren bir mektep vazifesini Ifa etmektedlr Enstitünün teessusünden beri pek as za man geçtifti halde btt yük bir lnkişat göstermis ve muallim ve talebeden mürekkep bir orkestra teşkil edilmistir. Bu enstitünün faaliyeti Bus Sovyet ittihadı musiki enstitüsü tarbfından bilhassa takdlr edilmistir. senelerde büyük inkişafa mazhar olmuştur son Şarlo ciddileşîyor Şarlo yakında Avrupa'ya geliyor. Fran sa ve İngiltere'de film cevirecek, fakat bu dd di bir kordela olacbkmıs. Sarlo belki ciddi 111 minde de muvaffak o*. lur, lakin hâla sözlü film yapmamaya razı olmamasıru neye hamletmeli. Bazılan diyor ki: «Tabii Şarlo mimiklerl ve hareketleri en kuvvetli artistir. Onlan za afa uğratmak ister rü?...» RIDVAN TARCAN'ı kaybettlk. Ozüntümüz sonsuzdur. Azi2 naaşı 7/Mart/1980 (BUG0N) Şişll Camllnde kılınacak öğle namazından sonra Zinclrlikuyu mezarlığındaki aile kabrinde toprağa verilecektir. Kederli ailesine ve tüm arkadaşlarımıza başsağlığı ve kaybettiğimiz değerli arkadaşımıza rahmet dileriz.. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU BAŞKANÜĞI (Cumhuriyet: 1311) Yavuz dün limanımıza geldi Ahlren tamlraü ikmal edilen Ta* vuz zırhlısı dün sabah Marmara"ya gelmlştir ve bazı tecrübeler yapmıştır.. Yavuz'un bundan evvel yaptığı sürat tecrübeleri de muvaffakiyetle neticelenmiştir.. Heybeli Deniz llsesi talebesi önümüzdeki yaz da Yavuz'da staj gö recefclerdir. İSTANBUL'U NE YAPMALI? Paris'ten bir telgrat: Resmi bir istatistiğe göre ecnebi «eyy&hlar geçen sene Pransa'ya 15 milyar frank (yani 1 milyar 200 milyon lira) bırakmışlardır. Cumhuriyet'in dünkü nUshasında ihtiyar bir bahriyelinin be yanatı var: îstanbul'u seyyah sehri yapams yız. tstanbul mükemmel bir sanayi merke zi ve tiearet limanı olur.. Resimll Üyanış'ın •on nüshasında tstan bul'da kurulduktan sonra batmış olan fab rikalardan bir kac tanesinin resimleri var; Çekmeoe kibrit fabrikası, şişe fabrikası, kâ gıt fabrikast, Ahırkapı {anila fabrikası... ila. Köprü parası Ankara 8 (Telefonls) İst&nbul köprü müruriyesinin lağ v» hakkındaki layiha Başvekaletten. mütalealan alınmak üzere vekaletlere gönde rilmiştir.. Bu lftyiha HeyeU Vekilenin enümtizdeki içtimalannda müzakere edilecektir. Sporcunun cînayeti fnnlr « (Ha. Mu) Altınordu kulübünden Kemal Bey takımm ithal edilmediğinden mug ber olarak takım kaptanı Rasün Bey'İ bıçakla iki yerin den yaralamıştır.. Rasim Beyin hayatı tehlikededlr.. Kemal Bey tevklf edilmiştlr.; îstanbul'u seyyah şehri, Paris, Roma gibi seyyah şehri yapmak, bu parasızlıkta imkansızdır fakat tstanbul'u Manchester gibi tlcaret ve sanayi limanı yap mak kolay mı sanki?... Yapalım demek ne ka dar kolay ise yap&bilmek de o kadar RÜÇtür. Muhterem Ibtlyar bahriyeli soylesin bakalım: tstanbul hanKi sanayi merkezi olabillr ve nasıl y&pılabilir?... Sinema vecîzeleri Ayn yas, ayn dusün ce ve ayn smıftan olan insanlar yalnız bir yer de birleşlyorlar: Sinemada. İyi bir film y&pmak İçin pek fazla külfete ihtiyaç yok, diyorlar. Para, güzellik, zlya, hayal, fen ve müstesna bir zevk kâfidir. Dünyada bu sayılanls nn haridnde ne* kaldı ki... Büyük kaybımız Oeğerll Arkadaşımız, Mlllî Eğitim Bakanlığı Müşavir Müfettişlerinden: RIDVAN TARCAN'ı kaybettlk. Ozüntümüz sonsuzdur. Aziz nâaşı 7/Mart/1980 (BUGÜN) Şişli Camllnde kılınacak öğle namazından sonra Zlncirlikuyu mezarlığındakl aile kabrinde toprağa verilecektir. Kederli ailesine ve tüm arkadaşlarımıza başsağlığı ve kaybettiğimiz değerli arkadaşımıza. rahmet dileriz.. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI MÜFETTİŞLERİ (İSTANBUL) (Cumhuriyet: 1300) Sahlbt : Cnmnurtyel Btotbaacılık ve GazetecIUk TJI.Ş. adıaa t NADİR NADİ O«nel Yayın Müdürü: Oktay KURTBÖKE 3. Yasılşlen Müdürü: Orhan ERİNÇ Basan n yayan: Cumhorlyet Matbaacüık <re GazeteeUfk T.A.Ş. Cagaloglu Türkocab Cad. No. 3941 Fosta Kutusu: S4S İSTANBUL , Tele> foot 308703 CUMHURtYET BA81N ARLAK YASASINA DYMAY1 TAAHHÜT EDER. • BÜROLAR: ANKARA Konur Sokak 34/4 Yenlşehlr Tel: 183335 17 58 25 # tZMtR: Halit Zlya Bulvarı No. 65, Kat: 3. Tel: 25 47 09 1312 30 • ADANA: Atatürk Cad. Türk Hava Kurumu İs Hanı Kat: 3, No: 13, Tel: 14530 18 731 ABONE ÜCRETLERİ Ayte Yurt 7un 1 TAKVİM 9 MART 1980 tmsak 6.48 tkfndi 16.06 Gfines 1M Akşam 19X6 ÖJle 1Z25 Tatn 20J7 t no 9 U no 600 i3oo s.eoo 7^00 Üeak flerefl, graplarms ve |ma f8te synca
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle