19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ılın dönümünde insan ister istemez anlomsız bir takım düşüncelere dalıyor. Bunların içinde gecmişin hesabı. geleceğin tasası da var. Bence hepsi boş. Çünku insanoğlu ne gecmişle hesapiaşmadan ibret alıyor, ne de yeni yılda gelecek «bilinmiyen şeyıer»den, gercek anlamında. tasalanıyor. Gecmişten ibret aldım, gelecekten tasalandım diyenlerden coğu kendi kendini aldatıyor; ama yine de yenl yıl, kişileri türlu yönlerde bir takım düşüncelere sürüklemekten geri kalmıyor. Bunlar boş ama gercek. Boş diye gerçeğe göz yumulamaz ki!... Her yılın başında insan yenı biı tepenin doruğuna çıkrr.ış gibi oluyor. Geriye bokılınca her yeni tepenin bir oncekinden daha yuksekte olduğu vehml uyanıyor ruhta. Daha once cıkıiıp inilen tepeler sanki göğe doğru kurulmuş bir merdiven görüntüsü oluşturuyor. Ellinci, altmışıncı, yetmişinci tepelerde bu cıkışı daha büyük bir sükunetle korşılıyor insan. Belleğin oluş tuğu ve yaşam olaylarının onun gız dolu mınık plâkasında hic silinmemesiye yer almağa başladığı kücük yaşlardan başlayarak o gune değin süregelen olaylar alışılmış bir benzetışle bir sinema şeridi gibi geçiycr. Öyle uzun bir şerit ki, binlerce kilometrede kaydettiği oicyları, bu uzam (mesafe) ile ters orantılı olarak cok kısa bir zamanda, bir tek anda, seriveriyor gözlerimizin önüne. O zaman cocuklukta dinlediğimiz masallann başlangıç bölümünu anımsıyoruz: «Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmış, gece ve gündüz gitmiş, bir de arkasma bakmış ki. bir arpa boyu yol gitmiş...» Evet, gunlerden bir gün temelli goğe sıizülmek uzere ardarda tırmandığımtz, her a^amasında yukselen bu tepelerden en sonuncusunda biraz duraklayıp gecmişe baktığımızda, arkadaki yolu gercekten bir arpa boyu olarok görüyoruz. Ama bu arpa boyuna neler sığabılmiş neler!... Y OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yılbaşı Düsünceleri timi ve yemsinin başlangıcı olarak kabul etmek gereksinmesini duydu ve o noktaya :;Yılbaşu dedı Ne var ki, yeryuzünde birkac mılyon yıldan beri var olduğu bilimsel olarok kanıtlanmış bulunan insan, bu aşamaya ancak yeni ulaşlı. Şımdiki takvimin biiımsei temellerinı kuran eski Mısırlılar, Asurlular, Hintliler, Moyalar, ynlın belirli bir gününü yılbaşı olarak saptamış değıllerdi. Yani genelleşmış bir yılbaşı gunü yoktu. Ancak yılın eski tanrılara göre kutsallaştırılun belirli günleri vardı Buna karşılık bu kavimlerden coğu bir yılın 365 günden oluştuğunu biüyordu. Bugünkü bilimsel takvimin temelleri eski Roma'da atıldı; Ortacağdan sonra Avrupa'da geliştirildi ve isa'nın doğumu günü kabul edılen 1 ocak günu yeni tckvimın başlangıcı olarak saptandı. Aslında isa'nın hangi gün doğduğunu bilen yoktu. Böylece 1 ocak tarıhi kesın bilgıye değil, bir vorsayıma dayanıyordu. • ••*Araplar, zaman olcüsunu dünyamızın uydu su olan ayın doğup büyümesi ve sonra kücule kucüle kaybolması ve bunun şaşmayan bir duzen içinde yinelenmesi olayına oturtmuşlardı. Arabistan cöllerinde gokyüzü hemen her zoman acık oiduğundan, ayla ilgili olarak düzenli bıcimde yinelenen bu değişim sürecini Arapların islcmdan öncekı cok eski cağlardan beri dikkatle izledıkleri düşünülürse, bu doğa olayından bir zaman birimıne varmalarını tabii gormek gerekir (1). Ne var ki, ayın dünya yöresinde dolanması zamanı, bir yılın tam onikide birinden eksik olduğu icin, Arapların 12 ayının toplamı 354 gün etmekte ve bu yüzden Arap takviminde her yıl, bilimsel takvimdeki gercek yıl biriminden onbir gün eksik olmoktadır. Böylece arabi aylardan her birı her yıl onbir gün önce başlamakta ve bunun sonucu olarak da her ay, mevsımler icinde sanki yüzmektedir. Örneğin Ramazan ayı her 33 yıl sürestnde bahara, yaza. güze. ve kışa raslamakta, kandiller ve bayramlar da, za man ıcınae, ner yıı yer aegışıırmeKieun. ısunın doğum günü, «Bir varsayım olarak» 1 ocak günü kabul edilmiştir, demiştim. Muhammet Peygamberin doğduğu gün ise, bilimsel takvime göre kesin olarak saptandığı halde, Arap takviminde bu doğum günü her yıl değişik tarihlerde kutsanmaktadır; cünkü az önce işaret ettiğim gibi arabî ayları her yıl değişmektedir. Peygamberin Mekke'den Medine'ye göc ettıği (hicret) günü de kesin oiarak bilindıği hal de, o da her yıl bilimsel takvimin değişik tarıhlerine raslamaktadır. Insan Tükenmez... Y Hıfzı Veldet VELiDEDEOĞLU şıyor. Böylece o an soyutluktan cıkarılıp somutiaştırılmak isteniyor sanki. İnsanoğlu «Somut»u daha cok seviyor, cunkü daha kolay anlıyor. Soyutu anlamak icin ise az cok çetın bir zıhin cabası harcamak gerekli. İşte zamanın bir tek an icin de olsa yukarıda yazdığım bicımdeki turlü yöntemlerle somutiaştırılmak istenmesinin nedeni bu. Ama boşuna. Az önce dedığim gibi, bu akışı durdurmaya gucümüz yetmıyor ve dünyanın hic şaşmayan yorüngesi üzerinde, dünya ile birhkte, hemen yeni bir akışa geciyoruz. Tâ ki girdiğimiz yılın son ayının sonuncu gunünde saat 24'ü bulana dek Yalnız güneşin yorüngesinde dolanmakla kaltıayıp, kendi ekseni yöresinde de bir topac gibi dönen yer yuvarlağı, bir yıllık bu yeni süre icmde de eski yıllarda hep olduğu gibi bazı canlıları sırtından atıp doğaya gerı gonderiyor ve yeni bazı conlılar ureterek kendi doğas:na katıyor. Böylece bir değişım süreci icinde yuvarlano yuvarlana sürdüruyor yörüngesindekı dolanımını. Bütün canlılar arasında bu değişım sürecini algılayan, bu sürecin bilincinde olan ve somut yaşamının soyut zaman kavramı icinde surdüğünü bilen tek yaratık insanoğludur. Öbur canlılar bu değişimi yaşama icgüdülerine ve kendi doğalarının yasalarına göre karşılamakta, bu yasalann kurallan uyarınca, değişe değişe, yaşayıp gitmektedirler. Yılbaşı kavramı da bu ' yaşamdan doğdu: Güneşin gökyüzunde düzenli olarak görünup kaybolmasından «Gün»; Zaman akışı icinde havanın düzenli bicimde ısınıp soğumasından ve buna koşut olarak doğanın sıcak zamanlarda canlanması. soğuk zamanlarda ise sonki. bir cansızlığa bürünmesi olayından «Sürem (mevsim)»; Bu duzenin tekdüze böylece yinelenmesınden de «Yıl» kavramlarma ulaşan insanoğlu, şaşmayan bir düzen icinde sürüp giden bu dongunun bir tek noktasını bir zamon biriminin bı • •• eni yılın ilk gününde sözü bir okuruma bırakmak istiyorum. Kadirliden gelen bu mektubu, yayınlamak için bir kenara ayırmıştım. Aradan haftaiar geçti, bugün* dek fırsat bulamadım. Adını saklı tuttuğum okurum, Mseyi yeni bltirmiş bir genç kız, diyor ki... ••+ • ••• Dün gece de saatier 24ü gösterirken bu tepelerden birine daho cıktık ve eski yıldan yeni yıla aktarıldık. «Gectik» değll, «aktarıldık» diyorum; çünkü bu olgu bizim istencimize (irademize) bağlı bir olgu değil. İstesek de. islemesek de girecektik yeni yıla. Zamanı durdurmağa gücümüz yetmez bizim. Üzerinde yaşadığımız gezegen. güneşin cevresindeki yörüngesinde, gecen yıl bugün bulunduğu noktaya geıdiği anda bizleri. ne ge'ireceği önceden belli olmayan yeni bir zaman birimıne akîanyor. Bu birime «Yıl», onun başlangıcına da «Yılbaşı» deniliyor. Otuz bir Arolık gününün 24. saatinin bitiminde kimileri balolarda ışık söndurup şampanya patlatorak, kimileri aile toplantılarında kadeh tokuşturarak veya aile üyelerinı birer bırer öpüp mutluluk dileğinde bulunarak, zamr:nın akıŞını bir an icin durdurmak arzusunu ta ' 1978'in yılbaşında Arap takvımınden soz edişımin nedeni, islâm Arap takvıminin başlangıcı olan Hicretin bir dernekce 12 crolık 1977 gunü Ankara'nın bir otelinde müslümanların yılboşi olarak kutlandığı haberini gazetelerde okumaklığımdır. Cünkü o gun, Muharrem ayının birinci gürtüne raslamakta ve bu nedenle «H.cri Yılbaşı» sayılmaktaydı. Ancok bu dernek aynı kutlamoyı gelecek yıl da kııtlamağa kalkorsa. bunu 1 aralık 1978'de kutlcması gerekecektir; zira Arap takviminde Muharremin başlangıcı bu yıl aralık ayının başlangıcıy ia aynı güne gelmektedir. Şu halde kutlama işi gecen 1977 yılına göre bu yıl 11 gün once yapılacok demektir. Bu, bana garip geliyor; size geirnıyor mu?. Madem ki bu dernek mensupları, bilimsel takvime göre 1 ocak gunu başlatılan yılbaş'nı evrensel saymayıp, hıristiyan yılbaşı sayıyorlar ve islâm yılbaşmı, yani hıcreiın başlangıç gununü kutlamak ve kutsamak istıyorlar; htc değilse Muharrem ayının birinci gununun, Hic rete göre 1398 yıl önce bilimsel takvimin hangi ayının hangi gunüne rasladığını saptasınlcr ve her yıl değişik bir günü değil. gercek yıldonümünü kutlasınlar. Ülkemizde Araptan cok Arap yanlısı olan kişiler eğer müslümanlığa hizmet etmek istiyor larsa, her şeyden önce hicri takvimi başlangıcından beri ıslah etmek yoluna gitmelidirler. Biliyorum. buna karşı Arapsal ayların erdeminden. Kur'an hükümlerinden sö* acarak yıne bın dereden su getirecekler ve bızi din düşmanı ilân etmeğe kalkacoklardır. Bu haksız ve an lamsız suçlamayı ustlenmeyi, bilim duşmanı olmaya yeğ tutarım ben. Yeni yılın ülkemiz ve insanlık icm rahat ve mutlu, bütün okurlarımızla sevdiklerimiz icin sağlıklı ve başorılı olması. ve yavrularına alcakca kıyılan ailelere sabır getirmesi dileğiyle bitiriyorum. 1978'in bu ilk yazısını, (1) Arapca «Mah» ve «Meh» sözcüklerinin, hem dunyanın uydusu olan gök cismini hem de bu cismin dünya yöresinde tam bir dönüm (devir) yapması İcin gerekli zaman parçasını anlatmak icin kullanılması bundan ileri gelmiştir. «Sayın yazorım "Yaşamak guzel şey" diyorsunuz bir yazmızda. Yaşamak güzel kuşkusuz. Ama ınsanca yaşamak doğaya, topluma ayak uydurorak yaşamak guzel şey. "Bir fincan köpuklu kahveden bir yudum almak bile gercekten güzel." Artık o yudumu da alamaz olduk. Neysa... Her şeyden kısıntı yapıVoruz. Kahveden de yapsak cok mu yani? Ondan da yaparız olur bıter. Yazmak istediğim bu değil, yaşadığımız toplum yapısı. Insanın yaşadığı toplum yapısı. kişının amacını gerçekleştırmeye yonelık değilse, o toplumda yaşamak ne değer laşır? Böylesine bozuk ve kokuşmuş bir ortamdo neye ayak uydurarak yaşayacaksınız? Bir amac uğruna mı? Bızler. hıcbir şey yapamayan, yapmasına olanak tanınmayan bırer zavalhdan başka neyız kı artık? Bir korkudur alıp gıdiyor. Ölüm korkusu.. işe girememek korKuru.. Ve iş olmayınca ac kalmak korkusu... Bir işe girmek ısteyıp de engellenmeK ne kadar ocı. Bunun yarattığı boşlıık insanı korkutuyor. Gercekten boşluktur insanı korkutan. Boş olursa insan, hicbir şey düşünemez. Böyle olunca kişi. ister istemez toplumdan soyutlanıyor. Topiuma kişıyı kazandırmak dururken, onun toplumdan soyuilanmasına göz yummak korkunctur. Bu durumda egemen gücler bize.. "yaşamaK ıcm yaşamak" yerıne, "ac kalmamak" ve bu korkuyla yaşamak savaşımım verdiriyorlar insan yalnız kaldığında, bazen yazma gereksinimi duyar. icindeki duygularım, özünden hicbir şey yitirmeden, olanca güzellığiyle, duşunceleri aynı olan bir başka kişiye yansıttığı zaman mutlanabilir. Ben de liseyi yeni bıtirmiş bir kız olarak, boşluğun verdiği sıkıntıyla duygu ve düşünceierimi size yozmak istedim Sayın yazarım Tüm cirkinlikler ve kokuşmuşluklar yoğunlaşsa da, güîelden yana ne varsa îcimizde coğaltarak yaşama doygusuna sarılmak yine de güzel...» Acımak Gereksiz midir? OKTAY AKBAL Evet Hayır BİLİM DÜNYASI ÇÖLDE BÜYÜK TARIM yetişır? Verimli bir tarım işletmesi icin bunun bilinmesinde buyuk ihtiyac vordır. Bu konuda ornegı. yine oasrc Emırlıklerinden birinden, Abu Dhabi'den vermek isterim. Bu ulkenin acıklanndaki Sodiyat Adasında, bütün tanmcıların gormesı gereken bicimde bilimsel tarım yapılmaktadır. (entansif tarım). Adada yetıştırmek üzere 15 ceşit domates ve salatalık denenmiştır. Domates ve bıColde tarım konusunda ilk berler icin Japonya'dan. salakarşımıza cıkan sorun toprak so Bu kadar ince yollarla yapıtalık icin Hollanda'don cicekrunudur. Cağdaş teknolojide lan tanmda başka bir sorun da, ler icin ingıltere'den, gubreler toprak bulmanın şu yolları var yetişme döneminde, bitkilerin icin Batı Almanya'don, «türler» dır: kuraklığa, böceklere, kuşlara getırılmiştir. Bunlar üzerinde yaDenizden çamur: Bilindiği bikarşı korunmasıdır. Bu sorun da pılan sürekli denemelerle, Adabicimde. Hollanda. yüzyıllardır, plastik kcplı seralarla cözümda hangi domates. salatalık, bidenizi parsel parsel oyırıp her lenmiştir: Sera, cam veya güneş ber, cicek... türlerinin daha iyi parsefi toprokla doldurduktan ışığını gecırecek madde ile ör yetiştiği soptanrr.ıştır. sonra tarıma açmaktadır. Bastülü, bitki yetiştirme sundurma ra Körfezinin Birleşik Emirliklelarıdır. Buna bizde limonluk da rinden Dubai'de ise bunun tom denmektedir. Collü yerlerde büyük baş hay tersi yapılmakta, yani, denizden Seralar, alcak boylu bitkilerle van da yetiştirildiğine göre, bun toplanoo topraklarla tarlalar ya yüksek boylu bitkiler icin ayn lara yeşil yem yetiştirilmesi so pılmoktadır. 3.900 kilometrekayapılmaktadır. Alcak bitkiler ırunu da ortaya cıkmaktadır. relik bir ülke olan Dubai, istan Cin, basmclı hcva ile ayakta du Körfez Emiriiklerinde yem olabulumuzdan da 1.000 kilometre ran plastik örtüler yapılmaktarok yonca ve kaba yonca (alkare küçüktür. Emirlik, bizim dır. Plastikten bir yorgan duşufalfai yetiştirilmektedir. Tobiı yi Halıc gibi bir nehir cevresinde nün. Fakat, bunun ici pamukla ne aynı bilimsel yollarla yılda 12 kurulmuştur. Nehirden cıkarılan değil de hava ile doldurulsun kez yeşil yem alınmaktadır. (dö çamurlar çöllere yayılmaktadır. Böyle bir plastik dik durabilir. numden 7000 kilo.) Bu yolla hem nehir büyük geişte bu plastikler lahana, engimilerin işlemesine elverişli hale nar, ıspanak, hovuc... gibi bit gelmekte, hem de ülke hümusBu konuda örneği, Abu Dhakilerin üzerinde dehliz oluştura lu, mayalı toprak kazanmaktabi'den verelim. Abu Dhabi ile cak bicimde kıvrılmakta, sera dır. Al Ain'ı birleştiren 4 şeritli yohaline sokulmaktadır. Topraksız tarım: Başka bir Sırık domatesi, asma, fasulye yozımızdo ayrıca anlatacağımız gibi yüksek boylu bitkiler icin topraksız tarım yolile de meyise, ikişer ücer metre aralıkla ve, sebze yetiştirilmektedir. Bu yere saplanmış tersine <U) bina «hidroponik» denmektedir. ciminde demir iskeletlerin üzeKumları tıkama: Kum, suyu ri plastiklerle örtülmektedir. huni gibi icen bir nesnedir. Bu Limonluk tarımının bir yararı yüzden, kuma dökülen su, deda, bitkiye, istediği kadar skarrinliklerde kaybolur. Kumların bon dı oksids gazını vermeye oaltında tuz kayaları varsa, bun lanak sağlamasıdır. Bilindiği gilar da tarımı olanaksız yapar. bi, bitkiler havadan karbon di Körfez emiriiklerinde, bu iki oksit alıp beslenmektedir. Bu sakınca şöyle giderilmektedır: yüzden, bir yerde bu gaz ne ka Kumlar bir, bir bucuk metre dedar cok olursa. oradaki bitkirınlikte kazılıp bu kazılan yer ler o kadar gürbüz olur. Bunun asfaltla döşenmektedir. Asfalt, icin de, limonlukta, örneğin mar hem suyun sızmasını, hem dipsık yapılmaktadır. Bundan cıteki kaya tuzlarının suda eriyip kan karbon dioksid, tabii güdüm yukarıya zarar vermesinı önlelü bicimde, bitkileri beslemekmektedir. tedir. ~ ölde tarım olur mu? i Cölde meyve, sebze, or? V man yetıştirilebilir mi? Yaratıcı zekâ, azmin elinde, cağdaş teknoloıi ile birleşirse colde değil, gokte de tarım yapılabtlir. Bunu ispptlamak i^in» topladığım bilgilerı, coğu çiftçi 'olan sayın halkımızın tjîlgisine sunuyorum. Göstermek istedığim şudur: Cölde, kum col lerinde tarım yapılabilirse, ulkemız gibi 7 iklımli bir ulkede neler. neler yapılmaz! «Onlara acımak gereksiz» dedl blrden. Dolmuştaydık. Genc bir adamdı. Okumuş, bir yerlere gelmiş. Her gün sokakta vurulan gençleraen, her gun caddelerimizden gecen cenazelerden, suciuları bulunmayan cinayetierden konuşuluyorau. Acımanın gereksizliğini ilk kez duyuyordum. İnsanoğlu «insan»lıktan çıkmış mıydı o kadar? Cinayetlere olumlere bu denli kanıksamış mıydı? Bizi alıştırmışlar mıydı kan gölü içinde yüzmeye? Genc bir adamın, hem de baba, aile reisi, toplumda sorumluluklar yuklenmiş, bir kişi, acımanın gereksizliğini nasıl ileri sürebilirdi? Acıma adını verdiğimiz duygudan nasıl yoksun kalabilirdi? Kalablleceginl, hepimizin de kaımasının kacınılmaz olduğunu açıkca nasıl söyleyebilirdi? «Neden?» diye sordum. «Neden acımamalı? Yirmi yaşında genc. sokak köşesinde, durokta, okul kapısında taranıyor makineli silöhlarla. Suclusu buiunmuyor. Bu gence, babasına anasına nasıl acınmaz? Bu durumda yaşayan bir toplum oldugumuza nasıl acınmaz? Bunu önlemenin careleri nasıl aranmaz?» Duygularımın klmi içlmden gecti, kimi sozcuklere dönüştü. Şaşkınlık, öfkeyi bastırmıştı. Öyle olur, hiç ummadıgınız bir sav, bir söz, bir durum sizi kızdıracağına, şaşırtır. «Bu gençler kelleyi koltuğa almışlar bu işe girişmekle. Onlar da vuruyorlar. Onlar da karşı tertipler hazırlıyorlar. Bir ondan bir bundan, böyle gldiyor. Öldiirülenler iki tarafça önceden mlmlenmiş kimselerdir. Bu yola çıkanın başına her şey gelir, ölüm de...» Bir mantık vardı bu sözlerde belki. Bir mantık. Acı bir mantık. Ne var ki her zaman hakiı olmaz mantıklı düşünce! İki kez iki dört eder, öyleyse her şey boştur! Karşımdakmde silâh var, caresiz her şeye razı olalım, boyun eğelim, denemez coğu zaman. Ölüm, bilerek göze alınır, haklı bir dava uğrunda savaşım verilir. O silâh adamın elinden alınır, ya da başka bir şey olur, diye hesaplanır. Belki de hlcbir hesap yapılmadan ölümle karşı karşıya gelinir. «Onlara acınmaz, cünkü atıldıkları bu savaşımda ölümle korşılaşobilirler» demek acıma duygusunu, böyle acı durumları, toplumun Içlne düştüğü yasasızlık ormanını hoş göstermek olmaz mı? Acımak bir işe yorar mı? Hele kendilerlni bir «dava»ya adayanların olumlenne, sakat kalmalarına, yaralanmalarına acımak, yanlış bir şey midir? Kendilerini sağcı, solcu ulkucu, akıncı diye niteleyen gençlerimiz birbirlerini öldüruyorlorsa, ocıma diye bir duygudan tümüyle yoksun olduklarından değil midir? Bir toplumda karşısındaki insana acıma duygusu tümüyle kalkmışsa, o toplum ilkel bir duruma gelmemiş midir? Bir zamanlar «Olur mu böyle olur mu Kardeş kardeşi vurur mu?» derdi gençlerimiz... Kardeş kardeşi vuruyor, acıma diye bir şey duymadan. Hiçbir şeye karışmadan bütun bunlara seyirci kalan başka gençler de, «böylelerine acınmaz» diyerek işin içinden çıkıyor! Ne olen, ne öldüren, ne de bütün bunları seyreden, duymuyor böyle bir duyguyu! Ölü noktaya böylesine gelmişiz demek. Böylesine kör olmuşuz! «Acıma. insanoğtunun tüm duyguları içinde en derinleştirilmiş heyecanıdır. Bunu en az cocuklar duyar. Acıma, insanoğlunun deney, sıkıntı ve yaşam acılarının belleğindeki toplamından doğar» diyor Thomas Wolfe... Demek o kadar «basit» bir sey değil acıma! O kadar da «kolay» değil! Bir birikim gerekli, gercek «insan» olmak için neler gerekliyse, hepsl gerekli... Yaşamı bilmek, duymak, tatmak, anlamak... Birtakım acıları, deneyleri yaşamak. Belleğinde bütün bunları toplamış olmak... Oscar VVilde'ın, Andre Gide'ye yazdığı şu satırlar «acıma»nın anlamını yeterince duyurur: «Acıma, bir sanat yapıtının insanı sonsuzluğa gotüren yanıdır. Zindanıma taş gibi bir yürekle girdim. Yüreğim paramparça oldu orda, ama şimdi iyice biliyorum acıma duygusunun dunyanın en güzel şeyi olduğunu.» «Onlara acımak gereksiz» diyen kişiye acımak gerekir kanımca!. Boyle şeyleri duymadığı için, duymak anlamak istemediği için... Beiki de «katı» ve «acımasız» olmanın bu toplumda kendisine güç sağlayacağını sandığı İcin... Oysa herkes acınacak durumdadır, bunu niye düşünmeyiz. Herkes, hepimiz. Şu ya da bu yönden... Bir dava uğruna ölenlere daha cok acımamalı mı? Ya hic bir sucu yokken boşta gezen kurşunlara, o acımasız cinayet çetelerinln açtıkları yaylım ateş sonucu, patlattığı bomba sonucu ölenlere... «Adalet hesap sorunca acıma gereksiz olur» der Georges Duhamel «Salavln'ln Günlüğü»nde... Bugün cinayetlerin hesabı sorulmuyor. Acımaktan başka bir şey yok ^ > sanlarımıza düşen... Boş bir duygu değildir bu, direnişe, karşı koyuşa, daho lyi. daho doğru bir toplum yaratmaya, kurmaya götürür insamn kötülüklere karşı başkaldırması, acılar, ölümler karşısında utanç ve acıma duyması. İnson, benzerterlne ilgi duymakla, yakınlık duymakla acımakla «insan» olur da ondan... Vehbi BELGiL bitkinin köküne su gonderilmek tedır. Bu yapılırken, cok su ısteyen bıtkiiere çpK. az su isteyenlere daha az su verilmektedır. Bunun dışırda. her bitkinin dibıne suyun damla damla akıtılması yoluyla surekli su sağlandığı gibi suyu toz biciminde puskurtmekle de yaprak ve \iiceklerin tazeliği surdurülmektedir. lun iki tarafında (yol 160 kilometredir) 14 tür ağactan oluşmuş bir orman bulunmaktodır. Bu da yine aynı bilimsel yollarla yetiştirilmiştir. Amac. guzellikten cok. toprak oşınması Liseyi yeni bitirmiş genc kızın mektubu, Türkiye'dekl yonetimin gençlere ne verdiğini gosteriyor. jş bulmak ve cevresiyle uyuşmak için ne yapmalıydı okurum? Başörtusune sarılıp MSP'ye mi sığınmalıydı, yoksa kurt gibi uluyup MHP'nin gudümüne mi girmeliydi? insanları yokedip bitirmek, sindirmek, korkutmak, Insonlıktan uzaklaştırmak icin elinden gelen her şeyi yaptı kökü dışarda kapitallzmin egemeni... Bu yolda büyük boşarılar da sağladı. Ama insan tükenmez ki... Bir gubrellkten fışkıran taze clcekler gibi yetişiyor yenl kuşaklar. Kadirli'den gelen mektubun iceriği ne denll mutsuzsa, nlteliği o denli umut vericidir. Daha kücücük yaşta hayatın anlamına bu denli ulaşabilmek ve klsrsel mutlulukla toplumsal düzen arasındaki bağıntıyı kavrayobilmek güzel şey. Türkiye'de İkinci Dünya Savaşından bu yana, bir mllyarderler sınıfı yetiştirmek için, her şey yapıldı. Dışardon güdümlü, içerden besili parababaları palazlandı. Ama n« oldu? Kuşaklar boyunca insanları ezmek, horlomak. bofluğa itmek pahasına oluşan bir zengin sınıfın egemen duzeni ne getirdi Türkiye'ye? Ne getirdiğl meydanda... Her zaman söylerlm: İnsan böyle bir düzende mutlu olamaz. Böyle bir toplumda insana mutluluk sağlayan »ey, bozukdüzenl yıkıp yerlne cağdaş bir düzen kurma yolundakl savaşıma katılmaktır. Teknik Yardım Sorunu Bütun bu başarılar, tabii, col insanının kendi buluşlarının so nucu değildir. Yine Abu Dhabi'ye donelım: Bu ulke, 1970'de Abu Dhabı Corak Topraklar Araştırma Merkezi (Abu Dhabı Arıd Lands Resecrch Center) od lı bir «bilimsel tarım» araştırma merkezi kurmuştur. Bu konuda, Meksika'nın Sonora, Amerika'nın Arizono ÜniversiteJerine bağlı bilimciler, ülkeye buyük yardımlarda bulunmuşlordır. Tabii parası karşılığı. Bunun sonucu olarak, 1973'den itibaren yüksek kaliteli bitkiler yetiştinl meye başlanmıştır. Yine Körfez Emirliklerinden RasalKhaimah'da, 1955'te bir Tarımsal Denemeler İstasyonu (Agri cultural Trials Stotion) ku rulmuştur. Ülkenin Digdaga ken tinde kurulmuş buiunan bu istasyon o kadar ün yapmıştır ki, bütün Arap ülkeierinden öğrenciler, bilgi. görgü ve ihtisaslarını arttırmak icin buraya akın etmektedirler. Bu kadar bilgi arasında biz» de yol gösterecek şeyler yok mu acaba? Toprak Konusu Koruma Sorunu Haftahl 3Ocak'da çıkıyor. » Mresl: KLRÎUU'S tAZETESt İbr.him Wlt«f«rrik« SoV. T t t i U t K«n, K»t: i No: !>09 tU'S / A K R NAA 3edeit : s Avlık hi TL, Yıllık 130 TL. POSTA ÇEKİ K0: 10099*. Yeşil Yem Sorunu (Cumhuriyet: 20) k DEVRIMCI KULTUR VE SANAT CEPHESINDE YENİ BİR SES! Orman Konusu Cumhuriyet 28 KÜGÜKSAHNEÜe , dostlar tiyatrosu Mutlu Günleriniz için... istanbul ve cevre sahillerinde, TRT ve BAS1N mensupları ile sanatcılara cağdaş anlamda turistik bir TATİL KÖYÜ ve bu arada yabancı gazeteciler, sanatcılar, radyo ve TV mensupları icin de, ULUSLARARASI BASIN EVİ'ni gerçekleştirme cabası icinde bulunan TRTB Yapı Kooperatifi, yeni yılda üyelerine esenlik ve mutluluklar diler... (Cumhuriyet: 19) İKİLİ OYUN SON 3 HAFTA... Cumhuriyet 29 Hemen hemen her tarafı çol olan Körfez Emiriiklerinde, su, deniz suyunun tuzunun alın. ması ile elde edilmektedir. Ancak, bu suyun bir sakıncası, damıtma yoluyla elde edil diği icin, bazı moden ve tuzları olmamasıdır. Halbuki, insan icin olsun, bitkiler icin olsun bu ma den ve tuzlar cok önemlidir. Bu yüzden, bu soruna şöyle bir cözüm yolu bulunmuştur: Su hangi tur bitkilere verilecekse o tür bitkinin istediği maden ve tuzlar suya konmaktadır. Böylece, örneğin domateslere verılen su ile yoncalara verilen su farklı olmaktadır. Suyun yarattığı ikinci sorun, suyun bitkilere veriliş bicimidir. Körfez Emirlikleri sıcak böl gede bulunduklarından, kücük kanallarla bitki köklerine gönderilecek su, daha köklere varmadan. buharlaşmoktadır. Bu sokıncayı önlemek amaciyie. toprak veya kumun icine gomülmüş plastik borularla her Su Sorunu Bitkilere, gereksinmelerine gö re ısı verilmesi işi de, meyve ve sebzelerin gelişmesinde rol oynamaktadır. Limonluk sistemi, güneşin yakıcı sıcaklığından, dondurucu rüzgâriardan, sert fırtınalardan, doludan, sağanak halindeki yağmuıtlardan bitkileri korumaktcdır. Tür: Hangi iklimde. hangi ortamda hangi tür bitki daha iyi Isı ve Tür Sorunu HEDEF, DEV BiR DENiZ GÜCÜ! TÜRK DONANMA VAKFINA YARDIMLARLA BU HEDEFE YAPACAĞINIZ ULAŞABİLİRİZ Bilim ! ve • Teknik'in : 122. Ocak sayısı çık Ş tı. Bütün bayilerde $ bulunar. Fiyatı 10 TL. S GÜfJÇEÜK Sayın müşterilerimize yeni yılda sağlık, mutluluk ve başarılar dileriz. Tel: 49 80 8966 91 04 GÜRÇELiK ÇELiK EŞYA SANAYii Cumrîuriyet r 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle