17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
m •Çalı? dedikçe jerlat, çalışmadın durdun, Onun hesabuıa bfr çok hurâfe uydurdum, Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya, Zavallı dinl çcvirdin onunla maskaraya.» Mehmet Âkif ERSOT enel olarak devletln ülkeyi din kuralları ile ybnetmemesı, dini. kişinin özgürce inanmasına bırakmak diye tarumlanan layüciik kavramının nızde türlü görünümlere bürünmesi, din anlayışındaki çelişkilerden ileri gelir. Eu nedenle burada önce, İsiâm dinin:n ve onun temel ükelerınin kimi çevrelerce gerçeğe aykıı olarak anlasılışı, öyle gösterilmek istenı51 ve bunlarm nedenleri üzerinde durraak istiyoruz Bır ülkede ibadet, din eğitimi ve kutsal kitap o ülke haikının kendi dılı ile olmaz ve hele chr.ın teme! kuralları, bunlann amaçlan doğru oiarai anlatılmazsa o ülkede din konusu bağnazlığa, şekiiciliğe bürünür ve kutsal inançiar sörr.ürüsüne açık bir ortam oluşur. Bir kez bu yol açıldı mı da bundan yararlanan çıkarcı sömürucüler, bu ortarmn sürüp gitmesi için, halkın gerçek din kurallarır.ı ögrenmemesi yolunda ellerinden gelen het şeye başvururlar: Her mahallede Kur'an kurslan açıp çocuklara Kur' anı, anlamım öğretmeden ezberleterek onlarm korpe ümağlarım köreltmeye, teknik ve yapıcı duşüncenin gelişmesini önlemeye çalışırlar. Oysa Kur'an âyet'eri. kişinin ve toplumun yaşam kurallannı biidirmek için Hz. Peygamberin kalbırıe doğdurulmuştur Hiç olmazsa narnaz surelerir.in Türkçe anlarnları öğretilse. Tanrının neleri buyurduğunu, neleri yasakiadığım, hangi iyi tutum ve davramşları öğütlediğini anlarlar ve böylece, din sömürücülerinin din kuralîan diye yuttuTduklan hurafelen. «Benim için haram olan partim için helâldir» diyen, bir vakit namazını dbrt beş yerde abdestsiz kılanların samimiyetsizliklerini öğrerr.niş olurlardu Din sömüriicüleri. içindeki gerçeklpr anlasılmasm diye Kur'anın Türkçeye çevr.Imesine engel olmaya çalısnîar. Türkçeye çevirisi ayrıı nitelikte olmazmış. Arapça kutsal dilmK.. Niçin ayn: nıteîikte olmasın? An'am: biünmeden T?.nrınırı bizden neler istediği r.asıl anlaşıhr? Üstelik Türkler îslâma gireli beri Kur'an yüz kezden ço< Türkçeye çevirildı. Arapçanm kutsal dil oluşuna gelince: Hz. Muhammed Arap olduğu, sadece Arapça biîdiçi :çın Kur'an zorunlu olarak Arapça vahyedilm:şiır. Öte yandan, Kur andan önceki üç kutsal kitabm yanı, Tevrafın. Zebur'un ve Incilin kimi İbranca. kimi Arapça ve Süryancadır. Ayrıca Kur'anda, Sümerce, Akadca, Yahudice, Fenikecp, Aramca. Süryanca, Habeşçe. Farsça, Ermenice, Yunanca, Türkçe hatta. kimi Hint lehçelerine ait bir çok sözcük vard'.r ı.'li. Büyük îslam bilgini ve Hanefi mezhebinin Icurucusu Imam Âzam Ebu Hanife Nu'man (699767), Arapça bilmeyen İranlıların namazı, Kur' anın Farsça çevirisi ile kılabilecekierini söylemiştir. Bunun iki Unlü öğrencisi İmara Muhammed (750 803) ve Zbu Yusuf Yakvıb (723793 ı aziz kalındığı zaman Kur'anın çevirisi ile ibadet cdilebileceğini kabul etmişlera:r. Bütün okullara din ve ahlâk dersleri koyarak ahiâkın düzeleceğini sanar.îar. önce kendı tutum ve davranışlan ile gençlere örnek olamahdırlar. Türlü zorbalıkların, haksızhk. iftira ve hırsudıklann al:p yürüdüğü bir ortamda riersıerle ahlak düzeltılemez. Düzeltilebilseydi bütün uîuslar bu yolu izler ve dünyada herkes ahlâklı olurdu. Dindar görünen ve aydın geçinen kimi ki^ilerin Allah anlayışı dardır. Uzakiığı. geniş'.iği mllyonlarca ışık yılı ile ölçülen ^ök boşluğıında miljonlarca başka dünyalar, onlar üstünde dp belki trilyonlarca yaratık vardır. İşte Allah bu 18 HAî!r.ÂK IÎ77. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER G DİN SCMÜRÜSÜ Prof. Dr. Neşet ÇAGATAY A. Ü. İIÂHİYAT FAKÜLTESI uçsuz bucaksız bosluktaki dünyalan, sagİEm, £:zik. kımya ve matematik kurallarla yürüten, görünmez uiu bir güçtur. îslâmiyet de onu boy'.e tanıınlamış: «Doğmamış, dogurmarruştır, durduğu yer yoktıır, her şeyi bılır, görur, göklerin ve yerm sahibidir» demiştir. Bıınlan düşunemeyen çıkarcı bağnaz, Tanrıyı, masallarda anlatılan bir dudagı yerde, bir dudağı gökte olan dev gi'oı bir şey sanır. Cahil kişileri de böyle saçma, anlamsız bir din aniayışı ile korkntmaya çalışır. Tann b:r umacı değildir. O, «nefret ettirnıeyin. müjdeyleyin,» «kolaylaştınn, güçıeştırnîeyin» buyuruyor. Bu konularda kişiiere gerçekleri öğretmempnin sorumluluğu, günahı Millî Egitim Bakarü:gı ile Diyar.et İşleri örgütündedir. Çünkü b:rincisi, çocuklarımızı okuüarda. ıkincisi. yetişkinleri ibadet yerlerinde eğıtmek ve aydın'.atmak durumundadır. Çok acı bir gerçektir ki bu :ki Icuruluş da bugiin bu görpvieri yapabilecek yeîerli elemanlara sahip değiidir Sorumlulann kımi:eri. iki yılda 225 îmamHstip Okulu açm?.k:a oğainüyorlar. Oy<a on bin köyümüzde hâlâ ılkokul yoktur. Halkımızın yüzde ellisi hftlâ okııyin yazma bıimıyor. Dur.ım bu iken böyle bir konu$ma halkırcıza hakaret ve din sömürücülügüdür. Arapça bır sczcük olan (abd> kul, fibadf) de kulluk demekrır. Kulluk ise Allahm buyruk ve yasalarma uymak, tum ıyı davranıştır, iv; insan olmaktır... Bizde ibadet deyince sadece namaz ve orucun kımi kişilerce sösterişe. *.accın ticarete dönüştüğünü sörüyoruz. Hac konusunda bir acı gerççk dc. hacca giden Türklerin orada kestilüeri kur'oanların çukurlara gönıiümcsidir. Bvı açıkça israf, israî da haramdır. B,ı kurbanların, hac.lar TiiTkiye'ye dnnd;î'.:ter. sonra evlerinde kesilmesi dinimizce câizdir. Her y.ı hacca gıden 150 bııı Türk hacısı kurbanlarını biner lıraya alsa 150 milyon lira toprağa sörDülüyor demektir. Diyanet İçleri Eakanlığı bu kurbanların Türkiye'ye dör.dükten sonra kesilebileceğini duyurrnalı; hatta bunu tavsiye bile etmelı. Müslümanın, namaz oruç vb. gibi Allaha karşı borçlarından ayn bir de insanlara karşı borçlan vardır. İbadetin amacı kışiyi. başkasınm naktana, hukukuna. malına. canına ve namusuna saygılı, görevincîe. sözünde doğru, devlete, mıllete karşı ödevlerinde düriist duruma gerirmektir, bunlann hepsi b:rer farzdır. Kur' anda namaz, oruç. z«kât gibi farzlar için nasıl buynıklar varsa bunlar için de kesin buyrııklar vardır. Bunlar da ayrı ayn ibadettirler. Zaten, kıldıgı namaz. tuttuğu oruç kisivi kötülük yapmaktan alakornjyoTsa gerçek kulîuk yerine getiriîmij sayılmaz. Bir kutsal hadiste Tannnın, kullannın kendine karsı yükürrıîülükler.rdeki cksikliklerinl bagışlayabilecegı. ama kul ile kul arasmdaki hak geçiklikîerinl bağıjlayamırsc»?! b:ldiri".ivor. Demek ki kul hakkı çok onemi! Baskalannın maluıa, canına, onuruna saldıranların, ıftırayı, yalnnı âdet edinenlerin, gftrevlerüı: kötüye iulianıp devletin ve haltm malina hıyanet eâenlerm, çalanlann rüşvet alnıak da çalmak demek'ir, ^îüslümanlıgın koruyueusu roltinü oynamaya kpJkınaları çok güiünç ve ibret vericidir Son zamanlarda bir de oan.:a düşmanlıgı ortaya çıktı. Fâiz haram imış. Bankalar ka.dırılıp tıcaret şirketleri kurı;!acakmı?. halk oraiara ortak edilecekmiş. Aynca kurulacsk sandıklar halka fâizsiz üdünç pa^a verpcskmıs. Bunu soyieyenler once ker.dileri böylt sand:k!!r ktırup bütün paraıannı oraya yannp bdünç para versinler bakalım. Fâiz aknrr.szsa, buraya ya*ırılan paraiarm büyoik bır bölümü orada çaiışanl.ırm ayiıklarına gider yani bojuna eksilir. Eksilecek yere de kimse para yatırmaz. Kur'anciâ haram olan fâiz defei'. nba'dır ki, bu, kat kat îâiz demektir. Anadolu Selçukluiarında yüzde yırmi beşe, Osmanlı hal:feleri zamar nında 5 üzde onbese kadar faiz ahnması fetvalarda, fermanlarda vardır. Fatıh Sultan Mehmet 30.000 aitun vakfetcniş. bunlann faızi ile yer.içerüerin et ıstihkakiarLmn fiyat artışlarmın karşılanmasım şart koymuştur (2). Aynca günümüz de. Mısır'dakı Camiül Ezher Başkanı Mahmut Şfltut da banka faızlerinın, hisse sene:!eri ile tahvıllerin haram o'.madığına dair bildiri yayınlamıjt'r '3). Yılda yiizde onbeş >1rmi faiz İçin kıyamet koparanlar tıcarette karaborsacılığa. istifçilıg«, firsatçılığa. bir hafta. oir ayca devreden maliarda bile. yiızae y A gib: yaksek kârlara bir şey Ü demıyorlar. Ticaret işi başka imiş!.. Böyle hak, hukuk ve d:?i anlayıjı oîmaz. Normalın tistinoekı kârlar. keyfi fiyat artışı yapmalar haramdır. Bız de bir acaiplik de. îsîâmıyet hakkmda çogu kulaktan do'ma bılgılere sahip. ana kaynaklardan habersız kisiler.n kendilerini otorite Mvmaları. hüküm yüıütmeierı, herkesin kendisı gibi düsurımesini İsteme5:d:r. Buna kimsenin hakkı yoktur. Herkesir. dilstinresine. inancına sa\?ı göstermemi7. bir ödev. kendi düşünce ve inancımıza saygı bekjememiz de haklamızdır. tslamda zorbahk yok, hoçgöni vardır. Vicdan STgürlüğıir.ü tanımamak ahîakı bozar, kişiyi sarmmıyetsİ7. riyakâr ve çıkarcı >apar. Kısiler arasmc. sevcı. sayjrı ve kardr^ik yerine, ayrılık, kin brilücülük, cephedlik. düşmanlık sokar. Îslâmiyet kişiyı aki:n almadıgı inanç vs hurâfelerden kurtarmajn. akla. dü?ünceye değer vermeyı, bilime, uygarlığa yönelmeyi amaç edinmi?tir. Hz. Ömer. AJcabe Biatı'nm yapiîdıgı. mü*lümanların, altmda Peygambere bajSUlık yemini ettikleri ağscı, fonrads.n hslk kııtlu sayın ziyare' e'meğe bsşiaymca, kökünden kestirraiştir. ibadet Nedir? her şeyde W?l rs toplura yaran Rndt htrulur. Kur'an hükünileri bile ona göre uygulanır. Bu konuda Hz. Ömer iki örnek vermiçtir: Biri, Kur'anda (müellefei kulub) denen kişiiere, savaşlarda alınan ganimetlerden ayrıca pay verilmesi emredildifi halde vermemiştir. Ikincisi, yine Kur'anda. savaşlara katılan gâzilere elde edilen garümetlerin beşte dördunün dağıtılması emredildifi halde Hz. Öm?r, els geçen taşınmaz maiları, bunlarda gelecek kuşakların da hakkı var diye boiüşturmemiştır (4ı. Hz. Peyjamber, dünya ışîeri için gerekli kuralları kendı gırişüni ile koyamadjgı durumIsrda Tann'ya yaivararak ıstemiştir. Bunun, zinada recmelme. miras, şarabın yasakiar.ması vb. gibi bir. çok önvekleri vardır. JJahası. kimi sosyal kurallar ıçın Hz. Ümer. Peygambere, «Tanrı'ya yalvar şu konuda ııygulanacak kural b.idirilsin» cî^yip. Peygamberin de yalvarması üzerine hükunıler ındirüdiği olmuştur. Bunlara «muvsfakatı Omer» denir kı sayıiarı on dört kadardır. Bizdeki bir natâ da. din ve dünya işlennin birbinne k'rıştırılmasıdır. Din işleri inanç ve ibad^ttır Ötekiler dünya işlerıdir. Dine ait konu':ar: İslümm beş. imHnın aitı şartında toplanrr.ıştır. Her şey dınin içine sokulursa o zan.an bu konuîar :ç:nden çıkıljnaz bir hal alır. Nitekim bir zamanlar, sskal bıyık kesme. panta!on. ^npka ya ri£ fes giyne. kravat taknıa. çital. kaşık kullannia. masads ve ayrı kapta yemek yeme. dış doldurtma, kolonya sürme, ıspirto ocağında yemek p;şirme donıek suretıyle ypyıp içmeye. saglık işlerine kansılmıştır. Bunlar din konusıı değil. kişinin sağlığı ve rahatlıgı iie ilgilı seylerdit. Layiklik konusımda bugün lıâla gerçekci ve nkılcı bir anlayı$a varamamı? olmarr.ız çn'; acıciır. Çünkü ülkemizde fiin bilgisi ve genel kültür düzcyi çok düşüktür Çağımızm pohtık. sosyal ve ekonomik akımlarından. bunlann etr;i;erinc!en habersir. bulunan, ciddi ve bilimsel bir kitr.p ya da makale okurrmyan çıkircı, layiklik dınsızliktlr dedi mi ona inananlar da artık bu fikrm sa\"unucusu kesilirler. Layiklik kor.usunda dogru bir yargıya varabilınek için. dinın arnacım, ilkelennı iyi bilmelc, sağlam bir küiture s,hip olmak ger?kir. Din. Allaiı'Ia kul Eras'r.da bağ ve bir ahlâk ve vicdan konusudur. Ulu önder. eşsiz kurtarıcı Gazi M. Komal Atstürk'ün gerçekleştırdiği Türk c'evrimi. riini riünya ışlerınaen ayııarak pratık yaçantının her zaniHn değişen gerçeklenni pozitif bilimlare baglamakla din kurumuna da en büyük saygıj". göstermıstir. O >ılu Gazi'ye. 2avallı bir azınlığm duydugu düsmar.lık. onlann çıkarlarını, sömürü oyurılaruıı layiklik devrimi ile bczduşaı içındır. Din için de. layiklik için de. iilkemızin üerlemesi. güven ve mutlııluk atmosferınde yaşaması için de en gerekli şey. yeter.ekli, hoşgönjlü, hiç bir parti hizmetinde olmayan avd:n d'n adamiarı yetiştirilmesi. ha!kın bu tür kişilerce din ve ahlak bakımlarından uyarılmasıdır. Bupünkü Atatürk Türkivesi aydını mâbetlerdî partiranlık. kisilere saldırı. dinl baskı ve çıkarcılık yapılmasına, bilimin verilerine, yeniTİıIere karsı gel:r;nıpsine tahammül edemiyor; edemez, etmemelid'.r de. (1) Pak. A. Jefferr, The Foreljn Vocalbalary of the Quar'an, Cairo, 1S3S. (2) Rak. Mühimme def. No 9fi. M. 13. OstnMi Turan, T.T. Kurumu Belletenl, na.vi: «2, «*. 331 260. Türk Tarih Beljceleri Dcrjn«i. C. 2. s. 34. Ankara If)fî7. tstanbul valofları tahrir defteri (H. üi]M. 1546). I» tanbtıl. 1970. Bu defUr O. r.. Rarkan v» E. H. Ayverdi taraflanndan yatiıılanmı^tır. (S) Rak. Mahmut Şeltnt. Mec*llrt elEzher, C. :«, s. 5, s». 52fi vd. Eldm 1960. (4) Rak. Osıran Er|rin, TiirkİTe Maartf Tarlhl, C 3, ss. 919. Bir Soru... ktay Akbal'ın önceki fiinkü yazısını okurkcn düşünceye daldım. Bir kez Akbai'ı okumaya başladın mı. sanverir benliğiııi, vazua nasıl haşla>ıp, nasıl bitirdigini bilemezsin. Özjün bir anlatımı, şaşüası bir rahatlığı vardır, önce yürejine seslenir insanuı. sonra aklını kapsar. Bu kez de aynı duyguya kapıldım. Ne diyordu Oktay? Enıil Galip Sandalcv'nm bir yazısını ele almışlı. Emil. o yazısında bıınca gencin ölümü karşısında görevlerini unutanlara yuh çekiyortlu. Son günierde yine iildürülen öldürülene Oktay dlyor ki: • Sandalcı dostum, hepırruze, hepınize. herkese 'Vuh» çekıyor. Susanlara, seyircl kalaniara, görevini yapmayanlara, korkanlara, çekımserlik gösterenlere... Olenlenn ardından «gonca gibi kızlar, fıdan gibi delikanlıîardı» diyerek gözyaşı dökenlere. «insanlık, uygarlık» diye boş sözler kekeleyenlere... Kim girmez ki bu sınırın içine? Hepimız, Sandakı'dan başlayarak bana. ona, buna dek herkes. . Yazı etkısinı yitirdi. Yazmakla, soylernekle jiddet eylemierini durdurmak olası değil.» O Din ve Dünya işferi Hx. Mtıhammet hrm d.r.. hem devle* b»şksm (MduğAmdan din ve dünyn işlennı birhkte yürutrnüsrtir. Ama aslıntVi dınır. temel ılkPİPri ;le toplum yaşantısma ait işler ayndır. İslâmda " D o ğ ••.. " ; Güneşim OKTAY AKBAL Evet Hayır TARTIŞMA Orman Ürünleri ve Aracılar Sayuı PYof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim 11 mayıs tarihli Cumhuriyet Gazetesinin «Olaylar ve Görüşler» sütununda, Aıacılık ve Kooperatifler ba^lıklı yazısında «Birçok ürünlerde tüketicinin ödediği fiyatın sadece fc 20 25'i üreticinin eline geçmekte, kalan °o 7580'i ise aracılara gitmektedir. İstif veya spekülasyon yapılan mallarda durum daha da kötüdür» demekte ve bazı önemli ürünlerle traktör, kimye'.i gübre ve tarını ilâçları gibi girdilerin ithalatında aracılığm tümden ortadan kaldınlmasının Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidara gelmesiyle gerçekleşemiyecegi belirtilmektedir. Yazıda aracıların spekü'isyonlanna engel olabilmek için Kooperatifçiiigi geliştirerek onlarla rekabet edebilir hale getirmek bir alternatif olarak tavsiye ediliyor, Ancak, aracıların aşırı kâr sağladıklan ve şimdilik kooperatifienn bunlarla mücadele olanağının bulunmadığı alanlarda. devletin ortaya çıkıp aracılık görevini yüklenmesinin de zorunlu oıdugu belirtiliyor. Kanımızca toplum hayatında binlerce luıllanım yeri bulunan ve toplum hayatınm vazgeçilmez unsurlanndan biri olup yerini başka hiçbir madde ile dolduramayacağımız «Orman ürünlerinin» pazarlam»sının dev let aracılığı ile yapılmasında sayısız faydalar bulundugu inkâr edilmez bir gerçektir. 1956 yılında çıkan 6831 sayılı orman yasasının 28. ve 30. maddeleri, orman ürünlerinin ancak aracıiar eliyle açık arttırma yoluyla satılabilecegi esasını getirmis ve bu tanhten beri yürürlükte bulunan bu maddeler sayesınde oımanlanmız ve orman köylu'eri, aracıların birer sömürü kaynağı olmaktan kıırtulamamışlardır. Her yil. orman t?knık elemanı ve orman köylülerinin büyük gayret ve fedakârca çalışmalan ile dik ve sarp araziîerden üretüerek son depoya indirilen ornıan üriinleri. sayıları mahdut, olan ve aralarında daha önceden gizlice anla?mış bulunan aracılar tarafındân muhammen birirn fiyat üzerire «3» kuruş eklemek suretıyle paylaşılır. Aracılar küçük kentlerde bugün adeta bir mafia örgütü halinde örgütlenmişlerdir. Mesela açık arttırmalara dışarıdan girip rekabeti kışkırtmaya sebep olacak lcimseler çeşitli teh dit ve kanun dışı eylemlerle bertaraf edılmeye çalışılmakta; bir nevi aracılar tekeii meydana geîirilmektedir. Bu şekilde maliyet fiyatına kapatılan orman üriinleri, piyasada üç dört katı fiyatlarla tüketiciye ulaşabümektedir. Sayın Ecevit seçim konuşmalannda, partisinin iktidara geldiği takdirde bu sömürüye son vereceğini ve orman ürünlerinin köy kooperatifleri aracıhğı ile tüketiciye iletileceğini belirtmiştir. Ancak, Sayın Prof. Mülayim'in de yazısında belirttiği gibi kooperatiflerimizin bugünkü gelişimleriyle büyük aracılarla rekabet etrnesine ve onlsnn bir kısmını ortadan kaldırmasına olanak yoktur. Kooperatiflenmiz sermayeye dönük iktidarların zoruyla gelişmek olanagı bulamamış ve birim düzeyde bırakılmıstır. Üst düzeyde örgutlenebilmek için zamana ihtiyaç vardır. Oysa orman mahsullerinde aracıların bir an önce ortadan kaldırılması, Türkiye ormanlannın bugünkü yağmadan ve mahvolmaktan kurtaniriıası bakımından çok önemli bir değer taşımaktadır. Ve artık işin beklemeye tahammülü kalmamıştır. Devlet her türlü teknik olanakları bulunan satış mağazaları açsa, kendi ürettiği orman ürunlerini kendi fabrikalannda biçtirip kendi tesislerinde kurutup emprenye etmek suretiyle dayanma süresini üç misli arttırarak piyasaya yüicsek fiyatla satışa çıkartsa ve yurt dışına üıraç etse elde edeceği kân da orman köylüsünün kalkınmasına harcasa, orman köylüsü ormanına kendi mah gibi sahip çıkaeağından ormanları tahrip eden bütün faktörler kendıliğinden ortadan kalkacak ve ormanlanmvı kurtulacaktır. «Orman mahsullerinden faydalanma başlıca bir bilim dalıdır. Orman mahsullerinden az masrafla çok uzun süre faydalanabilmek için yukarıda bahsettigimiz kurutma ve emrenye tesislerinne ihtiyaç vardır. Aynca depolama, istifleme, mantar Te haşerelerle mücadel» gfbl tefcnik sorunı»n olan bir ıştir. Köy lcooperatiflerinin bugün için böyle bir satış yerini kurabilmeleri v« başan ile yürütebilmeleri olanak dışıdır. Ancak, gelecekte böyle bir yeteneğe sahip olabildikleri takdirde onlara devretmek de düşünülebilir. Satış mağazalarının rasyonel bir şekilde kurulduğu. kâr ama cına dönük bir şekilde yönetildigi. işçi ve personel saynsı ihtiyacı kanunla tesbit edilip ihtıyaçtan fazla şişirilmesi önlendıgi takdirde kâr etmemesine olanak yoktur. Ayrıca normal fo 20 kir haddi gözönünde tutularak piyasadan çok ucuz. çok dayanıkh mal satacağından tüketicüeri rahatlatacağı gibi anormal fiyat yükselmelerini de önleyeceği aşikârdır. Aracılardan namuslu ve kanaatkâr olanları yine işlerini sürdürebilecekler, oimayanlar ise ortadan çekilip gideceklerdir. Orman kaçakçılan İse, orman ürünlermden elde edecekleri kazancın, karşüasacakları tehlikelere degmeyecegini görerek: rizikoya girmekten çefcinecekier ve zamanla ortadan silinip gideceklerdir. Bu sebeple, ormanlarımızm kurtarılması, orman ürünlerinin aracılardan kurtanlıp devlet eliyle devlet satış mağazalar: \ halka perakende olarak satılmasına bağlıdır diyoruz. Ruhl TOHAR Orman Tüksek Mübendifi «Bunca genç öldürüîdü, sen oy'unu n;ye AP'ye verdin diye sormuşlar bir kadına. Evlerde yardımcılık yaparak kapıcı kocasının kazancma katkıda bulunan okumasız yazma sız, elbette ki bilinçsiz bir kadma... Verdiğı yanıt şu: «Buncası ölüyor, ama oncası da doğU5 or;i. Demek istediğim, bılinç ışığıyla aydınlanmayan kafalar, yürekler «bunca» ölümün ağırlığını, acısını duymuyor daha, bıimıyor daha, anlamıyor daba.» • Okuduktan sonra Akbal'ın yazı«ı üstüne düşünmeye koyuldum. Emil, haklı olarak yuh vekiyor, Oktay ise soruyordu: . ' ' « Ne yapacağız, ne yapabiliriz? Ağlamak. üzülmek, agıt yakmak toplumu etkılemiyorsa, gerçekleri yazmak soylemek b;r .varar sagiamıynrsa. seçimterae yüzde 42'ye yakm oyu bır güçiü partide toplamak sonucu degiştirmiyorsa. ne yapacağu o zaman?» Son günlerde samrını <,OŞ>LI Uisinin üstünde düşündüğü bir sorudur bu. Gençlerin öldürülmesi 19Mt yıhndan başlar. O «ır>da «gonca gibi kızlann, fidan gibi delikanlıların» ölümleri toplumdı büviik tcpkiler uyandırı.vnrdıı. Bir, bpş, on, yirmi. otuz, derken aliMİtlı ve kanıksandı. Kskiden her rtlenin ardından bir yazı Yayınlamak olasıydı. aşıldı o dönem. Yürleri aşlı öldürülenleriıı saviM. Toplumu yüneten egemenler katı yürekli canavarlar Kİbidirler. Sömürü düzenini kanla ve rinayetlr yürülmek serekiyorsa. fiizlerini kırpmadan saparlar o yola, TürJnye'de bu oljru>iı yaşadık. yaşıynruz. Ktrr CHP hükümet kurabilirse bu ölümler durdnrulabiiir. MC yeoiden koalisyonu oluşturıırsa, daha sert bir dönrıne hazırlanaltm o zaman sav»«ımin koşıılları ve niteliği defişecektir. Ama rardığımız şu noktada kendi kendimize sormak istediğim bir soru var. Türkiye gibi bir toplumda halkın yüzde 42'ye yakiaşık bölümü sola oy verdi. Daha on yıl önce bu toplumda «solcııyum» diyen aforoz edilirdi. Busün «solcuyum» diyen bir parti, hükümet kurma eylemi içincledir. Seçim üncesinde ve seçim sonrasında CHP'ye sağ örgütlrr tiim olanaklanyla yüklenmiştir. En başta TRT olmak ü»riT devletln bütün »raçlan, tutucu EÜçlerin elindedir. Eğitim kurumlarından hasın ya\ın organlanna dcğin her TanrU solun ve sosyalizmiıı ne kötü bir şey olduğu anlatılıyor. Yarısı okumasız ve yazmasız halkımızı aldatmaya çahşanlar, ülkede büyük bir baskı ortamı yaratmışlardır. Buna karşın halk oyunu sola verdi. Demek ki uyaıus sandığımızdan hızlı ve güçlü... Peki buna karşıhk ülkenin sosyaUst kesiml ne durunv dadır? Biz çoğu zaman halktan söz ediyoruz. Halkın uyanıp uyanmadıfcını tartışıyoruz. Sosyalistlerln 1 milyona yakın oy birikiıni olduğunu da biliyoruz. Türkiye'de devrimci ayduılar Htaba bu Relişme içinde ne yapıyorlar? Acaba hilincfmiı hangi düzeyde? Tüx çeşitte ve bin renkte «fraksiyon»a bölünmüş değil mi devrimci aydınlar? Caıidaş devrimci bilinci, gerçckçl dünya göriişünü mü yansıtır bu garip oluşura'.' Ne de çok liderimiz var. Sokaklarda gençler öldürülüynr. Öldürenlerle ujraşacak yerde birbirimizle uğraşıyoruz. Bölük pörçük grupçukların başında bıırnundan kU aldırmayan Uderlerimizle, bilinçli ve sağduynlu muyuz? Yoksa şu halimize bakıp da kendi kendimize bir «yuh» çekmek mi jereldyor? Işte size bir soru ki, ben yanıtım bulamadım. «Şemsiyeler yağmuru durdurmaa Yağ yağmurum yag Karanlıklar, gbkyüzüne yapışmaz Doğ güneşim doğ Miskin yürek devrimciye yaraşmaz Vur yiireğlm vur Doğmak bir kez olur Olmek bir kez olur» Mcedlr gönnedlm Orhon Anburnu'nu... Ne eder, ne yapar? Çoktandır filmlerde de oynamıyor, vöneticilik de yapmıyor. Bir karmakarışıklıkta yaşıyoruz, kimse kimscyl aranuyor, sormuyor. Vaklt yok. O eski sevinçler. yaşama tutkulan yitip ıclttt. Beslediğimiz o ilksençlik umutlan sert njzşârlarda dagıldı. Bizler, Atatürk çağınuı çocuklarıyız, gençleriylz. Zor dayanıyoruz çağdışı bir gidişe . Dayanmak, direnmek, savasmak, yenilraeme, ycnllgiyi benimsemtme... Orhon Anburnu gerçek bir ozandır. «Şair Dostlarım«da şu satırları yazmıştırn dah» 1948de onun için: «Hiç bir sjair Anburnu kadar şair değildir, diyeceğim. Hem bunu cesaretle söylüyorum. Aribuniu kadar şiir yüzünden acılara, dertlere katlanan bir şairi henüz tanımadım. O şiir için her felâkete. her sefalete katlanabUir. O şiir uğruna ölebilir dersem inanın.» Olmedi elbet, ama şiirden kopmuş göründü uzun zaraandır. 1939'da çıkardığı «Kovan»dan sonra ikinci bir yapıt yayınlamadı. Orda burda dağınık kaldı dizeleri. «Ne gam kalırdı Ne kasavet Bir de simit ağacı olsaydı Bizim sayılırdı saadet» diyen bir ozan uzaklaşır gibi göründü edebiyat dünyasından... Tam da seçim günü elime çeçtı, yazımın başında oltuduğunuz «Şemsiyeler Yaşrmuru Durdurmaı» başhklı küçücük şüri... Hep böyle yazar o, kısa, özlü. anlamlı. vurucu... Zaman akıp geçer sonra birden hatırlarsıruz o dizeleri. Bir olayda, bir durumda. bir gözlemde... Anladım ki şiirden uzâklaşmamış, toplum olaylarının göbeğinde yaşamaktan kopmamış... Sanki içine doğmuş, seçimlcrde Ecevit'in temsil ettiği «ilerici» cephenin tek başına kesin çoğunluju alamavacağı. devrimci savaşımın süreceği, daha çok acılar, üzüntüler. gözyaşlan, kanlar arasında yasayıp eidece$cirmz«Miskin yürek devrimciye yaraşmaz ..» Tam sırası bu dizeyi yinelemenin! Nasıl şemsiyeler yağmuru durduramazsa. karanlıklar gökjüzüne yapışamazsa. Türk halkırun bilinçli atılımı da önlenemeyecektir. Olsa olsa geciktirilir, baltalanır bir süreliğine. Yüzde oranları sürckli artacaktır halktan yana, biHnclenmeden yana güçlerin, örçütlerin. Dün ynzde yirmi dokuzsa, otuz beşse, bugiin kırk ikt, yann elli, daha sonraki ^ n altmış . Bu Uaçınılmaz bir gidiştir sürekli bir atılımdır. Bunu düşünerek umutsuzluğa kaptırmamalıyız kenriimizi. Hele miskinliğe hiç! Ozanla heraber biliyoruz: «Doğmak bir kez olur Ölmek bir kez olur.» Bir amaç için yaşarur, bir anlam için, güzellik, dofruluk için .. Yoksa, günrielik çıkanmı doğrultayım, işiml nydurayım, ne olursa olsun, hsngi batağa giduirse gidllsin diyen, insan deçildir, bir «yaratık»tır iki elli iki bacaklı, mideli, karınlı, ağızü... Ne yürek vardır öylelerinde, ne de beyin! Ha vardırlar ha yok!.. Devrimci, adını Terdiğimiz bilinçli kişi kendinde yurdunun. ulusıınun sonım yükünü taşıyun adamdır. Zaman zaman venik düşse de, \enik düşer gibi olsa da. 7ekâsı. bilgısi, direnci, inancı ile knrtaracaktır kenriini o çıkmazdan... Anburnu'nun dizeleri tam gününde geldi doğrusu! tşte bir ozan, «miskin yüreğin» yaraşmadığını sövlüyor. Ne denli şemsiyeler açılsa da halk bilinçlennıesinin bir yafrnur olup yağacâğını. karanlık bulutlann masmavi gökyüzünü kapataînayacağını, güneşin hep doğacağuıı... Edebiyat mı bu, oıan duygulanması mı bir takun gereksiz avuntular mı? Hayır. Koskoca bir ulusun duya duya, bile bile, öğrene öğrene, bilinçlene bilinçlene, adıra adım ileriye dofru ynrüyüşüdür bu... Koskoca bfr yığın halinde, hep birlikte yürüyoruz aydınlığa. tç beşimiz önde koşup «işte vardık hedefe» diye sevinmek budalaca bir iş olurdu. Hep birlikte gerçek milllvetçilik yolundayu. Bu yüzden ağır afır atüıyor adımlar. Ağır, ama sağlam, bir daha geriye dönmemek üzere... Şu dar geçiti bir aştık mı, gerisi kolaydır. Dünya yıkılsa kimse blıi ters yöne donduremex artık... İSTANBUL KURULIAYI CUMHURBAJKANIMIZ SAYIN FAHRI S. KORUTÜRK'ÜH HIMAYELERISDE tstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, yurdumuzda tıp eğitıminin 1827 yılında okullaşması reformunun 150'nci yıldönümü vesilesiyle 25 30 eylül 1977 tarıh'erı arasında îsranburöa bir Tıp Kurultayı düzenlemektedir. Kurultay şu ü:lın.'iel topiantılardan oluşmaktadır. Tıp Eğitimi Simpoz>rumları Kemşire Eğitim Simpozyumlan İkinci Balkan Elektronmikroslıopı Kongresi Tiroid HastahkJarı Simpozyumlan Rehçet Hastalığ: Simpozyurr.u Birinci Türk Deontolojı Kongresi Bütün Tıp Dallarında Serbest Bildırüerl Simporcum ve Kongreler uluslararası niteliktpdir. Kurultayda ceşitli sanst ve kültür faaliyeUerı de yer aiacaitır. Tıp ve tıpla ilglı bilim dallarında çalışanlar Kurultaya bilimsel bıidiri ile ya da dinleyici olarak kaMlabilirler. Bır çok vaoancı tıp uzmanlannın da katılacağı bu toplantılar ülkemiz bilim adamlarının katkılanyla daha verimlı ve zengin olacaktır. Büdirilenn son baf.uru tarihı ; o haziran > 1977'dir. Başvuru Prof. Dr. Olcay Neyzi, Istanbul Tıp Kurultajı Genel Sekreteri. tstanbul Tıp Fakültssi Çocuk Sağhgı ve Hastalıkları Kürsüsü Çapa, îstanbul TIP Gerçeğe saygılı olmanın da kuralları vardır «Tek bir insanın hayatını, Şartır Katedraline değişmem Katedral, ınsan yapamaz, ama insanlar katedraller yapabilir» diyen ünlü yazar Sartre bir gerçeği ne güzel •rarguluyor: Insan yasamı. Doga içindeki canlıların pek de uzun ömürlü olmıyanı insanlar. kıyasıya tüketiyorlar kendilerini, birbirlerini; arkalarma kimi zaman DEVLET denılen koru>oıcu gücü alaraktan. Oysa kolay mı yetişiyor bir insan? Ne emekler, r . uğraşlar sonucunda çıkıyor ortaya. Ne var ki Duhamel'in de dedigi gibi. «gerçek uygarlık insanın yüreğinde değilse, hiç bir yerde yoktur.» Oyleyse insan yüreğini duyarlı kılabilmek onu güzel ve anlamh duygularla benzeyebilmek, böylece insan olabilmenin gerçek yüceliğini ona katabilmek gerek. Binbir yalanın. tonla sahteciliğin, aldatmanın kol gezdigi çağlar, eninde sonunda ne getirdi kı insan oğluna?' Aldığımız miras hiç de soylu değıl. «Yığınlann sevgisinl ka?anmak isters*' • orüara en budalaca, en basit şeyleri söyleyin, yeter» diyen bir Hitler'den ne kalabilirdi biz insanoğluna? Yanhşı ve sömürüyü pompalayan kafalarm gücü, kendilerine bile yetcrince gönenç akıtamaz, nitekim akıtamadı da. Yalan ve dolan ergeç batağa saplanır. Sağlıkh düşünebilrnenin, doğ ru yargılara varabilmenin, gerçeğe daha saygılı olabilmenin de kendi diyalektiğine gore kuralları vardır kuşkusuz. Hem sonra. kuralsız ne var ki şu evrende? Doğa bile kendi kurallarına göre yaşamını sürdürmede. En ufak bir oyundan tutun da en karmaşık olanına dek her şey bir kurallar yönetiminde olusa gelmekte. Diyelim bir futbol maçındasınız. Eğer bilmiyorsanız oyunun temel kurallarını, yanlış yaparsuuz, sıküusınız, saçnıalarsımz, en kötüsü, aptalca bir kuçümsemenüı sevimsiz tuzağ"Jia düşersiniz. Sorun burda. Soruları iyi sorabilmekte, yanhs sorulara doğru yanıt bekleme saflığına düsmem°kfi". Olanı bıteru gerek çevremizde, giderek Ulkemizde, gerekse yurt dışı olaylarında, dahası evrensel boyutlarda kavrayabilmek için en azından temeî bazı kavramları iyi bilmek zorunluğu vardır. Peki ben, enflasyonu. ulusal geliri, kapitalizmi, ilkel komünal çağı. köleci toplumu, feodal toplumu bilmezsem elime kalemi alıp da, her kontışam. gönlümce bir güzel karalay.p, ahkam kesip, bigüzel boyarsam, yani şımdı ben bir iş mi yapmıs oîurum? Ne denli hakçadır benim bu tavnm? Merdivenin basamaklan, alfabenin ilk harfleri, yürümek için atılan ilk adımlar... Hep hep aşama yapabılmenin belirli süreçleridir. Yoksa, «al eline kaiemi, yaz aklına geleni» ucuzluguyla ne yazar olunur, ne çizer, ne politikacı. Yaşam birbirine svkıca bagh olgularla oluşmustur. Zincirin halkalannı gözden ırak tutmaıııalı. Samanı sapı kanştırmamalı. Çünkü «Ölçmek bilmektir» der Eflatun. Şimdi işaret parmağımızı uzatarak esas diyeceğimize gelelün: TV'de geçende üginç yaşam serüvenini iz'.ediğimiz Hemingway bakm ne diyor, «YAZARIN DÜRÜSTLÜGÜ, kadınlann bekâretl gibidir, bikez yitirilince bidaha ele geçmez.» Sağcı geçinen yazar çizer takımı. usta yazann bu ilgir.ç özdeyişini, uslanndan bir an olsun ırak tutmamalıdırlar. Kısacası: tncelemeye dayalı bilimsel yöntem, ön yargısız bir yakla?ım ve de «B«kâret» kavrsmının özüne saygılı bir rutum. Dinça.T PEKEB Erkek Lisetrt Inu,. öfrretmeni K. Yaka IZMİP ÇIKTI CBMAl PA$A Hatıralar İttihat ve Terakki liderlerinden Bahrjye Nazırı ve 4 . Ordu Komutanı Cemal Paşanın anıları Fı/atı. 30 lıra D 0X I 0 R TARIK Z. KIRBAKAN DERI SAÇ VE ZÜHREVİ HASTAÜKLAR MÛTEHASSISI İSTİKLÂI CAO. P A R M A m P I NO: 6 6 rELEfON; 4 4 10 73 ÇAĞDAŞ YAYINLAR1 Ca{alo|lu HalkevJ Sok. no: W4I İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle