25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMHURÎYET 4 AĞUSTOS 1978 ür|< hükümeti ile Yunan lükümetinin onlaşmazlık icinde bulunmaları, bu anlaşmazhğın daha da uzayıp gideceğine ilışkin sonılar, bir bakıma uluslararası gerceklere uymayan bir durumu göstermektedir. NATO guneydoğu kanodında bulunan Türkiye ile Yunanistan, Truman doktrini denilen Amerikan yardım progrcnıına sokulduktan sonrar siyasal bakımdan do Birleşık Amerika'nın etkj alanı icine girmiş oldu. Ünlü Amerikan gozetec si Walter Lippmann, 1947 yılında New York Heraid Tribune gazetesinde şöyle yazmışlı: «Biz Türkiye ile Yunanistan'ı, özellikle yardımo gereksemeleri olduğu icin yo da bu ulkelerin, demokrasi ve ozgurluklsrin iyi örneğini verdikleri icin seçmedik; tersine, biz bu ulkeleri Karadeniz e oçılan stratejik birer geçit oldukları ve Sovyetler Birüği'nin kolbine ulaşmayı soğladıkları icin sectik.» Bu sözleri, siyasal sorumluluğu olmoyan bir gazetecinin özel görüşlsrinin açıklov masıdır diyerek geciştiremeyiz; Birleşik Amerika'nın. Truman doktrini uygulanmaya başlaması ile bu iki devlet üzerinde zaman zaman gözle görülür duruma gelen, zaman zaman da gtzlenen baskıları bunu doğrulamaktadır. Nereye geleceğim belli oldu sanırım: Birleşik Amerika nükümeti, NATO'nun güneydoğu kanadmdaki bu iki devleii nicin onlaşmazlık icinde bırakmaya razı oldu? Şunu da yazmok doğru o!acaktır: Türkiye de, Yunanistan da NATO'ya Q'mek, Amerikan koruyuculuğunu kazanmak içırt yalvar yakar olmuşlardır. Demokrat Partinin Cumhurbaşkanı Celâl Bayar eski Cumhurboşkanı Ismet İnönü'den görevi alırken soruyor: «Paşam, NATO'ya neden girmediniz?» İnönü şu yanıtı veriyor: «Aldılar da glrmedlk mi?» Bundan sonra Demokrot Parti hükümetinin, Birleşik Amerika'ya kendini beğendirmek icin nasıl hamaratca caiıştığını, Kore'de Türk kanı dökmeğe nasıı koştuğunu biliyoruz. Bunlar bugünkü konumuzun dışındodır; Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler başlı başına bir incelema konusu olarak şimdilik bir yanda dursun. T OLAYLAR VE GÖRÜSLER İLK KOŞUL Melih Cevdet ANDAY yılımızda büyük devletlerin. korumalan altına aid'klon kücük devletlere karşı uygulodıkları cıkarci politikada aramok en doğrusudur. Wolter Lippmann'ın sözleri bunun acık bir tanığı. Yunanistan aşağı yukarı yüz e!li yıldır. büyük devletlerden birinin stratejik üssü olarak kullonılmıştır. Öyle ki, Yunan siyoset adamları. bunu değişmez bir temel olarok belîemisterrtir Bilindiği gibi, İngilizlerin yardımı ile başarıyo eren Mora oyaklanmasmda, gerci yeni yeni palazlanan Yunan deniz ticareti, burjuvazisı başlıca dayanak olmuştur, ama bağımsızlığo kavuşulduğu scnıldığırtda, Osmanlı imparatorluğunun ye rini İngiliz imparatorluğu olmokta gecikmemiştir. ingilizler bir Bavyera prensini Yunonlılara kral atadılar. Bu kral otuz yıl kaldi tahtta, sonra kendi ısteği i!e cekildi. Bu kez yine İngilizler, Danimorka saroyından Glücksburglorı getirdiler. onlardan birini koydular tahta. Bizde de. Osmanlı imparatorluğunun gücten düştüğü dönemlerde, devlet sivaset adamı paşaların kimi ingiliz adamı, kimi Fransız adamı, kimi Rus adamı diye bilinirdi. Şunu söyleyebileceğimizi sanıyorum: Büyük bir gecmişi olan Osmanlı imparatorluğu, gücsuz düştüğü dönemde, büvük devletler arasındaki dengeden yarar'anma politikasmı bir süre başarı ile yürütmüştur. Ancak daha sonra. devlet Alman etkl alanı icine girince durum Yunanistan'dakine benzemişti. ittihot ve Terakki hükumeti. Türklye'de illerin başına Alman valiler getirmeyl bile düşunmüştü. Ordumuz onların komutasında idi. Bizim yuzümüzü Avrııpa'rfan doğ'.ıva ceviren Almaniardı. Turancılık onların uydurmosıdır. Bunun gibi, ingilizler de Yunanlılaro «Megclo İdea»yı oşılıyorlaröı. Avrupa'daki romantik akımın yarattığı eski Yunan hoyranlığı. politikada, Batı Anadolu'yu da iceren «Büyuk Yunanistan» düşüne yol ocıyordu. Her şey: ingilizter yönetiyordu. Yunanlıları savaşlara itelemek, borc landırmak, ileri düşünceli devlet, sîyaset adamlarını temizlemek, kralları sarstntılı giinlerde kacırıp yenıden tahta oturtmak.. gibi işlerde İngilizler kendi başlarmo, istedikleri gibi davranıyorlardı. Yunanistan'daki İngiliz egemenüği II. Dünya Sovaşı sonuna değin surdü. Bu süre icinde ülkedeki bütün cat:şmaiar, carpışmalar İngilizlerin buyruğu alt;nda geciyordu. Fakot İngilizlerin burnu bile kanamıyordu; II. Dünya Savoşı sonuna doğru. Almanların yarımadadan cekiime zamanı geidiğinde, Yunanistan'a cıkorır>a yapon İngiliz ordusundon ancak iki er ölmüştü. Hitlerın porlok döneminde Yunanıstan'da oaşbckan buiuran Metaxas. parlamentoyu doğıtmış. muhnlıflerinı yurttan kaçırmıştı, ülkede kalanlar ise evlerinden cıkamıyorlardı. İngilizlerin etkısi aralmağa yüz tutmuştu, Yunonistan nerde ise Alman sömürgesi oldu. İtalyan saldınsı sırasıııda, Yunonistan'da başta bulunonların hicbiri karşı komaya kalkmadılar. İtalyanlara karsı Yuncnlıların verdiği kahramanca sovaş. tumden halkın, solun, komünistlerin yurtseverliği iıe percekleştirilmiştir. Nitekim ülke Alman ordularınca işgal edildiğinde yüksek komutanlar Aimanlarla işbırliği yaptılar. Alman ordusu cekıldıkten sonra. İngilizlerle birlikte ülkeye donen kıral, kıralı destekieyen, İngilizlerden güc a!an sağcı partiler yöneticileri, Italyanlara, Almonlara karşı savaşanları darmadağan eimekte gecıkmeaı ler. Aimanlana ışbirliği yapmış olanları görevlerinde alakoydular; onlardan yararlanorak solu ezdiler. solcul&rın öldürülmesi icin buyruk verdiler. Yurt hainlerı yeniden işbaşıno gecti. li. Dünya Savaşı bittikten sonra bılindiği gibi, ingıitere zoyıf düşmüştü. Yunanıstan'da ingıltere'nin yerini Amerika aldı. Öyle ki, Amerikan elcılik mücteşarı Yunan hükumetini yönetmeye başladı. Bütün siyaset adamları Amerikalıların gözüne girmeye calışıyorlardı. Yalnız sağcılor değil, ortadakiler, ortanın soiundakiler de. Amenka ise bırakın solu, orta partileri bile hoş görmüyordu. Baba Papaandreou iie oğlu Andreas Papaandreou'ya yapılmayan kalmadı. Andreas Papcandreou az kaldı başını veriyordu. Sonunda hükümet dorbesi ile subaylar başo geldıler. Cunta hükümetinin yaptığı zulmü, işkenceleri bılıyorsuru?. .'Ne tuhaftır, cunta hukümeti ıiyatrolarria klasiklerin oynanmasmı yasak etti, oynanon oyunları ise yeniden yazmak ya da yazdırtr.ıak yolunu tuttu.) Kıbns cıkarması ile başa gelen nükumet soğcı bir partinin hükumetidır, Birleşik Amerika'ya dayanmaktadır. Osmanlılar, İngilizler, Almanlar, Amerikalılar... İşte Yunanistan bir türlü bağımsızlığına kavuşamamıştır, derken bunu anlatmak ıstemiştim. Durum bu iken: Birleşik Amerika'nın etkisi olmadan Yunanistan'ın kencii başına bir d:ş politika yürütebileceğine nasıl ınanafrüriz. Een, ambargo konusunda olduğu gibi, Yunanistan'ın Turkiyeye korşı uyguladığı politikada da, Birleşik Amerika'nın isteklerinin belli bir plan gereğınce yurütüldüğü inancındayım. Üst yanı cösteriştır. Başbakan Ecevit, «Türkiye ile Yunanistan. kendi sorunlarını. büyük devletler konşmadan. arolarında cozsünler» c'erken c'oğru düşünüyor, amo boyle bir durum olanaklı da değil, cHası da değil Böyle bir amacın gercekleşmesi icin ilk koşul bağımsızlıktır. işte burada copraşık bir sorun cıkıyor ortaya: Başbokan Sayın Ecevit'in cbüyük devletler» dediği devletlerin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlığın sürmesinde ne cıkcrları var? Yoksa onlar, NATO'nun güneydoğu kanadında barış oimuş olmamış, umursomıyorlar mı artık? Yazımın başında «uluslararası gerceklere uymoyan bir cdurum» derken bunu onlatmok ıstemistim. Tımarhane | stanbul'un görünüşü cok değişti. I Eskiden, gokyuzüne camilerin ince cizgileriyle yan• sırdı kent. Şimdi gökdelenlerin geometrik biçimleri şehrin kimliğini vurgulamaya başladı. Bu değişime bakarak uygarlcşıyoruz diyebilir miyiz? Burhan Arpad, yetkili kalemiyle konuyu enine boyuna işliyor. İstanbul'da uygarlığa saygısızlık doruğuna ulaşmıs. Hicbir şey tammıyoruz. Bir iieri ülkeyi istilâ •den borbarlar gibi, gecmişin butün guzelliklerini ve sanat ürünlerini yok ediyoruz. Kentin doğasını yıkıyoruz. Kapkac kapitalizminin orman yasasında en güzel ağaclara vuruyoruz satırı... Koşebaşındaki güzelim ahşap eve kibriti cakıyoruz... Boğazın kıyıcığına oturtulmuş seyrine doyum olmaz yalıyı yakıyoruz. Dantelâ an| gibi işlenmiş çeşmenin v başına kaba beton yapıyı oturtuyoruz. Hicbir estetik kaygı, hicbir güzellik saygısı, hicbir şehircilik kuralı yok bizim icin... İsfahan'ın ünlü saraylarını gezmiştim bir vakit. Duvarlardaki resimler tahrip edilmişti. Kim yaptı bu işi? Resmı günah sayan Arap ordulan... Kendi yurdumuzda barbar ordulan gibiyiz. Parasal hırsın yönettiği azgınlar, İstanbul'u yagma edip tüm geçmişini yok etmek icin ugraşıyorlar. Bunun adı gelisme mi? Çağdaşlaşma mı? Değişiyoruz, ama uygarlaşıyoruz diyebilir miyiz? • Kuşkusuz her değişim bir gebeliği bağrında oluşturur. Diyalektik mantık, Türkiye'dekl patlamanın içlndeki özü bulur çıkorır. Kökü dışarda sermayeciliğin yağma düzeni, halk yığınlarını da sarsıp bilinclendirecek, eyleme gecirecektir. Her somuru süreci zıt güçlerini de birlikte oluşturur. Bilim kltabı böyle söyler. Amo her ycgma ve somurü düzeni tepkilerinl de oluşturur diye yağmaya ve sömürüye canak tutmak gerekmez. Tarih inişlj cıkışlıdır, düz bir çizgi cekmez, karonlık ve aydınlık dönemler bazen içice gecer. Bazen bir ülkede oydınlığın ardındcn ge'.ir gece ve tanyeri ağarıncaya dek uygarlığın nice hazinesine yazık olur. İstanbul büyuyor. Ama hastaiıkl: bir büyüme bu. Asfalt caddeler, beton yığınlcrı lüks apartmanlar, pahalı otomobiller, görgusuzlük anıtları, parasal bozuk düzenin tüm urünleri ve arsa yağmasının cirkinliklerinj uygarlık sayamayız. Uygarlık bazen gösterişsiz bir kentin hastane odasındadır, bazen kücük bir üniversite kasabasmın lâboratuvarlarında, bazen toplumun yaşama düzenlnde. Kumarhanelerinde yarım milyone rest cekilen, içkili gazinosunda bir geceük masaya yüzbin lira bırakılan Istanbul'un uygarhk düzeyini olcmek istiyorsanız, birkaç günden beri Cumhuriyet'te yayınlanan Bakırkoy Akıl Hastaneslnin görüntülerine bakınız. • Bir akıl hastanesindeki düzen, bir toplumun düzeniyle bütünleşir. Bir toplumun düzeni, akıl hastanesine yansır. Bu ikisi birbirinden ayrı değildir. Eğer Bakırkoy Akıl Hastaneslnde ortacoğın tımarhane koşulları sürüyorsa, Istanbul'un korgaşosını ve cılgmlığını da kavramak c.lasıdır. Uygarlığımızı tahrip yolunda bir deliliği yaşıyoruz toplumda... Gazetemizde yayınlanan akıı hastalarının suretleri, toplumsol duzenimizin fotoğraflarıdır. Biz gelelim Yunanistan'a . Bu ülke genellikle Avrupa'nın, özellikle İngilizlerin yardımı ile Osmanlı İmparatorluğuna karşı bağımsızlığını kazandıktan sonra. bugüne değin gercekten bağrmsız olamamıştır. Yunanistan'ın alınyazısı değildi bu. belki devlet, siyaset adamlannın hep bir buyuk devlete yanaşmada varar ummalan bunda etkin olmuştur; amo gercek nedenı, yüz Yurttaşı Hiçe Saymak... OKTAY AKBAL Fiyatlar ve Zamlar Evet Hayır ukümet son günterda bittl sanılan zamlara yenılerıni ekledi. Kömür, elektrik ve kâğıt zamlan bunların en önemlileri. Önemlerı şuradan gelıyor: Bu üc mal ve hizmet hemen tomamıyle devletın elın dedır. Ve hepsı de üretım ya da satış ıcmbalajt maliyetlerine girerler. Böylece bu uc temel mala yapılan zamlo Ece vıt hükümetinin «parayı saglamlaştırmo = stabilizasyon» politikası büyük bir darbe yemıştir. Hele temmuz ayı ile bir lıkte paro basımının artışı bu programo bağlanan umutlan zayıflatmaktadır. Biz bir cok kez belirttiğimiz gibi böyle glöbal yani her üretim ve hizmet kesimine «•• •tkill» önlemlerle ekonominin düzerilene bileceği. düzeltilebileceği konısında değiliz. Hele zamıann arkasının kesilmediği yargı sını doğuracak her önlemın karşısındayız. Biz cok güvenliyiz ki. bazı ekonomik onlemler (işletmeler icı ve işletmeler arası) alınmak yoluyla yukarda yapıldığını belirttiğimiz zamlar yapıl mayabilirdı, ya da ölcülü tutulabilirdi. Bu ekonomik onlem ler de yedek parcasızlıktan ya da ceşitlı nedenlerden tann kapasite ile calışamıyan kuru luşlonn işletmelerin bu düze ye getirilmesinı sağlayacak adımlardır. Bu yollar ve maii yeti düşürecek (ama göz boyayıcı savurganlığı önleme adımlar değil) odımlar aransa ekonomimiz daha sağlam yol lara girebilir. Gerek SEKA, ge rek TEK ve gerekse TKİ'nde bu yolda alınacak bir seri önlem bulunduğuno biz inanıyo ruz Zom yopmomo. cok önem li bir adımdır bu dönemde. Çünkü paramızın dış değeri ihracatı artırmak icin düşürül müştür. Bu olumlu sayılacaK (dış satış bakımından) örslem icerde fiyat zamlan ile etkisz bırakılırsa cidden yazık olur. Bakarsınız yino yabancılar kapıya dayanır, «Ytnl devalüasyon yapmazsanız, ne borc er* teleriz n« para verlriz» deyive rirler, îkinci bir devalüasyort ise Türkiye icin bir yıkım olur, serüven olur. Dış alımların yavaş gitmesi ekonomik yaşamı oiduğu kadar butcemızı de etkilemış olmalıdır. Devlet gelirlerinin toplanışında durumun iyi gıtmediği ferah ferah söyieneD^lır. Bu nedenle Hazine'nin Mer kez Bankasına başvurması, bczı devlet ödemelerinin Merkez Bonkası desteği olsa büs yapılamayışı ayrıca büyük sıkıntılar doğuracaktır. Hükümet bu sıkıntılı bekleyişle <dış krediler ve ertelemeler icin' her üretim kesiminı ayrı ayrı dikkate alan bir nazik dönem icindedir. Flyat, ucret zamlarında cok dikkatli olmo zorundadır. işletmelerin bıreyse; durumları ile her zommın belli başlı üretim kesimleri ve hele ihracatcı kesimleri üzerindeki etkilerini ayrı bir özert le belirleme zorundadır. AKARYAKIT ZAMMl Bu arada basın ve kamuoyunda cok tartışılan benzin ve akaryakıt zammına da değinmek isteriz. Türkiyemizde kent lerde yaşamını sürdürenler zoman zaman devlet bütcesinden destek (sübvansiyon) görmüşlerdir. Gecmişte bunların en iyi örneöi olarak büyük kentlere maloluşundcn daho duşük fiyata ekmek vedirmek İçin mil yarlarca liralık destekler göstn H Arslan Başer Kafaoğlu pılmoktadır. Aportmanların kalöriferlerınde yakılan fueloıl ile. özel arabalarda yakılan beıı zm maliyetin cok altında fiyatlar ile tüketıciye yansıtilmaktadır. Bu hic de haklı o!mayan bir akcah destektir. Ancak bu akcolı destek koldınlırken cok dikkatli olmak ve kapsamlı bir akaryakıt zamm'tı dan cekinmek gerekir. Bize go re yapılacak zam sadece b e i zıne (süper benzine daha fazlal ve apartmanlarda yakılan fueloile sımrlı tutulmalıdır. Bunun dışında uzun yol taşıması ycpan kamyonlarda kullarulan mazot, koyİerde' tezeğirî yeVini clan LPG gazı ve gazyağma zom yapılmamalıdır. Aslındo Türkiye'de fbireysel» taşıma yerine «yığınsal» taşımava gecilmek isteniyorsa sadece benzine zam bir onleıvı değildir. Senelerce bu tez, yani «benzinin butun Avrupa'dan ucuz olduğu icın> kara uioştırmacılığının deniz ve demiryclu ulaştırmosını, kitlesel taş.mayı geride bıraktığı yazılıp söylenir. Oyso sorun mazot ve benzin fiyatı sorunu değildir sa dece. Turkiye'de akaryakıt Avrupa'dan ucuzdur oma. aelir du zeyi de onlardan cok aşağıdadır. Mali külfetin aile butcelerine yansıyışı aynidir. Koldı ki benzınaen daha önemli bir etken olan, otokamyor.. yedeK porca dışardan cok daha pahalıdır. Bu nedenle yukanaa onlatılan «oto taşımacılığının» anormal büyümesinin acıklamş tarzı haklı olomaz. Ama yine de benzine zam, «sosyal adalet» ve «gereksiz bir akcalı des teğe son verme» acılorından zorunludur. Ancak tcşımacııığımızı normol hale sokmak icin demiryolcuîuğumuza ve lımanlarımızla denizcilik filomuza va tırımlar yapmak zorundayız. Bız • ce akorvakıtlardan fueloile (kotjutlgrdp, Kıjllanılan) ve ben , zine yapılan zam bir ayrı fona almarok bu fondan demiryoMarımızı, ümanlarımızı. tilorruzu guclendirecek yatırımlara gidılmelidır. TASIMA VE İNŞAAT Gerek taşımo ve gerekse inşaat polit'kamızı. konut yaîırımlarımızı daha akılcı yollarn ge'.irmek amacma yor.elık onlerrler alınmczsa benzine ve fueloile ne kcdor zam yapılsa. bu akla aykırı uygulamaiardon kur'ulma olanağı yoktur. Hele ısınma ve taşımcda anormal destekleri kaldırırken, e>ektrık saru.ü;^tmdo ve sanoyide kul lanıian fueloıl ile kara taşımocılığında kullanılon mazotu, a izmit'ten Gebze'ye dek uzonan bir kuyruk. Komyon, otobus, minibus, taksi, özel araba, sonra yine otobüs, kamyon, bu arada bol bol TIR. . Hepsi dizilmişler ardı ardına, beklesiyorlar. İnsanlor serilmlşler yollara. Kadınlor çocuklara clş yaptırıyor, erkekler bir duvar dibi buluyor, ama kadınlar karanlığı bekleyerek dişlerini sıkıyorlar. Bir saat, iki saat, üc saot, dört saat. Bekleniyor, bekleniyor! Neyi. kimi bilen yok. Bir troflk politi arabosı az önce gelip bağırdı «Sollayan arkadaşlar, cok. fena konusacağım, ayıptır yaptığınız, solu boşaltın.» Yan yana beş sıra olmuş izmit'ten İstanbul'a ^ doğru gelenler, daha doğrysu gelmek istsyanlar. Kor»ıdan gelenler de öyledir elbet. 1 ağııstos salı gunünun aksamı... Geldik İzmit'e saot beşte, bekliyoruz, tam uc saattir... İki saat. beklemenin nedenini, süresini anlomak cabasıyle gecti. Ha şimrii, ha simdi diyerek! Sonra anlaşıldı. yolda bir dinamit patlatmışlar. Biliyorsunuz yol yapımı var, kayolor delinecek, yol genisletileeek. Ama tam saat dörtte, trafigin en yoğun olduğu bir zamanda mı atılır dinamit? Doıunu fazla kacırmtşlar bu kez, öyle dediler yol kenarındakller, bu yüzden yol koya parcalariyle dolmus. Herholde temizlenecek, acılacak, bizler o!e yana. ote yandakiler bu yana gececeğiz!... Bir acıklama yapan cıkmadı. Tam uc saattir. Tra(ik polisi arabası gecti döndu. Saat sekiı olmus. Yanımızdaki otobüsün şoförü «Yemek zamanı, baskaları gelecek şimdi» dedi. İndik dolaştık Recep Bllginer'le beraber. Uzamış uzamıs önumuzdeki arkamızdaki kuyruklor. Otobüslerde kadınlcr, cocuklar, yaşlılar sinirden bitkin. Bir adam şoföre bağırıyor «Siz yalancısınız, hanl saat yedide İstanbul'da olacaktık, böyle der bllet satarsınız, sonra da bekletirsiniz coluk cocuğu.ı Nerdeys* soförü dövecek! Şoför böyle nelere nelera alıskın, yanıt bil* vermlyor. «Benlm ellmde ne var» diyor. Klmllerl, yanlarındaki, arkolarındaki, önlerindeki taşıtları sucluyor, sollayanlan ayıplıyor. Herkes bir sorumlu arıyor, kendlnden başka... Kimse işin gerceğini, özünü düşünmüyor. Madem kl saot dörtte dinamit atılacaktı, yol en azından üc dört saat kapanacaktı, niye yolları tutup durumu blldirmediler yolculara? Gider bir kahvede, bir lokontada beklerdik, bir caresini düşünürdük, belki ds geri dönerdik! Hayır, dinamit atılır, iki yönden gelen tasıtlor karşılıklı dizilirler. Saatlerce ocsusuz beklenir, kimse işin ne zaman bitecegini bilmez, üstelik traflk polisi de «terblyesiziik» diye azorlar durmadan. Durumu acıklayacağına, herkesi aydınlatacağına... Tam bize göre bir tutum. Kuzu kuzu bekledik! Alışmışız beklemeye «Sağlık olsunnn» diye söylenerek. Önde duran kamyonun arkasındaki yazıyı okuyorum «Kader iki elim yakanda» Ne güzel avuntular bulmuşuz, kader, felek, tolih! jşimiz bozuldu mu yakalanz felekl ki hep kamburdur canına okuruz! Bu başımıza gelen de kaderin, yani Türkcesi yazgının işi... Beş saat, altı saat beklememizin nedenl iş bilmemek, becerememek, bir dinamltin patlatılacağı saatl seçememek, yolun t:kanacağını bilerek önceden önlem almamak, hic değilse yoldan gecişin koc saat süreceğini yurttaşlara bildirmemek... Bunlar yazgının değil, sorumlu kişilerin isldlr... Bağırıp cağırmak yetmez, binlerce insanın sıkıntısını, heyecanınt düşünmek gerekir. Biz, Büginer in arobasında soylesiye dalıp bekledik. Beşten ono dek. Sonra ağır ağır yola cıktık. İstanbuldan gelip beklesen binlerce insana, sayısız taşıta boka baka, pek coğunu aydınlatorak nerdeyse adım adım ilerlemeye başladık. Saat birdi İstanbııl kentine vordıgımızda. Bes altı saatlik bir gecikme!... Olur o kadarı, diyenler cıkacaktır. Geldik ya sonunda, sağlık olsunl Ama kimini bekleyen varmış, kiminin ölıısü, hastası varmıs, kimi de benim gibi gazeteye koşup ertest günkü yazısını yetiştirmek zorundaymış. Böyle şevleri düşünmek gereksiz. Türkiye'de yola cıkan, herşeyi göze olmalıdır. Hüseyin Rahmi'nin «Eşkiya ininde» romanını hatırladım. Oeğirmendere'ye giden ailsnin ardından dökülen gözyaslarını, kopanion çıçlıkları... Bugun de taşılla bir yere giderken her önlemi düşünmek, her sıkıntıyı göze almak, en kötü olasılıklan hesaolamak zorundasınız. Peki, turist niye gelip bu sıkıntıya katlansın? Doğrusu geçen aksam bir tek turisf arobası göremedim. Onlor bizden akıllı, gidecek yeri blüyorlor... İşte slze bir gezi dönüşünun hızlı, azıcık öfkeii izlenimleri. r yurttaşın. fukora kısmının tükettiği gazyağı ve LPG gazını pahalılaştırma, piyosada par.ık yaratabilir. Taşıma. ısınmc, enerji ve konut politikalarmda Ecevit hüküTteti dış ödeme olanaklarımızı zorlayan uygulamalar icin hic bir önlem alamamıştır ya da almomıştır. Ekonomik önlem sadece zom de mek değildir. Başbakan bu önlemleri almalı ve halkımıza icinde buiunduğumuz güclükleri vakit gecirmeden anlatmalı, Kalkımızdan yardım istemelidır. Yardım istekleri anlamsız /amlardon kacmılırsa destek bulacaktır. Sayın Başbakan, 1962 yılında 1. Beş Yıllık Plan tartışıhrken İleri sürülen tezleri anımsarlar kuşkusuz. Burada plortcılar karayolu taşımacılığının yığınsal taşımaya karşın işleyiş bicimini eleştirmişler ve akoryakıt zammı dışındo önlemler önermişlerdi. Bu onlemler olınmadığından bu noktaya geldik. Bu davranışlar sürer, sadece akaryakıt zammının arkasına sığınırsak taşıma politikamız yine böyle genel ekonomiyi rahatsız eder, hatta daha fazla rahatsız eder. Eğer sayın ilgililer demiryolculuğun Avrupa ve Birleşik Amerika'da nasıl korunduğunu Incelerlerse. orada bize uygulanacak cok önemli onlemler bulobilirler. Bu önlemlere gidilmeden taşıma polıtıkamız düzene sokulamaz. Kartal Kültür ve Sanat Şeniikleri TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI ETKİNLIKLERI 4.8.1973: İmzo va soyleşi. OKTAY AKBAL BEKIR YILDI2 TEKİN SÖNMEZ AYSEL ÖZAKIN. Konuşmaoı: Tekin Sönmez, Gerceguı Değışmesi ve Okurun Eleştirı Görevi. İmzo ve Söyleşi: AZİZ NESIN FAKIR BAYKüRT DEMİRTAŞ CEYHUN BEHZAT AY MUJDAT GEZEN HIKMET ALTINKAYNAK. Konuşmccı: Aziz Nesin. Gulınece Yozınımız. İmza ve sövleşi: ŞÜKRAN KURDAKUL . ÜMİT KAFTANCICĞLU AYDIN HATİPOGLU MUZAFHtıR ARABUL MUSTAFA 8ALEL SEYFİ BABA. Konuşmacı: Şükran Kurdakul, Deöişsn Edebivatımız. İmza ve söyleşi: İLHAN SELCUK KERİM KOR CAN RASİH NURİ İLERİ HAKKI ÖZKAN ISIL ÖZGHMTÜRK HALİM ŞEFİK. Konuşmacı: Hhan Selçuk, Cağdoş Olmak, Coğdışı Olmak. İmza ve söyleşi: A KADIR YUSiJF ZİYA BAHADINU ATİLLA DORSAY ATAOL BEHRAMOĞLU • SÜLEYMAN YAĞIZ. Konuşmocı: Atilla Dorsay, Halk Yararına Bir Sinemg. Nasıl Olabıiir? İmza ve söyleşi: ÖMER FARUK TOPRAK ADNAN OZYALCINER KEMAL ÖZER M. EMİN BOZARSLAN SENNUR SEZER. Konuşmacı: Adnan üzyalcıner, Günümüz Öyküculüğü. İmza ve söyleşi: MEHMED KEMAL ÜMİT YASAR OĞUZCAN OSMAN ŞAHİN İSMAİL UYAROĞt U ULUFER OĞUZCAN. Konuşmocı: Mehmed Kemal. Edebiyat ve Gazetecilik. Yer: Kartal Holk Plojı Başlama Saati: 12. Cumhurıyet 10307 5.8.1978: 6.8.1978: 7.6.1973: ÇAĞDAŞ YAYINLARI 88.1978 ÇIKTI Melih Cevdet ANDAY 9.8.1978: 10.3.1978: YASAK DÜSÜNCE ALANINOA «YASAK» NEYİ ÇÖZDÜ BUGÜNE DEĞİN. HİÇ BİR ŞEYİ! ANDAY'IN BİRBİRİNDEN GÜZEL DENEMELERİNİ OKUYACAKSINIZ BU YAPITINDA. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkaniığından Oğrencilere Duyuru Binamızın yanması nedeniyle Akademimizde öğretim bundan böyle Bahcelievler Ressam Namık İsmail Sok. No. 1 (Eski Kültür Lisesi) adresteki binalarda sürdürülecektir. Akodemimiz ve bağlı Fakülte öğrencilerinin başvurulannı adı gecen adreste acılmış bulunan öğrenci bürosuna yopmaları rica olunur. EDERİ: 30 LİRA İsteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu, Türkocâğı cad. No: 3941 İstanbul SATILIK (Basın 21049) 10296 HASARLI MURAT 124 ve MURAT 131 PEŞİN ALINIR Muracaot: 36 15 93 ARSA Ayvalık'ta, Kücükköy Belediyesine bağlı Sarmısaklı yöresinde 395 m2 arsa satılıktır. Araba ile takas edilebilir. Müracaat: 13 12 30 25 47 09 Erhan Cimrin. İzrrtir. 1310 Hasan Uygun. Vural Pasaiı No: 1 Ayvalık.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle