23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 10 OCAK 1979 YEDÎ OGRETIM Asistanlar açasından yeni yasa tasarısı 1015 YILLIK YASA YAPILMAK İSTENMİYORSA YÜZEYSEL DEĞİŞİKLİKLER YERİNE KÖKLÜ ÇÖZÜME GİDİLMELİ. Ülkemızde bazıları kurulrr.o ve gehşme aşamasında ol.nak üzere topiam 18 üniversite vardır. Üniversitenın görevlerı, ulke sorunlanna donük b> lımssi araştırmalor yGpmak ve değlşik düzeylerde bilımsel eğıtim yapmaktır dıye özetlenebülr. Universıteler bu gorevleri yopamadıklati icın her 1C 15 ssnede bır yenı düzenlenıeler yapmak gerekmistır. Üniversitelerde toplumların yaşamı ıcın de 10 15 sene gibi kısa denılebılecek orahklarla yeni yasa cıkarrrayı gerektıren neden'er nelerdır? 10 15 sene sonro yenı b'r yasa çıkarılrr.ası istenıimıyorsa, şımdi çıkon'ması duşunuien yasada. sorunun temellerine inılmelı, kökiü yapısaı değişıklikler yaplmalıdır. Zıra, ünıversıteler bılımse! araştırmalarla bılgi ureten, b'lgıli ınsan yetiştıren yerlerdır Bır ülkenın bağımsızlığını koruyarak kalkınması ile bılgı uretme, bılgılı ınsan yetıştırme arasmda cok sıkı bağlantılar vardır. Yenı Universiteler Yasa Tasarısı hıcbir yapısal değışıklık get'rmemekte. eskıyı yüzeysel. gostermelık bazı değış.klıkler le ıyıİ8Ştırmeyı amaclamaktaaır Oysa, unıversıteierde, ger,eı oozuk duzenın bir porca sı olarak bozuk bır duzen varcl r Ünıversitelerdekı bozük dı:zen, genış capto umversıte lerdokı aKademik unvanlar ve bunlarlo unıversıtelerın ışleyışını duzenleyen bugjnku Universiteler Yasosıdır. İyı ışleyen coğdaş Batı Unıversıteierınde dokîoraıı elemanlar bağımsız oğretım uyes1 olarak gorev yapmaktadır. Bağımsız oğretım uyeliğı, bağımsız ders verme, bağımsız araştırma yapma yonetme, tüm kurul lara secme ve secilme hakları Ile katılabilmek demektır. Doktora unvanı. uluslararası tır duzeyde tutulursa, doktora yapmış kişı, araştırma yapma, yetkın olarak ders verme yetenekierinı kazanmış. kanıtlamış kişi demektır. Çağdaş Batı Üniversitelerinde bağımsız öğretim üyeliğı yapan doktoralı elemonın fürk Ünıversıtelerındekı yasal durumuna bakalım. O, bağımsız ders veremez, bağımsız araştırma yapamaz, yönetemez. bölüm, fakülte, üniversite kurul lorına katılamaz. Üstelik, bölüm, fakülte. üniversite kurul kararları «GIZLIDİR» gerekcesiyle kendisinden gizlenllir. okutulmaz. Bu cağdışı gorunümün sorumlusu, universitelerdekı egemen, tutucu eskı kuşak ile gecmiştekı tutucu ikti darlardır. Ortalama olarak bir kişl, 25 yaşlannda üniversiteyl bitirmekte, eğer gereklı koşulları sağlamış ve doktora calışmasına yonelmişse, 30 yaşlannda doktoralı eleman olmaktadır. Başkalarının gudumunde ders verebılen doktoralı eleman, docent olmaya. sonra da prof. olmaya zorlanılır. Ortala ma olarak 35 yaşlannda docent, 40 45 yaşlarında da prof. olması beklen.lebilır. Do* toralı eleman, duze cıkmak, «odam» olmak icin 40 45 yaşlarına kadar ünıversitedekı kulluk düzenınde ezilmeye baskı cltında tutulmaya, boynu bukük kalmaya mahkumdur. 40 45 yaşlarına kador ezilen, baskı altında tutulan insan dan ne yarar beklenilir? Azgeüşmiş bir ülke olarak ortalama yaşam süresinin 50 dolay larında olduğu düşünülürse. bir öğretim elemanının en venmli yaş aralığı olan 30 45 yaşları, yönetime katılmama, gü düm altında olma, ezılme gibi cağdışı durumlarla zıyan olmaktadır. Türk üniversitelerinde araştır ma düzeyinin düşük olmasının en önemlı nedenlerinden birl, bu ünvan basamaklarıdır. Oysa, araştırmacının her türlü baskıdan, ön yargıdan arınma sı gerekir. Dünyada coğdaş diğer üniversitelerde olduğu gibi doktoralı elemanlann Yurdumuzda da bağımsız öğretim uyesı sayılmalan, yardımcı öğretim üyesi, doçentlik, prof. luk gibi ünvanların kaldırılması gerekir. Ancak doktora unvanı uluslararası bir duzeyde tutulmalıdır. Fakultelerden oluşon klasik üniversite yerine. bolümlerden oluşon üniversite modeli getirilmelidir. Daha cok yönetimsel amaclı prof. luk unvanı, sadece başında kaldığı sürece gecerli olmak üzere bölüm başkanına verilmelidir. Gerçekte bugünkü cağdışı üniversite duzeninde bile eğitim öğretim işleri, oraştırmalar, doktorah elemanlann büyük katkısı ile gercekleşmektedir. Doktoralı elemanlann bağımsız öğretim uyesı oldukları yeni bölüm duzeninde, öğretim üyesi sıkıntısı genış capta gıderılecek, üniversitelerde kulluk düzeni yıkılarak demokratik yönetim gercekleştirilecek, bilim adamları unvan endişesi olmadan daha verımll araştırma yapacaklardır. Bu arada cok etkili bir ozdenetım (otokontrol) da tam gün calışma ile getirilmelidir. Yüzeysel değişiklıklerle eskiyi devam ettirecek bir yosa hic bir yarar getırmeyecektir. Olsa olsa, bugünkü cağdışı üniversite düzeninin ömrü 10 15 sene daha uzatılmış olur. Böyle clursa. üniversitele rimlz 10 15 sene sonro cık maza girecek, tekrar reform mosasına yatınlacaklardır. CHP'nln bozuk düzen değişıkllği ile eskıye vüzeysei değışikliklerle devam ettırmeyi mı, yoksa halk ve ülke yara rıno dönük cağdaş bir düzen mi kastettlği daha lyl onlaşılacaktır. INCELEME ARASTRMA RDPORTAj Kapadokya Yolculuğu Melih Cevdet ANDAY Öğretmenlerin disiplin kurullan yasal değildir 13 kânunsoni 1943 tarih ve 4357 sayılı yasanın 7. maddesl. ılkokul öğretmenlsrının ceşitlı nedenlerle ve hangi mercılerce, hangı dısıplın cezalanna çarptırılccağını soyler. Bu disiplin cezalarından oynı maddenin <a> fıkrasmdaki «Kusurlu sayılma» ıle (b) fıkrasında yazıiı olan «üc günlüğe kadar» maaş cezaıarına ıtıraz edılemez denümektedır. Haibuki 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 135. maddesı tum disiplin cezalanna itlraz 'ıakkı verdiğl gıbı. Anayasamızın 118. maddesinin ücüncu fıkrası «Disiplın kararlarının yorgı mercilerinin denetımı dışındo bırakılamoyacağı»nı ârrurdir. Bu nedenle gerek 657 sayılı yasaya, gerekse ve özellıkle Anayasaya aykırı düşen 4357 sayılı yosan.n 7. maddesinin a ve b fıkralarının hukuki açıdan flecerlıği yoktur. Gene 4357 sayılı yasada mevcut disipün cezalorı, 657 sayılı yasanın 125. maddesınde «Uyarma» cezası do eklenerek tümüyle mevcuttur. Her ne kadar aynı maddenln son fıkrası «Özei kanunların disiplin sucları ve cezalanna ilişkin hükümleri saklıdır» demekte ise de ortada herhangl bir ayncalık bulunmadığınaan 14/7/1965 tarıh ve 657 sayılı yasanın 125 maadesinin 4357 sayılı yasanın 7. maddesinı ortadan kaldırdığı kanısındayız. 5442 sayılı II İdaresı Yasasının 8. moddesınln (A) fıkrası oğretmenlerı lıse, ortaokul ve o derecedeki okul müdur ve oğretmenlerı. olarak tanımlar. ilkokul ögretmenlerini ise (B) fıkrasındakl diğer memuriar sınıfına katar. Ancak 657 sayılı yasa öğretmenleri, hiçbir cyrıcolık göstermeden «Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfmna dahil eder. Bu durumda ilkokul öğretmenleri 5442 sayılı yasanın 8. maddesinin (B) fıkrasına mı dahildir, yoksa 657 sayılı yasaya göre Eğitim ve öğretim Sınıfına mı? Elbette 657 sayılı yasabu konudo gecerlidlr. Bu nedenle 10/6/1949 tarih ve 5442 sayılı yasanın 657 sayılı yasaya ters düşen bu duzenlemesintn de gözden gecirilmesi ve düzeltilmesl gerekir. 5442 sayılı yasanın 8. maddesinin (C) fıkrosı il'e bağlı tüm memurların lüzumu halinde il içinde nakıl ve tahvil edilebileceklerlni söyler. Sebeplerinin ise memura değil de, memurun bağlı bulunduğu üst makamlara bildiriirhesini emreder. İlkokul öğretmenleri icin. ne yazık ki bir cezai tedbır olarak uygulanan bu fıkra söz konusu luzumun ne olduğunu, o lüzuma carpttrılan öğretmene, açıklanmaz. Hakkında cezai bir uygulamo yapılan öğretmen uğradığı tahvit veya nakilin nedenlerlni bilemez. Bu dururn )se hangi hukuk mantığı acısından açıklanabillr? 4357, 5442 ve 657 sayılı yasolann disiplin cezalanna ilişkin maddelerı çerçevesinde Ikokul öğretmenlerinden başka, üc ayrı yasa ile disiplin cezası kovuşturmasına uğrayan ve disiplin cezasıno carptırılan acaba başka devlet fnemuru sınıfı var mıdır? Bir örnek verelim: Yasal bir öğretmen kuruluşunun, bir afişlnln bir okulun öğretmenler odasına konduğunu düşünelım ve bu fiılin. zaman icindekı duşünceye göre, 657 sayılı yasanın 125. maddesinin (D) bölümünün (b) fıkrası kapsamına gırdiğlnl iddia edelim. Buna göre bu fiilın karşılığı gecicl olarak görevden alınmadır. Ancak aynı maddenın sondan bir evvelki fıkrası evvelkı yıllarda olumlu sicil alanların bu cezalannın bir derece hafifietilebileceğini söyler. O halde, bu fiile itham edilen öğretmenın uzun sureü durdurma cezasına carptınlması gerekir veya gerekebilir. Ama söz konusu olayda, disiplın soruşturmasını 4357 sayılı yasanın 7. maddesi uyannca acar, 657 sayılı yasanın disıpltn konusuyla llgili maddeleri hic hesaba katılmazsa, sonucta 5442 sayılı yasanın 8. maddesinin (C) fıkrası uygulanarak öğretmen gerekce gösterilmeden bir başka okula nakledillrse bunu hukuk açısından acıklamak olanaksızdır. Her ne kadcr 657 sayılı yasa 134. maddesi Ile disiplin kararlarının kurulmasına cevaz vermekte ise de biz bu kurulıarın yalnız. bir bilirkişi gıbi, Inceleme veya soruşturma yapabileceği kanısındayız. Zıra dısıplinle ılgill soruşturma verilecek olumsuz karar bir cezadır. Kişilere ceza verme yetkisi kimlere verilmıştır Anayasada bellidir. Bu nedenle ilkokul öğretmenlerine ceza veren disiplin kurullarının ayrıca, hukuk, yargı yetki ve yeteneğme sahip olmayan kışılerce de oluştuğu göz önüne alınırsa, bu kuruliarın vardığı cezai sonuclar Anayasanın 7. ve 32. maddelerı ıle, kabul ettiğimiz İnsan Hakları Evrenseı Beyannamesinın 10. maddesıne de oy'<ırıdır. Uygulayıcıların bu düzenslzliği ortadan kaldıracakları inancındayız. Bir uygarlık simgesi olan yer oltındaki kentl klmler yapmıştı? | Yeraltı kentinin katlarına | indikçe hava tazeleniyor ünkü yazımızda İkon kıncılığı. İkon düşmanlığı konusuna değinmiş, bunu Müslumanlıktakı resım duşmanlığına benzetmıştik. Bugün İkon duşmanlığına bıraz daha genış yer vereceğız. ikona sozcüğü, Yunonca «eikon»dan gelir. «imge» demektir. Tahta pano üzerıne yapılan dınsel resimlerdir ki. doğu kiliselenne özgüdür bunlar. En ünlüleri Rus ikonaiarı sayılıyor. Bulgarlstan'da, Macorıstan'da olağanüstu güzellıkte ikona müzeierı gordum. Bunlar sadece dörtgen, dıkdörtgen parcalar değildı, ikona ıle suslenmiş dolap gıbi büyük eşya da vardı aralarında. O yaldız parııtısı aklımdan cıkmaz. Rus ikona ressamları, cam ya da ıhlamur ağacını kullanırlarmış. aşı boya ıle resmin taslağını çizer, sonra tutkallı boya ıle renklendırır. yağlı vernikle parlatırlarmış. XVII. yüzyıidan sonra bunları maae ' ni zırhla kaplamak yöntemi uygulanmaya başiadı, yüz ve eller acıkta bırakılıyordu Bugün bile kimi Balkan ulkelerinde süs eşyası olarak ikonalar yapıyorlar. Ama resim yerine eski ikonalardan cekilmış fotoğraflar koyuyorlar. D Tapınma sorunu İkona duşmanlığı VIII. yüzyılda başiadı. IX. yuzyılda yasaklamalar daha hızla kendını gosterdi. ikona düşmanları Isa'ya, Meryem'e, azızlere tapınmayı doğru buluyor, fakat onların reslmlerine tapınmayı yasak edıyorlar. İmporatorice Theodoro, İznik'te (Nikaia) topladığı Konsil'de (843) ikonaiarı yenıden serbest bıraktı. İşte butün bu yasakiamalcr, yasaklamaların kaldırılması dönemleri Kapadokya kılıselerinde. şapeliennde, manastırlarında etkilerini gösterirdı. İkonalonn yasaklanıp sadece haca tcptnmanın buyurulduğu dönem kıiıse ve manastırların duvarlarında haclardan başka bir şey gorulmez. Bano sorarsanız, burada gezıp görebildiğım tapınaklardan en cok o iıkel çizgılerle duvarları süslenmış olanlar sardı beni. Daha sonraki yuzyılların fresklerini bir yana atıyor değilim, ama orada artık ustalar çalışıyorlardı. Yanılmıyorsam Çarıklı kılisesinde, karşı duvardakı freske bakarak yurürken, önümdeki mezarın ic>ne düştüm Acaba orada ölseydlm üstümü örtüp benı bırakırlar mıydı! Kimbilir, bakarsınız yüzyıllar sonra orada bir evliyanın yattığı söylentısi cıkardı ortaya, güzel de bir masaı bulunurdu. Göreme ve bolgesinden cıkalım artık cünku onun büyüsünden başka türlü kurtuluş yok. Biz hep buradayız, dedl. O zaman karşımdaki kadının esmer yüzüne, alnı ile bir cizgide cıkmış burnuna, kalın dudaklarına baktım, belki bir Hititll kadınla karşı karşıya idim. cBiz hep buradayız» diyordu. Sonra benı eve davet etti; geniş bir avludan gectik, uzun bır merdivenle yukarı kata cıktık. Kadın, gelinlnin odasının kopısını actı. Burası cok, ama cok süslü bir odaydı. eşyanın cokluğu göze batıyordu: Koltuklar. kanapeler, yanyana dizilmiş iskemleler, yüksek pirinc bir karyola, karyolamn üzerinde suslü. ipek. renk renk yastıklor, duvarda damatla gelinin evlilik fotoğrafları. Kadın: Otur da sana bir kahve yapayım, dedi. Bu ikram cok hoşuma gitmiştl, ama kalamazdım. Bizim hanımı bu'acağım. dsdim. Kaybettınse aramo, biz sana buroda bir kız buluruz, dedl. Benzeri, kafılemizdeki bir arkadaşın da başına golmlş: bir ara eşı kayboldu, m«ğer tanıstığı ilkokul çocuklarına bakkaldan defter kalem almaya gitmiş. İşte o arkadaşa da, karşılcştığı bir Hltitli kadın, ArarTıa. demiş, sana başkasmı buluruz. Bir evlendirme merakıdır gldlyor. Yeraltı kenti Şimdi sıze yeraltı kentlnl anlotoyım kısaca. Böylelikle dizımızın ta başında soz konusu ettiğimiz, Anadolu'nun eski tarıhına değmmek fırsatım ele gecirmiş olacağız. Kaymaklı'daki yeraltı kentinin 6«kız kat olduğu biliniyor fakat biz, gezrrmğe elvenşli duruma getirümiş l!k dört katı gorebildık. Yeraltına or.cak b\r kişinin, o da iki bükiüm olarak yüruyebıleceği bir delikten iniliyor. Yer bcscmaklı idi, dsr yollar, yolların ulaştığ' kücük alanlar, depolar elektrikle oydınlatılmıştı. Soluk aima güclüğünün bellreceği korkusu ile kinı arkadaşlar aşağı inmektsn vaz gectiler. Ben gezdiriclmlzin ardı sıra cşağı yollanoım. Sunu yazmam gerekH ki, soluk alma sık<ntısı diye bir şey olmadı. Hava. inildikce sanki tazelenryordu. Bu, hic kjşkusuz buyük bir mimarlık başorısı id1. Yeraltı kent: ceşitli yerlerden yer üstündeki aelikiere acılıyordu, fakat bu dellklerın neredo olduğu bellı değildi; daha doğrusu yer citınn hava akımı ceşitli deliklerle sağlan.yordu. bır düşmamn bunları bulrnası olanaksızdır. Yeraltına ınen dar yolları yuvarla* taşiorla kapotabıiıyorlardı buranın eskı sahıp leri O kocaman değırmı taşları yer yer to\i de yordük: bu ağır taşlorı bır kışi bile kapatabıiıyordu. Böylece düşman yeraltım ele gecıremıyordu. Yeraltı kentinin ortosında buyük. derın bır kuyu vardı. Ono bakmak başınıı döndürdü, bende Akrofolı hastalığt vardır, yukardaıı aşağı bakomam. Gezdıricımiz, alışmış olduğu acıklamaları yaparken, cBu yeraltı kentinı kirnlenn yaptığını bılmıyoruz» dedl, «Belki ilk Hristiyanlar, belki de Hltitlerdir buranın kuruculorı.» Konuyu kısaca tartışalım İlk Hıristiyanıar deniien kışiler, isa'nın öğrenci'en olan dın kurucuları do icmde olrrak üzere. bıîislzdiler, sadece imanlcrına dayanı/or, imanları icm yaşıyorlardı. Peri bacalanna yerıcşmeleri cok ak!a uygundur. Fokat bu yeraltı kentıni yapamazlardı. Bugün bile, rrnmarları, mühendıslerl biraraya getirsek böyle bir ışin aitından koiay kolay kolkamazlar sanınm. Amo büyük bir uygarlığın yaratıcıları olan Hititler bunu başarabılirlerdi Hırısttyanlar hem cok tannlı toplumların devletlerınden, hem de sonraları Arap saldırılarından korunmak ıcın buroyı kullanmıs olabılirler. Peki, Hılitler yaptılarsa nıcın, ne amacla yaptılar'' Gene düşmanlardan korunrrak icın Ama Hıtıt imparatorluğu zamoimda, ötek' ik' büyük dev;etten hic biri. demek ns Misır, ne de Asur, Orta Ancdolu'va oeldiler. Hattâ Asurlu tüccorlar burada, büyük k?ntlorin yanında kendi kentlerini de kurmuşlardı. Konu gercekîen cok düşunctürucüdür. Bu yüzden o'ocak, kasabado veraltı kentini yıldızlardan gelen birtakım yaratıkların yaptıklan söylentısı yaygın duruma getmistir. Acaba arada b'r gene gökyüzünden imp bize qörunmeden KavmakM yeraltı kentine gırwor'ar mı bu yaratıklar'' Fakat neden orayı sscMer? Kavmaklı'dan on kılOTietre güneye düşen Derlnkuyu'da ise kasabanın bütun altı ovuktur: ödenek buiunomadığınden kazı ısıne girlşllememiştir. Derlnkuyü'dakl yeroltı (Arkası 9. Sayfada) r C< Savurganhk,, öğrencı hareketi ve Eğitim öğretim işlevini de iceren tum ca lışmalar bitirilmis olup güncel işler dışında k: coğu gün boş oturulmaktodır hic bır güclük kalmamıştır. Bu durum ders yı lı sonunda da aynıdır. Hotta en cok bir aylık calışmayı gerektirir cabayı getırmektedır. Kurumumuz üst yöneticilerl ve bu yönetmeliği hazırloyanla rın hoşgorüşune sığınarak, şu konuları vurguiayıp gereklı gorülüyorsa yanıt verilmesini bek liyoruz. Hâlâ öğretmensizlikten acıla mayan KızılcohamamBıngöz köyü örneği okullarımız varken, Başbakanlık savurganlığı önlemek icin genelgeler yayımlayıp atamaları kısıtlamaya calışırken, hukümetce oluşturulon ye ni butce yasası ile kadro artiS ları yüzde iki ile sınırlandırılıp tasarruf edilmeye calışılırken. bu kadro dağıtım hovardalığının anlamını cözmek zor ve ce lişkıli değil midir? Üstelikte co ğu okullarda üclü öğretimden ikiüve gidebilmek icin öğretmen ler odası dahi sınıf haline getıri lip tüm olanaklar zorlanırken, kadro artısı ile verılen yeni yar dımcı arkadaşlorın nereye otur tulacağı da sorundur. Ülkemizde en büyük savurganhk tzaman »icin sözkonusu dur. Ulus olarak zaman değerlendirme alışkanlığı bir türlü kazanılamadı. Müdür yardımcılı ğı İcin verilecek her fazla öğretmen. kapatılacak yoksul bir köy okulu veya bir sınıfın öğretmensiz bırakılması pahasına dır, ve boş oturtulması amacına yönelik olacaktır. Sorunda acı o'an yan, kanımca tsavurganlık» sözcüğunü halka benimsetmiş ve bu konudo özer'nrte önem'e durdu ğunu sandığımız bir iklidar döneminde bövlesi bir kadrc savurganlığına oidilmlş olmosıdır. Ulusumuz bıreylerinin dıline yerleştl taz qelismiş ölkesviz tümcesl. O kı. az qelişrpişlikte en öndevlz. bu kadro ve zaman sovurgnnlığıno hakkımız olmasa gerektir. Tobi gelecek nesiilerimizce laneti» anımsan mak isternlvorsck Snvnılarımla. Oktay SEVİNÇ Kitaplardaki kış manzaraları Okul kitaplarında kış mutluluk vericl bir olaydır. Dışarda kar lapa lapa ycğar. Sobanın cıtırtısı tatlı bir nınnı gibıdir Sağlıklı, güzel gıysili cocuklar büyuk bir sevıno ıcmde kardan adam yapıp, kartopu oynarlar Kış kltoplardo mutluluk ve sevınc demektır. Ama ne yazık kı, okuma kıtaplarından kışa hoşgeldın dıyen cocuklardan pek azı sıcocık bir odado lapa lapa vağan kan seyretmek $ansına sahıptır. Pek azı ayokları, ellerl uşümeden kordan adam yapabilir, pek azı karın aklığında boylu boyunca uzanabılir. Ülkemizde kış cocuklar icın de Işlemeyen arabaiar buz gıbı odalar ıslak ayakkabılar demektır. Uluslararası Cocuk Yılındo cocuklarımıza soba çıtırtısı ve oyunlarlo gecen bir kış verebıimek hepimızın baş uğraslarından biri olmalı. Ülkemizde yetkili ağızlardan sık sık tsavurganlık ve cnlenmesı» ile llgili ceşitli oneri ve önlemler dıle getırilmektedir. Gercekten her kurum ve kuruluşumuzda sözü edilen sorunu gözleme olanağı vardır. Yine bu konuda Devletin televizyonunda da program yapma gereksinimi duyulmuş ve sorun sergilen meye calışılmıştır. Bizim üzerinde durmak istediğimlz: 6 kasım 1978 tarih ve 2006 sayılı T.C. M.E.B. Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan «İlköğretlm Genel Md.» llköğretim yö neticiliklerine otanma. bunların yer değiştirmeleri ve görevden alınmalarına ilişkin yönetmelik iceriğidir. Adı gecen yönetmeiikte: normal, ikili, üclü okullara atanacok müdur yardımcısı kadroları yeniden düzenlenip verilmek tedir. Ülkemiz genelinde okullonmız ikili öğretim yaptıkıorına göre ve konunun da fazla uzamcması icin sadece ikiii okullar icin getlrMen yönetmehk de ğişlkliğine değinmek istiyo'um Kıstasım ker.di okulum ve vö re okullandır. Eğer sübjektif bir değerlendirme oluyorsa ilgililer boğışlasın. Anılan yönetmelikte: «Toplam öğrencl sayısı 301500 ara smda olanlara I md. yrd.. 501 • 800 arastnda olanlara 2 md. yrd., 801'den fazlo olanlora 3 md. yrd. atanır» denmekte ve omlr hüküm olarak getirümektedir. 1.12.1978 tarlhl Itibart Ile 920 mevcudu olan bir llkokulun yal nız calışan müdür yardımcısıyım. Aynı tarihe kadar okuluma: 200 veni kayıt. 90 noklen gelen, 120 naklen glden öğrencl olmak uzere 410 öğrencl kayıt kobul ve nakil Işleml görtnüştür. Yerleşme düzenl acısından henüz otunmamrş bir gecekondu semtl okulu İcin bu öğrencl hareketi normaldir. Kent özellik lerini tümüyle taşıyan semt ve okullarımız cevresinde bu kadar yoğun bir öğrencl trofiği yoktur. Hemen okul mevcudunun yarıya yakını olan bu denli bir Tarihle başbaşa Nevşehir üzerınden Kaymokh yolunu tuttuk. Kaymaklı Nevşehir'e 20 kılometre uzaklıkta Buraya turistler yeraltı kentıni görmeye gelırler. O gün kalabclıktı Kaymaklı. kalabaiığın coğunluğunu yabancılar oluşturuyordu Gerci bu yeroltı kentine gırilecek yerde bır park yapılmıştı, cevre oldukca duzgundü, fakat ne yazık gelenlerın oturup dmleneceğı, bır şey yiyıp ıceceğı bır yer yoktu. Göreme'ye de. Kaymaklı'ya da gelenler. orada hangı tarihsel yapıt ya da muze varsa onu görüp ayrılıyorlardı. Dıyebilirim kı. buraları zıyaret eden bır yabancı sadece tar;hle başbaşa kolıyor, Turkiye'yı, Turkleri tcnıma olanağını bulamamaktadır. Ben. o da Türk olduğum icın Kaymaklı'da bir evin içinı görmek fırsatım elde ettim. Yeraltı kentıni gordükten sonra. kafıledekl otekı arkcdaşları beklerken kasabanın sokaklarına daldım. Anadolu kasabcıarın.n coğunda olduğu gıbı. burada da büyük. balkonlu evler Rumların bıraktığı evlerdir İşte benim ıcine girdiğim ev de bunlardan b.ri idi. Kapıda duran orta yoşlı ifakat Anadolu' da kadtnların yaşını kestirmek olanaksız ya da cok güctur) bir kadıno hallerini hatırlannı sordum. Yanındaki genc kızla bır ev ışi gormekteydi. Bu genc hanım onun gelıni imiş. Bu ev sizin mı? diye sordum. Kaynana: Eskiden beri mi? Hayır. Rumlardan kaldı bize. Ya ondan önce sı/ nerede ofuruvordunuz' Kodın korşıdaki bir katlı kerp:c kulübeyi gosterdi. Nah çuroda dedl. Ben sorgumu derinleştlrdim. Slz buraya nereden geldlnlz? Kadın: Bizim, dedl Kısa bir tartışma Hüseyin Karaman Işıl ÖZGENTÜRK ' ! Dr. Bayram A. UZUNER =
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle