19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMHURİYET 19 OCAK 1979 er sergisinde tek te'< resimlerine bokorken onu bulacogım umudunu KGpı.ın.Şiimaır; bu resim mi, yoksa şu resım mj Abıdin'ı daha iyi tanıtıyor diye duşünmüşümdür. Sanatçı ile sanat yapıtını az cok özdeş saymaktan gslen bir hevesti bu; «Bigem insandır» sözünün ruhumuzda yerleşîirdiğı bir olışkaniık. Sanat yapıtının kendı başına incelenmesi gerektiğim çok sonra öğrendim. Ama. bicemin insanla özdeş olduğu sözü (eskiden bizde «uslubi beyan ayniyle ınsandır» diye anlatılon) bundan biraz oyrımlıdır. Abidin Dino, bütün sanat yaşcmında öylesine değişik resımler yapmıştır ki, onu hangi tür resimlerinde aramamız gere'<tiği sorunu bir { ;lük olarak dikilir karşımıza; ama biçemi, diy jilirim ki, değişmemiştır hıc. sanatcılanmız icinde, bicemi ile ilk oakışto bize «işte o» dedirten cok az kişi tonımışımdır. Bunca değişık yollar denediği 'ıalde, Abidin Dino, ksndı sağlam kalıbını her resmine basmayı bildı: «işte Abidin !» dedirtt; bize. Bedn Rahmi Galerisinde açılon son sergisi «Dervz Küstü» dolayısiyle başiadığım ıçin bu yazıya. daha cok onun ressamiığı üzerinde duracağım; cünkü Abidin Dino cok yönlü bir sanatcı, zorlu bir düşünür ve araştırıcılık yeteneği taşıyan, meraklarına koloy sınır bulunomayacak bir insandır. Buna, yerimiz kalırsa, yazının sonunda gene geleceğiz. Abidin Dmo, resim dünyamıza bir cizgi (desen) ressamı olarak gırd:. Koîay cizme anşkanlığını çok kücukken ed'ndiği on!aşılıyor. Ağabeyi rahmetlı Arif Dlno da usta bir desenci idi, fakat olağanustü ustalıktakı aesertlenni kücük kâğıtlara. cigara paketlerinm arkasına cızerdı. Abdin ise bu yeteneğini tam anlamı ile resme scktu. Son yıliardaki calışmalarını yakından izleyerr.edım, ama onun boş vokit Duldukco desenler cizdiğini duşünmekten kendimı alamıyorum. Bunları bir kalemde cıkormak gıbi olağonüstü bır yeteneği vardı. Evımdeki köylu '<adın resminı, bunun bir tanıtlaması olarok görürüm. Abıdm bu döneminde. özellikle eıier cızmeğe düşkundu; kadın, erkek, köylu ınsanınm eüeri, dünyada uygartık. kültür odına ne varsa yaratan eller. Sanırım sanatımızda haika, kövlüye dönük resmin öncüsu odur. Sadece bu niteiiği büe, onu unutulmazlar arasına soğmağa yeter. Abidin Dino calışan hai:<ımızı. köylümüzü. resminin kahramonları olarak ortayo cıkarıyordu. Böylece bizde, resim arocılığı ile bir Anadolu ımgesi yoratmok amocını güdüyordu. Bu eğilim. sonrodan coğu ressamımızı sordı, fakat biraz da etnoğrafya müzeciliği merakı ve niteliği ile. Diyelim, yoksul bir köylünun yirtık, ama cok parlak renklerle bezeli corabı göz H olaylar ve görüşler BİR KİŞİLÎĞİN ROMANI Melih Cevdet ANDAY olıyordu resimde. Bir başka deyişle, köylümüz resme dönüştürüluyordu. Hırlı yurümek zorundayım; Abidin Dino'da Cizg;den (konîurdan), gölgeli resme gecış bence büyüU değişikhktir. Onun serüveninın can alıfı yerinı bu değişıklik oluşturur. O sağlam Cizgı erır, öylesine erır ki, yerini acıklık koyuluk ayrıntıları ile sıyah beyaz aiır. (Son sergisinde görülen de budur). Fakot bu değişiklik biroenbire olmamışttr onda; önce. çızgilerle oiuşan :nsan kücülmüş, kücülmüş, belli belirsiz bir duruma geimiştır. (Büyük yürüyüş resimlerindeki insanlcrda olduğu gıbP. Sonra bir de görürüz ki, yere ccküp oturmuş, başı sarmalı köylü kadında artık deseni aramak boşunadır, onun yerıni gölgeli siyah beyaz aiır tümden. İile benzelmeğe kalkarsak, Dürer'den Rembront'a atinm;ştır Abidin, demek yüz yıllık bir atlama yap mıştır. Bu yüzden de «kitle» önem kazanır ondo. Gercı cizgisel ve gölgesel resim aynmı cok daha açıklığa gerekseme gösterir, biz burada şu önemli noktayı beiirlemekle yetine^m ki, Abidin'deki gölgese! resmlerde «kontur» nerdeyse ortodan kalkmıştır. Bunu neden isıedi? Tom olarai' bilemeyeceğiz, onu resmi sürüklüyordu beiki de, duşünleri değ<l. Şunu söyleyebiliriz ki, Leonado gibi, hern gölgsleri, hem konturları bir arada kullonmadı Boyalı resimlerine gsiınce; Abıdın Dino'nun boya ile caiıştığı zamanlonndan. donemlerinden birinı, Ankara'da yakından izlemısimdir. Bence fantazyosının en özgür, en coşkun olduğu aünlerdı o günler: Eski tannlar acaip hayvanîar. bıcimin en cesur oluşumlarında, göze carpıcı renkler ıc'nde insanı şoşırtıyorlardı. Gercekten, bu resiınlerin etkileri. sadece soşırtıcı olmokla koldı Abidin D.no. ressamlığı yamnda, örgütcu. öncu. bağlayıcı nitelikleri ile de hem cevres'm, hem toplumumuzu etkilemiştir. 1933te bir kac arkodaşı ile birlikte «D> grubunu kuraıı Bu grup resim tarirıimizln en önemü akrmmın teTisııcisi otorak anılacaktır. Yalnızca yeni resmimi zin değil, resmimizin ağırlık yen o gruptur. Abidin Diro, ikinci dünya savoşından sonra «Liman grubu«nu kurdu ki bu grup ressamlarının act.'k ları «Liman Sergisi» buçün de beileklerde yaşar. Geiişirrı icinde, toplumsal icerikli resım, onun başlıca omocını ve kaygısını olusturmuştur. Burado onunla ararmzda geç:Tiiş olan bit tortışmayı anmadan gecemeyeceğim: Bir arkadaşımızo, Pcrıs'te, Türk ressamlarının figürati; calışmaları yeğlerneierini öğütlemesi uzerine. ben Cumhuriyet'te, onun adını vermeden, bu görüşu anloyamadığımı belirten bir" yazı yazmıştım Abid'n bu yazıya yanıt verdi, sonra İstonbul'a geldiğinde yüz vüze de konuştuk. O ülkeJerin degişik resimierı olacağı gcrüşünü savunuyordu, bense bır dunyo resim tcrihi olduğun dan ve scnatta evrensel değerler bulunduğundan söz ediyordum. Ülkeier arasında kjrşılıkn bir etkilenme sureci hep yaşanıyordu.. Bunca orayan ve değışen bır sanatçının, Türkiye icin belli bir resim tanımı yapmasını anloyamam:ştım. Üstelik bizim halkımız. Abidin'ln cok sevdigi kilimierde, coraplarda, bakır işlerinde. duvar resimlerinde en azından «Stilize» edilmis diyebileceğimiz bicimler kullanmfştı. Ama eğer Abidin Dino'nun istediği, Rönesans'la başloyan Batı resmini yeniden yaşamamız gerektiğı ise. o zaman tartışma cok boşka boyutlar k>zanırdı Bir de. b;zim insansız eski resmimızi ir.sana kavuşturmok biciminde ortaya atılon bir göıüş var ki. Abidin Dino'nun bu amaı;!a davrandığııı san madığımı söyiemelivim. Cünkü o resim, burjuva zınin yükseldiği dönemin resmidir. Abidin L ino. ressamiiğı yanmda, başka sanatlarla da u.zun yrllar uğroştı: 19341937 yıllan arasında Sovyetler Birliği'nde sinemacılığa merok sardı. Filim ressamlığı yaptı. Sözgeliçi, «Lenın'in Vnşam;> konulu filmde, Lenin rolünu oynayocak ort'Stin oiyimi kusomı isini ona bırokmışlcrdı. Mis ko»a Sanat Tivatrosu'nda Stan'Slev3V:i'yi catışırken gördü. Üniü füm yönetmeni Einsenstayn't ta nıdı. Bu zengin deneyimlerden sonra veniden . lcünkü cocukluğu Paris'îe gecmişti) Paris'e gi den Abfdin Dlno, bu olarKİa'ki colışmalarını ilerIrtti. Son filimciliği yanılmıyorsam, Londra OlimpiYOtlarında futbol maclarıni filme almak oldu. Büyük bir başarı idi bu; Abidin bu filimde, elindeki kameralordan bir kacmı, futbol alanınm dışında, kentte, kentin kahvelerinde, barlarındo kullanmayı bilmişti Onun edebiyata karşı olan il&isi. sadece * • •• okur ilgısi değildir; yazardı. Basılmıs, fakat a*nanmamış «Kel» odlı bir oyunu vardır. Bu oyu<»da, özellikle, köylülerin kısa konuşmglarına, sadece bir sözcükten kurulu tümcelerine önem ver miştir. Ayrıca bir cok genc ozanı da etkilediğini biliyorum. Bu etkiler onlarda ncsıl bir yönlenme doğurdu?.. Uzun ve karışık bu konu Etkileyen in san. iyi sonuc alamazso, kusuru, etkilemek istediği kişinin eksikliğinde bulur «Bizden söylemesi, eğer o bir sanatcı ise ne yapccağım ken di düşunmelidir» der, cıkar işin icinden Şu kısacık yazıdan, sanıyorum ki, Abidin Dino'nun ne denli yetenekli. ruhca zengin ve enerji dolu bir insan olduğu ortaya cıkıyor Onun bir resmi icin, eBeğendim», ya da eBeğenmedim» demek bir şey anlatmaz; cünkü Abidin Di no, bu tur öznel yargıları cok aşan zenginlikte bir kişiliktir. Bedri Rahmi Galerisindeki resimlerini. halkımız daha önce, Yaşar Kemal'in «Deniz Küstu» adlı romanı Millıyet gazeiesinde yayımlanırken görmuştü. O resirrlerin biraroda ser gılenmesi, sanırım, etkilerini daho da anlamlı kılacaktır. Abidin Dino. <İ!!ı>stration»u »arac ol maktan cıkarmış az bulunan sanatcılardcn biridir. Bundan öturü ona «Kitap ressomu den;lmesini yadırgamışımdır. Kitap ressamlığım kücük gördüğümden mi?.. Hoyır Abidin icin bu işin. bütün işleri crasında bir iş olduğunu bildiğimdsn. Grieg'i. Peer Gynt müzidji icin nasıl görüyorsak, Abidin'i de kıtoplar icin yaptığı re simlerde öyle görmeliyiz, Benim ilk şiir kitabım tRohctı Kccan Aöoc»m kopağınt da o cizmişti Ama Abidin Dino, resms fie. sinemacıh^a da. kitap ressamlığma ve yazorlığa da sıâmayon bir kişiliktir. İleride inceleyicüerin bu kişilik üze r nde duracnklannı ve bize bu kişinin romanını vereceklerini sanıyorum. Dünyaca tanınmış bu büyük sanatcımızın nice basanlarına tanık olacağz daha. DÜZELTME «Kapadokya Yolculuğu» baslıklı dlzl yazımın gecın hafta cuma günü cıkan son bölümünde kimi yanlışlıklar düşmeler olmuç. Tümünu burada düzeltemem; yalnızca ücüncü paragrafta, Prof. Sodot Veyls Örnek'e actıpım konunun ne olduğu ortada yok ki, bunu yozayım Sayın profesore, kllim ya da holı dokumacılığında ccritsan genc kızlar icin bu işin bfr iskence olduğunu; coğunun bu yuzden köturum kaldığını okuduğumu soylemiçtim, o da bunu doğrulamıştı. En Büyük Kim? İran'do günleri saymak tavlada zar atrriak gibidir. Yekşembe.. . Duşembe.. Seşembe.. Caharşembe.. Butun dünya günlerden beri İron tavlasının kapolı kapıtarına gele atıyordu: Acaba Şah hangi gun kacacak? Yekşembe günü?, Belki? VVashington'un kapalı kapıları ardındakiler, eski cağların putperestleri gibi eiektronik aygılların başına toplanmışlar yakarıyorlardı. Ey yüce kcmpüter, ey cağımızın Tanrısı, söylesene Şah ne yapmalı? Bilgisayar mı desem, eiektronik beyin mi desem, komputer mi desem, ceşitceşit adlı yer.i Tanrı, sömürgenlerin yakanşlarına yanıt verecek yerde Asya topınaklarındaki Buda yontulorı gibi susuyordu. Şahın günleri sayılıydı. İran'da halk c'alga dalga dolduruyordu kent meydanlarını tanhin yeni bir destanını yazmak icin; ve Şah'ın ordusu en son moclel süahlarıylo ateş ediyordu genc cccukların, genc kızların üstüne... Her ateş sonrasında bir güzel inEcnın yüzünde özgürlüğün kan!ı cicekleri acilı/ordu Şiraz'ın gjlleri gibi. Şah sarayında mahpııstu. Şahbanu her scbah makyajını tozelerken soruyordu aynasına Söyle bana ayna, ben imparatorice değil miyim? Yalan söylüyordu ayna: Evet, imparatoricem... Kocam sahların şohı değil mi? Evet imparatoricem. Yalan söylüyordu oyna. Şah bir zavallıydı. Öylesine bir zavallı kl, insanların gözlerlni oydurur, kemiklerini kırdırırdi; devrimcileri ateşle pisirir, etlerini cımbızla yoldururdu. Ortacağ cellatlarından daha zavallıydı Şah. Cünkü ceilatlar cellatlaştıkca zavallılosırlar. Şah cellatlaştıkca zavallılaşmış, cckmuş, erimişti; altın tacını başındo taşıyamıyacck kadar zayıftı. Tükenmişti Şah, nosıl tükenmesin ki, tam kırk yıl tahtını tocını korumak ve sürdürmek icin cabalamıştı. Kac karı boş.amıştı bjr veliaht sahibi olabilmek icin? Tüm uygar Batı basını da bu işle uğrasmışti: Şah'ın oğlu olacak mı? Olmuyor. Neden olmuyor? Olsun... Neden olsun? Çünkü Şah petrolünü Batı'ya satıp siloh alacak; Şah'ın oğlu da petroiünü Batı'ya satıp silah alacak; Şah'ın torunu da petrolünü Batı'ya satıp silah alacak; Şah'ın torununun oğlu da petrolünü Batı'ya sotıp silah alacak; Şah'ın torununun torunu da petroiünü Batı'ya satıp silah alacak... Sonra? Sonra? Sonra? Sonra? Bu düzen böyle surecek, İran halkı 'sürünecek. Batı egemenleri gekgek geğirecek. Şahlar insanları öldürecek. devrimcilcrin etlerini yolduracak, İran Ordusu Batı'nın comarı olup İran halkının bosında sllahıyla nöbet tutacak... Şah bunun İcin çalışıyordu. Zavallı Şah... Bir Gözlem Ve Uyarı... OKTAY AKBAL jEvct Hayır ir dostum vardır, bir okur dost... Anadolu'nun bir köşesinde kaymakamdır. Genc bir adam. Uyanık, ilericl, aydın, iyi yetişmiş... Yazdığı mektuplar ilgiyle okunan toplumsal dentmeler aibidir. Gerçek adını bilmem, n«rd« görtv yaptığını da... «Yak Bir Slgara Doha» baçlıkiı yazım üzerine bana uzun bir mektup yollörmştı." B«ı de bu mektubun kimi bölümlerini su. tunumtfa yayınlamışlım. Ölum tehlikeleri geçirmiş, ordan oraya lürülmuş, MC döneminin acılarındon gecmiş bir yönetim adamı... Tüm umudu Ecevit donemindeydi. Yln» Wr yer» atandı, ordan da başka yere. . Şu okur dostun yerlni, adını bir öğrensem de llçesine gidip görsem, konuşsam, tanifsam dlyordum. Bu kez aldığım meklupta anladım ki yine sürülmüş, bambaşka bir goreve atamışlar. içişlsri Bakanlığına atanan Sayın H. F. Güne^'in bu meklubu dikkatle okumasını Isterdim. Büyük deneylerden gaçmif bir yönetici değil genc okurum, ama kısa zamanda cok sey öğrenmis, nice «buyukılere de oğretecek bir olgunluğa ulaşmıç... Bakın neler diyor... B | | niversite Tasarısı I I kimi yönleriyle olumlu karşılaaırken, pek çok yönüyle de eleştirildi, hatta kimi tepkilere yol açtı. Özellikle üniversite çevrelerinden gelen resmi açıklamalarda, öğretim yardımcılannın yasaya bakışı hiç yansıtılmadı. Yasanm kendisi gibi. buna karşı yapılan eleştirilerde de. daha çok öğretim üye lerinin konuya bakış açısı egemen gibi görülüyor. Üniversite yönetim organlannda bir tane olsun. öğretim yardımcısı bulunmamasının eksikliğini biz burada da duyduk. Konuya bir de öğretim yar dımcılan (okutmanlar, çeviriciler, uzmanlar) açısından bakmak istiyoruz. Önce şunu belirtelim ki. yasada pek çok olumlu yenilikler var. Kamuoyunda ortaya çıkan eleştiriler ışığında. kimi yerleri yeniden düzenlenirse. oldukça ileri. demokratik bir taslak sayılabilir. Ancak. yasadaki kimi esnekliklerden ve kimi maddelfrden yararlanüarak (bundan sonra hazırlanacak yönetmeliklerle) üniversite düzeni yine eski nitelikleri. eski yapısı içinde bırakılabilir. O durumda bunca çalışmalar hiçbir anlam taşımaz. Öğretim yardımcılanyla ilgili maddelerin değerlendiril mesine geçmeden önce. yasanın kısa bir genel değerlendirilmesini yapmak istiyorum. • Öğretim üyesi kavramı icine doktor asistanlar da alınarak. üniversite yönetiminin demokrstikleşmesinde çok ileri bir adım atılmıştır. Ancak, hemen bunu dengeleyen bir ilke getiriliyor. Dr. asistanlann yeteneği konusunda doktora kesin bir ölçüt sayılmıyor; ayrıca yeteneğinin saptanması isteniyor. Uygulamada bunun ne gibi sakıncalar doğuracağım şimdiden kestirmek güç olmasa gerek. Yeteneği saptamada esas alınacak nesnel ölçütleri, her bilim dalı için yasalarla belirlemek olanaksız. • Üniversite yönetim organlnrmda öğretim üyeleri yanı sıra. belirli oranda da olsa, öğretim yardımcılarından öğrencilere değin. öteki zümrelerin de temsilcilerinin bulunması yeni ve olumlu bir adımdır. Yalnız üniversite personeli bunun dışında tutu'.muştur. • Yeni tasanda ilgiyi çek meyen. bizce çok önemli bir değişiklik daha var. Kürsüler kaldınlıyor. bölüm esası getiriliyor Bugün çeşitli bölümler içinde yer alan kür Öğretim Yardımcıları YENİ ÜNtVERSİTE YASA TASARISINDA OKUTMANLAR İÇİN ÇOK SAKINCALI BİR İLKE VAR: OKUTMANLARIN GÖREVİNE DEVAM KA."" RARI VERİLİRSE. HER DEFASIND\ İKİ'YIL İÇİN YENİDEN A T A N A C Â K : BU İLKEYE GÖRE OKUTMANLAR HER İKİ YILDA BİR KULAĞINDAN TUTULUP SOKAĞA ATILABİLECEK. KEYFİ TUTUM VE BASKIDAN BAŞKA NEYE YARAR BU İLKEÎ göre degil. kul» anlayışına göre hareket edebilir. Toplumumuzda böylesine iş. güvenliğinden yoksun bir mes !ek grubu daha göstermek zordur. Bu sorunu yalnız öğretim yardımcılannın bir sorunu olarak görmüyoruz. Kimi öğ retim yardımcısınm işine çok sudan nedenlerle son verilebileceğine göre. salt bu radan kaynaklanan huzursuzluJdar üniversitenin bütününe yansıyacak boyutlarda olacaktır. Özellikle partizanlığıa politik kavgaların çolf çirkin^(förünüıfller^iSrtaya çılcardıgı toplumumuzda, bu tatzurciMgluklar ^ ç maz boyutlara varabilir. Burada akla bir soru daha geliyor: Öğretim yardımcılannın iki yıl sonunda hangi esaslara göre işlerine son verilecek ya da görevlerine devam edecekler?. Madde 4l'de öğretim görevlileri için: «... Başka bir resmi görevde çalışan ya da serbest meslek sahibi bulunanlardan, kendi uzmanlık alanlanndaki çalışma ve eserleriyle tanınmış kimseler öğretim görevlisi» ünvanı ile geçici olarak görevlendirirler. denmektedir. Bizce «öğretim yardjmcısı» kavramıyla «öğretim görevlisi» kavramı birbirine ka nştmlmıştır. Öğretim görevlileri bir başka işte çahşabilirler, öğretim yardımcılan (okutman, çevirici, uzman) bir başka işte çahşamazlar. Dahası, öğretim yardımcılan için şöyle bir zorunluk da ge tiriliyor. .Okutman, uzman ve çeviriciler rektör, dekan ve bağh olduklan öğretim kurumlannın yönetim kurullan tarafından kfndilerine verilen diğer görevleri de ça hşma saatleri içinde yerine getirmekle yükümlüdürler.» Bundan da anlaşılıyor ki. okutman. uzman ve çeviriciler üniversitenin asal elemanlandır. Her iki yılda yeniden atanma. ancak yabancı uyruklu elemanlar için düşünülebilir. Daha huzurlu bir üniversite için söz konusu 43. mad denin ve benzerlerinin değiş tirihnesini. gözden kaçmamasını dilivoruz. • Ve zavallı Şah uctu. Son günlerde uctuuctu oynanıyordu İran'da. Şlmdl Amerikan"ı. Fransız'ı, İngillz'i, Alman'ı, yeryüzünün ne kadar uygarı varsa bllgisayarlara yeniden soruyorlar: Ey bilgisayar, söyle bize yeryüzünde en büyük klmdir? Bilgitayar artık Buda gibi susmuyor, eiektronik damorlanndan gecen akımı dile getiriyor. Yervuzünde en büyük halktır. Ankara Yeni Sanayi Çarşısında bulunan gazete basmaya yeterli saatte 20 . 25 bin baskı yapabılen Kemal ATEŞD.T.C.F. KOMPOZİSYON OKUTMANI süler, fakulteleri kutu içinde kutu durumuna getinniştir. Kürsü aynlıklan çok yerde yapay ve zorlamahdır. Cenellikle öğretim üyele rinin ayrı yönetim birimleri oluşturma çabalarından doğ makta, bilimsel hiçbir temele dayanmamaktadır. Birbiriyle çok yakın ilgisi bulunan ve aynı alan içine giren bilim dallan arasma kalın du varlar çekilmekte. bunlar arasmdaki her türlü ahşveriş ve geçişler önlenmektedir. Bu taslakla kürsüler, çalışmalan denetlenemeyen, içine girilemeyen birimler olmaktan kurtanlıyor. Kürsü ağalığı» sözu, bu düzenin di limize armağan ettiği buruk bir deyimdir. Bu balumdan tasannın olumlu yanlanndan biri olarak bu yeniliği bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum. Fakültelerin yapısı böylece biraz daha yalınlaşacak, daha sağlık h işleyecektir. Burada kamuoyundakj eleştirileri yineleyerek konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Yasaya öğretim yardım cıları açısından bakıldığında çok olumsuz bulduğurauz. üniversitenin bütünü açısından da çok sakıncali bulduğumuz bir ilke var ki, daha çok buna dikkati çekmek istiyorum: Madde 43't€ okutmanlar için şöyle deniyor: «... Okutmanlar görevlerine devamın gerekli olduğuna yetkili kurullarca kara^ verilmesi halinde, her defasında en çok iki yıl için yeniden atanırlar...» Aynı ilke öteki öğretim yar dımcılan (çeviriciler, uzman lar) içinde getiriliyor. Bilindiği gibi. okutmanlar üniver sitelerde dil dersleri (İng., Fr, Latince. Macarca, Rusça, Türkçe vb.) okutan kişilerdir. Yeni tasanda dil ders leri önem kazanırken, bu go revi yapan kişilere geçici elemanlar gözüyle bakılmasını anlayamadık. Belirli yetenekler arandıktan sonra işe ahndıklanna ve asaletleri onaylandığına göre, neden iki yılda bir yeniden atanmalan söz konusu olsun? Bunu gerekli gösterecek hiç bir gerekçe düşünülemez. Böyle bir anlayış olsa olsa yabancı uyruklu öğretim yar dımcılan ya da başka bir işte çalışan öğretim görevlileri için düşünülebiür. BuMlke her iki yılda bir kulağından tutulup sokağa atılabilecek geniş bir öğretim zümresi yaratacaktır. Öğretim yardımcılan üzerin deki keyfi tutum ve baskılan geüştirmekten başka hiç bir ise yaramayacak olan böyle bir maddeyi, daha de mokratik ve daha eşitlikçi olma savmdaki tasannın özüne de aykın bulduk. Her an işine son verilebilecek bir eleman yararlı olamaz, demoklesin kılıcı gib: tepesinde sallanan bu ilkeden dolayı sürekli tedirginlik duyar. Bazı doğru bildiği ilkelere KOMPLE ROTATİF İcinde bulunduğu bina ile ve demirbaşlan tle birlikte kiraya verilecektir. İlgilenenlerin tekliflerinl yaeılı olarak 31/1/1979 akşamına kadar Cumhuriyet Gazetesinin Türkocağı Caddesi No. 39/41 Cağaloğlu Istanbul odresine göndermelerl. tesisi görmek isteyenlerln Cumhurlyet Gazetesi Ankaro Bürosuna başvurmaiarı gerekmektedir. cBugün Türkiye'de dirlik ve düzenlik konusunda oynanan oyunun özü nedlr? Amacı nedir? Biz inanıyoruz ki, bu oyun butünsel bir ic savaştır. İlerici gücterle geniş halk kesimltriyle karanlıktan beslenenler arasında, ikinciler tarafından başlatılmış ve olanca gucleriyle sürdürdükleri bir ic savaş... İc savaş'ın altını kat kat ciziyorum, cünkü bunu doğru saptamadıktan sonra gerekli önlemleri alabilmek olası değildir. Günümüzde sürüp giden tarör, onon iki ytldan bu yana yetiştirilen mllitanların, hükümetten dâşmeleri üzerine cıldırıp da zivanadan cıkmaları değildir. Olaylar kontorın topunu kacıronların conları sıkılınca sokoğa c>kıp öldürecek adam oramaları ve bulunca da oldurmeleri dsğildir. Sinsi ve koskocoman bir planın ülke capında uygulanmasıdır. Gündemde kim varsa o öldürülüyor: Bilim, adamı, savcı, öğrenci veyo rastgele bir kişi. Amac. tedirginliğl sonuna dek germok, ta ki patlama olsun! Sabotajlor sürüp gidlyor. Bazı yasa görevlileri nedense telefonia şehirlerarası gorusme yopamıyorlar, yıldırım tetefonlar 7 saat bekliyor. Operasyonlor onceden haber veriliyor, aranan bulunmuyor Bin yıldır bir arada yaşayan insaniar birbirlerme saldırıyorlar. yetmislik dedeler üc ycşındaki bebeleri satırla dogruyor Bu. butünsel ic savastır. Bunun butünsel bir ic savaş olduğunu 67 llimiz de Maraş gibi olduğu zaman mı benimseyeceğiz? Su oyunun amacı acıktır. Fasizm. Bu ülke faşlst cizmeler alfnda ezilene veyo buno özenenler halkın ve onun yurt sever cocuklarının yumrukları altında ezilene kadar. yani oyuncular ve oyunlonnı basarıyle salineleyene veya sahne başlarına yMana kadar bu oyun surecek.» Genc yonetim adamı, yeni İcişleri Bakanındnn onyıllardır hic değişmeyen kohneleşmiş anlayışı, kavrayışı ve yoklosımı bir yana bırakmasını istiyar, kendiçince önemli gördüğü pek coğuna hemen heplmizin katılacağı şu önerilerl ileri sürüyor, «Oluşturulan pek az sayıdo bir kac dedektlf ekibi büyük başnrılor elde etmişierdir. Doğan Öz'ün kotillerint saptayan ekip gibi... Emniytt Genel Müdürlüğü bünyesinde Ali'yi alıp Veli'yi vermek gibi kısır yöntemlere bel boğlamaktan vazgecmeli, pratikte sınanmış, zekasıyle , sivrllmis elemanlordan oluşan. mevzuatla eli kolu bağlanmamış. davranış ve lutum özgürlüğü icersinde, ast üst iliskileri açısından olabildiğince bağımsızlasm:ş inisyatif kuilanabilen ekipler oluşturulmalıdır... Tüm INrrde istihbarat ekiplerinin oluşturulmosı. varsa güclendlrilmesi ve «tklnlestirilmesi cok ivedilikle ele alınmalıdır. İîtihbarai ekiplerinin rutin Işlerle oyalanmaları kesinliklt önîenmelidir. Başarıları raporlarıyle ölcülmemeliclir... Vali atanmalannda kohneleşmiş cevrelerin boskı'onndnn mutlaka sıyrılınmalıdır. Sınıf arkadasItkları, karşılıklı desteklemeler, akrabo dost koyırmaları gibi Blzons oyıınlcrından uzak kalınabilmelidir. Günün goreği, enerii «e kararlılıktır. Anadolu, sıfır kaynakton yola cıkıp hirşeyler yapan, politik balaklıklarm d'^mda kalmıt cevnerlerl» doludur. Bunlar değerlendirllmelidir» Noktası noktasına katılıyorum bu önerilere... Okurlarımın da aynı düşüncede olduklarını sanırım. Yeni icişlerind» bir «Yeniden herşeyi ele olış» aşamasma geemesini bekliyoruz. Tüm toplum bunu bekliyor. Herşey 'değiştl, hiç bir şey eski yerlnde değil. ama yıllanmış, eski yöntemle, eski kafayla davranan Idare adarrları hep bildiğimiz yerde duruyorlor! Gün gecsln, yarın ol»un, öbür gün gelşin anlayışı süKip gltmemelldir. Kongreye Çağrı İLERİCİ DEVRİMCİ DEMOKRAT İNŞAAT MÜHENDİSİ ARKADAŞ, Mesleki. demokratik. ekonomik tüm sorunlanmız için yürutülecek mücadele kitlemizin yurtsever birlikteliği ile başanya ulaşacaktır. Yıllardır sürdürdüğümüz ilerici birlikteliğimizi pekiştirelim. 20 ocak 1979 cumartesi. saat: 10.00da Yeni Tepebaşı Gazino'sunda yapılacak olan İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODAS1 ISTANBUL ŞUBESİ KONGRESİNE EN GÜÇLÜ BIÇİMDE KATILALIM. DEVRİMCİ DEMOKRAT İNŞAAT MÜHENDİSLERİ (Cumhuriyet: 594) VEFAT Merhum Mehmet Abut Efendi ve Soodet Abut Hanımefendi'nin kerimeleri, merhum Süreyya Paşa'nın gelini. merhum Abit Süreyya Bevinın refikosı merhume Semiha Ceşmi, merlıuıre Seyfiye Abut ve Mehmet Abut'un kıy metli valıdeleri, merhum Dr. Rızo Abut, mernum Abbul'ch Abut, merhume Nabiye SelcuK'an herr.şire'eri, Abut ailesiiün son büyuğü SALİHATI NİSVANDAN TARIMSAL SAVAŞ İLÂCI SAT1N ALINACAKTIR Tariş. Çukobirlik ve Antbirlik'in 1979 yılı gereksinimleri icin aşağıda cins ve miktarlorı belirtilen, tarımscl savaş ilâçları satın alınacak tır. İhale 5 şubat 1979 pazartesı günü saat 14.00'de İzmlr'de Tariş Gena! Müdürlüğünde yopılacoktır. Bu îşs ait şortnome Tariş Genel Müdürıüğü ithalât ve Satınalmo Müdürlüğünden sağlanabilir. SATIN ALINACAK İLACIN CİNSİ Yabancı ot ilacı Toprak altı zararlılorı İlacı Maniorî hastalıklor ilacı MİKTARI (Ton) 400 260 138 » » » (Cumhuriyet: 562) Hatice Belkis ABUT Hanımefendj 17 ocak 1979 carşomba akşamı Allahın rahmerine kcvuşmuştur. 19 ocak 1979 cuma günü (Bugün) öğle namazmı müteokip Kandıllı Camiindon narak Kandilli'dekl aile kabristanına defnolunacaktır. Aüah ruhmet eyleye. A İ L E S İ alı NOT: Ç«l»nk c6nderllmem«»l rlea oiunur. (Cumhuriyet; 566)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle