25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMHURİYET 30 OCAK 1979 frsi'ier değ:l toplum var'ığırriıZın genei durumj ve gdişi üstune goruşleriniz de Zamanla değişıyor Son otuz yıida ne sınavlar dan gectik geldık bu günlere: «Demokrosi, Görülmemiş Kalkınma. 27 Mayıs, İkinci Cumrturiyet, Planlı Dönem, Partilerüstü Hükum?t)er, Akgünler, Milliyetçi Cepheler, Darbcğozlar Seçeneksiz Urr.utlar...» vb. vb. Aklayamcdığımız karogünlsrın ordmdon yük selen «bozulma», «cözüime», cıcsovaş», «tukenme» sesleri son «umut ışığmı» do söndurur gıbi oimuycr mu? Y ain;z gjnlük oloviora koydugumuz tanı [tes ölayfar ve görüşler Devir Devran ve Devrim Üstüne Bozkurt GÜVENÇ HACETTEPE UNtVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ umutlonolım Devrimin ne olmuşu vor ne de olacagı DEVRİM OLUYOR! Oîuz yıldır oiup Ditenlenn ve olup da bitnieyenlerin. belki de, daha bir otuz yıl sureceklerın en kıso ve öoğru adı devrlm'dır. Kuşkusuz. süregeıen devrtm, korkuianların en kötüsu olmadığı 9'bı umutia beklenenienn en Iyisi de aeğildır ama bugünku koşuılar aitında toplumumuzun yopabildıöı devrim budur. Ne var kı. «Cumhurıyet Inkılcp ları» ıle Türk «Demokrasi hareketi»nin ya3Ol cocuğu olan bu devrım. «27 Mayıs • Anayascsı> «12 MartMııhtıras:» ya da «Tcm Gün Yasası» türunden bir devrim olayı» degitdir. Bu devrim. Osmonlıca'dc ihtilâl, venı dılcle «donuşum» denen. büyük oylumiu, genış kapsamlı, uzun sureli, köktencı değişme ve kuiıcı yeniliklerı ıcine aian bir toplum olgusu. ycşo mın kendısı g;bi yıllor ve cağlar boyu surece* bir olaylar dızısinın bütünü ve bileşkesidir. Oysa biz. yasaaışı bır oıoymış, doğadışı bıf varlıkmış gibı oz devrimımizi saklamaya çaiışıyoruz. Cünkü. nedense Cumhuriyet ve Atatürk Devrimlerı'nin coktan yapılıp bitirildiğin* inanmışız. Yoksa biz «devrim»den ürküp djrurken sessiz ve derinden bir ıKcrşıdevrim» mi ol3 muş" Gercek o ki otuz yıllık Devrim i sjVıoyacak yenmiz yok artık. Tütengılin (Milliyet, 8 : Ocok 1979) değindiğı gibi. kır ve kem yer eşmelerinde yaşayan halkımızın (sayıca) eşitlenmesi, Dsmire! deyimiyle «Kentte ne vorso koyde de a.ması», boşka türlü deyışle, «köyde kı yoklann kenîte de bulunmaması» bu eşiîıeyıcı devrimin ülke yüzeyinde görülen bei.r«''eridır. Devrim, köylüleri kentlıleştirirken; kentlerimizi kırlaştırdı. Bu sonuc, secmen oyuna \3pılan büyük yalırımlar ve odünler karşısında KcCinılmazdı. Dünyanın kuruluşundon bu yono rencberllk yopmış, kendi yağıyla kavrııir.ıuş koyluler artıürünlerini değerlendirdikleri ol cüae, tüketim gücü büyüyen, kücük esnof. nıemur ve ücretlilerın ortadaki yerini alan yenı 1 kentliler olmaya başladılar. Kısaca devn.: bu! Tıpkı Büyuk Fransız (1789) Devrimı, yo da R's Sosyahst (1917Ekim!) Devrimi gibi üniu oevrinrere benzemediği icın ona bir ad koymckto güclük cekiyoruz. Oysa bizlm devrim biz* benziyor. Sorunlorı, kargaşası, ceüşkileri şsh:t ve kurbanları, ıc ve dış çatışmaları, yiten cocuklan ve tükenmez ateşı ile tam bir devrim! Ör.culeri, sloganları, cağdışı görünen aşamaları, dolmuşu, gecekondusu, değnekcisı. varian yoklan, kendı yaotıkiorı aevrime korşı cıkan «büyükıleri ve toteki» sonraki devrimi d'jşle•yen devrimcilerryle özbeöz bir Türk olgusu! Durum Günlük yaşıyor, günlük olaytarı deöerlendiriyoruz. Olup bitenlerı o gunun rafıno kaldırıp unutuyoruz. Olaylar orastndoki tarihi ılişkiyi, öts sindeki an'amı goremiyoruz. Niyesini ve ereğini tam kavnycmadığımız olaylann sorumluluğunj taşıyacak gücte kurtarıcılar arıyoruz. Hayır biz değil, onlar.. başkalorı. Güclü oiduğunu sandığımız bir sorumlu arıyorjz. Bulomazsak yaratıyoruz. Gercek ya da hoyali kişiler, liderler, partiler, cepheler acık ve ortülü orgutler. gızh emeller ve ittifaklar, kımliğıni tam biiernediğirniz, aç;klıyamadığ:mız bir dızı sorumlu! Ver yansın yükıeniyoruz onlaro. Ne var kı. sorumluların gölflelerine karşı actığımız bu tek ycnlı sovoşım hicbirşeyi duzeitmıyor. Devır (cağ) ve devran (kader) değiîmıyor. sürüp gıdıyor. Kargaşa yok kargaşa isteyenler, korku yok ama korkutanlar ya da korkaklar. «devrim yok ama devrtmcüer» var dıyoruz Devrim isteyen genclerden yakınıyor, acıkça »devrım»den söz edilmesinı iyi karşılomıyoruz. Cadı kazanlannda kötü ruhlar, şeytanlar: dus dünyamızda «kurtarıcı melekler» yoratıyoruz (Mümtaz Soysol, Mıllıyet 12 Occk) Yasal bosiukları. kargaşayı karamsarhğı ve bunların yol act:ğı sapkıntoşkın davramşlorı toplumsal bunclımın sonuCÜ gıbi değd de nedeni olarak yorumiamak eğılim,ndeyiz (Bkz: Vehbı Koc'un 14 Ocok 1979 Beyanı). Hoşhoşnut değıliz. kendımizden. c*vremizden. genei durum ve gidişten Herkesin bızım gibı oiduğunu sonıyoruz. «Haydi, iyisin iyısin» diyoruz oma inanmıyoruz, endişeliyiz Koylusükentlisi, ureticı ve tüketicisi, genc ve yoy lısı zengin va yoksulu. yöneten ve yönetilenı. et yiyeni ve ot yıyeniyle toplum coğunluğunun kuşkularına tanık oluyoruz. «Köşeyi döneceğimiz deru umutlu ueğtliz Devrimörcesı Fronsız loplumu icin gözlemlendığı gıbi «koyluler yaşomlarım eskisi gibi sürdürrrıek ıstemıyoriar: kentliler >se artık onu pek bsceremıyorlar!» Ne olacak? Yoksa sakın, kimılerin korkuyla, ötekilerin umutlo beklediği devrim mi oiacak? Devrim mı? Ne devrlml! Ne korkalım boş yere ne de yok yere Yorum Nesi eksik öyleyse bu devrimin? Şöyie doğrudürust btr devrim olmcsı icin.. Sanımca yclnız bilinci! Devrınıı yapıyoruz da yoptığımi/îı bıiniyoru:. Ne ettığimizin bılıncinde değıliz. Bu da bcçko b,: ofevrırr göstergesı! Coğıı bbyle olucor. Büyuk Fransız Devrimi'nj (1789) Bastıi Saskın.yla baş=atanlor tarihcı Michelefye go ftt ccvnmciler degil genc tarihcilerdi. Yıllor sorra kırol Oiiesı gıyotine gidene değin Fransa'da kımse «devrım» sozü etmenniştı.. Snıfsol kokenlı otekı devrımlere o«nzeyen ; ve de tab i benzemeyen başko yonları v« yönleri var bızım devrimimizin. Devrim scn c'erece cdemokratik> bir secma sccil^'ft uakkır:ır ıstenmesı Cu hakkın verilmesı ve bnrış icirde kj"onılrnos!yla boşladı. Gücü ve hızı arttıkca. sorunfon, boyutlan. taşkmlıkarı VP /'km qectıklerinden geriye kalan bos•uk!ar büyüdükce stmdı devrim daha iyi anloşi'i yor. Öncülar, başlattıkiarı toplumsol akımtn yot ayrımlarmdo. cırpmtılannda yitip gittüer ya da COk çsnlerde kald'lar. Bazkira su gotürerek b«s ledıkleri o fidonı »ocak oyında don vuracakt» «yı» k'ofkutma8(3 colı?on korçı devr1mcî!er olduiar. Demokrctikler giderek demckrası rievnmme karşı bır (utum aldılor Cumhurlyel'in koruyucu (oydın) kodrosu is«, tarihi kimliğinı yenıloyip devrimci güclerın politik desteğinı de kazonarak Türk Devrımini ba rışcı ve insancıl bır yörüngede tutmağa çnbolıyor.. Batılı Guçler savunmc antlaşmaları. kalkınma yardımiarı, bütünleşme örgutleri, oroje kredilerıyle en başton beri .stevip deste< ledikleri bu demokrasi denemesimn buyu'gon cı eğıliryı'erı korşısmdo devrı,nci sureci nic Olmazsa şırrdilik vovoşjatmaya kararlı gibi göruiüyorlı^r. Oysa devrimımiz dış yardımla boş!3 madıgı gibi yaroımlarn tumden kesilmesi de onu pek frerriomedı, Batılı gucler açacaVlon yardımın devrimci gidişi nasıl etkileyeceğı kes'n bellı olrrcdığı ıcm cğırdan alıyor. Türkiye'nin ekonomik sorunlarını Ortadoğu'nun değişer. petrol, bcrıs ve güvenlık dengesi ıcınde cozüm 1 lemeg düşünüvorior. Oyso. yardım geciktikçe 1«vriıTicı lareket venıde'i bağımsızlık ve uluEO! kımlik kozanıyor.. Az gelişmişlikten k j r t j i n c . 3at; ülkeleri topiuiuğjna katılmak arracıyia başlatılan Turk demokrasi hareketı. ana hedeflerine henüz ulaşamadı amo önceden görüimeyen başka bir önemli aşama yaptı: Türk dili ve düşünces.ndeki «Devlet:> kavramını. o kahir, tükenmez, dokunulmaz. yetkisı ve sorumluluğu tartışıimaz, devlet gücüne duyulan güveni. inancı ve gele ; neğ şöyie kökten bır sarstı. Devlet bu sarsırtıya dayandı ama caydırıcı bir tepki gösteremedi. Demokrasi Devrimi, işte gücü. yetkesi sarsılmış devletin hjkuksai kışıliğini ve geieneksel saygınlığmı yenilenrek icîn sürüyo'. Toplumun gercek vorlığı ile hukuksa! kişiliği arasındoki bu süregen catışma. giderek. hepimızn gördüğü, coğumuzun korktL'ğu kimilerimiz:n kendı c;karına kulionmağa kaiktığı yetke. düzen, yasa bosiukları ve ic savaş olastlıkları yaratıyor. Devrim sürmek zorjnda, kend yarattığı bosiukları kendisi doldurmok. acîıgı yaralan sarmak. yıkımları onarmak için. 1 Hukukıın Kaynakları ukuk, kişinin davronışlarırn düzeniemek amacıyla devlstin saptadığı kurallardır. Devletin yapiırım gucü, bu kurallaro uymayonlara uygulonır. Yasaıarı Ciâneyen kimssye uygulanacak işlem.er, kanunlarda bir bir yazılıdır. Arcbasını yasak yere pork edene para cezası kasilir; hırsıılık yapan hapsedilir; borcunu odemiyenin malı haczedilir. Peki, bir kadın eşini başka erkekle aldattığı zaman ne olur? 1979 Türkiye'sinde kocasını aldatan başka deyişle zina yapan kadının recmedilmesi (taşlanarak öidürülmesi) icin ycrgıç karor verebilir mi? Gerçi yasalarımızda böyle bir ceza yoktur; ama, bugün Suudi Arabistan'da uygulanan bu Ortaçağ kuralı ülkemizd« gaçerli kılınobillr mi? Diyelim Ki parlamentodon böyla bir yasa çıktı; hangi yargıç bu cezayı uygular? Toplumsal değişimle birlikte hukuk da degişir. Ortoçağın feodal düzeninde toprağa bağlı serfti in»on; sonra ne oldu? Bugün kapitalist bir devlette, bir klşl, binierce kişinin çalıştıgı fobrikaya sahip olabilir; sarmayecilik ilişkilerinde hukuk boyledir. Sosyalist bir devlette, bir kişinin binierce kişinin çalıştıgı bir fabrikaya sahip olması yasaktır. Ne var ki hukukun sınıfsal özünü vurgulayan ömakleri bir yana bırakarak herkesin benimseyeceği bir geneileme yapolım: Hukuk tarihi de insanlık tarihina koşuttur; ve sömurüye karşj, özgürlükten yana Wr dagişim sürecini sergilar. Bu sürece karşı durmak otanoksudır. Bugün Türkiye'de şeriat düzeni kurmak isteyen siyasal akımlar parıamentoya temsilciler sokabilmiştir; ama bugün toplumda şeriat kurollarını uygulayacak, sözgelimi hırsrzlık cderln elini kesec^k yo da kocasını aldcton kodının taşlonarak ötdurulmesine karar verecek yorgıç ve uygulayacak savcı Duimak olası degildir. • Demek ki toplumsal değişmayla Mrlikte hukuk da degişlyor. Parlamentodan yasalar cıkarılmasıyla dtğişim doğaldır; yargıçların kararlarıyla yenileşma ve cağdaşlaşma da gecerlidir. Bazı Batı toplumlarında (oncelikle İngiltere ve Amerika'da) yuzlerce yıldan beri dağiştirilmeyen yasalor, yorgıcların yorumlorıyla yanllaşir; taze anlomlar kazanır; eski kurallar bazan işlemez olur. Dünya değişirken hukukun donmuş kalıplarla uygulanmosı olanaksızdır; kâğıt üzerindeki maddelerle toplumsal değişim arasındoki ayrılık ucurumlaştı mı, yorgıca iş düşer. İki yuzyıllık gecmişi olan İnsan Hakları Bildiriti («*• kl adıyla Kukuku Başer Beyannamesi) kölellkten özgürluğa doğru uidisin önemli bir aşamasıdır. 8u bildirid» yer aian temal ilkelerüen birisi de <fıkır ozgürluğu»dür. Anayasamızın 20'nci maddesine bu kural «Düşunce Hurriyeti» başlığıyia yansırr.ıştır « Herkes dL.şünce ve kcnac.t hürrıyetine sahiptir; düşunce ve kanaat.orını soz. ya2i. resım ile ve başko yol loria tek başına veyc tcplu oiarak acıkloyab:!ir. yayabılir.» Oysa Türkiye'de uygulama böyle midir? Anayasanın verdiğlni Ceza Kanunu gerl almakta, 141 ve 142"lnei maddelerıyle fikir özgüriüğunu yasaklamaktadır. Son olarak 1951 yılında agırlaşlırılon bu maddaler yüzünden bir kimse fikirlerini açıkladığı zaman 15 yıla kadar hapsedilebilmektedir. Son yıllarda 141 ve 142 ustune cok yayın yapıldığı icin kamuoyu konuvu artık iylce biliyor. Bu yüzden üstünde durmıyalım; ancak, toplumsal gelişmenin 141 ve 142'inci maddeleri cürüttüğünü de vurgulayalım. Türkiye'de oyle bir değişim olmuştur ki cagdaş kafolı bir yargıcın 141 va 142'inci maddeleri uygulamosı olanaksızlaşmaktadır. Cağımızda fikrini açıkladığı ic>n mahpushaneye atılan kişi artık sabıkalı d«ğil kahroman soyılmoktadır. Üyesl bulunduğumuz Botı toplumlarında ise 141 142 hukuku çoktan toriha gömulmuştür. • İstanbul 2 Inci Ağır Ceza Mahkemesi, 142'lnci madctleyi Anayo»a hukukuna aykırı bukırak Arvayasa Mahkameslne boşvurmuştur. Bu tarihsel değerde bir karardır. Türkiyamlzda hukukun koynağı yalnız yasama orgonı, yonl parlamanto dağlldir; yargıloma organı da davlatln hukukuna koynaklık eder. Yargıclanmız «Türk miileti adına» karar verdlklerlnden; oluşturacakları hukuk, doğrudan doğruya devletl bağlor. Eğer yargıclanmız 1979'da ülkemizln flkir özgürtüğüna loyık bir toplum olduğuna korar verirlerse, çağdaş insanlık önünde yüzümüz aklanacaktır. H Sonuç ve Özet ıss bir •ya uc coktan bıldığ^, top!u biKncimizin hic bilmek duymok istemez göründüğü tarıh gerceğini adlı adınca yeniden ortakoyrranın ne yaran olobılir ki? Özetle şu soru: 1 O'du o'acak diya korkup sayıklamayı umutia beklemeyi bir yana brakarak daha bir iyisini yapamaz mıyız? 2 Devrimci kovramların ve olgularm ka cınılmaz ikideğerliliği karşısındo. hangi düzeni 0 ya da d«vl»ll sovunduğumuzu biliyor muyuz 3 Devrim sürjp gideceğine göre. csiırtda korkulon karabasonın devrim degil bır İC savoş oiduğunu görmüyor muyuz? HESAPLAŞMA 'Bir Tatlı Huzur.. Burhan ARPAD »tonbul bir korgoşolar vc cell?kllir f«hri. Or, • ' şgüdum var mı, yok rri:j?> Once bunu tortış mayı denedıier. Ülkemiz de şıddet eylemlerı doruk nok tasına ulaşmca sıkıyonetimı ilan etmsk zorunlu o!du. Anoyasa'mızın 12i'üncü maddesın der. kayr.akiancn sıkıyönetım, 1402 soyilı yaso ıle düzenienmiştir. Sıkıyönelım Yasosınm 5.'r,ci maddesine göre «Sıkıyönetim Komutanlıkları orasındaki işbirli^i VB koordırıasyon eşottdtıms Başbokanlıkco soğlaiacakiır. E den Trakya'ya yayılmış bu ülkeş«hird«. h«l« »u son yıliorda, her kofodan bir «as cıkıyor, h»rk« aklıno esenı yopıyor. Ya da birı bir şeyler» başlıyor, bir başkası bozuyor. İstanbul'un sayıtı bir kacı gecmlyan olanlorı böyle bozuldu. İstanbul deyince dilin ucuna geliveren operatör Cemil Topuılunun ağoçlıklı yolları, Moda'dan Bostancı'ya o güzelim bohçeli evltr s«mtk«ri boyle yokedildi, Renk renk gülier, yatemlnler v* honımelleriyls bezenmı» bahçeler arasında yol alan tramvoylar, bu ters davranışlar ve anioyıştızlıklordan ötiirü müzeye kaldırıldı. Şu gunlerd» bir başka kargaşa ürünü »•rgll«nm«ye başladı. Kalamış Koyunu doldurmak tasarısı. İstanbul öylesine dağınık, ulasım öylesine kopuk ki, sehrin bir semlinde oturan, ottki yerleıie bağiantısını yitirmiş oluyor. Oturduğu y*rl« calıstığı y»r arasında gidlş gelişten gayrısını bilmtz oluyor. Kalamış Koyu'nu görmeyali yıltor var. Bir okur l«lefonu uyardı. Kalamış Koyu'nu dolduruyorlar diy». yakındı. Gidlp gördüm. Belediye'nin kıyı işl«riyl« görevli burosunun tabelosını olay yerind* okudum.. Kamyonlar dolusu toprak ve moloz doküluyordu Kolamıs Koyu na. Ne var ki, o günlerde bir Bakcnlar Kurulu kararı, kıyıtarm doldurulmasmı çok sınırlıyor, hatta kimi buyük limon şertirlerde yasaklıyordu. İstanbul yasak bolge kapsamındaydı. Karaıname 25 eylul 1978 gunlu ve 16415 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştı. Kıyı yağmasını onleyici girişimlsr arasında, kıyıların durumunu altı ayda bir helikoplerle goklerden denetlemek dt var. Kaiamış Koyu'nda denizi doldurma calışmalarını yerinde gördükten sonra, Belediye bültenlerini karıştırdım ve ayrıntılı bügiler buldum. «Deniz, uzunluğuna 150 ve genişligine 1500 mstre alanda doldurulacaktır. Doldurulan toprcktarda 10 buf», 2 gazino. 5 cay evi, 3 lokanta, 5 balıkçı meyhanesi, 1 çorşı, 200 odalı bir otel, 30 bin metr* kara alanda spor sitesi, haik plajı. 20 tane askılı soyunma yeri, yeterli scyıda W.C. (ayak yolu).. Ve başko tesisler yapılacaktır. Bsn durumu kimi yetkililer ve kunjluşlar'a tartışırken, okur telplon ve rr.ftktupları sürdü. Son bir mektuptan parcalar oKtnrıyoruni: «SGmrım dikkcitinizi çekmistir. Bugünlerde bir dogo güzeliiği daha narcanıyor. Kalaır.'ş... Kalamış, az bulunur güzelliktedir Burcyı neden dol duruyorlor? Yıllar önce FenerDahce'deki gıizelim kcyaların toprnk riokulerek ortuldüğü yetmedi! Şimdi, Kalanıış'ın conıno okuyocaklor. Ds^jrulacak yerierın ne oiacağı belli. Bir işbüir buraya cisrıne cotma bir gazino yapacak. Sonra, gazino ala nmı betonliyacak, sor.r, ya kendi, ya da bir başka ışbi!ir. gazinoyu yıkıp hilmem kaç kotlı apartmanı dıkecek. Bu yap'ların kcııohzasycnlan nereye akacak? Kalamış kcyu'ndan başKa nercye olabilir! Kalarnış ı gercekten hclkın yararına açmak istiyorlorsa, ricldurmogc gerek yok. 3u koy kanaiizasyondan arındırı!>r ve ış bıter UitukİTi, biz oğrenciyKen, burada denizp giriilrrfi Koncl:7cs>vorlara bir care bulunsa, Kurbaâafı dere ne güzeldir. Bunu yapmağa gucıeri yetmiyorsa. hic değıl dokunmasınlar bu guzeı Koy a Sanki, yüzolli metre doidurulunca, Kalcmış'ta deniz temizlenecsk, halk dc tertemiz denize girecek !» Kor.uyu yaymok neye yarar? Umarım ödanek bulun maz ve okurun belırttiği gıbi, koy elden gitmez. Çevre konalizasyon akmoyacak bir denize girebillr Nasıl mı? Bunu gerceklestirmek yeîkililpre düşer? Cevre kirlanmasi yönjndpn PIÇ almak 6a bilim cdomlanmızın yatkisi. Bir zomanlorın pek sevüen bir şarkısını hatırlatmak la yetneceğinv «Bir tatlı huzur a!moğa geldim. Kalamış'tan!» Beste: Münir Nurettin Sel;uk. Gjfte; Behcat Kemal Coğlcır. Bir Tatlı Huzur...! Ama, nasıl? I Eşgüdüm Var mı, Yok mu? SKIYÖNETİÎVroE ORDUNUN YONETIME MÜDAHALESI DEĞIL. TERSINE YÖNETIMÎN ORDUYU GÖRE\T: ÇAĞIRMASI VARDIR. BU OLAĞÂNÜSTÜ DURUM. SLKıYÖNETIMLE BAŞBAKANLıK ARASıNDA UYUMLU ÇALıŞMAYı GEREKTIRIR. hızını olamayıp «böyla bir dllln adı, Ecevitçe'dir, Türkçe de gil..» dıyor. Yeryüzunde Ecevıtce diye bır dıl yoktur. Asıl «uyduruk» eşgüdum değil. böylesı ozleşmiş deyımleri Ecevitçe diye aşağılamo gayretine düşmektir. Ecevıt'in dilimize kuşKusuz kafkılan olmuştur Amo Ecevıtçe adına değü. Türkce adınodır bu kotkı. Konuyu biraz doha irdelsye* frm tsters»niz. Eşgüdöm soylendiği, yazıldığı gibi ilk kez kulîonılmış, Ecevit tarafından uydurtılmuş bir sözcük degil. Belki söyleyip yozanlar ilk '<»z duymuş olabilirler bu SÖZCJğü. Oyso yazma gıbi bıroz da okuma alışkanlıkları o!savdı bu sözcüğün 1966 yı'mdan bu yana sözlüklerimızde yer aldığını görerek böyiesi yabansı durumlora düşmezlerdi n!c oimazsa.. Örneğın Alı Pusküllüoğlu'nun (bosım 1969) «öztürkc* Sözlük» •dlı yapıtında «aşgüdüm: birtakım işler arasında uyum ve düzen soğloma» olarak yer oldığını göreceklerdi. Sayın Püskül lüoğiu da bu sözcüğü. «kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlomak... Böyle bir örgütün amacları olmalıdır» tümcesinden alarok kullonmıştır. Neye saldıracağını, neyi eleştireceğinı bilmemek ne zorlu du rumlar doğuruyor, Bir sıkıyönetim, «yaygın şiddet eylemcilerı» ile mi uğraşsır, yoksa dil düşmanları ile mı? Bakan'ar Kurulunca olınan siKiyönetım korarı, yine Anayamı/a göre. Türkıye Büyük Millet Meclisi'nin onamasına sunulmjş Bakanlaı Kurulunun SKyönetım kararı buyük coğunlukla onanmıştır. Bu ona nıo, Bakaniar Kurulu kararınır: yerindelıği yanındo Meclisce bu zorunluljğa gerek duyuldu ğunun da belirgin konıtıdır. Böyle oltnco sıkıyönetım uygulamasmın da yapıcı ve düzeitıp düzenleyıci bir btcımde ge lişmesıne herkesîn ozen göstermesi bek!enir. Çünkü sıkıyönetim gercekte sevimli bir yönetim değildır. Bu bir zorunKıluktur. «Vaton va cumhurlyete karşı kuvvatli ve eylamli bir karkışmanın ya da ülkenin ve ulusun bolünmezliğini icten ya da dıştan tehlikeye düşuren ya da Anayasanın tanıdığı özgür demokratik düzeni ya da temel hak va özgüdüklari ortadan kaldırmaya yönelen yoyqın şiddet eylemleri hakkında ke&in b«lirtil«rin ortaya cıkma sı nedeniyle» başvurulan bir cozüm yoludur. sıkıyönetım. Sı kıyönetimds ordunun yönetime ımüdcholesi» öeğil, tersine yö netimin orduyu göreve cağırması vardır. Bakanlor Kurulun co göreve coğrılon ordu kuşku suz ycsaı îınırlar cercevesinde işlsvinı pürdürecek ve sıkıyöre tim ilcnır.ı gerektiren durumun ortodon kaldınlması icin elinden ge^ni yapacaktır. Bu ola ğanüstü durumun giderilmesi. Sıkıyönetim ile Başbakanhk arasınaa uyumlu calışmayı gerektirir. Koordinasyon (eşgüdüm) gerektirir. Öyleyse Başbakan sıkıyönetinın işlerine karışıyor diye de mec vermenin anlcmı ne? Baş bakan'uk, yonetimj sıkıyönetıme devredip köşeye cekılmiş değil ki. Ayrıca boyle bir durumun ycsalarımızda do yeri yok. Nasıl ki olağan durumlar da Hükumet güveni sağlamak icin guvenlik v» kolluk kuvvet lennden yorarlanıyorso. olcı ğanüstü durumlarda da sıkıyönetım jlon ederek ordurion yarorlanmaktadır. Hic kimse İCiş lci Bakanma. «güvenlık kuvvetlerine müdahcle ediycsunuz» diyebilir mi? Tıpkı bunun gibi Saşbakailığa da sıkıyöne time müdahole ediyorsunuz di yemez. Müdahcle etmesi, ordu ile eşgüdüm sağlaması yasaya uygun, tersini yapması yasayo oykındır. Eğer Boşbokan lık eşgüdüm sağlomazso o ıa rnan eleştiriy» yo! ocılmış olur. Eleştirenier d« bona hak ka zanmış olurlor o zoman. Önce koord;nasyonun (eşgü dün) yosalarda olmodıâım söv tedüer. Böy'e vopıp şirin görünecekierdi kendi komuoylarına. Amo bu hesap tutmadı Tutmodı cunkö hem Anayoso ortodaydı hem de ondon kav Kâni EKŞİOĞLU Hukukcu ncklonon 1^0? sayılı Sıkıyöne tim Yascsı.. Ordu bu durumo ocıklık get.rip onları uyarmok gereğini duyduktan sonra onlar da tsumenlerini başka yone kırdılor. Bu kez ışleri asgü düm sozcüğuyle olacaktı. Eşgü düm sözcuğüyle hesoplaşacaK lardı. Yasalonmızcfa aşgüdtim sözcüğü yok, demeye getirdiler. Kajak gureşerek zofer ko zanacak ar ülkemizi icina düştuğü zor durumdon böyie kurtaracaklardı! Bir yonda «va tof< ve ciKnhuriyete karşı eylamli bir kolkışma, yaygın şid dct aylemi«f:» olacak; bu. sıkı yönetim itonını zorunlu kılacok. TBMM bunu ezici coğun lukla onaylayacok, bir yandon do onaylayanlar icinde bunlar vokmuş gibi Sıkıyönetim ve Başbokanlığa karşı yıpratıcı bır kalkışmoya girişilecektı.. ğüne gırmedıgi doğru. Ne vor ki TDK solt Sözlük yayınlamakla kalmıyor, diilmizin özleştirilmesinde etkin eyiemler sürdürüyor. Buno koşut olarok Kurum 1978 yılı ortalorında lOzleştlrma Kıtovuzu» odlı bir yapıt yoyınlamıştır. Bu yapıtın 135'inci sayfosmda «Eşgüdüm: koordinasyon; aşgudümcü: Koordinotor; aşgudumlamak: Koordine etmek; aşgu dümsal: Koordine» gibi sözcükler ve anlamları yer almaktadır. Bilindtği gibi TDK dıiimizin özleşmesinde ovguye değer cabalar icindedir. Sözünu e;tiğımiz Kılavuz TDK Söziük Ko lu tarafından hazırlanmış ve Batı Koynaklı Sozcüklere Karşılık Bulma Yarkurulu'yla geniş ölcüde işbirliği edılmıştır. Koordinasyon sozcüğu Dcstı kaynoklı bir sözcüktür ve diiimizle uzaktan yakından Dir ilışkısi yoktur. Şimdi dilimızı konuşan, dilimizle yazıp oku yan herkesîn gcrevi koordinas yon gibi dıtimize kapaklanmış bir sözcüğün, sıkıyönetim vesilesıyle de olsa atılıp yerine eşgüdüm gibi bir sözcüğün konulmasmı, kııllonılmosını övgüyle karşılamok değil mi? Eşgüdüm'ü eleştinp koordinasyonu ovmek hangi milliyetcılikle boğdaşmaktcdır ocobo? Oktay AKBAL ÖNCE EKMEKLER BOZULDU TEKİN YAYINLARI 4 BASKI 60, LİRA.. AKBAL'ın bu ünlü yapıtında, «önce Ekmekler Boruldu» «Aşksız insanlarj, «Bizans Definesı», «Bulutun Rengp ve «Berber Aynasu odlı kıtoplarındak; 59 öykü yer almışttr.. YENİ CIKTI.. Sonuç Eşgüdüm yok mu? Karşıtcı siyasal partilerle onlcrııı yandaşları b!r kısım basın b j kez eşgüdüm sözcuğüne takıldıiar. Yok eşgüdüm sözcuğü sözlüklerde yokmuş. yok bu «Uyduruk» sözcük Türk ce değil, Ecevitçe imiş. vb. Gazetelerden biri büyük bir merak sararak eşgüdümün anlomım bulmak icin gercekten büyük cabaya girmiş. Ne Türkce Sözlük bırakmış ne Türk Dil Kurumu'nun uzmanlarını.. Yok, yok! Biz biraz da bu cobacılara yardımcı olmak icin aramayı surdürdük. Eşgüdüm sözcüğünün TDK'nun Sözlü Dilin Ecevitçesi Bir yazar eskısi ki görevi Ecevit'i yıpratmak, Hükümet'i eleştirmek diye belirlenmiş DUYURU S. S. P«troliş, Petrol ve Kimya İşçileri Yopı Kooperatifi'nin tasfiyesine karar verilmiştir Bu nedenle, ilk olarak 15.000, TL.'don fazlo para ödemış olonloro ödedlklerinin % 70'i 12 şubat 1979 günlen Gümüşsuyu İnönü Coddesindeki Türkiş 1. Bölge Temsilciliğinde ödenecektir. istanbul dışında bulunanlann banka hesap numarosı ya da açık odreslerini bildirmeleri gereklidir. TASFİYE KURULU (Fıliz : 301/887» «Uyduruk» yerine «sonia», sıkıyönetim yerine «örfi idare», «anayasa» yerine «teşkilâtı esasiye kanunu» niye demiyorlor? İşlerine gelen sözcükler dillerıne pelesenk olurken. karşıtcılorınca bulunan yo do kullonılan sozcüklere önce bir dusman kesiliveriyor ama uzun bir süre sonro onu kendllerine ustalıkla maletmesinı de bilebilıyorlor. "Şımdi eşgüdümü eleştırdiklerine bakmayın siz, bir süre sonra koordinasyonun izlerini bile bulamayacoklar belleklerinde. Amccları solt «eşgüdümıu eleştirmek olsa durmaz üstünde gecılır. Ama değil. «Votan ve Cumhuriyete karşı eylemli bir kalkışma» olmuş. «şiddet «ylem cilariı ülkeyi. ulusu ve Cumhuriyeti, demokrasiyi boğaziama asamasına gelmişler, neyine bunlorın? Kahramanmaraş'takı soykırımını unutur mu bu ülkenin evlodı? Ortada böyiesi cıddi, bovlesi tehlikeli durumlar olmasa demokrasiyi frenlendiren sıkıyönetim ilan edilir mi? Üstelik 12 Mart deneyiminden gecmiş bir ülke icin sıkıyönetım olumkı izienimler vermiyor. Ancok bu kazki sıkıyönetim salt hukümetle değil, demokrosi ile eşgüdüm icinde olduğu izlenimini veriyor. Bizce asıl hoş lanılmayan durum bu. Amacları demokrasiyi yaşatmak, ülkemizin yoşamına gecirmek değil; onu bir an önce boğozlamak, demokrasiyi silmek bu ülkenin defterinden... Tersi olsaydı sıkıyönetimle de hükümetle de ülkenin geleceği düşüncesiyle de eşgüdüm icinde olurlardt. Böyiesi bir aşgüdüm icinde olunco, iki oy icin ilan edilen sıkıyönetimin süresini kısaltmak. ya da tümden kaldırıp demokrasinın yeni baştan işlerliğinı sağlamak mumkün olurdu... (umhuriyet: 895) ODTÜ İDARj VE HİZMETLİ PERSONELİNE DUYURU O D T Ü idari ve hizmeth personelinin bazı kesimlerdeki (azıalığının, bütceye verdiğı yükü hafifletmek, bu araao ceşıtlı ış gruplarından personelimizın ayrılma isteklerı yönünde kendilerıne oıanak soğlamak üzere O D T Ü ıdaresince ve bir defaya mahsus olmaK üzere, kendi istekleriyle ODTÜ'ndeki gorevlerınden ayrılmak isteyen personete yasal haklarının ascğıdaki şekilde ödenmesi uygun gorulmuştür Bu kararo &öre en az bir yıl sure ile O D T Ü kadrosunda bulunanlara 5 şubat 1979 tarıhine kcdar Rektorlüğe başvurarak kendı arzuları iie ış akd;ni feshedip unversitedekı göreviermden oyrıtmak 'stemelerme rağmen kıdem ve ihbor tazmınatıorı ödenecekiır. Bu süre icinrte başvuruiara ıhbar ve kıaem tazmınatlanna ek olarak bir aylık ücretlerı tutarındaki bir ödeme daha yapıiacaktT. Ayrıca bu sure ıcınde başvuranlardan başvuru tarihinde 506 Sayılı Yasa'ya gore ıhtiyorhk oylığına (emekliliğe) hak kazanmış buiunan personeım tozmınat hesabına yapılacak toplu ış sozleşmesinın 1979 yılı icm getireceği parasal farklıliklar dahıl edilecek ve sözleşmenın yapılmasından sonra bu farklar ödenecektir. Bir defaya mahsus olmak üzere yapılacok uyguiamadan yorarlanmak isteyen personehmizin en gec 5 şubat 1979 saat 17.30ra kadar ayrılmc isteklerini yazılı olarak Rektörlüğa iletmeieri gerekmektedir. Rektörlük, bu tarihe kadar başvuruda bulunmayanlardan ihtiyac fazlası oiduğunu tesbıt ettiğı personelin iş akitlerini kıdem ve ihbar tazminatlarım ödeyerek fesih yoluna gıdecek ve ayrıca farkh bır orleme yapılmayacaktır. Posta ile yopılacak basvurulorda postayo veriliş tarihi escs atınacaktır. Başvuruiarır. acık adres beiirtiferek aşağıdaki odrese yopılması çerekmektedır. Soygı ile duvurulur. ODTÜ BAŞVURU ADRESİ: Personel Müdüriüğü (Glzli) O D T Ü Rektörlüğü A N K A R A REKTÖRLÜĞÜ (Basın: l 891
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle